Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2011/8-295
Karar No: 2011/252

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/8-295 Esas 2011/252 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2011/8-295 E.  ,  2011/252 K.

    "İçtihat Metni"

    İtirazname : 2009/140524
    Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : GÖLHİSAR Asliye Ceza
    Günü : 11.03.2009
    Sayısı : 3-23

    Hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından sanık A. A.A."in yapılan yargılaması sonucunda, eyleminin hakkı olmayan yere tecavüz suçunu oluşturduğu kabul edilerek 765 sayılı TCY"nın 513/1, 522, 647 sayılı Yasanın 4 ve 6. maddeleri uyarınca 445.538.000 TL ağır para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmolunan cezanın ertelenmesine ilişkin, Gölhisar Sulh Ceza Mahkemesince verilen 28.04.2005 gün ve 249-74 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca yasa değişiklikleri nedeniyle dosyanın iade edilmesi sonucunda, Gölhisar Sulh Ceza Mahkemesince 30.03.2006 gün ve 108-102 sayılı görevsizlik kararı ile dosyanın gönderildiği Gölhisar Asliye Ceza Mahkemesince 18.10.2006 gün ve 81-119 sayı ile;
    Sanığın 765 sayılı TCY"nın 513/1, 522/1, 647 sayılı Yasanın 4 ve 6. maddeleri uyarınca 366 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmolunan cezanın ertelenmesine karar verilmiştir.
    Hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 16.10.2008 gün ve 12195-11135 sayı ile;
    “Hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesiyle değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231. maddesindeki koşulların varlığı halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünde mahkemesince değerlendirme yapılması” gerektiği belirtilerek bozulmasına karar verilmiştir.
    Gölhisar Asliye Ceza Mahkemesince bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda 11.03.2009 gün ve 3-23 sayı ile, sanığın 765 sayılı TCY"nın 513/1, 522/1, 647 sayılı Yasanın 4 ve 6. maddeleri uyarınca 366 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hükmolunan cezanın ertelenmesine ve sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
    Bu hükmün de sanık ve üst Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 13.06.2011 gün ve 5435-4787 sayı ile;
    “1- Cumhuriyet Savcısının 01.04.2009 tarihli temyiz dilekçesinde hakim havalesi bulunmadığının anlaşılması karşısında; temyiz dilekçesi hukuki koşulları yerine getirilmiş bir temyiz başvurusu niteliğinde bulunmadığından temyiz talebinin CMUK"nın 317. maddesi uyarınca istem gibi oybirliğiyle reddine,
    2- Sanık hakkında kurulan hükme yönelik sanığın temyiz incelemesine gelince;
    Hükümden sonra yürürlüğe giren 5841 sayılı Kanunun 1. maddesiyle değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 154/1. madde ve fıkrası kapsamında sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 29.07.2011 gün ve 2009/140524 sayı ile;
    “11.03.2009 tarihli yerel mahkeme hükmüne karşı üst Cumhuriyet savcısının temyiz istemini içeren 01.04.2009 tarihli dilekçesinin, Yargıtay C.Başsavcılığına Dosya Gönderme Formu üzerine 08.04.2009 tarihinde yazı işleri müdürünün imzası ile kaydedildiği, buna göre temyizin süresinde olmasına karşın, Özel Dairece; üzerinde hakim havalesi bulunmadığı gerekçesiyle 1412 sayılı CMUK.nun 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.
    "Savcıların temyiz dilekçeleri için 1412 sayılı CMUK"nın 293. maddesinin uygulanamayacağı, bu nedenle Cumhuriyet savcılarının temyiz dilekçelerinde hakim havalesinin bulunması gerektiği" şeklindeki 22.01.1962 gün ve 2-1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı; 01 Haziran 2005 tarihinde yeni yasaların yürürlüğe girmesine kadar başta Ceza Genel Kurulu olmak üzere tüm Özel Dairelerce istikrarlı olarak uygulanmıştır.
