Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/24329
Karar No: 2014/15117

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2013/24329 Esas 2014/15117 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2013/24329 E.  ,  2014/15117 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Trabzon 1. İş Mahkemesi
    Tarihi :18.11.2013
    No :2013/709-2013/895

    Dava, yurtdışında Türk vatandaşlığında geçen borçlanmaya esas süreleri talep tarihinde Türk vatandaşı olma şartı aranmaksızın 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanabileceğinin ve Avusturya Emeklilik Sigortasına giriş tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak tespiti istemlerine ilişkindir.
    Mahkemece, uluslararası sözleşme hükmü kapsamında, sigorta başlangıcı 03.04.1986 tarihi olarak alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere ve Mahkemenin davacının yurtdışında Türk vatandaşlığında geçen borçlanmaya esas süreleri talep tarihinde Türk vatandaşı olma şartı aranmaksızın 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanabileceğine ilişkin kabulünün yerinde olmasına göre, davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    2- Mahkemenin, henüz yapılmış bir borçlanma işlemi bulunmadan, sigorta başlangıcına ilişkin kabulü eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
    Uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık süresini düzenleyen 5510 sayılı Kanunun 38’inci madde hükmü; malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcını; sigortalının, 5417, 6900, 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20’nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya bu Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edileceğini; kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresinin, 18 yaşının ikmal edildiği tarihte başlamış olacağını, bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin, prim ödeme gün sayısı hesabına dâhil edileceğini öngörürken, Uluslararası sosyal güvenlik sözleşme hükümlerini saklı tutmuştur.
    Kaldı ki, Anayasamızın 90/son maddesi uyarınca, yöntemince yürürlüğe konulmuş Uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olduğu gibi, normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına uygulamada yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği de haiz bulunmaktadır.
    Konuya ilişkin 09.04.2000 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti ile Avusturya Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin uzun vadeli sigorta kollarından olan “Yaşlılık,Malullük ve Ölüm(aylıklar)” başlıklı ikinci bölüm ikinci kısım ikinci fasılda düzenlenen konuya ilişkin 21’inci madde hükmü ise “..b) Bir kişi Türkiye’de sigortalı olmadan önce Avusturya mevzuatına göre emeklilik sigortasına tabi olmuş ise, Türk mevzuatının uygulanmasında Avusturya’daki sigortalılığın başlangıcı, sigortaya ilk giriş tarihi olarak kabul edilir.” hükmüne yer vermiştir.
    Nitekim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yurt dışında geçirdikleri çalışma sürelerinin sosyal güvenlikleri açısından değerlendirilebilmesi amacıyla 22.05.1985 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş bulunan 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunla, Türk vatandaşlarının yurt dışında 18 yaşını doldurduktan sonra, Türk vatandaşı iken geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen süreleri, bu Kanunda belirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödenmemiş olması ve istekleri halinde, bu Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirileceğini öngörmüştür.
    Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, anılan sözleşme hükmünün uygulanabilmesi, Türkiye Cumhuriyeti ile Avusturya Cunhuriyeti arasında imzalanan sosyal güvenlik sözleşmesi kapsamında, Türkiye’de sigorta başlangıcına esas olan Avusturya Emeklilik Sigortasına giriş tarihinin, 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanılması ile mümkündür.
    Unutulmamalıdır ki Avusturya Emeklilik Sigortasına giriş tarihinin Türk sigorta başlangıcı olarak kabulü özünde söz konusu tarih itibariyle bir gün çalışıldığının kabulü anlamını da taşımaktadır. Bu nedenle, Türk sigorta başlangıcı olarak kabul edilen tarihe ilişkin sürenin fiilen borçlanılmış ve Türk sosyal güvenliği bakımından değerlendirilebilir hale getirilmiş olmasını aramak, yerinde olacaktır.
    Şu halde yapılması gereken iş; davacı tarafa yöntemine uygun şekilde verilecek mehille, Avusturya Emeklilik sigortasına giriş tarihini içerecek şekilde ve borçlanma talep tarihinde ki şartlar çerçevesinde yurt dışı borçlanması, usulünce sağlanmalı ve borçlanmanın varlığı halinde, sigorta başlangıcına hükmedilmelidir.
    Şüphesiz 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanılmamış olsa bile, sözleşmede bahsedilen sigorta başlangıcı hükmü kısmi sözleşme aylığında nazara alınabilecektir.
    Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma gerekir.
    O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, Üye "ın muhalefetine karşı, Başkan ile Üyeler , ve "ın oylarıyla ve oyçokluğuyla 18.06.2014 gününde karar verildi.






    .../.....
    -4-
    Esas No: 2013/24329
    Karar No: 2014/15117
    -KARŞI OY-

    Ülkemizde esas olarak uygulanan primli sosyal güvenlik rejimi, sosyal sigorta haklarına erişim için “sigortalılık süresi”, “prim gün sayısı”, “yaş” koşullarının bir bölümünü ya da yardımın/hakkın niteliğine göre tamamını arar.
    Sosyal güvenlik yasalarının “milliliği” nedeniyle, çalışma ilişkisinin ulusal sınırlar içerisinde kurulup sürdürülmesi halinde Türk sosyal güvenlik mevzuatının uygulanacağı tabidir.
    Ne var ki, günümüzde çalışma ilişkisi sadece ulusal sınırlar içerisinde kalmamakta, üretim ilişkilerinin bir sonucu olarak emek arzı tüm dünyaya yapılmaktadır.
    Bu durumda ise farklı ülkelerin sosyal güvenlik yasalarının uygulanacağı bölünmüş çalışma süreleri ortaya çıkmaktadır. Bu bölünmüş çalışma sürelerine farklı ülke mevzuatının uygulanması halinde ise sosyal sigorta yardımlarına hak kazanmak için aranan koşulların oluşmaması sonucu doğmaktadır.
    Türkiye’den yabancı ülkelere yoğun biçimde işgücü arzı yapıldığı bilinen bir gerçektir. Türkiye’de çalışıp, sosyal sigorta haklarına erişim için aranan koşulları sağlayamamış işçilerin yurtdışına giderek orada çalışmaya başlamaları ve bir süre sonra yeniden Türkiye’ye dönmeleri karşısında ortaya şu sonuç çıkmaktadır: Yurt dışında çalışılan süreler Türk sosyal güvenlik mevzuatınca değerlendirilemediği için ne Türkiye’den, ne de çalışılan yabancı ülkeden sosyal sigorta yardımına (somut olayımızda yaşlılık/emeklilik aylığına) hak kazanamayacaklar; bulundukları yaş itibariyle de kazanma olanaklarını yitireceklerdir.
    Bu gibi sakıncaların giderilmesi, 1960’lı yıllardan sonra işgücü arz edilen yabancı ülkelerle yapılan ikili sosyal güvenlik anlaşmaları ile mümkün olmuştur.
    Bu anlaşmaların temel özelliği, “sosyal güvenlik sahasında iki Devlet arasındaki münasebetleri düzenlemek arzusu ile ve kendi sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasında her iki Devlet vatandaşlarının eşit muameleye tabi tutulmaları”dır.
    Bu sözleşmeler, yabancı bir ülkede çalışan işçilere uygulanacak mevzuatın belirlenmesi, işçi çalıştıran ülke vatandaşlarıyla işçi gönderen ülke vatandaşları arasında eşit işlem yapılması, kazanılmış hakların korunması ve hizmet sürelerinin birleştirilmesi esaslarını düzenlerler.
    2004 yılında Anayasa’mızın 90. maddesinde 5170 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucunda, uluslararası temel hak ve özgürlüklere ilişkin sözleşme hükümlerinin iç hukuk hükümleri ile çatışması halinde sözleşmeye öncelik verilmesi esası kabul edilmiştir. Bu kapsamda, “sosyal güvenlik hakkı”nın temel hak ve özgürlükler kapsamında bulunduğu AİHM kararlarıyla belirgin bulunmaktadır.
    Ortaya çıkan görüş ayrılığı, Avusturya Emeklilik Sigortasına giriş tarihinin Türk sigortasına giriş tarihi olarak kabul edilebilmesi için 3201 sayılı (Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında) Kanun kapsamında yurtdışı çalışma sürelerinin borçlanılmasının zorunlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.


    Türkiye Cumhuriyeti ile Avusturya arasında daha önce imzalanan 1969 tarihli Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin yerine geçmek üzere 09.04.2000 tarihli RG’de yayımlanan ve hükme esas alınan Sözleşme aynı gün yürürlüğe girmiştir.
    2000 tarihli RG’de yayımlanan Sözleşmenin 1/9. maddesinde “Sigortalılık süreleri” prim ödeme süreleri ile muadil süreleri ifade eder.”; Sözleşmenin “Eşit Muamele” başlıklı 4"üncü maddesinde “Bir akit taraf mevzuatının uygulanmasında, bu akit taraf vatandaşlarının... diğer akit taraf vatandaşları ile eşit muameleye tabi tutulurlar”; 21"inci maddesinde “Bir kişi Türkiye"de sigortalı olmadan önce Avusturya mevzuatına göre emeklilik sigortasına tabi olmuş ise, Türk mevzuatının uygulanmasında Avusturya"daki sigorta başlangıcı, sigortaya ilk giriş tarihi olarak kabul edilir.” hükümlerine yer verilmiştir.
    3201 sayılı Yurtdışı sürelerin borçlanılması Hakkındaki Kanun 1985 tarihlidir. Daha önce yürürlükte bulunan 2147 sayılı Kanun ise 1978 tarihlidir. 2000 yılında yapılan ikili Sözleşme tarihi itibariyle 3201 sayılı Kanun yürürlükte olup ne sözleşmede ne de Kanunda sözleşmede tanınan haklardan yararlanılması için 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanma yapılması sözleşme hükümlerinden yararlanma şartı olarak öngörülmemiştir. Bir başka deyişle yapılacak değerlendirme, “sigortalılık başlangıcı için borçlanma yapılmış olması” koşuluna bağlı değildir.
    Ancak kişilerin dava hakkı Anayasanın 36’ncı maddesiyle teminat altına alınmış olup, “hukuki yarar” ile sınırlı olduğundan, hakkın ileri sürülmesi için kişinin hakkına tecavüz olunması veya bir uyuşmazlığın çıkması gerekir. Bunlar yok iken herhangi bir kimse aleyhine dava açılması mümkün değildir.
    Bu çerçevede, Avusturya Emeklilik Sigortasına giriş tarihinin, Türk sigortasına giriş olarak kabul edilebilmesi için “borçlanmanın yapılmış olması gerektiği” gibi bir koşulun Sözleşmede önkoşul olarak ileri sürülmemiş olması karşısında, davacının “hukuki yararı”nın bulunması halinde isteminin kabulü gerekir.
    Bu gerekçeye dayalı bulunan yerel mahkemenin sigorta başlangıç tarihinin herhangi bir borçlanma gerekmeksizin tespitine ilişkin kabulünün isabetli olduğu düşüncesi ile sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşlerine katılmamaktayım.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi