Abaküs Yazılım
6. Daire
Esas No: 2019/12704
Karar No: 2021/11620
Karar Tarihi: 20.10.2021

Danıştay 6. Daire 2019/12704 Esas 2021/11620 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2019/12704
Karar No : 2021/11620


DAVACI : … Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … Bakanlığı - …
VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU : 25/11/2014 tarih ve 29186 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 2. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinin, 4. maddesinin 1. fıkrasının (b), (g), (i) ve (p) bentlerinin, 8. maddesinin 5. fıkrasının, 9. maddesinin 1. fıkrasının, 19. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin, 24. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinin, geçici 1. maddesinin, geçici 3. maddesinin, EK-1 listesinin 8. maddesinin (a) bendi ile 13., 41., 43. ve 45. maddelerinin, EK-2 listesinin 9., 27., 33., 39., 42., 45., 47. ve 55. maddelerinin iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI : Dava konusu düzenlemelerin; hukuki güvenlik, hukuki belirlilik ilkelerine, Anayasaya, Uluslararası Sözleşmelere ve 2872 sayılı Çevre Kanununa aykırı olduğu, idarenin keyfî uygulamalarına sebep olacağı, dava konusu Yönetmeliğin EK-1 ve EK-2 listelerinde belirlenen eşik değerlerin nesnel ve teknik gerekçelere dayanmadığı belirtilerek iptali gerektiği ileri sürülmüştür.

DAVALININ SAVUNMASI : Öncelikle usule ilişkin olarak; davacının dava açma menfaatinin bulunmadığı, esasa ilişkin olarak; dava konusu düzenlemelerin mevzuata, hizmet gereklerine ve kamu yararına uygun olduğu belirtilerek, davanın reddine karar verilmesi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ … 'NUN DÜŞÜNCESİ : 25/11/2014 tarih ve 29186 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 2. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi, 4. maddesinin 1. fıkrasının (b), (i) ve (p) bentleri, 8. maddesinin 5. fıkrası, 19. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi, 24. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendi, EK-1 listesinin 13., 43 ve 45. maddeleri ile EK-2 listesinin 9., 33., 39., 42., 45. ve 47. maddeleri hakkında karar verilmesine yer olmadığı; 4. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendi, 9. maddesinin 1. fıkrası, geçici 1. maddesi, geçici 3. maddesi, EK-1 listesinin 8. maddesinin (a) bendi ile 41. maddesi, EK-2 listesinin 27. ve 55. maddeleri yönünden ise davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI … 'IN DÜŞÜNCESİ : Dava, 25/11/2014 günlü, 29186 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 2. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinin, 4. maddesinin 1. fıkrasının (b), (g), (i) ve (p) bentlerinin, 8. maddesinin 5. fıkrasının, 9. maddesinin 1. fıkrasının, 19. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin, 24. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinin, Geçici 1. maddesinin, Geçici 3. maddesinin, EK-1 listesinin 8. maddesinin (a) bendi ile 13, 41, 43 ve 45. maddelerinin, EK-2 listesinin 9, 27, 33, 39, 42, 45, 47 ve 55. maddelerinin iptali istemiyle açılmıştır.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 56. maddesinde; "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler." hükmüne yer verilmiştir.
2872 sayılı Çevre Kanununun 1. maddesinde; Kanunun amacı; bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamak olarak kabul edilmiş, 10. maddesinde; gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmelerin, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlü oldukları kurala bağlanmış, Çevresel Etki Değerlendirmesine tâbi projeler ve Stratejik Çevresel Değerlendirmeye tâbi plân ve programlar ve konuya ilişkin usûl ve esasların Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklerle belirleneceği düzenlemesine yer verilmiştir.
Davanın, dava konusu Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 2. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi, 4. maddesinin 1. fıkrasının (b), (i) ve (p) bentleri, 8. maddesinin 5. fıkrası, 19. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi ile 24. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendine ilişkin kısmı yönünden;
Dava konusu bentlerin iptali istemiyle bir başka davacı tarafından açılan davada, Danıştay Ondördüncü Dairesince verilen 05/04/2017 günlü, E:2015/579 K:2017/2110 sayılı kararla dava konusu bentler iptal edildiğinden, bu maddelere yönelik olarak uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığı sonucuna varılmıştır.
Dava konusu Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin EK-1 listesinin 13, 43 ve 45. maddeleri ile EK-2 listesinin 9, 33, 39, 42 ve 45. maddelerine ilişkin kısmı yönünden;
Farklı davacılar tarafından açılan davada, Danıştay Ondördüncü Dairesince verilen 18/04/2018 günlü, E:2015/592, K:2018/2871 sayılı kararla anılan maddeler iptal edildiğinden, bu maddelere yönelik olarak uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığı sonucuna varılmıştır.
Davanın dava konusu Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin EK-2 listesinin 47. maddesine ilişkin kısmı yönünden;
Dava konusu maddenin iptali istemiyle bir başka davacı tarafından açılan davada, Danıştay Ondördüncü Dairesince verilen 27/09/2017 günlü, E:2015/586, K:2017/4872 sayılı kararla, anılan madde iptal edildiğinden, bu maddeye yönelik olarak da uyuşmazlığın esası hakkında ayrıca bir karar verilmesine yer olmadığı sonucuna varılmıştır.
Davanın, dava konusu Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 4.maddesinin 1.fıkrasının (g) bendine ilişkin kısmı yönünden ;
Çevresel etki değerlendirmesi gerekli değildir kararı: Seçme Eleme Kriterlerine Tabi Projeler hakkında yapılan değerlendirmeler dikkate alınarak, projenin çevre üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olduğunun belirlenmesi üzerine projenin gerçekleşmesinde çevre açısından sakınca görülmediğini belirten Bakanlık kararını ifade edeceği tanımlanmıştır.
Davacı tarafından yapılan tanım değişikliği ile idarenin bireyler üzerinde sağlaması gereken istikrar ve belirlilik ilkelerinin zarar gördüğü,yapılan düzenlemede açıklık bulunmadığı ,"kabul edilebilirlik" kavramının kesin ve net bir ifade olmadığı,bu düzenlemenin keyfi uygulamalara yol açabileceği iddiasıyla anılan düzenlemenin iptali istenilmektedir.
ÇED raporlarının ,çevre sektörünün disiplinler arası konulara ilişkin mevzuattan sorumlu kurum/kuruluşların incelediği belgeler olduğu,ÇED süreçlerinde oluşturulan inceleme-değerlendirme komisyonlarında görev alanlarda bulunması gereken özelliklerin Yönetmelik'te belirlendiği,ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde kavramının belirsizlik oluşturmadığı,dava konusu düzenlemede 2872 sayılı Kanunun, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlama amacına, kamu yararına ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Davanın, dava konusu Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 9.maddesinin 1.fıkrasına ilişkin kısmı yönünden ;
Yönetmeliğin 9. maddesinde; halkı yatırım hakkında bilgilendirmek, projeye ilişkin görüş ve önerilerini almak üzere; Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlar ve proje sahibinin katılımı ile Bakanlıkça belirlenen tarihte, projeden en çok etkilenmesi beklenen ilgili halkın kolaylıkla ulaşabileceği Valilikçe belirlenen merkezi bir yer ve saatte Halkın Katılımı Toplantısı düzenleneceği öngörülmüştür.
Davacı tarafından 2013 tarihli düzenlemede yer alan "komisyonun kapsamı belirlemesinden önce" ifadesinin dava konusu düzenlemeden çıkartıldığı, bunun 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 30. Ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'nun 4.maddesine aykırı olduğundan bahisle düzenlemenin iptali istenmektedir.
ÇED sürecine tabi bir projenin başvuru aşamasından başlayarak, ÇED raporu hazırlanmadan önce ve rapor hazırlandıktan sonra, raporun inceleme ve değerlendirme aşamasında, komisyon incelemesinden geçerek son hali verilmesi ve karar alma aşamasında halkın görüş ve önerilerinin dikkate alınacağı ve en son olarak da Ek-I ve Ek-II listelerinde yer alan projeler hakkında verilen kararın halka duyurulacağı düzenlenerek, halkın çevresel konularda karar alma sürecine katılımı farklı aşamalar dikkate alınarak düzenlenmiştir. Bu bağlamda dava konusu düzenlemede 2872 sayılı Kanunun, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlama amacına, kamu yararına ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Davanın, dava konusu Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin Geçici 1.maddesine ilişkin kısmı yönünden ;
Dava konusu Yönetmeliğin "Geçiş süreci" başlıklı Geçici 1.maddesinde" Bu Yönetmeliğin yürürlük tarihinden önce, ÇED Başvuru Dosyası/Proje Tanıtım Dosyası Valiliğe ya da Bakanlığa sunulmuş projelere bu Yönetmeliğin lehte olan hükümleri ve/veya başvuru tarihinde yürürlükte olan Yönetmelik hükümleri uygulanır."hükmü yer almaktadır.
Uyuşmazlık konusu düzenlemeyle mülga Yönetmelik uyarınca Çed süreci başlatılan projelerle ilgili olarak proje sahiplerine ,yürürlükten kaldırılan Çed Yönetmeliğinin hükümleri ile yürürlükte olan Çed Yönetmeliği hükümlerinden hangisinin uygulanacağı konusunda tercihte bulunma hakkı verilmiştir.
Mülga Yönetmelik uyarınca Çed başvurusu yapılmış olan bir projeye yürürlükteki Yönetmelik'in lehe hükümlerinin uygulanması noktasında tercih hakkı tanınmasının, proje hakkında başvuru yapılan tarihte yürürlükte bulunan eşik değerlerin sağlanmayacağı ,çevresel etkilerin önlenmesine yönelik tedbir ve taahhütler yönünden istisna tanınacağı gibi sonuçlar doğurmayacağı ,ihtilafların önüne geçilmesi amacıyla yapıldığı sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, 2872 sayılı Çevre Kanununun 10. maddesinde dayanılarak, Çevresel Etki Değerlendirmesi sürecinde uyulacak idari ve teknik usul ve esasları belirlemek üzere yürürlüğe konulan dava konusu düzenlemede, 2872 sayılı Kanunun, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlama amacına, kamu yararına ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Davanın, dava konusu Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin Geçici 3.maddesine ilişkin kısmı yönünden;
Dava konusu Yönetmeliğin "Kanuni kapsam dışı projeler" başlıklı Geçici 3.maddesinde "23/6/1997 tarihinden önce kamu yatırım programına alınmış olup, 29/5/2013 tarihi itibariyle üretim veya işletmeye başlamış olan projeler ile bunların gerçekleştirilmesi için zorunlu olan yapı ve tesisler Çevresel Etki Değerlendirmesi kapsamı dışındadır." hükmü yer almaktadır.
Davacı tarafından dava konusu düzenlemenin yargı kararlarına aykırı olduğu ,Anayasa Mahkemesi tarafından bu konuda verilmiş yargı kararı bulunduğu halde dava konusu düzenlemenin yapıldığı iddia edilmektedir.
29.05.2013 günlü, 28661 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 21.05.2013 günlü, 6486 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 12. maddesi ile 2872 sayılı Çevre Kanununa geçici 3. madde eklenmiş ve bu madde ile; "23/6/1997 tarihinden önce kamu yatırım programına alınmış olup, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla planlama aşaması geçmiş ve ihale süreci başlamış olan veya üretim veya işletmeye başlamış olan projeler ile bunların gerçekleştirilmesi için zorunlu olan yapı ve tesisler Çevresel Etki Değerlendirmesi kapsamı dışındadır.” hükmü getirilmiştir
Söz konusu hükmün iptali istemiyle açılan davada; Anayasa Mahkemesinin 03.07.2014 günlü, E:2013/89, K:2014/116 sayılı kararı ile özetle "...Bütün bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, 23.6.1997 tarihinden önce kamu yatırım programına alınan, 29.5.2013 tarihi itibarıyla üretim veya işletmeye başlamış projeleri ve bunların gerçekleştirilmesi için zorunlu olan yapı ve tesislerin ÇED uygulamasının kapsamı dışına çıkarılmasının, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına ölçüsüz bir müdahale teşkil etmediği sonucuna ulaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle dava konusu kuralın “…planlama aşaması geçmiş ve ihale süreci başlamış olan veya…” ibaresi dışındaki bölümü Anayasa’nın 13. ve 56. maddelerine aykırı değildir." gerekçeleriyle 2872 sayılı Çevre Kanunu’na eklenen geçici 3. maddenin; “…planlama aşaması geçmiş ve ihale süreci başlamış olan veya…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline, diğer kısmı yönünden ise iptal isteminin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Danıştay 14. Dairesinin 26.04.2018 günlü,E:2015/10466,K:2018/3214 sayılı kararıyla; "14.04.2011 günlü, 27905 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin dava konusu, 1. maddesinde;
"Geçici Madde 3-(1) 7/2/1993 tarihli ve 21489 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinden önce;
a) Üretim ve/veya işletmeye başladığı belgelenen projelere,
b) Uygulama projeleri onaylanmış veya çevre mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat uyarınca yetkili mercilerden izin, ruhsat veya onay ya da kamulaştırma kararı alınmış veya yatırım programına alınmış veya mevzi imar planları onaylanmış projelerden
1) Bu Yönetmeliğin EK-I Listesinde yer alan projeler için 17.7.2015 tarihine,
2) EK-II Listesinde yer alan projeler için 17.7.2013 tarihine kadar yatırımına başlanmış projelere,
Çevre Kanunu ve ilgili diğer yönetmeliklerde alınması gereken izinler saklı kalmak kaydıyla bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz. " hükmüne yer verilmiş bulunmaktadır.
Yönetmeliğin iptali istenilen 1. maddesinin (b) bendinde belirtilen; "Uygulama projeleri onaylanmış veya çevre mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat uyarınca yetkili mercilerden izin, ruhsat veya onay ya da kamulaştırma kararı alınmış veya yatırım programına alınmış veya mevzi imar planları onaylanmış projelerden
1) Bu Yönetmeliğin EK-I Listesinde yer alan projeler için 17.7.2015 tarihine,
2) EK-II Listesinde yer alan projeler için 17.7.2013 tarihine kadar yatırımına başlanmış projelere" ilişkin kısma gelince ;
2872 sayılı Çevre Kanununun 1983 yılında yürürlüğe girmesine karşın, Çevresel Etki Değerlendirmesi kriterlerinin on yıl boyunca belirlenmemiş olması, ardından 1993 yılında yayımlanan Yönetmeliğin geçici 1. maddesiyle; 1993'ten önce yatırım programına alınmış projelere Yönetmelikten muafiyet tanıyan düzenleme getirilmesi ve bu muafiyetin sonraki yönetmeliklerde de devam ettirilerek 2008 yılına kadar anılan projelerin, 2872 sayılı Kanuna rağmen ÇED süreci dışında tutulmuş olması ve 17.7.2008 tarihli Yönetmeliğin geçici 3. maddesine karşı açılan davada verilen yargı kararı ile 2872 sayılı Çevre Kanununa eklenen geçici 3. maddenin; “…planlama aşaması geçmiş ve ihale süreci başlamış olan veya…” ibaresinin iptali yolundaki Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirtilen 03.07.2014 günlü, E:2013/89, K:2014/116 sayılı kararının gerekçeleri göz önüne alındığında, 07.02.1993 tarihinden önce yatırım programına alınmış, ancak yatırımına başlanmamış projeler için ileriye dönük olarak tekrar ÇED sürecinden muafiyet sağlayan Yönetmeliğin dava konusu 1. maddesinin (b) bendinde yer alan düzenlemenin, Anayasanın 56. maddesine, 2872 sayılı Çevre Kanununun 10. maddesine, Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin amacına ve yukarıda bahsedilen yargı kararlarındaki gerekçelere aykırı olduğu sonucuna varılmaktadır."gerekçesiyle 14.04.2011 günlü, 27905 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 1. maddesinin (b) bendine ilişkin kısmının iptaline" karar verilmiştir.
Dava konusu geçici 3.maddede de" planlama aşaması geçmiş ve ihale süreci başlamış olan "ibaresi çıkarılmış böylelikle yukarıda anılan yargı kararı ile Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesine uygun düzenleme yapıldığı anlaşıldığından dava konusu düzenlemede, 2872 sayılı Kanunun, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlama amacına, kamu yararına ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Davanın, dava konusu Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ UYGULANACAK PROJELER LİSTESİ başlıklı EK-1 LİSTESİ 8.MADDE (a) bendinde 100 km ve üzeri demiryolu hatları yönünden;
Davacı tarafından 100 km 'ye kadar olan demiryollarının ÇED kapsamı dışına alındığı,ancak tren yollarının güzergahının öneminin Ankara-İstanbul tren yolu hattının kuşların göç yolu üzerinde olması sebebiyle verdiği zararla kendini gösterdiği ,yapılacak metro çalışmaları ,yakın mesafeli hızlı tren çalışmalarında ÇED raporu aranmamasının çevre mevzuatına aykırı olduğu iddia edilmektedir.
AB direktifinde yer alan "uzun mesafeli demiryolu hatları"tanımı dikkate alınarak "100km ve üzeri demiryolları"olarak değişiklik yapıldığı,100 km'nin altında yer alan demiryolu projelerinin ise ÇED Yönetmeliği'nin Seçme Eleme Kriteri Uygulanacak Projeler Listesi (Ek-2)31.madde (e)bendinde yer almasının sağlandığı,,"metro"projelerinin ise 25.11.2014 tarih ve 29186 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan ÇED Yönetmeliği'nin Seçme Eleme Kriteri Uygulanacak Projeler Listesi (Ek-2) 31.madde (h) bendinde yer aldığı ve çevresel etkilerinin de bu kapsamda değerlendirildiği görüldüğünden dava konusu düzenlemede 2872 sayılı Kanunun, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlama amacına, kamu yararına ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Davanın, dava konusu Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ UYGULANACAK PROJELER LİSTESİ başlıklı EK-1 LİSTESİ 41.maddesi yönünden,
41- Seramik veya porselen üretimi yapan tesisler, [Hammadde kapasitesi (çamur hazırlama, astarlama, sırlama vb. işlemlerde kullanılan malzemeler)] (300.000 ton/yıl ve üzeri) projeler listede yer almaktadır.
Davacı tarafından seramik ve porselen üretiminde kullanılan siyanür,hidrojen siyanür,sodyum siyanür,potasyum siyanür gibi bileşikler halinde ya da serbest halde bulunacağı ,siyanürün havadan,içme sularından ,toprağa değen cilt yoluyla ve siyanür bulaşmış yiyeceklerin yenmesi yoluyla vücuda alınabileceği ,bunların birçok ağır hastalığa neden olacağı gibi ölümle de sonuçlanabileceği,altın üretiminde kullanılan siyanür proses sonunda bertaraf edilemediğinden çevre ve insan sağlığı için son derece zararlı olduğu iddia edilmektedir.
