Esas No: 2016/9814
Karar No: 2021/4956
Karar Tarihi: 20.10.2021
Danıştay 10. Daire 2016/9814 Esas 2021/4956 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/9814
Karar No : 2021/4956
DAVACI : ... Trafik Eğitim ve Sağlık Hiz. Tic. A.Ş.
VEKİLİ : Av. ...
DAVALI : ... Bakanlığı
VEKİLİ : Av. ...
DAVANIN_KONUSU : Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'nün 06/04/2016 tarih ve 2535/15441 sayılı "Yediemin Ücretinin Tahsili" konulu Genel Yazısının iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI : Yediemin sıfatıyla teslim edilen araçları otoparkında muhafaza eden davacı şirket tarafından; dava konusu Genel Yazının üst hukuk kurallarına ve konu ile ilgili verilmiş kesinleşmiş mahkeme kararlarına aykırı olduğu, uygulamada; yakalanan araçların büyük bir kısmının alacaklılar tarafından satışının istenmediği, satış istenmediği için de bu araçların çok ciddi süreler boyunca yedieminler tarafından muhafaza edilmek zorunda bırakıldığı, yine yıllarca açık otoparklarda bekletilen araçların ekonomik değerlerinin gitgide azaldığı ve aynından kaynaklı motorlu taşıtlar vergisi gibi kamu alacakları ile aracın muhafaza masrafları gibi alacakların tahsil edilemez duruma geldiği, öte yandan, tüm Türkiye çapında yakalanan ancak alacaklılarınca satışı istenmeyen birikmiş araçların, icra dairelerindeki iş yükü, satış masraflarının fazlalığı gibi sebeplerle İcra ve İflas Kanunu'nun 88/son fıkrası uyarınca ilgili icra müdürlüklerince satılmadığı, otoparklarda muhafaza edilen ancak satışı istenmeyen araçların satılması için muhafaza tedbirinin uygulandığı icra takibi dosyalarına talepte bulunulduğu, satış hazırlığı ve masraflarının da tamamen yedieminlerce karşılanarak 88/son maddesinin işletilmeye çalışıldığı, ancak çeşitli sebeplerden dolayı aracın “hukuken muhafazasına gerek kalmayan mal olarak kabul edilmemesi” (örneğin, araç üzerinde rehin olması) vb. bir çok sebeple bu sistemin işletilmesinin fiilen güç olduğu, bu sebeple yedieminler tarafından yediemin ücretinin tahsili amacıyla borçlular aleyhine müstakil ilamsız takip başlatıldığı ve araçların icraen satışının sağlandığı, kaldı ki, İcra İflas Kanunu'nun 88. maddesinde yediemin tarafından, borçluya karşı ilamsız takip ya da başka hukuki girişimde bulunamayacağına ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığı, diğer taraftan, İcra ve İflas Kanunu'nun 138. maddesi, 2. fıkrası gereğince yediemin muhafaza ücretinin sıra cetveli düzenlenmeden önce ödenmesi gereken rüçhanlı alacak olduğu, icra müdürlüğünün kesinleşen yediemin alacağı dosyasını resen kapatma yetkisinin olmadığı, aynı Kanun'un 115. maddesinde, taşınır/taşınmaz üzerinde rehin bulunması halinde, ihale bedelinin rüçhanlı olan rehin alacağını da karşılar şekilde belirlenmesi ya da rehin alacaklısından rehin bedeli altındaki satışa muvafakatının alınması gerektiğinin düzenlendiği, dolayısıyla icra müdürlüklerince yapılacak tüm satışlarda bu maddenin uygulanmasının yasal zorunluluk olduğu ve davalı idarenin bu hükme aykırı yapılan satışları önlemesinin ise Genel Yazı ile değil etkili bir denetimle olacağı, ayrıca Genel Yazı içeriğinde 296 sayılı Milli Emlak Genel Tebliğinden de bahsedildiği, söz konusu Tebliğin son fıkrasında; fiili haciz kararı uyarınca muhafaza altına alınan araçlara bu tebliğ hükümlerinin uygulanmayacağının düzenlendiği, yediemindeki bir aracın icra müdürlüğünce fiili haczi yapılmadan satılmasının ise mümkün olmadığı, dolayısıyla fiili haciz yapılarak satılan aracın ihale bedelinin paylaştırılmasında ilgili Tebliğ’teki Tarifenin uygulanmasının mümkün olmadığı, Genel Yazı içeriğinin aksine motorlu taşıtlar vergisi alacağının kesinleşen yediemin alacağı karşısında rüçhanlı niteliğinin bulunmadığı belirtilerek davaya konu düzenlemenin hukuka aykırı olduğu ve iptali gerektiği ileri sürülmektedir.
