Esas No: 2020/1655
Karar No: 2021/1957
Karar Tarihi: 21.10.2021
Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2020/1655 Esas 2021/1957 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/1655
Karar No : 2021/1957
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : ... Birliği
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVALI) : ... Bakanlığı
VEKİLLERİ : ...
İSTEMİN KONUSU : Danıştay İkinci Dairesinin 20/11/2019 tarih ve E:2016/8688, K:2019/6429 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği'nin 11/03/2015 tarih ve 29292 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yönetmelik ile değişik 3. maddesinin 1. fıkrasının (p) bendinde yer alan "denetleyen" ibaresinin, 8. maddesinin 6. fıkrasında yer alan “Aile hekimlerince aile sağlığı merkezlerinde sunulan nöbet hizmetleri hekime kayıtlı kişilere bakılmaksızın ifa edilir.” cümlesi ile aynı fıkrada yer alan “Aile hekimi misafir kişiler için herhangi bir ücret talep edemez.” cümlesinin, 10. maddesinin 4. fıkrasının, aynı maddenin 5. fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan "beş" ve "beşten" ibarelerinin, aynı maddenin 4. fıkrasının aile hekimlerine tuttuğu nöbet karşılığında izin hakkının verilmemesinden dolayı eksik düzenleme nedeniyle iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay İkinci Dairesinin 20/11/2019 tarih ve E:2016/8688, K:2019/6429 sayılı kararıyla;
Dava konusu Yönetmeliğin 3. maddesinin 1. fıkrasının (p) bendine yer alan "denetleyen" ibaresi yönünden;
5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu'nun 6. maddesi belirtilerek;
Dava konusu Yönetmeliğin 3. maddesinin 1. fıkrasının (p) bendinde yer alan toplum sağlığı merkezi tanımının Sağlık Bakanlığı taşra teşkilatı yapılanmasında yer alan toplum sağlığı merkezleri ve bağlı birimlerinin açılması, kapatılması, organizasyonu ve görevleri ile ilgili usul ve esasları düzenleme amacıyla 05/02/2015 tarih ve 29258 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Toplum Sağlığı Merkezi ve Bağlı Birimler Yönetmeliği'nin 4. maddesinin 1. fıkrasının (n) bendinde yer alan tanım ile birebir aynı olduğu;
Davacı tarafından, toplum sağlığı merkezinin tanımlandığı anılan Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (n) bendinde yer alan "denetleyen" ibaresinin iptali istemiyle Danıştay Onbeşinci Dairesinin E:2015/6279 esasına kayden açılan davada; anılan Dairenin 29/11/2017 tarih ve E:2017/7022 sayılı kararıyla davanın reddine karar verildiği;
Toplum Sağlığı Merkezi ve Bağlı Birimler Yönetmeliği incelendiğinde, toplum sağlığı merkezlerinin taşra teşkilatı içerisinde halk sağlığı müdürlüğünün izdüşümü ve müdürlük yetkilerini kullanan idari birimler olduğu, bu nedenle anılan merkezlerin birinci basamak sağlık hizmetlerinin sunumu noktasında halk sağlığı müdürlüğü adına izleme değerlendirme ve denetleme çalışmalarını yürütebilecekleri anlaşıldığından, dava konusu düzenlemede hizmet gerekleri ile hukuka aykırılık bulunmadığı;
Dava konusu Yönetmeliğin 8. maddesinin 6. fıkrasında yer alan “Aile hekimlerince aile sağlığı merkezlerinde sunulan nöbet hizmetleri hekime kayıtlı kişilere bakılmaksızın ifa edilir." cümlesi yönünden;
5258 sayılı Kanun'un 3. maddesinin 5. fıkrası ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun Ek 33. maddesi hükümleri belirtilerek;
