Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2018/2021 Esas 2020/63 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
19. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/2021
Karar No: 2020/63
Karar Tarihi: 27.01.2020

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2018/2021 Esas 2020/63 Karar Sayılı İlamı

Özet:

Davacı, davalının zorla imzalattığı icra takibi senedinin geçersizliğini öne sürerek davanın esasının incelenerek takip nedeniyle borçlu olmadığının tespit edilmesi ve alınan bedelin iadesi için dava açmıştır. Mahkeme, davacının senedi ispat edemediği ve davalının cezai sorumluluğu olmadığı gerekçeleriyle davayı reddetmiş ve davacı tarafından ödenen % 20 tazminatın da davalıya verilmesine karar vermiştir. Ancak Yargıtay, tazminat oranının % 40 olması gerektiğini belirterek kararı bozmuştur. Yerel mahkeme, bozma kararı gereği sadece tazminat yönünden hüküm kurduğundan ve davanın esasına ilişkin bölümü kesinleştiği için yeniden hüküm kurmadığını tespit edilmiştir. Bu nedenle kararın tekrar bozulması gerektiği belirtilmiştir.
İİK'nun 72/4. maddesi, icra inkâr tazminatının oranını belirlemektedir. 6352 sayılı Kanun'un 15. maddesi ile % 20'ye düşürülmüştür. Ancak bu değişiklik 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe girdiği için davaya konu icra takibindeki oranın % 40 olması gerekmektedir. Bu nedenle ilk kararda hüküm verilirken yanılgılı değerlendirildiği belirtilmiştir.
19. Hukuk Dairesi         2018/2021 E.  ,  2020/63 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasındaki menfî tesbit davasının yapılan yargılaması sonucunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın esası yönünden verilen kararın kesinleşmiş olmakla bu hususta yeniden karar verilemesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
    - KARAR -
    Davacı vekili, davalının davacı aleyhine başlattığı icra takibine konu senedin davalı tarafından zorla imzalattırıldığını belirterek, davacının takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, icra dosyasına ödenen bedelin istirdatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, davanın reddi ile % 40 tazminata hükmedilmesini istemiştir.
    Mahkemece, davacının icra takibine konu kayıtsız şartsız borç ikrarını içeren senede karşı borçlu olmadığını aynı kuvvet ve mahiyetteki bir belge ile ispat edemediği, senet yağması suçu nedeniyle davalı hakkında açılan ceza davasında beraat kararı verildiği gerekçesiyle davanın reddine, % 20 tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiş, hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 2015/5309 esas ve 2016/1083 karar sayılı ve 28.01.2016 tarihli kararı ile "İİK"nun 72/4. maddesindeki "% 40"dan" ibaresi 02.07.2012 tarihinde ve 6352 sayılı Kanun"un 15. maddesiyle "% 20"den" şeklinde değiştirilmiştir. İİK"nun 72/4. maddesinde değişiklik yapan 6352 sayılı Kanun"un 15. maddesi 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Somut olayda davaya konu icra takibi 13.06.2006 tarihinde başlamıştır. Bu durumda mahkemece davacı aleyhine % 40 oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu % 20 oranında icra inkâr tazminatına hükmedilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir" gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada davacı vekilinin 30.11.2017 tarihli celsede, 08.09.2017 tarihinde Anayasaya Mahkemesine müracaat ettiğini beyan ettiği, ancak 1982 Anayasası’nın 152. maddesindeki 5 aylık sürenin geçtiği dikkate alındığında mevcut düzenleme ile yargılamaya devam edildiği, bozma ilamının sadece inkâr tazminatına yönelik olduğundan ve davanın esası yönünden verilen kararın kesinleşmiş olmakla bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerektiği gerekçesiyle davanın esası yönünden verilen karar kesinleşmiş olmakla bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
    1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddine,
    2-Ancak yerel mahkemece verilen ilk karar Dairemizce herhangi bir bölümü onanmaksızın bozulduğundan tamamen ortadan kalkmıştır. Mahkemece yeniden hüküm kurulurken davanın esası hakkında da hüküm kurulması gerekirken davanın esasına ilişkin bölümünün kesinleştiğinden bahisle sadece tazminat yönünden hüküm kurulması doğru olmamıştır. İİK.’nun 40. maddesine göre ilk hüküm bozulmakla icranın iadesi gerekeceğinden mahkemece bozma üzerine yeniden verilen kararda işin esası hakkında karar verilmemesi durumunda ilamın icrası mümkün olmayacaktır. Bu yanlışlık re’sen bozma sebebidir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 27.01.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.