10. Hukuk Dairesi 2014/11644 E. , 2014/16264 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Ankara 16. İş Mahkemesi
Tarihi : 27.03.2014
No : 2013/1803-2014/398
Davacı, A.. r.. sigortasında 18 yaşını ikmal tarihinden sonraki ilk çalışması olan 07.08.1987 tarihinin Türkiye"de sigortalılık başlangıç tarihi olarak belirlenmesi gerektiğinin ve3201 sayılı Yasa kapsamında kuruma borçlanılan ve borçlanma bedeli ödenen yurtdışı çalışma ve ev kadınlığı sürelerine ilişkin 5432 gün prim ödeme gün sayısının geçerli olduğunun tespiti ile aksine kurum işleminin iptalini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne dair karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
3201 Sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun, borçlanma talebi sırasında Türk vatandaşı olma halini yeterli bulmayıp, tanınan borçlanma hakkından, yurtdışında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak çalışan ve borçlanma sırasında Türk vatandaşı olanların yararlanmasına olanak tanımaktadır. Göç ya da diğer nedenlerle Türkiye’ye gelenler, Türk vatandaşı olmadıkları sürelerde yurtdışında geçen çalışmalarını borçlanamazlar. Yetkili makam kararıyla Türk vatandaşlığına alınmanın ise geçmişe etkili bulunmaması nedeniyle, yurtdışında, sadece Türk vatandaşlığını kazandıkları günden sonraki süreleri borçlanarak değerlendirebilirler.
Uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık süresini düzenleyen 5510 sayılı Kanunun 38’inci madde hükmü; malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcını; sigortalının, 5417, 6900, 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20’nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya bu Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edileceğini; kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresinin, 18 yaşının ikmal edildiği tarihte başlamış olacağını, bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin, prim ödeme gün sayısı hesabına dâhil edileceğini öngörürken, Uluslararası sosyal güvenlik sözleşme hükümlerini saklı tutmuştur.
Kaldı ki, Anayasamızın 90/son maddesi uyarınca, yöntemince yürürlüğe konulmuş Uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olduğu gibi, normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına uygulamada yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği de haiz bulunmaktadır.
Konuya ilişkin 10.04.1965 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak 01.11.1965 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin uzun vadeli sigorta kollarından olan “malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları(aylıkları)” başlıklı beşinci bölüme 02.11.1984 tarihinde imzalanıp 05.12.1985 tarihli 3241 sayılı Yasayla onaylanıp yürürlüğe giren Ek Sözleşme ile getirilen sözleşmenin 29’uncu maddesinin 4’üncü bent hükmüne göre, bir kimsenin Türk sigortasına girişinden önce, bir A.. R.. Sigortasına girmiş bulunması halinde, A.. R.. Sigortasına giriş tarihi, Türk Sigortasına giriş tarihi olarak kabul edileceği açıkça ifade edilirken; aynı bölümde düzenlenmiş 27’inci madde hükmü ise, her iki akit taraf mevzuatına göre nazara alınabilecek sigortalılık sürelerinin varlığı halinde, uygulanacak mevzuata göre yardım hakkının doğmasında, diğer akit taraf mevzuatına göre geçen ve aynı zamana rastlamayan, hesaba dahil edilebilir nitelikteki sigortalılık sürelerinin de nazara alınacağını; sigortalılık sürelerinin hangi ölçüde hesaba dahil edilebileceğini ise, hesaba dahil edilebilirliğini tayin eden mevzuata göre tespit edileceği ifade edilmiştir.
Nitekim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yurt dışında geçirdikleri çalışma sürelerinin sosyal güvenlikleri açısından değerlendirilebilmesi amacıyla 22.05.1985 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş bulunan 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunla, Türk vatandaşlarının yurt dışında 18 yaşını doldurduktan sonra, Türk vatandaşı iken geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen süreleri, bu Kanunda belirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödenmemiş olması ve istekleri halinde, bu Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirileceğini öngörmüştür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 13.2.2002 t., 2002/10-21 E., 2002/70 K. sayılı anılan kararında belirtildiği üzere; Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 29’uncu maddesinin 4’üncü bendinde, “Bir kimsenin Türk sigortasına girişinden önce bir
A.. R.. Sigortasına girmiş bulunması halinde, A.. R.. Sigortasına girişi, Türk sigortasına giriş olarak kabul edilir.” Hükmüne yer verilmiş ise de bu hüküm, sözleşmenin 27’inci ve 29’uncu maddeyle bir bütün olarak yorumlanmadıkça tekbaşına uygulanamaz. Nitekim 29’uncu maddenin 3’üncü bendinde, 27’inci maddeye yollamada bulunularak, “...ancak, sözleşmenin 27’inci maddesine göre bir aylık veya gelir talep etme hakkının mevcut olması halinde, aşağıdaki hükümler uygulanır.” Denmektedir. Kaldı ki, sözleşme hukukunda, sözleşme bir bütün olarak yorumlanıp aleyhe ve lehe olan hükümler birlikte uygulanır. Bu ilke, özel hukuk sözleşmelerinde olduğu gibi sosyal güvenlik sözleşmeleri bakımından da geçerlidir.
Unutulmamalıdır ki A.. R.. Sigortasına giriş tarihinin Türk sigorta başlangıcı olarak kabulü özünde söz konusu tarih itibariyle bir gün çalışıldığının kabulü anlamını da taşımaktadır. Bu nedenle, Türk sigorta başlangıcı olarak kabul edilen tarihe ilişkin sürenin fiilen borçlanılmış ve Türk sosyal güvenliği bakımından değerlendirilebilir hale getirilmiş olmasını aramak, yerinde olacaktır.
Eldeki somut olayda; 05.02.1999 tarihinde vatandaşlıktan çıkan, 21.06.2000 tarihinde tekrar vatandaşlığa alınan, 18.02.2004 tarihinde vatandaşlıktan ikinci defa çıkan davacı 27.08.2007 tarihinde Almanya ülkesindeki ev kadınlığı sürelerini Bağ-Kur"dan borçlanma talebine istinaden, Bağ-Kur Afyon İl Müdürlüğünce, davacının Türk vatandaşlığında bulunmadığı dönem gözetilmeksizin, 27.10.1998 – 20.06.2000 ve 01.09.2001 – 31.12.2004 tarihleri arasındaki 1.793 günlük süre için tahakkuk ettirilen borçlanma bedelinin tamamını 04.12.2007 tarihinde ödediği, davacının 27.08.2007 tarihinde Almanya ülkesindeki çalışma ve işsizlik dönemlerine ilişkin süreleri SSK"dan borçlanma istemine istinaden, Afyon SSK İl Müdürlüğünce, davacının Türk vatandaşlığında bulunmadığı dönem gözetilmeksizin, 04.08.1987 – 31.05.2006 tarihleri arasındaki dönemler yönünden 5282 gün borç tahakkuk ettirilen borçlanma bedelinin tamamını 04.12.2007 tarihinde ödediği, davacının 16.04.2008 tarihinde Almanya ülkesindeki serbest çalışma dönemine ilişkin süreyi borçlanma istemine istinaden, Afyon SSK İl Müdürlüğünce, 01.04.2007 – 31.08.2007 tarihleri arası 150 gün üzerinden tahakkuk ettirilen borçlanma bedelinin tamamını 16.04.2008 tarihinde ödediği, 14.08.2013 tarihli davacının tahsis talebine istinaden Kurum davacıya gönderdiği 26.11.2013 tarihli yazı ile davacının borçlanma talep tarihinde Türk vatandaşı olmadığından bahisle geçersiz olduğunu bildirdiği, davacının alman Hizmet cetveline göre isteme konu 04.08.1987 tarihini içeren dönemde zorunlu sigortalılık primi açıklaması içeren çalışmaları olduğu, davacının 01.04.1986 01.04.2007 tarihleri arasında zorunlu sigortalılık primi, işsizlik ödemesiz işsizlik süresi, hamilelik/analık yardımı, çocuk eğitimi için zorunlu sigortalılık primi, işsizlik süresi olmayan II dereceden işsizlik parası ödenen zorunlu sigortalılık süresi, sigortadan muaf çalışmalar olan bildirimler olduğu, E.. Maliye Dairesince düzenlenen belgeye göre, davacının 01.04.2007 – 31.08.2007 tarihleri arasında taş ocağının bir bölümünde H.. işleme ustası olarak serbest işte çalışıp vergi mükellefi olduğu anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, davacının talep tarihinde Türk Vatandaşı olmadan yaptığı borçlanma işlemine istinaden borçlanma süresinin geçerli olup olmayacağıdır.
Mahkemece, davacının A.. R.. sigortasına girdikten sonra 18 yaşını ikmal ettiği 07.08.1987 tarihinin Türkiye"de sigortalılık başlangıç tarihi olduğunun tespiti ile kuruma yapılan 5432 günlük yurtdışı borçlanmasının geçerli olduğunun tespitine, aksine kurum işleminin iptaline dair karar verilmiştir.
Mahkemenin hükmü eksik inceleme ve yetersiz araştırmaya dayalıdır.
Mahkemece, davacının istemine konu borçlanma sürelerden, Bağ-Kur kapsamında ya da SSK kapsamında veyahut her ikisine ilişkin borçlanma gün sayılarının geçerliliğine ilişkin olup olmadığına dair istemini açıklattırılmalı, akabinde davacının, borçlanma bedelinin tasfiyesini isteyip istemediği, davacının borçlanma bedelinin tasfiye edilip edilmediği araştırılmalı, davacının açıklattırılacak isteme göre, davacının Türk vatandaşı olduğu dönem gözetilerek, dava konusu dönemde yürürlükte bulunan 3201 sayılı Yasanın 1. maddesine göre yurtdışında geçen çalışma süreleri ve bu çalışma süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ve yurtdışında ev kadını olarak geçen süreler kapsamında borçlanabileceği sürelere ilişkin günler tespit edilmeli, yine davacının Türkiye"de sigortalılık başlangıç tarihinin SSK (5510 sayılı Yasanın 4/1-a maddesi) ya da Bağ-Kur (5510 sayılı Yasanın 4/1-b maddesi) kapsamında kabul edilip edilmeyeceği belirlenmeli, tüm dosya kapsamından varılacak sonuca göre, karar verilmelidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırma ile yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
O hâlde; davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, 01.07.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.