10. Hukuk Dairesi 2014/4837 E. , 2014/16268 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, yurtdışında Türk vatandaşlığında geçen 3201 sayılı Yasa kapsamında borçlanabileceğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanununda; yazılı, sözlü, basit ve seri olmak üzere dört yargılama usulü düzenlenmiş iken 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda yazılı ve basit yargılama usulleri düzenlenmiştir.
Bir davada, hangi yargılama usulünün uygulanacağı uyuşmazlığın niteliği veya davanın görüleceği mahkemeye göre belirlenmektedir. Bu bağlamda; 5510 sayılı Kanununun 101’inci maddesinde, anılan Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili çıkan uyuşmazlıkların çözümlenmesinde İş Mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7’nci maddesinde ise, İş Mahkemelerinde sözlü yargılama usulünün uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 447’nci maddesindeki diğer kanunların sözlü yahut seri yargılama usulüne atıf yaptığı hallerde, bu Kanununun basit yargılama usulü ile ilgili hükümlerinin uygulanacağına ilişkin hüküm karşısında; artık, iş mahkemelerinde, basit yargılama usulünün uygulanması gerekecektir.
Yazılı yargılama usulü 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda ayrıntılı olarak düzenlenmiş, basit yargılama usulü ise temel özellikleriyle kaleme alınmış, 322/1’inci maddesinde basit yargılama usulü hakkında hüküm bulunmayan hâllerde,
yazılı yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanacağı belirtilmiştir. (Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Muhammet Özekeş, Medeni Usul Hukuku, 12. Baskı, Ankara 2011, s.586).
6100 sayılı Kanunun iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi başlıklı 141. maddesi "(1)Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez" şeklinde ise de, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanununun basit yargılama usulü başlıklı altıncı kısmında yer alan 319. maddesi "İddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı dava açılmasıyla; savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar. " şeklinde olmakla, basit yargılama usulüne tabii davalarda yazılı yargılama usulüne ilişkin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunun 141. maddesinin uygulaması mümkün değildir.
Somut olayda; Mahkemece, davacı vekilinin, ön inceleme duruşmasındaki daralttığı talep dikkate alınarak, davanın kabulü ile davacının Türk vatandaşı olarak yurt dışında ikamet etmeye başladığı 17.08.1991 tarihi ile izinle Türk vatandaşlığından çıktığı 14.05.1999 tarihleri arasında geçen sigortalılık süreleri ve bu süreler arasında veya sonunda her birinde 1 yıla kadar olan işsizlik sürelerini ve yurt dışında ev kadını olarak bulundurduğu süreleri borçlanma hakkı bulunduğununu tespitine karar verilmiş ise de, dava dilekçesinde 15.05.1983 tarihinden dava tarihine kadarki dönem kadar sigortalı olarak çalıştığının tespiti isteminde bulunulmuş olup; ön inceleme duruşmasında, talebin daraltılmış olması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanununu 319. maddesine aykırılık oluşturduğundan, dava dilekçesindeki talep dikkate alınarak bu hali ile dava dilekçesindeki talep çerçevesinde kısmen haklı çıktığı belirgin olan davalı Kurum lehine, avukatla temsil edildiğinden, karar tarihi itibariyle yürürlükte olan tarife uyarınca vekalet ücretine karar verilmesi ve davalı Kurumun kabul ret oranına göre yargılama gideri ile sorumlu tutulması gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Ne var ki, bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesinde yer alan 1086 sayılı Kanunun temyize dair hükümlerinin uygulanmasının gerektiğine ilişkin düzenleme gereğince) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ:Hüküm fıkrasının (1) numaralı bendindeki "Davanın" sözcüğünden sonra gelmek üzere "kısmen" sözcüğünün yazılmasına,
Yargılama giderlerine ilişkin (4) numaralı bendindeki "davalıdan alınıp davacıya verilmesine" ibaresi silinerek, yerine "kabul ve ret oranına göre 7,00 TL"sinin davalı Kurumdan alınarak davacıya verilmesine geriye kalanın davacı üzerinde bırakılmasına" sözcüklerinin yazılmasına;
Vekalet ücretine ilişkin (6) numaralı bendinin devamına " Davanın reddedilen kısmı yönünden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 1.320,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalı Kuruma verilmesine" ibaresinin eklenmesine, hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 01.07.2014 günü oybirliğiyle karar verildi.