Aile hekimlerinin, kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini yaş, cinsiyet ve hastalık ayrımı yapmaksızın her kişiye kapsamlı ve devamlı olarak vermekle yükümlü olduğu, bu görevlerini belli bir mekanda verecekleri gibi, vatandaşların sağlık hizmetinden eşit bir şekilde faydalanmasını teminen bir plan dahilinde gezmek suretiyle de yerine getirdikleri, aile sağlığı çalışanlarının da aile hekimine yardımcı olduğu;
Sağlık hizmetinin aksatılmadan yürütülebilmesi ve yetersiz olan hekim kaynağının en verimli ve etkin şekilde kullanılabilmesi amacıyla 5258 sayılı Kanun'da yapılan düzenleme ile aile hekimlerine ve aile sağlığı çalışanlarına nöbet görevi verilmesinin öngörülüğü;
Anılan Kanun'da, aile hekimlerinin ve aile sağlığı çalışanlarının nöbet görevini ifa ederken yalnızca kendisine kayıtlı vatandaşlara hizmet vereceği yönünde bir hüküm bulunmadığı;
Öte yandan; nöbet görevini yerine getiren aile hekimlerine ve aile sağlığı çalışanlarına, entegre sağlık hizmeti sunulan merkezlerde artırımlı ücretten yararlananlar hariç olmak üzere, 657 sayılı Kanun'un Ek 33. maddesi çerçevesinde nöbet ücreti ödeneceğinin de açık olduğu;
Buna göre; Aile Sağlığı Merkezinde nöbetçi olan aile hekimine kayıtlı hasta olup olmadığına bakılmaksızın bütün vatandaşların sağlık hizmetlerinden eşit ve kesintisiz bir şekilde faydalanmaları amacıyla kamu yararı ve hizmet gerekleri gözetilerek düzenlendiği sonucuna varılan dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı;
Dava konusu Yönetmeliğin 8. maddesinin 6. fıkrasında yer alan “Aile hekimi misafir kişiler için herhangi bir ücret talep edemez." cümlesi yönünden;
5258 sayılı Kanun'da, aile hekiminin, kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini yaş, cinsiyet ve hastalık ayrımı yapmaksızın her kişiye kapsamlı ve devamlı olarak belli bir mekânda vermekle yükümlü, gerektiği ölçüde gezici sağlık hizmeti veren ve tam gün esasına göre çalışan aile hekimliği uzmanı veya Sağlık Bakanlığının öngördüğü eğitimleri alan uzman tabip veya tabip olarak tanımlandığı;
Aile hekimleri ve aile sağlığı elemanlarının, iradeleri ile kabul ettikleri sözleşmeyle ücret karşılığı çalıştıkları ve sözleşmeli olarak çalışmanın sağlayacağı olanakları tercih ettikleri, bu kişilerin sağlık idaresi ile imzaladıkları sözleşmelerde aile hekimliği mevzuatı uyarınca taraflarına verilen görevleri yerine getirecekleri taahhüdünde bulundukları ve bu bağlamda ilgili mevzuat uyarınca verilen görevleri yerine getirmekle yükümlü oldukları, söz konusu görevleri yerine getirmek istememeleri halinde, sözleşmelerini sona erdirmeleri ve/veya sözleşmenin süresinin sona ermesi üzerine yenilememelerinin de kendi iradelerine bağlı olduğu;
Dava konusu Yönetmeliğin 8. maddesi incelendiğinde, sürekli ikamet ettiği bölgeden uzak kalacak veya geçici süre ile Türkiye’de ikamet edecek olan kişinin kendisine yakın konumdaki bir aile hekiminden misafir olarak sağlık hizmeti alacağı düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere, ilgili hastanın belli bir süreyle sınırlı olmak üzere aile hekiminden misafir kişi olarak hizmet alacağı;
Misafir hasta kavramının, ülkenin genelindeki tüm aile hekimleri için geçerli olduğu;
Vatandaşların kısa süreli seyahatleri her tarafa olabildiğinden, aile hekimi misafir hastasına hizmet verirken kendisine kayıtlı bir vatandaşın sağlık hizmetini de başka bir aile hekiminin yerine getireceği;
Öte yandan; davalı idarece kısa süreli olarak ikamet dışına çıkan kişilerin birinci basamak sağlık hizmetleri ile koruyucu sağlık hizmetlerinden çok acil sağlık hizmetlerine ihtiyaç duydukları, bu ihtiyacın ise Devlet Hastaneleri ile 112 acil yardım istasyonlarınca karşılandığının belirtildiği de görüldüğünden, dava konusu düzenlemenin, 5258 sayılı Kanun'un verdiği yetkiye dayanılarak tesis edildiği, düzenlemede hukuka aykırı bir yön bulunmadığı;
