10. Hukuk Dairesi 2014/9507 E. , 2014/15239 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Suluova Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 14.11.2012
No : 2012/109-2012/465
Davacı, davalı işveren nezdinde, 01.10.2008 tarihinden önceki fiilen çalıştığı süreler yönünden itibari hizmet süresinin tespitini istemiştir.
Mahkeme, kararında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalıların vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
18.04.2012 tarihinde açılan eldeki davada; davacının 30.11.2011 tarihli tahsis talebine istinaden 01.12.2011 tarihinden itibaren aylık bağlandığı, aylık bağlama kararı onay tarihinin 18.01.2012 olduğu, davacıya ait kurumdan celbedilen aylık bağlama kararından anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun ek 5 ve ek 6"ncı maddeleri olup, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 16.05.2000 tarihinde Resmi Gazete"de yayımlanan 18.02.2000 gün ve 1997/1 Esas - 2000/1 Karar sayılı kararında, anılan Kanunun Ek 5"inci maddesinde öngörülen itibari hizmet süresinin, salt sigortalılık süresine eklenmesi gerekeceği, ayrıca bu sürenin fiili prim ödeme gün sayısına eklenmesinin söz konusu olamayacağı açıklanmıştır.
Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/10-642 E., 2012/38 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır. Bu çıkarında karar verilene kadar sürmesi gerekir.
Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır (A.., R..; aktaran: Hanağası, E.. Davada Menfaat, Ankara 2009, önsöz
Hukuk Genel Kurulu’nun 24.06.1992 gün ve 1992/1-347 E., 1992/396 K. ve 30.05.2001 gün ve 2001/14-443 E., 2001/458 K. sayılı kararlarında da belirtildiği üzere buna hukuki korunma (himaye) ihtiyacı da denir (Rechts-schutzbedürfnis). Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır.
Mülga 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönem içinde öğreti ve yargısal kararlar, dava açarken hukuki yararın bulunması gereğini, "dava şartı" olarak kabul etmiştir. Bu şart, "dava konusuna ilişkin genel dava şartlarından biri" olup, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan "olumlu dava şartları" arasında sayılmaktadır.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda öğreti ve yargısal kararların bu uygulaması aynen benimsenerek, davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması “Dava Şartları” başlıklı 114"üncü maddesinin 1"inci fıkrasının (h) bendinde açıkça dava şartları arasında sayılmıştır.
Bir davada, hukuki yarar ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olarak yargılama yapılmasına yarar sağlayacağı, her türlü duraksamadan uzaktır.
Somut olayda, isteme konu itibari hizmet süresinin ise kabulü halinde, davacının, İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun, 18.02.2000 gün ve 1997/1 Esas - 2000/1 Karar sayılı kararı ile 506 sayılı Yasanın Ek 5 ve Ek 39. maddeleri uyarınca davacının salt sigortalılık süresine eklenmesi yönünden ve sigortalılık süresine eklenmesine karar verilen itibari hizmet gün sayısının 506 sayılı Yasanın 60 ve Geçici 81. maddelerindeki yaş hadlerinden indirilmesi şeklinde bir yararı olup, aylık bağlama oran ve miktarının belirlenmesinde bir etkisi bulunmamaktadır. 18.01.2012 onay tarihli aylık bağlama kararında ise, itibari hizmet süresi kabulü halinde eklenecek sigortalılık süresine ihtiyaç duymadan davacının aylık bağlama şartlarının yerine geldiği görülmüştür. Ancak, davacının 18.02.2012 onay tarihli aylık bağlama kararına esas tahsis talebinden önce verilen bir tahsis talebi bulunması ve Kurum tarafından prim ödeme gün sayısı ve yaş şartları nedeniyle reddedilmesi halinde, 506 sayılı Yasanın Ek 5. ve Ek 39. maddeleri kapsamında itibari hizmet gün sayısının tespitinde hukuki yarar bulunduğu değerlendirilmelidir.
Mahkemece, davacının, 18.01.2012 onay tarihli aylık bağlama kararına esas tahsis talebinden önce, Kuruma verilen bir tahsis talebinin bulunup bulunmadığı ve akıbetinin araştırılıp, dava açılmasında hukuki yarar bulunup bulunmadığı irdelenmeden karar verilmiştir. Öte yandan, davacının 18.01.2012 onay tarihli aylık bağlama kararına esas tahsis herhangi bir tahsis talebinin bulunmadığının tespit edilmesi halinde, davacının, isteme konu davasında hukuki yararı bulunmadığından, mahkemece davanın reddine dair karar verilmesi gerekmektedir.
Mahkemece, açıklanan bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın eksik araştırma ve incelemeye karar verilmiş olması, usule ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan Amasya Şeker Fabrikaları A.Ş."ye iadesine, 24.06.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.