    01 Haziran 2005 tarihinde yeni yasalarla birlikte 5271 sayılı CMK"nın yürürlüğe girmesinden sonra konu Ceza Genel Kurulunun gündemine gelmiş 11.03.2008 gün ve 45-48 ile 05.02.2008 gün ve 266-13 sayılı kararlar ile de; 5271 sayılı CMK"nın 264/1. maddesinde yapılan yeni düzenleme karşısında, 22.01.1962 gün ve 2-1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının geçerliliğini yitirdiği ve "kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunun veya merciin belirlenmesinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmaz" hükmünden C. savcılarının yararlanmaları gerektiği kabul edilmiştir.
    Bu nedenle süresi içinde olduğu yazı işleri müdürünün havalesinden anlaşılan üst Cumhuriyet savcısının temyiz isteminin Özel Dairece dilekçede hakim havalesi bulunmadığı gerekçesiyle 1412 sayılı CMUK"nın 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılması isteminde bulunmuştur.
    Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile Özel Daire arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; üst Cumhuriyet savcısının temyiz isteminin, dilekçesinde hakim havalesi bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesinde isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya içeriğine göre;
    Sanığın mahkûmiyetine ilişkin 11.03.2009 tarihli hükmün sanık ve üst Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edildiği,
    Üst Cumhuriyet savcısının 01.04.2009 tarihli temyiz dilekçesinde hakim havalesi bulunmadığı gibi, yazı işleri müdürü havalesinin de olmadığı,
    Dosyanın hakim tarafından imzalanan 28.04.2009 tarihli “Dosya Gönderme Formu” ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, anılan formda üst Cumhuriyet savcısının temyiz tarihinin 08.04.2009 olarak yazıldığı,
    Özel Dairece, üst Cumhuriyet savcısının temyiz isteminin dilekçe üzerinde hakim havalesi bulunmadığı gerekçesiyle 1412 sayılı CYUY"nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 317. maddesi uyarınca reddine karar verildiği, sanığın temyiz itirazlarının incelenmesi sonucunda ise hükmün bozulduğu,
    Anlaşılmaktadır.
    1412 sayılı CYUY’nın “Kanun Yolunun Tayininde Hata” başlıklı 293. maddesinde;
    “Kabule şayan bir müracatta kanun yolunun veya merciinin tayininde yapılan bir hata müracaat edenin hukukunu ihlal etmez” hükmü yer almaktaydı.
    01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CYY’nın “Kanun yolunun belirlenmesinde yanılma” başlıklı 264. maddesi ise;
    “(1) Kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunun veya merciin belirlenmesinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmaz.
    (2) Bu hâlde başvurunun yapıldığı merci, başvuruyu derhâl görevli ve yetkili olan mercie gönderir” şeklindedir.
    1412 sayılı CYUY’nın yürürlükte olduğu dönemde, Cumhuriyet savcılarının yasa yolu yanılgısına düşmeleri halinde anılan Yasanın 293. maddesi uyarınca bu yanılgıdan yararlanamayacakları kabul edilmiştir. Anılan Yasanın yürürlüğü evresinde, bu husus Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22.01.1962 gün ve 2-1 sayılı kararına da konu edilmiş ve bu kararla diğer süjelerden farklı olarak, “Savcıların temyiz dilekçeleri için 1412 sayılı CYUY"nın 293. maddesinin uygulanamayacağı, bu nedenle Cumhuriyet savcılarının temyiz dilekçelerinde hakim havalesinin bulunması gerektiği” ilkesi benimsenmiş, 01 Haziran 2005 tarihinde yeni yasaların yürürlüğe girmesine kadar başta Ceza Genel Kurulu olmak üzere tüm Özel Dairelerce istikrarlı olarak uygulanmıştır.
    Öğreti ve uygulamada kabul gördüğü üzere, İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararları yürürlükte kaldıkları sürece hüküm fıkraları itibarıyla bağlayıcı niteliktedir. Bu kararların, dayandığı yasalar geçerliliğini koruduğunda ancak yeni bir İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararı ile kaldırılması veya değiştirilmesi gereklidir.
