11. Hukuk Dairesi 2018/5486 E. , 2019/6217 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy (Kapatılan) 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 12/12/2016 tarih ve 2015/65 E. - 2016/188 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi"nce verilen 26/09/2018 tarih ve 2017/342 E. - 2018/1964 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı adına tescilli 2013/08220 no"lu "Bir İçecek Kutusu Ambalajı" başlıklı faydalı modelin yenilik vasfına haiz olmadığını, dava dışı ... adına kayıtlı 2011/05489 nolu "Üstten Kapaklı Jelatin" adlı incelemesiz patent ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, kaldı ki o buluşun dahi yeni olmadığını ve ..."ın o buluşuyla ilgili Avusturya Patent Ofisi tarafından yapılan incelemede X, Y ve A kategorisi değerlendirilmesi yapıldığını, aynı buluşla ilgili olarak WIPO nezdinde yapılan PCT başvurusunun da X, A kategorisinde görüldüğünü, davalıya ait buluşun da yeniliğini kaldıran çok sayıda döküman gösterildiğini, buluşun uzun yıllardır birçok ülkede kullanıldığını, kamuya sunulduğunu ileri sürerek faydalı modelin hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, buluşun uzun süren AR-GE çalışmaları sonucunda ilk kez davalı tarafından yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, dava konusu faydalı modelin yenilik unsuru taşımadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile 2013/08220 tescil numaralı faydalı modelin hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvusurunda bulunmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi"nce, mahkemece alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığı, bu nedenle yeni bir heyetten rapor alındığı, yeni alınan bilirkişi raporu ile dava konusu faydalı modelin yenilik unsurunun bulunmadığının anlaşıldığı, bu itibarla mahkeme kararının isabetli olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, faydalı model belgesinin hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş olup bu karara karşı yapılan istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesi ilk derece mahkemesi tarafından alınan ve hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunu yeterli görmeyerek duruşma açmış ve yeni bir heyetten bilirkişi raporu alarak bu raporu dayanak gösterip davalı vekilinin istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesiyle, bölge adliye mahkemesince, incelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde ve ancak bu halde başvurunun esastan reddine karar verileceği hüküm altına alınmıştır. Hal böyle olmakla, aynı yasanın 353/1-b-2 ve 3. maddelerinde öngörüldüğü üzere, ilk derece mahkemesi kararında kanunun uygulanmasında veya gerekçesinde hata bulunması halleri ile ilk derece yargılamasına ilişkin tahkikat eksiklikleri duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmekte olup yine aynı yasanın 356. maddesinde ise 353. maddede belirtilen hususlar dışında duruşma açılmasının gerekli olduğu belirtilmiştir.
Bu hükümlerin birlikte yorumlanmasından, konumuzla ilgili olarak belirtmek gerekirse, ilk derece yargılaması aşamasına ilişkin tahkikat eksikliğinin saptanması, somut davada olduğu gibi ilk derece yargılaması sırasında alınan bilirkişi raporunun hükme elverişli bulunmadığının anlaşılması ve yeni bir rapor alınmasının gerekli bulunması halinde, bölge adliye mahkemesince ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak yeniden esas hakkında bir karar verilmesi gerektiği anlaşılmalıdır. Duruşma açılmaksızın giderilebilecek yargılama eksikliklerinin varlığı halinde, bölge adliye mahkemesince yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiğine ilişkin bir kanun düzenlemesinin, bu eksikliğin duruşma açılmadan giderilemeyecek nitelikte olması veya duruşma açılarak giderilmesi halinde başka bir cihet öngördüğünü söylemek olanaklı değildir. 6100 sayılı HMK’da düzenlenen istinaf sisteminde ve buna ilişkin sevkedilen hükümlerde, incelenen ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygunluğunun, eksik yapılan tahkikat işlemlerinin ikmali suretiyle anlaşılması gibi bir hal, süreç ve sonuç öngörülmemiştir. Aksinin düşünülmesi, temyize konu kararda olduğu gibi, bölge adliye mahkemesince verilen kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki oluşmasına sebebiyet verecektir.
Bu durumda, yukarıda belirtilen yasa hükümleri ve açıklamalar çerçevesinde, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmesi gerekmekte olup istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bölge adliye mahkemesi kararının re’sen bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin işin esasına ilişkin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının re’sen BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 07/10/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.