Abaküs Yazılım
10. Daire
Esas No: 2017/4146
Karar No: 2021/5026
Karar Tarihi: 25.10.2021

Danıştay 10. Daire 2017/4146 Esas 2021/5026 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2017/4146
Karar No : 2021/5026

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- ...
2- ...
3- ...
4- ...
VEKİLİ : Av. ...

KARŞI TARAF (DAVALI) : ...Bakanlığı / ...
VEKİLİ : Av. ...

İSTEMİN_KONUSU : ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının, davacılar tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, yakınları ...'ün ... Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda infaz ve koruma personeli olarak görev yapmakta iken; 22/01/2013 tarihinde Kurum tarafından tahsis edilen servis aracı ile görevine gittiği sırada başka bir infaz ve koruma memuru tarafından vurularak öldürülmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık olarak babası ... için 20.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi, annesi ... için 20.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi, kardeşleri ... ve ... için ayrı ayrı 5.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 150.000,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren hesaplanacak avans faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: .... İdare Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararıyla, infaz ve koruma memuru ...'ün davalı idarece tahsis edilen servis aracıyla görev yerine giderken başka bir kamu görevlisi tarafından öldürülmesinin, kamu görevi ile ilgili nedenlerden kaynaklandığının kabulü gerektiği, cezaevi personelinin ruh ve beden sağlığının korunmasında üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmemesinin idarenin ağır hizmet kusurunu oluşturduğu, hizmetin kuruluş ve işleyişindeki eksiklik ve aksaklıktan kaynaklanan zararın tazmini gerektiği, davacıların zararının belirlenmesi amacıyla yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda hazırlanan 23/05/2016 tarihli raporda; ... için 71.498,35 TL, ... için 58.226,22 TL maddi zararın oluştuğunun, kardeşler için ise zarar oluşmadığının belirtildiği, davacıların uğradığı manevi zarara karşılık zenginleşmeye yol açmayacak, fakat idarenin olaydaki kusurunun niteliği ve ağırlığını ifade edecek, elem ve acıyı da karşılayacak miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile (miktar artırımı sonucu) toplam 129.724,57 TL maddi tazminatın ve 50.000,00 TL manevi tazminatın ön karar başvuru dilekçesinin idarenin kayıtlarına girdiği tarihten (23/01/2014) itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin ise reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesince; ölüm olayının görev yeri dışında görevden kaynaklanmayan bir sebepten doğduğu, davacıların oğlu ve kardeşleri olan infaz ve koruma memuru ...'ü öldüren ...'un akıl ve ruh sağlığının yerinde olduğunun Adli Tıp Kurumu raporu ile saptandığı, tazminata konu edilen zarar ile idarenin eylem ve işlemleri arasında herhangi bir nedensellik bağının olmadığı, dolayısıyla davalı idarenin tazminatla yükümlü tutulmasına olanak bulunmadığı gerekçesiyle davalı idarenin istinaf başvurusunun kabulüne, İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davacılar tarafından, olayın davalı idarenin servis otobüsünde, davalı idarenin vermiş olduğu silah ile gerçekleştiği, idarenin hizmet kusurunun bulunduğu,
Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, davacıların temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : ...DÜŞÜNCESİ : Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY :
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden; ... Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu bünyesinde infaz ve koruma memuru olarak görev yapan ...’un, görev yaptığı kurumda usta öğretici olarak çalışan ... ile duygusal ilişkisi bulunduğuna dair dedikodu niteliğindeki söylentiden dolayı kendisi hakkında soruşturma başlatıldığı düşüncesine kapıldığı, bu olay nedeniyle kendisiyle aynı kurumda infaz ve koruma memuru olarak görev yapan ... ve davacılar yakını ...’ün kendisi aleyhine ifade verdiğinden şüphelendiği, bu suretle daha önceden var olan hakkında soruşturma başlatıldığı yolundaki düşüncesinin suç tarihinden bir gün önce iyice pekiştiği, olay tarihinden önceki gece uyuyamadığı, önceden aralarında sorun bulunmasa da ... ve davacılar yakını ...’ü öldürmeye karar verdiği ve adı geçenlerle sabah serviste beraber yolculuk yapacağını bildiği için her zamankinden farklı olarak ruhsatlı silahının dolu yedek şarjörünü de yanına aldığı, servise bindikten sonra maktullerin arka tarafında bulunan bir koltuğa oturduğu ve bir dakika içerisinde otobüs seyir halinde iken kendisine iftira edildiği anlamını içeren bir söz sarf ederek ruhsatlı silahını ateşlemek suretiyle önce yan yana oturan ... ve davacılar yakını ...'ü silahla öldürdüğü, hemen akabinde, onların arkasında oturan ve iki infaz ve koruma memurunu öldürmesine sebep olan dedikodu ile hiçbir ilgisi bulunmayan, Sincan Açık Cezaevinde infaz ve koruma memuru olarak görev yapan ...'ı vurup öldürdüğü, ...'ın yanında oturan ve aynı kampüste bulunan Vakıfbank şubesinde çalışan eşi ...'ı ise 2-3 kez ateş etmek suretiyle ağır şekilde yaraladığı, hakkında yapılan ceza yargılaması sonucunda .... Ağır Ceza Mahkemesinin ...tarihli ve E:..., K:...sayılı kararıyla, sanık ...'un, ... ile duygusal ilişkisi bulunduğuna dair dedikodulardan dolayı hakkında soruşturma başlatıldığı ve maktüller ... ve ...’ün aleyhinde ifade verdiği yolundaki düşüncelerinin kurgu, hayal ürünü olup vehim -kuruntu- arz ettiği ve üzerine atılı suçu işlediğinin sübut bulduğu gerekçesiyle ... ve ... yönünden tasarlayarak adam öldürme suçundan 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis, ...'ı kasten öldürme suçundan müebbet hapis, ...'ı yaralamasından dolayı 14 yıl hapis cezasına mahkum edildiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan, ...’un, mesleğe girmeden önce alınan sağlık raporunda, göz dışında akıl hastalığı dahil hiçbir rahatsızlığının bulunmadığı yönünde teşhis konulmak suretiyle görevine başladığı ve yaklaşık 8 yıldır infaz ve koruma memuru olarak çalıştığı, hakkında bu süreçte herhangi bir disiplin cezası verilmediği, psikolojik açıdan rahatsız olduğunu gösteren bir tespitin de bulunmadığı, olay nedeniyle Devlet memurluğundan çıkarma cezası verildiği, olaydan sonra hakkında Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesince düzenlenen 20/02/2013 tarihli raporda, "Atipik psikoz" teşhisi konulduğu, ayda bir bulunduğu kuruma en yakın Psikiyatri Polikliniğinde ayakta kontrollerinin yapılmasının uygun olduğu yönünde görüşe yer verildiği, Samsun Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesince düzenlenen 04/06/2013 tarihli raporda ise, şizofreni tanısı konulduğu ve işlediği suçların hukuki anlam ve sonuçlarını anlayamayacak durumda olduğu, bu fiil ile ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azaldığı yönünde kanaat bildirildiği, son olarak, ceza yargılamasının yapıldığı .... Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Adli Tıp Kurumundan alınan ...tarihli ve ...karar sayılı raporda, ...'un cezai sorumluluğunu müessir ve kişide şuur ve hareket serbestisini ortadan kaldıracak veya azaltacak mahiyet ve derecede herhangi bir akıl hastalığı ve zeka geriliğinin saptanmadığı, suçu işlediği sırada fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını idrak etme ve bu fiil ile ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğini ortadan kaldıracak boyutta bir akli arızanın içinde olduğuna delalet edecek herhangi bir tıbbi bulguya da rastlanmadığı, bu duruma göre 22/01/2013 tarihinde şahsın bulunduğu suça karşı cezai sorumluluğunun tam olduğu hususlarının mütalaa edildiği görülmektedir.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları doğrudan zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davaları olup, idarenin hukuki (mali/tazmin) sorumluluğunun yargı aracılığıyla yerine getirilmesini sağlamaktadır.
