7. Hukuk Dairesi 2015/2826 E. , 2015/3936 K.
"İçtihat Metni"İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1. Davacının davalı ... ilişkin hükme yönelik temyizi açısından:
Sorun yanlar arasındaki sözleşmenin hizmet sözleşmesi olup olmadığı ve davacının işçi sayılıp sayılmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Limited Şirket Müdürünün ve ortağının açtığı davada, şirket ile müdür ve ortak arasındaki ilişkinin niteliği ve dolayısı ile görevli mahkemenin belirlenmesi öncelikle çözümlenmesi gereken sorundur.
Genel olarak tüzel kişiler, hak ehliyetine sahip kişiler olarak, yaradılışı gereği insana özgü niteliklere bağlı durumlar dışındaki bütün haklara sahip olabilirler. Keza fiil ehliyetine sahiptirler, dolayısı ile kendi eylemleri sonucu hak sahibi olabilir, sahip oldukları hakları kullanabilir ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunabilirler. Tüzel kişi soyut bir varlık olduğuna göre onun iradesini oluşturacak ve oluşan iradeyi açıklayacak organları vardır. Hukuk düzeni organların belirli kişi veya kişilerden oluştuğunu kabul etmiştir. Tüzel kişide genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kurulu gibi organlar bulunur. Genel kurul ortakların oluşturduğu karar organı iken, seçimle oluşan yönetim kurulu temsil, denetim kurulu ise denetim organıdır. Limited şirketin icra işlerinin yapmak ve ortaklığı temsil etmek üzere ortaklığa müdür veya müdürler atanabilir. Müdür veya müdürler limited ortaklığın ortaklarından seçilebileceği gibi, ortak olmayan kişilerden de seçilebilir. Limited ortaklık sözleşmesinde ortaklığın idare ve temsili ayrıntılı biçimde gösterilebilir. Sözleşmede aksi kararlaştırılmamış olmadıkça, ortaklar hep birlikte müdür sıfatıya ortaklık işlerini idare ve temsile yetkilidir. Bu durumda limited şirketin ortak müdürleri organ olmaları nedeniyle yönetim hakkı, emir ve talimat yetkisini kullanabilir. İşçiye özgü şahsi bağımlılık unsuru ortak müdürlerde görünmez, Şirketi doğrudan doğruya işveren olarak temsil ederler. Bu nedenlerle ortak müdürlerin konumunu iş yasası kapsamında değerlendirme olanağı yoktur.
Ortak olan ile olmayan müdür arasında yetki ve sorumluluk açısından hiçbir fark yoktur. Ortak olmayan müdürler de limited şirketin organı sayılır. Şirketin işverenidir ve şirketle aralarındaki ilişkiyi iş sözleşmesi kapsamında değerendirme ve müdürleri işçi sayma olanağı yoktur.
