11. Hukuk Dairesi 2018/4120 E. , 2020/1352 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 25/05/2017 tarih ve 2014/403 E- 2017/252 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi"nce verilen 24/05/2018 tarih ve 2017/1668 E- 2018/602 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 11/02/2020 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin "Uşşak Anadolu Oyun Havası" isimli eserin bestecisi olduğunu, bu hususun MESAM kayıtlarında da sabit bulunduğunu, davalı Kurumun 1979 yılından beri bahse konu eseri TRT-Türkiye"nin Sesi Radyosu spotlarında jenerik, jingle ve benzeri şekillerde kullandığını, müvekkilinin davalı Kurumdan, kullanımına ilişkin bir ücret belirlenmesini talep ettiğini ancak geçen zaman içerisinde davalı Kurumun müvekkiline ödeme yapmaktan imtina ederek haksız kullanımını sürdürdüğünü, davalının, dava konusu eseri müvekkilinden herhangi bir izin almaksızın ve ödeme yapmaksızın kullandığının sabit olduğunu, bu nedenle davalının 1979 yılından bugüne kadar geçen süreye ilişkin olarak eserin izinsiz kullanım bedeli ile bu bedelin FSEK"in 68. maddesi uyarınca üç katı tutarında bedeli yasal faizi ile birlikte ödemesi gerektiğini ileri sürerek, 1979 tarihinden dava tarihine kadar geçen süre içerisinde eserin izinsiz kullanımı neticesinde doğan bedelin HMK 107. maddesi uyarınca belirlenmesine ve belirlenecek olan bedel ile bu bedelin 3 katı tutarındaki tazminatın 1979 yılından itibaren hesaplanacak yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının yıllarca müvekkili Kurumda çalıştığını, bahse konu eseri de TRT kayıtlarında oluşturduğunu, ayrıca eserin sanatçı vasıtasıyla repertuara alındığını, müvekkilinin repertuara alınan eserleri yayınlamak amacıyla arşivlediğini ve davacının bu hususu bildiğini, müvekkilinin halk müziği, sanat müziği ve diğer tüm çalışmaları Türk Kültür ve Değerlerinin kaybolmaması adına arşivlerine aldığını, yayın ve programlarında kullanarak gelecek nesillere aktardığını, kamu yayıncısı olmanın verdiği görevi en iyi şekilde yapmak için hem eser sahiplerine hem de diğer hak sahiplerine gereken değeri vermek amacıyla tüm bilgilendirmeleri yaptığını ve kimseyi mağdur etmediğini, davacının uzun yıllar TRT sanatçısı olması karşısında bu kadar uzun bir süre sessiz kalarak muvafakat verdikten sonra ve hakkın ihlali iddiasıyla huzurdaki davayı açmasının MK"nın 2. m. anlamında hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, maddi tazminat koşullarının gerçekleşmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davaya konu “Anadolu Oyun Havası” adlı bestenin 5846 sayılı Kanun kapsamında musiki eseri niteliğinde bulunduğu, eser sahibinin, besteleyen sıfatı ile davacı olduğu, davalı Kurum tarafından davaya konu eserin, TRT Türkiye’nin Sesi Radyosunda 1979 yılından dava tarihine veya dava tarihinden kısa bir süre öncesine kadar radyo yayınında kullanıldığı, davalı tarafın davaya konu eseri kullanım biçiminin, teknik olarak jingle veya jenerik müziği niteliğinde olmayıp müzik eserinin radyo yayınlarında kullanılması veya müzik eserinin radyo yayını suretiyle umuma iletimi niteliğinde olduğu, bahse konu eserin niteliğinde davalı Kurumca FSEK"in 6. m. anlamında herhangi bir dönüştürme ya da işleme yapılmaksızın FSEK"in 25. m. anlamında işaret, ses ve görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim fiilinin gerçekleştirildiği, bu fiilin, teknik olarak FSEK"in 22. ve 23. m. anlamında çoğaltma ve yayma mahiyetinde olmadığı, davaya konu eserin davalı Kurumca kullanılmaya başlandığı 1979 yılında davacı tarafın davalı Kurumda şef kadrosunda çalışan bir memur olduğu, diğer yandan, davaya konu eserin TRT tarafından kullanımına ilişkin olarak taraflar arasında herhangi bir yazılı sözleşme tesis edilmediği, bununla birlikte, davacı tarafın davaya konu eseri 1979 yılında TRT Repertuarına kayıt ettirdiği, genel olarak eserlerin TRT repertuarına radyo ve televizyon yayınlarında kullanılması ve arşivlenmesi amacıyla kayıt altına alındığının veya kayıt ettirildiğinin bu alanda çalışan/uzmanlığı olan herkesçe bilindiği ve davanın taraflarınca da bu hususun bilindiğinin kabulünün gerektiği, davaya konu eserin davacı tarafça TRT repertuarına kayıt ettirildiğine ilişkin olarak herhangi bir ihtilafın taraflar arasında bulunmadığı, FSEK 52. m. anlamında taraflar arasında tesis edilmiş yazılı bir sözleşme bulunmamakla birlikte davacı tarafın davaya konu eseri davalı Kurumun repertuarına bizzat kayıt ettirmiş olması ve işbu davanın açıldığı tarihe kadar aradan geçen yaklaşık 34 yıllık süre zarfında davaya konu uyuşmazlığı davacı tarafa somut olarak herhangi bir şekilde yöneltmemiş bulunması karşısında, davacı ile davalı Kurum arasında davaya konu eser üzerindeki mali hakların tasarrufuna ilişkin olarak fiili sözleşme ilişkisinin tesis edildiğinin, bu kapsamda davacı tarafın davalı Kurumca davaya konu eserin radyo-televizyon yayınları vasıtasıyla umuma iletimine sözlü ve fiili olarak izin vermiş olduğunun ya da rıza gösterdiğinin kabulü gerektiği, davalı Kurumun davaya konu eser üzerindeki tasarrufunun davacı tarafın haklarını ihlal eder nitelikte olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İstinaf Mahkkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, dava konusu eserin bir yayın kuruluşu olan davalıya bizzat davacı tarafından gönderildiği ve davalı TRT bünyesinde oluşturulan bir kurul tarafından değerlendirilen bu eserin davalı yayınlarında kullanılabileceğinin de cevaben davacıya bildirildiği, bu durumda söz konusu icra ve temsiller için muvafakat edilmiş sayılacağı, işbu dava ile davacı söz konusu rızasını geri aldığından, artık 5846 sayılı FSEK"in 52. m. uygun bir şekilde mali hakların devrine dair sözleşme olmadan dava konusu eserin icra edilmesi ve davalıya ait radyo ve TV kanallarında doğrudan veya dolaylı olarak temsili suretiyle umuma iletilmesi halinde davacının FSEK"in 68. ve 70. m. dayalı talepte bulunabileceği gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 2.540,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 18,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 13/02/2020 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.