DAVALININ SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, usule ilişkin olarak, iptali istenen Genel Yazıya istinaden işlem tesis edilmesi durumunda, işlemin yargısal denetiminin adli yargıda gerçekleştirileceği, dolayısıyla bakılan davanın da görev yönünden reddi gerektiği, ayrıca, dava konusu edilen yazının kesin ve yürütülebilir bir işlem olmadığı; esasa ilişkin olarak, Adalet Bakanlığına Ait Depo ve Garajlarda Muhafaza Edilen Mahcuz Mallar için Alınacak Ücret Tarifesi Hakkında Tebliğ gereğince muhafaza ücretlerinin azami ve asgari hadlerinin belirlendiği, uygulamada bazı icra dairelerinin haczin hükümsüz kalması halinde tasfiye sürecini kendiliğinden yerine getirmedikleri, mahcuzları yedieminlerin uhdesine terk ettikleri, yedieminlerin ise tasfiye şeklini düzenleyen İcra ve İflas Kanunu'nun 88/6. ve geçici 11. maddeleri uyarınca talepte bulunmaları gerektiği halde, Tebliğde belirlenen muhafaza ücretlerinin azami hadleri dikkate alınmaksızın muhafazaya konu taşınmazın muhammen değerini aşacak şekilde fahiş rakamlara varan yediemin ücreti belirlemek suretiyle müstakil ilamsız icra takibi yaptıkları ya da Kanundaki tanımına aykırı şekilde, hapis hakkı adı altında yediemin ücreti tahsili yoluna gittikleri, ihale bedelinin sıra cetveli yapılmaksızın yediemine ödendiği, rüçhanlı rehin alacaklılarının paylaştırmada dikkate alınmadığı, ayrıca Motorlu Taşıtlar Vergisi borçlarının da değerlendirilmediği, bu suretle, diğer alacaklıların ve Hazinenin zarar görmesine neden olunduğunun tespit edildiği, öte yandan, davaya konu yazı içeriği ve Yargıtay içtihatları incelendiğinde; yediemin alacağının tahsili amacıyla müstakil takip yapılması uygun görülmemekle birlikte, yedieminler tarafından, müstakil takip yapılmasına engel teşkil eden bir hususun olmadığı, icra dairesinin de müstakil takip talebini reddetme yetkisinin bulunmadığı, ancak müstakil takip sonucu elde edilen satış bedelinin İcra İflas Kanunu'nun 138 ve 140. maddeleri gereği sıra cetveli yapılarak paylaştırılması gerektiğinin anlaşıldığı, diğer taraftan, icra iflas daireleri arasında uygulama birliğini sağlamak amacıyla genelge taslağı hazırlama, görüş bildirme gibi görevleri de dahil olmak üzere icra hukukundan kaynaklanan tüm görevlerin Personel Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulan İcra İflas Hizmetleri Daire Başkanlığında olduğu belirtilerek dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı, bu sebeple davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI : ...
DÜŞÜNCESİ : Dava; Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün 06/04/2016 tarih ve 2535/15441 sayılı "Yediemin Ücretinin Tahsili" konulu yazısının iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı idarenin usule ilişkin itirazlarında hukuki isabet görülmeyerek işin esası incelenmiştir.
2992 sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun'un 2. maddesinde, Kanunlarda kurulması öngörülen mahkemeleri açmak ve teşkilatlandırmak, ceza infaz ve ıslah kurumları, icra ve iflas daireleri gibi her derece ve türdeki adalet kurumlarını planlamak, kurmak ve idari görevleri yönünden gözetim ve denetimini yapmak ve geliştirmek, bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konularında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna teklifte bulunmak, Kamu davasının açılması ile ilgili olarak kanunların Adalet Bakanına verdiği yetkinin kullanılması ile ilgili çalışma ve işlemleri yapmak, Avukatlık ve Noterlik Kanunlarının Bakanlığa verdiği görevleri yapmak, Adli sicilin tutulması ile ilgili hizmetleri yürütmek, Türk Ticaret Kanunu ile Ticaret Sicili Tüzüğünün Bakanlığa verdiği görevleri yapmak, Adalet hizmetlerine ilişkin konularda, yabancı ülkelerle ilgili işlemleri yerine getirmek, Adalet hizmetleriyle ilgili konularda, gerekli araştırmalar ve hukuki düzenlemeleri yapmak, görüş bildirmek, Bakanlıklarca hazırlanan kanun ve kanun hükmünde kararname taslaklarının Başbakanlığa gönderilmesinden önce Türk hukuk sistemine ve kanun yapma tekniğine uygunluğunu incelemek, İlgili mevzuat hükümlerine göre infaz ve ıslah işlerini düzenlemek, İcra ve iflas daireleri vasıtasıyla, icra ve iflas işlemlerini yürütmek, Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak Adalet Bakanlığının görevleri arasında sayılmış; 18. maddesinde Personel Genel Müdürlüğünün görevleri belirtilmiş; 30. maddesinde ise, Bakanlığın, kanunla yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetleri tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge ve diğer idari metinlerle düzenlemekle görevli ve yetkili olduğuna işaret edilmiştir.
2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun 6352 sayılı Yasa ile değişik 88. maddesinin 6. fıkrasında, ''Haczedilen mallar, Adalet Bakanlığı tarafından yetki verilen gerçek veya tüzel kişilere ait lisanslı yediemin depolarında muhafaza edilir. Yetki verilen gerçek veya tüzel kişiler, bu yetkilerini Adalet Bakanlığının onayıyla alt işleticilere aynı standartları sağlamak koşuluyla devredebilirler. Bu devir, yetki verilen gerçek veya tüzel kişilerin sorumluluklarını ortadan kaldırmaz. Bu depoların yönetmelikte belirlenen nitelik ve şartlara uygunluğunun saptanması sonucunda işletme belgesi Adalet Bakanlığı tarafından verilir. Haczedilen malların muhafaza işlemleri; lisanslı yediemin depolarının kuruluşuna, bu depolarda bulunması gereken asgari niteliklere, depo için alınacak teminata, mallar için muhtemel rizikolara karşı yapılacak sigortaya; işletici olma niteliklerine, işletici lisansına, Adalet Bakanlığı tarafından bu lisansın verilmesine; Adalet Bakanlığının lisanslı işletmelerle ilgili görev ve yetkilerine; faaliyetin durdurulması ya da iptali gibi idari tedbir ve tasarruflara; bu depoların denetimine ve diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar, Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikte düzenlenir. Haczedilen malların muhafazası aşamasındaki ücretler Adalet Bakanlığı tarafından düzenlenecek tarifeyle belirlenir.'' hükmü yer almış; 6352 sayılı Yasa ile değişik 110. Maddesinde, ''Bir malın satılması kanuni müddet içinde istenmez veya icra müdürü tarafından verilecek karar gereği gerekli gider onbeş gün içinde depo edilmezse veya talep geri alınıp da kanuni müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haciz kalkar. Hacizli malın satılması yönündeki talep bir defa geri alınabilir. Haczedilen resmi sicile kayıtlı malların, icra dairesiyle yapılacak yazışmalar sonucunda haczinin kalktığının tespit edilmesi hâlinde, sicili tutan idare tarafından haciz şerhi terkin edilir ve işlem ilgili icra dairesine bildirilir. Birinci fıkra gereğince haczin kalkmasına sebebiyet veren alacaklı o mala yönelik olarak, haczin konulması ve muhafazası gibi tüm giderlerden sorumlu olur.'' hükmüne yer verilmiş; 138. maddesinin 2. fıkrasında, hacizin, paraya çevirme ve paylaştırma gibi bütün alacaklıları alakadar eden masraflar önce satış tutarından alınacağına ve artan paranın takip masrafları ve işlemiş faizler dahil olduğu halde alacakları nispetinde paylaştırılacağına işaret edilmiş; 140. maddesinde , satış tutarı bütün alacaklıların alacağını tamamen ödemeye yetmezse icra dairesince alacaklıların bir sıra cetveli yapılması öngörülmüştür.
Aynı Yasanın Geçici 4. maddesinde, Adalet Bakanlığı veya Adalet Teşkilâtını Güçlendirme Vakfınca mahcuz malların muhafazası için depo ve garajlar açılıncaya kadar, özel depo ve garajlarda, Adalet Bakanlığınca çıkartılan ilgili yönetmelik ve ücret tarifelerinin uygulanmasına devam olunacağı belirtilmiş; Geçici 11. maddesinde ise ''Adalet Bakanlığı, 88 inci maddenin beşinci fıkrası gereğince hukuki ve teknik her türlü altyapıyı anılan maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde tamamlar. Lisanslı yediemin depoları faaliyete geçinceye kadar o yerdeki mevcut depo ve garajlarda muhafaza işlemlerine, mevcut yönetmelik ve ücret tarifeleri çerçevesinde devam olunur. Mevcut depo ve garajlarda muhafaza edilen ancak hukuken muhafazasına gerek kalmayan malların, anılan maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde teslim alınması için icra müdürü tarafından ilgilisine resen bildirim yapılır. İlgilisine tebligat yapılamazsa veya verilen süre içinde mal geri alınmazsa, üç ay içinde, 88 inci maddenin altıncı fıkrası hükmü uyarınca satış işlemi yapılır. Ancak, satış yapılamazsa Adalet Bakanlığı tarafından görevlendirilecek icra müdürünün başkanlığında kaymakamlık, belediye, ilgili yer baro başkanlığı ve ticaret odası tarafından bildirilecek birer kişinin katılımıyla oluşturulacak değer tespit komisyonu tarafından tespit edilecek değer üzerinden, yedieminin alacağına mahsup için malın mülkiyeti yediemine devredilebilir; komisyon, ekonomik bir değerinin kalmadığına karar verirse mal bir tutanakla imha edilir. Satılan veya mülkiyeti devredilen malın bedelinden, muhafaza ve diğer giderler mahsup edildikten sonra varsa artan miktar talep halinde ilgilisine ödenir.'' hükmü yer almıştır.
Dava konusu Genelgede, yediemin alacağının tahsili için müstakil takip yapılması uygun görülmemekle birlikte müstakil takip yapılmasının önünde yasal bir engel bulunmadığı belirtilmiş, müstakil takip yapılması sonucu elde edilen satış bedelinin 2004 sayılı Yasa'nın 138. Ve 140. Maddeleri hükümleri uyarınca sıra cetveli yapılarak paylaştırılması gerektiği, muhafaza altına alınan ancak yasal süresinde satış istenmemesi nedeniyle haczi hükümsüz kalan mahcuzlar hakkında müstakil takip yapılmasına sebebiyet verilmemesi bakımından 2004 sayılı Yasa'nın 88. maddesinin re'sen uygulanması ve haciz muhafaza masraflarının tayin ve takdirinde 2004 sayılı Yasa'nın 110. maddesinin dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir.
Bu durumda, anılan Yasa hükümleri ile son Yargıtay karaları dikkate alınarak farklı uygulama ve tereddütlerin giderilmesi amacıyla yapıldığı anlaşılan dava konusu düzenlemede üst normlara aykırılık bulunmamaktadır.
Davacı iddiaları ise hukuken dava konusu düzenlemeyi kusurlandırıcı nitelik taşımamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
Davacı şirket tarafından, yediemin muhafaza ücretinin tahsili amacıyla ... İcra Müdürlüğünün Dosya No: ... sayılı dosyasında icra takibi başlatılmış, söz konusu takibin itiraz edilemeyerek kesinleşmesinin ardından takibe konu aracın taşınır satış hükümlerine göre satışı yapılmıştır.
Sonrasında davacı şirket tarafından, takibe konu alacağın yediemin muhafaza ücretinden kaynaklandığı, bu sebeple söz konusu alacağın İcra ve İflas Kanunu'nun 138/2. maddesi ve Yargıtay kararları gereği sıra cetveli yapılmaksızın taraflarına ödenmesi istemiyle 20/06/2016 tarihinde ... İcra Müdürlüğü'ne başvuruda bulunulmuştur.