Müdür olmayan limited şirket ortağının şirket ortağı statüsü yanında ayrıca şirketin işçisi olarak çalışması mümkündür. Şirket ortağının işçi olarak çalıştığının kabulü için özellikle kişisel bağımlılık unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılmalıdır. İşverenin otoritesi altında çalışan onun emir ve talimatlarına göre iş görme zorunda olan işçinin iş sözleşmesin de bağımlılığı daha ziyade kişiliği ile ilgili olduğu; iş sözleşmesinin özünde bir bağımlılık/otorite ilişkisinin bulunduğu hususu dikkate alınarak değerlendirme yapılmalıdır. Bu araştırma yapılırken somut olayın tüm özellikleri ve takip eden durumlar da dikkate alınarak değerlendirilecek olan hukuki ilişkinin genel görünümüde esas alınmalıdır. Bu bağlamda şirket ana sözleşmeside dikkatlice incelenmelidir. Örneğin limited şirkette %50"den fazla paya sahip olan ortak, şirket sözleşmesinde şirket kararlarının oy çokluğu ile alınması öngörülmüş ise, kendi iradesi dışında karar alınmasını engelleyebileceğinden işçi sayılmamalıdır. Şüphesiz, burada ortağın %50"den fazla paya sahip olduğu durumlarda işçi sayılmayacağı sonucu çıkarılmamalıdır. Şirkette iki ortak var ve şirket ana sözleşmesinde %91 pay çoğunluğu ile karar alınacağı öngörülmüş ve kendisi ile sözleşme akdedilen ortak %10 paya sahip ise, şirkette karar alınmasını engelleyici paya sahip olduğundan işçi sıfatını kazanamayacaktır. Zira bu tür durumlarda başkasının yönetimi altında bir iş organizasyonu içerisinde başkasının emir ve talimatlarına bağlı olarak çalışma söz konusu olmayacaktır, şu halde, limited şirket müdürü işçi sayılamayacağı gibi limited şirkette sembolik bir paya sahip olmayan ve TTK"nun 536/2. maddesi veya ana sözleşmeye göre kendi iradesi dışında kararların alınmasını engelleyebileceği paya sahip olan ortaklar işçi sayılmayacaktır. Bütün olarak yapılacak değerlendirmede şirket ortağına kazanç payını aşan miktarda bir ücretlendirme yapılması da ortağın işçi sayılmasına engel teşkil edecektir. Ortak için Sosyal Güvenlik kuruluşlarına prim yatırılmış olması o kişinin işçi sayılmasını gerektirmez; zira prim ödenmesi ile iş sözleşmesinin kurulmuş olduğundan söz edilemez. Böylece limited şirket müdürleri işçi sayılamayacak ise de müdür olmayan limited şirket ortağı sembolik ve alınacak kararları etkilemeyecek paya sahip ise işçi sayılabilecektir.
Davacı limited şirketin icra işlerini yapmak ve ortaklığı temsil etmek üzere atanmış ortak müdür olup, organ olmaları nedeniyle, yönetim hakkı, emir ve talimat yetkisine haizdir. İşçiye özgü şahsi bağımlılık unsuru ortak müdürlerde görülmez, şirketi doğrudan doğruya işveren olarak temsil ederler. Bu nedenlerle ortak müdürlerin konumu İş Kanunu kapsamında değerlendirilmez.
Bu durumda mahkemece taraflar arasında hizmet akdi bulunmadığından davalılardan T... yönünden davaya bakmaya İş Mahkemesi değil, Ticaret Mahkemesi görevli olduğundan görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
2. Davacının davalı ... ilişkin hükme yönelik temyizi açısından:
Davacı, davalılardan ... 24/03/1998 tarihinde dış ticaret müdürü olarak çalışmaya başladığını, 26/01/2001 tarihinde kurulan diğer davalı ... 14/06/2004 tarihinde bu şirketin de müdürlüğüne atandığını, sigorta işlemlerinin limited şirket üzerinden yürütüldüğünü, gerçekte Anonim Şirkette çalıştığını 19/07/2007 tarihinde emekli olduğundan ödenmeyen kıdem, ihbar, yıllık izin ücretlerinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının hukuki durumunun kendi adına bağımsız çalışan bir limited şirket ortağı, müdürü ve temsilcisi olduğundan işçi işveren ilişkisi bulunmadığından haksız ve kötüniyetli açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece davacının limited şirket ortağı ve müdürü olduğundan yönetici ve işçi sıfatının bir kişide birleşmeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında davacının iş ilişkisinin 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununun 1.maddesinin 2.fıkrası gereğince, 4.maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve işçilerine, çalışma konularına bakılmaksızın bu kanunun uygulanacağı belirtilmiştir. Aynı Kanunun 2.maddesinde, bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişi işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işveren olarak tanımlanmıştır. İşçi ve işveren sıfatları aynı kişide birleşemez.
4857 sayılı Kanununun 8.maddesinin birinci fıkrasına göre, iş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. Ücret, iş görme ve bağımlılık iş sözleşmesinin belirleyici ögeleridir.
İş sözleşmesini eser veya vekalet sözleşmelerinden ayıran en önemli ölçüt bağımlılık ilişkisidir. Her üç sözleşmede, iş görme edimini yerine getirenin iş görülen kişiye (işveren-eser sahibi veya temsil edilen) karşı ekonomik bağımlılığı vardır.
Tüzel kişilerde yönetim hakkı ile emir ve talimat verme yetkisi organlarını oluşturan kişiler aracılığıyla kullanılır. Tüzel kişiler yönünden tüzel kişinin kendisi soyut işveren, tüzel kişinin organını oluşturan kişiler ise somut işveren sıfatına haizdir.
Ticaret şirketleriyle tüzel kişilerde somut işveren sıfatını taşıyan organ bir kurul olabileceği gibi tek başına bir kişiye verilen yetki çerçevesinde gerçek kişinin de organ sıfatını kazanması mümkündür.
Limitet, hisseli komandit ve kollektif şirketlerde yönetim yetkisi şirket ortaklarından birine bırakıldığında, bu kişi müdür sıfatı ile kişi-organ sayılır. Türk Ticaret Kanununun 319.maddesine göre Anonim şirketler yönünden yönetim ve temsil yetkisinin yönetim kurulu üyelerine bırakılması halinde, bu kişi veya kişiler kişi-organ sıfatını kazanır. Şirketi temsil ve yönetime yetkili kişi-organ sıfatını taşıyan kişiler işveren konumunda bulunduklarından işçi sayılmazlar.
Somut olayda, davacı 24/03/1998 tarihinde davalı ... çalışmaya başlamıştır. Davalı ... 24/03/1998 tarihinde, diğer davalı ... ise 26/02/2001 tarihinde ticaret siciline tescil edilmiştir.
Limited şirketin kurucuları davacı ... ve ..."dir. Davacı, 14/06/2004 tarihinde limited şirket müdürlüğüne atanmıştır. Şirket ortağı ... hissesini ..."e devretmiştir. Tanık olarak dinlenen ..., “...davacı ile birlikte 1998 yılı Mart ayı başında işe başladıklarını, şirketin ortaklarının kendisi ve davacı olduğunu, Anonim Şirkette sigortalı olduklarını,” tanık ... ise “....davacıyı işe kendisinin aldığını, Anonim Şirketin kurucusu olduğunu, davacının fiilen Anonim Şirkette çalışmasına rağmen sigortasının limited şirketten gösterildiğini, serbest bölgenin avantajlarından faydalanmak üzere limited şirketin kurulduğunu, şirketin bir masa ve sandalyeden ibaret olduğunu, çalışanı olmayan ihracat yapmak üzere kurulduğunu, davacının esasen Anonim Şirkette çalıştığını,” davalı tanığı ... ise “....davacının .... ortağı olduğunu, limited şirketin Anonim Şirketin işlerini yapmak üzere kurulduğunu” belirtmiştir.
Olayların gelişiminde ..."nin vergi muafiyetinden faydalanmak amacıyla limited şirket kurma yönüne gittiği ve kendi çalışanları olan davacı ve .... adlı kişileri kurucu olarak gösterdiği ve daha sonra ..."in payını yine Anonim Şirkette çalışan .... e devrettiği, şirketin gerçek sahiplerinin A.Ş yönetici ve sahipleri olduğu, davacının gerçekte A.Ş. İşçisi olduğu, limited şirket ortaklığının şeklen olduğu ve gerçek dışı olan işlemlerin davacının hukuki statüsünü ortadan kaldırmayacağından davacı ile ... arasında hizmet ilişkisi bulunduğu anlaşıldığından mahkemenin bu davalıya yönelik davanın işçi ve işveren ilişkisi bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar vermesi hatalı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 09/03/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.