10. Hukuk Dairesi 2014/12732 E. , 2014/15123 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Tunceli Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 20.02.2014
No : 2013/967-2014/198
Dava, yurtdışında Türk vatandaşlığında geçen borçlanmaya esas süreleri talep tarihinde Türk vatandaşı olma şartı aranmaksızın 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanabileceğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla UYAP Doküman sisteminden temin edilen kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
12.05.1986 tarihi itibariyle Türk vatandaşlığından izinle çıkan davacının; Almanya"da geçen borçlanmaya esas süreleri 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanabilmek için 20.12.2011 tarihinde başvuruda bulunduğu, ancak Türk vatandaşı olmadığı gerekçesiyle başvurusunun reddedildiği anlaşılmaktadır. Davacı, yurtdışında Türk vatandaşlığında geçen borçlanmaya esas süreleri talep tarihinde Türk vatandaşı olma şartı aranmaksızın 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanabileceğinin tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere ve Mahkemenin davacının yurtdışında Türk vatandaşlığında geçen borçlanmaya esas süreleri 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanabileceğine ilişkin kabulünün yerinde olmasına göre, davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Taleple bağlılık ilkesi” başlığını taşıyan 26"ncı maddesinde hakimin, tarafların istem sonuçlarıyla bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği açıklanmış olmakla, hukuk yargılamasına “istemle bağlılık” ilkesi egemen kılınmıştır. Bu çerçevede; davacının 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında borçlanabileceğinin tespitine ilişkin herhangi bir talebi olmadığı halde taleple bağlılık ilkesini ihlal edecek şekilde anılan hususta yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Kabule göre;
a -17.04.2008 tarihli 5754 sayılı Kanunun 79"uncu maddesiyle değişik 3201 sayılı Kanunun 3"üncü maddesi “Bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilenler ile yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri sigortalının Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması yoksa Sosyal Güvenlik Kurumuna, Türkiye’de çalışması varsa en son tabi olduğu sosyal güvenlik
kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar…” hükmünü içerirken; yine aynı Kanunla 3201 sayılı Kanunun 5"inci maddesine 4"üncü fıkra hükmü olarak eklenen ek fıkra ile de; “Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4"üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.” hükmü getirilmiştir.
Anılan 5754 sayılı Kanun ile, 3201 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler ve getirilen ek düzenlemelere birlikte bakıldığında; başvurulacak kuruluşların belirlenmesinde, eski 3"üncü maddede öngörülen değişik hallerden tümüyle vazgeçilmiş ve sadece, Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4"üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği öngörülmüştür. Anılan düzenlemeyle, Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması bulunmayan kişilerin, 3201 sayılı Kanuna dayalı borçlanma sürelerinin 5510 sayılı Kanunun 4/1-b kapsamında sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi gerekecektir. Yani kişinin yurtiçinde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi sigortalılığı var ise talep tarihi itibariyle en son sigortalılık haline göre 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanma yapacaktır.
Somut olayda; davacının herhangi bir yurtiçi sigortalılığı bulunmadığı anlaşıldığından, 3201 sayılı Kanun kapsamındaki borçlanmasını ancak 5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddede öngörülen sigortalılık statüsünde yapabileceği nazara alınmaksızın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması;
b- Borçlanmaya konu yurt dışı süresi başlangıcının, 3201 sayılı Kanunun 1’inci maddesi gereğince 18 yaşın ikmal edildiği 02.01.1974 tarihi olarak alınması gerekirken, anılan tarih öncesini de içerecek şekilde tespit hükmü kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde davalı Kurum vekilinin bu yöneleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 18.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.