Sanık H. B.’nin, 01.04.2003 ve 04.07.2003 tarihlerinde işlediği 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarından;
6136 sayılı Yasanın 13/1. maddesi uyarınca iki kez 1’er yıl hapis ve 346.783.000’er lira ağır para cezası ile,
İlk suç tarihi olan 01.04.2003’de 15-18 yaş grubunda bulunduğu anlaşılmakla verilen cezadan 765 sayılı TCY’nın 55/3. maddesi uyarınca 1/3 oranında indirim yapılarak 8 ay hapis ve 231.188.000 TL ağır para cezası ile,
Sanığa her iki suçtan verilen kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca günlüğü takdiren 11.557.000 TL’den paraya çevrilerek ve doğrudan verilen aynı nevi para cezaları ile 765 sayılı TCY’nın 72. maddesi uyarınca içtimaı ile, sonuç olarak 7.569.956.000 TL ağır para cezası ile cezalandırılmasına,
Para cezasının, 647 sayılı Yasanın 5. maddesi uyarınca 24 ayda ve eşit olarak taksitlendirilmesine, taksitlerden birini süresi içerisinde ödeme¬mesi halinde kalan taksitlerin tamamının defaten tahsiline, taksitlerden birinin süresinde ödenmemesi nedeniyle geri kalan miktarının tamamının muaccel olduğu tarihten başlayarak ödenmeyen para cezasına, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51. maddesinde belirlenen gecikme zammı oranının yarısı oranında gecikme zammı uygulan¬masına, verilen cezanın 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmesine,
Suça konu emanetin 2003/68 sırasında kayıtlı 1 adet 9 mm çaplı 53078 seri no’lu Astra marka tabanca ile bu tabancaya ait şarjörün 765 sayılı TCY’nın 36. maddesi uyarınca zoralımına ilişkin, Taşköprü Asliye Ceza Mahkemesince verilen 17.12.2003 gün ve 105-246 sayılı hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 03.04.2006 gün ve 8381-2781 sayı ile;
“5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7. maddesinde ‘zaman bakımından uygulama’, 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddesinde ‘lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul’ kurallarının düzenlenmesi, aynı Kanunun 12. maddesi ile 765 sayılı Türk Ceza Kanununun yürürlükten kaldırılması, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ve bu kanunların hükümden sonra 1.6.2005 ve 15.7.2005 tarihlerinde yürürlüğe girmiş bulunması karşısında;
1- 5237 sayılı Kanunun 7. ve 5252 sayılı Kanunun 9. maddeleri uyarınca ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri de nazara alınarak kanıtlama ve nitelendirme dışında kalan hususların yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
2- 01.04.2003 tarihinde işlenen suç tarihinde 18 yaşından küçük olduğu anlaşılan sanık hakkında 5395 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek bu suça ilişkin yargılama dosyasının ayrılmasına karar verilmesi zorunluluğu,
3- Kabul ve uygulamaya göre de;
Susma hakkı bulunan sanığın, suçu inkar etmesinin savunma hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, suçunu inkar ettiği gerekçesi ile hakkında takdiri indirim nedeninin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmuştur.
(1) ve (3) nolu bozma nedenlerine uyan Taşköprü Asliye Ceza Mahkemesince, (2) nolu bozma nedenine karşı ise 24.01.2007 gün ve 153-4 sayı ile, suçla sanık arasında sıkı bir irtibat bulunduğu, sanığın Yargıtay bozma ilamından sonra yaşının 18’den büyük olduğu, tamamlanmış dosyanın tefrik edilmesinin usul ekonomisine uygun olmadığı ve tefrik kararının yargılamayı uzatmaktan ve sanığı daha fazla mağdur etmekten başka sonuç doğurmayacağı gerekçeleri ile ilk hükümde direnilmiştir.
Bu hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Baş¬savcılığının “bozma” istekli 20.06.2009 gün ve 242358 sayılı tebliğnamesi Yargıtay 8. Ceza Dairesine, Özel Dairece de 18.01.2010 gün ve 10048-39 sayılı karar ile Yargıtay Birinci Baş¬kanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş, açıklanan gerek¬çelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık;
01.04.1985 doğumlu olan sanığın 01.04.2003 tarihinde işlediği ve 22.04.2003 tarihli iddianameye konu olan eylemi nedeniyle, 5395 sayılı Yasa hükümleri uyarınca tefrik kararı verilmesi gerekip gerekmediği noktasında toplanmakta ise de;
Taşköprü Asliye Ceza Mahkemesince ilk mahkûmiyet hükmünün verildiği, 17.12.2003 tarihinden sonra, 03.07.2005 gün ve 25876 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, 15.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasasının 23. maddesi ile çocuklar hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesi kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Yasanın 23. maddesiyle 5271 sayılı Yasanın 231. maddesine eklenen 5-14. fıkralar ile de anılan müessese büyükler için ihdas edilmiş, aynı Yasanın 40. maddesiyle 5395 sayılı Yasanın 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılık hariç olmak koşuluyla, çocuklar ile yetişkinler hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı koşullara tabi kılınmış, yetişkin sanıklar yönünden başlangıçta şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen bu müessese, direnme hükmünün verildiği 24.01.2007 tarihinden sonra 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile de 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezaları için uygulanabilir hale getirilmiş, şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak uygulanan bu müessese Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılâp Kanunlarında yer alan suçlar ayrık olmak üzere, tüm suçları kapsayacak şekle dönüştürülmüş, ancak; 01.03.2008 tarihinde yürürlüğe giren 26.02.2008 gün ve 5739 sayılı Yasa ile 3713 sayılı Yasanın 13. maddesinde yapılan değişiklik ve 1632 sayılı Askeri Ceza Yasasına eklenen Ek 10. madde ile; 15 yaşından büyüklerin işle¬dikleri terör suçları ile 1632 sayılı Yasada yer alan suçlar hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsamı dışına çıkarılarak kurumun uygulanma alanı tekrar daraltılmıştır.
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesi uyarınca düşmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Yeni sistemde cezaların içtimaı müessesine yer verilmemesi ve düşme sebeplerinin her suç yönünden ayrı ayrı dikkate alınması zorunluluğu nedeniyle, birden fazla suçtan mahkûmiyet halinde de, hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşulları her suç yönünden ayrı ayrı değerlendirilmeli, ancak mahkemece, bu olguların sanığın suç işleme hususundaki eğilimi kapsamında değerlendirilebileceği de gözden uzak tutulmamalıdır.
Somut olayda, sanık hakkında her iki suç nedeniyle hükmedilen 1 yıl ve 8 ay hapis cezalarından dönüştürülerek, doğrudan hükmedilen adli para cezaları ile içtimaılarına karar verilen hükümlerin incelenmesinde; 01.04.2003 tarihinde işlenen suç açısından, ilk hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 5395 sayılı Yasanın 23. maddesi ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşulları doğmuş, ayrıca direnme kararının verildiği 24.01.2007 tarihinden sonra 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile de 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişik¬liklerle, sanık hakkında her iki suç yönünden hükmolunan cezalar, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsamına girmiştir. Adli sicil kaydı bulunmayan sanık hakkında, diğer objektif koşulların da gerçekleştiği anlaşıldığından, hükmün açıklanmasının geri bırakıl¬ması yönünden yerel mahkemece bir değer¬lendirme yapılması zorunludur.
Bu itibarla sair yönleri incelenmeyen, direnme hükmünün açıklanan nedenle bozulma¬sına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyesi A. K.;
“Öncelikle direnme hükmünün esasının incelenmesi gerektiği” yönünde karşıoy kullanmıştır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Sanık müdafiinin temyiz isteminin kabulü ile Taşköprü Asliye Ceza Mahkemesinin 24.01.2007 gün ve 153-4 sayılı hükmünün sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak 23.03.2010 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.