1. Hukuk Dairesi 2016/3939 E. , 2019/577 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen davalar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Asıl ve birleştirilen davada davacılar, mirasbırakanları ..."nun maliki olduğu 7, 26 ve 29 parsel sayılı taşınmazları davalı ...’ya, 27, 30, 562 ve 563 parsel sayılı taşınmazlarını davalı ...’e, ...’ün de 563, 562 parsel sayılı taşınmazları davalı ...’ya satış suretiyle temlik ettiğini, birleştirilen 2014/232E sayılı davada davacılar mirasbırakanın ...plakalı traktörünü davalı ...’ya satış suretiyle devrettiğini, anılan işlemlerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek taşınmazlar ve araç kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişler, davacı ... 12.06.2014 tarihli dilekçe ile davadan feragat etmiştir.
Davalı ... ..., mirasbırakanın emekliliği için paraya ihtiyacı olduğunu, davaya konu traktör ve taşınmazları gerçek değerinden daha az bir bedel karşılığında devrettiğini, davacıların da bu şekilde mirasbırakandan haklarını aldıklarını; davalı ... ise mirasbırakanın paylaştırma amacı ile taşınmazları devrettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakanın gerçek iradesinin terekenin paylaştırılmasına yönelik olduğu, mal kaçırma kastından söz edilemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1945 doğumlu mirasbırakan ...’nun 05.03.2014 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak eşi ...’nin, kızı ...’nin ve oğulları ...,...ve...’nın kaldıkları, davalı ...’nun mirasbırakanın oğlu ...’nin eşi olduğu, davalı ...’nun mirasçı ...’nun oğlu olduğu, davalı ...’ün davalı Gökhan’ın dayısı olduğu, 562 ve 563 parsellerin tamamının mirasbırakan adına kayıtlı iken 22.09.2000 tarihinde Süleyman Kozu’ya satıldığı, 29.02.2012 tarihinde 27, 30 parsellerin tamamının mirasbırakan adına kayıtlı iken, 1993 ve 1994 parsellerin ...adına kayıtlı iken ...’ya satıldığı, 7, 26, 29 parsellerin tamamının mirasbırakan adına kayıtlı iken 16.03.2012 tarihinde ...’ya satıldığı, 562 ve 563 parsellerin tamamının ... adına kayıtlı iken 30.01.2014 tarihinde ...’ya satıldığı anlaşıldı.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanunu" nun (TMK) 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237 (818 s. Borçlar Kanunu"nun (BK) 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince, davacılar mirasbırakanın temliklerinin muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davaları açmış, davalılar ise mirasbırakanın taşınmazları bedeli karşılığında ve paylaştırma kastı ile devrettiğini savunmuşlardır. Ne var ki, mahkemece hükme yeterli araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Hâl böyle olunca; yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, mirasbırakandan tüm mirasçılara intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve hakların tespit edilmesi, her bir mirascıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınması ve mirasbırakanın paylaştırma kastının bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması ve davacılardan ...’nin davadan feragat ettiği de gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Asıl ve birleştirilen davada davacı ...’nun yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04/02/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.