Bu başvuru üzerine ... İcra Müdürlüğünün ... tarih ve E: ... sayılı kararıyla, Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'nün 06/04/2016 tarih ve 2535/15441 sayılı "Yediemin Ücretinin Tahsili" konulu davaya konu Genel Yazısı uyarınca davacı şirketin talebi reddedilmiştir. Bunun üzerine anılan Genel Yazının iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
Dava konusu Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'nün 06/04/2016 tarih ve 2535/15441 sayılı "Yediemin Ücretinin Tahsili" konulu Genel Yazısı incelendiğinde; uygulamada yediemin zilyetliğindeki mahcuz malların satışı sonucu elde edilen tutardan yedieminlik ücreti ve muhafaza masraflarının tahsilinde farklı usullerin uygulandığı, bu kapsamda muhafaza tedbirinin uygulandığı takip dosyası dışında yedieminlerce söz konusu alacakların tahsili için başlatılan müstakil icra takiplerinde, Adalet Bakanlığına Ait Depo ve Garajlarda Muhafaza Edilen Mahcuz Mallar İçin Alınacak Ücret Tarifesindeki tavan ücretlerin dikkate alınmadığı, rüçhanlı alacakların ve motorlu taşıtlar vergisi borçlarının gözetilmediği, satıştan elde edilen bedelin sıra cetveli yapılmadan paylaştırıldığı, dolayısıyla konuyla ilgili farklı uygulama ve tereddütler olduğu hususlarının anlaşılması üzerine ilgili mevzuat hükümleri ile Yargıtay kararlarının incelenmesi sonucu uygulamaya yol göstermek amacıyla dava konusu Genel Yazının düzenlenmesine ihtiyaç duyulduğu belirtildikten sonra, düzenlemelerin 3 madde altında toplandığı; 1. maddede, yasal süresi geçmiş olmakla haczi hükümsüz kalan mallar hakkında İcra ve İflas Kanunu'nun 88. maddesi, 6. fıkrası gereğince icra dairesince resen işlem tesis edilerek yediemin alacağının tahsili için borçluya karşı müstakil takip yapılmasına sebebiyet verilmemesi, tasfiyenin resen yerine getirilmesine yönelik bu yükümlülüğün anılan Kanun'un 110. maddesi, 3. fıkrasının yürürlüğünden önce uygulanan muhafaza işlemlerine de hasredilerek yediemin alacağının tahsili için müstakil takip yapılmasının önlenmesinin gerektiği; 2. maddede, 1. maddede belirtilen şekilde resen harekete geçilmemesi sonucu yediemin alacağının tahsili açısından müstakil takip yapılmasının önlenememesi ve icra müdürünün müstakil takip talebini reddetme yetkisinin bulunmaması sebebiyle söz konusu takibin itiraz veya şikayet yoluyla iptal edilmeyerek kesinleşmesi durumunda; a) Haczedilen araçlar üzerinde rehin bulunması halinde rehin alacaklısının muvafakatinin sorulması, muvafakat edilmediği hallerde ihale bedelinin belirlenmesinde İcra ve İflâs Kanunu'nun 115. maddesinin dikkate alınması, b) Satıştan elde edilen paranın sıra cetveli yapılarak paylaştırılması, paylaştırmada sırasıyla; Kanun'un 138. maddesi, 2. fıkrası kapsamında değerlendirilen masraflara ve tarifeye göre hesaplanan yediemin alacağına yer verilmesi, bakiye ihale bedelinden motorlu taşıtlar vergisi ödendikten sonra kalanının varsa rehin ve diğer haciz alacaklılarına paylaştırılması, müstakil takip ile istenilen alacağın tarifeye göre hesaplanan miktardan fazlası adi alacak hükmünde olduğundan sıra cetvelinde öncelik verilmemesi, c) Yediemin alacağı belirlenirken, müstakil takibe dayanak teşkil eden mahcuz malın muhafaza altına alındığı takip dosyasından bilgi alınarak varsa peşin alınan yediemin ücretinin mahsup edilmesi hususuna dikkat edilmesi gerektiği; 3. maddede, kaydında herhangi bir haciz veya rehin şerhi bulunmadığı halde Karayolları Trafik Kanunu'nun Ek 14. maddesi kapsamında yakalanan, ancak 296 sayılı Milli Emlak Genel Tebliği gereğince ilgili Milli Emlak Müdürlüğü tarafından satılması gerekirken satılmayan araçlar hakkında yedieminler tarafından başlatılan icra takiplerinde ise bu araçlarla ilgili takip taleplerinin Milli Emlak Müdürlüğüne bildirilmesi, ayrıca paylaştırmanın sıra cetveli yapılarak yapılması, paylaştırmada sıra ve miktarın belirlenmesinde 296 sıra nolu Milli Emlak Genel Tebliği'nin 2. maddesi, (f) fıkrasındaki miktar ve oranların dikkate alınması, arta kalan miktarın ilgili Milli Emlak Müdürlüğüne gönderilmesi gerektiği kurallarına yer verilerek aktarılan hususların Cumhuriyet Başsavcılıkları kanalıyla bütün icra müdür ve yardımcıları ile icra mahkemelerine duyurulmasını kapsadığı görülmektedir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
USUL YÖNÜNDEN:
Davalı idare tarafından, iptali talep edilen Genel Yazının bir idari işlem olmadığı, icra dairesi işlemlerinin yargısal denetiminin adli yargıda gerçekleştirildiği iddiasıyla görev itirazında bulunulmuş ise de; Dairemizin 31/05/2017 tarih ve E:2016/9814 sayılı kararıyla görev itirazının reddine karar verildiği görülmektedir.
Ayrıca davalı idare tarafından, davaya konu işlemin kesin ve yürütülebilir bir işlem olmadığı, bu sebeple idari davaya konu olmayacağı ileri sürülmüş ise de, söz konusu işlemin, hukuk aleminde değişiklik doğuran, İcra ve İflas Kanunu'nun uygulanma şeklini teşkilata gösterirken anılan Kanuna yorum getiren nitelikte bir düzenleme olduğu ve bu haliyle idari davaya konu edilebilecek kesin ve yürütülebilir bir işlem olduğu sonucuna varıldığından, anılan iddia yerinde görülmemiştir.
