2. Hukuk Dairesi 2006/14657 E. , 2007/2509 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ ...A.H.(Aile) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ :Boşanma
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre yerinde bulunmayan bütün temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine,peşin alınan harcın mahsubuna, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi.22.02.2007
KARŞI OY YAZISI
Davacı “kadın” tarafından boşanma davası açıldığı; davalı “kocanın” süresi içinde (HUMK m. 195) yetki itirazında (HUMK m. 187 b. 2) bulunduğu konusunda değerli çoğunluk ile aramızda “görüş birliği” vardır.
Çekişme nedir?;
Boşanma davası, davacı “kadın” tarafından “sürekli kalma niyetiyle” oturduğu/kaldığı “baba evinin” bulunduğu yerde (TMK. m. 19 f. I) açıldığı halde ve bu yer mahkemesinin kadının “yerleşim yeri” mahkemesi (TMK. m. 168) olmasına rağmen değerli çoğunluğun boşanma davasının doğru yerde açılmadığına yönelik farklı yönde oluşan düşüncesine katılmıyorum.
Düşünceme göre : Aralarında meydana gelen olaylardan sonra kocası ile oturamaz duruma gelen ve ekonomik ya da sosyal zorunluluklar sebebiyle gidecek başka yeri de bulunmadığı için baba evine dönen/dönmek zorunda kalan “her kadın” boşanma davasını “ertesi günü” bile “sürekli kalma niyetiyle” geldiği/oturduğu/kaldığı “baba evinin” bulunduğu yerde açabilir/açabilmelidir.
4721 sayılı Türk Medenî Kanunu m. 186 hükmüne göre “oturacakları konutu” eşler “birlikte” seçerler. Buna karşılık kadının “sürekli kalma niyetiyle” oturacağı yeri (TMK. m. 19) koca belirleyemez. Aksi düşünce (= Kadın, sürekli kalma niyetiyle oturacağı yeri tek başına belirleyemez düşüncesi ) “Kocanın yerleşim yeri kadının da yerleşim yeri sayılır” kabulünü zorunlu kılar ki hiç de böyle olmadığı TMK. m. 168 metninde yer alan “eşlerden birinin yerleşim yeri” anlatımıyla açık seçik bellidir.
“Eşlerden birinin yerleşim yeri” ifadesi ile kadının ve kocanın yerleşim yerlerinin “bir ve tek” olmadığı gerçeği hiçbir farklı düşünmeye/yoruma sebebiyet vermeyecek kadar açık ve seçik olarak düzenlenmiştir.
Bu sebeple “Kadın, kocasından ayrı otursa bile ‘makul süre’ geçene kadar yerleşim yeri kocasının yerleşim yeridir” şeklindeki bir düşünce yerinde değildir/kabul edilemez. “Koca” sürekli kalma niyetiyle oturacağı yeri “tek başına” belirlerken/belirleyebiliyorken “kadın” neden sanki bu konuda geçmesi gereken asgari bir süre varmış da geçmemiş gibi bu belirlemeyi tek başına yapamamaktadır/yapamaz duruma düşürülmektedir?
Bilindiği üzere tarafların “nüfusa kayıtlı oldukları” yer Kanunda yapılan değişikliklerden sonra boşanma hukukunda “kadın” açısından bir anlam ifade etmemektedir. Çünkü kadın, kocası hanesine sürekli kalma niyeti (=TMK m.19) olduğundan değil yasal zorunluluk (5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu m. 23, Resmi Gazete: 29 Nisan 2006, - Sayı : 26153) sebebiyle kaydedilmiştir.
5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu m. 3 hükmünde yer alan yerleşim yeri adresi=sürekli kalma niyetiyle oturulan yer adresinin bildirilmesinde “kişinin” yazılı beyanı esas alınır. (5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu m. 50) Başka bir anlatımla kadın baba evinin bulunduğu yeri “yerleşim yeri” olarak bildirebilir. Bu bildirim için kocasının ya da mahkemenin onayına ihtiyacı da yoktur.
