10. Hukuk Dairesi 2014/10287 E. , 2014/15553 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Çaycuma 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 17.02.2014
No : 2013/51-2014/197
Dava, yersiz ödendiği ileri sürülen ölüm aylıklarının yasal faiziyle birlikte tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hakkında verilen boşanma kararı 12.03.1993 tarihinde kesinleşen davalıya, 1990 yılında yaşamını yitiren sigortalı babası üzerinden 506 sayılı Kanun hükümlerine göre hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla iki ayrı tahsis dosyasından bağlanan ölüm aylıklarının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle, davacı Kurumca 2012 yılının Ekim ayında gerçekleştirilen işlemle, 2008/10. ay itibarıyla kesilerek, 20.10.2008-19.06.2012 ve 24.10.2008-23.06.2012 döneminlerinde yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklar yönünden borç tahakkuk ettirildiği, ayrı ayrı dosyalarda açılan davaların birleştirildiği anlaşılmaktadır.
506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı Kanunlarda yer almamakla birlikte ilk kez 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Gelir ve aylık bağlanmayacak haller” başlığını taşıyan 56. maddesinin ikinci (son) fıkrasında düzenlenen davanın yasal dayanağı niteliğindeki norm 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiş, fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiş olup, hükmün Anayasa"ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle yapılan başvurunun, Anayasa Mahkemesi"nin 15.12.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 28.04.2011 gün ve 2009/86 Esas – 2011/70 Karar sayılı kararı ile reddedildiği, dolayısıyla iptal edilmeyen fıkranın yürürlükte olduğu belirgindir.
Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa"nın
20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanununun 32., 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davalı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, Medula sisteminden gerekli adres araştırmaları yapılmalı, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanılan eş 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta ise adına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge/bölgeler yönünden geniş kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahalle/köy muhtar ve azalarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
İnceleme konusu davaya ilişkin olarak; Kurum işleminin dayanağı rapor ekinde imzalı beyanı bulunan Taşçılı Köyü eski Muhtarının, davalı ve boşandığı eşinin evlendikleri günden itibaren kesintisiz birlikte yaşadıklarını belirttiği, vefatı nedeni ile yargılama aşamasında dinlenilemediği, Nüfus Müdürlüğü kayıtlarında, 2007 yılı itibariyle davalının Çaycuma ilçesi, boşandığı eşinin ise, Taşçılı Köyü olarak adresinin yer aldığı, Taşçılı Köyü muhtar ve azalarının davalı ve eşinin 10 yıl kadar önce köyden taşındığı şeklindeki beyanları ve emniyet araştırması sonucu düzenlenen tutanak bilgileri ile nüfus müdürlüğünden gelen adres bilgilerinin çeliştiği, bu beyan ve bilgilerden davalının nüfusta kayıtlı olduğu Çaycuma ilçesinde oturduğu, ancak boşandığı eşinin kayıtlı olduğu Taşçılı Köyü"nde ikamet etmediği anlaşılmakla, dava konusu dönemde davalı ve boşandığı eşinin medula sisteminde yer alan adres kayıtları istenilmeli, davalı ve boşanılan eş adresindeki telefon, elektrik ve su aboneliklerinin kimin adına ve hangi tarihler itibariyle tesis edildiği araştırılmalı, GSM operatörlerinden adlarına telefon kaydı bulunup bulunmadığı adresleri ile birlikte sorulmalı, bankalardan davalı ve boşandığı eşinin adresleri tarihleri ile birlikte istenilmeli, aza N.Beklen"in yargılama aşamasındaki beyanı değerlendirilmeli, dinlenen Taşçılı Köyü muhtar ve azalarının davalı ve boşandığı eşinin köye birlikte
gelip gelmedikleri hususunda bilgilerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, (2008/10-2012/6 döneminde) toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra, elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde davanın reddi yönünde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 24.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.