14. Hukuk Dairesi 2018/961 E. , 2021/3038 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 28/04/2009 gününde verilen dilekçe ile mirasta denkleştirme olmadığı takdirde tenkis talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 20/01/2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma talebinin değerden reddine karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, mirasta denkleştirme istemine ilişkindir.
Davacı vekili; tarafların ortak murisi olan babaları ..."in 2009 tarihinde vefat ettiğini, murisin vefatından önce taşınmazlarını davalı olan kızları arasında paylaştırdığını, yapılan temliklerin davalılara miras payına mahsuben yapıldığını, öncelikle temliki yapılan taşınmazların terekeye iadesini, mülkiyeti davalılar adına olmayan taşınmazların değerlerinin tespiti ile bedelinin terekeye iadesini, olmadığı takdirde yapılan temliklerin davacının saklı payını ihlal etmek ve onu miras payından mahrum etmek amacı ile yapılmış olduklarının kabulü ile tüm taşınmazlar için saklı payın tenkisini, mümkün olduğu takdirde aynen, olmazsa taşınmazlarının değerinin tespiti ile bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, davacının iddialarının gerçeğe aykırı olduğunu, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın tümden reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Mirasta denkleştirme mirasçıların murisin sağlığında muristen karşılıksız olarak aldığı mal ve kıymetlerin geri alınarak miras taksiminde tereke içerisinde yer almasıdır. TMK’nın 669. maddesi gereğince “Yasal mirasçılar, mirasbırakandan miras paylarına mahsuben elde ettikleri sağlararası karşılıksız kazandırmaları, denleştirmeyi sağlamak için terekeye geri vermekle birbirlerine karşı yükümlüdürler. Mirasbırakanın çeyiz veya kuruluş sermayesi vermek ya da bir malvarlığını devretmek veya borçtan kurtarmak ve benzerleri gibi karşılık almaksızın altsoyuna yapmış olduğu kazandırmalar, aksi mirasbırakan tarafından açıkça belirtilmiş olmadıkça denleştirmeye tabidir.” Altsoy dışındaki yasal mirasçılara yapılan kazandırmalarda ise miras payına mahsup edilmek üzere hareket edilmediği yönünde bir karine vardır. Bu karinenin aksinin davacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir.
Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (tebberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul;miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Yasa uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Yasa uygulanacaksa 3 aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. (MK.565) Miras bırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedelenen kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı vekili tarafların murisi ..."in diğer mirasçıları olan davalılara sağlığında karşılıksız kazandırma yaptığını iddia ederek mirasta denkleştirme olmadığı takdirde tenkis talebinde bulunmuştur. Dava konusu edilen taşınmazların muris ... adına kayıtlı iken muris tarafından davalılara hibe edildiği anlaşılmıştır. Mahkemece, davacının, muris tarafından davalılara yapılan kazandırmaların TMK 565/3 ve 4. maddeleri gereğince saklı payı zedeleme olmadığı kastı ile yapıldığının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan inceleme ve araştırmalar hüküm kurmaya yeterli değildir.
Öncelikle, yukarıda açıklanan ilkelere göre muris ...’in davacının miras payından mahrum etmek kastı ile kazandırmalarda bulunduğunun bilinebilmesi için mahkemece miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmaların belirlenmesi, buna göre kazandırma konusu tereke ile kazandırma dışı terekenin tümü ile tespit edilmesi gereklidir. Miras bırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanmalı, tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif ve subjektif unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir.
Mahkemece, belirtilen hususlar gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı gerekçe ile karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeplerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.04.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.