İdarenin hukuki sorumluluğu, kamusal faaliyetler sonucunda, idare ile bireyler arasında bireyler zararına bozulan ekonomik dengenin yeniden kurulmasını, idari etkinliklerden dolayı bireylerin uğradığı maddi ve manevi zararların idarece tazmin edilmesini sağlayan hukuksal bir kurumdur. Bu kurum, kamusal faaliyetler nedeniyle bireylerin mal varlığında ortaya çıkan eksilmelerin ya da artış olanağından yoksunluğun giderilebilmesi, yine bu suretle kişi varlığında oluşan manevi zararların karşılanabilmesi için aranılan koşulları, uygulanması gereken kural ve ilkeleri içine almaktadır.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarının çözümü, maddi olayın tespitini gerekli kıldığından, bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, başka bir ifadeyle zararı doğuran işlem ve/veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit etmekle yükümlü bulunmaktadır. Başka bir anlatımla, tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetimi yapılacağından, mahkemece, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bir kamu görevlisinin, görev yerine gitmek üzere bindiği çalıştığı Kuruma ait personel servisinde seyir halinde iken, görevi nedeniyle kendisine tahsis edilen silahıyla başka bir kamu görevlisini öldürmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkta, idarenin sorumluluğunun belirlenmesi için, öncelikle hizmet kusuru, bu bağlamda görev kusuru ve kişisel kusur kavramlarının irdelenmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmektedir. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Kamu tüzel kişisi olan veya tüzel kişiliği bulunmamakla birlikte soyut bir örgüt olan idarelerin, ancak organ ve ajanları (personeli) aracılığıyla hizmet sunabilmelerine bağlı olarak, idare hukukunda "hizmet kusuru", özel hukuktaki sübjektif niteliğinden uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe bürünmüştür. Başka bir deyişle, personelin faaliyeti (işlem veya eylemi), kamu hizmeti ve yararı amacıyla yapıldığı için idari hizmet ile tam anlamıyla bütünleşip kaynaştığından, faaliyet sırasında işlenen kusur, artık bireysel ve bağımsız olmaktan çıkmakta ve hizmetin kusurlu işletilmesine neden olan kamu görevlisine değil, adına kamu hizmeti yürütülen idareye izafe olunmaktadır (Sıddık Sami Onar, İdare Hukukunun Umumi Esasları, Hak Kitabevi, 3. Bası, 1966, 3.Cilt, s.1697; Lütfi Duran, Türkiye İdaresinin Sorumluluğu, TODAİE Yayını, 1974, s.26). Bu bakımdan hizmet kusuru, ajanlardan sadır olmakla beraber, onların şahıslarına atıf ve izafe edilemeyen, mal edilemeyen faaliyetler sırasında ortaya çıkmaktadır.
Kamu görevlilerinin; hizmetle, görevle, kurumla, resmi kimlikleriyle doğrudan veya dolaylı olarak hiçbir ilgisi ve irtibatı olmayan kusurlu davranışları "kişisel kusur"u oluşturmaktadır. Bu hallerde, kamu görevlisi sıfat ve kimliği en ufak bir rol oynamamakta, kamu görevlisinin işlem ve eylemleri görevinden, yetkilerinden, hizmet araç ve gereçlerinden, resmi sıfatından tam ve mutlak surette ayrılmış bulunmakta; dolayısıyla kusurlu faaliyet sonucu oluşan zarar bakımından tümüyle kamu görevlisinin kişisel sorumluluğu söz konusu olmaktadır (Prof. Dr. Sait Güran, Hekimin Faaliyetlerinden Devletin Sorumluluğu, Danıştay Dergisi, Sayı:46-47, s.17).
"Görev kusuru" ise, kamu görevlisinin, bir kamu hizmetini görürken, bir kamu görevini yerine getirirken veya idarenin araç ve gereçlerini kullanıp olanaklarından yararlanırken, kısacası resmi kimliği ile hareket ederken keyfi, yanlı, kasıtlı, ağır kusur içinde veya suç teşkil eden davranışlarından oluşmakta olup, bu halde idare ile ajanının birlikte meydana getirdiği, her ikisinin ortak yapımının ürünü olan bir faaliyet söz konusudur (Prof. Dr. Sait Güran, Hekimin Faaliyetlerinden Devletin Sorumluluğu, Danıştay Dergisi, Sayı:46-47, s.18 vd.). Bu durumda, kusur, hizmet kusurundan farklı olarak, anonim niteliğini yitirip hizmeti kusurlu işleten ajana izafe edilebilir hale gelmekte; ancak kişisel kusurdan farklı olarak, idari faaliyetin içinde kalması nedeniyle idare ile illiyet bağı kesilmediğinden idarenin sorumluluğu da devam etmekte; dolayısıyla idarenin, görev kusuru işleyen ajana, zarara katkısı oranında rücu etme hakkı ve sorumluluğu doğmaktadır. Esasen görev kusuru, kamu görevlisinin hizmetten ayrılamayan kişisel kusuru olup, bu nedenle "hizmet içi kişisel kusur" olarak da anılmakta ve bu özelliği gereği bir nevi hizmet kusuru ile kişisel kusurun kesişim kümesini oluşturmaktadır.