Kaldı ki nüfusa kayıtlı olunan yer “koca” açısından da artık anlamsızdır. Çünkü kocanın bile başka bir yere nüfus kaydını nakil etmesi artık olanaksızdır. O halde koca da sürekli kalma niyetinden (=TMK m.19) değil yasal zorunluluk sebebiyle o hanede kayıtlı kalmıştır.
Bu sebeple de artık nüfusa kayıtlı olunan yer yerleşim yerine karine kabul edilmemektedir. (YHGK, 8.11.2006, E: 2006/2-687, K: 2006/705, Ömer Uğur GENÇCAN, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu, Bilimsel Açıklama-İçtihatlar-İlgili Mevzuat, Yetkin Yayınevi, Ankara 2007 , Kısaltma: GENÇCAN-TMK-2., s. 1375-1377
Kanun Koyucu TMK. m. 168 değişikliği ile “Davacı gibi kadınlara” kolaylık sağlamayı hedeflemiştir. (Ömer Uğur GENÇCAN, Boşanma Hukuku, Yetkin Yayınevi, Ankara 2006, Kısaltma: GENÇCAN-Boşanma-2, s. 422) Başka bir anlatımla 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu boşanma veya ayrılık davasının açılmasını “kolaylaştırabilmek” düşüncesiyle davanın eşlerden birinin yerleşim yerinde açılabileceğini kabul ettiğine kadının da “eş olduğu” gözetildiğinde seçimlik hak kullanılarak boşanma veya ayrılık davasının “kadının da yerleşim yerinde” açılacağı konusunda bir duraksama olamaz. (Ömer Uğur GENÇCAN, “Türk Medenî Kanununda Kadının Özgürleşimi”, Güncel Hukuk Dergisi, Ocak-2006, Sayı:25, s. 29, Kısaltma: GENÇCAN- Özgürleşim)
Ülkemizde koca evinden uzaklaştırılan her kadının “sürekli kalma niyetiyle” gidebileceği doğal tek adres: Baba evidir. Bu “sosyal gerçeğin” aksini kim ileri sürebilir ki?
Kadının “bu niyetle” gittiği/geldiği yerde kaldığı süre “1 gün bile olsa” bile niyeti “ilk günden” açık seçik belli olduğu için o yerde boşanma davasını açabilir/açabilmelidir. Yeter ki davacı kadının gidecek ve gitmesi daha doğal olan bir yeri bulunduğu ileri sürülüp kanıtlanmış olmasın.
Davacı kadın baba evinin bulunduğu yerde boşanma davası açamayacaksa TMK. m. 168 değişikliğinin ne önemi kalacaktır? Bu değişiklik niye yapılmıştır? TMK. m. 168 değişikliği bu davada bile uygulanmayacaksa başka hangi davada uygulanacaktır/ uygulanabilecektir?
Aksi uygulama/düşünce 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu ile “kadına” getirilen hakkı/olanağı/kolaylığı bir şekilde ortadan kaldırır ki Ülkemde zaten okumasında, çalışmasında, evlenmesinde, kendini ifade etmesinde ve hatta sokakta tek başına yürüyebilmesine kadar her konuda/alanda önüne engeller/güçlükler çıkarılan/çıkarılmış olan Türk Kadını bir zorlukla da maalesef “boşanma davası açarken” karşılaşmış olacaktır ki/olur ki böyle bir uygulamaya katılmam olanaksızdır.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun yorumunun kadını “engelleyici” değil “rahatlatıcı” olarak yapılmasında pozitif ayrımcılığın bile tartışılır olduğu bir dönemde/süreçte “düşünceme göre” zorunluluk vardır.
Aslında Dairem açıkladığım düşüncemi destekler şekilde bir kadının aralarında meydana gelen olaylardan sonra sürekli kalma niyetiyle “ailesinin yanına dönerek” o yer Aile Mahkemesinde boşanma davası açabileceği düşüncesini de sergilememiş değildir. (Y2HD, 20.04.200
Boşanma davası davacı “kadın” tarafından “sürekli kalma niyetiyle” oturduğu (TMK. m. 19 f. I) (=yerleşim yeri) ve bu sebeple yerleşim yeri (TMK. m. 168) olan yerde/doğru yerde açılmıştır.
Bu sebeplerle değerli çoğunluğun “farklı düşüncesine” katılmıyorum.