Mahkemesi : İstanbul 16. İş Mahkemesi
Tarihi : 05.09.2013
No : 2012/13-2013/393

Dava, terditli olarak; prim borcu bulunmadığının veya tahakkuk ettirilen prim borçlarının 5458 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden; davacı limited şirketin 12.05.2006 tarihinde bir kısım prim borçlarının 5458 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılması için davalı Kuruma müracaat ettiği; davalı Kurum tarafından yapılan değerlendirme sonucunda prim borçlarının yapılandırıldığı ve bu kapsamda süresinde yapılandırılan primleri ödediği; ancak 12.11.2007 tarihli işlemle yapılandırma dışında kalan 2001 / 9, 10 ve 11"inci aylara ilişkin prim borçlarının davacının hesabına borç olarak kaydının yapıldığı; 09.12.2011 tarihli davacı müracaatı sonrasında prim borcunun bildirilmesi üzerine davacı şirketin borca itiraz ettiği, ancak itirazının reddedildiği anlaşılmaktadır.
Davacı, terditli olarak söz konusu primler nedeniyle borçlu olmadığının veya hatalı Kurum işlemi nedeniyle 5458 sayılı Kanun hükümlerinden yararlandırılmak suretiyle primleri ödemesi gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiş; Mahkemece davanın kabulü ile davaya konu primlerin 5458 sayılı Kanun hükümleri nazara alınarak hesaplanması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
Kanunun iyi niyete hukuki sonuç bağladığı durumlarda aslolan iyiniyetin varlığıdır. Ancak Türk Medeni Kanunu"nun 3"üncü maddesinde de açıklandığı üzere, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz. Davacı limited şirket olup, tacir olduğu tartışmasızdır. Her tacir, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmekle yükümlüdür. Bildirge ve bordroları tanzim etmek, tahakkuklarını takip etmek yükümlülüğü de bulunan tacirin basiretli hareket etme yükümlülüğü kendi borcunun tamamını bilmesini de gerektirir.
Dava konusu somut olayda, davaya konu 2001 / 9, 10 ve 11"inci aylara ilişkin prim borçlarının yapılandırılmadığı ve daha sonrasında da yapılandırmaya ilişkin bir talepte bulunulmadığı ve dolayısıyla davacı şirketin özen yükümlülüğünü yerine getirmediği anlaşıldığından, yapılandırmaya konu borçlarını takip etme yükümlülüğü davalı Kuruma yüklenemez.
Yukarıda belirtilen hukuki ve fiili durumlar ışığında davanın reddi yerine kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde davalı Kurum vekilinin bu yöneleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 03.07.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.