11. Hukuk Dairesi 2018/4879 E. , 2019/6273 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Antalya 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 02/06/2017 tarih ve 2015/437 E- 2017/337 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi"nce verilen 30/05/2018 tarih ve 2017/2056 E- 2018/900 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, 6100 sayılı Kanun"un 369. maddesi gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin turizm ve seyahat acentesi olduğunu, davalının 19 Haziran 2014 tarihli iş sözleşmesi ile davacı şirket bünyesinde kontrat müdürü olarak çalışmaya başladığını, Temmuz 2015"de istifa ile işten ayrıldığını, temmuz ayı içerisinde aynı faaliyet alanında rakip firmada kontrat sorumlusu olarak işe başladığını, bu durumun taraflar arasında imzalanan rekabet yasağı sözleşmesinin ihlal ettiğini, ayrıca davacı şirketin otellerle yaptığı anlaşma bilgilerini dava dışı firmada kullanarak davacının zararına neden olduğunu ileri sürerek davalının son aldığı net ücret olan 3.500,00 TL’nin 15 katı tutarındaki 52.500,00 TL ceza-i şartın ve davalının sır saklama yükümlülüğüne aykırılığı nedeniyle davacı şirketin uğradığı zarar için belirsiz alacak niteliğinde olmak üzere şimdilik 500,00 TL"nin toplamı 53.000,00 TL"nin davalıdan haksız eylem tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, sözleşmedeki davanın dayanağı hükmün genel işlem koşulu niteliğinde olduğunu, davacı ile davalının çalıştığı şirketin faaliyet konusu aynı olsa da müşteri portföyünün farklı olduğunu, davacı şirkete ait bilgilerin paylaşıldığının soyut iddiadan ibaret olup kanıtlanması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; davalının davacı şirket ile imzaladığı iş akdinin gizlilik ve rekabet yasağına ilişkin maddesinde bir coğrafi alan sınırlamasının bulunmadığı, bu durumun işçinin iktisaden mahvına sebep olabilecek nitelikte olduğu, davacı ve dava dışı davalının çalıştığı şirketin faaliyet alanlarının aynı olduğu, bu haliyle sözleşmedeki hükümlerin çalışma özgürlüğüne aykırı olduğu gerekçesiyle gizlilik ve haksız rekabete ilişkin sözleşme hükmünün batıl nitelikte olduğunun kabulü ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince, dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesinde; davalının imzaladığı hizmet akdinin rekabet yasağına ilişkin maddesinde bir coğrafi alan sınırlaması bulunmaması işçinin iktisaden mahvına sebep olacak mahiyette olup, davacı şirketin faaliyet alanının turizm sektörünü ilgilendirmesi nedeniyle yukarıda açıklanan çalışma özgürlüğüne, akit serbestisine ilişkin yasal düzenlemelere aykırı olduğu, davanın esasında taraflar arasında imzalanan hizmet akdinde yer alan haksız rekabete ilişkin düzenlemelerin batıl olduğu, davacı tarafça, davalının gizlilik yasağını ihlal ettiğine ilişkin iddiayı ispata yönelik somut delil bildirilmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.dü:
1- Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde ticari sırların ifşa edildiği iddiasına dayalı cezai şart istemi yönünden İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- İşçinin rekabet yasağı sözleşmesinden kaynaklanan cezai şart istemi yönünden yapılan incelemede ise; rekabet yasağı hükümlerini içeren sözleşme 19.06.2014 tarihli olup, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 444. maddesi vd. hükümleri uyarınca değerlendirme yapılması gerekir.
6098 sayılı TBK 444/son maddesinde; rekabet yasağı sözleşmesinin hangi şartlarda yapılabileceği belirlenmiş olup, 445. maddesine göre; rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve rekabet yasağı süresinin, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşmaması gerekir. Maddenin 2. fıkrasına göre; hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirerek ve bu değerlendirme sonunda işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de göz önünde tutmak suretiyle hakkaniyete uygun biçimde, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilmektedir. Hakim, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlanmaları içeremeceği gerekçesiyle doğrudan ve ikinci bir değerlendirme yapmadan rekabet yasağı hükümlerinin geçersiz olduğuna karar vermemeli, maddenin 2. fıkrasındaki şartlar dahilinde değerlendirme yaparak sözleşme hükümlerini sınırlayabilme yetkisini kullanıp kullanmayacağını tartışmalı ve neticesine göre karar vermelidir.
