10. Hukuk Dairesi 2020/2658 E. , 2021/11678 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı sonrası, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin ise aşağıdaki bentler dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Islah kurumu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)"nun ise 176’ncı ve devamı maddelerinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Islah, davacı veya davalının, iddianın ve savunmanın değiştirilmesi yasağı kapsamındaki usul işlemlerini, karşı tarafın iznine ve hâkimin onayına bağlı olmaksızın belli kurallar çerçevesinde bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmesini sağlayan bir usul hukuku kurumudur.
Bilindiği üzere, usul hukuku alanında geçerli olan temel ilke, yargılamaya ilişkin Kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise usul hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olmasıdır. Nitekim 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nin “zaman bakımından uygulanma” başlığını taşıyan 448. maddesi; “Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır.” hükmünü içermektedir. Mahkeme karar tarihi itibari ile 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 Esas, 1948/3 Karar ve 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 Esas, 2016/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararlarında da belirtildiği üzere bozmadan sonra ıslah yapılmasının mümkün olmadığı ve bu içtihadın değiştirilmesine gerek bulunmadığı kabul edilmiş olduğundan, bozma ilamından sonra yapılan ıslah geçerli olmayacaktır.
Diğer taraftan, dosya temyiz incelemesi aşamasında iken 6100 sayılı HMK"nin 177. maddesine 22.07.2020 tarihinde 7251 sayılı Kanun"un 18. maddesi ile eklenen fıkra ile bozmadan sonra da ıslah yapılabilmesinin önü açılmıştır. Buna göre; "Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz."
Yapılan değişiklik ile kural olarak bozma ilamından sonra ilk derece mahkemesinde tahkikat ile ilgili bir işlem yapılması halinde iş bu tahkikat bitinceye kadar ıslah yapılması mümkün hale getirilirken iş bu kuralın istinası ise yapılacak ıslah ile bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durumun ortadan kaldırılamayacağıdır.
Eldeki davada ise, anılan yasal değişikliğin 28.07.2020 tarihi itibari ile yürürlükte olduğu ve bu tarihten önce tamamlanmış işlere uygulanma imkânının bulunmaması nedenleri ile davacının ıslah istemi dikkate alınmaksızın bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması yerinde görülmemiştir.
3- Her ne kadar mahkemece 5510 sayılı Yasa’nın 23. Maddesi uyarınca hüküm kurulmuş ise de, dava dilekçesinde ileri sürülmeyen bu talebin dikkate alınması, talep ile bağlılık ilkesi ile çeliştiğinden isabetsiz bulunmuştur.
Ne var ki, bu hususların düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesindeki düzenleme gereği, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Mahkeme hükmü tamamen silinerek yerine, “Davanın kabulü ile 10.202,45 TL peşin sermaye değerli gelirin, gelir bağlama kararının onay tarihi olan 25/05/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-)Tahsili gereken 696,92 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsil edilerek hazineye irat kaydedilmesine (mahkememizin 2016/87 esas, 2017/1021 karar, 2017/449 harç sayılı ve 07/10/2017 tarihli harç tahsil müzekkeresinin iptaline),
3-)Davacı tarafından, ikinci karar öncesinde karşılanmış olan toplam 1.898,00 TL yargılama gideri ile ikinci karardan sonra karşılanmış olan toplam 91,05 TL yargılama giderinden oluşan toplam 1.989,05 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-)Davalı tarafından karşılanmış olan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
5-)Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-)Karar tarihi itibariyle yargılama gideri olarak kullanılmamış olan bakiye avansların, karar kesinleştiğinde, talep aranmaksızın taraflara iade edilmesine,
Davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğ edileceği tarihten itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçe ile Yargıtay’a temyiz yolu açık olarak karar verildiği açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/12/2019” ibareleri yazılarak hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 06/10/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi