11. Hukuk Dairesi 2019/3492 E. , 2019/6254 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 11/03/2011 tarih ve 2008/765-2011/119 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için mahalline gönderilen dosyanın eksikliklerin giderilmesinden sonra gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin davalı Şirkete ortaklık durum belgesi karşılığında 03.05.1997 tarihinde 146.708 DM para yatırdığını, tahsil anında ve sonrasında davalı şirket temsilcileri tarafından parasını her istediği an geri alabileceği ve yüksek oranda kâr verileceği taahhüdünde bulunulduğunu, ancak kısa bir süre sonra müvekkilinin yatırdığı bedeli talep ettiğinde kendisine ödeme yapılmadığını, davalı şirketin kanunun emredici hükümlerine aykırı bir takım işlemler geçekleştirdiğini, bu durumun SPK tarafından düzenlenen raporda da yer aldığını, davalıların Sermaye Piyasası Kanununa aykrı şekilde aracılık faaliyetlerinde bulunduklarını, müvekkiline hisse senedi teslimi yapılmadığını, şirket ortağı yapılmasının da hukuken mümkün olmadığını, davalı Şirketle arasında kanuna uygun bir ortaklık ilişkisi bulunmadığını, davalı şirket yönetim kurulu başkanı ... ile diğer davalı yönetim kurulu üyelerinin de davacı zararından sorumlu olduklarını ileri sürerek 146.708 DM alacağın dava tarihindeki karşılığı 143.270,26 TL’den şimdilik 6.500.- TL"lik kısmının ödendiği tarihten itibaren ticari faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, müvekkili ile davalı Şirket arasında kurulmuş geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine, mevzuata aykırı kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili, davacı ile Kombassan İnş. A.Ş ve Kombassan A.Ş. arasında ortaklık ilişkisi bulunduğunu, davacının bu şirketlerde pay sahibi olması nedeniyle hisselerinin TTK 329 maddesi uyarınca geri alınması veya TTK 405 maddesi gereğince hisse bedelinin davacıya iade edilmesinin mümkün olmadığını, davacı ile diğer davalılar arasında herhangi bir hukuki ilişki bulunmadığından bu davalılar yönünden davanın husumet nedeni ile reddedilmesi gerektiğini, pay defterine kaydedilen hisse senedi sahibinin ortaklık sıfatını kazanacağını, yaklaşık 10 yıl sonra ikame edilen davanın haksız fiil kurallarına istinaden hak düşürücü süre yönünden de reddi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, ibraz edilen ortaklık durum belgesinin davalı şirketin ticari defter kayıt ve belgeleri ile birlikte tayin edilecek uzman bilirkişi heyeti aracılığı ile inceleme yapılarak değerlendirilmesi, bu suretle davacının davalı şirkette pay sahibi olup olmadığı ve keza inceleme sonucuna göre diğer davalılardan yatırılan bedelin iadesi talebinin yerinde olup olmadığı hususlarının belirlenmesi bakımından talimatla bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmesine rağmen ispat yükü kendisinde bulunan davacı tarafça eksik talimat gideri yatırılmadığından davacının ileri sürdüğü iddialarının davalı defter, kayıt ve belgeleri incelenmeksizin mevcut dosya kapsamı uyarınca sübut bulmadığı gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davacı tarafından ödenen paranın, geçerli bir ortaklık ilişkisi kurulmaması nedeniyle davalılardan istirdadı istemine ilişkin olup, Mahkemece yukarıda yazılı şekilde, ara karar gereği yerine getirilerek eksik bilirkişi yatırılmadığından ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkemece, 09.10.2009 tarihli celsede bilirkişi incelemesi yaptırılmak üzere talimat yazılmasına ve giderlerin davalı tarafça karşılanmasına karar verildiği, müteakip 12.02.2010 tarihli celsede yeniden davalıya eksik talimat masrafını yatırması için kesin mehil verilip sonuçlarının ihtar edildiği, 09.07.2010 tarihli celsede ise avansın eksik olduğu gerekçesiyle 100 TL eksikliğin davacı tarafça ikmaline karar verildiği halde müteakip 12.11.2010 tarihli celsede ise yatırılması gereken eksik 100 TL"nin bu defa 500 TL"ye çıkartılarak davalı vekilinden tahsili için mehil verildiği ve nihayet 11.03.2011 tarihli celsede davacı tarafından ispatlanamayan davanın reddedildiği görülmüş, ancak tüm bu süreçte, davacı vekiline bilirkişi incelemesi için gerekli olan delil avansını yatırması için usulüne uygun olarak kesin mehil verilmediği ve verilen kesin sürede avansın yatırılmamasının sonuçlarına dair ihtar da yapılmadığı anlaşılmıştır.
Şu halde, Mahkemece öncelikle bilirkişi incelemesi yaptırılması konusunda ispat yükünün hangi tarafta olduğu belirlenerek, ispat yükü kendisinde bulunan tarafa bilirkişi incelemesi için gerekli olan delil avansını yatırmak üzere kesin mehil verilip sonuçlarının hatırlatılması ve bundan sonra kesin mehile rağmen gereği yerine gelmezse, sonuçları ihtar edildiği gibi yargılamaya devam olunarak karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde bazen davacıya, bazen ise davalıya mehil verilerek neticeten davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün mümeyyiz davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 07/10/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.