10. Hukuk Dairesi 2021/5504 E. , 2021/11841 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 18.08.1992-13.02.2009 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece 27/08/2014 tarih ve 2011/495-2014/641 Esas ve Karar sayılı hüküm ile “davanın kısmen kabulü ile davacının davalı işveren nezdinde 09.05.1992 ile 01.04.1995 tarihleri arasında 1072 gün çalıştığına ve ücrete ilişkin talebinin reddine,” şeklinde kurulan hükmün davalı Kurum ve davalı işveren tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (kapatılan) 21. Hukuk Dairesince 2015/4918 Esas, 2016/3923 Karar sayılı, 10/03/2016 tarihli ilam ile eksik inceleme ve araştırma neticesi verilen karar bozulmuştur.
Yargıtay (kapatılan) 21.Hukuk Dairesinin bozma ilamına karşı mahkemece hükümde belirtildiği gerekçelerle davanın kısmen kabulü ile davacının davalı işveren bünyesinde Kuruma bildirilen sigortalılık süreleri haricinde 18/08/1992- 13/02/2009 tarihleri arasında olmak üzere 5.147 gün daha sigortalı olarak çalıştığının tespitine, ücrete ilişkin fazla talebin reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanakları 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddeleri olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır.Yargılama sırasında resmi belge veya yazılı delil esas ise de; somut bilgilere dayanması ve inandırıcı olmaları koşuluyla tanık beyanları ile de ispatı mümkündür.
Diğer yandan, davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddelerinde, yönetmelikle belirlenen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları, Kurumca saptanamayan sigortalıların, çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilâm ile kanıtlayabildikleri takdirde, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayılarının göz önünde bulundurulacağı açıklanmış olup anlaşılacağı üzere çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden bu maddeyle getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır.
Buna göre; ilgili kişi hakkında işe giriş bildirgesi düzenlenmediği, düzenlenmesine karşın yasal hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilmediği, sigortalılık bildirimini içeren dönemsel sigorta primleri bordrosunun/aylık prim ve hizmet belgesinin hazırlanmadığı veya anılan süre içerisinde Kuruma teslim edilmediği, sigorta priminin Kuruma yatırılmadığı, çalışmanın varlığı yönünde Kurum görevlilerince herhangi bir saptamanın söz konusu olmadığı durumlarda, hizmetin varlığını ileri süren kişilerin hak düşürücü süre içerisinde yargı yoluna başvurması zorunludur.
Bununla birlikte önemle vurgulanmalıdır ki değinilen kuralın tek istisnası, kamu kurum ve kuruluşlarında gerçekleşen hizmete ilişkin olarak, Kuruma aktarılmasa dahi işveren tarafından ödenen ücret/maaş üzerinden sigorta primi kesintisi yapılması olgusudur. Bir başka anlatımla, sözü edilen niteliğe sahip işyerinde çalışanların kayıtlara geçirilmesi ve ücret ödemelerinin de belgelere dayandırılması asıl olduğundan, yukarıda açıklanan durumların hiçbiri gerçekleşmemiş olsa da Kuruma aktarılmamasına karşın işverence ilgiliye ödenen ücret/maaş üzerinden sigorta primi kesintisi yapıldığı takdirde hak düşürücü süreye ilişkin hüküm uygulanamaz. Belirtilmelidir ki, uygulama yapılırken, hizmetin ara vermeksizin kesintisiz gerçekleştiği durumlarda, çalışmanın sona erdiği (işten çıkış yapıldığı) yılın sonuna karşılık gelen 31 Aralık gününden başlayarak 5 yıllık sürenin hesaplanması gerekmektedir.
