3. Hukuk Dairesi 2017/7541 E. , 2019/4064 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalının taşınmazında 01/08/2014 tarihli kira sözleşmesiyle kira olduğunu, davalının 27/01/2016 tarihinde anahtarı notere tevdi ettiğini, kendisinin ise 29/01/2016 tarihinde teslim aldığını, süreye uymadan daireyi tahliye ettiğini, makul süre için sorumluluğunun devam ettiğini belirterek; 2 aylık mahrum kalınan kira bedeli 5.300,0 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; taşınmazı tahliye edeceğini 27/11/2015 tarihli ihtarname ile bildirdiğini, davacının tahliyeyi bilmesine rağmen gayret sarfetmediğini, 1 hafta içerisinde rahatlıkla kiraya verilebileceğini, ayrıca 2000 usd depozito bedelini iade etmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; kira sözleşmesinin 10. maddesi gereğince kira döneminin bitiminin 2 ay öncesinde yazılı bildirimde bulunularak mecurun boşaltılabileceği, davalının kira dönemi devam ederken yapmış olduğu tahliye erken tahliye mahiyetinde olduğundan mecurun yeniden kiraya verilinceye kadar ki süreç içerisinde makul bir süre ve bu süreye tekabül eden 2 aylık kira bedelinden sorumlu olacağı, dolayısıyla davalının ödemediği 2015 yılı Aralık, 2016 yılı Ocak ve yeniden kiraya verilinceye kadar ki, 2 aylık dönem olmak üzere 4 aylık kiradan sorumlu olduğu bu meblağın 10.600.00 TL olduğu, bundan da davalının depozito bedelinin TL karşılığı mahsup edilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 4.732.80 TL nin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Erken tahliye halinde kural olarak Türk Borçlar Kanununun 325. maddesine göre kiracı anahtar teslim tarihine kadar kira bedelinden, anahtar teslim tarihinden itibaren ise kiralananın aynı şartlarda kiraya verileceği makul süre kira bedeli ile sorumludur. Bununla birlikte Türk Borçlar Kanunu"nun 112. maddesi göndermesi ile aynı Kanunun 52. maddesi
uyarınca, kiraya verenin bu yerin yeniden kiralanması konusunda gayret göstermesi, böylece zararın artmasını önlemesi için kendisine düşen ödevi yapması gerekir. Bu durumda kiraya verenin zararı, tahliye tarihinden kiralananın aynı koşullarla yeniden kiraya verilebileceği tarihe kadar boş kaldığı süreye ilişkin kira bedelinden ibarettir.
Taraflar arasında 01/08/2014 tarihli 1 yıllık kira sözleşmesi imzalandığı, davalı kiracının 27/01/2016 tarihinde anahtarı notere tevdi ettiği, kiraya veren tarafından ise anahtarın 29/01/2016 tarihinde teslim alındığı, davacı tarafça bu süreden sonraki iki aylık erken tahliyeden kaynaklı makul süre kira bedelinin tahsilinin talep edildiği, aynı taşınmazın davacı tarafından ibraz edilen kira sözleşmesine göre 16/03/2016 tarihinde dava dışı kişiye kiralandığı görülmektedir.
Yargılama sırasında hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise, talep aşılarak ödenmediği belirtilen önceki iki aylık kira bedeli hesaplamaya dahil edildiği, sözleşmenin 10. maddesinde yer alan “kiracı kira dönemi bitiminin 2 ay öncesinde yazılı bildirimde bulunarak daireyi tahliye edebilir.” hükmü gereği 2 aylık makul süre tazminatıyla birlikte depozito bedelinin mahsubuyla sonuca ulaşıldığı belirlenmektedir. Sözleşmenin 10. maddesi kiracıya dilediği zaman sözleşmeyi feshetme hakkı tanıyan bir düzenleme değildir. (TBK 347/1. fıkra) maddesi gereğince kiracı belirli süreli sözleşmenin süresinin bitiminden en az on beş gün önce bildirimde bulunmadıkça sözleşme aynı koşullarla bir yıl için uzar. Bu nedenle sözleşme sonunda kiracı tarafından sözleşmenin ne şekilde sona erdirileceğini düzenleyen maddenin, sözleşmenin tek taraflı olarak süresinden önce feshi halinde uygulanacak makul süre belirlemesi olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
O halde, mahkemece; taleple bağlılık kuralına göre davacının makul süre tazminatı talep ettiği anlaşıldığından, ödenmeyen kira döneminin hesaplamaya katılmaması, tahliye bitiminde belirlenen 2 aylık sürenin makul süre olarak benimsenmemesi ve davacının aynı taşınmazı 16/03/2016 tarihinde dava dışı kişiye kiraladığının anlaşılması karşısında davacının makul süre tazminatı alacağının bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün davalı taraf yararına HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 02/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.