    Ancak, İçtihadı Birleştirme Kararının dayanağını oluşturan yasa değiştiğinde ve yeni yasa farklı bir hüküm getirdiğinde anılan İçtihadı Birleştirme Kararının geçerliliği sona ermektedir. Bu geçerliliğin sona ermesi için sonradan yürürlüğe giren yasanın İçtihadı Birleştirme Kararını kaldırdığını açıkça ifade etmesi dahi gerekmemektedir.
    Konuya ilişkin, 5271 sayılı CYY’nın 264. maddesinin gerekçe bölümünde; “Madde uyarınca, Cumhuriyet savcısının, şüpheli veya sanığın, avukatın, davaya katılanın, yasal temsilcinin veya eşin kabulü gerekli bir kanun yolu istemi salt merciin veya kanun yolunun belirlenmesinde yanılgı nedeniyle, başvuranın hukukunu ihlâl etmeyecek, dilekçe veya tutanağın verildiği merci bunu, zaman yitirmeden, yetkili ve görevli mercie gönderecektir.
    Cumhuriyet savcılarının yoğun ve ağır bir iş yükü altında bulunmaları nedeniyle yanılgıya düşmeleri olasıdır. Öte yandan, Cumhuriyet savcılarının kanun yolu başvurularının toplum yararına, toplumun hukukunu bozan bir durumun düzeltilmesini sağlama amacına yönelik olduğu ve sanık lehine de başvurabilecekleri düşüncesiyle, bu konuda sınırlama koyan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 22.01.1962 gün ve 2/1 sayılı kararını aşmak üzere, madde açık hüküm getirmiştir” açıklamasına yer verilmesi karşısında, anılan 22.01.1962 gün ve 2-1 sayılı İ.B.K’nın geçerliliğinin sona erdiği tartışılmaz düzeyde açıklığa kavuşmuş olmaktadır.
    Nitekim Ceza Genel Kurulunun 05.02.2008 gün ve 266-13, 11.03.2008 gün ve 45-48, 05.07.2011 gün 147-158 sayılı kararları ile de; 5271 sayılı CYY"nın 264/1. maddesinde yapılan yeni düzenleme karşısında, 22.01.1962 gün ve 2-1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının geçerliliğini yitirdiği ve “kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunun veya merciin belirlenmesinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmaz” hükmünden Cumhuriyet savcılarının da yararlanmaları gerektiği kabul edilmiştir.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    11.03.2009 tarihli yerel mahkeme hükmüne karşı yasal süresi içinde yapılıp yapılmadığı tespit edilemeyen üst Cumhuriyet savcısının temyiz isteminin Özel Dairece dilekçede hakim havalesi bulunmadığı gerekçesiyle 1412 sayılı CYUY"nın 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
    Cumhuriyet savcısının temyiz dilekçesi üzerine 01.04.2009 tarihi yazılmış ve dosya gönderme formunda da temyiz tarihi 08.04.2009 olarak belirtilmiş ise de, temyiz dilekçesinde mercie verildiğine ilişkin bir havale kaydı olmaması ve dosya gönderme formunun da bir aylık temyiz süresi dolduktan sonra 28.04.2009 tarihinde düzenlenmesine göre, temyiz isteminin süresinde yapılıp yapılmadığının belirlenebilmesi için yerel mahkeme kayıtlarından araştırma yapılıp sonucuna göre temyiz istemi hakkında karar verilmesi gerekmektedir.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin Cumhuriyet Savcısının temyiz isteminin reddine ve sanığın temyiz istemi üzerine yapılan inceleme sonucu verdiği bozma kararının kaldırılmasına, Cumhuriyet Savcısının temyiz isteminin süresinde olup olmadığı mahkeme defter ve kayıtları getirtilip incelendikten sonra sonucuna göre temyiz incelemesi yapılması için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 13.06.2011 gün ve 5435-4787 sayılı red ve bozma kararlarının KALDIRILMASINA,
    3- Dosyanın, Cumhuriyet savcısının temyiz isteminin süresinde olup olmadığı belirlendikten sonra sonucuna göre temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.12.2011 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

     

     

     

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi