
Esas No: 2018/7707
Karar No: 2021/4819
Karar Tarihi: 20.10.2021
Danıştay 9. Daire 2018/7707 Esas 2021/4819 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
DOKUZUNCU DAİRE
Esas No : 2018/7707
Karar No : 2021/4819
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : … Çelik İnşaat Taahhüt Proje Mühendislik San. ve Tic. A.Ş.
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : Davacı şirket tarafından, 19/07/2013 tarihinde … Finansal Kiralama A.Ş. ile arasında akdedilen finansal kiralama sözleşmesinin erken sonlandırılması üzerine, geri satın alınan gayrimenkullere ilişkin olarak dövizli banka kredisi için ödenen ilk yıla ait finansman gideri ve kur farklarının iktisap edilen gayrimenkullerin maliyetine ilave edilmemesi gerektiği ihtirazi kaydıyla verilen beyanname üzerine, 2016/Ekim-Aralık dönemi için tahakkuk ettirilen geçici verginin fazladan tahakkuk ettirilen kısmının kaldırılması ile ödenen tutarın yasal faiziyle iadesi istemiyle açılan davayı; akdedilen finansal kiralama sözleşmesinin erken sonlandırılması üzerine, geri satın alınan gayrimenkullere ilişkin olarak dövizli banka kredisi için ödenen faizler ve kur farklarının iktisap edilen gayrimenkullerin maliyetine ilave edilip edilmeyeceği hususunun uyuşmazlığın esasını oluşturduğu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 262. maddesinde maliyet bedelinin; iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilümum giderlerin toplamı olduğunun belirtildiği, 269. ,270. ve 273. maddelerinde de iktisadi işletmelere dahil bilumum gayrimenkuller, alet, edevat, mefruşat ve demirbaş eşyanın maliyet bedeli ile değerlenmesinin kabul edildiği, gayrimenkullerde maliyet bedeline giren giderler ile demirbaş eşyanın maliyet bedeline girecek giderlerin gösterildiği, uyuşmazlık konusu gayrimenkullere ait faiz ve kur farklarının söz konusu maddeler kapsamında bulunmadığı, finansman giderlerinin anılan maddelerde belirtilen giderler arasında yer almadığı, dava konusu olayda ve dönemde söz konusu gayrimenkullerin ilk iktisabının ve/veya değerinin arttırılması suretiyle yapılan bir ödemenin de bulunmadığı, 163 sıra nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği'nde, yatırımların finansmanında kullanılan kredilere ilişkin faiz giderleri ile yurt dışından döviz kredisiyle sabit kıymet ithal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan kur farklarının, sabit kıymetin maliyet bedeline mi intikal ettirileceği yoksa doğrudan ilgili yılın giderleri arasında mı gösterileceği hususlarında açıklamalara yer verildiği, buna göre, yatırımların finansmanında kullanılan kredilerle ilgili faizlerden kuruluş dönemine ait olanların sabit kıymetle birlikte amortisman yoluyla itfa edilmek üzere yatırım maliyetine eklenmesi; işletme dönemine ait olanların ise, ilgili bulundukları yıllarda doğrudan gider yazılması ya da maliyete intikal ettirilmek suretiyle amortismana tabi tutulması gerektiği, döviz kredisi kullanılarak yurt dışından sabit kıymet ithal edilmesi sırasında veya sonradan bu kıymetlere ilişkin borç taksitlerinin değerlemesi dolayısıyla ortaya çıkan kur farklarından, sabit kıymetin iktisap edildiği dönem sonuna kadar olanların, kıymetin maliyetine eklenmesinin zorunlu olduğu, aynı kıymetlerle ilgili söz konusu dönemden sonra ortaya çıkan kur farklarının ise, ait oldukları yıllarda doğrudan gider yazılması ya da maliyete intikal ettirilerek amortisman konusu yapılmasının mümkün olduğunun belirtildiği; bu kapsamda dava konusu olay değerlendirildiğinde, yurt dışından sabit bir kıymet ithalinin söz konusu olmadığı ve uyuşmazlık konusu 2016 yılının davacı açısından kuruluş dönemi olarak da kabul edilemeyeceği, zira gayrimenkullerin 2010 yılında alındığı ve işletme finansmanı sağlanması amacıyla finansal kiralama sözleşmesi ile devredilerek, sözleşmenin sonlanmasıyla birlikte geri alındığının anlaşıldığı, tüm bu veriler ışığında, finansman giderlerinin anılan maddelerde belirtilen giderler arasında yer almaması, bu giderlerin ne şekilde değerleneceğine ilişkin Vergi Usul Kanununda bir hüküm bulunmaması karşısında, söz konusu finansman giderlerinin doğrudan gider yazılabileceği, buna göre bahse konu gayrimenkullere ilişkin faiz ve kur farklarının iktisap edilen gayrimenkullerin maliyetine ilave edilmesi gerektiği yönünde varılan sonucun yasal dayanağının bulunmadığı, bu suretle dava konusu tahakkukta hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle kabul edip, dava konusu edilen tahakkuk işleminin iptaline ve fazladan ödenen tutarın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya iadesine hükmeden … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına yönelik davalı idarenin istinaf başvurusunu reddeden … Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Lehe kur farklarının maliyetten indirimi konusunda 163 sıra nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile yatırımların finansmanında kullanılan kredilere ilişkin faiz giderleri ile yurt dışından döviz kredisi ile sabit kıymet ithal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan kur farklarının, aktifleştirme tarihine kadar olan kısmının maliyete intikal ettirilmesi, aktifleştirildikten sonraki döneme ilişkin olanların ise seçimlik hak olarak doğrudan gider yazılması veya maliyete intikal ettirilmek suretiyle amortismana tabi tutulması gerektiğinin açıklandığı, aynı esasların Türk Lirasının yabancı paralar karşısında değer kazanmasından kaynaklanan lehe oluşan kur farkları bakımından da geçerli olduğu, finansal kiralama uygulamasında kira süresi sonunda kiralama konusu iktisadi kıymetin kalan değerine ilişkin taahhüdün kiracı dışındaki bir kişi tarafından yapılması halinde bu değerin kira ödemesi sayılmacağı, anılan mevzuat hükümleri gereği, davacı mükellefin beyanı üzerine tahakkuk eden geçici vergisin yasa ve usul hükümlerine uygun olduğu iddialarıyla kararın bozulması istenilmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Yasal dayanaktan yoksun olan temyiz istemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ … DÜŞÜNCESİ: İleri sürülen iddialar Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, temyiz isteminin reddi gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İleri sürülen iddialar temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz istemlinin reddine ve kararın onanmasına, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de … Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın ... Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 20/10/2021 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.