ESAS YÖNÜNDEN:
İlgili Mevzuat:
(Mülga) 2992 sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun'un "Görev" başlıklı 2. maddesinde, "Adalet Bakanlığının görevleri şunlardır:
a) Kanunlarda kurulması öngörülen mahkemeleri açmak ve teşkilatlandırmak, ceza infaz ve ıslah kurumları, icra ve iflas daireleri gibi her derece ve türdeki adalet kurumlarını planlamak, kurmak ve idari görevleri yönünden gözetim ve denetimini yapmak ve geliştirmek, ..."
k) İcra ve iflas daireleri vasıtasıyla, icra ve iflas işlemlerini yürütmek, .." hükmü; "Personel Genel Müdürlüğü" başlıklı 18. maddesinde, "Personel Genel Müdürlüğünün görevleri şunlardır:
a) Uygulamalarla ortaya çıkan mevzuat yetersizliği ve aksaklıklar ile ilgili konularda gerekli inceleme ve araştırmaları yaparak alınması gereken kanuni ve idari tedbirler konusunda Bakanlığa ayrıntılı ve müşahhas tekliflerde bulunmak,
b) Görev alanlarına giren konularda tüzük tasarıları ile yönetmelikleri hazırlamak ve takip etmek,
c) Yargı yetkisinin kullanılma alanına girmeyen konularda görüş bildirmek ve genelge düzenlemek,..." hükmü; "Bakanlığın düzenleme görev ve yetkisi" başlıklı 30. maddesinde, "Bakanlık, kanunla yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetleri tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge ve diğer idari metinlerle düzenlemekle görevli ve yetkilidir." hükmü yer almaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan haliyle 1. maddesinde, "... icra dairesinde görev yapacak icra müdürü, icra müdür yardımcısı ve icra katibinin Adalet Bakanlığı tarafından atanacağı, icra müdür ve icra müdür yardımcılarının, Adalet Bakanlığı tarafından yaptırılacak yazılı sınav ve Adalet Bakanlığı tarafından yapılacak sözlü sınav sonucuna göre atanacağı, icra katipleri arasından Adalet Bakanlığı tarafından yaptırılacak yazılı sınav ve Adalet Bakanlığı tarafından yapılacak sözlü sınav sonucuna göre de icra müdür veya icra müdür yardımcılığı kadrolarına atama yapılabileceği; icra dairelerinde, gerektiğinde, Adalet Bakanlığı tarafından belirlenecek esaslar çerçevesinde, adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonu tarafından zabıt katibi, mübaşir ve hizmetli görevlendirileceği düzenlenmiştir.
Aynı Kanun'un, yine dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan haliyle 88. maddesinde, "... Haczedilen mallar, Adalet Bakanlığı tarafından yetki verilen gerçek veya tüzel kişilere ait lisanslı yediemin depolarında muhafaza edilir. Yetki verilen gerçek veya tüzel kişiler, bu yetkilerini Adalet Bakanlığı'nın onayıyla alt işleticilere aynı standartları sağlamak koşuluyla devredebilirler. Bu devir, yetki verilen gerçek veya tüzel kişilerin sorumluluklarını ortadan kaldırmaz. Bu depoların yönetmelikte belirlenen nitelik ve şartlara uygunluğunun saptanması sonucunda işletme belgesi Adalet Bakanlığı tarafından verilir. Haczedilen malların muhafaza işlemleri; lisanslı yediemin depolarının kuruluşuna, bu depolarda bulunması gereken asgari niteliklere, depo için alınacak teminata, mallar için muhtemel rizikolara karşı yapılacak sigortaya; işletici olma niteliklerine, işletici lisansına, Adalet Bakanlığı tarafından bu lisansın verilmesine; Adalet Bakanlığı'nın lisanslı işletmelerle ilgili görev ve yetkilerine; faaliyetin durdurulması ya da iptali gibi idari tedbir ve tasarruflara; bu depoların denetimine ve diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar, Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikte düzenlenir. Haczedilen malların muhafazası aşamasındaki ücretler Adalet Bakanlığı tarafından düzenlenecek tarifeyle belirlenir.
İcra dairesi, depo ve garajlarda ve yediemin olarak kendisine haczedilen malın bırakılmış olduğu üçüncü kişilerde saklanıp da hukuken artık muhafazasına gerek kalmayan malı, vereceği uygun süre içinde geri almasını ilgililere resen bildirir. Verilen süre içinde eşya geri alınmazsa, icra müdürü icra mahkemesinin kararı ile taşınır mal satışlarına ilişkin hükümler uyarınca bunları satar. Elde edilen miktardan muhafaza ve satış giderleri ödenir. Artan miktar 9 uncu madde hükmüne göre muhafaza olunur. Bu konuda ortaya çıkan ihtilaflar icra mahkemesi tarafından basit yargılama usulüne göre çözülür..." hükmü; "İhalenin yapılması" başlıklı 115. maddesinde, "... Şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen bedelinin yüzde ellisini bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan diğer alacaklar o malla temin edilmişse bu suretle rüçhanı olan alacakların mecmuundan fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paraların paylaştırılması masraflarını aşması gerekir..." hükmü; "Paraların paylaştırılması zamanı, masraflar ve vekalet ücreti" başlıklı 138. maddesinde, "Mahcuz mallar tamamiyle satıldıkta bedelleri alakadarlara hisselerine göre paylaştırılır ve bir kısmı satıldıkta icabına göre bedeli hisseleri nispetinde alakadarlara avans olarak dağıtılır.
Haciz, paraya çevirme ve paylaştırma gibi bütün alacaklıları alakadar eden masraflar önce satış tutarından alınır ve artan para takip masrafları ve işlemiş faizler dahil olduğu halde alacakları nispetinde paylaştırılır..." hükmü; "Sıra cetveli" başlıklı 140. maddesinde, "Satış tutarı bütün alacaklıların alacağını tamamen ödemiye yetmezse icra dairesi alacaklıların bir sıra cetvelini yapar." hükmü yer almaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun Ek 14. maddesinde, "Buluntu olması nedeniyle veya bu Kanun hükümleri gereğince trafikten men edilerek alıkonulan, ancak sahipleri tarafından altı ay içinde teslim alınmayan veya aranmayan araçlar Hazinece satılarak, bedelleri emanet hesabına alınır. Bu araçların maliklerinden adresi bilinenlere, satışından önce tebligat yapılır.
Satıldığı tarihten itibaren beş yıl içinde müracaat halinde emanet hesabındaki bedeller, işlemler sırasında yapılan masraflar düşüldükten sonra ilgililerine iade edilir. Beş yıl içinde herhangi bir müracaatın olmaması halinde söz konusu bedeller Hazineye irat kaydedilir." hükmü yer almaktadır.
2918 sayılı Kanun'un Ek 14. madde hükmünün uygulanmasına ilişkin usul ve işlemler hakkında doğabilecek tereddütleri gidermek amacıyla çıkarılan 296 sayılı Milli Emlak Genel Tebliği'nin "Defterdarlık/Malmüdürlüklerince Yapılacak İşlemler" başlıklı 2. maddesinde, "...c) Bu araçlardan ekonomik ömrünü doldurmuş/doldurmamış olanların, buluntu veya trafikten men tarihinden itibaren 6 ncı ayın bitiminden sonraki ilk hafta içinde satılacak şekilde ihale hazırlıklarının yapılmasına müteakiben en kısa sürede Defterdarlık/Malmüdürlüklerince 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümleri çerçevesinde satılarak tasfiyeleri gerçekleştirilir.... d) İki defa satış ihalesine çıkarılıp satışı gerçekleşmeyen araçlar ile Taşıt Muayene ve Kontrol Raporu ile hurda olduğu tespit edilen araçlar, 20/3/1971 tarihli ve 7/2156 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı gereğince, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca 6 ayda bir belirlenen bedel üzerinden, 1/11/1995 tarihli ve 212 sıra no.lu Milli Emlak Genel Tebliği esasları çerçevesinde Makina ve Kimya Endüstri Kurumuna satılır. e) Satışı yapılan araçların, otopark ve çekici ücretleri ile satış işlemleri sırasında yapılan masraflar ve varsa araca ilişkin vergi borcu satış bedelinden düşülür. (Otopark ücreti olarak ödenecek bedel aracın satış bedelinin % 25’ini geçemez.) Kalan bedel saymanlıkta sahibi/sahipleri adına açılacak emanet hesabına, sahibi bilinmeyenler ise açılacak Hazine emanet hesabına yatırılır. f) Aracın satış tarihinden itibaren beş yıl içinde sahibi/sahiplerinin müracaatı halinde satış bedeli ilgililerine iade edilir. Aksi takdirde satış bedeli Hazineye irat kaydedilir." hükmü ile aynı Tebliğ'in son fıkrasında, "İcra dairelerinin fiili haciz kararlarına veya mahkemelerce verilen tedbir, zapt ve müsadere kararlarına istinaden yakalanıp, muhafaza altına alınan araçlara bu tebliğ hükümleri uygulanmaz." hükümlerine yer verilmiştir.
Dava Konusu Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'nün 06/04/2016 tarih ve 2535/15441 sayılı "Yediemin Ücretinin Tahsili" konulu yazısının İncelenmesi:
Yukarıda yer verilen Mülga 2992 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri ile 2004 sayılı Kanun'un 1. maddesi birlikte değerlendirildiğinde; Adalet Bakanlığı'nın, icra dairelerinde görevli personeli belirleyerek atamalarını yapmak, icra ve iflas daireleri vasıtasıyla icra ve iflas işlemlerini yürütmek, icra ve iflas daireleri gibi her derece ve türdeki adalet kurumlarını planlamak, kurmak, idari görevleri yönünden gözetim ve denetimini yapmak ve geliştirmek konusunda görevli ve yetkili olduğu; dolayısıyla icra dairelerinin idari görevleri bakımından bir nevi hiyerarşik amiri konumunda olduğu; ayrıca kanunla yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetleri tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge ve diğer idari metinlerle düzenleme yetkisinin bulunduğu dikkate alındığında; davalı Bakanlığın icra dairelerinin (idari görevleri bakımından) yönetim ve işleyişine yönelik düzenleme yapma ve bu alana ilişkin kurallar ihtiva eden dava konusu Genel Yazıyı yürürlüğe koyma yetkisinin bulunduğu kuşkusuzdur.
Diğer taraftan, Anayasa'nın 124. maddesinin, dava konusu işlem tarihinde yürürlükte olan halinde, Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabileceği hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre, idari teşkilat yapısı içinde yer alan Bakanlıklar ile diğer kamu kurum ve kuruluşları, görev alanlarına ilişkin olarak ve yönetmelik, yönerge, tebliğ, genelge ve talimat gibi çeşitli adlar altında düzenleme yapabilmektedirler.
Ancak, bu düzenlemeler arasında uyulması gereken "normlar hiyerarşisi" kuramına göre, hukuk düzeni, farklı kademede yer alan Anayasa, kanun, yönetmelik ve diğer düzenleyici işlemlerden oluşan birçok normu içermekte ve her norm geçerliliğini bir üst basamakta yer alan normdan almaktadır. Normlar hiyerarşisine göre kanundan sonra gelen yönetmelik, genelge, tebliğ, talimat gibi düzenlemelerin ancak kanunda verilmiş olan hakkın kullanılmasının açıklanması ile ilgili olacağı, bu metinlerde kanun ile verilmiş olan hakkı genişletici veya daraltıcı mahiyette hükümlere yer verilemeyeceği hukukun genel ilkelerindendir.
A - Dava Konusu Genel Yazının 1. Maddesinin İncelenmesi:
Dava konusu 1. maddede; haczi hükümsüz kalan mallara ilişkin olarak 2004 sayılı Kanun'un 88. maddesi, 6. fıkrası uygulanarak yediemin depolarında muhafaza edilen malların bu madde kapsamında satışının yapılması ve söz konusu mala ilişkin yediemin muhafaza ücretinin satıştan karşılanması suretiyle yediemin tarafından borçluya karşı müstakil bir takip yapılmasının önüne geçilmesinin amaçlandığı, bu yönüyle anılan kanun hükmünün, başka bir ifadeyle icra dairesine tasfiyenin resen yapılması yolunda getirilen yasal yükümlülüğün uygulanmasının sağlanmasına ilişkin bir düzenleme olduğu, ücret ve masraf alacakları için müstakil icra takibi başvurusunda bulunmak isteyen yedieminlerin bu başvurularının alınmamasına yönelik bir talimat içermediği anlaşılmaktadır.
Nitekim, Genel Yazının 2. maddesinin ilk fıkrasında bu durum, söz konusu alacağa yönelik müstakil takip yapılması noktasında yasal bir engelin olmadığı ve icra müdürünün müstakil takip talebini reddetme yetkisinin bulunmadığı şeklinde ifade edilmiş olup, bu haliyle, düzenlemenin anılan kısmına yönelik hukuka aykırılık iddiaları yerinde görülmemiştir.
B- Dava konusu Genel Yazının 2. Maddesi, (a) Bendinin İncelenmesi:
Dava konusu 2. maddenin (a) bendinde, yediemin alacağına yönelik yapılan müstakil icra takibi kapsamında haczedilen araçlar üzerinde rehin bulunması halinde rehin alacaklısının muvafakatinin sorulması, muvafakat edilmediği hallerde ihale bedelinin belirlenmesinde İcra ve İflâs Kanunu'nun 115. maddesinin dikkate alınması gerektiği düzenlenmiştir.
Söz konusu madde kapsamında getirilen düzenlemenin, rehin alacaklısının, rüçhan hakkı olduğu dosyadan ayrı bir şekilde yediemince müstakil olarak başlatılan icra takip dosyası kapsamındaki satış bedeli hakkında rehin alacaklısının muvafakatinin alınmasına yönelik olduğu, muvafakat verilmemesi durumunda da İcra ve İflas Kanunu'nun ilgili hükümleri kapsamında ihale bedelinin belirleneceği anlaşıldığından, rehin alacaklılarının alacak hakkını korumaya yönelik anılan düzenlemede Kanuna ve kamu yararına aykırı bir husus bulunmadığı anlaşılmaktadır. Esasen, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 27/12/2016 tarihli ve E:2016/8220, K:2016/26181 sayılı kararında belirtildiği üzere, yedieminin ücret ve masraf alacaklarının, rehin dahil diğer alacaklardan önce ödenmesi, yalnızca muhafaza tedbirinin uygulandığı icra takip dosyası üzerinden takipte bulunulması haline münhasır olduğundan, dava konusu düzenleme İcra ve İflas Kanunu'nun 115. maddesinin uygulanmasına yönelik bulunmaktadır. Diğer bir anlatımla, yediemince müstakil olarak başlatılan bir takip kapsamında rehin alacaklısının bilgisi dışında alacağa konu malın satışı halinde satış bedelinin paylaşımının 2004 sayılı Kanuna aykırılık teşkil edeceği ve uyuşmazlıklar doğurabileceği muhakkaktır.
C- Dava konusu Genel Yazının 2. Maddesi, (b) Bendinin İncelenmesi:
Dava konusu 2. maddenin (b) bendinde, yediemin alacaklarının tahsili için müstakil takip yapılması durumunda elde edilen satış bedelinin sıra cetveli yapılmak suretiyle paylaştırılması paylaştırmada sırasıyla; Kanun'un 138. maddesi, 2. fıkrası kapsamında değerlendirilen masraflara ve tarifeye göre hesaplanan yediemin alacağına yer verilmesi, bakiye ihale bedelinden motorlu taşıtlar vergisi ödendikten sonra kalanının varsa rehin ve diğer haciz alacaklılarına paylaştırılması, müstakil takip ile istenilen alacağın tarifeye göre hesaplanan miktardan fazlası adi alacak hükmünde olduğundan sıra cetvelinde öncelik verilmemesi gerektiği düzenlenmiştir.
İcra ve İflas Kanunu'nun yukarıda yer verilen 138. maddesi, 2. fıkrasında, haciz, paraya çevirme ve paylaştırma gibi bütün alacaklıları alakadar eden masrafların satış tutarından öncelikli olarak alınacağı kurala bağlandığından, icra takip dosyası kapsamındaki masraflar içerisinde olan yediemin ücretlerinin de öncelikli olarak ödenmesi gerektiği sabittir. Ancak söz konusu öncelik hakkından yararlanacak yediemin alacağının, yediemin ücretinin doğduğu icra takip dosyasından Adalet Bakanlığına Ait Depo ve Garajlarda Muhafaza Edilen Mahcuz Mallar İçin Alınacak Ücret Tarifesindeki tutar kadar talep edilmesi gerekmektedir. Başka bir ifadeyle, yediemin ücreti, yalnızca muhafaza tedbirinin uygulandığı icra takip dosyasında ve sadece Tarifedeki tutarla sınırlı olarak öncelik hakkına sahip bulunmaktadır.
Yediemin alacağının tahsili için alacağın doğduğu icra takip dosyasından ayrı olarak müstakil bir takip başlatılması durumunda ise, bu takibe konu alacağın İcra ve İflas Kanunu'nun 138/2. maddesi kapsamında öncelikli ödenmesi gereken masraflar içerisinde değerlendirilmesi mümkün olmayacağından, satış bedelinin sıra cetveli yapılarak paylaştırılması gerekmektedir. Aynı durum, yediemin alacağının Tarifedeki tutarı aşması halinde aşan kısım için de geçerlidir. Nitekim Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 20/03/2018 tarih ve E:2016/29827, K:2018/2778 sayılı kararı da bu yöndedir.
Öte yandan; dava konusu düzenlemede, sıra cetvelinde Tarifeye göre hesaplanacak yediemin alacağından sonra ilk sırada eşyanın aynından doğan amme alacağı niteliğindeki motorlu taşıt vergisine yer verilmesi gerektiği de düzenlenmiş olup, esasen bu husus 6183 sayılı Kanun'un 21. maddesi, 2. fıkrasının amir hükmünün gereğidir.
Bu haliyle, davaya konu yazının bu kısmında da üst hukuk normlarına ve söz konusu normları en üst yargısal düzeyde yorumlama görev ve yetkisine sahip Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına aykırılık bulunmamaktadır.
Ç- Dava konusu Genel Yazının 2. Maddesi, (c) Bendinin İncelenmesi:
Dava konusu 2. maddenin (c) bendinde, yediemin alacağı belirlenirken, müstakil takibe dayanak teşkil eden mahcuz malın muhafaza altına alındığı takip dosyasından bilgi alınarak varsa peşin alınan yediemin ücretinin mahsup edilmesi hususuna dikkat edilmesi gerektiği düzenlenmiş olup; getirilen kuralın, mükerrer yediemin ücreti ödenmesinin önüne geçilmesi, bu suretle diğer alacaklıların haklarının korunması amacına yönelik olduğu anlaşıldığından, kuralda hukuka ve kamu yararına aykırı bir yön görülmemiştir.
D- Dava konusu Genel Yazının 3. Maddesinin İncelenmesi:
Dava konusu 3. maddede; kaydında herhangi bir haciz veya rehin şerhi bulunmadığı halde Karayolları Trafik Kanunu'nun Ek 14. maddesi kapsamında yakalanan, ancak 296 sayılı Milli Emlak Genel Tebliği gereğince ilgili Milli Emlak Müdürlüğü tarafından satılması gerekirken satılmayan araçlar hakkında yedieminler tarafından başlatılan icra takiplerinde ise bu araçlarla ilgili takip taleplerinin Milli Emlak Müdürlüğüne bildirilmesi, ayrıca paylaştırmanın sıra cetveli yapılarak yapılması, paylaştırmada sıra ve miktarın belirlenmesinde 296 sıra nolu Milli Emlak Genel Tebliği'nin 2. maddesi, (f) fıkrasındaki miktar ve oranların dikkate alınması, arta kalan miktarın ilgili Milli Emlak Müdürlüğüne gönderilmesi gerektiği düzenlenmiştir.
2918 sayılı Kanun'un Ek 14. maddesi incelendiğinde; buluntu olan veya anılan Kanun uyarınca trafikten men edilen ve 6 ay içinde sahipleri tarafından teslim alınmayan veya aranmayan araçların Hazine tarafından satışının yapılacağının düzenlendiği; söz konusu madde hükmünün uygulanmasına ilişkin usul ve işlemler hakkında doğabilecek tereddütleri gidermek amacıyla düzenlenen 296 sayılı Milli Emlak Genel Tebliğinde ise, 2918 sayılı Kanun'un Ek Madde 14. maddesi kapsamında olan araçların defterdarlık ve mal müdürlüklerince 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu uyarınca satışlarının yapılacağının ve bu satışta dikkate alınması gereken kuralların belirlendiği, ayrıca fiili haciz kararlarına veya mahkemelerce verilen tedbir, zapt ve müsadere kararlarına istinaden yakalanıp, muhafaza altına alınan araçlara bu Tebliğ hükümleri uygulanmayacağının düzenlendiği görülmektedir.
Uyuşmazlıkta; davacı şirket tarafından, 296 sayılı Milli Emlak Genel Tebliği'nin son cümlesinde, fiili haciz kararı bulunan araçlar yönünden anılan Tebliğin uygulanamayacağının belirtilmesine rağmen davaya konu düzenlemeyle, 2918 sayılı Kanun'un Ek 14. maddesi kapsamında olan araçlara ilişkin yediemin ücretlerinin tahsiline yönelik icra takiplerinde söz konusu Tebliğ'in uygulanacağı yönünde düzenleme yapıldığı ileri sürülmekte ise de; davaya konu düzenlemenin ilgili kısmında, 2918 sayılı Kanun'un Ek 14. maddesi kapsamında olan araçlara ilişkin yediemin ücretlerinin tahsili açısından yapılacak icra takiplerinin bahsi geçen Tebliğ hükümleri kapsamında yapılacağı hususunda bir düzenlemeye yer verilmediği, icra takibi sonrasında, takibe konu aracın satışı aşamasındaki masrafların ne şekilde karşılanacağının ve birden fazla alacak olması halinde paylaştırmanın sıra cetveli esas alınarak yapılacağının kurala bağlandığı anlaşılmaktadır.
Bu kapsamda yapılan değerlendirmede; dava konusu düzenlemede, yediemin ücretine yönelik yapılacak takip üzerine fiili haciz yapılması ve sonrasında satış yapılmasına engel bir kural bulunmadığı, satış sonrası yapılacak işlemlerin ve satış tutarından artan miktarın Milli Emlak Müdürlüğü'ne gönderilmesinin düzenlendiği dikkate alındığında; takibe konu alacağa ulaşılması yönünden engel bir düzenleme getirilmediği sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, 2918 sayılı Kanun'un Ek 14. maddesi uyarınca çıkarılan 296 sayılı Tebliğ ile getirilen düzenlemenin, alacaklıların İcra ve İflas Kanunu kapsamındaki haklarını sınırlayıcı bir yönünün bulunmadığı görülmektedir. Yine 2918 sayılı Kanun'un Ek 14. maddesi kapsamında olan araçlara ilişkin yediemin ücretinin tahsili amacıyla yapılacak icra takipleri kapsamında 296 sayılı Tebliğ uyarınca değerlendirme yapılamayacağı kabul edilse dahi alacaklı tarafın İcra ve İflas Kanunu'nun ilgili maddeleri uyarınca alacağına kavuşmasında yasal bir engelin bulunmadığı açıktır.
Bu haliyle, davaya konu düzenlemenin bu kısmına ilişkin hukuka aykırılık iddiası yerinde görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'nün 06/04/2016 tarih ve 2535/15441 sayılı "Yediemin Ücretinin Tahsili" konulu Genel Yazısının iptali istemi yönünden DAVANIN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam ... TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ... TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
5. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra istemi halinde davacıya iadesine,
6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'na temyiz yolu açık olmak üzere, 20/10/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.