Somut uyuşmazlıkta; sözleşmenin 8.2. maddesinde; ""Çalışan işverenin faaliyet gösterdiği iş kolunda, ilgili pazarlarda faaliyet gösteren hiç bir seyehat acentasında, şirketin Türkiye sınırları içinde faaliyet gösterdiği coğrafya dahilinde, 6 ay süre ile doğrudan ve dolaylı olarak çalışmayacağını, böyle bir şirkete 6 ay süre ile hiç bir şekilde ticari fayda sağlamayacağını açıkça kabul ve taahhüt eder."" hükmü bulunmaktadır. Yerel mahkeme ve istinaf dairesince, ""şirketin Türkiye sınırları içinde faaliyet gösterdiği coğrafya dahilinde"" ibaresinin bir çoğrafi alan sınırlaması içermediğinden işçinin ekonomik mahvına sebep olacağı gerekçesiyle davacı istemlerinin reddine karar verilmişse de, mahkemenin sözleşmedeki bu hükmü TBK"nın 445/2 maddesi uyarınca değerlendirmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesi isabetli değildir.
3- Ayrıca, davalının, davacı şirketteki işinden kendi isteğiyle 12.07.2015 tarihinde ayrıldıktan sonra, 14.07.2015 tarihinde davacı ile aynı faaliyet alanında, aynı ilin sınırlarında bulunan rakip şirkette ve aynı pozisyonda işe başladığı anlaşılmakla, bir an için coğrafi alan sınırlaması bakımından bir geçersizliğin söz konusu olduğunun kabulü halinde dahi, davalı yanca geçersizlik savunmasında bulunulmasının savunma hakkının kötüye kullanımı niteliğinde olup olmayacağı tartışılmadan yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamış, kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, ticari sırların ifşa edildiği iddiasına dayalı cezai şart isteminin reddine yönelik davacı vekilinin temyiz istemlerinin REDDİNE, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile, İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı yararına BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 07/10/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, işçinin rekabet etme yasağına aykırılığa dayalı cezai şart istemine ilişkindir.
Ceza koşulunun kendisi başlı başına bir borcun konusu değildir. Ceza koşulu, daima ifası gereken bir asıl borcun varlığını arar. Zira ceza koşulu, borçlunun borca uygun davranmasını temin eden bir tür güvencedir. Yine ceza koşulu asıl borca bağlı (fer"i) nitelikte bir borç doğurur.
Ceza koşulu TBK. m. 179"da (Eski BK. m. 158) düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, ceza koşulunun türleri, seçimlik ceza koşulu, ifaya eklenen ceza koşulu ve ifa yerine ceza koşulundan (Dönme cezası) ibarettir. Bu genel düzenlemenin yanında BK. m 351/2"de (yTBK. m. 444/2) dönme cezası özel olarak düzenlenmiştir. Bu BK. m. 351/2, (YTBK 444/2) aynı Yasa"nın 158 (YTBK m. 179) maddesine bir aykırılık oluşturur. Sözleşme cezası burada da madde 158"de (YTBK m. 179) olduğu gibi, kural olarak, ödenmesi ile akitten cayma hakkını verir. Ne var ki madde 158"in(YTBK m. 179) aksine, madde 351/2 (YTBK m. 444/2) gereğince ifayı yada sözleşme cezasını talep etmek isteyip istemediğini alacaklı seçemez. Aksine işçi sözleşme cezasını ödeme ile rekabet yasağından kendisini kurtarabilir (Becker, Herman, İsviçre Borçlar Kanunu Şerhi, Yargıtay Yayınları, sayfa 577).
İşveren ancak, işçinin kusurunu ve uğradığı zararı kanıtlayarak BK m. 351/1 (YTBK m. 444)uyarınca zararının tazminini isteyebilir.
Bu nedenlerle, kararın onanması görüşünde olduğum için çoğunluğun bozma görüşüne katılamıyorum.