Esas No: 2019/1504
Karar No: 2022/1338
Karar Tarihi: 29.06.2022
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/1504 Esas 2022/1338 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1504
KARAR NO: 2022/1338
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/06/2019
NUMARASI: 2017/1290 Esas, 2019/752 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 29/06/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili firma ile davalı arasında ... A.Ş Kırıkkale Rafineri Müdürlüğü Makam Katı ve Ofis Tadilat işi nedeniyle 26.07.2017 tarihli Alt Yüklenici Sözleşmesi başlıklı sözleşme ve dayanağı belgeler imzalanarak yürürlüğe girmiş, muhatap alt yüklenici firma Ankara ...Noterliği ... yevmiye sayılı 13 Eylül 2017 tarihli ihtarname keşide ederek sözleşme ile yükümlendiği edimi yerine getirmeyeceğini belirtip, sözleşmeden tek taraflı olarak döndüğünü, davalı firmanın tek taraflı fesih işleminin haksız ve hukuka aykırı olması nedeniyle gönderilen ihtarnameye yanıt niteliğinde olmak üzere Kartal ... Noterliği 20 Eylül 2017 tarih ve ... yevmiye sayılı ihtarname keşide olunduğunu, bu ihtarname ile tek taraflı fesih işleminin haksız ve hukuka aykırı olduğunun belirtildiğini, Kırıkkale Asliye 2. Hukuk Mahkmesi 2017/128 D. iş sayılı dosyadan, davalı firmaya keşif yapılacağına ilişkin hızlı posta yolu ile bildirimde bulunmak suretiyle tespit isteminde bulunulduğunu, bu dosyadan dava konusu iş ile ilgili olarak davalının yapması gereken hiçbir işin yapılmamış olduğuna dair keşif sonrası bilirkişi raporu aldırıldığını, raporun bir örneği de davalı tarafa tebliğe çıkarıldığını, yapılan tespit işleminin sonrasında, taraflar arasındaki alt yüklenici sözleşmesinin, davalı alt yüklenici firmanın tek taraflı feshi ile sona erdiği gözetilerek dava konusu iş bir başka firmaya tevdi edildiğini, davalının yapacağı işler için 430.000,00 TL + KDV = 507.400,00 TL toplam iş bedeli üzerinden ikinci bir anlaşma yapıldığını, taraflar arasında imzalanış 26.07.2017 tarihli alt yüklenici sözleşmesi başlıklı sözleşme, davalı alt yüklenici firma tarafından tek taraflı olarak fesih edildiğini, davalı ile imzalanan 390.000,00 TL + KDV = 460.200,00 TL tutarlı ilk sözleşmeye nazaran, sözleşme konusu aynı işin bir başka firmaya 430.000,00 TL + KDV = 507.000,00 TL'ye tevdii edilmesi sonucu iki sözleşme arasında 47.200,00-TL fark oluştuğunu, Kırıkkale Asliye 2. Hukuk Mahkemesi 2017/128 D. iş sayılı dosyadan 1.804,95-TL yargılama masrafı oluştuğunu, iki adet Noter ihtarnamesi karşılığı olarak 311,90 TL harcandığını, davanın tarafları arasında imzalanan sözleşme uyarınca maliye'ye ödenmiş olan 3.697,20-TL damga vergisinin davalıdan rücuen tahsilinin zorunlu hale geldiğini, haksız ve hukuka aykırı sözleşmeyi feshi sonucu müvekkili firmanın davalıdan toplam 53.014,05-TL tazmini gereken menfi zararı ortaya çıktığını, mahkememizce yapılacak yargılama sonrasında tamamı belgeye ve yasaya dayalı olarak talep edilen toplam 53.014,05-TL tazminat tutarının dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı firmadan alınmasına dair hüküm olunmasını dava ve talep etmiştir. Davalı vekili cevabında, davacı yanın dava dilekçesinde önemli bir kısım hususları belirtmediğini, davaya dayanak iddiaların taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, sözleşme davacı tarafından iddia edildiği üzere haksız olarak feshedilmediğini, davacı yanın dava konusu sözleşmenin 26.07.2017 tarihinde imzalanarak yürürlüğe girdiğini beyan etmiş olsa da; öncelikle sözleşmenin imza tarihi 31.07.2017 olduğunu, Müvekkili tarafından davacı firma yetkilisine gönderilen 31.07.2017 tarihli mailde “sözleşmeyi imzalamak üzere rafineriye iştirak edeceğini, kendi aracı olan ... Plakalı aracın kabulü için gerekli talimatların verilmesini” belirttiğini, taraflar arasında akdedilmiş olan sözleşmenin Yürürlüğe Girmesi başlıklı 19. Maddesinde “Sözleşme ... İnşaat’ın Genel Müdürlüğü onayını müteakiben yürürlüğe girecektir” denildiğini, sözleşme, davacı tarafın iddia ettiği gibi 26.07.2017 tarihinde yürürlüğe girmediğini, henüz yürürlükte olmayan bir sözleşme için 03.08.2017 tarihinde yer teslimi yapıldığını, sözleşmenin onaylanıp yürürlük kazanmadan yer teslimi yapılması veya işe başlanılmasının işin normal akışına aykırılık teşkil ettiğini, davacı yanın henüz yürürlükte olmayan sözleşme için yer teslimi yaparak müvekkilin SGK bildirimi yapmasını adeta zorunlu kıldığını, 12.08.2017 tarihli mail yazışması incelendiğinde müvekkili sözleşmenin Genel Müdürlük onayından dönmüş ise onaylı suretini talep ettiğini, gelen cevapta sözleşmenin halen imzadan dönmediğinin belirtildiğini, 18.08.2017 tarihinde davacı tarafından müvekkili şirkete mail gönderilerek sözleşmenin onaylandığının bildirildiğini, bu durumda sözleşmenin yürürlük tarihi 18.08.2017 olduğunu, sözleşmenin imzalanmasını müteakip haftalar boyunca müvekkilinin davacı şirketin sözleşmenin yürürlüğe girmesini beklediğini, belirsizlik nedeni ile mobilize olamadığını, uygun ekip ve ekipmanları temin edip, etmemekte tereddüt yaşadığını, bu belirsiz durumun kıt bulunan mesleki yeterlilik belgeli çalışanların teminini zorlaştırdığını, bulunan kişiler ise bu onay süresine kadar bekletilemediğini, sürenin devamında ise kurban bayramı tatilinin başlayacağı ve kısa süreli işler olması nedeni ile istenen koşulları sağlayan personel temini gerçekleşemediğini, sözleşmeye dair birçok hususun sürüncemede kaldığını, gelinen bu süreç sonunda ise sözleşmeden hasıl olması beklenen faydanın veya menfaatin her iki taraf içinde gerçekleşmediğinin ve de sözleşmenin devamının her iki tarafın da beklenen ve gerçekleşen menfaatinin birbirine uymayacağının, sözleşme konusu taahhüdün yerine getirilmesinin fiilen ve hukuken imkansız hale geldiğinin, müvekkilince sözleşmeyi feshetmenin iki tarafında menfaatine uygun olacağının düşünüldüğünün ve davacı şirket kaynaklı gecikme nedeni ile müvekkilin uğradığı maddi ve manevi kayıp da göz önüne alınarak ilgili TTK ve TBK hükümleri gereği sözleşmenin tek taraflı olarak feshedildiği hususunun Ankara ... Noterliği’nin 13.09.2017 Tarihli ... Yevmiye No.lu ihtarnamesi ile davacı şirkete bildirildiğini, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davalının "davacının sözleşmeyi süresi içerisinde onaylamadığı ve bu gecikmenin sözleşmenin ifasına etkisini" haklı fesih nedeni olarak ileri sürmesine karşın bu iddiasını destekleyecek hiçbir delili dosyaya sunmadığı ve bu nedenle bu hususun ispat edilememiş olduğu, sözleşmenin imza edildiği tarihte Ağustos ayının son bölümüne rastlayan bayram tatilinin davalı tarafça bilinmesi gerektiği ve tatil nedeniyle ekip oluşturmak konusunda zorluk yaşandığı iddiasının haklı bir gerekçe sayılamayacağı, sözleşmede "çalışacak işçilerde mesleki yeterlilik belgesi aranacağı" hususunun açıkça belirtildiği ve davalının sonradan bu sözleşme şartının talebe rağmen davacı tarafından değiştirilmemesi konusunu da fesih nedeni olarak göstermesinin yerinde olmadığı, buna göre davalı yanın fesih işlemindeki gerekçelerinin yerinde olmadığı ve feshin haksız olduğu, bu nedenle davacının aynı konuda ikinci bir sözleşme yapmak zorunda kalarak fazladan yapmış olduğu (47.200,00-TL iki sözleşme arasındaki bedel farkı, 1.804,95-TL tespit masrafı ve ilk sözleşme için ödemek zorunda kaldığı 3.697,20-TL damga vergisi olmak üzere) toplam 52.702,15-TL masrafı davalıdan talep etme hakkına sahip olduğu, ihtarname masrafı olarak talep edilen 311,90-TL'ye ilişkin belge sunulmadığından bu talebin reddi gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile; toplam 52.702,15-TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiştir. Davalı vekili istinafında, uyuşmazlığın esas noktasının "Sözleşmenin Yürürlük Tarihi" olduğunu, ancak bu noktanın mahkemece ciddiye alınmadığını, dosyada bulunan 31.07.2017 tarihli mail yazışmasından da anlaşılacağı üzere sözleşme tarihinin aslında 31.07.2017 olduğunu, müvekkil tarafından karşı yana gönderilen bu mail de; “sözleşmeyi imzalamak üzere rafineriye iştirak edeceğinin belirtilerek, bunun için araç giriş(kendi aracı olan ... Plakalı araç) kabulü için gerekli talimatların verilmesinin” talep edildiğini, giriş binasına kayıt defteri ile kamera kayıtlarının da bu noktayı doğrulamakta olduğunu, ancak bu hususun yerel mahkemece hiçbir biçimde araştırılmadığını, sözleşmenin 19. Maddesinde : “ Sözleşme ... İnşaat’ın Genel Müdürlüğü onayını müteakiben yürürlüğe girecektir” denildiğini, dosyada mübrez 12.08.2017 tarihli mail yazışmasında sözleşmenin Genel Müdürlük onayından dönmüş ise onaylı suretinin talep edildiğini ancak gelen cevapta “sözleşmenin halen imzadan dönmediğinin” belirtildiğini, ancak davacı tarafça 18.08.2017 tarihinde gönderilen mail ile sözleşmenin onaylandığının bildirildiğini, buna göre sözleşmenin Genel Müdürlük onayı akabinde yürürlüğe girdiği tarihin 18.08.2017 olduğunu, yerel mahkemece ispatlanamadığı iddia edilen bu durumun ispatının birebir dosyada bulunan ve davacı yanca gönderilen mail yazışmaları olduğunu, sözleşmenin 11. Maddesinde; “ …..banka teminat mektubu alt yüklenici tarafından sözleşmenin imzalanmasına müteakip 7 gün içerisinde ... İnşaat’a teslim edilecektir” düzenlemesi bulunduğunu, bu maddeye göre sözleşme 26.07.2017 tarihinde yürürlüğe girmiş ise teminat mektubunun 04.08.2017 tarihine kadar verilmiş olması gerektiğini, oysa ki davacı tarafından müvekkiline gönderilen 04.09.2017 tarihli mailde “sözleşme kesin teminatının şirket muhasebesine ulaştırılması gerektiğinin” belirtildiğini, bu durumun da sözleşmenin yürürlük tarihine ilişkin beyanlarını doğruladığını, bu noktanın da mahkemece incelenmediğini ve karar gerekçesinde adının dahi geçmediğini, ayrıca bu konuda, yerel mahkemeden davacı şirketin ilgili kuruma damga vergisi yatırmış olduğu tarihin araştırılmasını talep etmelerine rağmen bu taleplerinin de reddedildiğini, davacı tarafça henüz yürürlükte olmayan bir sözleşme için 03.08.2017 tarihinde yer teslimi yapıldığını fakat sözleşme onaylanıp yürürlük kazanmadan yer teslimi yapılmasının veya işe başlanılmasının işin normal akışına aykırılık teşkil ettiğini, davacının henüz yürürlükte olmayan sözleşme için yer teslimi yaparak müvekkilinin SGK bildirimi yapmasını adeta zorunlu kıldığını, karar gerekçesindeki: “…tatil nedeni ile ekip oluşturmak konusunda zorluk yaşandığı iddiasının haklı bir gerekçe sayılmayacağı, çalışacak işçilerde mesleki yeterlilik belgesi aranacağı hususunun açıkça belirtildiği…” ifadelerinin yerinde olmadığını, 25.05.2015 Tarihli 29366 ve 24.03.2016 Tarihli 29663 Tarihli Mesleki Yeterlilik Kurumu Mesleki Yeterlilik Belgesi Zorunluluğu Getirilen Mesleklere İlişkin Tebliğlere göre, sözleşme ile yapımı üstlenilen iş kalemlerinin yaklaşık % 40'ı meslek dallarında MYK belgeli personel çalıştırma zorunluluğu gerektirmesine, yaklaşık % 60'ı ise MYK belgeli personel çalıştırma zorunluluğu gerektirmemesine rağmen, davacı tarafından sözleşme kapsamında bulunan tüm meslek dallarını kapsayacak şekilde MYK belgeli personel çalıştırma zorunluluğu talep edildiğini, müvekkilinin Mesleki Yeterlilik Belgesi aranmaması, ancak yine de Hayat Boyu Öğrenme Belgeli olması kaydı ile bir istisna uygulanması yönündeki talebinin de kabul edilmediğini, müvekkilinin keyfi olarak değil, karşı tarafın yükümlülüğünü yerine getirmemesi, sözleşmeyi sürüncemede bırakması, süreci geciktirmesi nedeni ile zorunlu olarak talepte bulunduğunu, tüm bunlara göre, müvekkili tarafından yapılan feshin haksız değil haklı nedenle vuku bulduğunu, tamamen davacı şirketten kaynaklı gecikmenin müvekkili şirketin mağduriyetine sebebiyet verdiğini, bu nedenle davacı şirketin uğradığını iddia ettiği zarardan müvekkilinin mesul olmaması gerektiğini belirterek, kararın kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı taşerondur. Dava, taraflar arasında yapılan 26.07.2017 tarihli "bir takım tadilat işine" ilişkin sözleşmenin işe hiç başlanmadan davalı tarafından tek taraflı olarak (keyfi) feshedildiği, bu nedenle aynı işlerin başka bir taşerona daha yüksek bedelle yaptırılmak zorunda kalındığı iddiasıyla, aradaki fark olan 47.200,00 TL, iki adet Noter ihtarı masrafı 311,90 TL, delil tespiti masrafı 1.804,95 TL ve feshedilen sözleşme uyarınca Maliye'ye ödenmiş olan 3.697,20 TL olmak üzere toplam 53.014,05 TL menfi zararın davalıdan tahsili talebine ilişkindir. Davalı taraf, sözleşmenin imza tarihinin 31.07.2017 olduğunu ancak 19.maddesine göre davacı şirketin Genel Müdürlüğü'nün onayını takiben yürürlüğe gireceğini, bu onayın da ancak 18.08.2017 tarihinde verildiğini, bu nedenle davacı firmanın zorlaması neticesinde 03.08.2017'de yapılan yer tesliminin ve davalı tarafça yapılan SGK bildiriminin dikkate alınamayacağını, sözleşmenin onay sürecinin davacıdan kaynaklı olarak bu şekilde uzaması nedeniyle davalı şirketin işi yapabilecek nitelikte eleman temininde güçlük yaşadığını, mobilize olamadığını, bu nedenle her iki taraf için de sözleşmeden beklenen fayda artık sağlanamayacağından ve sözleşmenin ifası fiilen ve hukuken imkansız hale geldiğinden sözleşmenin haklı olarak 13/09/2017 tarihinde feshedildiğini belirterek, davanın reddini istemiştir. Davacı ile davalı arasında 26/07/2017 tarihli alt yüklenici sözleşmesi imzalanmış olup, sözleşme konusu iş için 390.000,00-TL+KDV bedel belirlenmiş, işin yer teslim tarihinden itibaren 60 gün içinde tamamlanacağı kararlaştırılmıştır. Sözleşmeye göre, davalı alt yüklenici tarafından uygulama projeleri tanzim edilecek olup, davalı yanın sözleşmenin imzalanmasından itibaren 5 iş günü içerisinde davacıya iş programını teslim etmesi gerekmektedir. Sözleşmenin 19.maddesinde "sözleşmenin davacı genel müdürlüğünün onayı müteakiben yürürlüğe gireceği" kararlaştırılmıştır. Dosyaya sunulan belgelere göre bu onay 18/08/2017 tarihli mail yazışmasıyla davalı tarafa bildirilmiştir. Dosya arasındaki belgelere göre, davaya konu sözleşme kapsamında davalıya yer teslimi 08/03/2017 tarihinde yapılmış ve yine aynı tarihte davalı tarafça SGK İşyeri Tescil Belgesi düzenlenmiştir. Bu aşamadan sonra davalı tarafça davacıya gönderilen 13/09/2017 tarihli ihtarname ile "sözleşmenin davacı genel müdürlüğünce onay sürecinin geciktirildiği, sözleşmenin ifa edilebilmesi için davacı yandan bulunulan taleplerin geri çevrildiği" gerekçesiyle taraflar arasındaki sözleşmenin feshedildiği bildirilmiştir. Dosya kapsamı değerlendirildiğinde, taraflar arasında imzalanan 26/07/2017 tarihli alt yüklenici sözleşmesi kapsamında davalıya yer tesliminin yapıldığı ve davalı tarafça bu işe ilişkin SGK İşyeri Tescil Belgesi'nin düzenlendiği 08/03/2017 tarihinden ve sözleşmenin 19. Maddesinde yürürlüğe girme için öngörülen davacı taraf genel müdürlüğünün onayının davalıya bildirildiği 18/08/2017 tarihinden sonra 13/09/2017 tarihinde davalı tarafça davacıya gönderilen ihtarname ile "sözleşmenin davacı genel müdürlüğünce onay sürecinin geciktirildiği, sözleşmenin ifa edilebilmesi için davacı yandan bulunulan taleplerin geri çevrildiği" gerekçesiyle bu sözleşmenin feshedildiği, ancak davalı tarafça "davacının sözleşmeyi süresi içerisinde onaylamadığı ve bu gecikmenin sözleşmenin ifasına etkisi" olduğu, bunun da haklı fesih nedeni oluşturduğu iddiasının ispat edilemediği, sözleşmenin imza edildiği tarihte Ağustos ayının son bölümüne rastlayan bayram tatilinin davalı tarafça bilinmesi gerektiği ve tatil nedeniyle ekip oluşturmak konusunda zorluk yaşandığı iddiasının haklı bir gerekçe sayılamayacağı, sözleşmede "çalışacak işçilerde mesleki yeterlilik belgesi aranacağı" hususunun açıkça belirtildiği ve davalının sonradan bu sözleşme şartının talebe rağmen davacı tarafından değiştirilmemesi konusunu da fesih nedeni olarak göstermesinin yerinde olmadığı, davacı tarafın sözleşmenin onay sürecini geciktirdiği kabul edilse dahi davalı tarafın yapmış olduğu fesih bildiriminin sözleşmenin genel müdürlükçe onaylandığının kendisine bildirilmesinden sonra olduğu, sözleşmenin onaylanmasına kadar sözleşmeden dönme iradesinin ortaya konulmamış olduğu, dosyada mevcut yer teslim tutanağı ve SGK İşyeri Tescil Belgesi göz önünde bulundurulduğunda davalı tarafın savunmalarının yerine olmadığı, istinaf dilekçesinde dile getirilen sözleşmenin gerçek imzalanma tarihinin 31/07/2017 olduğuna dair itirazın uyuşmazlığın esasına bir etkisinin bulunmadığı, sunulan istinaf dilekçesinde tazminat kalemlerine, bilirkişi tarafından yapılan hesaba ve hükmedilen miktara yönelik açık bir itiraz bulunmadığı, bu açıklamalar doğrultusunda mahkemece davalı yanın feshinin haksız olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK'nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 25/06/2019 tarih ve 2017/1290 Esas, 2019/752 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK'nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 29/06/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.