Buna göre uyuşmazlıkta, Ceza Mahkemesi kararıyla öldürme ve yaralama eylemlerini gerçekleştirdiği sabit olan infaz ve koruma memuru ...’un; mesleğe girmeden önce alınan sağlık raporunda, göz dışında akıl hastalığı dahil hiçbir rahatsızlığının bulunmadığı yönünde teşhis konulmak suretiyle görevine başladığı, yaklaşık 8 yıldır infaz ve koruma memuru olarak çalıştığı, bu süreçte hakkında herhangi bir disiplin cezası verilmediği, psikolojik açıdan rahatsız olduğunu gösteren bir tespitin de bulunmadığı, nihai olarak olay nedeniyle yargılandığı kamu davası kapsamında Adli Tıp Kurumundan alınan raporda, cezai sorumluluğunu müessir, şuur ve hareket serbestisini ortadan kaldıracak veya azaltacak mahiyet ve derecede herhangi bir akıl hastalığı ve zeka geriliğinin saptanmadığının, atılı suça karşı cezai sorumluluğunun tam olduğunun mütalaa edildiği hususları birlikte değerlendirildiğinde; olayda, davalı idarenin kamu hizmetinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak hizmetin özelliğine uygun seçilen, yetişmiş personelle hizmeti yürütme yükümlülüğüne aykırı hareket etmediği, başka bir ifadeyle bu yönüyle hizmeti kusurlu yürütmediği açıktır.
Suç teşkil eden adam öldürme ve yaralama eylemlerini gerçekleştiren infaz ve koruma memuru ...'un bu fillerinin görev kusuru mu, yoksa kişisel kusur mu teşkil ettiği hususuna gelince;
Olayın, saldırıyı gerçekleştiren kamu görevlisinin işe gitmek üzere bindiği servis aracında meydana geldiği, bir başka ifadeyle, ölümle ve yaralanmayla sonuçlanan olayın, kamu hizmetinin yürütülmesinin bir parçası olan ve kamu hizmetine tahsisli bulunan araçta, kamu görevlisi olan şahıs tarafından gerçekleştirildiği; saldırının sebebinin, aynı işyerinde kamu görevlisi olarak çalışan bir kadınla saldırıyı gerçekleştiren şahıs arasında duygusal bir ilişkinin olduğu yönündeki iddia veya söylentiler üzerine saldırgan hakkında idarece başlatılan ve niteliği gereği gizli yürütülen disiplin soruşturmasının, aynı araçta bulunan kamu görevlilerinin aleyhte beyanları nedeniyle başlatıldığı düşüncesine dayandığı, bu duruma göre saldırının görev ve hizmet dışı bir sebeple değil, saldırganın göreviyle ilgili olarak hakkında asılsız iddialarda bulunduğu ve bu sebeple disiplin soruşturmasına sebep olduğu hayal olunan kamu görevlilerinin beyan ve ifadelerinin etkisiyle yapıldığı, saldırıda kullanılan silahın kamu görevlisinin görev silahı olduğu ve bu sebeple yanında taşıdığı, ancak silahın kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında ve fakat emir, talimat ve hizmet gereklerine aykırı olarak kullanıldığı, saldırının yöneldiği kamu görevlilerinin aynı araçta olacakları kabulü ile planlanıp gerçekleştirildiği, bu yönüyle üç kişinin ölümü ve bir kişinin yaralanması ile sonuçlanan olayda hizmet aracının etkisinin yadsınamaz bir gerçek olduğu, diğer bir anlatımla, saldırının bir anda gerçekleşmesinde ve etkisinin kapsamlı olmasında kamu hizmetine tahsisli servis aracının önemli bir işlevinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, hükümlü memur ..., adam öldürme ve yaralama şeklindeki suç teşkil eden eylemleri, personel servisini ve idarenin kendisine tahsis ettiği silahı kullanarak, başka bir ifadeyle, idarenin araç ve gereçlerini kullanıp olanaklarından yararlanarak gerçekleştirdiğinden, söz konusu eylemlerinin hizmetten ve idareden ayrılamayacak nitelikte kişisel kusur teşkil ettiği, başka bir ifadeyle görev kusuruna (hizmet içi kişisel kusur) bağlı olarak idarenin sorumluluğunu gerektirdiği sonucuna varılmaktadır.
Bu itibarla, olayda görev kusuru nedeniyle davacıların uğradığı maddi ve manevi zararların tazmin edilmesi gerekmekte olup, davanın reddi yolunda verilen temyize konu Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.


KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin ...İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak davalı idare tarafından yapılan istinaf başvurusunun kabulü ile davanın reddi yolundaki temyize konu ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 25/10/2021 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.


Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi