![Abaküs Yazılım](/6.png)
Esas No: 2015/5102
Karar No: 2021/11913
Karar Tarihi: 01.11.2021
Danıştay 6. Daire 2015/5102 Esas 2021/11913 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2015/5102
Karar No : 2021/11913
DAVACI : ... Birliği
VEKİLİ : Av. ...
DAVALI : ... Bakanlığı
VEKİLİ : ...
DAVANIN KONUSU : Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 30.12.2014 tarihli, 21137 sayılı oluru ile onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının aşağıda ayrıntısı yazılı nedenlerle iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI : Dava konusu İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının, aşağıda ayrıntısı yazılı itirazlar ile dava dilekçesinde sayılan plan hükümleri yönünden şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına aykırı olduğundan iptali gerektiği iddia edilmektedir.
DAVALININ SAVUNMASI : Hukuki dayanaktan yoksun olduğu ileri sürülen davanın aşağıda ayrıntısı yazılı nedenlerle reddi gerektiği savunulmaktadır
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ ...'ÜN DÜŞÜNCESİ: 2872 sayılı Çevre Kanununun 9. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, "Ülke fizikî mekânında, sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda, koruma-kullanma dengesi gözetilerek kentsel ve kırsal nüfusun barınma, çalışma, dinlenme, ulaşım gibi ihtiyaçların karşılanması sonucu oluşabilecek çevre kirliliğini önlemek amacıyla nazım ve uygulama imar plânlarına esas teşkil etmek üzere bölge ve havza bazında 1/50.000-1/100.000 ölçekli çevre düzeni plânları Bakanlıkça yapılır, yaptırılır ve onaylanır. Bölge ve havza bazında çevre düzeni plânlarının yapılmasına ilişkin usûl ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir." hükmüne yer verilmiştir.
Sözü edilen kanun maddesine dayanılarak çıkarılan Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik 14.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 38. maddesinin 2. fıkrası ile yürürlükten kaldırılmış, ancak Geçici 1. maddesinde, bu yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden önce onay makamına sunulan veya idare meclisinde gündeme alınan plan tekliflerinin bu yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önceki mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırılacağı hüküm altına alınmıştır.
Diğer taraftan 4/7/2011 tarihli 27984 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 7. maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde, yerleşme, yapılaşma ve arazi kullanımına yön veren, her tür ve ölçekte fiziki planlara ve uygulamalara esas teşkil eden üst ölçekli mekânsal strateji planlarını ve çevre düzeni planlarını ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak hazırlamak, hazırlatmak, onaylamak ve uygulamanın bu stratejilere göre yürütülmesini sağlamak, (c) bendinde ise, havza ve bölge bazındaki çevre düzeni planları da dâhil her tür ve ölçekteki çevre düzeni planlarının ve imar planlarının yapılmasına ilişkin usul ve esasları belirlemek, havza veya bölge bazında çevre düzeni planlarını yapmak, yaptırmak, onaylamak ve bu planların uygulanmasını ve denetlenmesini sağlamak, Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayılmıştı. Ancak söz konusu Kanun Hükmünde Kararname 09/07/2018 tarihli 30473 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yürürlükten kaldırılmış ve yerine 10/7/2018 tarihli 30474 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 102.maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde ve (c) bendinde aynı hükümlere yer verilmiştir.
Yürürlükte bulunan ve daha önceki mevzuatta çevre düzeni planı tanımı yapılmış, planlama ilke ve esasları belirlenmiş, planların hazırlanması, revizyon ve değişikliğe gidilmesi sürecinde uyulması gereken kurallar detaylıca düzenlenmiştir.
Söz konusu hükümler ve buna dayalı olarak çıkarılan düzenleyici işlemlerde çevre düzeni planının, mekânsal strateji planlarının hedef ve strateji kararlarına uygun olarak, ilgili kurum ve kuruluşlardan elde edilen veriler ve bu veriler kapsamında yapılan analiz, etüt ve araştırmalar sonucunda, bölgesel dinamiklerin ve gelişmelerin dikkate alındığı, sürdürülebilir kalkınma amacına uygun olarak ekolojik ve ekonomik kararların birlikte çalışan kararlar olarak değerlendirildiği, tarihi, doğal ve kültürel yapının korunması ve geliştirilmesinin yanı sıra kontrollü kentleşmenin ve gelişmenin hedeflendiği imar planlarını yönlendirecek strateji ve politikaların ve bunun yansıması mekansal kararların üretildiği şematik dili olan bölge, havza veya il düzeyinde hazırlanabilen, plan notları ve raporuyla bir bütün olan planlar olduğu açıklanmıştır.
Çevre düzeni planlarının hazırlanması sürecinde, planlama alanı sınırları kapsamında ilgili kurum ve kuruluşlardan veriler elde edilmesi ve bu veriler kapsamında analiz, etüt ve araştırmalar yapılması gerekmektedir.
19.07.2007 tarihinde onaylanan Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının, Dairemizin 27.05.2009 tarihli, E:2007/10369, K:2009/6176 sayılı kararıyla, 14.08.2009 tarihinde onaylanan Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının Dairemizin 26.12.2012 tarihli, E:2010/786, K:2012/8225 sayılı kararıyla iptaline karar verilmiştir.
Dava konusu İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı 23/06/2014 tarihli, 9948 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı oluru ile onaylanmış, askı sürecindeki itirazların değerlendirilmesi sonrasında 30.12.2014 tarihli, 21137 sayılı Bakanlık oluru ile yeniden onaylanmış, anılan plana yönelik askı süreci içerisindeki itirazların değerlendirilmesi sonrasında da yeniden düzenleme yapılan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı (..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... sayılı paftaları ve plan hükümleri) 16.11.2015 tarihinde yeniden onaylanmış, bu planda 27.01.2017 tarihinde ... sayılı plan paftasında, 10.04.2018 tarihinde de ... sayılı plan paftası, ... sayılı plan paftası ve bazı plan hükümlerinde değişiklik yapılmış, 25.07.2018 tarihinde ... plan paftasına ilişkin yeniden değişiklik yapılmış ve 10.10.2018 tarihinde yeniden kapsamlı (..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... sayılı plan paftaları) değişikliğe uğramış ve son olarak ... plan paftasında 07.11.2018 tarihinde değişikliğe gidilmiştir.
Görüldüğü üzere iptal kararı sonrasında onaylanan dava konusu İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı sonrasında birçok defa değişikliğe uğramıştır. Dava konusu planın hazırlanması çalışmaları sırasında ise yeni bir araştırma raporu düzenlenmediği görülmüştür. Bu duruma davalı idarece dava konusu planın yargı kararının ifası niteliğinde olduğu bu nedenle yeni bir araştırma raporu hazırlanmadığı şeklinde gerekçe gösterilmiştir.
Dava dosyasında yer alan bilirkişi raporunda konuya ilişkin olarak "2009 yılında onaylanan İzmir-Manisa- Kütahya Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planına altlık teşkil eden veriler 2009 yılından önce toplanmış verilerdir. Dolayısıyla İzmir-Manisa Planlama Bölgesine ait davaya konu 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı 2009 yılı öncesi verilere dayandırılmaktadır ve bunun sağlıklı bir planlamaya altlık teşkil etmesi beklenemez. Davaya konu plan 2014 yılında onaylanmıştır. İlk onama tarihi olan 2014 yılı temel alınırsa, 2009 yılı öncesi verilere dayandığı için en az 5 yıl "eskimiş" veriler üzerinden plan kararlarının üretildiği sonucu çıkmaktadır. Nitekim davalı idare Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından dava dosyasına sunulan yanıtlar kapsamında davaya konu çevre düzeni planının iptal edilen Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının yerine onaylanmış bir plan olduğu; dolayısıyla yeni bir plan olarak değerlendirilmesinin doğru bir yaklaşım olmadığı; bununla birlikte ilgili kurumlardan varsa güncel olmayan verilerin yenilenmesine yönelik taleplerinin çevre düzeni planı kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olduğu belirtilmiştir. Planın stratejilerinin dayandığı verilerin "eskimiş" olması ve güncel olmaması önemli bir eksikliktir ve bunların plan onamasından sonra plana kurumlarca yapılan itirazlar sırasında düzeltilip güncellenecek olması doğru bir planlama yaklaşımı olamaz." tespit ve değerlendirmelerinde bulunulmuştur.
Çevre düzeni planlarının mevzuatta öngörülen tarihi, doğal ve kültürel yapının korunması ve geliştirilmesinin yanı sıra kontrollü kentleşmenin ve gelişmenin hedeflendiği imar planlarını yönlendirecek kararlar üretebilmesi için ilgili kurum ve kuruluşlardan elde edilen güncel veriler ve bu veriler kapsamında yapılan analiz, etüt ve araştırmalar sonucunda, hazırlanması gerekmektedir. Bu anlamda yeni bir araştırma raporunun bulunmaması veya verilerin güncellendiğine ilişkin bilgi ve belge sunulmaması dava konusu planın hazırlanmasına ilişkin yöntem bakımından önemli bir eksikliktir. Nitekim dava konusu planın onaylanmasından sonra çok defa değişikliğe gidilmesi ve söz konusu değişikliklerin birçoğunun ise verilerin güncellenmesine ilişkin olması veya çok küçük alanları kapsaması bu eksikliğin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Örneğin 10.10.2018 tarihli değişiklikle çok fazla alanın tarım arazisi niteliğinde olması nedeniyle kentsel gelişme alanından tarım arazisi alanına dönüştürüldüğü görülmüş olup bu durum planın hazırlanması aşamasında tarım arazilerine ilişkin güncel verilerin araştırılıp elde edilmediğini net biçimde göstermektedir.
Çevre düzeni planları uzun döneme yönelik bir projeksiyonun ürünü olarak planlama alanına ilişkin genel arazi kullanım kararları ve ilkeler belirleyen planlar olup hangi koşullarda değiştirileceği mevzuatta gösterilmiştir, dava konusu çevre düzeni planı ise çok sık aralıklarla mevzuatta öngörülen gerekçeler oluşmaksızın bazen neredeyse noktasal değişikliklere uğramıştır. Bu durum çevre düzeni planı yöntem, ilke ve esasları ile hukuki güvenlik ilkesine aykırıdır.
Bununla birlikte davalı idarece, ilgili kurumlardan varsa güncel olmayan verilerin yenilenmesine yönelik taleplerin çevre düzeni planı kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olduğunu belirtilmektedir. Dava konusu plan notları incelendiğinde gerçekten birçok konuda plan değişikliğine bile gerek olmadan alt ölçekli planlarda düzenleme yapılabileceği kabul edilmiştir. Çevre düzeni planlarında bazı konuların alt ölçekli imar planları ile netleştirileceğine ilişkin kurallar getirilmesi örneğin kentsel gelişme alanlarının sınırlarının alt ölçekli planlarda netleştirileceği vb. gibi, ölçeğinin gereği olduğu kadar plan esnekliği ve dinamizmi açısından olumlu değerlendirilse de, kentin gelişme yönünün mevcut araştırma ve analizler (nüfus ve dağılımı, yerleşme deseni ve eğilimi, sekteröl gelişmeler, korunması gereken alanlar v.b konulara ilişkin) dikkate alınarak doğru biçimde belirlenmesi çevre düzeni planının temel konularından birisidir. Zira kentsel gelişme alanlarının tamamının alt ölçekli planlarda yerleşime açılmamasını beklemek yerine dava konusu planda gelişmenin yönünün stratejik olarak belirlenmesi sağlıklı bir planlama yaklaşımını yansıtacaktır. Aksi takdirde birbirinden habersiz ve bağımsız gelişme alanları alt ölçekli imar planları ile önerilebilecek bu da çevre düzeni planıyla amaçlanan fiziksel çevreyi sağlıklı bir yapıya kavuşturmak ve kontrollü kentleşmenin gerçekleşmesini engelleyecektir.
Bu kapsamda davacının iddiaları değerlendirildiğinde,
İzmir Büyükşehir Belediye Meclisinin ... tarih ve ... sayılı kararı ile uygun görülerek onaylanan 1/25.000 ölçekli İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planının Plan raporunda 4.3.2.2. Kuzey Aksı Plan Kararları başlığı altında da “Aliağa İlçesi’ndeki mevcut 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı bulunan ve bu planlara göre büyük oranda imar uygulaması tamamlanan “Sanayi Alanı” kararlarının bölge için yeterli büyüklükte olduğu tespit edilmiş ve bu planlı alanlar dışında 1/25000 ölçekli Çevre Düzeni Planında yeni sanayi alanı ayrılmamıştır.” ...“tarım, orman gibi korunması gerekli eşiklerde kaldığı tespit edilen bölümler planda koruma kararına dönüştürülmek suretiyle revize edilmiştir. Kyme antik kentinin doğusunda bulunan ve Tarım İl Müdürlüğünce zeytinlik olduğu tespit edilen alan buna en iyi örnek olup, 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında “tarımsal niteliği korunacak alan” ve “orman alanı” olarak yeniden düzenlenmiştir. Ayrıca Horozgediği Köyü çevresindeki 1/5000 ölçekli imar planlarında konut alanında yer alan bölge zeytinlik alanlar ve sanayi alanlarına olan yakın konumu da göz önüne alınarak tarımsal niteliği korunacak alan olarak düzenlenmiştir.” ifadelerine yer verilmiştir.
Bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, Aliağa bölgesinde sanayi ve termik santral alanları açısından bir yoğunlaşma olduğu, bu durumun bölgede artık bir doygunluğa ulaştığı ve sanayi faaliyetlerinin doğal yapıyı da etkileyen tehlikeli bir düzeye ulaştığına ilişkin birçok bilimsel çalışma olduğu bilinmektedir. Ancak söz konusu sanayi yığılmasının daha da büyütülmesi ve ayrıca ilave termik santral alanları açılması yönünde davaya konu planın net stratejik kararları bulunmaktadır. Anılan kararların ise korunması gereken tarihi, kültürel, doğal ve tarımsal değerlere zarar vermekle birlikte dava konusu planın koruma ilkeleri ile de çelişmektedir. Keşif esnasında da bu alandaki hava kirliliğinin gözle görülür boyuta ulaştığı tespit edilmiştir. Davalı idarece ise sanayi alanlarının söz konusu bölgede halihazırda var olduğu ve yeni sanayi alanlarının da o yüzden burada toplanması yaklaşımının benimsendiği belirtilmiştir. Ancak çevre düzeni planlarının, sadece sanayi yatırımlarının gelişmesini öngörme amacını taşımadığı, koruma-kullanma dengesi gözetilerek kentin sağlıklı gelişimi ve kalkınmasını amaçlaması gerektiği yukarıda aktarılmıştır. Çevre düzeni planı hazırlanırken yapılması gereken araştırma ve analiz çalışmaları sırasında planlama bölgesinin mevcut durumu, kapasitesi, konumu ve çevresinde yer alan korunması gereken alanlar değerlendirilerek bunun sonucunda planın stratejilerinin mevzuat uygun olarak belirlenmesi ve bu bağlamda alt ölçekli planları yönlendirici kararlar üretilmesi gerekmektedir. Sanayinin yerleşim alanlarından uzak alanlarda ÇED raporları da hazırlanarak düzensiz sanayileşmeyi önleme amacıyla organize sanayi bölgeleri şeklinde örgütlenmelerinin enerji temini, çevresel sorunlar gibi konuların tek elden çözümlenmesine olanak sağlayacağı dikkate alındığında bu anlamda bir toplulaştırma olumlu bir plan stratejisidir. Ancak sanayinin çevre ve insan sağlığını tehdit ettiği noktaya ulaştığı bir bölgede böyle bir tercih koruma-kullanma dengesini ortadan kaldıracağından doğru bir planlama yaklaşımını yansıtmayacaktır. Bu bakımdan Aliağa bölgesi için bu alanda çevresel bir tehdit olmadığı ve yeni yapılacak yatırımlar için en uygun alan olduğu yönünde ayrıntılı bilimsel bir sanayi çalışması plana veri olarak alınmaksızın anılan alanda dava konusu planla öngörülen yeni sanayi ve gelişme alanlarında çevre düzeni planı planlama esaslarına amaç, yöntem ve ilkelerine ve kamu yararına uyarlık bulunmamaktadır.
Bunun dışında davacının dava dilekçesinde yer verdiği iddialara bakıldığında iddiaların büyük bir bölümünün fazlasıyla genel ifadelerden oluştuğu, yukarıda ifade edildiği üzere planın hazırlanması sırasındaki yöntemsel eksikliklerin hangi plan kararlarına yansıdığı somut olarak belirtilerek iptali istenilmediğinden davacının bazı iddialarının planın eleştirisi olarak kabul edilebilecek iddialar olduğu ancak tüm iddialarının hukuka uygunluk denetimi yapılmasına elverişli olmadığı görülmüştür.
Bu durumda dava konusu İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının Aliağa Bölgesinde önerilen yeni sanayi alanlarına işlemin iptali, diğer hususlara ilişkin olarak bu aşamada yasal koşulları oluşmadığından davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI ...'IN DÜŞÜNCESİ: Dava ,Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 30.12.2014 tarihli, 21137 sayılı oluru ile onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının iptali istemiyle açılmıştır.
2872 sayılı Çevre Kanununun 9. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, "Ülke fizikî mekânında, sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda, koruma-kullanma dengesi gözetilerek kentsel ve kırsal nüfusun barınma, çalışma, dinlenme, ulaşım gibi ihtiyaçların karşılanması sonucu oluşabilecek çevre kirliliğini önlemek amacıyla nazım ve uygulama imar plânlarına esas teşkil etmek üzere bölge ve havza bazında 1/50.000-1/100.000 ölçekli çevre düzeni plânları Bakanlıkça yapılır, yaptırılır ve onaylanır. Bölge ve havza bazında çevre düzeni plânlarının yapılmasına ilişkin usûl ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir." hükmüne yer verilmiştir.
Sözü edilen kanun maddesine dayanılarak çıkarılan Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelikte "Havza" ; bir akarsu kaynağını besleyen yüzey ve yer altı su kaynaklarının tabii su toplama alanını kapsayacak biçimde, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce belirlenmiş alanlar, "Bölge" coğrafi, sosyal, ekonomik, fiziksel nitelikleri açısından benzerlik gösteren alan ve/veya Devlet Planlama Teşkilatınca belirlenmiş olan istatistiki bölge (düzey 2) birimleri olarak tanımlanmıştır.
Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmeliğin 4. maddesinin (ç) bendinde, Çevre düzeni planı açıklama raporu: Çevre düzeni planının vizyonunun, amacının, hedeflerinin, stratejilerinin, ilkelerinin ve politikalarının açıklandığı ve bunlar doğrultusunda belirlenen projeksiyon nüfusuna, sektörel yapıya, alan büyüklüklerine, plan kararlarına, plan uygulama araçlarına, kurumsal yapıya ve denetime ilişkin gerekçeli açıklamaların yapıldığı ve çevre düzeni planı ile bütün olan rapor; (d) bendinde; çevre düzeni planı araştırma raporu; Planlama alanına ilişkin geleceğe yönelik projeksiyonların yapılabilmesi, plan kararlarının, koruma ve gelişme politika ve stratejilerinin ve plan hükümlerinin belirlenebilmesi için 7. madde kapsamında toplanan verilerin planlama çalışmasında kullanılacak biçimde analiz ve sentezinin yapıldığı, alana yönelik fırsatların, tehditlerin, güçlü yönler ve zayıflıkların belirlenerek ilgilisine göre farklı disiplinlerden uzmanlarca hazırlanan rapor, olarak tanımlanmış; çevre düzeni planının niteliklerinin belirlendiği 5. maddesi (e) bendinde, "planlamaya temel oluşturan verilerin farklılığından dolayı farklı mesleklerden uzmanların fiili katılımı ile hazırlanan üst ölçekli bir plan olduğu" plan nitelikleri arasında yer almıştır.
Yönetmeliğin Planlama Alanının Tespiti Başlıklı 6. maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde, Planlama alanı; "Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Çevre Kanunu kapsamında; Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından belirlenen büyük akarsu havzaları veya Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı tarafından belirlemiş istatistiki bölge birimleri (düzey 2) ile birlikte idari sınırları da dikkate alınarak, en az iki il sınırını içerecek şekilde, b) İl özel idareleri ve belediye sınırı il sınırı olan büyükşehir belediyeleri, 22/2/2005 tarihli ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu kapsamında yetki alanlarını aşmayacak şekilde belirlenir." kuralı yer almıştır.
7.maddesinde, "Çevre düzeni planlarının hazırlanması sürecinde, planlama alan sınırları kapsamında veriler 1/25.000 ölçekli harita hassasiyetinde asgari; a) Türkiye ve bölgesindeki yeri, b) Ülke ulaşım ağındaki yeri, c) İdari bölünüş ve sınırlar, ç) Doğal yapı; 1) Jeolojik yapı (depremsellik ve fay hatları vb), 2) Jeomorfolojik yapı (topografya, eğim durumu vb), 3) Hidrolojik- hidrojeolojik yapı (Göller, barajlar, akarsular, taşkın alanları, yeraltı ve yüzeysel su kaynakları, havza sınırları), 4) İklimsel özellikler, 5) Toprak niteliği ve tarımsal arazi kullanımı, 6) Ekolojik yapı (ekosistem tipleri, flora ve fauna varlığı), d) Koruma statüsü verilmiş alanlar (sit alanları, uluslararası sözleşmelerle korunan alanlar, sulak alanlar, RAMSAR alanları, özel çevre koruma alanları, milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı, tabiatı koruma alanı, mesire yerleri, yaban hayatı geliştirme alanı, yaban hayatı koruma alanı, tür koruma alanı, yüzeysel içme suyu kaynakları koruma alan ve diğerleri) e) Orman alanları, mera, yaylak, kışlak alanları, f) Kültür ve turizm gelişim ve koruma bölgeleri, turizm merkezleri, g) Genel peyzaj öğeleri, ğ) Demografik yapı, h) Sosyal yapı, ı) Ekonomik yapı, i) Teknik altyapı; 1) Ulaşım, 2) Enerji, 3) Atık geri kazanım ve bertaraf tesisleri, 4) İçme suyu ve atık su arıtma tesisleri, 5) Atık su deşarj yerleri, 6) Tarımsal sulama alanları, j) Kamu mülkiyetindeki alanlar, k) Ruhsatlı maden sahaları, l) Askeri alanlar, askeri yasak bölgeler ve güvenlik bölgeleri,m) Mania planları, n) Mevcut arazi kullanımı,o) Yerleşme alanlarının karakteristik özellikleri ve mekânsal gelişme eğilimleri ve potansiyelleri, ö) Planlama alanına yönelik bölgesel ölçekli kamu projeleri ve yatırım kararları, p) Onanlı imar planları, r) Çevre sorunları konularına ilişkin ilgili kurum ve kuruluşlardan, uydu görüntülerinden ve/veya hava fotoğraflarından ve arazi çalışmalarından veriler elde edilerek sayısal veri tabanı oluşturulur. Kurum ve kuruluşlar planlama çalışmasında kullanılacak bilgi ve belgeleri sağlamakla sorumludur. Milli güvenlik ve savunma faaliyetlerine konu alanlar için Milli Savunma Bakanlığı ile koordinasyon sağlanır." kuralına yer verilmekteydi.
Diğer taraftan 14.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 38. maddesinin 2. fıkrası ile Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik yürürlükten kaldırılmış, Geçici 1. maddesinde, bu yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden önce onay makamına sunulan veya idare meclisinde gündeme alınan plan tekliflerinin bu yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önceki mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırılacağı hüküm altına alınmıştır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca çıkarılan 14.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 4.maddesinin 1.fıkrasının (c) bendinde, "Çevre düzeni planı: Varsa mekânsal strateji planlarının hedef ve strateji kararlarına uygun olarak orman, akarsu, göl ve tarım arazileri gibi temel coğrafi verilerin gösterildiği, kentsel ve kırsal yerleşim, gelişme alanları, sanayi, tarım, turizm, ulaşım, enerji gibi sektörlere ilişkin genel arazi kullanım kararlarını belirleyen, yerleşme ve sektörler arasında ilişkiler ile koruma-kullanma dengesini sağlayan 1/50.000 veya 1/100.000 ölçekteki haritalar üzerinde ölçeğine uygun gösterim kullanılarak bölge, havza veya il düzeyinde hazırlanabilen, plan notları ve raporuyla bir bütün olarak yapılan planı ifade eder." kuralı yer almaktadır.
Yönetmeliğin "Planlama alanı" başlıklı 18.maddesinde, "Çevre düzeni planı; coğrafi, sosyal, ekonomik, idari, mekânsal ve fonksiyonel nitelikleri açısından benzerlik gösteren bölge, havza veya en az bir il düzeyinde yapılır." kuralına, "Plan ilke ve esasları" başlıklı 19. maddesinin 1.fıkrasında ise, "Çevre düzeni planları hazırlanırken; a) Varsa mekânsal strateji planlarına uygunluğun sağlanması, b) Yeni gelişmeler ve bölgesel dinamiklerin dikkate alınması, c) İlgili kamu kurum ve kuruluşlarının mekânsal kararları etkileyecek nitelikteki bölge planı, strateji planı ve belgesi, sektörel yatırım kararlarının dikkate alınarak değerlendirilmesi, ç) Sürdürülebilir kalkınma amacına uygun olarak ekolojik ve ekonomik kararların bir arada değerlendirilmesi, d) Tarihi, kültürel yapı ile orman alanları, tarım arazileri, su kaynakları ve kıyı gibi doğal yapı ve peyzajın korunması ve geliştirilmesi, e) Doğal yapının, ekolojik dengenin ve ekosistemin sürekliliğinin korunması amacıyla arazi kullanım bütünlüğünün sağlanması, f) Ulaşım ağının arazi kullanım kararlarıyla birlikte ele alınması suretiyle imar planlarında güzergahı netleştirilecek yolların güzergah ve yönünün genel olarak belirlenmesi, g) Çevre sorunlarına neden olan kaynaklara yönelik önleyici strateji ve politikaların belirlenerek arazi kullanım kararlarının oluşturulması, ğ) İmar planlarına esas olacak şematik ve grafik dil kullanılarak arazi kullanım kararları ile koruma ve gelişmenin sağlanması, h) Afet tehlikelerine ilişkin mevcut raporlar ve jeolojik etütler dikkate alınarak afet risklerini azaltıcı önerilerin dikkate alınması esastır." kuralına yer verilmiştir.
Anılan 19.maddenin 2.fıkrasında, "Çevre düzeni planlarının hazırlanması sürecinde, planlama alanı sınırları kapsamında aşağıda genel başlıklar halinde belirtilen konular ile diğer konularda ilgili kurum ve kuruluşlardan veriler elde edilir; bu veriler kapsamında analiz, etüt ve araştırmalar yapılır: a) Sınırlar. b) İdari ve bölgesel yapı. c) Fiziksel ve doğal yapı. ç) Sit ve diğer koruma alanları, hassas alanlar, doğal karakteri korunacak alanlar. d) Ekonomik yapı. e) Sektörel gelişmeler ve istihdam. f) Demografik ve toplumsal yapı. g) Kentsel ve kırsal yerleşme alanları ve arazi kullanımı. ğ) Altyapı sistemleri. h) Yeşil ve açık alan kullanımları. ı) Ulaşım sistemleri. i) Afete maruz ve riskli alanlar. j) Askeri alanlar, askeri yasak bölgeler ve güvenlik bölgeleri. k) Planlama alanına yönelik bölgesel ölçekli kamu projeleri ve yatırım kararları. l) Her tür ve ölçekteki plan, program ve stratejiler. m) Göller, barajlar, akarsular, taşkın alanları, yeraltı ve yüzeysel su kaynakları ve benzeri hidrolojik, hidrojeolojik alanlar. n) Çevre sorunları ve etkilenen alanlar." düzenlemesine yer verilmiştir.
Aynı maddenin 3.fıkrasında, " Çevre Düzeni Planlarının hazırlanması sürecinde planlama alanı sınırları kapsamındaki tüm veriler 1/25.000 ölçekli harita hassasiyetinde hazırlanır." kuralı, 4.fıkrasında, "Plan hazırlık sürecinde ihtiyaç duyulan veri, bilgi ve belgeler; ilgili veriyi hazırlamakla sorumlu kurum ve kuruluşlardan, bilimsel çalışmalardan ve uzmanlarca arazide yapılacak çalışmalardan elde edilir." kuralı, 5.fıkrasında, "Planlama sürecinde coğrafi bilgi sistemleri ve uzaktan algılama yöntemleri kullanılarak güncellenebilir ve sorgulanabilir sayısal veri tabanı oluşturulur." kuralı bulunmaktadır.
Yönetmeliğin "Revizyon ve değişiklikler" başlıklı 20. maddesinin 1.fıkrasında, "Çevre düzeni planının ihtiyaca cevap vermediği hallerde veya planın vizyonu, amacı, hedefleri, stratejileri, ilke ve politikaları açısından plan ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğünü etkilemesi halinde çevre düzeni planı bütününde revizyon yapılır. Çevre düzeni planı revizyonu; a) Nüfusun yerleşim ihtiyaçlarının karşılanamaması, b) Planın temel strateji ve politikalarını değiştirecek bölgesel ölçekli yatırımların ortaya çıkması, c) Yeni verilere bağlı olarak, sonradan ortaya çıkabilecek ve bölgesel etkiye yol açabilecek arazi kullanım taleplerinin oluşması, ç) Yeni gelişmeler ve bölgesel dinamiklerde değişiklik olması, durumunda yapılır." düzenlemesine, 2.fıkrasında da, "Çevre düzeni planı ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğü bozmayacak nitelikte, plan değişikliği yapılabilir. Çevre düzeni planı değişikliklerinde; a) Kamu yatırımlarına, b) Çevrenin korunmasına, c) Çevre kirliliğinin önlenmesine, ç) Planın uygulanmasında karşılaşılan güçlükler ve maddi hataların giderilmesine, d) Değişen verilere bağlı olarak planın güncellenmesine, dair yeterli, geçerli ve gerekçeleri açık olan, altyapı etkilerini değerlendiren raporu içeren teklif ve talepler; idarece planın temel hedef, ilke, strateji ve politikaları kapsamında teknik ve yasal çerçevede değerlendirmeye alınarak sonuçlandırılır." düzenlemesine yer verilmiştir.
Diğer taraftan 4/7/2011 tarihli 27984 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 7. maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde, yerleşme, yapılaşma ve arazi kullanımına yön veren, her tür ve ölçekte fiziki planlara ve uygulamalara esas teşkil eden üst ölçekli mekânsal strateji planlarını ve çevre düzeni planlarını ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak hazırlamak, hazırlatmak, onaylamak ve uygulamanın bu stratejilere göre yürütülmesini sağlamak, (c) bendinde ise, havza ve bölge bazındaki çevre düzeni planları da dâhil her tür ve ölçekteki çevre düzeni planlarının ve imar planlarının yapılmasına ilişkin usul ve esasları belirlemek, havza veya bölge bazında çevre düzeni planlarını yapmak, yaptırmak, onaylamak ve bu planların uygulanmasını ve denetlenmesini sağlamak, Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayılmıştı
Ancak söz konusu Kanun Hükmünde Kararname 9/7/2018 tarihli 30473 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yürürlükten kaldırılmış ve yerine 10/7/2018 tarihli 30474 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 102.maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde, yerleşme, yapılaşma ve arazi kullanımına yön veren, her tür ve ölçekte fiziki planlara ve uygulamalara esas teşkil eden üst ölçekli mekânsal strateji planlarını ve çevre düzeni planlarını ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak hazırlamak, hazırlatmak, onaylamak ve uygulamanın bu stratejilere göre yürütülmesini sağlamak, (c) bendinde ise, havza ve bölge bazındaki çevre düzeni planları da dâhil her tür ve ölçekteki çevre düzeni planlarının ve imar planlarının yapılmasına ilişkin usul ve esasları belirlemek, havza veya bölge bazında çevre düzeni planlarını yapmak, yaptırmak, onaylamak ve bu planların uygulanmasını ve denetlenmesini sağlamak Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden ,14.08.2009 tarihinde onaylanan Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının iptali istemiyle açılan davada Danıştay Altıncı Dairesinin 26.12.2012 tarihli, E:2010/786, K:2012/8225 sayılı kararıyla planın tümünün iptaline karar verildiği , söz konusu karar üzerine İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı 23/06/2014 tarihli, 9948 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı oluru ile onaylandığı , söz konusu plana yapılan askı sürecindeki itirazların değerlendirilmesi sonrasında 30.12.2014 tarihli, 21137 sayılı Bakanlık oluru ile yeniden onaylandığı , anılan plana yönelik askı süreci içerisindeki itirazların değerlendirilmesi sonrasında da yeniden düzenleme yapılan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı (..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... sayılı paftaları ve plan hükümleri) 16.11.2015 tarihinde onaylandığı , bu planda 27.01.2017 tarihinde ... sayılı plan paftasında, 10.04.2018 tarihinde ... sayılı plan paftasında, ... sayılı plan paftası ve bazı plan hükümlerinde değişiklik yapıldığı , 25.07.2018 tarihinde ... plan paftasına yönelik bir değişiklik yapıldığı , 10.10.2018 tarihinde İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği (..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... sayılı plan paftaları) 1. No’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 102. maddesi uyarınca onaylandığı anlaşılmaktadır.
Dairesince yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporda özetle;Plan Açıklama Raporu’nda tanımlanan amaç ifadelerinden, planın sürdürülebilirlik konusuna vurgu yaptığı, ekolojik dengeyi korumanın önemli bir amaç olarak belirlendiği, koruma-kullanma dengesi vurgusunun plan açıklama raporunda yer aldığının görüldüğü,“Koruma-kullanma dengesinin düşünülmesi” ve “plan kararlarının sektörler arası ilişkileri düşünerek verilmesi” denen süreçler ancak farklı plan kararlarının olası sonuçlarının (koruma yönünde veya kullanma yönünde veya x sektörü üzerinde veya y sektörü üzerinde) irdelenmesi ile anlaşılabileceği , davaya konu planın Plan Açıklama Raporu’nda aynı noktaya ilişkin farklı kararların diğer sektörlere yansımasını “koruma-kullanma dengesi” açısından irdeleyen bu tür alternatifler belirtilmediği , havza bütününde bilimsel analizlerin yapıldığını gösteren işaretlere raporda rastlanmadığı , ancak ifadesel olarak farklı yerleşim yerlerinin iç dinamkleri, değerleri anlatılırken “koruma-kullanma dengesi gözetilmelidir” ifadelerine Plan Açıklama Raporu’nda sıklıkla rastlanmakta olduğu , nüfus kabulleri yapılırken yerleşimlere nüfus eklemeleri/çıkartmaları yapılırken bazı yerleşimlerin nüfus kabulünün projekte edilen değerlerden düşük yapılmasını bu dengenin gözetilmesi kaygısına bağladıkları , koruma-kullanma dengesinin sağlanmasına yönelik bir çok çalışmanın, bilimsel teknik kullanımının plan hazırlık aşamasında gözardı edildiği, davaya konu olan planın, sağlıklaştırmaya yönelik çeşitli kararları almış bulunduğu , bu kararların yetersiz veya planın getirmiş olduğu bazı kararların sağlıklı çevreler yaratmaya engel olduğu iddiası noktasal itirazlar üzerinden değerlendirildiği , yeni çevre düzeni planları yapılmadan önce ne gerekçe ile olursa olsun, Plan Araştırma Raporu’nun güncellenmesi ve plan kararlarının da bu araştırma raporunda belirlenen fırsat ve tehdirlere referansla alınması gerektiği , İzmir-İstanbul ulaşım bağlantısı ve İzmir Limanının güçlendirilmesine yönelik yeni Lojistik Merkezlerin oluşumu gibi güncel projelerden plan kararlarında bahsedilmesi ve planlara işlenmesinin yeterli olmadığı , bu tür projeler yerleşim düzeninden, sanayiye, ekolojiden turizme pek çok sektörü olumlu/olumsuz etkilerlerin plan araştırma raporlarının sektörler arası bu tür etkileri ortaya konmasının beklendiği , davaya konu planın ve bu planın onayından sonra onaylanmış planların Plan Araştırma raporunun olmamasının bölgeye ve kente ilişkin sağlıklı, güvenli kararlar üretilmesi, doğal, kültürel, tarihi alanların korunması, yaşanabilir kentler oluşturulması ve bu bağlamda plan kararlarının oluşturulması için büyük bir sorun arz ettiği . alt ölçek planları yönlendirmesi beklenen çevre düzeni planlarının, kentsel gelişme alanı büyüklüklerini belirlerken planın amaç ve hedefleri ile bağdaşlaştırılmayan, her yerleşim yerinin kentleşme dinamiklerini bir görüp aynı nüfus projeksiyon modeli ile nüfus tahminlerini yapan ve bu tahminler üzerinden bilimsel/matematiksel yöntemleri kullanmadan nüfus kabullerini yapan bir yaklaşımıyla çevre düzeni planlarını hazırlamaması gerektiği , bu tür bir yaklaşımla hazırlanan planların gereksinimden fazla (veya az) alanın kentsel gelişim alanı olarak planlandığı iddiasını beraberinde getirdiği , çevre düzeni planları gibi üst ölçek planların bilimsel yöntemlere dayanmayan süreçlerle elde edilmesinin başta planın koruma ile ilgili amaç ve hedefleri ile uyuşmayan, kamu yararı adına doğru kararların alınmasının önünü tıkayan bir durum yarattığı, davaya konu planda izlenen ve bilimsel temeller üzerine oturmayan bu sürecin, İzmir ve Manisa gibi tarım arazileri ve doğal sit alanları eşsiz ancak kentleşme baskıları ile bu değerlerini giderek kaybeden bir bölgede gereksinimden fazla alanın kentsel gelişime açılması gibi bir sorunu tetiklediği ,Sanayi sektörüne ilişkin alınan genel tutum/ilkeler raporda gerekçelendirildiği , örneğin tekil endüstriyel yapılaşmanın engellenmesinin benimsendiği, bunun gerekçesinin bu tekil yapılaşmanın bir bölümünün yasal dayanaklarının tartışmalı olduğu, verimli tarım topraklarının ortadan kalkmasına neden oldukları ve alt-yapı sorunları oluşturmaları olarak belirtildiği , (bknz. Plan Açıklama Raporu Sayfa 24). Sayfa 25: “Planlama Bölgesi genelinde, tekil yapılaşma isteklerinin altında tarımsal üretimden kaynaklanan “tarımsal sanayi” alanı gereksinimi yatmaktadır. Bu nedenle, planlama çalışmasında tarımsal ürünlerin değerlendirilmesine yönelik alan gereksinimi giderilmesine ilişkin kararlar geliştirilmesinin benimsendiği , diğer endüstriyel gelişmelerin tekil yapılaşmasının engellenmesi, organize nitelikte olmayan sanayi alanlarının organize duruma getirilmesi, yeni sanayi gelişiminin ihtisaslaşmış ve organize nitelikte gerçekleşmesi için gerekli kararların üretilmesinin planlama aşamasında benimsenen ilkelerden olduğu ,her ne kadar bu açıklamalar net bir şekilde planın amaç ve hedeflerine atıfta bulunarak ifade edilmeseler de, Bilirkişi Kurulunun planda verilen bazı kararların tarımsal ve doğal niteliği olan arazileri korumaya yönelik kaygılar taşıdıkları gerekçeleriyle plan amaç ve hedeflerine uygun oldukları ,yönetmeliklere göre çevre düzeni planlarının hazırlanması için mekânsal strateji planlarının varlığının şart koşulmadığı ancak çevre düzeni planlarında keyfi, noktasal plan kararlarının verilmemesi için planların bölgesel ölçekte getirilen stratejilerden, politikalardan, kararlardan beslenmesi gerektiği , Bölgesel gelişime yönelik stratejiler/kararlar olmadan çevre düzeni planının getirmiş olduğu her noktasal plan kararı, kamu yararı adına en doğru kararların verilememesi, doğal/ekolojik değerlerin, verimli tarım arazilerinin korunamaması, ve sağlıklı çevrelerin yaratılamamasının önünü açan bir durum oluşturduğu , davaya konu planın Plan Açıklama Raporu incelendiğinde, raporun ele alınan planlama bölgesi bütününe ve farklı sektörlere yönelik gelişme stratejilerini içermediğinin görülmediği ,bu sorunun, dava konusu plandan sonra onaylanan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı değişikliğinde devam ettiği , ptal edilen Manisa-İzmir-Kütahya 1/100.000 ölçek çevre düzeni planının Danıştay iptal gerekçelerinden sadece Kütahya’nın Manisa ve İzmir planlama sınırlarına dahil edilmesinden olmadığı , amaçsız ve hedefsiz bir arazi kullanım planı düzenlendiği için planlama ilkelerinden söz edilemeyeceği, bölgesel anlamda çevresel etki değerlendirmesi yapılmadan planlamaya ilişkin kararlar alındığı gibi gerekçelerle iptal edildiği ,özellikle Aliağa bölgesindeki termik santrallerin ve petrokimya fabrikalarının emisyonlarının insan sağlığı ve doğal canlılar üzerindeki olumsuz sağlık etkilerini ortaya koyan ülkemizde yapılmış bir çok bilimsel çalışmanın mevcut olduğu ,davaya konu plan ile yeni termik santral alanı kararlarının getirildiğini ve mevcut sanayi alanlarının ve bunlarla ilişkili depolama alanlarının büyütüldüğü/çoğaltıldığının görüldüğü ,bu bölgede termik santral alanına gereksinim olduğu yönünde veya bu kararın bu bölgenin ekonomisi için üst ölçekli bir strateji olması gerektiği yönünde bilimsel bir araştırma ve stratejik karar bulunmadığı ,bu noktada özellikle Termik Santral kararının gelişigüzel biçimde, bu bölgede bu tür kullanımların bulunması nedeniyle verildiği izleniminin doğduğu ,oysa bu alanın doğal özellikleri nedeniyle korunması gereken bir alan olduğunun keşif esnasında gözlendiği , İzmir’in 1. Derece Deprem bölgesi olması gerçeğinden hareketle olası bir depremde, bu bölgede depolanacak tehlikeli atıklardan çıkan kimyasalların yer altı sularına karışma ve çevre sağlığını etkileme riski olduğu , bu bölgede önerilern Tehlikeli Atık Alanları, Mekansal Planlar Yönetmeliği’nin 1. Maddesi’nde belirtilen çevre düzeni planlarının “sağlıklı ve güvenli çevreler oluşturulmak üzere hazırlanan” planlardır ifadesi ile çelişip çelişmediğinin ilgili uzmanlarca incelenmesi gerektiği , bu bölgede cüruf depolama alanlarının olup olamayacağı, şayet bu tür alanlar bölgede yer alabilirse çevre ve insan sağlığı açısından nasıl bir kompozisyonda olabileceği ve en uygun nerelerde yer seçebileceğine ilişkin kararlarda bilimsel raporlardan elde edilecek bilgilere ihtiyaç olduğu ,ilgili uzmanların görüşleri alınmadan önerilen alanların İzmir ili bütününde çevresel etkilerinin değerlendirildiği çalışmaların 1. Derece deprem bölgesinde çevreye toz, duman ve kimyasal yayan depolama alanlarını önermek büyük çevre ve sağlık sorunlarını beraberinde getirebileceği , Aliağa bölgesi için ayrıntılı bir sanayi çalışması olmadan, önerilecek yeni sanayi türlerinin İzmir kenti üzerinde yaratacağı tüm çevresel kirlilik tahminleri ve bunların giderilmesine yönelik ayrıntılı incelemeler yapılmadan alt ölçekli planları yönlendirmesi beklenen üst ölçek çevre düzeni planlarını hazırlamak ileride giderilmesi olanaksız sorunlara yol açacağı buna yasal mevzuatlarla korunmaya çalışılan zeytinlik alanlar üzerindeki etkilerin de dahil olduğu yolunda görüş bildirilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden , davaya konu çevre düzeni planının kapsamı incelendiğinde, planın yargı kararı uyarınca İzmir ve Manisa illerini kapsayacak biçimde düzenlendiği, anılan illerin coğrafi, ekonomik, toprak, iklim ve bitki özelliklerinin benzerlik gösterdiği, plan açıklama raporunda da ifade edildiği üzere aralarındaki ekonomik ilişki ağı, Gediz ve Bakırçay gibi akarsu havzalarının etrafında konumlanmaları, benzeyen doğal ve kültürel değerleri nedeniyle ortak sorunların varlığı ve çözümlerin de bu kapsamda bir arada ele alınması gerekliliği dikkate alındığında, iki il sınırlarının aynı bölge ve havza olarak tanımlanması diğer bir ifade ile iki ilin bir arada çevre düzeni planı ölçeğinde planlanmasının yerinde olduğu , idari sınırların esas alınmasında yönetsel açıdan bir sorun bulunmadığı, çevre düzeni planında belirlenen arazi kullanım kararlarının, niteliği itibariyle çevre kirliliğinin oluşmadan önce önlenebilmesi ve sağlıklı çevrenin oluşturulmasına yönelik hedef, ilke, strateji ve politikaları sağlayacak plan kararları olup, bu yönüyle söz konusu plana dayanılarak yapılacak 1/5000 ve 1/1000 ölçekli planlarda öngörülen ve parsel bazında fiziki kullanım durumunu belirleyen arazi kullanım kararlarından farklılık arz ettiği, davacı tarafından, planın geneline yönelik plan dili ve içeriğinin çevre düzeni planı niteliği taşımadığı, gösterimlerin uygulama ölçeğinde olduğu yönündeki iddiaları yukarıda aktarılan planlama ilkeleri ve mevzuat kapsamında irdelendiğinde dava konusu planda genel olarak şematik bir dil kullanıldığı, korunacak alanlar ile sektörel açıdan stratejik öneme sahip alanlara yönelik genel arazi kararlarının üretildiği, plan notları ile alt ölçekli imar planlarına yön verecek koruma ve geliştirme strateji ve ilkelerinin belirlendiği görüldüğünden, planın bölge ve havza bazında mevzuata uygun olarak hazırlandığı, nüfus projeksiyonunun plana yansıyan olumsuz yönlerinin örneğin nüfusun hatalı ve yüksek belirlenmesi nedeniyle aşırı büyük belirlendiği iddia edilen kullanım kararları var ise somut olarak ortaya konularak (örneğin kentsel gelişme alanları) değerlendirilebilecek olduğundan sadece bu genel iddia ile planın hukuka aykırı olduğundan söz edilemeyeceği , dava konusu planın sürdürülebilirlik konusuna vurgu yaptığı, ekolojik dengeyi korumanın önemli bir amaç olarak belirlendiği, koruma-kullanma dengesi vurgusunun plan açıklama raporunda yer aldığı , koruma alanlarına ilişkin temel stratejilerin gösterildiği ve koruma kararlarının oluşturulduğu, sektörel gelişim açısından da sanayi bölgeleri, teknoloji bölgeleri, lojistik merkezleri, üniversiteler gibi bu ölçekte stratejik öneme sahip konuların da planda gösterildiği , davaya konu 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planının plan notları ve plan araştırma raporu değerlendirildiğinde, bu plandan ölçü alınarak uygulama yapılamayacağı, çevre düzeni planı ile belirlenen kentsel kullanım alanlarının, bu alanların tamamının yapılaşmaya açılacağını göstermeyeceği, bu sınırların ölçeğin gerektirdiği üzere gelişmenin yönünü gösterecek şekilde şematik olduğu ve alt ölçekli planlama çalışmalarında ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri doğrultusunda doğal, yapay ve yasal eşikler çerçevesinde bu planın nüfus kabullerine göre belirlenen alansal büyüklüğü aşmayacak şekilde kesinleştirileceği, planlama bölgesindeki tarımsal toprakların niteliği ve kullanım kabiliyeti ile değerli tarım topraklarının mekânsal dağılımını tespit etmeye ve değerlendirmeye yönelik veri ve bilgilerin toplanmış olduğu, bunların analiz edildiği ve eşik çalışmaları bağlamında dikkate alındığı ve sonuç olarak planlama bölgesi içinde yerleşilebilir ve yerleşilemez alanların eşikler doğrultusunda belirlendiği, bölgenin özelliği, nüfus baskısı, yerleşim alanı gibi ihtiyaçlar kentlerin gelişme yönü, mekansal gelişme eğilimleri ile doğal ve yasal eşikler doğrultusunda, şematik olarak yerleşme alanlarının gösterildiği , bölgenin özelliği, nüfus baskısı, yerleşim alanı gibi ihtiyaçlar ile mekansal gelişme eğilimleri dikkate alınarak sınırları alt ölçekli planlarda kesinleştirilecek alanlarının şematik olarak belirlenmesinde tarım arazileri gibi korunması gerekli alanların ise ilgili oldukları mevzuat uyarınca alt ölçekli planların onaylanması aşamasında ilgili kurum görüşlerine göre yapılaşmaya açılabileceği dikkate alındığında çevre düzeni planı yapım yöntem ve tekniklerine ve şehircilik esaslarına aykırı bir yön bulunmadığı, davacının planın iptaline yönelik diğer iddiaları yönünden de şehircilik ilkeleri ,planlama esasları ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı , Zeytindağ ile Örlemiş arasında yer alan alanda öngörülen sanayi alanına gelince, alanın konum olarak ağaçlandırılacak alan ve tarım arazilerinin içinde kaldığı, yerinde yapılan keşif incelemesi sırasında da bölgedeki doğal çevre ve tarımsal alanın gözlendiği, İzmir Valiliği Tarım İl Müdürlüğünce 07.07.2008 tarihinde yaklaşık 49 hektar büyüklüğündeki mutlak ve dikili tarım arazisi niteliğindeki bu alanın tarım dışı amaçla kullanımının uygun görülmediği dikkate alındığında dava konusu planın ölçeğine göre neredeyse noktasal bazda getirilen sanayi alanı kullanım kararında dava konusu planın ilkeleri ve yapılış yöntemine, 5403 sayılı Kanuna, şehircilik ilkelerine planlama esaslarına ve kamu yararına uyarlık görülmediği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 30.12.2014 tarihli, 21137 sayılı oluru ile onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının Zeytindağ'da önerilen sanayi alanı kullanım kararına yönelik bölümünün iptali ,iptali istenilen diğer kısımlar yönünden davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve 2577 sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü :
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
14.08.2009 tarihinde onaylanan Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının iptali istemiyle açılan davada Danıştay Altıncı Dairesinin 26.12.2012 tarihli, E:2010/786, K:2012/8225 sayılı kararıyla planın tümünün iptaline karar verilmiştir. Söz konusu karar üzerine İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı 23/06/2014 tarihli, 9948 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı oluru ile onaylanmıştır. Söz konusu plana yapılan askı sürecindeki itirazların değerlendirilmesi sonrasında 30.12.2014 tarihli, 21137 sayılı Bakanlık oluru ile yeniden onaylanmıştır. Anılan plana yönelik askı süreci içerisindeki itirazların değerlendirilmesi sonrasında da yeniden düzenleme yapılan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı (..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... sayılı paftaları ve plan hükümleri) 16.11.2015 tarihinde onaylanmış, bu planda 27.01.2017 tarihinde ... sayılı plan paftasında, 10.04.2018 tarihinde ... sayılı plan paftasında, ... sayılı plan paftası ve bazı plan hükümlerinde değişiklik yapılmış, 25.07.2018 tarihinde ... plan paftasına yönelik bir değişiklik yapılmış ve 10.10.2018 tarihinde İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği (..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...sayılı plan paftaları) 1. No’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 102. maddesi uyarınca onaylanmıştır.
Bakılan davada, 30.12.2014 tarihli işlem ile onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının aşağıda ileri sürülen sebeplerle iptali ve yürütülmesinin durdurulması istenilmektedir.
İLGİLİ MEVZUAT:
2872 sayılı Çevre Kanununun 9. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, "Ülke fizikî mekânında, sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda, koruma-kullanma dengesi gözetilerek kentsel ve kırsal nüfusun barınma, çalışma, dinlenme, ulaşım gibi ihtiyaçların karşılanması sonucu oluşabilecek çevre kirliliğini önlemek amacıyla nazım ve uygulama imar plânlarına esas teşkil etmek üzere bölge ve havza bazında 1/50.000-1/100.000 ölçekli çevre düzeni plânları Bakanlıkça yapılır, yaptırılır ve onaylanır. Bölge ve havza bazında çevre düzeni plânlarının yapılmasına ilişkin usûl ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir." hükmüne yer verilmiştir.
Sözü edilen kanun maddesine dayanılarak çıkarılan Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelikte "Havza" ; bir akarsu kaynağını besleyen yüzey ve yer altı su kaynaklarının tabii su toplama alanını kapsayacak biçimde, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce belirlenmiş alanlar, "Bölge" coğrafi, sosyal, ekonomik, fiziksel nitelikleri açısından benzerlik gösteren alan ve/veya Devlet Planlama Teşkilatınca belirlenmiş olan istatistiki bölge (düzey 2) birimleri olarak tanımlanmıştır.
Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmeliğin 4. maddesinin (ç) bendinde, Çevre düzeni planı açıklama raporu: Çevre düzeni planının vizyonunun, amacının, hedeflerinin, stratejilerinin, ilkelerinin ve politikalarının açıklandığı ve bunlar doğrultusunda belirlenen projeksiyon nüfusuna, sektörel yapıya, alan büyüklüklerine, plan kararlarına, plan uygulama araçlarına, kurumsal yapıya ve denetime ilişkin gerekçeli açıklamaların yapıldığı ve çevre düzeni planı ile bütün olan rapor; (d) bendinde; çevre düzeni planı araştırma raporu; Planlama alanına ilişkin geleceğe yönelik projeksiyonların yapılabilmesi, plan kararlarının, koruma ve gelişme politika ve stratejilerinin ve plan hükümlerinin belirlenebilmesi için 7. madde kapsamında toplanan verilerin planlama çalışmasında kullanılacak biçimde analiz ve sentezinin yapıldığı, alana yönelik fırsatların, tehditlerin, güçlü yönler ve zayıflıkların belirlenerek ilgilisine göre farklı disiplinlerden uzmanlarca hazırlanan rapor, olarak tanımlanmış; çevre düzeni planının niteliklerinin belirlendiği 5. maddesi (e) bendinde, "planlamaya temel oluşturan verilerin farklılığından dolayı farklı mesleklerden uzmanların fiili katılımı ile hazırlanan üst ölçekli bir plan olduğu" plan nitelikleri arasında yer almıştır.
Yönetmeliğin Planlama Alanının Tespiti Başlıklı 6. maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde, Planlama alanı; "Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Çevre Kanunu kapsamında; Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından belirlenen büyük akarsu havzaları veya Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı tarafından belirlemiş istatistiki bölge birimleri (düzey 2) ile birlikte idari sınırları da dikkate alınarak, en az iki il sınırını içerecek şekilde, b) İl özel idareleri ve belediye sınırı il sınırı olan büyükşehir belediyeleri, 22/2/2005 tarihli ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu kapsamında yetki alanlarını aşmayacak şekilde belirlenir." kuralı yer almıştır.
7.maddesinde, "Çevre düzeni planlarının hazırlanması sürecinde, planlama alan sınırları kapsamında veriler 1/25.000 ölçekli harita hassasiyetinde asgari; a) Türkiye ve bölgesindeki yeri, b) Ülke ulaşım ağındaki yeri, c) İdari bölünüş ve sınırlar, ç) Doğal yapı; 1) Jeolojik yapı (depremsellik ve fay hatları vb), 2) Jeomorfolojik yapı (topografya, eğim durumu vb), 3) Hidrolojik- hidrojeolojik yapı (Göller, barajlar, akarsular, taşkın alanları, yeraltı ve yüzeysel su kaynakları, havza sınırları), 4) İklimsel özellikler, 5) Toprak niteliği ve tarımsal arazi kullanımı, 6) Ekolojik yapı (ekosistem tipleri, flora ve fauna varlığı), d) Koruma statüsü verilmiş alanlar (sit alanları, uluslararası sözleşmelerle korunan alanlar, sulak alanlar, RAMSAR alanları, özel çevre koruma alanları, milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı, tabiatı koruma alanı, mesire yerleri, yaban hayatı geliştirme alanı, yaban hayatı koruma alanı, tür koruma alanı, yüzeysel içme suyu kaynakları koruma alan ve diğerleri) e) Orman alanları, mera, yaylak, kışlak alanları, f) Kültür ve turizm gelişim ve koruma bölgeleri, turizm merkezleri, g) Genel peyzaj öğeleri, ğ) Demografik yapı, h) Sosyal yapı, ı) Ekonomik yapı, i) Teknik altyapı; 1) Ulaşım, 2) Enerji, 3) Atık geri kazanım ve bertaraf tesisleri, 4) İçme suyu ve atık su arıtma tesisleri, 5) Atık su deşarj yerleri, 6) Tarımsal sulama alanları, j) Kamu mülkiyetindeki alanlar, k) Ruhsatlı maden sahaları, l) Askeri alanlar, askeri yasak bölgeler ve güvenlik bölgeleri,m) Mania planları, n) Mevcut arazi kullanımı,o) Yerleşme alanlarının karakteristik özellikleri ve mekânsal gelişme eğilimleri ve potansiyelleri, ö) Planlama alanına yönelik bölgesel ölçekli kamu projeleri ve yatırım kararları, p) Onanlı imar planları, r) Çevre sorunları konularına ilişkin ilgili kurum ve kuruluşlardan, uydu görüntülerinden ve/veya hava fotoğraflarından ve arazi çalışmalarından veriler elde edilerek sayısal veri tabanı oluşturulur. Kurum ve kuruluşlar planlama çalışmasında kullanılacak bilgi ve belgeleri sağlamakla sorumludur. Milli güvenlik ve savunma faaliyetlerine konu alanlar için Milli Savunma Bakanlığı ile koordinasyon sağlanır." kuralına yer verilmekteydi.
Diğer taraftan 14.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 38. maddesinin 2. fıkrası ile Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik yürürlükten kaldırılmış, Geçici 1. maddesinde, bu yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden önce onay makamına sunulan veya idare meclisinde gündeme alınan plan tekliflerinin bu yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önceki mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırılacağı hüküm altına alınmıştır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca çıkarılan 14.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 4.maddesinin 1.fıkrasının (c) bendinde, "Çevre düzeni planı: Varsa mekânsal strateji planlarının hedef ve strateji kararlarına uygun olarak orman, akarsu, göl ve tarım arazileri gibi temel coğrafi verilerin gösterildiği, kentsel ve kırsal yerleşim, gelişme alanları, sanayi, tarım, turizm, ulaşım, enerji gibi sektörlere ilişkin genel arazi kullanım kararlarını belirleyen, yerleşme ve sektörler arasında ilişkiler ile koruma-kullanma dengesini sağlayan 1/50.000 veya 1/100.000 ölçekteki haritalar üzerinde ölçeğine uygun gösterim kullanılarak bölge, havza veya il düzeyinde hazırlanabilen, plan notları ve raporuyla bir bütün olarak yapılan planı ifade eder." kuralı yer almaktadır.
Yönetmeliğin "Planlama alanı" başlıklı 18.maddesinde, "Çevre düzeni planı; coğrafi, sosyal, ekonomik, idari, mekânsal ve fonksiyonel nitelikleri açısından benzerlik gösteren bölge, havza veya en az bir il düzeyinde yapılır." kuralına, "Plan ilke ve esasları" başlıklı 19. maddesinin 1.fıkrasında ise, "Çevre düzeni planları hazırlanırken; a) Varsa mekânsal strateji planlarına uygunluğun sağlanması, b) Yeni gelişmeler ve bölgesel dinamiklerin dikkate alınması, c) İlgili kamu kurum ve kuruluşlarının mekânsal kararları etkileyecek nitelikteki bölge planı, strateji planı ve belgesi, sektörel yatırım kararlarının dikkate alınarak değerlendirilmesi, ç) Sürdürülebilir kalkınma amacına uygun olarak ekolojik ve ekonomik kararların bir arada değerlendirilmesi, d) Tarihi, kültürel yapı ile orman alanları, tarım arazileri, su kaynakları ve kıyı gibi doğal yapı ve peyzajın korunması ve geliştirilmesi, e) Doğal yapının, ekolojik dengenin ve ekosistemin sürekliliğinin korunması amacıyla arazi kullanım bütünlüğünün sağlanması, f) Ulaşım ağının arazi kullanım kararlarıyla birlikte ele alınması suretiyle imar planlarında güzergahı netleştirilecek yolların güzergah ve yönünün genel olarak belirlenmesi, g) Çevre sorunlarına neden olan kaynaklara yönelik önleyici strateji ve politikaların belirlenerek arazi kullanım kararlarının oluşturulması, ğ) İmar planlarına esas olacak şematik ve grafik dil kullanılarak arazi kullanım kararları ile koruma ve gelişmenin sağlanması, h) Afet tehlikelerine ilişkin mevcut raporlar ve jeolojik etütler dikkate alınarak afet risklerini azaltıcı önerilerin dikkate alınması esastır." kuralına yer verilmiştir.
Anılan 19.maddenin 2.fıkrasında, "Çevre düzeni planlarının hazırlanması sürecinde, planlama alanı sınırları kapsamında aşağıda genel başlıklar halinde belirtilen konular ile diğer konularda ilgili kurum ve kuruluşlardan veriler elde edilir; bu veriler kapsamında analiz, etüt ve araştırmalar yapılır: a) Sınırlar. b) İdari ve bölgesel yapı. c) Fiziksel ve doğal yapı. ç) Sit ve diğer koruma alanları, hassas alanlar, doğal karakteri korunacak alanlar. d) Ekonomik yapı. e) Sektörel gelişmeler ve istihdam. f) Demografik ve toplumsal yapı. g) Kentsel ve kırsal yerleşme alanları ve arazi kullanımı. ğ) Altyapı sistemleri. h) Yeşil ve açık alan kullanımları. ı) Ulaşım sistemleri. i) Afete maruz ve riskli alanlar. j) Askeri alanlar, askeri yasak bölgeler ve güvenlik bölgeleri. k) Planlama alanına yönelik bölgesel ölçekli kamu projeleri ve yatırım kararları. l) Her tür ve ölçekteki plan, program ve stratejiler. m) Göller, barajlar, akarsular, taşkın alanları, yeraltı ve yüzeysel su kaynakları ve benzeri hidrolojik, hidrojeolojik alanlar. n) Çevre sorunları ve etkilenen alanlar." düzenlemesine yer verilmiştir.
Aynı maddenin 3.fıkrasında, " Çevre Düzeni Planlarının hazırlanması sürecinde planlama alanı sınırları kapsamındaki tüm veriler 1/25.000 ölçekli harita hassasiyetinde hazırlanır." kuralı, 4.fıkrasında, "Plan hazırlık sürecinde ihtiyaç duyulan veri, bilgi ve belgeler; ilgili veriyi hazırlamakla sorumlu kurum ve kuruluşlardan, bilimsel çalışmalardan ve uzmanlarca arazide yapılacak çalışmalardan elde edilir." kuralı, 5.fıkrasında, "Planlama sürecinde coğrafi bilgi sistemleri ve uzaktan algılama yöntemleri kullanılarak güncellenebilir ve sorgulanabilir sayısal veri tabanı oluşturulur." kuralı bulunmaktadır.
Yönetmeliğin "Revizyon ve değişiklikler" başlıklı 20. maddesinin 1.fıkrasında, "Çevre düzeni planının ihtiyaca cevap vermediği hallerde veya planın vizyonu, amacı, hedefleri, stratejileri, ilke ve politikaları açısından plan ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğünü etkilemesi halinde çevre düzeni planı bütününde revizyon yapılır. Çevre düzeni planı revizyonu; a) Nüfusun yerleşim ihtiyaçlarının karşılanamaması, b) Planın temel strateji ve politikalarını değiştirecek bölgesel ölçekli yatırımların ortaya çıkması, c) Yeni verilere bağlı olarak, sonradan ortaya çıkabilecek ve bölgesel etkiye yol açabilecek arazi kullanım taleplerinin oluşması, ç) Yeni gelişmeler ve bölgesel dinamiklerde değişiklik olması, durumunda yapılır." düzenlemesine, 2.fıkrasında da, "Çevre düzeni planı ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğü bozmayacak nitelikte, plan değişikliği yapılabilir. Çevre düzeni planı değişikliklerinde; a) Kamu yatırımlarına, b) Çevrenin korunmasına, c) Çevre kirliliğinin önlenmesine, ç) Planın uygulanmasında karşılaşılan güçlükler ve maddi hataların giderilmesine, d) Değişen verilere bağlı olarak planın güncellenmesine, dair yeterli, geçerli ve gerekçeleri açık olan, altyapı etkilerini değerlendiren raporu içeren teklif ve talepler; idarece planın temel hedef, ilke, strateji ve politikaları kapsamında teknik ve yasal çerçevede değerlendirmeye alınarak sonuçlandırılır." düzenlemesine yer verilmiştir.
Diğer taraftan 4/7/2011 tarihli 27984 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 7. maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde, yerleşme, yapılaşma ve arazi kullanımına yön veren, her tür ve ölçekte fiziki planlara ve uygulamalara esas teşkil eden üst ölçekli mekânsal strateji planlarını ve çevre düzeni planlarını ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak hazırlamak, hazırlatmak, onaylamak ve uygulamanın bu stratejilere göre yürütülmesini sağlamak, (c) bendinde ise, havza ve bölge bazındaki çevre düzeni planları da dâhil her tür ve ölçekteki çevre düzeni planlarının ve imar planlarının yapılmasına ilişkin usul ve esasları belirlemek, havza veya bölge bazında çevre düzeni planlarını yapmak, yaptırmak, onaylamak ve bu planların uygulanmasını ve denetlenmesini sağlamak, Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayılmıştı
Ancak söz konusu Kanun Hükmünde Kararname 9/7/2018 tarihli 30473 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yürürlükten kaldırılmış ve yerine 10/7/2018 tarihli 30474 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 102.maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde, yerleşme, yapılaşma ve arazi kullanımına yön veren, her tür ve ölçekte fiziki planlara ve uygulamalara esas teşkil eden üst ölçekli mekânsal strateji planlarını ve çevre düzeni planlarını ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak hazırlamak, hazırlatmak, onaylamak ve uygulamanın bu stratejilere göre yürütülmesini sağlamak, (c) bendinde ise, havza ve bölge bazındaki çevre düzeni planları da dâhil her tür ve ölçekteki çevre düzeni planlarının ve imar planlarının yapılmasına ilişkin usul ve esasları belirlemek, havza veya bölge bazında çevre düzeni planlarını yapmak, yaptırmak, onaylamak ve bu planların uygulanmasını ve denetlenmesini sağlamak Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayılmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Davacı tarafından, planın tümüne yönelik olarak genel iddialar ve bazı mekansal kullanım kararlara yönelik itirazlar sunularak dava konusu planın iptali istenilmiştir.
Davacının, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 23.06.2014 tarihli oluru ile onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının iptali istemiyle E:2014/10295 sayılı dosyasında açtığı davanın işbu dava ile birleştirilmesi talebi, her iki davanın konusunun farklı tarihlerde onaylanan planlar olduğu ve her dosyanın Dairemizce incelenerek karara bağlandığı göz önünde bulundurulduğunda kabul edilmemiştir.
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde görülmemiştir.
Çevre düzeni planına (ÇDP) karşı açılan bu davada davacının iddiaları buna karşılık davalının savunması kapsamında dava konusu planın ilgili mevzuatta belirlenen kurallara, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olup olmadığının belirlenmesi amacıyla Naip üye ... tarafından resen seçilen Prof. Dr. ... ve Prof.Dr. ... ve Yrd.Doç.Dr. ...'ın katılımıyla mahalinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonunda düzenlenen bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş ve tebliğ üzerine itirazlar sunulmuştur.
Davacının dava konusu plana yönelik ileri sürdüğü iddialarına karşılık, davalı tarafından sunulan savunmalar ve bilirkişi raporundaki değerlendirmeler ve rapora yapılan itirazlar çerçevesinde uyuşmazlık konular itibariyle tek tek değerlendirilmiştir.
A- Planın bütünününe yönelik iptal nedenleri olarak:
A.1. Dava dilekçesinde;
• Çevre düzeni planı ile mekânsal stratejik plan uygulamaları yaratılmak istenmesinin, İmar Kanununun 5. maddesine ve Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 4. maddesine aykırılık oluşturduğu,
• Dava konusu Çevre Düzeni Planının "Amaç, Kapsam ve Hedefler" "ana başlıklı 2. maddesinin "Amaç" alt başlıklı 2.1. maddesinde planın ortaya çıkartılma amacının belirtildiği, 2.1. maddesinde, "İzmir-Manisa illerinden oluşan planlama bölgesini kapsayan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında temel amaç; yaşanan hızlı ve kontrolsüz kentleşmenin, parçacı ve sektörel planlamanın yarattığı sorunların ortadan kaldırılması, kentleşme ve sanayileşmenin kontrollü gelişiminin sağlanması, gelişmelerin sürdürülebilir kılınması, ekolojik dengeyi bozacak olası etkilerin engellenmesi, 2025 yılına kadar kültürel ve doğal değerlerin korunmasını sağlayacak biçimde gelişmenin yönlendirilmesidir. Planlama Bölgesi içindeki alanlarda saptanan, günümüzde var olan arazi kullanım desenine, geliştirilmiş olan parçalı ve sektörel planlama kararlarına bir bütün olarak bakıldığında, belirlenen temel amaca uygun olarak gerçekleştirilecek bir üst ölçekli planlama çalışmasının önemi ve gecikmişliği daha net olarak algılanmaktadır. Bu nedenle, geçmişte gerçekleşmiş/engellenememiş uygulamaların, olumsuz sonuçlarının ortadan kaldırılması, olumsuz sonuçlara yol açma olasılığı belirlenen planlama ve yer seçim kararlarına yönelik önlemlerin geliştirilmesi de Çevre Düzeni Planı çalışmasının amaçları arasında yer almaktadır." ifadelerine yer verildiği,
• Öncelikle bu büyüklükteki bir planın yaratılma amacının endüstriyel, tarımsal, çevresel ve beşeri değerlerinin mevcut yapılaşmalardan münferit şekilde olması ve değişikliğin mevcut endüstriyel, beşeri ve bunun gibi yapı ile entegrasyonunu sağlayacak ve kalite standartlarını artıracak bir düzenleme olması gerektiği, çevre düzeni planlarının bu standartları sağlamak amacıyla düzenlenemeyeceği, bu standartların mekansal strateji planlarıyla sağlandığı,
• Mekânsal strateji planının İmar Kanununda bir tanımı olmadığı, 14.06.2014 tarihli, 29030 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 4. maddesinin 1. fıkrasının (ı) bendine göre: "Mekânsal strateji planı: Ülke kalkınma politikaları ve bölgesel gelişme stratejilerini mekânsal düzeyde ilişkilendiren, bölge planlarının ekonomik ve sosyal potansiyel, hedef ve stratejileri ile ulaşım ilişkileri ve fiziksel eşiklerini de dikkate alarak değerlendiren, yer altı ve yer üstü kaynakların ekonomiye kazandırılmasına, doğal, tarihi ve kültürel değerlerin korunmasına ve geliştirilmesine, yerleşmeler, ulaşım sistemi ile kentsel, sosyal ve teknik altyapının yönlendirilmesine dair mekânsal stratejileri belirleyen, sektörlere ilişkin mekânsal politika ve stratejiler arasında ilişkiyi kuran, 1/250.000, 1/500.000 veya daha üst ölçek haritalar üzerinde şematik ve grafik dil kullanılarak hazırlanan, ülke bütününde ve gerekli görülen bölgelerde yapılabilen, sektörel ve tematik paftalar ve raporu ile bütün olan planı"olarak tanımlandığı,
• İkinci olarak planlamanın geleceğin oluşturulması ve şekillendirilmesi anlamını taşıdığı, kontrollü sanayi alanı yaratmanın mevcut sanayi alanlarında değişiklik yapılmasını içermemesi, standartların yeni tahsisli ve kararlaştırılan alanlarda uygulanmasını amaçlaması gerektiği, bu bakımdan plan değişikliği ile hedeflenen amacın kazanılmış hak olgusunu zedelemesinin muhtemel olduğu,
• Bunun yanı sıra aynı yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde çevre düzeni planının tanımlandığı, "Çevre düzeni planı: Varsa mekânsal strateji planlarının hedef ve strateji kararlarına uygun olarak orman, akarsu, göl ve tarım arazileri gibi temel coğrafi verilerin gösterildiği, kentsel ve kırsa! yerleşim, gelişme alanları, sanayi, tarım, turizm, ulaşım, enerji gibi sektörlere ilişkin genel arazi kullanım kararlarını belirleyen, yerleşme ve sektörler arasında ilişkiler ile koruma-kullanma dengesini sağlayan 1/50.000 veya 1/100.000 ölçekteki haritalar üzerinde ölçeğine uygun gösterim kullanılarak bölge, havza veya il düzeyinde hazırlanabilen, plan notları ve raporuyla bir bütün olarak yapılan plan,"olarak ifade edildiği,
• Burada dikkat edilmesi gereken hususun bir strateji planı varsa şayet bu düzenlemenin yapılabileceği, dolayısıyla yapılan çevre düzeni planı ve dava konusu değişikliğin mekânsal stratejik planlamalara ait düzenlemeleri içerdiği, bu kapsamda bir düzenlemenin çevre düzeni planı ile getirilemeyeceği,
Ayrıca çevre düzeni planlarının 3194 sayılı İmar Kanununun 5. maddesinde de ifade edildiği, buna göre "ülke ve bölge plan kararlarına uygun olarak konut, sanayi, tarım, turizm, ulaşım gibi yerleşme ve arazi kullanılması kararlarını belirleyen plan "olarak tanımlandığı, İmar Kanunundaki tanımına göre daha çok arazi kullanma kararlarının dağılımına yönelik fiziksel düzenleme boyutu ağırlıklı bir plan olarak öngörülen çevre düzeni planlarının, seçilen ve sınırları belirlenen fiziki, sosyal, ekonomik, kültürel, sektörel vb. açılardan çevresel bütünlüğü olan alanlarda yapılan planlar olduğunun kabul edildiği, burada da dikkat edilmesi gereken noktanın ülke ve bölge plan kararlarının varlığı halinde çevre düzeni planı oluşturulabileceği,
• Kısacası mekânsal statejik plan olmadan çevre düzeni planlarının yaratılmasının ve stratejik planlara ait olan görevlerin çevre düzeni planlarınca üstlenilmesinin planlama hiyerarşisine ve plan bütünlüğü ilkelerine aykırılık taşıdığı, bu sebeple dava konusu çevre düzeni planının bu aykırılıkları bünyesinde barındırması sebebiyle iptali gerektiği ileri sürülmüştür.
Savunmada;
• Davacının mekânsal strateji planı olmaması nedeni ile çevre düzeni planının onaylanamayacağını iddiasının mesnetsiz olduğu, çünkü Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin Tanımlar başlıklı 4. maddesinin (c) bendinde, "Çevre düzeni planı: Varsa mekânsal strateji planlarının hedef ve strateji kararlarına uygun olarak orman, akarsu, göl ve tarım arazileri gibi temel coğrafi verilerin gösterildiği, kentsel ve kırsal yerleşim, gelişme alanları, sanayi, tarım, turizm, ulaşım, enerji gibi sektörlere ilişkin genel arazi kullanım kararlarını belirleyen, yerleşme ve sektörler arasında ilişkiler ile koruma-kullanma dengesini sağlayan 1/50.000 veya 1/100.000 ölçekteki haritalar üzerinde ölçeğine uygun gösterim kullanılarak bölge, havza veya il düzeyinde hazırlanabilen, plan notları ve raporuyla bir bütün olarak yapılan plan" olarak tanımandığı, dava dilekçesinde de bu tanıma yer verildikten sonra davacının bu iddiayı ortaya koymasının mevzuat hükümlerinin içeriğine yeterince hakim olunmadığını ortaya koyduğu,
• Kaldı ki bir an için davacının bu iddiası dikkate alınsa dahi, ülkemizde halihazırda onaylı herhangi bir mekansal strateji planı bulunmadığını da dikkate alındığında aynı Yönetmeliğin Plan Kademelenmesi başlıklı 6. maddesinin 2. bendindeki "Mekânsal planlar, plan kademelenmesine uygun olarak hazırlanır. Her plan, planlar arası kademeli birliktelik ilkesi uyarınca yürürlükteki üst kademe planların kararlarına uygun olmak, raporu ile bütün oluşturmak ve bir alt kademedeki planı yönlendirmek zorundadır." kuralı uyarınca mekansal strateji planı yapılana kadar ülkemizde hiçbir idare tarafından imar planı onaylanmaması sonucuna ulaşılacağı ki, bu yaklaşımın kabul edilemeyeceği belirtilmiştir.
Bilirkişi raporunda;
"14.06.2014 tarih ve 29030 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin yürürlüğe girmesiyle çevre düzeni planlarının kapsamı değişmiştir. 11.11.2008 - 14.06.2014 tarihleri arasında yürürlükte olan Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik, çevre düzeni planlarının sadece arazi kullanım kararlarını belirlemeyen, aynı zamanda bunlarla ilişkili strateji ve politikaları oluşturan planlar olması gerektiğini belirtmekteydi.
Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik
Birinci Bölüm
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, ülkemizin sahip olduğu doğal, tarihi ve kültürel zenginliğin korunarak kalkınma planları ve varsa bölge planları temel alınarak, ekonomik kararlarla ekolojik kararların bir arada düşünülmesine imkan veren, genel arazi kullanım kararları ile bunlara ilişkin strateji ve politikaları oluşturmak ve çevre kirliliğini önlemek amacıyla nazım ve uygulama imar planlarına esas teşkil etmek üzere bölge ve havza bazında 1/50.000-1/100.000 ölçekteki çevre düzeni planlarının hazırlanmasına, hazırlattırılmasına, onaylanmasına, izlenmesine, denetlenmesine ve bu planlar üzerinde yapılacak değişikliklere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
19.07.2007 tarihinde onaylanan, fakat daha sonradan açılan davalar neticesinde Danıştay 6. Daire Başkanlığı'nın 26.12.2012 tarihli kararı ile iptal edilen Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı, 2014 yılı öncesinde yürürlükte olan Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik doğrultusunda hazırlanmıştır.
14.06.2014 tarihinde 29030 sayılı Resmi Gazete’de Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği yayınlanmış, bu yönetmeliğin 38. Maddesi doğrultusunda Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik yürürlükten kaldırılmış, çevre düzeni planlarının kapsamı değiştirilmiş, daha önce arazi kullanım kararları ile ilgili stratejileri belirlemekle yükümlü çevre düzeni planları artık açık bir ifadeyle arazi kullanım kararlarını belirleyen planlar olarak tanımlanmıştır. Bununla birlikte Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği, 1/100.000 üzeri ölçeklerde sadece ülke kalkınma politikalarının, bölgelel gelişme stratejilerin, ve doğal varlıkların korunmasından sosyal altyapının yönlendirilmesine çeşitli stratejilerin belirlendiği ismi “Mekansal Strateji Planı” olan bir planlama yaklaşımından bahsetmektedir:
Tanımlar
MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;
c) Çevre düzeni planı: Varsa mekânsal strateji planlarının hedef ve strateji kararlarına uygun olarak orman, akarsu, göl ve tarım arazileri gibi temel coğrafi verilerin gösterildiği, kentsel ve kırsal yerleşim, gelişme alanları, sanayi, tarım, turizm, ulaşım, enerji gibi sektörlere ilişkin genel arazi kullanım kararlarını belirleyen, yerleşme ve sektörler arasında ilişkiler ile koruma-kullanma dengesini sağlayan 1/50.000 veya 1/100.000 ölçekteki haritalar üzerinde ölçeğine uygun gösterim kullanılarak bölge, havza veya il düzeyinde hazırlanabilen, plan notları ve raporuyla bir bütün olarak yapılan planı,
ı) Mekânsal strateji planı: Ülke kalkınma politikaları ve bölgesel gelişme stratejilerini mekânsal düzeyde ilişkilendiren, bölge planlarının ekonomik ve sosyal potansiyel, hedef ve stratejileri ile ulaşım ilişkileri ve fiziksel eşiklerini de dikkate alarak değerlendiren, yer altı ve yer üstü kaynakların ekonomiye kazandırılmasına, doğal, tarihi ve kültürel değerlerin korunmasına ve geliştirilmesine, yerleşmeler, ulaşım sistemi ile kentsel, sosyal ve teknik altyapının yönlendirilmesine dair mekânsal stratejileri belirleyen, sektörlere ilişkin mekânsal politika ve stratejiler arasında ilişkiyi kuran, 1/250.000, 1/500.000 veya daha üst ölçek haritalar üzerinde şematik ve grafik dil kullanılarak hazırlanan, ülke bütününde ve gerekli görülen bölgelerde yapılabilen, sektörel ve tematik paftalar ve raporu ile bütün olan planı, ifade eder.
Tüm bu tanımlara rağmen sözü edilen yönetmeliğin 19. Maddesinin “g” bendi ve 20. Maddesi “çevre düzeni planları strateji içeremez” gibi bir olası iddiayı çürütmekte olduğunu görmekteyiz. Çevre düzeni planının da strateji içeren veya stratejilere atıfta bulunan planlar olduğuna ilişkin Mekansal Planlar Yönetmeliğinde yazan maddeler şunlardır:
ALTINCI BÖLÜM
Çevre Düzeni Planlarına Dair Esaslar
Plan ilke ve esasları
MADDE 19 – (1) Çevre düzeni planları hazırlanırken;
g) Çevre sorunlarına neden olan kaynaklara yönelik önleyici strateji ve politikaların belirlenerek arazi kullanım kararlarının oluşturulması, esastır.