Dava konusu Yönetmeliğin 10. maddesinin 4. fıkrası yönünden;
5258 sayılı Kanun'un 3. maddesinin 5. fıkrasının, 20/08/2016 tarih ve 6745 sayılı Kanun ile değiştirilmesi üzerine, dava konusu fıkra, 16/05/2017 tarih ve 30068 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yönetmelik ile değiştirilmiş ise de, anılan Yönetmeliğe dayalı olarak uygulama işlemlerinin tesis edilebilmesi ve düzenleyici işlemlerin yargısal denetimlerinin tesis edildiği tarih itibarıyla yapılması karşısında, söz konusu değişikliğin, dava konusu Yönetmelik maddesinin esasının incelenmesine engel teşkil etmediği belirtilerek,
Dava konusu düzenlemenin yayımlandığı tarihte yürürlükte bulunan 5258 sayılı Kanun'un 3. maddesinin 5. fıkrasında yer alan; "Aile hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarına 657 sayılı Kanunun Ek 33. maddesinde belirtilen yerlerde haftalık çalışma süresi ve mesai saatleri dışında ayda asgari sekiz saat; ihtiyaç hâlinde ise bu sürenin üzerinde nöbet görevi verilir." cümlesinin iptali isteminin, Anayasa Mahkemesinin 19/06/2015 tarih ve 29391 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 05/03/2015 tarih ve E:2015/17, K:2015/20 sayılı kararıyla reddedildiği;
Sağlık hakkının temel haklar arasında yer alması ve bu hakkın korunması, iyileştirilmesi ve etkin hale getirilmesinde Devlete düşen yükümlülüklerin doğal sonucu olarak, bu alanda Devletin bir takım düzenlemeler yapma ve sınırlamalar getirme konusunda yetkili olduğu;
Sağlık hizmetlerinin idaresinde görevi, sorumluluğu ve yetkisi bulunan davalı Sağlık Bakanlığının gerçekleştireceği hizmetlerin başında, ülkemizde bulunan doktor ve sağlık elemanının sayısının kısıtlı olduğunu da göz önüne alarak, sağlık sektöründe kullanılan kaynakların dengeli ve adaletli bir şekilde dağıtılmasının geldiği, bu hizmetin kamu yararı ve hizmetin gereklerine uygun olarak yerine getirilmesinin, vatandaşların sağlık hizmetinden eşit bir şekilde faydalanmalarına olanak sağlayacağı;
Dava konusu düzenlemenin yukarıda anılan 5258 sayılı Kanun'a uygun olduğu, düzenlemede, aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanlarınca tutulacak nöbetin, aile hekimliği uygulamasına engel olmayacak şekilde planlanmasının öngörüldüğü, ihtiyaç ve zaruret halinin tespitinde ise, illerin sağlık personeli doluluk oranı, nüfusu, coğrafi koşulları, sosyo-ekonomik ve kültürel özellikleri, nöbet tutulacak sağlık tesisinin il veya ilçe merkezine uzaklığı gibi objektif kriterlerin göz önünde bulundurulduğunun anlaşılması nedeniyle anılan hükümde herhangi bir belirsizliğin söz konusu olmadığı;
Öte yandan; ülkemizde hekim ve yetişmiş aile sağlığı çalışanın sınırlı sayıda olması dolayısıyla vatandaşlara kesintisiz sağlık hizmeti vermek için fedakarlıkta bulunan kişilere, tuttukları nöbet karşılığında, gerekli şartların oluşması durumunda izin ya da belirli bir ücret verilmesi gerektiğinin de açık olduğu, aksi bir durumun angarya yasağının ihlali anlamına geleceği, bu bağlamda tutulan nöbet karşılığında bir ücret verilmesi durumunda angarya yasağının ihlalinden söz edilemeyeceği;
Davacı tarafından, aile hekimlerinin tuttuğu nöbetler karşılığında izin hakkının verilmemesinden dolayı dava konusu hükmün eksik düzenleme nedeniyle de iptali gerektiği ileri sürülmekte ise de, 5258 sayılı Kanun'da aile hekimlerinin tuttukları nöbetler karşılığında izin kullandırılması gerektiğine yönelik bir hükmün bulunmadığı, nöbet tutan aile hekimlerine nöbet ücreti verileceğinin belirtildiği, dava konusu maddenin de 5258 sayılı Kanun'a uygun olduğu;
Dava konusu Yönetmeliğin 10. maddesinin 5. fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan "beş" ve "beşten" ibareleri yönünden;
Yönetmeliğin 10. maddesinin 5. fıkrası ile ülkemizde doktor ve yetişmiş sağlık elemanının sınırlı olması nedeniyle aile hekimlerine ve gerekirse aile sağlığı elemanlarına adli tıp ve acil sağlık hizmetlerinde görev verilmesi yönünde bir düzenleme yapıldığı;
Ancak anılan düzenlemede, söz konusu hizmetlerin hekim sayısının az olduğu yerlerde ve belli şartların oluşması durumunda diğer hekimlerle birlikte verilmesinin öngörüldüğü, buna göre, doğrudan adli tıp hizmeti verilmeyen ve hastane bulunan yerlerde yerinde ölü muayenesi dışındaki adli tıp hizmetleri aile hekimlerince verilmeyeceği, anılan hizmetlerin hastaneler tarafından yerine getirileceği, yerinde ölü muayene hizmetinin ise mesai saatleri dışında toplum sağlığı merkezi hekimleri, aile hekimleri ve kamu hastaneleri dışındaki diğer kamu kurum ve kuruluşlarındaki hekimlerin de dâhil edilebileceği icap nöbeti şeklinde ifa edileceği;
Hastane bulunmayan ilçe merkezleri ve entegre sağlık hizmetinin sunulduğu merkezlerde ise, acil sağlık hizmetleri ile adlî tabiplik hizmetlerinin mesai saatlari içinde aile hekimlerince, mesai saatleri dışında ve resmi tatil günlerinde ise ilçe merkezindeki, toplum sağlığı merkezi hekimleri, entegre sağlık hizmeti sunulan merkezlerde çalışan hekimler ve aile hekimlerinin toplamı dikkate alınarak yerine getirilmesinin öngörüldüğü;
Dava konusu Yönetmelik değişikliğiyle hastane bulunmayan ilçe merkezleri ile entegre sağlık hizmetinin sunulduğu merkezlerde mesai saatleri dışında ve resmi tatil günlerinde acil sağlık hizmetleri ile adli tabiplik hizmetlerinin aktif nöbet ve icap nöbeti tutulmasına ilişkin hekim sayısı sınırının altıdan beşe düşürüldüğü;
Buna göre, hastane bulunmayan ilçe merkezlerinde, mesai saatleri dışında ve resmi tatil günlerinde toplum sağlığı merkezi hekimleri ile aile hekimleri sayısı beş veya daha az ise icap nöbeti, beşten fazla ise aktif nöbet tutulacağı, entegre sağlık hizmetlerinin sunulduğu merkezlerde ise aile hekimlerinin, entegre sağlık hizmetinin sunulduğu merkezlerde çalışan hekimler ile toplum sağlığı merkezi hekimlerinin sayısı beş veya daha az ise icap nöbeti, beşten fazla ise aktif nöbet tutulacağı;
Davalı idare tarafından; dava konusu değişikliğin, aile hekimliği uygulaması sırasında ortaya çıkan sahadan geri bildirimler ve ihtiyaç değişiklikliği sebebiyle kamu yararı ve hizmet gerekleri gözetilerek yapıldığı, beş hekimin görev yaptığı bir ilçenin ortalama nüfusunun 10.000 olup sağlık hizmeti sunumunda birinci basamağa başvuru oranının icap nöbeti ile karşılanamayacağı, vatandaşın daha etkin ve verimli bir şekilde sağlık hizmeti sunulabilmesini teminen icap nöbeti yerine aktif nöbet hizmetlerinin verilmesinin gerektiğinin savunulduğu da dikkate alındığında, vatandaşların sağlık hizmetinden daha etkin verimli ve kesintisiz bir şekilde faydalanması amacıyla yapıldığı sonucuna varılan değişiklikte de hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, aile hekimlerinin denetiminin toplum sağlığı merkezince yapılmasının 5258 sayılı Kanun'a aykırı olduğu, bu