11. Hukuk Dairesi 2018/4866 E. , 2019/6259 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 11/10/2017 tarih ve 2014/221 E- 2017/366 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi"nce verilen 06/06/2018 tarih ve 2017/1735 E- 2018/669 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, “BEKTAŞLAR” ibaresinin müvekkilinin tescilli markası ve ticaret unvanının ayırt edici kısmı olduğunu, davalının da aynı ibareyi hukuka aykırı şekilde hem markasal olarak hem de ticaret unvanı içinde kullandığını, ayrıca bu ibareyi alan adı olarak da tescil ettirdiğini, özellikle davalının son dönemlerdeki kullanımları nedeniyle müvekkiline ihbar ve şikayetlerin geldiğini, davalıdan alacağını alamayan kişilerin müvekkili şirketten taleplerde bulunduklarını, davalının suç teşkil eden eylemleri nedeniyle yapılan haberlerin müvekkili şirketin ticari itibarına ve markasına zarar verdiğini, yaşanan bu olumsuzluklar nedeniyle haksız ithamlara maruz kalan müvekkili şirket ve yetkilileri tarafından muhtelif gazetelerde ilanlar verilerek davalı şirket yetkilileri ile müvekkili şirket yetkililerinin aynı kişiler olmadığı hususunun kamuoyuna duyurulduğunu, davalıya noterden ihtarname gönderilerek haksız kullanımlarına son vermesinin istenildiğini, davalının bunu kabul etmediğini, davalı eylemlerinin müvekkilinin haklarına tecavüz oluşturduğunu ileri sürerek, markaya ve ticaret unvanına tecavüzün tespitine, durdurulmasına, ref’ine, davalının ticaret unvanının terkinine, hükmün ilanına karar verilmesini talep etmiş; birleşen davada ise davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddinin gerektiğini, “BEKTAŞLAR” markasını ilk ihdas ve istimal edenin, taşımacılıkta kullanan ve bilinir hale getirenin müvekkili şirketin kurucusu ... ile dava dilekçesinde bahsi geçen ve ...’ın abisi olan ...’ın babaları olan ...olduğunu, birlikte çalışan müvekkili şirketin kurucusu ... ile ...’ın bir süre sonra ayrı ayrı ticari faaliyette bulunduklarını ve ...’ın müvekkili şirketi kurarak taşımacılık işine devam ettiğini, kurduğu şirket ile ticaretine devam eden ...’ın soy ismindeki “bektaş” kelimesinden “BEKTAŞLAR” markasını ihdas ettiğini savunarak, birleşen davanın reddini istemiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin “BEKTAŞLAR” ibaresinin ve logosunun gerçek hak sahibi olduğunu, söz konusu unvanın 1992 tarihinde tescil edildiğini, öncesinde de müvekkili şirketin kurucusu ... tarafından kullanıldığını, ilk kullanımın 1971 yılına dayandığını, müvekkilinin ibareyi unvanı yanında markasal biçimde de kullandığını, müvekkili markasının bilinirliğinden yararlanmak isteyen davacının kötü niyetli olarak marka tescilinde bulunduğunu savunarak, asıl davanın reddini istemiş; birleşen davada ise ibare üzerindeki öncelik hakkının müvekkiline ait bulunduğunu, birleşen davalının marka tescilinin kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, davacı birleşen davalı adına tescilli 2010/06199 sayılı “bektaş şekil”, 98/009275 sayılı “bektaşlar b şekil” ve 2013/26272 sayılı “bektaşlar bekcar” ibareli markalarının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre asıl dava yönünden; davalının “BEKTAŞLAR” ibaresini, davacı markalarının tescilli olduğu sınıfta markasal biçimde kullandığı, söz konusu kullanım ile davacının unvanı ve tescilli markaları arasında iltibas yaratacak derecede benzerlik bulunduğu, davalının dosya kapsamında ispat edilen kullanımının, davacının marka haklarını ihlal ettiği ancak, davalı-birleşen davacının ticaret unvanının tescil tarihinin ve bu unvanını ticari faaliyetlerinde markasal olarak kullanmasının, asıl davacının davaya dayanak markalarının başvuru tarihinden öncesine dayandığı, sonradan tescil edilen markaya dayanarak daha önceden gerçekleşmiş ve sürmekte olan eylemlerin hukuka aykırılığının iddia olunamayacağı, davacı tarafından, davalının öteden beri kullandığı işareti terk edip, kendi markalarına yanaşacak biçimde kullanıma geçtiği yönünde bir iddia ve kanıt sunulmadığı, davalının dürüstlük kurallarına aykırı bir unvan veya tescilsiz marka kullanımının kanıtlanmadığı, davalı tarafın, tescilli ticaret unvanını hukuka uygun olarak kullandığı, dolayısıyla markaya tecavüzden söz edilemeyeceği, dava konusu davalı kullanımlarına ve davalının ticaret unvanı tesciline bu kadar uzun süre sessiz kalan davacının, ihlal edilen bir marka hakkının bulunduğu varsayılsa dahi sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığı, birleşen dava yönünden ise; birleşen davacının fiili kullanıma dair sunduğu delillerinden tescilsiz marka olarak “BEKTAŞLAR” ibaresine, uzun süreli bir kullanımla taşımacılık sektöründe belli bir ayırt edicilik kazandırdığı, bununla birlikte ibarenin tanınmış marka haline getirildiğini ispata yeterli delil bulunmadığı gibi esasen 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesinde açıkça zikredildiği gibi “tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış” bir davacı markası bulunmadığından, bu düzenlemenin somut olayda uygulanamayacağı, 02.07.1999 tarihinde tescil edilen 196913 sayılı markanın hükümsüzlüğü konusunda 5 yıllık hak düşürücü dava açma süresi 02.07.2004 tarihinde dolduktan çok sonra huzurdaki davanın açıldığı, hükümsüzlük talebinin ancak markanın tescilinde kötü niyet varsa dinlenebileceği, dava konusu markaların serisi olan diğer markalar yönünden ise dava açma süresinin dolmadığı, dava konusu “BEKTAŞLAR” ibareli markalardan ilk markanın başvuru tarihinin 09.07.1998 olduğu, davalının bu marka başvuru tarihinden önce veya sonra markayı fiilen kullandığına dair delil sunmadığı, davacının ise kuruluşundan önce 1971 yılından itibaren davacının kurucu ortağı ...’ın kurucusu olduğu dava dışı işletmeler vasıtasıyla, kuruluşundan itibaren de bizzat davacı şirket tarafından kesintisiz ve yoğun bir şekilde, özellikle personel taşımacılığı hizmetlerinde “BEKTAŞLAR” ibaresini unvan ve markasal kullanıma konu edildiği, davacının 556 sayılı KHK"nın 8/3 maddesi anlamında bir öncelik hakkının olduğu, bu durumun marka tescil ettirilirken davalının bilgisi dahilinde bulunduğu, bu durumda marka tescilinin kötü niyetli olduğunun kabul edilebileceği, bununla birlikte davalı şirketin ilk marka tescilinden yaklaşık 16 yıl sonra bu davanın açıldığı, davalının markayı 39.sınıf hizmetler için tescil ettirmekle yetinmediği, tescilden itibaren yoğun ve yaygın biçimde markayı kullandığı, bu kullanımların davacının bilgisi dahilinde olduğu, marka sahibi davalının 1998/9275 sayılı marka üzerinde artık korunması gereken bir hukuki durum kazandığı, birleşen davacının da, sessiz kalmak suretiyle bu markanın hukümsüzlüğünü isteme hakkını yitirdiği, davacının fiili kullanımının zaten 39.sınıftaki taşımacılık hizmetlerine ilişkin bulunduğu, davalının 1998 tarihli marka üzerinde artık kendisinden terki istenemeyecek hukuki durum kazanması karşısında 39.sınıf hizmetleri içeren 2010/6199 ve 2013/26272 sayılı markaları için de seri marka uygulamasından istifade etmek suretiyle hak kazandığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 8,50 TL temyiz ilam harcının temyiz edenlerden ayrı ayrı alınmasına, 07/10/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.