22. Hukuk Dairesi 2016/17112 E. , 2019/13906 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraflar vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; müvekkilinin, 20.04.2006-20.04.2009 tarihleri arasında ağır vasıta tır şoförü olarak çalışmaya başladığını, işçilik alacaklarının ödenmemesi nedeniyle iş sözleşmesini haklı nedenle fesh ettiğini beyanla, kıdem, ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalılar vekilleri, davanın reddini talep etmişlerdir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre; tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu"nda 32. maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine; dönemlere uyularak ödenmelidir. 4857 sayılı İş Kanununun 32. maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgari ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323. maddesinin 2.fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçiler o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 8. maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı Yasanın 37. maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler,işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusunun Mahkemece resen araştırılması gerekmekle, mahkemenin belgeye değer vermeden önce muvazaa şüphesini ortadan kaldırması ve kendiliğinden gerekli araştırmaya gitmesi gerekir.
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur.
Asıl sorun, yasal yükümlülüğe ve cezai yaptırıma rağmen 8. ve 37. madde hükümlerine aykırı şekilde belgelerin hiç verilmemesi noktasında ortaya çıkar. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı İş Kanununun 8 ve 37. maddelerinin işverene bu konuda bazı yükümlülükler de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, İş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümüne yardımcı nitelikte olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmiş olması, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında taraflar delillerinin değerlendirilmesi sırasında, işverence düzenlenmesi gereken bu tür belgelerin düzenlenmiş olup olmamasının da gözetilmesi gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda, davacı dava dilekçesinde, 1500,00 TL net + harcirah aldığını ve toplam 2.000,00 TL ücretinin bulunduğu ileri sürmüş, davalı ise davacının asgari ücret aldığını ve seferine göre harcirah ödemesi aldığını savunmuştur. Dinlenen tanık beyanları da davacının sabit ücret ve harcirah ile çalıştığını, sabit ücretin bankadan harcirahın ise elden ödendiğini beyan etmişlerdir. Bilirkişi tarafından tanık Ahmet Yılmazı"ın davacının ücretini bilebileceği gerekçesi ile ücretinin 1.500,00 TL olduğu ve 500,00 TL"de harcirah aldığı kabul edilerek, ücretin brüt 2.593,51 TL olduğu kabul edilmiş ancak kıdem tazminatı tavanı 2.260,05 TL olduğundan kıdem tazminatı bu miktar üzerinden hesaplanmıştır. Ancak dosya içerisinde davacının yük aldığı tarih ve seferleri gösterir davalı tarafından sunulmuş işyeri araç çizelgesi bulunmakta olup, bu çizelgeden uyuşmazlık konusu olan 2006- 2009 yılları arasında davacının hangi bölgelere ne zaman ve ne kadar sefer yapıldığı belirlenebilecek durumdadır. Mahkemece, davacının sefer yaptığı yerlerden ne kadar harcirah aldığının tespiti için, tarafların bildirmiş oldukları tanıklar yeniden dinlenmeli, davalı işyerinde harcirah uygulamasına dair bilgi ve belge var ise temin edilmelidir. Davacının çalışma süresi boyunca almış olduğu harcirah belirlendikten sonra tüm çalışma dönemine bölünerek davacının ücreti belirlenmeli ve talep ettiği alacakları gerçek ücreti üzerinden hesaplanmalıdır. Yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasında davacının fazla çalışma ve hafta tatili çalışması yapıp yapmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Çalışma düzenin ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı, ulusal bayram genel tatili ile hafta tatilinde çalışma yapılıp yapılmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücretinin ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
Fazla çalışma alacaklarının yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Aynı ilkeler hafta tatili alacağı içinde geçerlidir.
Somut olayda, davacı dava dilekçesinde, haftanın 7 günü 05:00- 23:00 saatleri arasında çalıştığını ileri sürmüş, bilirkişi tarafından ise tır şoförlerinin fazla çalışmalarının tanık anlatımları ile ispatlanamayacağı, takoğraf kayıtlarına ve araç çizelgesine göre de davacının fazla çalışmasının ve hafta tatili çalışmasının bulunmadığı gerekçe gösterilerek hesaplama yapılmamıştır. Ancak dosya içerisinde takoğraf kayıtları bulunmamaktadır. İş yeri araç çizelgesinde ise, işin kayıt ve kabul saati bulunmakta, kabul saati bazı dönemlerde 00:00 olarak yer almaktadır. Bu kayda göre davacının 2006- 2009 yılları arasında hangi bölgelere ne zaman ve ne kadar sefer yapıldığı belirlenebilecek ise de, davacının çalışma saatine dair bir bilgiye bu belgelerden ulaşılamamaktadır. Ayrıca bu belgelerde davacının sefer günleri arasında bazen 2 bazen 7 gün gibi araların bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle öncelikle var ise davacının kullandığı araca ait takograf kayıtları getirtilerek bu kayıtlara göre davacının haftalık bazda ne kadar çalışma yaptığı ve fazla çalışmasının bulunup bulunmadığı, takoğraf kayıtlar yok ise, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 98. gereği davacının günde en fazla 9 saat çalışabileceği de değerlendirilerek, tanık beyanları ve tüm dosya kaspamında davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı, hafta tatillerinde çalışıp çalışmadığı değerlendirilmeli ve sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
4- Taraflar arasında davalıların davacının alacaklarından müştereken sorumlu olup olmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Mahkemece, davalılar arasında İş Kanunu 2/6 maddesi gereği asıl işveren – alt işveren ilişkisi bulunduğu gerekçesi ile davacının işçilik alacaklarından müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmuşlardır. Ancak dosya içerisinde yer alan 01.11.2013 tarihli Karayolu Taşıma Sözleşmesi başlıklı belgeye göre, sözleşmenin konusu, davalı ... Pazarlama ve Dağıtım A.Ş"nin depolarında bulunan malların araç üstünde teslim alınması, belirtilen mahallere mevzuata uygun olarak taşıttırılması işidir. Mahkemece, davalılar arasındaki ilişki yargılama süresi boyunca net olarak ortaya çıkarılmamıştır. Bu nedenle mahkemece yapılması gereken iş, ... Lojistik Ltd. Şti."nin başka yerlerde iş alıp almadığını araştırmak, eğer başka yerlerde iş almayıp sadece ... Pazarlama şirketine iş yapıyorsa davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi olduğunu kabul etmek, aksi halde ise davada sadece ... Lojistik Ltd Şti"nin sorumlu olduğuna karar vermektir. Eksik araştırma ile müteselsil sorumluluğa karar verilmiş olması hatalıdır.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 24/06/2019 gününde oybirliği ile karar verildi.