1.000-300.000 ton/yıl arası kapasiteye sahip tesisler EK-2 Listesinde değerlendirilmekte olup, dava konusu düzenlemede, 2872 sayılı Kanunun, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlama amacına, kamu yararına ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Davanın, dava konusu Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ UYGULANACAK PROJELER LİSTESİ başlıklı EK-2 LİSTESİ 27. ve 55.maddesi yönünden, 2872 sayılı Çevre Kanununun 10. maddesinde dayanılarak, Çevresel Etki Değerlendirmesi sürecinde uyulacak idari ve teknik usul ve esasları belirlemek üzere yürürlüğe konulan dava konusu düzenlemelerde, 2872 sayılı Kanunun, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlama amacına, kamu yararına ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle 25.11.2014 günlü, 29186 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 4. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendi, 9. maddesinin 1. fıkrası, Geçici 1. maddesi, Geçici 3. maddesi, EK-1 listesinin 8. maddesinin (a) bendi ve 41. maddesi, EK-2 listesinin 27 ve 55. maddeleri yönünden davanın reddi , 25/11/2014 günlü, 29186 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 2. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi, 4. maddesinin 1. fıkrasının (b), (i) ve (p) bentleri, 8. maddesinin 5. fıkrası, 19. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi, 24. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendi, EK-1 listesinin 13, 43 ve 45. maddeleri ile EK-2 listesinin 9, 33, 39, 42, 45 ve 47. maddelerine ilişkin kısmı yönünden ise hakkında karar verilmesine yer olmadığı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, davanın ehliyet yönünden reddi yolundaki Danıştay Ondördüncü Dairesinin 03/02/2015 tarih ve E:2015/380, K:2015/800 sayılı kararının Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 06/02/2017 tarih ve E:2015/1550, K:2017/388 sayılı kararıyla bozulması üzerine, bozma kararına uyularak, duruşma için taraflara önceden bildirilen 20/10/2021 tarihinde, davacı İzmir Barosu Başkanı Av. … tarafından 20/10/2021 tarihinde UYAP ortamında mazeret dilekçesi gönderildiği ve davacı vekilinin gelmediği, davalı idare vekili Hukuk Müşaviri … 'nün geldiği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle, açık duruşmaya başlandı. Davalı vekiline usulüne uygun olarak söz verilerek dinlendikten ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra davalı vekiline son kez söz verilip, duruşma tamamlandı. Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
2872 sayılı Çevre Kanununun 10. maddesinde dayanılarak Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği hazırlanmış ve 25/11/2014 tarih ve 29186 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş, aynı Yönetmeliğin 29. maddesi ile 03/10/2013 tarih ve 28784 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıştır.
Bakılan dava, 25/11/2014 tarih ve 29186 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 2. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinin, 4. maddesinin 1. fıkrasının (b), (g), (i) ve (p) bentlerinin, 8. maddesinin 5. fıkrasının, 9. maddesinin 1. fıkrasının, 19. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin, 24. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinin, geçici 1. maddesinin, geçici 3. maddesinin, EK-1 listesinin 8. maddesinin (a) bendi ile 13., 41., 43. ve 45. maddelerinin, EK-2 listesinin 9., 27., 33., 39., 42., 45., 47. ve 55. maddelerinin hukuka aykırı olduğu iddialarıyla açılmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:

USUL YÖNÜNDEN:
Davalı idarenin usule ilişkin itirazı yerinde görülmemiştir.

ESAS YÖNÜNDEN:
İlgili Mevzuat:
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 56. maddesinde; "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler." hükmüne yer verilmiştir.
2872 sayılı Çevre Kanununun 1. maddesinde; "Bu Kanunun amacı, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamaktır." hükmü, 2. maddesinde; "Çevre korunması: Çevresel değerlerin ve ekolojik dengenin tahribini, bozulmasını ve yok olmasını önlemeye, mevcut bozulmaları gidermeye, çevreyi iyileştirmeye ve geliştirmeye, çevre kirliliğini önlemeye yönelik çalışmaların bütününü, Sürdürülebilir çevre: Gelecek kuşakların ihtiyaç duyacağı kaynakların varlığını ve kalitesini tehlikeye atmadan, hem bugünün hem de gelecek kuşakların çevresini oluşturan tüm çevresel değerlerin her alanda (sosyal, ekonomik, fizikî vb.) ıslahı, korunması ve geliştirilmesi sürecini, Sürdürülebilir kalkınma: Bugünkü ve gelecek kuşakların, sağlıklı bir çevrede yaşamasını güvence altına alan çevresel, ekonomik ve sosyal hedefler arasında denge kurulması esasına dayalı kalkınma ve gelişmeyi, Çevresel etki değerlendirmesi: Gerçekleştirilmesi plânlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirilmesinde ve projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmaları, ifade eder" hükmü, 3. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde; Çevre politikalarının oluşmasında katılım hakkı esastır. Bakanlık ve yerel yönetimler; meslek odaları, birlikler, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşların çevre hakkını kullanacakları katılım ortamını yaratmakla yükümlüdür." hükmü, 10. maddesinde; "Gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler. Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez. (İptal üçüncü fıkra: Anayasa Mahkemesi’nin 15/1/2009 tarihli ve E.:2006/99, K.:2009/9 sayılı Kararı ile.) Çevresel Etki Değerlendirmesine tâbi projeler ve Stratejik Çevresel Değerlendirmeye tâbi plân ve programlar ve konuya ilişkin usûl ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir." hükmü, 30. maddesinde; "Çevreyi kirleten veya bozan bir faaliyetten zarar gören veya haberdar olan herkes ilgili mercilere başvurarak faaliyetle ilgili gerekli önlemlerin alınmasını veya faaliyetin durdurulmasını isteyebilir. Herkes, 9/10/2003 tarihli ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında çevreye ilişkin bilgilere ulaşma hakkına sahiptir. Ancak, açıklanması halinde üreme alanları, nadir türler gibi çevresel değerlere zarar verecek bilgilere ilişkin talepler de bu Kanun kapsamında reddedilebilir." hükmü yer almıştır.
2872 sayılı Çevre Kanununun 10. maddesinde dayanılarak hazırlanan ve 25/11/2014 tarih ve 29186 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ve davanın açıldığı tarih itibarıyla yürürlükte olan şekliyle Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliğinin "Kapsam" başlıklı 2. maddesinde; "(1) Bu Yönetmelik;...c) Çevresel Etki Değerlendirmesi kapsamına giren projelerin inşaat, işletme ve işletme sonrası izlenmesi ve denetlenmesini... kapsar." kuralına, "Tanımlar" başlıklı 4. maddesinde; "(1) Bu Yönetmelikte geçen; ... "b) Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlar: Çevresel Etki Değerlendirmesi Başvuru Dosyası, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu, Proje Tanıtım Dosyası hazırlamak ve sunmak, “ÇED Olumlu” kararı alan projelerin inşaat dönemine ilişkin izleme ve kontrol çalışmalarına yardımcı olacak raporlamaları yapmak için gerekli şartları taşıyan kurum/kuruluşları,... g) Çevresel etki değerlendirmesi gerekli değildir kararı: Seçme Eleme Kriterlerine Tabi Projeler hakkında yapılan değerlendirmeler dikkate alınarak, projenin çevre üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olduğunun belirlenmesi üzerine projenin gerçekleşmesinde çevre açısından sakınca görülmediğini belirten Bakanlık kararını,... i) Çevresel etki değerlendirmesi süreci: Gerçekleştirilmesi planlanan projenin çevresel etki değerlendirmesinin yapılması için başvuru ile başlayan; inşaat, işletme ve işletme sonrası çalışmaları kapsayan süreci,... o) Halkın katılımı toplantısı: Kapsam ve Özel Format belirlenmesinden önce, halkı proje hakkında bilgilendirmek, projeye ilişkin görüş ve önerilerini almak üzere yapılan toplantıyı, p) İzleme ve kontrol: Gerçekleştirilmesi planlanan projeye dair "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir" veya "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" kararı alındıktan sonra, inşaat, işletme ve işletme sonrası dönemine ilişkin kararın verilmesine esas teşkil eden şartlar doğrultusunda yürütülmesinin sağlanması için yapılan çalışmaların bütününü, r) Kapsam ve özel format belirleme: ÇED sürecine tabi projeler için Halkın Katılımı Toplantısından sonra format verme aşamasına kadar yapılacak iş ve işlemleri,... ifade eder." tanımına, "Çevresel etki değerlendirmesi sürecinin başlatılması ve komisyonun kuruluşu" başlıklı 8. maddesinde; "...(5) Proje ile ilgili olarak başvurunun yapıldığını, ÇED sürecinin başladığını, ÇED Başvuru Dosyasının halkın görüşüne açıldığını ve ÇED süreci tamamlanana kadar projeye ilişkin görüş ve önerilerin Valiliğe veya Bakanlığa verilebileceği Bakanlık ve Valilik tarafından anons, askıda ilan, internet vb. şekilde halka duyurulur. ... (8) Komisyonda kurum ve kuruluş temsilcisi olarak görev yapan üyelerin, yeterli mesleki bilgi ve deneyime sahip olmaları ve temsil ettikleri kurum/kuruluşların görev alanlarıyla sınırlı olmak üzere görüş vermeye yetkili kılınmış olmaları esastır." kuralına, "Halkın katılımı toplantısı" başlıklı 9. maddesinin 1. fıkrasında; "Halkı yatırım hakkında bilgilendirmek, projeye ilişkin görüş ve önerilerini almak üzere; Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlar ve proje sahibinin katılımı ile Bakanlıkça belirlenen tarihte, projeden en çok etkilenmesi beklenen ilgili halkın kolaylıkla ulaşabileceği Valilikçe belirlenen merkezi bir yer ve saatte Halkın Katılımı Toplantısı düzenlenir. a) Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlar toplantı tarihini, saatini, yerini ve konusunu belirten bir ilanı; projenin gerçekleştirileceği yörede yayınlanan yerel süreli yayın ile birlikte yaygın süreli yayın olarak tanımlanan bir gazetede toplantı tarihinden en az on (10) takvim günü önce yayınlatır. b) Halkın Katılımı Toplantısı, Çevre ve Şehircilik İl Müdürünün veya görevlendireceği bir yetkilinin başkanlığında yapılır. Toplantıda; halkın, proje hakkında bilgilendirilmesi, görüş, soru ve önerilerinin alınması sağlanır. Başkan, katılımcılardan görüşlerini yazılı olarak vermelerini isteyebilir. Toplantı tutanağı, bir sureti Valilikte kalmak üzere Bakanlığa gönderilir." kuralına, "Komisyonun, kapsam ve özel format belirlemesi" başlıklı 10. maddesinin 1. fıkrasında; "Komisyon üyesi kurum/kuruluşların görüş ve önerileri ile halktan gelen görüş ve öneriler doğrultusunda Bakanlıkça ÇED Raporu Özel Formatı hazırlanır." kuralına, "Yönetmeliğe aykırı uygulamaların durdurulması" başlıklı 19. maddesinde; "(1) Bu Yönetmelik kapsamındaki projelerde; ... b) "ÇED Olumlu" kararı ya da "ÇED Gerekli Değildir" kararı verildikten sonra, proje sahibi tarafından nihai ÇED Raporu veya Proje Tanıtım Dosyasında taahhüt edilen hususlara uyulmadığının tespit edilmesi durumunda söz konusu taahhütlere uyulması için projeyle ilgili Bakanlıkça/Valilikçe bir defaya mahsus olmak üzere süre verilebilir. Bu süre sonunda taahhüt edilen hususlara uyulmaz ise yatırım durdurulur. Yükümlülükler yerine getirilmedikçe durdurma kararı kaldırılmaz. 2872 sayılı Çevre Kanununun ilgili hükümlerine göre işlem tesis edilir." kuralına, "Olağanüstü durumlar ve özel hükümler" başlıklı 24. maddesinde; "(1) Aşağıdaki projeler için uygulanacak ÇED sürecine ilişkin yöntem Bakanlıkça belirlenir: ... f) “ÇED Olumlu” veya “ÇED Gerekli Değildir” kararı bulunan projelerde yapılacak kapasite artışı ve/veya genişletilmesi planlanan projeler." kuralına, "Geçiş süreci" başlıklı geçici 1. maddesinde; "(1) Bu Yönetmeliğin yürürlük tarihinden önce, ÇED Başvuru Dosyası/Proje Tanıtım Dosyası Valiliğe ya da Bakanlığa sunulmuş projelere bu Yönetmeliğin lehte olan hükümleri ve/veya başvuru tarihinde yürürlükte olan Yönetmelik hükümleri uygulanır." kuralına, "Kanuni kapsam dışı projeler" başlıklı Geçici 3. maddesinde; "(1) 23/6/1997 tarihinden önce kamu yatırım programına alınmış olup, 29/5/2013 tarihi itibariyle üretim veya işletmeye başlamış olan projeler ile bunların gerçekleştirilmesi için zorunlu olan yapı ve tesisler Çevresel Etki Değerlendirmesi kapsamı dışındadır." kuralına, ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ UYGULANACAK PROJELER LİSTESİ başlıklı EK-1 LİSTESİNİN "Yollar ve havaalanları" başlıklı 8. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde; "100 km ve üzeri demiryolu hatları" kuralına, 13. maddesinde; "Boru ile içme suyu taşımaları dışında kalan ve akarsu havzaları arasında, 100 milyon m3/yıl ve üzeri su aktarma projeleri" kuralına, 41. maddesinde; "Seramik veya porselen üretimi yapan tesisler, [Hammadde kapasitesi (çamur hazırlama, astarlama, sırlama vb. işlemlerde kullanılan malzemeler)] (300.000 ton/yıl ve üzeri)" kuralına, 43. maddesinde; "Kurulu gücü 50 MWm ve üzeri rüzgar enerji santralleri" kuralına, 45. maddesinde; "Kurulu gücü 10 MWe ve üzeri güneş enerjisi santralleri" kuralına, "SEÇME-ELEME KRİTERLERİ UYGULANACAK PROJELER LİSTESİ başlıklı EK-2 LİSTESİNİN 9. maddesinde; "Tank/havuz hacminin 10 m³ ve üzeri olduğu, elektrolitik veya kimyasal bir proses kullanılarak metal veya plastik maddelerin yüzeylerinin metalle kaplandığı tesisler ve/veya yüzey temizleme işleminin yapıldığı tesisler" kuralına, "Bitkisel ürünlerin üretimi:" başlıklı 27. maddesinde; "a) Bitkisel ham yağ veya rafine yağ üreten tesisler, (Kekik, papatya ve benzeri esansiyel yağların üretimi hariç) b) Nişasta üretimi veya nişasta türevlerinin üretildiği tesisler, c) Fermantasyon ile şalgam veya sirke üretim tesisleri, (1.000.000 litre/yıl ve üzeri) ç) Suma üretim tesisi, (5.000 litre/yıl ve üzeri) d) Malt üretim tesisi, (5.000 ton/yıl ve üzeri) e) Zeytin işleme tesisi, (1.500 ton/yıl ve üzeri) f) Sigara fabrikaları veya Sarmalık kıyılmış tütün mamulleri üretimi yapan tesisler, (1000 ton/yıl ve üzeri ) g) Maya fabrikaları, ğ) Alkollü içecek üretimi, (5.000 litre/yıl ve üzeri) h) Meyve püresi, meyve konsantresi veya meyve türevli içecek üretilen tesisler, (1.000.000 litre/yıl ve üzeri) ı) Alkolsüz gazlı içecek üretilen tesisler, (Soda, meyveli soda üreten tesisler hariç) (1.000.000 litre/yıl ve üzeri) i) Meyan kökü, demirhindi, şerbetçi otu gibi bitkilerin işlendiği tesisler, (1.000.000 litre/yıl ve üzeri) j) Salça üretilen tesisler, (1.000 ton/yıl ve üzeri )" kuralına, 33. maddesinde; "Toplu konut projeleri, (500 konut ve üzeri)" kuralına, 39. maddesinde; "Alışveriş merkezleri, (Kapalı otoparklar dâhil 50.000 m2 ve üzeri projeler)" kuralına, 42. maddesinde; "Kurulu gücü 10-50 MWm olan rüzgâr enerji santralleri" kuralına, 45. maddesinde; "Kurulu gücü 1-10 MWe olan güneş enerjisi santralleri, (çatı ve cephe sistemleri hariç)" kuralına, 47. maddesinde; "1.000.000 m3/yıl ve üzeri yeraltı suyu çıkarma veya yeraltında depolama projeleri" kuralına, 55. maddesinde; "Maden, petrol ve jeotermal kaynak arama projeleri, (Sismik, elektrik, manyetik, elektromanyetik, jeofizik vb. yöntemle yapılan aramalar hariç)" kuralına yer verilmiştir.
Diğer taraftan; 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununun 1. maddesinde; "Bu Kanunun amacı; demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmalarına ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir." hükmüne, 4. maddesinin 1. fıkrasında; "Herkes bilgi edinme hakkına sahiptir." hükmü yer almıştır.
3213 sayılı Maden Kanununun 7. maddesinde ise; "(... Ek fıkra: 10/6/2010-5995/3 md.) Yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında maden arama ve işletme faaliyetleri ile bu faaliyetler için gerekli geçici tesislere çevresel etki değerlendirme raporunda belirlenen esaslar dahilinde izin verilir. Alınan izinler, temditler dahil ruhsat hukuku sonuna kadar devam eder. ...)" hükmüne yer verilmiştir.
Uyuşmazlığa Konu Yönetmeliğin İptali İstenilen Düzenlemelerinin İncelenmesi:

Dava konusu Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 2. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi, 4. maddesinin 1. fıkrasının (b), (i) ve (p) bentleri, 8. maddesinin 5. fıkrası, 19. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi ile 24. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendi yönünden;
Dava konusu fıkra ve bentlerin iptali istemiyle bir başka davacı tarafından açılan davada, Danıştay Ondördüncü Dairesince verilen 05/04/2017 tarih ve E:2015/579, K:2017/2110 sayılı kararla; dava konusu fıkra ve bentler iptal edildiğinden, bu kısımlara yönelik olarak uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığı sonucuna varılmıştır.
Dava konusu Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin EK-1 listesinin 13., 43. ve 45. maddelerine ilişkin kısmı yönünden;
Dava konusu maddelerin iptali istemiyle başka davacılar tarafından açılan davada, Danıştay Ondördüncü Dairesince verilen 18/04/2018 tarih ve E:2015/592, K:2018/2871 sayılı kararla; anılan maddeler iptal edildiğinden, bu maddelere yönelik olarak uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesine yer olmadığı sonucuna varılmıştır.
Dava konusu Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin EK-2 listesinin 9. maddesi yönünden;
Dava konusu maddenin iptali istemiyle bir başka davacı tarafından açılan davada, Danıştay Ondördüncü Dairesince verilen 27/09/2017 tarih ve E:2015/585, K:2017/4871 sayılı kararla; anılan madde iptal edildiğinden, bu maddeye yönelik olarak uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesine yer olmadığı sonucuna varılmıştır.
Dava konusu Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin EK-2 listesinin 33., 39., 42., 45. ve 47. maddelerine ilişkin kısmı yönünden;
Dava konusu maddelerin iptali istemiyle bir başka davacı tarafından açılan davada, Danıştay Ondördüncü Dairesince verilen 27/09/2017 tarih ve E:2015/505, K:2017/4873 sayılı kararla; anılan maddeler iptal edildiğinden, bu maddelere yönelik olarak da uyuşmazlığın esası hakkında ayrıca bir karar verilmesine yer olmadığı sonucuna varılmıştır.
Dava konusu Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 4. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendi yönünden;
Mülga 03/10/2013 tarih ve 28784 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin "Tanımlar ve kısaltmalar" başlıklı 4. maddesinde; "(1) Bu Yönetmelikte geçen; ... g) Çevresel etki değerlendirmesi gerekli değildir kararı: Seçme Eleme Kriterlerine tabi projelerin çevresel etkilerinin incelenerek, önemli çevresel etkilerinin olmadığı ve Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hazırlanmasına gerek bulunmadığını belirten Bakanlık kararını,... İfade eder." olarak tanımlanmıştır.
Dava konusu Yönetmeliğin anılan maddesinde ise çevresel etki değerlendirmesi gerekli değildir kararı, Seçme Eleme Kriterlerine Tabi Projeler hakkında yapılan değerlendirmeler dikkate alınarak, projenin çevre üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olduğunun belirlenmesi üzerine projenin gerçekleşmesinde çevre açısından sakınca görülmediğini belirten Bakanlık kararı olarak tanımlanmıştır.
Davacı tarafından, yapılan tanım değişikliği ile idarenin bireyler üzerinde sağlaması gereken istikrar ve belirlilik ilkelerinin zarar gördüğü, yapılan düzenlemede açıklık bulunmadığı, "kabul edilebilirlik" kavramının kesin ve net bir ifade olmadığı, bu düzenlemenin keyfi uygulamalara yol açabileceği iddialarıyla söz konusu düzenlemenin iptali istenilmiştir.
Davalı idare tarafından, ÇED raporlarının Bakanlığın tek başına incelediği bir belge olmadığı, mevzuattan sorumlu kurum ve kuruluşların incelediği, ÇED Yönetmeliğinin 8. maddesinin 8. fıkrası gereği ÇED sürecinde oluşturulan inceleme-değerlendirme komisyonlarında görev alanlarda bulunması gereken özelliklerin Yönetmelik'te belirlendiği, dolayısıyla keyfi uygulamaya neden olmadığı savunulmuştur.
ÇED raporlarının, çevre sektörünün disiplinler arası konulara ilişkin mevzuattan sorumlu kurum/kuruluşların incelediği belgeler olduğu, ÇED süreçlerinde oluşturulan inceleme-değerlendirme komisyonlarında görev yapan üyelerin, yeterli mesleki bilgi ve deneyime sahip olmaları ve temsil ettikleri kurum/kuruluşların görev alanlarıyla sınırlı olmak üzere görüş vermeleri esas olduğundan, ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde kavramının belirsizlik oluşturmadığı, diğer taraftan Çevre Kanununda çevresel etki değerlendirmesinin, sadece olumsuz yöndeki etkilerin engellenmesine yönelik önlemlerin alınması değil, aynı zamanda çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesine yönelik önlemlerin alınması olarak da ifade edildiği dikkate alındığında, "kabul edilebilirlik" kavramının, "çevreye zarar vermeyecek ölçüde" kavramından daha esnek bir kavram olmadığı, kaldı ki önceki Yönetmelikte de "önemli çevresel etkilerinin olmadığı" kavramının yer aldığı, dolayısıyla mevcut düzenleme ile benzer yönde bir kıstas getirildiği sonucuna varılmıştır.
Bu durumda; dava konusu düzenlemede 2872 sayılı Kanunun, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlama amacına, kamu yararına ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Dava konusu Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 9. maddesinin 1. fıkrası yönünden;
Mülga 03/10/2013 tarih ve 28784 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin "Halkın katılımı toplantısı" başlıklı 9. maddesinde; (1) Halkı yatırım hakkında bilgilendirmek, projeye ilişkin görüş ve önerilerini almak üzere Komisyonun kapsamı belirlemesinden önce, Bakanlıkça yetkilendirilmiş kurum ve kuruluşlar tarafından proje sahibinin katılımı ile Bakanlıkça belirlenen tarihte ve Valilikçe belirlenen yer ve saatte halkın katılımı toplantısı düzenlenir. a) Bakanlıkça yetkilendirilmiş kurum ve kuruluşlar toplantı tarihini, saatini, yerini ve konusunu belirten bir ilanı; projenin gerçekleştirileceği yörede yerel süreli yayınlanan bir gazete ile birlikte o yörede yaygın süreli yayınlanan ulusal bir gazetede toplantı tarihinden en az on gün önce yayınlatır. b) Toplantı, Çevre ve Şehircilik İl Müdürünün veya görevlendireceği bir yetkilinin başkanlığında yapılır. Toplantıda; halkın, proje hakkında bilgilendirilmesi, görüş, soru ve önerilerinin alınması sağlanır. Başkan katılımcılardan görüşlerini yazılı olarak vermelerini isteyebilir. Toplantı tutanağı, bir sureti Valilikte kalmak üzere Bakanlığa gönderilir. ..." kuralına yer verilmiştir.
Dava konusu Yönetmeliğin anılan maddesinde ise; "(1) Halkı yatırım hakkında bilgilendirmek, projeye ilişkin görüş ve önerilerini almak üzere; Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlar ve proje sahibinin katılımı ile Bakanlıkça belirlenen tarihte, projeden en çok etkilenmesi beklenen ilgili halkın kolaylıkla ulaşabileceği Valilikçe belirlenen merkezi bir yer ve saatte Halkın Katılımı Toplantısı düzenlenir. a) Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlar toplantı tarihini, saatini, yerini ve konusunu belirten bir ilanı; projenin gerçekleştirileceği yörede yayınlanan yerel süreli yayın ile birlikte yaygın süreli yayın olarak tanımlanan bir gazetede toplantı tarihinden en az on (10) takvim günü önce yayınlatır. b) Halkın Katılımı Toplantısı, Çevre ve Şehircilik İl Müdürünün veya görevlendireceği bir yetkilinin başkanlığında yapılır. Toplantıda; halkın, proje hakkında bilgilendirilmesi, görüş, soru ve önerilerinin alınması sağlanır. Başkan, katılımcılardan görüşlerini yazılı olarak vermelerini isteyebilir. Toplantı tutanağı, bir sureti Valilikte kalmak üzere Bakanlığa gönderilir. ..." kuralı yer almıştır.
Davacı tarafından; “komisyon kapsamı belirlemesinden önce” ifadesinin, mülga Yönetmelikte yer almasına rağmen dava konusu maddeden çıkarılması hususu vurgulanarak (dava dilekçesi s.31), söz konusu düzenlemeyle halkın çevreyi etkileyecek bir proje sürecinin nasıl işlediğine dair bilgisinin olmayacağı, dolayısıyla düzenlemenin, 2872 sayılı Çevre Kanununun 30. maddesine ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanununun 4. maddesine aykırı olduğu, nitekim kişilerin proje ve muhtemel etkileri konusunda bilgi edinme hakkının olduğu, ancak bu düzenleme ile sosyal farkındalık sürecinin ortadan kaldırıldığı belirtilerek anılan fıkranın iptali istenilmektedir.
Davalı idare tarafından ise; ÇED sürecinin farklı aşamalarında halkın bilgiye nasıl ulaşabileceğinin ÇED Yönetmeliğinde düzenlendiği, ayrıca ilgililerin söz konusu Kanunlar kapsamında da başvuru haklarının bulunduğu, dolayısıyla ileri sürülen iddianın yasal dayanağının bulunmadığı savunulmuştur.
Mevcut Yönetmelikte, halkın katılımı toplantısının; kapsam ve özel format belirlenmesinden önce halkı proje hakkında bilgilendirmek, projeye ilişkin görüş ve önerileri almak üzere yapılan toplantı olarak ifade edildiği ve Yönetmeliğin 10. maddesinin 1. fıkrasında da, kapsamın belirlenmesi suretiyle ÇED raporu özel formatının, Komisyon üyesi kurum/kuruluşların görüş ve önerilerinin yanında halktan gelen görüş ve öneriler doğrultusunda hazırlanacağının düzenlendiği dikkate alındığında; önceki Yönetmelikte halkın katılımı toplantısının, "Komisyonun kapsamı belirlemesinden önce" yapılacağı açıkça düzenlenmiş iken, mevcut Yönetmelikte bu ifadenin çıkarılmasıyla, halkın katılımı toplantısının, ÇED raporu kapsamı belirlenmesinden önce yapılmayacağı, dolayısıyla bu süreçte halkın görüş ve önerilerinin dikkate alınmayacağı anlamına gelmediğinin kabulü gerekmektedir. Kaldı ki Yönetmeliğin diğer maddeleri de dikkate alındığında, ÇED sürecine tabi bir projenin, başvuru aşamasından başlayarak özel format çerçevesinde ÇED raporunun hazırlanması ile proje hakkında nihai kararın verilmesine kadar olan tüm aşamalarında, halkın görüş ve önerilerinin alınacağı ve nihai kararın da halka duyurulacağı düzenlendiğinden, söz konusu ifadenin mevcut Yönetmelikten çıkarılmasının, halkın çevresel konularda karar alma sürecine katılımını engelleyen bir yönünün bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Ayrıca davacı tarafından savcı düşüncesine beyan dilekçesinde, dava dilekçesinden farklı olarak, mevcut düzenlemedeki "yerel süreli" "yayın", "yaygın süreli yayın olarak tanımlanan bir gazetede" ifadelerinin, halkın kendisini ilgilendiren faaliyetten haberdar olmasını kısıtlayan düzenlemeler olduğu belirtilmiş ise de, söz konusu değişikliğin halkın katılımı toplantısının ilan edilme şekline yönelik olup, bu durumun ise halkın projeden haberdar olmasını kısıtlayan bir yönünün bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Bu durumda; dava konusu düzenlemede 2872 sayılı Kanunun, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlama amacına, kamu yararına ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Dava konusu Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğin geçici 1. maddesi yönünden;
Dava konusu Yönetmeliğin "Geçiş süreci" başlıklı geçici 1. maddesinde; "(1) Bu Yönetmeliğin yürürlük tarihinden önce, ÇED Başvuru Dosyası/Proje Tanıtım Dosyası Valiliğe ya da Bakanlığa sunulmuş projelere bu Yönetmeliğin lehte olan hükümleri ve/veya başvuru tarihinde yürürlükte olan Yönetmelik hükümleri uygulanır." kuralı yer almıştır.
Davacı tarafından; lehte olan hükümlerin uygulanması hususunun keyfi uygulamalara yol açacağı, kamu yararı ile bağdaşmadığı, projeye hangi düzenlemenin uygulanacağının belirsiz olduğu, çevrenin korunması yerine projenin korunmasının amaç edinileceği belirtilerek anılan maddenin iptali istenilmektedir.
Davalı idare tarafından; mülga Yönetmeliğe göre ÇED başvuru veya proje tanıtım dosyası sunulmuş projelerde, proje sahibinin talep etmesi durumunda, mülga Yönetmelik hükümleri yerine, dava konusu Yönetmelik hükümlerinin uygulanmasına imkan tanındığı, bu durumun, projeyle ilgili başvurunun yapıldığı tarihte yürürlükte olan mülga Yönetmeliğin Ek-1 ve Ek-2 listelerinde yer alan eşik değerlerin sağlanmayacağı, çevresel etkilerin önlenmesine yönelik tedbir ve taahhütler yönünden esneklik tanınacağı anlamına gelmediği, nitekim başvuru sırasında eşik değerlere göre zaten ÇED sürecinin belirlenmiş olacağı, lehte olan hususların Yönetmelikteki sürelerle ilgili olduğu, çevresel etkilerin değerlendirilmesine veya alınacak önlemlerin belirlenmesine yönelik iş ve işlemlerle ilgili olmadığı savunulmuştur.
Uyuşmazlık konusu düzenlemeyle, mülga Yönetmeliğe göre ÇED başvuru veya proje tanıtım dosyası Bakanlığa/Valiliğe sunulmuş projelere, yürürlükten kaldırılan ÇED Yönetmeliğinin hükümleri ile yürürlükte olan ÇED Yönetmeliği hükümlerinden hangisinin uygulanacağı konusunda proje sahiplerine tercihte bulunma imkanının verildiği anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte, Yönetmeliğin lehe olan hükümlerinden ne anlaşılması gerektiğinin de ortaya konulması gerekmektedir. Yapılmak istenilen projeyle ilgili ÇED başvuru dosyasının mı yoksa proje tanıtım dosyasının mı hazırlanması gerektiği, mülga Yönetmeliğin Ek-1 veya Ek-2 listelerindeki eşik değerlere göre belirlenmektedir. Dolayısıyla lehte olan hükümlerin uygulanması durumunun, mülga Yönetmeliğin eki listelerdeki eşik değerlerin dikkate alınması suretiyle hazırlanan ÇED başvuru veya proje tanıtım dosyasının ilgili idareye sunulmasından ve mevcut Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden sonra mümkün olabileceği dikkate alındığında, eşik değerler bakımından lehe olan hükmün uygulanmasıyla ilgili bir değerlendirmenin gerekli olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Diğer taraftan, muhtemel çevresel etkiler ile bunlara karşı alınması gerekli önlemlerin ise, ÇED başvuru dosyasının hazırlanması aşamasında çevresel etki değerlendirmesi genel formatında veya proje tanıtım dosyasının hazırlanması aşamasında seçme eleme kriterlerinde yer alan başlıklar altında en baştan ele alınacak hususlar olduğu dikkate alındığında, çevresel etkilerin önlenmesine yönelik tedbir ve taahhütler yönünden istisna tanınması gibi sonuçların da çıkmayacağının kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla; Yönetmeliğin lehe olan hükümlerinin, proje için yapılan başvuru aşamasından nihai kararın verileceği aşamaya kadar işleyen sürece ilişkin olduğu, bu konudaki tercih imkanının keyfi uygulamalara neden olmayacağı ve belirsizlik oluşturmayacağı sonucuna varılmıştır.
Bu durumda; 2872 sayılı Çevre Kanununun 10. maddesinde dayanılarak, Çevresel Etki Değerlendirmesi sürecinde uyulacak idari ve teknik usul ve esasları belirlemek üzere yürürlüğe konulan dava konusu düzenlemede, 2872 sayılı Kanunun, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlama amacına, kamu yararına ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Dava konusu Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin geçici 3. maddesi yönünden;
Dava konusu Yönetmeliğin "Kanuni kapsam dışı projeler" başlıklı geçici 3. maddesinde; "(1) 23/6/1997 tarihinden önce kamu yatırım programına alınmış olup, 29/5/2013 tarihi itibariyle üretim veya işletmeye başlamış olan projeler ile bunların gerçekleştirilmesi için zorunlu olan yapı ve tesisler Çevresel Etki Değerlendirmesi kapsamı dışındadır." kuralına yer verilmiştir.
Davacı tarafından, bu konuyla ilgili önceki düzenlemenin yargı kararlarıyla iptal edildiği, ayrıca bu konudaki yasa değişikliğinin ise Anayasa Mahkemesince iptal edildiği, buna rağmen 4 ay sonra yönetmeliğe eklendiği ileri sürülerek, düzenlemenin iptali istenilmiştir.
Davalı idare tarafından, kamu yatırım programına alınmış projeler bakımından muafiyet getirildiği, bu konudaki yargı kararlarının gereği olarak planlama aşaması geçmiş ve ihale süreci başlamış olan ifadesinin yönetmelikten çıkarıldığı, işletmeye geçmiş bir projede ise ÇED sürecinin bir anlam ifade etmediği, böyle projelerin Çevre Kanunu uyarınca çıkarılmış diğer Yönetmelikler kapsamında değerlendirilmesinin daha uygun olacağı savunulmuştur.
29/05/2013 tarih ve 28661 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 21/05/2013 tarih ve 6486 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 12. maddesi ile 2872 sayılı Çevre Kanununa geçici 3. madde eklenmiş ve bu madde ile; "23/6/1997 tarihinden önce kamu yatırım programına alınmış olup, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla planlama aşaması geçmiş ve ihale süreci başlamış olan veya üretim veya işletmeye başlamış olan projeler ile bunların gerçekleştirilmesi için zorunlu olan yapı ve tesisler Çevresel Etki Değerlendirmesi kapsamı dışındadır.” hükmü getirilmiştir.
Söz konusu hükmün iptali istemiyle açılan davada; Anayasa Mahkemesinin 03/07/2014 tarih ve E:2013/89, K:2014/116 sayılı kararında; "...Bütün bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, 23.6.1997 tarihinden önce kamu yatırım programına alınan, 29.5.2013 tarihi itibarıyla üretim veya işletmeye başlamış projeleri ve bunların gerçekleştirilmesi için zorunlu olan yapı ve tesislerin ÇED uygulamasının kapsamı dışına çıkarılmasının, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına ölçüsüz bir müdahale teşkil etmediği sonucuna ulaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle dava konusu kuralın “…planlama aşaması geçmiş ve ihale süreci başlamış olan veya…” ibaresi dışındaki bölümü Anayasa’nın 13. ve 56. maddelerine aykırı değildir." gerekçeleriyle 2872 sayılı Çevre Kanununa eklenen geçici 3. maddenin; “…planlama aşaması geçmiş ve ihale süreci başlamış olan veya…” kısmının Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline, diğer kısmı yönünden ise iptal isteminin reddine karar verilmiştir.
Diğer taraftan, 03/10/2013 tarih ve 28784 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin (dava konusu madde ile benzer yöndeki) geçici 2. maddesinde yer alan; "23/6/1997 tarihinden önce kamu yatırım programına alınmış olup; 29/5/2013 tarihi itibariyle planlama aşaması geçmiş ve ihale süreci başlamış olan veya üretim veya işletmeye başlamış olan projeler ile bunların gerçekleştirilmesi için zorunlu olan yapı ve tesisler Çevresel Etki Değerlendirmesi kapsamı dışındadır." kuralının iptali istemiyle Danıştay Ondördüncü Dairesinin E:2013/10651 sayılı dosyasında açılan davada; Dairenin 13/04/2016 tarih ve E:2013/10651, K:2016/2826 sayılı kararıyla "...2872 sayılı Çevre Kanununun 1983 yılında yürürlüğe girmesine karşın, Çevresel Etki Değerlendirmesi kriterlerinin on yıl boyunca belirlenmemiş olması, ardından 1993 yılında yayımlanan Yönetmeliğin geçici 1. maddesiyle; 1993'ten önce yatırım programına alınmış projelere Yönetmelikten muafiyet tanıyan düzenleme getirilmesi ve bu muafiyetin sonraki yönetmeliklerde de devam ettirilerek 2008 yılına kadar anılan projelerin, 2872 sayılı Kanuna rağmen ÇED süreci dışında tutulmuş olması ve 17.7.2008 tarihli Yönetmeliğin geçici 3. maddesine karşı açılan davada verilen yargı kararı ile 2872 sayılı Çevre Kanununa eklenen geçici 3. maddenin; “…planlama aşaması geçmiş ve ihale süreci başlamış olan veya…” ibaresinin iptali yolundaki Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirtilen 03.07.2014 günlü, E:2013/89, K:2014/116 sayılı kararının gerekçeleri göz önüne alındığında, 07.02.1993 tarihinden önce yatırım programına alınmış, ancak yatırımına başlanmamış projeler için ileriye dönük olarak tekrar ÇED sürecinden muafiyet sağlayan Yönetmeliğin dava konusu Geçici 2.maddesinde yer alan düzenlemenin, Anayasanın 56. maddesine, 2872 sayılı Çevre Kanununun 10. maddesine, Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin amacına ve yukarıda bahsedilen yargı kararlarındaki gerekçelere aykırı olduğu sonucuna varılmaktadır." gerekçesiyle söz konusu maddenin iptaline karar verilmiştir.
Dolayısıyla dava konusu Yönetmeliğin geçici 3. maddesinde, "planlama aşaması geçmiş ve ihale süreci başlamış olan veya" ibaresinin yer almadığı anlaşılmış olup, bu haliyle yukarıda anılan Anayasa Mahkemesi kararı ile yargı kararının gerekçelerine uygun düzenleme yapıldığı sonucuna varılmıştır.
Bu durumda; dava konusu düzenlemede, 2872 sayılı Kanunun, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlama amacına, kamu yararına ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Dava konusu Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ UYGULANACAK PROJELER LİSTESİ başlıklı EK-1 LİSTESİNİN 8. maddesinin (a) bendi yönünden;
03/10/2013 tarih ve 28784 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin Ek-1 listesinin "Şehirlerarası yollar ve havaalanları" başlıklı 9. maddesinin (a) bendinde; "Şehirlerarası demiryolu hatları" kuralı, "Altyapı tesisleri" başlıklı 33. maddesinde; "...f) EK-1’de yer almayan demiryolu hatları (Bağlantı hatları hariç), g) Demiryolu güzergah değişikliği, güzergahtan ayrılan kısımların toplam uzunluğu 30 km. ve üzerinde olması, ğ) Mevcut demiryolu hatlarının yanına yapılacak ikinci demiryolu hatları, h) Demiryolu taşımacılığında kullanılan aktarma amaçlı tesisler, demiryolu terminallerinin yapımı, ı) Tramvaylar, yükseltilmiş ve yeraltından geçen demiryolu hatları, yolcu taşıma için kullanılan benzer hatlar (metrolar, hafif raylı taşıma sistemleri ve benzeri.) kuralı yer almıştır.
Dava konusu Yönetmeliğin Ek-1 Listesinin "Yollar ve havaalanları" başlıklı 8. maddesinin (a) bendinde; "100 km ve üzeri demiryolu hatları" kuralı, Ek-2 listesinin "Altyapı tesisleri" başlıklı 31. maddesinde; "...e) Ek-1 listesinde yer almayan demiryolu hatları, (Bağlantı/İltisak hatları hariç), f) Demiryolu güzergah değişikliği, güzergahtan ayrılan kısımların sürekli uzunluğu 30 km. ve üzerinde olması, g) Mevcut demiryolu güzergahı korunarak hat sayısının çoğaltılması, ğ) Lojistik merkez, h) Şehiriçi yolcu taşımaya yönelik tramvay, metro, hafif raylı taşıma sistemleri ve benzeri)..." kuralı yer almaktadır.
Davacı tarafından mülga Yönetmelikte şehirlerarası demir yolu hatlarının, ÇED kapsamında iken, mevcut düzenleme ile 100 km’ye kadar olanların ÇED kapsam dışına çıkarıldığı, ancak tren yollarının güzergahının öneminin, Ankara-İstanbul tren yolu hattının kuşların göç yolu üzerinde olması sebebiyle verdiği zararla kendini gösterdiği, bu durumda metro veya yakın mesafeli hızlı tren çalışmalarında ÇED raporunun aranmamasının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek düzenlemenin iptali istenilmektedir.
Davalı idare tarafından; önceki düzenleme ile sadece birden fazla ili kapsayan şehirlerarası demiryolların çevresel etkilerinin değerlendirildiği, oysaki AB ÇED Direktifinde “uzun mesafeli demiryolu hatları” tanımının dikkate alındığı, dolayısıyla yeni düzenleme ile demir yolu projelerinde şehiriçi şehirlerarası ayrımı yapılmadan bütün yolların çevresel etkilerinin değerlendirildiği, ayrıca 100 km altında projelerin Ek-2 listesinin 31. maddesinin (e) bendinde seçme eleme kriterlerine tabi olduğu, dolayısıyla 100 km’ye kadar olan demir yollarının da çevresel etkilerinin değerlendirildiği, metro projelerinin ise ayrı bentte yer aldığı ve çevresel etkilerinin değerlendirildiği savunulmuştur.
AB ÇED Direktifinde yer alan "uzun mesafeli demiryolu hatları" tanımı dikkate alınarak Ek-1 listesinin 8. maddesinin (a) bendinde; "100 km ve üzeri demiryolları" olarak değişiklik yapıldığı, 100 km'nin altında yer alan demiryolu projelerine ise Yönetmeliğin Ek-2 listesinin 31. maddesinin (e) bendinde yer verilmesi sebebiyle, seçme eleme kriterlerine tabi olduğu, dolayısıyla 100 km'nin altında olan demiryolu projeleri için herhangi bir muafiyet durumunun söz konusu olmadığı sonucuna varılmıştır.
Ayrıca Yönetmeliğin Ek-2 listesinin 31. maddesinin (h) bendinde yer alan metro projesine, mülga Yönetmelikte olduğu gibi Ek-2 listesinin ayrı bir bendinde yer verilerek, söz konusu proje seçme eleme kriterlerine tabi tutulmuş olup, bu yönüyle de herhangi bir değişikliğin yapılmadığı anlaşılmıştır.
Bu durumda; dava konusu düzenlemede 2872 sayılı Kanunun, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlama amacına, kamu yararına ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Dava konusu Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ UYGULANACAK PROJELER LİSTESİ başlıklı EK-1 LİSTESİNİN 41. maddesi yönünden;
03/10/2013 tarih ve 28784 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin Ek-1 listesinin 43. maddesinde; "Seramik veya porselen üretimi yapan tesisler (hammadde kapasitesi 100.000 ton/yıl ve üzerinde olanlar)" düzenlenmiştir.
Dava konusu Yönetmeliğin Ek-1 Listesinin 41. maddesinde; "Seramik veya porselen üretimi yapan tesisler, [Hammadde kapasitesi (çamur hazırlama, astarlama, sırlama vb. işlemlerde kullanılan malzemeler)] (300.000 ton/yıl ve üzeri)" düzenlenmiştir.
Davacı tarafından; bu tesislerle ilgili ÇED raporu hazırlanmasına yönelik eşik değerin artırıldığı, oysaki bu tesislerde siyanür kullanıldığı ve siyanürün çevre ve insan sağlığı için çok tehlikeli olduğu ileri sürülerek, düzenlemenin iptali istenilmiştir.
Davalı idare tarafından, mevcut düzenleme ile hammaddenin ayrıntılandırıldığı, yalnızca çamur hazırlamada kullanılan maddelerin değil, üretimde kullanılan tüm maddelerin dahil edilmesiyle hammadde eşik değerinin artırılmasının uygun görüldüğü, 1.000 ton ve üzeri hammadde kapasitesinin ise EK-2’ye tabi olduğu, ayrıca söz konusu projelerin AB ÇED Direktifinde de Ek-2 listesinde yer aldığı, Bakanlıkça değerlendirilen söz konusu projelerin dayanağı ÇED raporlarında, üretimde siyanür kullanımına dair bir bilgiye rastlanılmadığı, dolayısıyla davacının iddiasının bilimsel bir dayanağının bulunmadığı savunulmuştur.
Mevcut düzenleme ile hammadde kapasitesine dahil olabilecek tüm maddelerin detaylandırılması neticesinde, eşik değerde artışın yapılmasının uygun görüldüğü anlaşılmış olup, davacı tarafından ileri sürülen hususlar dikkate alındığında, söz konusu değişikliğin iptal edilmesini gerektirecek bir yönünün bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu durumda; dava konusu düzenlemede 2872 sayılı Kanunun, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlama amacına, kamu yararına ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Dava konusu Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ UYGULANACAK PROJELER LİSTESİ başlıklı EK-2 LİSTESİNİN 27. maddesi yönünden;
03/10/2013 tarih ve 28784 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin Ek-1 listesinin "Bitkisel ürünlerin üretimi ile ilgili projeler" başlıklı 28. maddesinde; "a) Bitkisel ham yağ veya rafine yağ üreten tesisler, (kekik, papatya ve benzeri esansiyel yağların üretimi hariç), b) Nişasta üretimi veya nişasta türevlerinin üretildiği tesisler, c) Fermantasyon ile alkolleştirme sürecinin gerçekleştiği üretim tesisleri, (5.000 litre/yıl ve üzeri), ç) Suma üretim tesisi (5.000 litre/yıl ve üzeri), d) Malt üretim tesisi (5.000 ton/yıl ve üzeri), e) Zeytin işleme tesisi (5 ton/gün ve üzeri), f) Sigara fabrikaları (1000 ton/yıl ve üzeri), g) Maya fabrikaları, ğ) Meyve türevli içecekler, meşrubat veya alkollü içecek üretilen tesisler( 5.000 lt/yıl ve üzeri)." düzenlenmiştir.
Dava konusu Yönetmeliğin Ek-2 Listesinin "Bitkisel ürünlerin üretimi" başlıklı 27. maddesinde; "a) Bitkisel ham yağ veya rafine yağ üreten tesisler, (Kekik, papatya ve benzeri esansiyel yağların üretimi hariç) b) Nişasta üretimi veya nişasta türevlerinin üretildiği tesisler, c) Fermantasyon ile şalgam veya sirke üretim tesisleri, (1.000.000 litre/yıl ve üzeri) ç) Suma üretim tesisi, (5.000 litre/yıl ve üzeri) d) Malt üretim tesisi, (5.000 ton/yıl ve üzeri) e) Zeytin işleme tesisi, (1.500 ton/yıl ve üzeri) f) Sigara fabrikaları veya Sarmalık kıyılmış tütün mamulleri üretimi yapan tesisler, (1000 ton/yıl ve üzeri ) g) Maya fabrikaları, ğ) Alkollü içecek üretimi, (5.000 litre/yıl ve üzeri) h) Meyve püresi, meyve konsantresi veya meyve türevli içecek üretilen tesisler, (1.000.000 litre/yıl ve üzeri) ı) Alkolsüz gazlı içecek üretilen tesisler, (Soda, meyveli soda üreten tesisler hariç) (1.000.000 litre/yıl ve üzeri) i) Meyan kökü, demirhindi, şerbetçi otu gibi bitkilerin işlendiği tesisler, (1.000.000 litre/yıl ve üzeri) j) Salça üretilen tesisler, (1.000 ton/yıl ve üzeri)" düzenlenmiştir.
Davacı tarafından; bazı ürünlerin üretimi ile ilgili mülga Yönetmeliğe göre eşik değerlerin 200 kat kadar artırıldığı, bunun aşırı üretime zorlama anlamına geldiği, bu artışın elde edilmesinin GDO’lu üretimin artmasına yol açacağı, ihracaat amacıyla eşik değerlerin artırıldığı, ÇED raporu alınmasının önüne geçildiği ileri sürülerek, düzenlemenin iptali istenilmektedir.
Davalı idare tarafından, söz konusu maddenin, tarımsal ürünlerin topraktan üretimini değil, bitkisel ürünlerin işlem gördüğü tesisleri kapsadığı, dolayısıyla, daha fazla üretim yapılmasına yönelik iddianın bu maddeyle bağlantılı olmadığı, itiraz edilen bentlere göre kurulacak tesislerin AB ÇED Direktifi listelerinde yer almadığı, alköllü içecekle ilgili çevresel etkilerin dikkate alınarak ve iki ayrı bentte bulunması nedeniyle ortaya çıkabilecek yanlış değerlendirmeyi önlemek adına ayrı bent halinde önceki kapasiteyle yer verildiği savunulmuştur.
Mülga Yönetmelikte, alkollü içecek üretiminin, diğer içeceklerin üretimiyle birlikte aynı bentlerde düzenlediği, mevcut Yönetmelikte ise uygulamada olabilecek karışıklığı önlemek adına alkollü içecek üretiminin ayrı bir bentte ve eşik değerinde herhangi bir değişiklik yapılmaksızın düzenlendiği, 200 kat eşik değerin artırılması durumunun ise, mülga Yönetmelikte alkollü içecek üretimi ile aynı bentte yer alan diğer içecekler için geçerli olduğu anlaşılmış olup, davacı tarafından ileri sürülen hususlar dikkate alındığında, yapılan değişikliğin iptal edilmesini gerektirecek bir yönünün bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu durumda; dava konusu düzenlemede 2872 sayılı Kanunun, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlama amacına, kamu yararına ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Dava konusu Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ UYGULANACAK PROJELER LİSTESİ başlıklı EK-2 LİSTESİNİN 55. maddesine gelince;
03/10/2013 tarih ve 28784 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin "Arama projeleri" başlıklı 26. maddesinde; "(1) Maden, petrol, doğalgaz, kaya gazı veya jeotermal kaynak arama projeleri için EK-4’te yer alan ‘proje tanıtım dosyasının hazırlanmasında esas alınacak seçme eleme kriterleri’ doğrultusunda hazırlanan Proje Tanıtım Dosyası ile Bakanlığa müracaatta bulunulur. (2) Proje sahibi, arama projeleri için, çevresel etkilerin araştırılması amacıyla, bir dilekçe ekinde EK-4’e göre hazırlanan 3 adet Proje Tanıtım Dosyasını Bakanlığa sunar. Bakanlık sunulan Proje Dosyasını inceleyip değerlendirerek, proje hakkında ‘ÇED Gerekli Değildir veya ÇED Gereklidir Kararı’ verir. ÇED Gereklidir Kararı verildiği takdirde, Ek-3’te yer alan formata göre ÇED Başvuru Dosyası hazırlanması istenir. (3) Arama projelerine ilişkin Proje Tanıtım Dosyası hazırlayanlarla ilgili hususlar tebliğ ile belirlenir." kuralına yer verilmiştir.
Dava konusu Yönetmeliğin Ek-2 Listesinin 55. maddesinde; "Maden, petrol ve jeotermal kaynak arama projeleri, (Sismik, elektrik, manyetik, elektromanyetik, jeofizik vb. yöntemle yapılan aramalar hariç)" düzenlenmiştir.
Davacı tarafından; mülga Yönetmeliğin 26. maddesinde yer alan söz konusu projelerle ilgili ÇED zorunluluğunun bulunduğu, mevcut düzenleme ile seçme-eleme yoluyla projenin keyfi olarak kabule dönüştüğü, ayrıca 3213 sayılı Maden Kanununun 7. maddesine aykırı olduğu ileri sürülerek düzenlemenin iptali istenilmiştir.
Davalı idare tarafından, söz konusu değişikliğin, mahiyeti itibarıyla mülga Yönetmelikte yer alan düzenleme ile aynı yönde olduğu, sadece mevzuat düzeni açısından maddenin yerinin değiştiği, Ek-2 listesinde yer alan tüm projelerle ilgili uyulması gereken sürecin zorunlu olduğu, Yönetmeliğin 6. maddesi çerçevesinde hareket edileceği, dolayısıyla herhangi bir keyfiyetin söz konusu olmadığı savunulmuştur.
Arama projeleri ile ilgili mülga Yönetmeliğin 26. maddesi incelendiğinde, davacı tarafından iddia edildiği gibi doğrudan ÇED raporu hazırlanması zorunluluğunun bulunmadığı, seçme eleme kriterleri çerçevesinde hazırlanan proje tanıtım dosyasının Bakanlığa sunulmasından sonra yapılan değerlendirme neticesinde "ÇED Gereklidir" kararının verilmesi durumunda ÇED raporunun hazırlanmasının gerektiği, mevcut Yönetmelikte de arama projelerine, Yönetmelik maddesi yerine, Yönetmeliğin Ek-2 listesinin 55. maddesinde yer verildiği, buna göre Ek-2 listesinde yer alan diğer projelerde olduğu gibi seçme eleme kriterine göre hazırlanan proje tanıtım dosyasının, Bakanlığa sunulmasından sonra, Yönetmeliğin 17. maddesi gereği yapılan değerlendirme neticesinde "ÇED Gereklidir" kararının verilmesi durumunda ÇED raporunun hazırlanmasının gerektiği, dolayısıyla mülga Yönetmeliğin 26. maddesinde arama projelerine yönelik sürecin detaylarına yer verilirken, mevcut düzenleme ile tüm seçme eleme kriterlerine tabi projelerin aynı başlık altında (Ek-2 listesi) toplandığı, sürece ilişkin düzenlemelere ise Yönetmeliğin seçme eleme kriterine tabi projelerle ilgili maddelerinde yer verildiği, dolayısıyla mevzuat düzeni açısından yapılan bu değişikle önceki halinin aynı mahiyette olduğu sonucuna varılmıştır.
Bu durumda; dava konusu düzenlemede 2872 sayılı Kanunun, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlama amacına, kamu yararına ve hukuka aykırılık görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;

1. 25/11/2014 tarih ve 29186 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 2. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi, 4. maddesinin 1. fıkrasının (b), (i) ve (p) bentleri, 8. maddesinin 5. fıkrası, 19. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi, 24. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendi, EK-1 listesinin 13., 43 ve 45. maddeleri ile EK-2 listesinin 9., 33., 39., 42., 45. ve 47. maddeleri hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2. Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendi, 9. maddesinin 1. fıkrası, geçici 1. maddesi, geçici 3. maddesi, EK-1 listesinin 8. maddesinin (a) bendi ile 41. maddesi, EK-2 listesinin 27. ve 55. maddeleri yönünden ise DAVANIN REDDİNE,
3. Ayrıntısı aşağıda gösterilen ve davacı tarafından yapılan toplam … -TL yargılama giderinin; haklılık durumu dikkate alınarak takdir edilen … -TL'sinin davalı idare tarafından davacıya verilmesine, … -TL'sinin ise davacı üzerinde bırakılmasına; davalı idare tarafından yapılan toplam … -TL yargılama giderinin; … -TL'sinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, … -TL'sinin ise davalı idare üzerinde bırakılmasına,
4. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekilinin duruşmaya katılmadığı dikkate alınarak belirlenen … -TL vekâlet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya, duruşmalı işler için belirlenen … -TL vekâlet ücretinin ise davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
5. Varsa posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara iadesine,
6. Temyiz aşamasında kullanılmayan … -TL yürütmenin durdurulması harcının istemi halinde davacıya iadesine,
7. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 20/10/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi