7. Hukuk Dairesi 2014/17850 E. , 2015/4056 K.
"İçtihat Metni"İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; hüküm süresi içinde duruşmalı olarak davalı vekili tarafından temyiz edilmiş ise de; HUMK"nun 438.maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği görüşüldü;
1-Dosyadaki yazılara, hükmün uyulan önceki Yargıtay bozma ilamına uygun biçimde verilmiş olmasına, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça ve yasaca cevaz bulunmamasına ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı vekili, davacının davalıya ait işyerinde çalışırken iş akdinin haksız olarak feshedildiğini iddia ederek kıdem tazminatı ve bazı işçilik alacaklarının tahsilini talep etmişitir.
Davalı vekili, husumet itirazında bulunmuş ve ayrıca iddiaların asılsız olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davacının iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği, kıdem ve ihbar tazminatı ayrıca bilirkişi raporunda hesap edilen diğer alacaklara hak kazandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 25.06.2013 tarihli ilamı ile özetle ve sonuç olarak “...yabancı dilde tanzim edilen belgelerin onaylı tercümesi yaptırılmalı, davacı taraftan miktar içeren ve içermeyen ibranameler, kıdem ve/veya ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti tahakkuku bulunan imzalı bodrolara ve ayrıca yıllık izin kullanıldığına dair belgelerle sair ödeme belgelerine karşı diyeceği sorulmalı, gerekirse banka kayıtları getirtilerek davacıya ödeme yapılıp yapılmadığı belirlenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.” gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkeme bozma kararına uymuş, dosya içindeki yabancı dilde tanzim edilen bir adet belgenin Türkçe"ye tercüme edilmesini temin etmiş, banka hesap hareketlerini gösterir kayıtları celbetmiş ve davacıya yapılan ödeme bulunmadığı gerekçesi ile davanın yeniden kabulüne karar vermiştir.
Öncelikle belirtilmelidir ki; 09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da açıkça vurgulandığı üzere;
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, mahkeme yönünden; bozma kararında gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yapılarak, kararda açıklanan hukuki esaslar çerçevesinde hüküm kurmak yükümlülüğü doğar. Bu hukuki aşama “usulü kazanılmış hak” olarak adlandırılır. Bu hukuki kurum mahkemeye; hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esaslar ve yerine getirilmesi istenilen hususlar kapsamında, yargılama usulünün, davanın sürüncemede kalmaması ve en az maliyetle bir an önce bitirilmesi amacına yönelik “usûl ekonomisi ilkesi” çerçevesindeki hükümleri ışığında, uyulan bozma kararı gereğinin yerine, tam olarak getirilmemesi gerekçesiyle ikinci kez “BOZULMASINA” sebebiyet vermeyecek şekilde, özenle işlem yapmak ve hüküm kurmak zorunluluğunu getirir.
Uzun yıllardan beri Yargıtay"ın kökleşmiş, sapma göstermeyen uygulamaları ve öğretide benimsenen usulü kazanılmış hak müessesesi, usul hukukunun dayandığı vazgeçilmez ana temellerinden biridir.
Somut olayda; mahkemece banka kayıtlarında davacıya yapılan ödeme bulunmadığı gerekçesi ile bozma öncesi miktarlar tekrar hüküm altına alınmış ise de, dosya içinde sadece ödemeye ilişkin belgeler bulunmamakta ayrıca davacının 1984-2010 yılları arasındaki aralıklı çalışma dönemlerine ait miktar içeren/içermeyen ibranameler, imzalı kıdem ve ihbar tazminatı bordroları, yıllık izin kullanım belgeleri bulunmaktadır. Bu belgeler tek tek irdelenip davacının aralıklı çalışmalarının tasfiye edilip edilmediği, yıllık izin kullanıp kullanmadığı tam olarak belirlenmeden, gerekçesiz bir şekilde sadece banka hesap hareketlerine ilişkin kayıtlardan davacıya yapılan ödeme bulunmadığı nedenine tutunulması, başkaca araştırma ve değerlendirme yapılmaması hatalı olmuştur.
Davacı işçinin imzasını taşıyan, fesihten sonra düzenlenen ve savunma ile çelişmeyen, davaya konu hakların sayıldığı ibranameler üzerinde durulmalıdır. Salt miktar içermemiş oluşunun ibranamenin geçersizliği sonucunu doğurmayacağı gözden kaçırılmamalıdır. Öte yandan davacıya atfen imza bulunan kıdem ve ihbar tazminatı bordroları üzerinde durularak bu ödemelerin yapılmış sayılıp sayılmayacağı açıklığa kavuşturulmalıdır.
Davacının aralıklı çalışmalarının herbirinin iş sözleşmesinin feshi ile sonlanıp sonlanmadığı belirlenmeli ve bu feshe göre işçiye yasal haklarının ödenip ödenmediği tespit olunmalıdır. Feshe göre işçilik haklarının ödendiği belirlendiğinde, önceki çalışmalarının tasfiye edildiği kabul edilmeli ve tazminat hesabı açısından daha sonraki çalışma süresine eklenmemelidir. Ancak yapılan ödemelerin yasal hakların altında kaldığının anlaşılması halinde yine tasfiye esası benimsenmekle birlikte zamanaşımı def"i sebebiyle zamanaşımına uğramamış dönem için belirlenen fark alacaklar, her bir dönem ücretine göre belirlenmeli ve istekler yönünden karar verilmelidir.
İşçinin iş sözleşmesinin feshinde işçilik alacaklarının hiç ödenmediği anlaşıldığında, bu defa aralıklı çalışma süreleri birleştirilmeli ve en son tazminata hak kazanacak şekilde gerçekleşen feshe göre son ücret üzerinden hesaplama yapılarak sonuca gidilmelidir.
Ayrıca izin kullanım belgeleri üzerine durularak davacının yıllık izin kullanıp kullanmadığı tespit edilmelidir.
Bu yönler üzerinde durulmadan eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olmuştur.
O halde davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 10.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.