10. Hukuk Dairesi 2021/7597 E. , 2021/11632 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, iş kazası nedeniyle meslekte kazanma gücü kaybı oranının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada, mahkemece verilen 24.05.2016 tarihli karar, Dairemizin 02.04.2019 günlü ve 2016/14409 Esas, 2019/3065 Karar sayılı ilamı ile ""... Davacı, işverene karşı açmış olduğu tazminat davasında meslekte kazanma gücü kaybı oranının %29 olarak belirlenmesi üzerine kuruma 25.01.2012 tarihinde belirlenen bu orana göre gelir bağlanması için talepte bulunmuşsa da kurumun talebini reddetmesi üzerine eldeki davayı açmış, Mahkemece yapılan yargılamada Yüksek Sağlık Kurulu"nca maluliyet oranının değişmediğinin belirtilmesi üzerine, ATK 3. İhtisas Kurulu"ndan alınan raporda maluliyet oranı %45,2 olarak belirlenmiş, maluliyetin tespitine ilişkin prosedürün izlenmesi neticesinde Adli Tıp Genel Kurulu tarafından 27.09.2004 tarihli iş kazası nedeniyle davacının %45,2 maluliyetinin bulunduğu sonucuna varılmış, Mahkemece bu belirlemeye göre alınan ve %22 sürekli iş göremezlik oranının, davacının kuruma başvuru yaptığı 25.01.2012 tarihinde ulaştığı %45,2 oranına karşılık geldiği miktar hesaplanmak suretiyle bulunan gelir miktarına ilişkin bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki maddi ve hukuki olgular gözetilmek suretiyle yapılması gereken iş; belirlenen %45,2 sürekli iş göremezlik oranı üzerinden 25.01.2012 tarihi itibari ile hakedilen gelir miktarının ve bu tarihten sonraki fark gelir miktarlarının davalı kurumdan sorularak belirlenmesi, itirazla uyuşmazlık çıkarsa bu konuda bilirkişi incelemesi yapılarak sonuca göre karar verilmesi...” gereğine işaret edilerek, bozulmuştur.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı)
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK)
Eldeki davada ise, bozmaya uyulmuş ise de bozma gereklerinin tam olarak yerine getirildiğinden bahsedilmesi mümkün değildir.
İş kazası nedeniyle sigortalıya %22 sürekli iş göremezlik derecesine göre 25.08.2005 başlangıç, 14.03.2006 onay tarihli gelir bağlandığı, bozma ilamı ile; belirlenen %45,2 sürekli iş göremezlik oranı üzerinden 25.01.2012 tarihi itibari ile hakedilen gelir miktarının ve bu tarihten sonraki fark gelir miktarlarının davalı kurumdan sorularak belirlenmesi, itirazla uyuşmazlık çıkarsa bu konuda bilirkişi incelemesi yapılarak sonuca göre karar verilmesi gerektiği belirtilmiş, yapılan yargılama neticesinde davalı kurumun gelir miktarını belirleyemediğine dair cevap sunduğu, fiili ödeme miktarlarının ise listesini gönderdiği, bozma öncesi verilen ilk kararda gelirin 448,93 TL olarak belirlendiği ve davacının temyiz yoluna başvurmadığı, bozma sonrası yapılan yargılamada davalı kurum tarafından hesaplama yapılamayacağının belirtilmesi üzerine bilirkişi tarafından 25.01.2012 tarihi itibariyle belirlenen gelir üzerinden hüküm tesis edildiği, davalı Kurum lehine oluşan usuli kazanılmış hakkın gözetilmediği anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki maddi ve hukuki olgular gözetilmek suretiyle yapılması gereken iş; davacının ilk kararı temyiz etmemesi karşısında davalı Kurum lehine oluşan usuli kazanılmış haklar gözetilerek, talebe göre ve bozma ilamında işaret edildiği üzere belirlenen %45,2 sürekli iş göremezlik oranı üzerinden 25.01.2012 tarihi itibari ile hakedilen gelir miktarının ve bu tarihten sonraki fark gelir miktarlarının belirlenerek; ilk kararda 448,93 TL, ikinci kararda 1.591,49 TL olarak belirlenen ancak miktardaki çelişkinin kurum tarafından da giderilmediği nazara alınarak, ilk ve ikinci karardaki çelişkiyi giderecek şekilde bilirkişi incelemesi yapılarak belirlenen gelir üzerinden yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmelidir.
2) Kabule göre de; dava kabul edildiğine göre vekalet ücretinin tüm davalılara yükletilmesi gerekirken yalnızca davalı kurum aleyhine vekalet ücreti yükletilmesi isabetsiz bulunmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, 06.10.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.