10. Hukuk Dairesi 2014/14915 E. , 2014/17071 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Bakırköy 4. İş Mahkemesi
Tarihi : 04.04.2012
No : 2009/924-2012/197
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) 01.09.1991 – 30.08.1993 döneminde dava dışı farklı işverene ait işyerinden sigortalılık bildirimleri gerçekleştirilen, 08.05.1997 tarihinden itibaren 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu kapsamında iştirakçi olarak davalı işveren Bakanlığa ait okullarda 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümleri gereğince atama yoluyla kesintisiz çalıştırılan davacının istemi, 01.09.1988 – 30.06.1991, 01.09.1993 – 08.05.1997 dönemlerinde hizmet akdine tabi öğretmen olarak geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitine ilişkin olup mahkemece yapılan yargılamada hak düşürücü süre nedeniyle 24.12.2009 günü açılan dava reddedilmiştir.
Davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesinde öngörülen 5 yıllık süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. Buna göre; ilgili kişi hakkında işe giriş bildirgesi düzenlenmediği, düzenlenmesine karşın yasal hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilmediği, sigortalılık bildirimini içeren dönemsel sigorta primleri bordrosunun/aylık prim ve hizmet belgesinin hazırlanmadığı veya anılan süre içerisinde Kuruma teslim edilmediği, sigorta priminin Kuruma yatırılmadığı, çalışmanın varlığı yönünde Kurum görevlilerince herhangi bir saptamanın söz konusu olmadığı durumlarda, hizmetin varlığını ileri süren kişilerin hak düşürücü süre içerisinde yargı yoluna başvurması zorunludur. Bununla birlikte önemle vurgulanmalıdır ki değinilen kuralın istisnası, kamu kurum ve kuruluşlarında gerçekleşen hizmete ilişkin olarak, SGK (SSK) Başkanlığı"na aktarılmasa dahi işveren tarafından ödenen ücret/maaş üzerinden sigorta primi kesintisi yapılması olgusudur. Bir başka anlatımla, sözü edilen niteliğe sahip işyerinde çalışanların kayıtlara geçirilmesi ve ücret ödemelerinin de belgelere dayandırılması asıl olduğundan, yukarıda açıklanan durumların hiçbiri gerçekleşmemiş olsa da S.. B.."na aktarılmamasına karşın işverence ilgiliye ödenen ücret/maaş üzerinden sigorta primi kesintisi yapıldığı takdirde ilgili yönünden hak düşürücü süreye ilişkin hüküm uygulanamaz.
Diğer taraftan, işyerinde hizmet akdine dayalı zorunlu sigortalı olarak 506 sayılı Kanun hükümleri kapsamında çalıştırılanların, aynı işyerinde ara vermeksizin/kesintisiz 5434 sayılı Kanuna tabi çalışmalarını sürdürmeleri durumunda, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi gereğince açılan tespit davaları yönünden hak düşürücü süre irdelenirken, sosyal güvenlik hakkının anayasal güvenceye sahip, vazgeçilmez temel insan haklarından olması, sosyal güvenlik ile ilgili tüm kurumların 20.05.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile tek çatı altında birleştirilmesi olgusu ve “sigortalı yararına yorum” ilkesi birlikte gözetildiğinde, anılan maddedeki “hizmet” kavramının, “her iki kanun hükümleri kapsamında kesintisiz gerçekleşen çalışma” olarak anlaşılması ve buna göre değerlendirme yapılması, başka bir anlatımla, hak düşürücü süre başlangıcında, 5434 sayılı Kanuna tabi çalışmanın sona erdiği güne ait yılın sonunun esas alınması gerekmekte olup nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 27.04.2011 gün ve 2011/10-52 Esas - 2011/221 Karar sayılı, 28.09.2011 gün ve 2011/10-441 Esas - 2011/574 Karar sayılı, 07.12.2011 gün ve 2011/10-641 Esas - 2011/741 Karar sayılı, 08.02.2012 gün ve 2011/10-587 Esas - 2012/59 Karar sayılı, 15.02.2012 gün ve 2011/10-751 Esas - 2012/68 Karar sayılı, 21.03.2012 gün ve 2012/10-15 Esas - 2012/228 Karar sayılı ilamlarında da aynı yaklaşım ve görüş benimsenmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmede 08.05.1997 gününden itibaren aralıksız süregelen aynı işverene bağlı okullardaki 5434 sayılı Kanun kapsamındaki istihdam dikkate alındığında, 01.09.1993 – 08.05.1997 tarihleri arasında kesintisiz çalışma iddiası kanıtlandığı takdirde, anılan döneme ilişkin istemin hak düşürücü süreye uğramayacağı belirgindir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurularak söz konusu dönem yönünden işin esasına girilip toplanan delillerden elde edilecek sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu davanın tümden reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının isteği durumunda davacıya geri verilmesine, 11.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.