Eldeki dava dosyasında; Mahkemece verilen ilk kararın davacı tarafından temyiz edilmemiş olması nedeniyle uyuşmazlık konusu dönem 18.08.1992 ile 01.04.1995 tarihleri arası olan dönem olup hizmet cetvelinde davacı adına 01.05.1995-30.03.1996 tarihleri arasında İçme Suyu İnşaatı- Istıranca Dereleri ünvanlı, 25658.39.01 sicil no lu işyerince, 15.05.1996-31.01.1997 tarihleri arasında davalı müteveffa ... ünvanlı, 1001619.24.09 sicil no lu işyerince hizmet bildiriminde bulunulduğu, davalı müteveffanın “Bina Projelerine Yönelik Mühendislik ve Danışmanlık” faaliyetlerinden dolayı 04.06.1992-26.03.1997 tarihleri arasında vergi kaydının bulunduğu, 1992-1996 yılları arasında Istıranca boru döşeme işi ihalesinin müteveffa davalı tarafından alındığına dair kayıt ve belgeler ile davacının da çalışmalarını gösteren fotoğrafların sunulduğu anlaşılmakla, İçme Suyu İnşaatı- Istıranca Dereleri ünvanlı 25658.39.01 sicil no lu işyerine ait işyeri tescil dosyası getirtilmeden, Kurumda davalı müteveffa ...’ın bu işyerinde işveren ya da taşeron olarak kaydının bulunup bulunmadığı araştırılmaksızın sonucuna göre de bu işyerinde geçen çalışma süreleri öncesi için talep edilen hizmet süreleri bakımından hak düşürücü süre yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın varılan sonuç hatalı olmuştur. Bununla birlikte ihtilaf konusu dönemde (18.08.1992 ile 01.04.1995 tarihleri arasında) davacının müteveffa davalıya ait işyerinde geçen hizmetine ilişkin olarak çalışmanın niteliği (tam zamanlı- kısmi zamanlı ), gerçek ve eylemli olup olmadığına yönelik duruşmalarda dinlenen yetersiz tanık beyanları esas alınarak kurulan hüküm usul ve yasaya aykırıdır.
Mahkemece yapılacak iş, İçme Suyu İnşaatı- Istıranca Dereleri ünvanlı 25658.39.01 sicil no lu işyerine ait işyeri tescil dosyası ve 01.05.1995-30.03.1996 tarihleri arası dönem bordroları getirtilmeli, Kurumdan müteveffa davalının bu işyerinde işveren ya da taşeron olarak kaydının bulunup bulunmadığı sorulmalı, sonucuna göre bu işyeri öncesi talep edilen hizmet süreleri yönünden hak düşürücü süre yönünden bir değerlendirmede bulunmalı, müteveffa davalının işveren ya da taşeron olarak kaydının bulunması halinde ihtilaf konusu dönem (18.08.1992 ile 01.04.1995 tarihleri arasında) yönünden davacının müteveffa davalının işi bizzat yürürttüğü veya ihale ile iş aldığı işyeri/işyerleri tespit edilerek bu işyeri veya işyerlerine ait işyeri tescil dosyası ile ihtilaf konusu dönem bordroları getirtilmeli, dönem bordrolarında adı geçen sigortalı çalışanlardan davacının çalışmaları hakkında bilgi ve görgü sahibi olanlar belirlenerek bunların çalışmanın gerçek bir çalışma olup olmadığı, çalışmanın sürekli ve kesintisiz çalışma olup olmadığı yönünde beyanlarına başvurulmalı, bordrolu tanıkların beyanları ile yetinilmediği yada tanıklara herhangi bir nedenle ulaşılamaması halinde komşu işyerleri sahipleri ile çalışanları Sosyal Güvenlik Kurumu, Emniyet, Belediye, Vergi Dairesi aracılığıyla tespit edilerek duruşmalarda tanık olarak beyanlarına başvurulmalı ve davacının çalışmalarının kesintisiz ve sürekli bir çalışma olduğunun anlaşılması halinde müteveffa davalıya ait işyerinde geçen çalışmaları, İçme Suyu İnşaatı-Istıranca Dereleri ünvanlı 25658.39.01 sicil no lu işyerinde geçen çalışmaları ile birlikte blok bir çalışma olarak kabul edilerek davacının isteminin hak düşürücü süreye uğramadığı gözetilmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek, eksik araştırma ve inceleme ile hatalı değerlendirme neticesi yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar vekillerinin temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılar ... Mirasçılarından alınmasına, 07/10/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.