yetkinin verilmesinin çalışma barışını bozacağı, aile sağlığı merkezi ile toplum sağlığı merkezi arasında ast-üst ilişkisinin bulunmadığı, aile hekiminin kendisine kayıtlı olmayan hastaya bakmasının sistemin özüne aykırı olduğu, aile sağlığı merkezlerinde nöbet düzenlemesinin gerekçesinin ortaya konulmadığı, uygulamada belirsizliğe yol açacak düzenlemeler olduğu, ayrıca aile hekiminin misafir için ücret alamamasının da hizmet gerekleriyle bağdaşmadığı, kayıtlı kişi üzerinden ücretinin hesaplandığı, kayıtlı hastaların hizmet alımını olumsuz etkileyecek düzenlemeler yapıldığı, yine aile hekimine nöbet sonrasında yeterli izin hakkı verilmemesinin dinlenme hakkını ihlal ettiği, ihtiyaç halinin açıklanmadığı, davalı idareye belirileme yapma konusunda sınırsız bir yetki verildiği, yine icap ve aktif nöbet konusunda hekim sayısının beşe düşürülmesinin gerekçesinin ortaya konulmadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay İkinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...'UN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Öte yandan, temyize konu kararda atıf yapılan Danıştay Onbeşinci Dairesinin 29/11/2017 tarih ve E:2015/6279, K:2017/7022 sayılı kararının, Toplum Sağlığı Merkezi ve Bağlı Birimler Yönetmeliği'nin 4. maddesinin 1. fıkrasının (n) bendinde yer alan "denetleyen" ibaresi yönünden davanın reddine ilişkin kısmı, Kurulumuzun 27/01/2020 tarih ve E:2018/2648, K:2020/115 sayılı kararı ile onanmıştır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay İkinci Dairesinin temyize konu 20/11/2019 tarih ve E:2016/8688, K:2019/6429 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 21/10/2021 tarihinde, dava konusu Yönetmeliğin 8. maddesinin 6. fıkrasında yer alan “Aile hekimi misafir kişiler için herhangi bir ücret talep edemez.” cümlesi yönünden oyçokluğu, diğer kısımlar yönünden ise oybirliği ile karar verildi.
KARŞI OY
X- Anayasa'nın 18. maddesinin 1. fıkrasında, angaryanın yasak olduğu belirtilmiştir.
5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu'nun 3. maddesinin 7. fıkrasında; aile hekimi ve aile sağlığı çalışanlarının durumları ve aile hekimliği uzmanlık eğitimi almış olup olmadıkları da dikkate alınmak suretiyle yapılacak ödeme tutarlarının tespitinde; çalıştığı bölgenin sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi, aile sağlığı merkezi giderleri, kayıtlı kişi sayısı ve bunların risk grupları, gezici sağlık hizmetleri ile aile hekimi tarafından karşılanmayan gider unsurları, belirlenen standartlar çerçevesinde sağlığın geliştirilmesi, hastalıkların önlenmesi, takibi ve kontrolündeki başarı oranı gibi kriterlerin esas alınacağı hükme bağlanmıştır.
25/1/2013 tarih ve 28539 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği'nin 8. maddesinin 6. fıkrası, 11/03/2015 tarih ve 29292 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yönetmelik ile aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve;
“Sürekli ikamet ettiği bölgeden uzakta kalacak kişi veya geçici süre ile Türkiye’de ikamet edecek olan kişi, kendisine yakın konumdaki bir aile hekiminden misafir olarak sağlık hizmeti alır. Ancak 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununa tabi olan ilçeler misafir uygulaması bakımından tek bölge kabul edilir. Aile hekimlerince aile sağlığı merkezlerinde sunulan nöbet hizmetleri hekime kayıtlı kişilere bakılmaksızın ifa edilir. Aile hekimi misafir kişiler için herhangi bir ücret talep edemez.” kuralına yer verilmiştir.
Yukarıda aktarılan 5258 sayılı Kanun'un ilgili kısmında, aile hekimlerine ödeme yapılırken dikkate alınacak kriterler arasında kayıtlı kişi sayısı da belirlenmiştir. Nitekim anılan Yönetmelik'te aile hekimi, "kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini yaş, cinsiyet ve hastalık ayrımı yapmaksızın, her kişiye kapsamlı ve devamlı olarak belirli bir mekânda vermekle yükümlü, gerektiği ölçüde gezicisağlık hizmeti veren ve tam gün esasına göre çalışan aile hekimliği uzmanı veya Kurumun öngördüğü eğitimleri alan uzman tabip veya tabipler" olarak tanımanmış, aile hekimliği sisteminin özünde, aile hekiminin kendisine kayıtlı olan kişilere yönelik sağlık hizmeti sunması amaçlanmıştır.
Dava konusu Yönetmeliğin 8. maddesinin 6. fıkrasında ise; aile hekiminin kendisine kayıtlı kişiler dışında misafir kişilere de, sağlık hizmeti sunması öngörülmüş, ancak bununla birlikte, bu hizmetin karşılığında herhangi bir ücret alınması da açıkça yasaklanmıştır.
Öncelikle, sözleşme imzalanan aile hekimlerinin, 'sürekli ikamet ettiği bölgeden uzakta kalacak veya geçici süre ile Türkiye’de ikamet edecek olan' misafir kişilere de bakmakla yükümlü kılınmasının, sağlık hizmetinin kesintisiz yürütülmesi ve vatandaşların sağlık hizmetinden eşit yararlanabilmeleri amacıyla getirildiği ve bu durumun sosyal devlet ilkesinin gereği olduğu anlaşıldığından, aile hekimlerinin misafir kişilere sağlık hizmeti sunmasında bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Ancak, aile hekimlerine sözleşme karşılığında kayıtlı kişi sayısı üzerinden bir ödeme yapıldığı göz önünde bulundurulduğunda; 'misafir' hastaların, kayıtlı kişi olmamalarının doğal sonucu olarak, bu ödeme yapılırken dikkate alınamayacakları, diğer yandan dava konusu düzenleme nedeniyle de aile hekiminin, hizmet sunduğu hastadan ücret alamaması sonucunda aslında kayıtlı kişi sayısından çok daha fazla kişiye sağlık hizmeti sunmasına rağmen, bu mesaisinin herhangi bir karşılığı olmaması sonucunu doğuracaktır.
Bu durum ise; aile hekiminin, yaptığı işin karşılığını ödeme olarak alamaması anlamına gelmekte, Anayasa'nın 18. maddesine ve yukarıda da belirtildiği üzere zaten kayıtlı kişi esasına dayalı olarak işleyen aile hekimliği sistemine aykırılık oluşturmaktadır.
Diğer yandan, ülkemizde özellikle yaz aylarında tatil gibi nedenlerle vatandaşların ikametlerinden geçici süreli olarak ayrılması ve nüfustaki hareketlilik ile yurtdışında ikamet eden vatandaşlarımızın yaz tatillerini genellikle ülkemizde geçirdikleri de dikkate alındığında, aile hekimlerine misafir olarak başvuran hastaların da sayısının artacağı, bu durumun bazı bölgelerde aile hekimlerinin iş yükünü ve masraflarını ciddi anlamda artıracağı gibi, kendilerine kayıtlı hastalara sunacakları hizmeti de olumsuz etkileyeceği, sistem üzerinde yapılacak bir değişiklikle sorunun çözülmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu Yönetmeliğin 8. maddesinin 6. fıkrasında yer alan; "Aile hekimi misafir kişiler için herhangi bir ücret talep edemez.” cümlesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Bu durumda, davacının temyiz isteminin anılan cümle yönünden kabulü ile davanın reddine ilişkin temyize konu Daire kararının bu kısmının bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.