19. Ceza Dairesi 2019/30351 E. , 2020/6323 K.
"İçtihat Metni"
Bakaya kalmak ve yoldan savuşmak suçlarından sanık ... (...) ...’ın 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu"nun 63/1-a, 63/1-b ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 62. maddeleri uyarınca 3 ay 10 gün hapis ve 25 gün hapis cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/5. maddesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetime tabi tutulmasına ilişkin Zara Sulh Ceza Mahkemesinin 18/06/2008 tarihli ve 2007/52 Esas, 2008/66 sayılı kararının 29/07/2008 tarihinde kesinleşmesini müteakip; sanığın denetim süresi içerisinde 12/04/2013 tarihinde kasıtlı olarak işlediği dolandırıcılık suçundan mahkum olduğunun ihbar edilmesi üzerine, hakkındaki hükmün açıklanması ile 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu"nun 63/1-a, 63/1-b ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 62. maddeleri uyarınca 3 ay 10 gün hapis ve 25 gün hapis cezaları ile cezalandırılmasına dair Zara Asliye Ceza Mahkemesinin 08/10/2018 tarihli ve 2018/79 Esas, 2018/283 sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 29/05/2019 tarih ve 94660652-105-58-3487-2019-Kyb sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekinde bulunan dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12/06/2019 tarih ve 2019/60583 sayılı ihbarnamesi ile Dairemize gönderilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
“Dosya kapsamına göre, Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 03/02/2014 tarihli ve 2013/23474 esas, 2014/2417 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere; 5271 sayılı Kanun’un 231/8. maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde, denetim süresi içinde dava zamanaşımının duracağı ve zamanaşımının denetim süresi içinde işlenen suçtan dolayı verilen hükümlülük kararının kesinleşmesi koşuluyla suçun işlendiği tarihte yeniden işlemeye başlayacağı, somut olayımızda sanık hakkında Zara Sulh Ceza Mahkemesinin 18/06/2008 tarihli ve 2007/52 esas, 2008/66 sayılı kararına konu ilk kararın itiraz edilmeksizin 29/07/2008 tarihinde kesinleştiği, İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/01/2018 tarihli ve 2016/389 esas, 2018/7 sayılı kararına konu ikinci suçun ise 12/04/2013 tarihinde işlendiği ve söz konusu bu kararın 09/04/2018 tarihinde kesinleştiği gözetildiğinde, sanık hakkında duran zamanaşımı süresinin ikinci suçun işlenme tarihi olan 12/04/2013 tarihinde yeniden işlemeye başladığı, suç tarihi olan 05/12/2003 tarihi ile hükmün açıklanarak mahkûmiyet kararının verildiği 08/10/2018 tarihleri arasında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 66/1-e, 66/2 ve 67/4. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımı süresinin gerçekleşmiş olduğu gözetilmeden, sanığın mahkûmiyetine karar verilmesinde isabet görülmediği” gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla,
Gereği görüşülüp düşünüldü;
Zara Sulh Ceza Mahkemesinin 18/06/2008 tarihli ve 2007/52 Esas, 2008/66 Karar sayılı kararı ile sanık ... (...) ... hakkında bakaya kalmak ve yoldan savuşmak suçlarından hükmolunan hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve bu kararların 29/07/2008 tarihinde kesinleştirilmesinden sonra sanığın denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suç sebebiyle yapılan ihbar üzerine Zara Asliye Ceza Mahkemesince kararın açıklanmasına karar verildiği anlaşılmakta ise de;
7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 10. maddesi: “Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat yapılması caizdir. Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” hükmünü,
16. maddesi: “Kendisine tebliğ yapılacak şahıs adresinde bulunmazsa tebliğ kendisi ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.” hükmünü,
22. maddesi ise: “Muhatap yerine kendisine tebliğ yapılacak kimsenin görünüşüne nazaran onsekiz yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması lazımdır.” hükmünü içermektedir.
İnceleme konusu somut olayda; sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen yargılamada verdiği (09/05/2008 tarihli savunmasında bildirdiği) adresin, “Haraççı Beldesi Karlıbayır mahallesi N:16 D:1 Arnavutköy-Gaziosmanpaşa/İSTANBUL” olduğu, 18.06.2008 tarihli kararın sanığın yokluğunda verildiği, gerekçeli kararın, sanığın bildirdiği adrese değil, “Bedirören Köyü No:22 Zara/SİVAS” adresinde sanığın babasına tebliğ edilerek itiraz edilmeksizin kararın kesinleştirildiği anlaşılmaktadır.
Sanığın yokluğunda verilen hükmün açıklanmasına dair kararın Tebligat Kanunu"nun 10. maddesi uyarınca sanığın bilinen son adresi yerine bir başka adrese tebliğinin usulsüz olduğu, dolayısıyla Zara Sulh Ceza Mahkemesinin 18/06/2008 tarihli ve 2007/52 Esas, 2008/66 Karar sayılı kararının usulüne uygun kesinleşmediği, kanun yolunun açık olduğunun kabul edilmesi gerektiği, buna bağlı olarak Mahkemenin daha sonra yapmış olduğu işlemlerin hukuki geçerliliğinin bulunmadığı ve "yok" hükmünde olduğu, sanığın yokluğunda verilen 18/06/2008 tarihli kararın, sanığa usulune uygun olarak tebliğ edilmemesi nedeniyle kesinleşmediği anlaşıldığından; 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin (1). fıkrası uyarınca, ancak temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar ya da hükümler hakkında kanun yararına bozma yoluna başvurulabilmesi ve karar hakkında başvurulabilecek kanun yolunun bulunması karşısında, yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteğinin bu aşamada reddine karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlere göre;
Zara Sulh Ceza Mahkemesinin 18/06/2008 tarihli ve 2007/52 Esas, 2008/66 Karar sayılı “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” ilişkin kararın sanığa usulune uygun olarak tebliğ edilmemesi nedeniyle kesinleşmediği anlaşıldığından yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteminin CMK"nin 309. maddesi gereğince bu aşamada REDDİNE, 10/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.