4. Hukuk Dairesi 2018/3600 E. , 2018/5536 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, asıl davada davalı ... Tic. A.Ş. ve birleşen davada davalı ... aleyhine 24/01/2008 gününde verilen dilekçe ile haksız şikayet ve gerçeğe aykırı beyan sebebiyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; asıl dava yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına, birleşen dava yönünden kısa kararla davanın reddine dair verilen 19/09/2017 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava; asıl davada, davalı ... San. ve Tic. A.Ş. ile birleşen davada, davalı ... ...’nun davacı aleyhine haksız şikayet ve gerçeğe aykırı beyanda bulunmaları sebebine dayalı manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece, asıl dava yönünden Dairemizin 04/10/2011 tarih 2010/8451 Esas ve 2011/10040 Karar sayılı ilamı ile temyiz itirazlarının reddedilmesi sebebiyle hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiş; birleşen dava açısından ise kısa kararda davanın reddine dendiği halde, gerekçeli kararda hüküm kurulmadığı anlaşılmıştır. Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, birleşen dava davalısı ...’nun şirkette çalışırken müvekkili hakkında emniyeti suistimal, dolandırıcılık ve zimmet suçlarını işlediğinden bahisle yerel gazetede beyanda bulunduğunu, bahsi geçen suçlar bakımından Cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu ve fakat bu suçlamalar hakkında müvekkili hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, yapılan haksız eylemlerin kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğini ve bu sebeple müvekkilinin yıprandığını belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı, şirket adına şikayet hakkının kullanıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; asıl davanın açılmamış sayılmasına, birleşen davanın reddine dair verilen 10/12/2009 tarihli ilk kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine, Dairemizin 04/10/2011 tarih 2010/8451 Esas ve 2011/10040 Karar sayılı ilamı ile; asıl davaya ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile birleşen dava yönünden, davalı ...’nun iftira
suçundan yargılandığı, davalının davranışının hukuka aykırı olduğuna ilişkin ceza mahkemesince yapılan saptamanın olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 53. (6098 sayılı TBK"nun 74.)maddesi gereğince hukuk yargıcını bağlayıcı nitelikte olması ve fakat söz konusu ceza mahkemesi kararının kesinleşip kesinleşmediğinin dosya içerisinden anlaşılamadığından, bu durumun araştırılıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, asıl dava hakkında Dairemiz tarafından temyiz itirazlarının reddi sebebiyle hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiş, birleşen dava hakkında kısa kararda birleşen ... 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/36 esas sayılı dava bakımından reddine karar verilmesine karşın, gerekçeli kararın hüküm fıkrasında bahsi geçen birleşen dosya bakımından hüküm kurulmamıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesinin (2) numaralı fıkrasında “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”, aynı Kanun"un 298. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise, “Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.” düzenlemeleri bulunmaktadır.
Dairemizin bozma ilamına uyulduğu ve birleşen dosyaya ilişkin kısa kararda “birleşen ... 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/36 Esas 2009/478 Karar sayılı davacının davasının reddine” dendiği ve gerekçede de belirtildiği halde, gerekçeli kararın hüküm kısmında birleşen dava bakımından hüküm kurulmaması gerekçeli karar ile kısa karar arasında çelişki oluşturduğundan 6100 sayılı Kanun"un 498/2 maddesine ve talepler karşılanmadığından aynı Kanun"un 297/2 maddesine aykırı olup kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 19/09/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.