1. Hukuk Dairesi 2016/4523 E. , 2019/599 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : MUVAFAKATNAMELERİN İPTALİ
Taraflar arasında görülen muvafakatnamelerin iptali davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Davacı, babası..."dan intikal edecek 2097 ada 7 parsel sayılı taşınmazla ilgili davalı annesi ..."a muvafakatname vermesine rağmen işlem sırasında isteği dışında hata ve hileye düşürülerek ablası olan davalı ..."a da muvafakatname verdiğini, bu durumu 20.08.2014 tarihinde öğrendiğini, muvafakatnamelerde kendisine ait imzaların da farklı olduğunu ileri sürerek, muvafakatnamelerin iptalini istemiştir.
Davalılar, davacının muvafakatnameleri bilerek ve isteyerek verdiğini, işlem sırasında hazır bulunduğunu, belirterek davanın reddini savunmuşlar, karşı davalarında ise mirasbırakan ..."dan intikal edecek taşınmazların davalı ... haricindeki tüm mirasçılarca ..."ye verilmesi için muvafakatname verildiğini, ancak açılan dava ile muvafakatnamelerin geri alınmak istenildiğini ileri sürerek 17.07.2012 tarihli muvafakatnamenin iptal edilerek tüm mirasçılar adına payları oranında tescilini istemişlerdir.
Mahkemece, noterden düzenlenen resmi belgelerin aksinin resmi belgeyle ispat edilebileceği, iddianın tanıkla ispat edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 39. maddesinin 1. fıkrasındaki “ Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır” hükmü amirdir.
Somut olaya gelince; yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda davacı iddialarının ispatı açısından tanık dinlenmesi mümkün olduğu halde, yanılgılı değerlendirme ile tanık dinletme talebinin reddine karar verilmesi ve taraf delilleri toplanmadan sonuca gidilmesi doğru değildir.
Öte yandan karşı dava yönünden olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi de isabetli değildir.
Hâl böyle olunca, iddia ve savunmalar doğrultusunda tarafların gösterdiği tüm delillerin toplanması, davanın hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığının saptanması, hak düşürücü süre içinde açılmış olduğu takdirde toplanan ve toplanacak tüm delillerin sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.02.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.