14. Hukuk Dairesi 2018/3446 E. , 2019/602 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18.02.2013 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 29.01.2018 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin paydaşı olduğu dava konusu 287 parsel sayılı taşınmazda, 20.03.2012 tarihli satış işlemiyle davalıya satılan 1/4 hissenin önalım hakkı nedeniyle müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, fiili taksim savunmasında bulunarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen ilk kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 17.02.2014 tarih 2014/11823 Esas, 2015/1646 Karar sayılı ilamıyla “Somut olaya gelince; dosya içerisindeki tapu kaydına göre davacının, dava konusu taşınmazda elbirliği halinde malik bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacının dayandığı pay elbirliği mülkiyetine konu olduğundan yukarıda açıklandığı şekilde davaya diğerlerinin muvafakat etmesi bu sağlanamadığı takdirde murisin terekesine görevli mahkemede temsilci atanması için davacıya süre verilmesi gerekirken değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nin 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Somut olaya gelince;
Mahkemece, mahallinde yapılan keşifte dinlenen tanık beyanlarından dava konusu taşınmazda, satış tarihinde satıcı ...’ın fiilen kullandığı yer olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Ancak bu tarihte davacının taşınmazda fiilen kullandığı yer olup olmadığı hususunda tanık beyanları yetersizdir. Şöyle ki; dosya kapsamından davacı ...’nin murisinin ... olduğu anlaşılmakta olup, davacı tanığı Vesile Tekeli, taşınmazın taksim edilmediğini, gücü yetenlerin ekim yaptığını; davacı tanığı ..., davacının ayrıca hissesinin olduğunu, 08.03.2012 tarihli krokide “A” harfi ile gösterilen yerin fiilen ..., ... ve ... mirasçıları tarafından kullanıldığını, şeftali bahçesi olan yerin ... mirasçılarının rızasıyla...’nin kullandığını; davacı tanığı ...,...’nin eşi olduğunu taşınmazlarının yan tarafının ... mirasçılarına ait olduğunu ve onların rızasıyla bu yeri şeftali bahçesi olarak kullandıklarını; davalı tanığı ..., davacı ...’nin tarlayı bilmediğini, taşınmazı...’nin bildiğini, şeftali ... yer ile hububat ekili yerin...’ye babasından kaldığını; davalı tanığı ..., dava konusu taşınmazın ...,... ve ...’dan başka mirasçı tarafından kullanılmadığını, davacının taşınmazın kim tarafından kullanıldığını bile bilmediğini; davalı tanığı ...,...’nin şeftali bahçesi ve hububat ekili yeri ... mirasçılarından aldığını, davacının taşınmazı kullandığını veya başkasının kullanmasını istediğini duymadığını beyan etmiştir.
Bu durumda, mahkemece yukarıda değinilen ilkelere göre tarafların toplanan ve toplanacak delilleri değerlendirilmek suretiyle fiili taksim olgusunun kuşkuya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması, daha sonra işin esasına yönelik bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; miras bırakana ait paya dayalı tereke temsilcisi tarafından açılan önalım davasının miras şirketi adına açıldığının kabulü ile önalıma konu payın tereke adına tesciline karar verilmesi gerekirken davacı adına tesciline karar verilmesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.01.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.