Revizyon ve değişiklikler
MADDE 20 – (1) Çevre düzeni planının ihtiyaca cevap vermediği hallerde veya planın vizyonu, amacı, hedefleri, stratejileri, ilke ve politikaları açısından plan ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğünü etkilemesi halinde çevre düzeni planı bütününde revizyon yapılır. Çevre düzeni planı revizyonu;
(…)
b) Planın temel strateji ve politikalarını değiştirecek bölgesel ölçekli yatırımların ortaya çıkması,
(…)
durumunda yapılır.
Dava konusu İzmir-Manisa 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği doğrultusunda hazırlanmıştır. Dolayısıyla, yukarıda alıntıladığımız yönetmelik hükümleri gereğince çevre düzeni planlarının strateji içermesi, belirli stratejilerle hazırlanması zorunluluğu vardır. Aşağıda planlama süreci açısından ayrıntılı açıklayacağımız üzere stratejiler olmadan hazırlanan bir üst ölçek plan plansızlığı teşvik eder çünkü stratejiler yani hedeflere nasıl ulaşılacağı belirlenmeden plan paftasına işlenen her karar (stratejinin eyleme dönüşmüş hali) keyfidir.
Her ne kadar Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin 4. Maddesi, mekânsal strateji planlarının varlığından bahsederek çevre düzeni planlarının temelde strateji üreten değil arazi kullanım kararlarını belirleyen planlar olduğu izlenminini verdirtse de, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin 19. Maddesi ve 20. Maddesi göstermektedir ki çevre düzeni planlarında stratejilerin bulunması yasal bir zorunluluktur. Bu maddeler doğrultusunda çevre düzeni planlarını hazırlayan kurumlardan çevre sorunlarına neden olan kaynaklara yönelik önleyici stratejileri ve “temel stratejiler” i belirlemeleri istenmektedir. Plan paftalarında görülen kentsel gelişme lekeleri, sanayi alanı lekeleri, bu tür yerleşim yerlerine ve arazi kullanım kararlarına ilişkin kararlar bir stratejinin eyleme dönüşmüş halidir diye düşünülebilir – stratejilerin açıklanması gereken yerse Plan Açıklama Raporları’dır.
Yukarıda alıntıladığımız üzere, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği:
Tanımlar
MADDE 4
Çevre düzeni planı: Varsa mekânsal strateji planlarının hedef ve strateji kararlarına uygun olarak (...) sağlayan 1/50.000 veya 1/100.000 ölçekteki haritalar üzerinde ölçeğine uygun gösterim kullanılarak bölge, havza veya il düzeyinde hazırlanabilen, plan notları ve raporuyla bir bütün olarak yapılan planı, ifade eder.
Demektedir. Bu durum, yürürlükte planlanan bölgeler için mekansal strateji planları yoksa çevre düzeni planları yapılamaz mı? Gibi bir soruyu sordurtmaktadır. Davacı söz konusu itiraz maddesinde davaya konu plandan önce yapılmış bir mekânsal strateji planı olmadığı için davaya konu çevre düzeni planının iptalini istemektedir. Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği bu konu hakkında şöyle demektedir:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Mekânsal Plan Kademelenmesi ve Genel Esaslar
Mekânsal planlama kademeleri ve ilişkileri
MADDE 6 – (1) Mekânsal planlar kapsadıkları alan ve amaçları açısından Mekânsal Strateji Planları, Çevre Düzeni Planları ve İmar Planları olarak hazırlanır. Buna göre planlama kademeleri, üst kademeden alt kademeye doğru sırasıyla; Mekânsal Strateji Planı, Çevre Düzeni Planı, Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından oluşur.
(2) Mekânsal planlar, plan kademelenmesine uygun olarak hazırlanır. Her plan, planlar arası kademeli birliktelik ilkesi uyarınca yürürlükteki üst kademe planların kararlarına uygun olmak, raporu ile bütün oluşturmak ve bir alt kademedeki planı yönlendirmek zorundadır.
Mekansal strateji planları, çevre düzeni planlarına göre daha üst ölçekli planlardır. Alt ölçekli planlar üst ölçekli planlara uygun olarak hazırlanır. Daha alt-ölçekli bir plan hazırlanmadan önce sırasıyla en üst ölçekten başlayarak planlamak, planlamanın doğası gereğidir; alt ölçekli planlar üst ölçekli planların getirdiği yönelimler bağlamında hazırlanır. Bilindiği üzere çevre düzeni planları aldığı kararlarla alt ölçekli planları yönlendirir. Üst ölçek planların hazırlanması, bütünü etkileyen etmenlere ilişkin değerlendirmelerin yapılmasını şart koşmaktadır; planlama alanı bütününde çeşitli sektörlere ilişkin stratejik kararların varlığı bu anlamda üst ölçek planların hazırlanışında bir koşul olmaktadır. Diğer taraftan mevzuat, doğal varlıkların korunmasına ilişkin, yerleşimlere ilişkin, altyapıya ilişkin, vb. her türlü strateji en üst ölçekteki mekânsal plan ile yapılmalıdır demektedir. Bu stratejileri belirlemeden çevre düzeni planlarını üretmek aşağıda daha ayrıntılı açıkladığımız üzere plansız bir süreci doğuracaktır ki bu da alt ölçekli planları olumsuz etkileyecektir.
Bu noktada karşımıza bir başka önemli soru çıkmaktadır:
Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nde tanımlandığı üzere “yer altı ve yer üstü kaynakların ekonomiye kazandırılmasına, doğal, tarihi ve kültürel değerlerin korunmasına ve geliştirilmesine, yerleşmeler, ulaşım sistemi ile kentsel, sosyal ve teknik altyapının yönlendirilmesine dair mekânsal stratejik kararlar” alınmadan bir çevre düzeni planı üretilebilir mi?
Bilirkişi Kurulumuzca, yukarıdaki sorunun cevabı tereddütsüz “Hayır” dır. Zaten bu stratejiler üretilmeden bir çevre düzeni planının üretilememesi gerektiğini Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin “Mekansal Planlama Kademeleri ve İlişkileri” başlıklı 6. Maddesi de (bknz. 1. Ve 2. Bendler) söylemektedir: “Mekansal planlar plan kademelenmesine uygun olarak hazırlanır.” “Planlama kademeleri, üst kademeden alt kademeye doğru sırasıyla; Mekânsal Strateji Planı, Çevre Düzeni Planı, Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından oluşur.”
Stratejilerin belirlenmesi planlama sürecinin önemli bir parçasıdır. Planda belirlenen hedeflere bir çok yol ile ulaşmak mümkündür; stratejiler bu yolların belirlenmesi anlamına gelir. Aynı hedefe nasıl ulaşılabileceğine ilişkin farklı yollar tespit edildikten sonra, eldeki kaynaklar, kamu yararının sağlanması düşüncesi ve oluşabilecek sorunlar dahilinde bu yollardan bir kısmı diğer izlenebilecek yollara oranla daha ağır basabilir; bu doğrultuda önceki aşamalarda ortaya atılmış bazı stratejiler elebilir, seçilen stratejiler ise eyleme dönüşür. Plan paftalarında gözüken lekelerin konumları, büyüklükleri aslında seçilmiş stratejilerin grafikselleşmiş halleridir diye düşünülebilir. Çevre düzeni planları hazırlanırken şayet farklı sektörlerin nasıl gelişeceğine ilişkin çeşitli alternatif stratejiler ortaya konmaz ve her bir strateji mevcut kaynaklar ve gelecekte o stratejinin izlenmesi durumunda oluşabilecek sorunlar irdelenmez ise, diğer bir deyişle hedeflere farklı yollarla nasıl ulaşılacağı açıkça belirlenmez ise planlama süreci tüm bu planalama aşamalarının yokluğunda keyfe göre farklı arazi kullanım değerlerinin planlara işlendiği bir duruma dönüşür. Yani plan paftalarında görülen lekelerin konumlarının, büyüklüklerinin keyfi kararlarla alınmasına itilen bir süreç yaratılır. Plan Açıklama Raporları’ndan beklenen bu stratejilerin açıkça ortaya konulmasıdır. Stratejilerin belirlenmediği çevre düzeni planları gelecekte beraberinde başta sağlık ve çevre sorunları olmak üzere büyük problemleri getirme riski taşımaktadır ki bu da çevre düzeni planlarının yapılış amacına, dolayısıyla da yönetmeliklere aykırıdır. İşte bu yüzden Mekansal Planlar Yönetmeliği’nin 4. Maddesi, çevre düzeni planlarının hazırlanması esnasında varsa mekansal strateji planlarından faydalanılması gerektiğini hükmetmektedir.
Özetle, şayet davaya konu olan plan içinde kendi ölçeğine uygun temel stratejik kararlar barındıryorsa, bu olmaması gereken bir şey değil, tam tersi çevre düzeni planlarında teşvik edilmesi gereken bir tutumdur, yasal bir zorunluluktur ve kamu yararının sağlanması için planlamanın olmazsa olmazıdır kanısındayız.
Bilirkişi Kurulumuz, ülke ve Ege bölgesi ölçeğindeki stratejilerden bahsedilerek davaya konu çevre düzeni planının daha üst ölçekli mekânsal strateji planlarının yerini almaya çalıştığı konusunda davacı ile hem fikir değildir. Mekansal Planlar Yönetmeliği’nin “Genel Planlama Esasları” başlıklı 7. Maddesi’nin 1. Bendinin “ı” fıkrasının: “Ülke ve bölge düzeyinde karar gerektiren büyük projelerin mekânsal strateji planı veya çevre düzeni planında değerlendirilmesi esastır.” dediği unutulmamalıdır. Ayrıca, Bilirkişi Kurulumuz, Plan Açıklama Raporu’nda ülke ölçeğinde stratejiler üretildiğine ilişkin bir delile rastlamamıştır. Bu konu bir yana, farklı arazi kullanımlarının nerelerde, nasıl, ne ölçüde/boyutlarda yer alacacağına ilişkin ve sağlıklı çevrelerin oluşturulmasına ilişkin stratejiler çok temel stratejilerdir ve bu tür temel stratejiler daha üst ölçekli planlardaki stratejilerle çakışmadığı müddetçe yukarıda açıkladığımız nedenlerden ötürü çevre düzeni planlarında alınması gerekmektedir düşüncesindeyiz. Bu yüzden Kurulumuz, davaya konu planın bu tür temel stratejileri içerip içermediğine bakılmasının daha önemli olduğunu düşünmekte ve bu konu hakkında görüşlerini ileriki itiraz maddeleri altında sunmaktadır.
Her ne kadar üst ölçekten başlayıp daha alt ölçek planları hazırlamak mantıklı, daha planlı bir süreci beraberinde getirse de Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği, mekânsal strateji planları olmaması durumunda çevre düzeni planları yapılamaz dememektedir. Mekansal Planlar Yönetmeliği’nin 4. Maddesi’nde belirtilen çevre düzeni planının tanımında “Varsa mekânsal strateji planlarının hedef ve strateji kararlarına uygun olarak yapılan plan” denilerek böyle bir zorunluluğun olmadığının altı çizilmiştir. Ancak, yukarıdaki paragraflarda nedenlerini ayrıntılı açıkladığımız üzere, çevre düzeni planlarının, planlama alanı bütünündeki plan kararlarını etkileyen temel staretejileri içermesi gerekmektedir. Hiç bir mekânsal plan, planmanın doğası gereği, kendi ölçekleri dahilindeki stratejiler belirlenmeden plan kararlarını üretmemesi gerekir, aksi taktirde yukarıda açıkladığımız üzere bu durum keyfi plan kararlarının (çevre düzeni planlarında, arazi kullanımına ilişkin kararların) alınmasının önünü açan bir yaklaşım olacaktır.
Davacı, davaya konu olan planın Plan Açıklama Raporu’nun "Amaç, Kapsam ve Hedefler" ana başlıklı 2. Maddesinin "Amaç" alt başlıklı 2.1. maddesinde, planın ortaya çıkartılma amacının belirtildiği cümleleri alıntılayarak “çevre düzeni planlarından beklenenin bu cümlelerde yazılanlar olmadığını” vurgulamıştır. Plan Açıklama Raporunun “Amaçlar” başlığında yazan kısımları madde madde olacak şekilde yazarsak:
2.1. İzmir-Manisa illerinden oluşan planlama bölgesini kapsayan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı'nda temel amaç;
• yaşanan hızlı ve kontrolsüz kentleşmenin, parçacı ve sektörel planlamanın yarattığı sorunların ortadan kaldırılması,
• kentleşme ve sanayileşmenin kontrollü gelişiminin sağlanması,
• gelişmelerin sürdürülebilir kılınması,
• ekolojik dengeyi bozacak olası etkilerin engellenmesi,
• 2025 yılına kadar kültürel ve doğal değerlerin korunmasını sağlayacak biçimde gelişmenin yönlendirilmesidir.
Planlama Bölgesi içindeki alanlarda saptanan, günümüzde var olan arazi kullanım desenine, geliştirilmiş olan parçalı ve sektörel planlama kararlarına bir bütün olarak bakıldığında, belirlenen temel amaca uygun olarak gerçekleştirilecek bir üst ölçekli planlama çalışmasının önemi ve gecikmişliği daha net olarak algılanmaktadır. Bu nedenle,
• geçmişte gerçekleşmiş/engellenememiş uygulamaların, olumsuz sonuçlarının ortadan kaldırılması,
• olumsuz sonuçlara yol açma olasılığı belirlenen planlama ve yer seçim kararlarına yönelik önlemlerin geliştirilmesi de Çevre Düzeni Planı çalışmasının amaçları arasında yer almaktadır.
Kurulumuz, bir üst ölçek çevre düzeni planında temel amaçların yukarıda sıralanlar gibi ifade edilebileceği kanaatindedir. Bunlar amaç cümleleridir ve davaya konu planın ölçeğine uygundur. Plan Açıklama Raporu’nda tanımlanan amaç ifadelerinden, planın sürdürülebilirlik konusuna vurgu yaptığı, ekolojik dengeyi korumanın önemli bir amaç olarak belirlendiği, koruma-kullanma dengesi vurgusunun plan açıklama raporunda yer aldığı görülmektedir.
*** Bu itiraz maddesine yönelik olarak, Bilirkişi Kurulumuz dava konusu plandan sonra 16/11/2015 tarihinde onaylanan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında ve 10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliğinde davacının itirazları ve iddiaları doğrultusunda değişiklik yapıldığına ilişkin bir bulguya rastlayamamıştır.” görüş ve değerlendirmelerine yer verilmiştir.
A.2. Dava dilekçesinde;
Dava konusu Çevre Düzeni Planı Değişikliğinin bölgenin sosyo-ekonomik ve ekolojik yapısının, arazinin kullanım amaçlarının ve kullanımın yarattığı beşeri ve ekonomik faydaların, bölgenin tarihsel yapısının bir bütün olarak düşünülmesine olanak veren ve strateji ve politika oluşturan bir plan niteliğinde olması gerekirken bu noktalar göz ardı edilmiş ayrıca bu değişiklik ile sağlıklı çevrenin oluşturulmasına yönelik, hedef, ilke ve strateji üretilmemekte olup bir strateji planından daha çok, alt ölçekli planların konusuna girebilecek alanların plana yansıtıldığı bu nedenle anılan planın mevzuata uygun olmadığı ileri sürülmüştür.
Savunmada;
Davacının atıfta bulunduğu 11.11.2008 tarihli, 27051 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmeliğin, 02.11.1985 tarihli, 18916 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliğin ve 14.06.2014 tarihli, 29030 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin yayımlanması sonrasında yürürlükten kalktığı, diğer yandan 3194 sayılı İmar Kanunu, 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin ilgili hükümlerinin dava konusu planın temel dayanağı olduğu ve dava konusu Çevre Düzeni Planının belirtilen mevzuata aykırı olmadığı belirtilmiştir.
Bilirkişi raporunda;
"Davacının plana getirdiği eleştiri doğrudan 11.11.2008 tarihli 27051 sayılı Resmi Gazete’de ilan edilen Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik’deki 1. Madde’den alınmıştır:
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, ülkemizin sahip olduğu doğal, tarihi ve kültürel zenginliğin korunarak kalkınma planları ve varsa bölge planları temel alınarak, ekonomik kararlarla ekolojik kararların bir arada düşünülmesine imkan veren, genel arazi kullanım kararları ile bunlara ilişkin strateji ve politikaları oluşturmak ve çevre kirliliğini önlemek amacıyla nazım ve uygulama imar planlarına esas teşkil etmek üzere bölge ve havza bazında 1/50.000-1/100.000 ölçekteki çevre düzeni planlarının hazırlanmasına, hazırlattırılmasına, onaylanmasına, izlenmesine, denetlenmesine ve bu planlar üzerinde yapılacak değişikliklere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
Ancak daha önce belirttiğimiz üzere bu yönetmelik 14.06.2014 tarih ve 29030 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin yürürlüğe girmesiyle iptal edilmiştir:
Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği
ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Çeşitli ve Son Hükümler
Yürürlükten kaldırılan yönetmelik
MADDE 38 – (1) 2/11/1985 tarihli ve 18916 Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.
(2) 11/11/2008 tarihli ve 27051 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.
Dava konusu çevre düzeni planı, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’ne tabidir. 14.06.2014 tarih ve 29030 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin “Tanımlar ve Mekansal Kullanım Esasları” başlıklı 2. Bölümü çevre düzeni planını ve mekânsal strateji planını şu şekilde tanımlamıştır:
Tanımlar
MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;
c) Çevre düzeni planı: Varsa mekânsal strateji planlarının hedef ve strateji kararlarına uygun olarak orman, akarsu, göl ve tarım arazileri gibi temel coğrafi verilerin gösterildiği, kentsel ve kırsal yerleşim, gelişme alanları, sanayi, tarım, turizm, ulaşım, enerji gibi sektörlere ilişkin genel arazi kullanım kararlarını belirleyen, yerleşme ve sektörler arasında ilişkiler ile koruma-kullanma dengesini sağlayan 1/50.000 veya 1/100.000 ölçekteki haritalar üzerinde ölçeğine uygun gösterim kullanılarak bölge, havza veya il düzeyinde hazırlanabilen, plan notları ve raporuyla bir bütün olarak yapılan planı,
ı) Mekânsal strateji planı: Ülke kalkınma politikaları ve bölgesel gelişme stratejilerini mekânsal düzeyde ilişkilendiren, bölge planlarının ekonomik ve sosyal potansiyel, hedef ve stratejileri ile ulaşım ilişkileri ve fiziksel eşiklerini de dikkate alarak değerlendiren, yer altı ve yer üstü kaynakların ekonomiye kazandırılmasına, doğal, tarihi ve kültürel değerlerin korunmasına ve geliştirilmesine, yerleşmeler, ulaşım sistemi ile kentsel, sosyal ve teknik altyapının yönlendirilmesine dair mekânsal stratejileri belirleyen, sektörlere ilişkin mekânsal politika ve stratejiler arasında ilişkiyi kuran, 1/250.000, 1/500.000 veya daha üst ölçek haritalar üzerinde şematik ve grafik dil kullanılarak hazırlanan, ülke bütününde ve gerekli görülen bölgelerde yapılabilen, sektörel ve tematik paftalar ve raporu ile bütün olan planı, ifade eder.
Sözü edilen Yönetmelikte de belirtildiği üzere çevreye, yerleşme sistemlerine, iktisadi faaliyetlere, ulaşım ağına ve bölgesel altyapıya ilişkin stratejilerim belirlenmesini sağlayan plan türü mekânsal strateji planlarıdır. Çevre düzeni planları, yönetmelikte de tanımlandığı üzere genel arazi kullanım kararlarını belirler. Ancak, 1. İtiraz maddesine sunduğumuz açıklamalarda belirttiğimiz üzere, sözü edilen yönetmeliğin 19. Maddesinin “g” bendi ve 20. Maddesi, “çevre düzeni planları strateji oluşturamaz/içeremez” gibi bir olası iddiayı çürütmektedir:
ALTINCI BÖLÜM
Çevre Düzeni Planlarına Dair Esaslar
Plan ilke ve esasları
MADDE 19 – (1) Çevre düzeni planları hazırlanırken;
g) Çevre sorunlarına neden olan kaynaklara yönelik önleyici strateji ve politikaların belirlenerek arazi kullanım kararlarının oluşturulması,
esastır.
Revizyon ve değişiklikler
MADDE 20 – (1) Çevre düzeni planının ihtiyaca cevap vermediği hallerde veya planın vizyonu, amacı, hedefleri, stratejileri, ilke ve politikaları açısından plan ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğünü etkilemesi halinde çevre düzeni planı bütününde revizyon yapılır. Çevre düzeni planı revizyonu;
(…)
b) Planın temel strateji ve politikalarını değiştirecek bölgesel ölçekli yatırımların ortaya çıkması,
(…)
durumunda yapılır.
Yukarıda alıntılanan yönetmelik maddelerinden de görüleceği üzere, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin 19. ve 20. Maddesi, çevre düzeni planlarında stratejilerin bulunmasını yasal bir zorunluluk olarak belirtmektedir. Bu maddeler doğrultusunda çevre düzeni planlarını hazırlayan kurumlardan çevre sorunlarına neden olan kaynaklara yönelik önleyici stratejileri ve “temel stratejiler ve politikaları” belirlemeleri istenmektedir.
Stratejilerin belirlenmesi planlama sürecinin önemli bir parçasıdır Planlama disiplininde belirlenen hedeflere bir çok yol ile ulaşmak mümkündür; stratejiler bu yolların belirlenmesi anlamına gelir. Aynı hedefe nasıl ulaşılabileceğine ilişkin farklı yollar tespit edildikten sonra, eldeki kaynaklar, kamu yararının sağlanması düşüncesi ve oluşabilecek sorunlar dahilinde bu yollardan bir kısmı diğer izlenebilecek yollara oranla daha ağır basabilir; bu doğrultuda önceki aşamalarda ortaya atılmış bazı stratejiler elenir, seçilen stratejiler ise eyleme dönüşür. Çevre düzeni planları hazırlanırken şayet farklı koşullara yönelik (örneğin kıyı yerleşimlerinde beklenmedik yoğunlukta göç artışı veya yasalar gereği sadece temiz enerji kaynaklarına yönelinmesi) tespitlerde bulunulmaz, farklı sektörlerin nasıl gelişeceğine ilişkin çeşitli alternatif stratejiler ortaya konmaz ve her bir strateji mevcut kaynaklar ve gelecekte o stratejinin izlenmesi durumunda oluşabilecek sorunlar irdelenmez ise planlama süreci tüm bu planalama aşamalarının yokluğunda keyfe göre farklı arazi kullanım değerlerinin planlara işlendiği bir duruma dönüşür. Stratejilerin belirlenmediği çevre düzeni planları gelecekte beraberinde başta çevre ve sağlık sorunları olmak üzere büyük problemleri getirme riski taşımaktadır. İşte bu yüzden Mekansal Planlar Yönetmeliği’nin 4. Maddesi, çevre düzeni planlarının hazırlanması esnasında varsa meksal strateji planlarından faydalanılması gerektiğini hükmetmektedir.
Yönetmelikte mekânsal strateji planlarının yokluğunda çevre düzeni planları hazırlanamaz denmemektedir ancak stratejilerden yoksun çevre düzeni planlarının hazırlanabileceğine ilişkin bir ifadeye de yer verilmemiş, tam tersi yukarıda anlıtıladığımız yönetmelik maddelerinde de görülebileceği üzere çevre düzeni planlarının temel stratejileri barındırması gerektiğinin altı çizilmiştir.
Elbette her bir plan kararı bir stratejinin eyleme dönüşmüş hali olabilir düşüncesiyle plan paftalarından planın stratejiler içerdiği düşünülebilir (bu noktada her plan kararı bir stratejik kararın ürünü olmayabileceği de unutulmamalıdır plan kararları keyfi alınmışlar ise). Davaya konu planın Plan Açıklama Raporu’nda Kapsam bölümünde planın stratejiler içerdiği açıkça belirtilmiştir. Ancak bu stratejilerin ne olduğu Plan Açıklama Raporu’nda açık ve kapsamlı bir şekilde belirtilmemiştir (ayrıntılar için bknz. İtiraz 9 açıklamaları). Örneğin, plan kararlarından Kemalpaşa ve Aliağa gibi belirli odakların sanayi anlamında büyüyeceği bir stratejik karardır ancak çevre sorunlarına neden olan kaynaklara yönelik önleyici stratejilerin ne olduğu Plan Açıklama Raporu’nda yer almamaktadır. Kentsel gelişme alanlarının büyüme yönlerine ilişkin stratejiler Plan Açıklama Raporunda belirtilmemiştir. Bu yüzden davaya konu plan, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin 19. Maddesinin 1. Bendinin “g” fıkrasını yerine getirmemiştir görüşündeyiz. Plan Açıklama Raporu’nda kimi yerlerde belirli belirsiz ifade edilen stratejilerin hangi hedefleri gerçekleştirmeye yönelik olduğunun açıkça yazılması, plan açıklama raporunda yer aldığı düşünülen stratejilerin daha rahat okunmasını sağlayacağı gibi eksik kalan stratejilerin de daha açık görülmesine yarar sağlayacaktır.
*** Bu itiraz maddesine yönelik olarak, Bilirkişi Kurulumuz dava konusu plandan sonra 16/11/2015 tarihinde onaylanan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında davacının itirazları ve iddiaları doğrultusunda değişiklik yapıldığına ilişkin bir bulguya rastlayamamıştır. Davaya konu planın Plan Açıklama Raporu’nda olduğu gibi 10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği’nin Plan Açıklama Raporu’nun Kapsam cümlesinde “davaya konu plan stratejiler içermektedir” demektedir ancak bu stratejilerin ne olduğu Plan Açıklama Raporu’nda yazmamaktadır.” görüş ve değerlendirmelerine yer verilmiştir.
A.3.Dava dilekçesinde;
Dava konusu Çevre Düzeni Planının bölgesel yapının ve beşeri fonksiyonlarının bir arada düşünülmesine olanak veren ve strateji ve politika oluşturan bir plan niteliğinde bulunmadığı, veri tabanını doğru yansıtmadığı, sağlıklı çevrenin oluşturulmasına yönelik, hedef, ilke ve strateji üretmediği ileri sürülmüştür.
Savunmada;
Çevre düzeni planı hazırlanmasının ana ilkelerinin yürürlükteki mevzuatta kaleme alındığı, İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının da mevzuat hükümleri çerçevesinde mevzuata uygun olarak onaylandığı belirtilmiştir.
Bilirkişi raporunda;
"Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nde çevre sorunlarına neden olan stratejilerin belirlemesi ve planın kamu yararı doğrultusunda hazırlaması şart koşmaktadır (bknz. 1. Madde’nin 1. Bendi; 7. Madde’nin 1. Bendinin “g” fıkrası; 8. Madde’nin 11. Bendi; 19. Madde’nin 1. Bendinin “g” fıkrası).
Konu ile alakalı itiraz daha özelde bu dava dosyasında Aliağa merkezli sanayi yoğunlaşmasının çevresel etkilerinin ele alındığı itiraz maddesinde yer almaktadır. Bu itiraz maddesi haricinde dava konusu planın niçin sağlıksız çevrelerin oluşumunu teşvik ettiğine ilişkin bir gerekçeye dava dosyasında rastlanamamıştır. Bu yüzden Kurulumuz, davaya konu olan planda sağlıklı çevrelerin yaratılması için gerekli kararların alınıp alınmadığını daha noktasal bir itiraz üzerinden ele alırken açıklamıştır.
Davaya konu planın çevre sorunlarına neden olan stratejilerin belirlemesinin şart koşulduğu Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin 19. Maddesi’nin 1. Bendinin “g” fıkrasının yerine getirilip getirilmediği konusunda ise:
Plan Açıklama Raporu’nun incelenmesi sonucunda çevre sorunlarına neden olan tespitlerin yapıldığı (bknz. Plan Açıklama Raporu sayfa 80) görülmektedir. Bu tespitlerin ne kadar kapsamlı yapıldığı ise bir soru işaretidir. Tespitlerin eksik yapılması sağlıklaştırmaya ilişkin doğru stratejilerin alınmasını engelleyen bir durumdur. Plan Açıklama Raporu’nda tespit ettiğimiz bir eksiklik özellikle Aliağa bölgesi’nde yaşanan sanayi kaynaklı çevre kirliliği sorununun açıkça dile getirilmemesi, sorunun bir “baca sorununa” indirgenmesi ve bunun sorumlusu olarak da sanayi tesislerini denetlemeyen yerel belediyeler ve sanayi tesislerini işletenler olarak gösterilmesidir. Halbu ki bugün dünyanın pek çok gelişmiş toplumlarında temiz enerji kaynaklarına yönelimin altında yatan nedenlerin başında sorunun doğru algılanıp, çevre kirliliğine sebebiyet veren sanayi tesislerinin çevreyi kirlettikleri kabulünü yaptıklarını görüyoruz. Doğal değerleri zengin olan gelişmekte olan ülkelerin doğal değerlerini koruyabilmeleri hassas dengelerin gözetilmesinden gelmektedir. Ekolojik denge dediğimiz durum öyle kırılgandır ki bir kere kırıldı mı eskiye döndürülmesi uzun yıllar alır – kimi zaman da yenilenemediği zaman imkansızdır.
Bu noktada, belirlenen hedefler doğrultusunda sağlıklaştırmaya yönelik hangi stratejilerin ortaya konduğu Rapor’da belirtilmemiştir. Örneğin, davaya konu planda önerilen sanayi ve depolama alanları ile hava kirliliği arasındaki ilişki kurulmadığından orman ve yerleşim alanlarına bitişik tutulan cüruf depolama alanlarınının, tarım arazilerine bitişik tutularak, ürün kalitesinin, dolayısıyla insan sağlığının etkilenmesine sebebiyet veren sanayi alanlarınının konumlarının hangi yer seçim stratejilerine dayandığı açık değildir. Alternatif yer seçim stratejileri olabilir miydi, bu değerlendirmenin yapıldığını da görememekteyiz.
*** Bu itiraz maddesine yönelik olarak, Bilirkişi Kurulumuz dava konusu plandan sonra 16/11/2015 tarihinde onaylanan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında davacının itirazları ve iddiaları doğrultusunda değişiklik yapıldığına ilişkin bir bulguya rastlayamamıştır. 10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği Plan Açıklama Raporu’ nda sorun devam etmektedir." görüş ve değerlendirmelerine yer verilmiştir.
A.4. Dava dilekçesinde;
İtiraz konusu çevre düzeni planının bir strateji planı niteliğinde olmadığı, daha çok alt ölçekli planların konusuna girebilecek alanların plana yansıtıldığı ileri sürülmüştür.
Savunmada;
Dava konusu planın mevzuata uygun olarak onaylandığı, Danıştay Altıncı Dairesinin kararının ifası niteliğinde olmakla birlikte, Plan üzerinde yer alan kullanım kararları ilgili kurum/kuruluş verileri, ilgili yerel idarelerin talepleri ve üst ölçek plan yapım tekniği kapsamında değerlendirilerek, oluşan çıkarımlar sonrasında fiziki plana dönüştürüldüğü, üst ölçekli planın iptal edilmesinden sonra geçen plansız dönemde, yerel idareler tarafından onaylanan alt ölçekli planların da yok hükmünde sayılmaması gerektiği, bu planların çevre düzeni planı kararları çerçevesinde ele alınmasının yöre halkının ve bölgeye yatırım yapanların mağdur olmamaları açısından da sosyal devlet politikasının vazgeçilmez unsuru olduğu belirtilmiştir.
Bilirkişi raporunda;
"Bilirkişi Kurulumuzca incelenen dava dosyasında, hangi alt ölçekli planların konusuna girebilecek alanların plana yansıtıldığına ilişkin bir açıklamaya/delile/örneğe rastlayamamıştır. Ancak, konu hakkında genel bir değerlendirme yapmamız gerekirse:
Bilindiği üzere Mekansal Planlar Yönetmeliği’nin 19. Maddesi’nin 1. Bendinin “ğ” fıkrası, çevre düzeni planları için “İmar planlarına esas olacak şematik ve grafik dil kullanılarak arazi kullanım kararları ile koruma ve gelişmenin sağlanması,… esastır” demektedir. Plan paftalarının incelenmesi sonucunda planın gösterim dili olarak plan kararlarının ifade edildiği şematik bir gösterim ve notasyonların bulunduğu gözlenmekle beraber, yer yer bu ölçeğin ayrıntı düzeyini aşan ve stratejik bir anlamı olmayan, bu ölçekte bir stratejik kararın konusu olmaması gerektiği halde yeni bir plan kararı olarak bu plan ile getirilmiş olduğu vurgusu yapılan yerler de vardır.
Bu tür gösterim sorunları örneğin bir kırsal yerleşim alanında aşırı ayrıntılı bir gelişme alanı “biçimi” tarif edilmesi gibi durumlarda mevcuttur. Genel bir gelişme yönü ve büyüklüğü tarif etmek yerine, çok ayrıntılı olarak gelişmenin “formu” tarif edilince, parsel bazında bir karar getirildiği algısı oluşmaktadır. Oysa 1/100.000 ölçekli plan bilindiği gibi üzerinden ölçü alınıp parsel bazında tartışmalara konu edilmemesi gereken planlardır. Bir kırsal yerleşimin kentsel dokuyla bütünleşeceği, önemli bir mekansal büyüme göstereceği gibi bir karar stratejik karar olabilir ve çevre düzeni planının konusu edilebilir; ancak bu gelişmenin biçiminin ayrıntılı biçimde neredeyse parseller baz alınarak tarif edilmesi yer yer çevre düzeni planının genellik düzeyini ve şematik dilini olumsuz etkilemekte, imar planı ölçeğinde uygulamanın nasıl yapılacağını tarif eden bir plan niteliği kazandırmaktadır.
Bu noktada belirtmek gerekir ki, bu yaklaşım ülkemizdeki pek çok çevre düzeni planında görülmektedir. Bu planlarda hem şematik biçimde notasyonlarla, taramalarla, sınırlar bölgesel ölçekte kesinlik kazandıysa net sınırlar gösterilerek koruma kararları verilmekte, gelişmeye dair olarak da büyük alan kullanımları, gelişme yönleri belirtilmekte; ancak bunun yanısıra kimi stratejik önemi olmayan konularda da aşırı ayrıntı düzeyine girilebilmektedir. Bu genel saptama kapsamında, Bilirkişi Kurulumuz yer yer aşırı ayrıntıda tariflenen gelişme alanı gibi gösterimler olmasına rağmen, bu durumun genellikle stratejik önemi daha düşü̈k konular açısından olduğu, planın genel bir şematik dili bulunduğu görüşünde olup, bu yöndeki eksiklikler planın gösterim dili nedeniyle iptalini gerektiren bir konu olarak değerlendirilmemiştir. Bilirkişi Kurulumuz, yeri geldikçe noktasal itirazlar üzerinden bu değerlendirmeyi yapmıştır." görüş ve değerlendirmelerine yer verilmiştir.
A.5. Dava dilekçesinde;
• Birden fazla belediyeyi hatta birden fazla ili kapsayabilen çevre düzeni planlarının, alt ölçekteki planların hazırlanmasında, yerleşim kararlarının üretilmesi aşamasında belirleyici olduğu, kalkınma ve bölge planları ile saptanan hedeflere ulaşmada, kentsel veya yerel ölçekteki planlara yol gösterici olduğu, nitekim, İmar Kanununda da, nazım imar planının; varsa çevre düzeni planlarına uygun olarak hazırlanacağı hükmüne yer verildiği,
• İzmir-Manisa illerini kapsayan alanın coğrafi, sosyal, ekonomik, fiziksel özellikler açısından benzerlik göstermediği, bu nedenle Manisa ilinin İzmir ile birlikte planlanmasının mutlak anlamda zorunlu olmadığı, plan açıklama raporunda iki ilin birlikte planlanmasının gerekçelerinin açıkça ayrıntılı ve tatmin edici bir şekilde ortaya konulmadığı açık olduğundan dava konusu planın İzmir-Manisa illerini kapsar şeklinde planlanmasının uygun olmadığı,
• Manisa ve İzmir illerinin Türk ekonomisine sağlamış olduğu katkıların yadsınamayacağı, ancak bölgenin coğrafi yapısının birbirinden çok farklı olduğu, bu coğrafi yapının üretim şekli ve ürün çeşitleri bakımından, insan ve doğa faktörü bakımından, iklim ve çevresel değerler bakımından birbirinden çok farklı olduğu, getirilen düzenleme ile iki ilin özelliklerinin birbiri ile aynı gibi kabul edildiği, bunun da planlama eşitsizliklerine yol açtığı, bu eşitsizlikler nüfus yoğunluğu, turizm, endüstriyel gelişim, sulak alanların değerlendirilmesi ve korunması vb. çeşitli konularda kendini gösterdiği,
• Dava konusu Çevre Düzeni Plan Değişikliğinin planlama sınırları içinde yer alan Manisa ilinin, plan açıklama raporunda belirtilen, gerek ekonomik gerekse aynı havzada konumlanma gerekçeleri açılarından bakıldığında, akarsu havzaları, tarım havzaları, ulaşım ilişkileri ve iktisadi sistem açılarından dava konusu planın planlama bölgesine dâhil edilmesinin yerinde bir planlama kararı olup olmadığının incelenmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
Savunmada;
Çevre düzeni planları için yasalarda ölçek belirtilmediği ve onaylanan planın sınırlarının belirlenmesinin politik bir yaklaşım olduğu gibi, davacı tarafından kabul edilemez bir iddiada bulunulduğu, yine yukarıda belirtildiği üzere Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinde çevre düzeni planı tanımında bu planların kapsamları olarak en az bir il sınırının belirlendiği, Danıştay Altıncı Dairesinin 26.12.2012 tarihli kararı ile Manisa-İzmir-Kütahya Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planın iptaline ilişkin kararın gerekçelerinin değerlendirilmesi sonrasında dava konusu edilen Planın mevzuattan kaynaklı yetki ve sorumluluklar çerçevesinde onaylandığı, anılan yargı kararında, İzmir-Manisa illerinin birlikte ele alınması gerektiğinin vurgulandığı ve Planın iptal kararının ifası niteliğinde olduğu belirtilmiştir.
Bilirkişi raporunda;
"Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) desteği ile Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), bölgelesel politikaların çerçevesini oluşturmak amacıyla Türkiye illerini ekonomik, sosyal ve coğrafi yönden benzerliklerine göre, bölgesel kalkanma planları ve nüfus büyüklüklerini de dikkate alarak hiyerarşik gruplara ayırmıştır. Türkiye İstatistiki Bölge Birimleri (İBB) Sınıflandırması olarak bilinen bu gruplandırma sistemi (Fransızca ismiyle NUTS) 3 gruptan (düzeyden) oluşur. Düzey 1: üst bölgeleri; Düzey 2: alt bölgeleri ve Düzey 3: illeri kapsamaktadır. Bu sınıflandırma sistemine göre Manisa ve İzmir illeri farklı Düzey 2’de yer almaktadırlar.
Dava konusu plan, 14.06.2014 tarihli ve 29030 sayısı Resmi Gazete’de yayınlanan Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği uyarınca hazırlanmıştır. Bu Yönetmeliğin 38. Maddesi Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik hükümlerini yürürlükten kaldırmıştır. Bu yüzden, davacının “davaya konu planın Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmlelik hükümlerine uyulmadığı” iddiası güncel yönetmeliklere göre geçersiz kılınmıştır.
14.06.2014 tarihli ve 29030 sayısı Resmi Gazete’de yayımlanan Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin “Çevre Düzeni Planlarına Dair Esaslar” başlıklı 6. Bölüm’ünde yer alan 18. Maddesi:
“Çevre düzeni planı; coğrafi, sosyal, ekonomik, idari, mekansal ve fonksiyonel nitelikleri açısından benzerlik gösteren bölge, havza veya en az bir il düzeyinde yapılır.” Demektedir. Bu tanım doğrultusunda:
(1)Yukarıda vurgulandığı üzere: DPT’nin İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırmasına göre İzmir ve Manisa illeri aynı Düzey 2’de yer almazlar. Ancak, her ne kadar 14.06.2014 tarihli Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin yürürlüğe girmesiye iptal edilmiş olan 11.11.2018 tarihli ve 29030 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik “Düzey 2’de bulunma şartı” nı açıkça belirtilmekte ise de, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin onaylanması ile birlikte bu yönetmelik “Düzey 2” ifadesini ortadan kaldırıp yerine yeni koşullar koymuştur: örneğin planda yer alacak illerin belirlenmesinde aynı havzada bulunma şartı gibi. Bu yüzden, anılan güncel yönetmeliğe göre çevre düzeni plan sınırlarının belirlenmesinde aynı Düzey 2’de bulunmamak yönetmelikte belirtilen diğer koşulların yerine getirilmesi durumunda kabul edilebilir durmaktadır.
(2) İzmir ve Manisa illerinin aynı havzada bulunup bulunmadıkları konusu:
Büyük akarsu havzaları çerçevesinde bir değerlendirme yapılırsa, Küçük Menderes, Gediz ve Ege Suları (Bakırçay) havzaları, İzmir ve Manisa’nın aynı havza içinde olduğunu gösterir.
İlaveten, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nca 30 adet Tarım Havzası belirlenmiştir. Yapılan incelemede Tarım Havzaları:
• Ekolojik olarak benzer olan
• Ülke’nin idari yapılanmasına uygun
• Yönetilebilir büyüklükte
• Tarım ürünlerinin ekolojik ve economic olarak en uygun yetiştirilebildiği bölgeler olarak tanımlanmıştır.
Bu tanıma göre Türkiye’de belirlenen Tarım Havzaları gruplandırmasında Manisa, İzmir, Denizli ve Aydın illeri aynı Tarım Havzası grubunda (16_Gediz, Aşağı Menderes, Sultani havzaları) yer almaktadır.
(3) İzmir ve Manisa illerinin ekonomik ve ulaşım ilişkileri bağlamında bir birleriyle ilişkileri:
Ülkemizdeki akademik çevrede, kentsel ve bölgesel çalışmalar kapsamında üretilen araştırma ve yayınlarda İzmir ve Manisa illerinin birlikte “çalışan”, yani ekonomik ve sosyal bütünleşme göstererek kent ekonomisinin birlikte işlediği, bu açıdan bütünlük gösteren ve “kent-bölge” oluşumu izlenen kentler olduğu sıkça tartışılmıştır.
Sonuç olarak:
Bilirkişi Kurulumuz, aynı havza içinde olmalarından ötürü, dolayısıyla içinde bulundukları havza için alınacak parçacıl kararların havzanın diğer kısımlarını da etkileyebileceğinden hareketle, ve özellikle Manisa ilindeki tarımsal ve sanayi gelişimlerinin İzmir’in ulaşım ağlarından ve işgücü potansiyelinden beslenmesi gerekçeleriyle İzmir ve Manisa illerinin 1/100.000 ölçekli aynı çevre düzeni planında yer almalarının uygun olduğu görüşündedir..Bu iki kentin beraber planlanması ve bu doğrultuda planın kapsamı ve plan sınırları şehircilik ilkeleri ve planlama esasları açısından doğrudur.
İlaveten, bilindiği üzere daha önce İzmir, Manisa ve Kütahya illeri birarada ele alınarak bir bölge olarak kabul edilmiş ve 1/100.000 ölçekli plan buna göre yapılmış; ancak açılan davalar ve bu kapsamda hazırlanan bilirkişi raporları sonucunda bu üç ilin mekansal, ekonomik ve coğrafi olarak bir bütünlük teşkil etmediği; havza veya bölge tanımı içermediği, bu üç il içinde İzmir ve Manisa illeri için böyle bir ilişkinin söz konusu olabileceği ancak Kütahya ilinin de plan kapsamına katılmasının gerekçesi olmadığı yönünde mahkeme kararı verilerek plan edilmiştir. Dolayısıyla davaya konu planın kapsamının İzmir ve Manisa illeri olması anılan mahkeme kararı ve bu karar kapsamında yapılmış olan bilirkişi incelemesinin sonuçlarıyla uyumludur.
Mekansal Planlar Yönetmeliği’nin 19. Maddesi, plan hazırlık aşamasında sınırların belirlenmesine ilişikin analiz, etüt ve araştırmalar yapılır demektedir. Davaya konu planın bir plan araştırma raporu bulunmadığı, davaya konu planda planlama alan sınırlarının belirlenmesi kararının Danıştay 6. Daire Başkanlığı’nca 26/12/2012 tarihinde K:2012/8225 ile iptal edilmiş olan Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçek çevre düzeni planının iptal gerekçesinde dayandırıldığı anlaşılmaktadır. Davaya konu planın bu iki ili kapsayacak şekilde yapılmasına ilişkin olarak Plan Açıklama Raporunda gerekçeler de sunulmakta olup, bunların da yukarıdaki saptamalarla koşut olduğu görülmektedir:
“İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı sınırları içinde kalan alanların bir bölümü̈, ülke ölçeğinde önemli kentsel gelişmelerin yaşandığı yerleşmeler olmalarının yanı sıra verimli tarım alanlarının korunması ile kentsel ve endüstriyel gelişme çelişkisinin somut olarak gözlendiği yerlerdendir. Planlama Bölgesi içinde kalan her iki il sınırları içindeki alanlar, gerek İzmir merkezli ekonomik ilişki ağı nedeniyle ve gerekse Gediz ve Bakırçay gibi birden fazla il sınırı içinden geçen akarsu havzalarında konumlanmadan kaynaklanan, sorunlarda ve üretilecek çözümlerde ortaklaşma nedeniyle, yönetsel sınırlardan bağımsız mekansal bir bütün oluşturmaktadır.
Planlama Bölgesi içindeki yerleşmeler, içinde konumlandıkları verimli havzaların doğal ve ekonomik değerlerinin sahibi olmalarının yanı sıra, tarihten günümüze aynı bölgede yaşamış halkların bıraktığı kültürel zenginliğin de mirasçısı durumundadır. Planlama Bölgesi içindeki alanların bir bölümünde yaşanan gelişmeler, aynı havza içindeki bir başka alan için sorun kaynağına dönüşebilmekte, korumakullanma dengesini gözeten bütüncül planlama kararlarının eksikliği tüm bölge sınırları içinde hissedilmektedir. Ülkemizde, bölgesel ölçekte, bütüncül planlama çalışmalarının günümüze dek gerçekleştirilememiş olması ve planlamaya ilişkin yetki kullanımında, yerel yönetimlerin yanı sıra sektörel olarak yetkilendirilmiş (Organize Sanayi, Turizm, Özelleştirme gibi) kurumların çokluğu nedeniyle yaşanan parçalanma, sorunların ortadan kaldırılmasının aracı olması gereken planlamanın da sorun kaynağına dönüşmesine neden olmaktadır....” (İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Plan Açıklama Raporu, sf.1)
*** Bu itiraz maddesine yönelik olarak, Bilirkişi Kurulumuz dava konusu plandan sonra 16/11/2015 tarihinde onaylanan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında davacının itirazları ve iddiaları doğrultusunda değişiklik yapılmadığını görmüştür. 10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği Plan Açıklama Raporu’na göre planlama sınırları Manisa ve İzmir illerini kapsamaya devam etmektedir. 10/10/2018 tarihinde onaylanan planın Plan Açıklama Raporu’nun Giriş bölümünde (sayfa 1) konu hakkında şu açıklamaya yer verilmiştir:
19.07.2007 tarihinde onaylanan Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’na muhtelif tarihlerde açılan davalar sonucunda Danıştay 6. Daire Başkanlığı’nın 2010/786 esasına kayden Bakanlığımız aleyhine açılan davada; 26.12.2012 tarih ve K:2012/8225 ile planın tümünün iptaline karar verilmiştir. Söz konusu iptal kararındaki gerekçeler dikkate alınarak ve mülga Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı için yapılan araştırmalar esas alınarak İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı hazırlanmıştır." görüş ve değerlendirmelerine yer verilmiştir.
A.6. Dava dilekçesinde;
İtiraz konusu plan değişikliğinin 14 Haziran 2014 tarihli, 29030 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğinin "Tanımlar ve Mekânsal Kullanım Esasları" başlıklı 4. maddesine aykırı olduğu, iş bu plan değişikliğinde söz konusu 4.maddede yer alan unsurların hiçbirine yer verilmediği ileri sürülmüştür.
Savunmada;
3194 sayılı İmar Kanunu, 644 sayılı KHK ve Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin dava konusu planın temel dayanağı olduğu, dava konusu Çevre Düzeni Planında bunlara aykırı bir işlem yapılmasının düşünülemeyeceği, dava dilekçesindeki iddia edilen hususların mesnedi bulunmadığı belirtilmiştir.
Bilirkişi raporunda;
"Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin 4 maddesi şu şekildeldir:
İKİNCİ BÖLÜM
Tanımlar ve Mekânsal Kullanım Esasları
Tanımlar
MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;
a) Bakanlık: Çevre ve Şehircilik Bakanlığını,
b) Bütünleşik kıyı alanları planı: Kıyıları, etkileşim alanı ile birlikte tüm sektörel faaliyet ve planları, sosyal ve ekonomik konuları da içerecek şekilde bütünleşik bir yaklaşımla ele alan; kıyı alanlarındaki fonksiyon ve faaliyetler ile kıyı alanlarına yönelik hedefler arasındaki uyumu sağlayan; sürdürülebilir gelişme ilkesi doğrultusunda kıyı ekosisteminin korunmasını ve doğal kaynakların kullanımını gözeten; ulaşım türleri ile ilgili kıyıda yapılması gerekli altyapı tesislerini içeren; koruma ve kullanma dengesini sağlayacak biçimde mekânsal hedef, strateji ve eylem önerilerini ve yönetim planını kapsayan, 1/25.000 veya 1/50.000 ölçekte şematik ve grafik planlama diline uygun, plan paftası ve planlama raporu ile bütün olarak stratejik planlama yaklaşımı çerçevesinde ilgili kurum ve kuruluşlar ile işbirliği içinde hazırlanan planı,
c) Çevre düzeni planı: Varsa mekânsal strateji planlarının hedef ve strateji kararlarına uygun olarak orman, akarsu, göl ve tarım arazileri gibi temel coğrafi verilerin gösterildiği, kentsel ve kırsal yerleşim, gelişme alanları, sanayi, tarım, turizm, ulaşım, enerji gibi sektörlere ilişkin genel arazi kullanım kararlarını belirleyen, yerleşme ve sektörler arasında ilişkiler ile koruma-kullanma dengesini sağlayan 1/50.000 veya 1/100.000 ölçekteki haritalar üzerinde ölçeğine uygun gösterim kullanılarak bölge, havza veya il düzeyinde hazırlanabilen, plan notları ve raporuyla bir bütün olarak yapılan planı,
ç) Eylem planı: Planların hayata geçirilmesine yönelik olarak dönüşüm, uygulama, altyapı gibi birbiriyle bağlantılı iş ve eylemlerin kurum, kuruluş ve diğer paydaşların, bütçe, zaman, insan kaynağı ve kurumsal kapasitelerinin belirlendiği ve ilgili kurum ve kuruluşlar ile işbirliği içinde gerektiğinde idarelerce hazırlanan planı,
d) İdare: Büyükşehir belediyelerini; belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde belediyeleri; bu sınırlar dışında il özel idarelerini ve ilgili mevzuatları uyarınca plan yapma, yaptırma ve onaylama yetkisine sahip kurum ve kuruluşlarını,
e) İl müdürlüğü: Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünü,
f) Kanun: 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununu,
g) Kentsel tasarım projesi: Doğal, tarihi, kültürel, sosyal ve ekonomik özellikler ile arazi yapısı dikkate alınarak, tasarım amacına göre kütle ve yapılanma düzeni veya açık alan düzenlemelerini içeren; taşıt ulaşımı, otopark ve servis ilişkileri ve yaya dolaşım ilişkilerini kuran; yapı, sokak, doku, açık ve yeşil alanların ilişkisini ve kentsel mobilya detaylarını gösteren; altyapı unsurlarını bütüncül bir yaklaşımla disiplinler arası olarak ele alan; imge, anlam ve kimlik özelliklerini ifade eden; tasarım ilke ve araçlarını içeren uygun ölçekteki projeyi,
ğ) Koruma amaçlı imar planı: 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu uyarınca hazırlanan nazım ve uygulama imar planını,
h) Mekânsal plan: 3194 sayılı İmar Kanunu uyarınca hazırlanan, kapsadıkları alan ve amaçları açısından üst kademeden alt kademeye doğru sırasıyla; mekânsal strateji planı, çevre düzeni planı ve imar planını,
ı) Mekânsal strateji planı: Ülke kalkınma politikaları ve bölgesel gelişme stratejilerini mekânsal düzeyde ilişkilendiren, bölge planlarının ekonomik ve sosyal potansiyel, hedef ve stratejileri ile ulaşım ilişkileri ve fiziksel eşiklerini de dikkate alarak değerlendiren, yer altı ve yer üstü kaynakların ekonomiye kazandırılmasına, doğal, tarihi ve kültürel değerlerin korunmasına ve geliştirilmesine, yerleşmeler, ulaşım sistemi ile kentsel, sosyal ve teknik altyapının yönlendirilmesine dair mekânsal stratejileri belirleyen, sektörlere ilişkin mekânsal politika ve stratejiler arasında ilişkiyi kuran, 1/250.000, 1/500.000 veya daha üst ölçek haritalar üzerinde şematik ve grafik dil kullanılarak hazırlanan, ülke bütününde ve gerekli görülen bölgelerde yapılabilen, sektörel ve tematik paftalar ve raporu ile bütün olan planı,
i) Nazım imar planı: Mevcut ise çevre düzeni planının genel ilke, hedef ve kararlarına uygun olarak, arazi parçalarının genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, çeşitli kentsel ve kırsal yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, kentsel, sosyal ve teknik altyapı alanlarını, ulaşım sistemlerini göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere, varsa kadastral durumu işlenmiş olarak 1/5.000 ölçekte, büyükşehir belediyelerinde 1/5000 ile 1/25.000 arasındaki her ölçekte, onaylı halihazır haritalar üzerine, plan notları ve ayrıntılı raporuyla bir bütün olarak hazırlanan planı,
j) Ulaşım ana planı: Şehrin mekânsal, sosyal ve ekonomik özelliklerine göre ulaşım ihtiyaç ve talepleri ile sürdürülebilir gelişmeyi dikkate alarak; şehir ve yakın çevresinin ulaşım sistemini, ulaşım ağını, standart ve kapasiteleri ile ulaşımın türlere dağılımını, kara, deniz ve hava ulaşımı ve bu ulaşım türlerinin birbirleriyle entegrasyonu, bu türlere ait transfer noktalarını, depolama ve aktarma merkezlerini, ticari yük koridorlarını ve toplu taşıma güzergâhları ile gerektiğinde otopark, bisiklet ve yaya yolları, erişilebilirlik ve trafik konularında gereken ayrıntıları belirleyen, toplu taşımaya ağırlık veren ve öncelikli kılan, kısa ve uzun dönemde ulaşım türlerine ait sorunlara çözüm önerilerini ortaya koyan, gerektiğinde şehrin üst ve alt kademe planları ile eşgüdümlü olarak hazırlanabilen, plan paftası ve raporuyla bir bütün olan planı,
k) Uygulama imar planı: Nazım imar planı ilke ve esaslarına uygun olarak yörenin koşulları ve planlama alanının genel özellikleri, yapının kullanım amacı ve ihtiyacı, erişilebilirlik, sürdürülebilirlik ve çevreye etkisi dikkate alınarak; yapılaşmaya ilişkin yapı adaları, kullanımları, yapı nizamı, bina yüksekliği, taban alanı katsayısı, kat alanı kat sayısı veya emsal, yapı yaklaşma mesafesi, ön cephe hattı, ifraz hattı, kademe hattı, ada ayrım çizgisi, taşıt, yaya ve bisiklet yolları, ulaşım ilişkileri, parkları, meydanları, kentsel, sosyal ve teknik altyapı alanlarını, gerektiğinde; parsel büyüklükleri, parsel cephesi ve derinliği, arka cephe hattı, yol kotu ve bu kotun altındaki kat adedi, bağımsız bölüm sayısı gibi yapılaşma ve uygulamaya ilişkin kararları, uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren ve varsa kadastral durumu işlenmiş olarak 1/1.000 ölçekte onaylı halihazır haritalar üzerinde, plan notları ve ayrıntılı raporuyla bir bütün olarak hazırlanan planı,
l) Uzun devreli gelişme planı: Milli parklar, tabiat parkları, tabiatı koruma alanları, sulak alanlar gibi korunan alanın sahip olduğu özellik ve nitelikleri göz önünde tutarak kaynak değerlerinin korunması, geliştirilmesi ve uzun dönemde sürdürülebilirliğinin sağlanması için teknik, sosyal, ekonomik, eylem ve yönetim modellerinin belirlendiği, ilişkilerin kurulduğu, bölgelemeye dayalı ekosistem yaklaşımlı planı,ifade eder.
Söz konusu yönetmelikde belirtilen çevre düzeni planlarına ilişkin tanım doğrultusunda bir değerlendirme yapılırsa:
(1) “Varsa mekânsal strateji planlarının hedef ve strateji kararlarına uygun olarak ... yapılan planı ifade eder” tanımı bağlamında Bilirkişi Kurulumuz düşüncelerini yukarıdaki 1. İtiraz maddesi altında sunduğu açıklamalarda belirtmiştir. Bölge için bir mekânsal strateji planı yoktur. Böyle bir üst ölçek stratejik planın yokluğunda yönetmeliğe göre çevre düzeni planı yapılamaz denmemektedir; mekânsal strateji planlarının olması durumunda çevre düzeni planlarının daha üst ölçekli planlar olan mekânsal strateji planlarının hedef ve stratejilerine uygun olarak hazırlanması hükmedilmektedir.
(2) “...orman, akarsu, göl ve tarım arazileri gibi temel coğrafi verilerin gösterildiği … planı ifade eder” tanımı bağlamında Bilirkişi Kurulumuz davaya konu planda, bu tür verilerin gösterilmediğine ilişkin bir bulguya veya soruna ilişkin gerekçeli bir itiraza bu dava dosyasında rastlamamıştır.
(3) “... kentsel ve kırsal yerleşim, gelişme alanları, sanayi, turizm, ulaşım, enerji gibi sektörlere ilişkin genel arazi kullanım kararlarını belirleyen ... planı ifade eder” tanımı bağlamında Bilirkişi Kurulumuz davaya konu olan planda, Plan Hükümleri Raporu’nu incelemiş ve bu tür kararların belirlenmediğine ilişkin bir bulguya rastlamamıştır.
(4) “... sektörler arasında ilişkiler ile koruma-kullanma dengesini sağlayan ... planı ifade eder” tanımı bağlamında Bilirkişi Kurulumuz bu dava dosyasında gelen itirazları değerlendirdiğinde koruma-kullanma dengesi konusunda korumanın değil de kullanımın ağır bastığı eleştirisine çeşitli noktasal plan kararlarına ilişkin itiraz maddelerinde rastlamıştır. Örneğin dava dosyasındaki konu ile ilişkili itirazlardan biri Aliağa bölgesindeki zeytinlik alanların varlığına rağmen, bu bölgede önerilen ağır-sanayi tesislerinin zeytinlik alanlar üzerinde yarattığı tehdide ilişkindir. Konu ile ilişkili bu ve benzeri noktasal itirazlar hakkındaki görüşlerimiz ilgili itiraz maddeleri altında sunulmuştur. Aliağa’daki sanayi yatırımı kararlarının koruma-kullanma dengesi bağlamında ele alınıp alınmadığı konusunda burada kısa bir değerlendirme yaparsak: konu ile alakalı itiraz maddesine görüşümüzde de açıkça belirttiğimiz üzere önerilen sanayi alanlarının İzmir ili bütünündeki etkileri üzerine bir araştırma raporu bu dava dosyasında yoktur; alınan plan kararı havza bütününe bir etki araştırma çalışması üzerine dayanmamaktadır. Mevcut bilimsel raporlar ve makaleler konu ile alakalı itiraz maddesinde vurguladığımız üzere bölgeye daha fazla ağır sanayi tesisinin önerilmesini koruma-kullanma dengesinde ibreyi kullanma yönüne çektiği, korumanın arka plana itildiği izlenimini çıkartmamıza neden olmaktadır. İlgili itiraz maddesi altında sunduğumuz açıklamalarda da belirttiğimiz üzere çevre düzeni planı hazırlanırken planlama alanı bütününe yönelik her hangi bir çevresel etki değerlendirme araştırması yapılmadan alınan noktasal plan kararları gelecekte büyük çevre sorunlarını beraberinde getirme riski taşımaktadır; havza ve bölge ölçeğinde hazırlanan üst ölçek çevre düzeni planlarında alınan her noktasal plan kararının bütüne, farklı sektörlere etkilerini araştırmak, plan kararlarını bu doğrultuda vermek gereklidir. Plan Açıklama Raporu’nda farklı sektörelere ilişkin, bu sektörlerde yaşanan sorunların nasıl çözüleceğine ilişkin stratejilerin ortaya açıkça konmaması, bu doğrultuda stratejinin desteklenmesi durumunda oluşabilecek kazanım ve zararları gösteren analizlerin yer almamasını, alınan plan kararlarının havza ölçeğinde ve farklı sektörlere yansımasını değerlendiren çalışmaların olmamasını bir eksiklik olarak değerlendirmekte, bu yüzden davaya konu planın hazırlığında koruma-kullanma dengesinin yeterince gözetilmediği görüşündeyiz.
“Koruma-kullanma dengesinin düşünülmesi” ve “plan kararlarının sektörler arası ilişkileri düşünerek verilmesi” denen süreçler ancak farklı plan kararlarının olası sonuçlarının (koruma yönünde veya kullanma yönünde veya x sektörü üzerinde veya y sektörü üzerinde) irdelenmesi ile anlaşılır. Davaya konu planın Plan Açıklama Raporu’nda aynı noktaya ilişkin farklı kararların diğer sektörlere yansımasını “koruma-kullanma dengesi” açısından irdeleyen bu tür alternatifler belirtilmemiştir, havza bütününde bilimsel analizlerin yapıldığını gösteren işaretlere raporda rastlanmamıştır. Ancak ifadesel olarak farklı yerleşim yerlerinin iç dinamkleri, değerleri anlatılırken “koruma-kullanma dengesi gözetilmelidir” ifadelerine Plan Açıklama Raporu’nda sıklıkla rastlanmaktadır. Nüfus kabulleri yapılırken yerleşimlere nüfus eklemeleri/çıkartmaları yapılırken bazı yerleşimlerin nüfus kabulünün projekte edilen değerlerden düşük yapılmasını bu dengenin gözetilmesi kaygısına bağlamaktayız (nüfus kabullerinde yapılan hesaplamaların bilimsel tekniklere dayanmadığı ileriki itiraz maddeleri altında Kurulmuzca açıklanmıştır). Ancak yukarıda belirttiğimiz üzere koruma-kullanma dengesinin sağlanmasına yönelik bir çok çalışmanın, bilimsel teknik kullanımının plan hazırlık aşamasında gözardı edildiğini görmekteyiz.
(5) “... 1/50.000 veya 1/100.000 ölçekteki haritalar üzerinde ölçeğine uygun gösterim kullanılarak bölge, havza veya il düzeyinde hazırlanabilen... planı ifade eder” tanımı bağlamında Bilirkişi Kurulumuz davaya konu olan planda, ölçeğine uygun bir gösterimin yapılmadığına veya planın bölge veya havza düzeyinde hazırlanmadığına ilişkin gerekçeli bir itiraza bu dava dosyasında rastlamamıştır.
Bilindiği üzere Mekansal Planlar Yönetmeliği’nin 19. Maddesi’nin 1. Bendinin “ğ” fıkrası, çevre düzeni planları için “İiiçine düzeni ılanlaıdinin “ğ” fıkrasıeliğidığına lan plandağine uygun gda planlarıdinılarak bun gda planlarıdinin “ğ” fıkrasıeırlanabilen... pla Plan paftalarının incelenmesi sonucunda planın gösterim dili olarak plan kararlarının ifade edildiği şematik bir gösterim ve notasyonların bulunduğu gözlenmekle beraber, yer yer bu ölçeğin ayrıntı düzeyini aşan ve stratejik bir anlamı olmayan, bu ölçekte bir stratejik kararın konusu olmaması gerektiği halde yeni bir plan kararı olarak bu plan ile getirilmiş olduğu vurgusu yapılan yerler de vardır.
Bu tur gösterim sorunları örneğin bir kırsal yerleşim alanında aşırı ayrıntılı bir gelişme alanı “biçimi” tarif edilmesi gibi durumlarda mevcuttur. Genel bir gelişme yönü ve büyüklüğü tarif etmek yerine, çok ayrıntılı olarak gelişmenin “formu” tarif edilince, parsel bazında bir karar getirildiği algısı oluşmaktadır. Oysa 1/100.000 ölçekli plan bilindiği gibi üzerinden ölçü alınıp parsel bazında tartışmalara konu edilmemesi gereken planlardır. Bir kırsal yerleşimin kentsel dokuyla bütünleşeceği, önemli bir mekansal büyüme göstereceği gibi bir karar stratejik karar olabilir ve çevre düzeni planının konusu edilebilir; ancak bu gelişmenin biçiminin ayrıntılı biçimde neredeyse parseller baz alınarak tarif edilmesi yer yer çevre düzeni planının genellik düzeyini ve şematik dilini olumsuz etkilemekte, imar planı ölçeğinde uygulamanın nasıl yapılacağını tarif eden bir plan niteliği kazandırmaktadır.
Bu noktada belirtmek gerekir ki, bu yaklaşım ülkemizdeki pek çok çevre düzeni planında görülmektedir. Bu planlarda hem şematik biçimde notasyonlarla, taramalarla, sınırlar bölgesel ölçekte kesinlik kazandıysa net sınırlar gösterilerek koruma kararları verilmekte, gelişmeye dair olarak da büyük alan kullanımları, gelişme yönleri belirtilmekte; ancak bunun yanısıra kimi stratejik önemi olmayan konularda da aşırı ayrıntı düzeyine girilebilmektedir. Bu genel saptama kapsamında, Bilirkişi Kurulumuz yer yer aşırı ayrıntıda tariflenen gelişme alanı gibi gösterimler olmasına rağmen, bu durumun genellikle stratejik önemi daha düşük konular açısından olduğu, planın genel bir şematik dili bulunduğu görüşünde olup, bu yöndeki eksiklikler planın gösterim dili nedeniyle iptalini gerektiren bir konu olarak değerlendirilmemiştir.
(6) “... plan notları ve raporuyla bir bütün olarak yapılan planı ifade eder” tanımı bağlamında Bilirkişi Kurulumuz davaya konu planın, plan notları ve raporuyla bir bütün olmadığına ilişkin gerekçeli, delillerin sunulduğu bir itiraza bu dava dosyasında rastlamamıştır. Ancak Plan Açıklama Raporu ve Plan Hükümleri Raporu incelendiğinde örneğin Plan Açıklama Raporu’nun Dikili Merkez’in 2025 yılı nüfus kabulü sayfa 11’de 20.000 kişi olarak belirtildiği, Plan Hükümleri Raporu’nun 55. Sayfasında ise 30.000 kişi olarak belirtildiği görülmektedir. Raporlar arası çelişkiler başka yerleşim yerleri için alınan nüfus kabullerinde de görülmektedir.
*** 16/11/2015 tarihinde onaylanan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında Plan Açıklama Raporu ve Plan Hükümleri Raporu’nda benzer çelişkili ifadeler devam etmektedir. 10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği Plan Açıklama Raporu’ nda Sayfa 9’da Dikili’nin 2025 nüfus kabulü 78.000 kişi yazılmıştır ancak sayfa 33’de kentsel gelişme alanlarının hesaplandığı Tablo 5’de Dikili’ye ilişkin hesaplamalar (2025 nüfusu, bu nüfus bağlamında ne kadar kentsel gelişme alanı planlandığı) unutulmuştur. Ayrıca 10/10/2018 tarihinde onaylanan planın Plan Açıklama Raporu’nda yazan ifadelerle tablolar uyuşmamaktadır. Raporda sunulan tablolar revize edilmiş ancak metinde tablolara atıfta bulunan paragraflar revize edilmemiştir – bu durum bir çelişki yaratmaktadır. Örneğin Plan Açıklama Raporu’nun 8. Sayfasındaki bir ifade şu şekildedir:
'İzmir Merkez Kent bütünü dışında var olan yerleşim birimlerinin 2000 yılı Genel Nüfus Sayımına göre saptanan nüfusları, 2005 yılı için belirlenen yaklaşık nüfus büyüklüğü ve hedef yıl 2025 için nüfus tahminleri ve planlama kabulleri aşağıda Tablo-2'de verilmiştir.
Sayfa 9’da sunulan Tablo 2’de 2000 ve 2005 yılı nüfus verileri sunulmamaktadır. (Tablo 2’de 2017 nüfus sayım sonuçları ve 2025 nüfus kabulü yer almaktadır).'
10/10/2018 tarihinde onaylanan planın Plan Açıklama Raporu’nda sektörler arasındaki ilişkilerin düşünülerek koruma-kullanma dengesinin gözetilmesi bağlamında davaya konu bu planın raporunda yer alan sorunlar devam etmektedir." görüş ve değerlendirmelerine yer verilmiştir.
A.7. Dava dilekçesinde;
Dava konusu plan değişikliğinin 14 Haziran 2014 tarih ve 29030 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği hükümlerinin "Genel Planlama Esasları" başlıklı 7. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Savunmada;
Dava dilekçesinde bahsedilen mevzuat hükümlerinin onanan planın temel dayanaklarından olduğu, dava dilekçesindeki iddia edilen hususların hiçbir dayanağının olmadığı belirtilmiştir.
Bilirkişi raporunda;
"Aşağıdaki tablo, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 7. maddesi ve bu maddede berlirtilen her bir bendin davaya konu plan, plan açıklama raporu ve plan hükümleri raporunda yerine getirilip getirilmediğine ilişkin görüşlerimizi dava dosyasındaki deliller doğrultusunda sunmaktadır:
Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği
Üçüncü Bölüm
Mekansal Plan Kademelenmesi ve Genel Esaslar
Genel planlama esasları
MADDE 7 – (1) Bu Yönetmeliğe göre hazırlanacak her tür ve ölçekteki mekânsal planlar aşağıda yer alan planlama ilke ve esaslarına, planların hazırlanması ile ilgili standartlara, gösterim tekniklerine ve tanımlara uygun olarak yapılır:
a) Planlar, kamu yararı amacıyla yapılır.
Davaya konu Plan Açıklama Raporu’nda açıkça “kamu yararı” gözetilerek alındığı söylenen kararlar şu şekildedir:
• Sayfa 34: “Her ne kadar yapım ve onay aşamadında, çevrenin özellikleri, gereksinimleri ile kamu yararı doğrultusunda; yasal, yönetsel ve doğal sınırlayıcılar dikkate alınarak hazırlanması zorunlu da olsa, pek çok yerleşmede onaylı nazım ve uygulama imar planlarının ilgili kurum görüşleri alınmadan ya da alınan kurum görüşlerine aykırı olarak hazırlandığı ve uygulandığı görülmektedir.”
• Sayfa 36: “Planın onayı ile birlikte, yukarıda sayılan ve 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı onayından önce mevzuata uygun olarak tamamlanmış mevzii imar planları dışında, gelecek yıllarda bu planın “Plan Hükümleri” içinde sayılan ve kamu yararı gereği yapılması gereken tesisler için hazırlanacak olanlar dışında, konut sanayi vb. amaçlarla mevcut yerleşmelerden kopuk mevzii imar planları yapılması ve onaylanması durdurulmuş olacaktır.”
• Sayfa 70: “Askeri yasak bölgelerdeki yapılaşmalara ilişkin uygulamalar ve askeri alanların zaman içinde boşaltılması ile kentsel alanda ortaya çıkacak boşlukların kamu yararı amacıyla değerlendirilmesine ilişki kurallar planın hükümleri arasında düzenlenmiştir.”
Dava dosyasında, planın kamu yararı amacıyla yapılmadığına ilişkin gerekçeli bir itiraza Bilirkişi Kurulumuz rastlamamıştır. Fakat, planın kamu yararı amacına yönelik ne tür bir süreçle hazırlandığı üzerinde durulması gereken bir konudur. Planlama sürecinde katılımın sağlanıp sağlanmadığının, ilgili kurum görüşlerinin alınıp alınmadığının, koruma-kullanma dengesinin gözetilip gözetilmediğinin, korunması gerekli değerlerin korunup korunmadıklarının, sürdürülebilir ve sağlıklı gelişimin sağlanıp sağlanmadığının incelenmesi plan hazırlık aşamasında kamu yararının gözetilip gözetilmediğini anlamamıza yardımcı olacaktır. Bu dava dosyasında bu konularla ilişkili tüm itirazlara verdiğimiz görüşler bu çerçevede değerlendirilebilir.
b) Planlar; pafta, gösterim, plan notları ve plan raporu ile bir bütündür.
Bilirkişi Kurulumuz, bu dava dosyasında bu bendin hangi noktalarda yerine getirilmediğine ilişkin bir gerekçelendirme ve delil görememektedir.
Plan Hükümleri Raporu’nda “Bu çevre düzeni planı, plan açıklama raporu ve plan hükümleriyle bir bütündür. Alt ölçekli planlar yapılırken bu belgelerin bütünü göz önünde bulundurulacaktır” demektedir.
Not: Davaya konu planın Plan Açıklama Raporu’nun Tablo 2’sinde (sayfa 11) görüleceği üzere nüfus projeksiyonu sonrası Dikili Merkez’in 2025 yılı nüfus kabulü 40.000 kişi olarak belirtmiştir Plan Hükümleri Raporu’nun 54 ve 55. Sayfalarındaki nüfus kabulleri Dikili Merkez için 40.000 kişi kabulünü desteklemektedir. Plan Açıklama Raporu’nun 45. Sayfasında “İkinci konut nitelikli olan Dikili'de, hedef yıl için 20.000 nüfus benimsenmiştir” denmiştir ve Dikili Kentsel Yerleşik Alanı’nın güney doğusunda 20.000 kişi nüfusu barındıracak bir kentsel gelişme alanı önerildiği söylenmiştir (Plan Açıklama Raporu’nun gelişme alanlarının hesaplandığı tabloda – sayfa 41, Dikili Merkez için gerekli gelişme alanının 20.000 kişi üzerinden hesaplandığı görülmektedir). Bu örnekten görüldüğü üzere davaya konu planın Plan Açıklama Raporu ve Plan Hükümleri raporu Dikili Merkezin nüfus kabulü bağlamında çelişkiler içermektedir. Mevzuat gereği ve Plan Hükümleri’nin 7.1. Genel Hükümler gereği Plan Açıklama Raporu ve Plan Hükümleri raprolarının bir birleriyle uyum halinde olması gerekmektedir. Bu yüzden bu örnek bağlamında davaya konu Plan Açıklama Raporu ve Plan Hükümleri raporu yönetmeliklere de davaya konu planı Plan Hükümleri raporunun 7.1. başlıklı genel hükümlerine de aykırıdır.
*** 10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği Plan Açıklama Raporunda Sayfa 9’da Dikili’nin 2025 nüfus kabulü 78.000 kişi yazılmıştır ancak sayfa 33’de kentsel gelişme alanlarının hesaplandığı Tablo 5’de Dikili’ye ilişkin hesaplamalar (2025 nüfusu, bu nüfus bağlamında ne kadar kentsel gelişme alanı planlandığı) unutulmuştur. Ayrıca 10/10/2018 tarihinde onaylanan planın Plan Açıklama Raporunda yazan ifadelerle tablolar uyuşmamaktadır. Raporda sunulan tablolar revize edilmiş ancak metinde tablolara atıfta bulunan paragraflardan bir kısmı revize edilmemiştir – bu durum bir çelişki yaratmaktadır. Örneğin Plan Açıklama Raporu’nun 8. sayfasındaki bir ifade şu şekildedir:
İzmir Merkez Kent bütünü dışında var olan yerleşim birimlerinin 2000 yılı Genel Nüfus Sayımına göre saptanan nüfusları, 2005 yılı için belirlenen yaklaşık nüfus büyüklüğü ve hedef yıl 2025 için nüfus tahminleri ve planlama kabulleri aşağıda Tablo-2'de verilmiştir.
Sayfa 9’da sunulan revize edilmiş Tablo 2’de 2000 ve 2005 yılı nüfus verileri sunulmamaktadır. Dolayısıyla raporlardaki çelişkiler devam etmektedir.
c) Planlar, kademesine ve ölçeğine göre ve yapılış amacının gerektirdiği ayrıntı düzeyinde kalmak koşuluyla alt kademedeki planları yönlendirir.
Bu dava dosyasında, planın, ölçeğine uygun ayrıntı düzeyinde olmadığına veya söz konusu çevre düzeni planının alt kademedeki planları yönlendiremeyeceğine ilişkin gerekçeli, delillerin sunulduğu bir itiraza rastlanmamıştır. Bilirkişi Kurulumuz, plan paftalarını incelediğinde yapılış amacının gerektirdiği ayrıntı düzeyine uyulmadığı konusunda bir izlenime kapılmamıştır.
*** 10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği incelendiğinde bu konu bağlamında planda bir değişiklik yapılmadığı görülmektedir.
ç) Üst kademe planlar, alt kademesindeki planlara mekânsal nitelikte hedef koyan, yol gösteren ve ilke belirleyen plandır.
Davaya konu Plan Açıklama Raporu’nda ve Plan Hükümleri Raporu’nda çeşitli hedeflere ve ilkelere yer verilmiş, planın alt-ölçek planları yönlendirme amacında olduğu söylenmiştir. Bu dava dosyasında bu bendin yerine getirilmediğine veya hangi noktalarda getirilmediğine ilişkin gerekçeli, delillerin sunulduğu bir itiraza rastlanmamıştır.
d) Mekânsal strateji planları, çevre düzeni planları ile nazım imar planları üzerinden ölçü alınarak uygulama yapılamaz.
Davaya konu Plan Hükümleri’nin 7. Genel Hükümler başlığı altında davaya konu plan üzerinden ölçü alınamayacağı açıkça yazılmıştır:
7.2. Bu plandan ölçü alınarak uygulamaya geçilemez. Bu plan ile belirlenen kentsel gelişme alanları, bu alanların tamamının yerleşime açılacağını göstermez. Bu alanların sınırları, alt ölçekli planlama çalışmalarında ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri ile doğal, yapay ve yasal eşikler doğrultusunda, bu planda ve plan hükümlerinde yer alan tabloda belirlenen hedef nüfus dikkate alınarak kesinleştirilir.
*** 10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği’nde yukarıdaki hüküm maddesi yer almaya devam etmektedir.
e) Planlar, diğer kademedeki planların büyütülmesi veya küçültülmesi yolu ile elde edilemez.
Dava dosyasında bu şartın yerine getirilmediğine ilişkin bir delile rastlanamamıştır.
f) Doğal, tarihi ve kültürel değerlerinin koruma ve kullanma dengesinin sağlanması esastır.
Bu konuya ilişkin noktasal itirazlar dava dosyasında mevcuttur. Bilirkişi Kurulumuz konu hakkındaki değerlendirmeyi bu noktasal itirazlar üzerinden yapacaktır.
g) Yapıların ve çevrenin kalitesinin artırılması için planlarda gerekli sağlıklaştırma ile ilgili kararlara yer verilir.
Fiziksel olarak sağlıklaştırma eylemi, sorunlu alt-yapının ve/veya üst-yapının onarılarak/iyileştirilerek tekrar kullanılabilir hale getirilmesi anlamını taşımaktadır (Fransızca kökenli ‘rehabilitasyon’ kelimesinin Türkçe karşılığıdır). Bu tanım doğrultusunda Plan Açıklama Raporu incelendiğinde, sayfa 62’de şu açıklamalara rastlanmıştır:
“Planlama kararları üretilirken, geniş alan kaplayan ve yerleşim alanları ile ilişkilenmeyen sanayi alanlarının genel olarak organize sanayi bölgesi niteliğinde düzenlenmesi, var olan sanayi tesislerinin ve yapılaşmış sanayi alanlarının da zaman içinde organize sanayi bölgesine dönüştürülmesi temel ilke olarak benimsenmiş ve mevcut sanayilerin kirliliğinin önlenmesi amacıyla çevresel yatırım yapmaları önerilmiştir. Bu ilke doğrultusunda, sanayi tesislerinin tekil yapılaşmaları yerine, altyapı ve artıma olanaları yaratılmış alanlarda, ihtisaslaimış biçimde toplu biçimde yapılaşmalarının sağlanmasına yönelik düzenlemelre gidilmiştir. (…)
Aynı raporun 73. sayfasında, maden çıkarım alanlarına ilişkin genel kararlarlar belirtilmektedir:
Ekonomik açıdan yerleşmelerin bir bölümünde önemli katkı koyan maden çıkarım alanlarına ilişkin uygulamalar plan hükümleri ile belirlenirken, bu alanların büyük bölümü planlar üzerinde gösterilmemiştir. Büyük bölümü önemli çevresel sorunlara kaynaklık eden maden çıkarım alanları ve taş ocaklarından bir bölümü planlarda ağaçlandırılacak alanlar olarak düzenlenirken …
Raporun 23. Sayfasında birbirlerinden kopuk, denetimsiz, alt yapı sorunları yaşayan bireysel konut gelişmeleri için:
Bireysel konut gelişmeleri: (...) Planlama aşamasında ilkesel olarak, yerleşim merkezlerinden kopuk, denetimsiz, altyapı sorunlarının yoğunlaştığı bu oluşumların engellenmesi benimsenmiştir. Planlama öncesinde oluşmuş bu tür konut alanlarından, belirli büyüklüğe erişmiş ve ortak altyapı çözümünün geliştirilebileceği alanlar, çevresel özellikleri dikkate alınarak korunacaktır. Bu tür alanların kentin sürekli kullanılan bir parçası durumuna dönüştürülmesine yönelik plan kararları geliştirilecektir.
Yukarıda, Plan Açıklama Raporu’ndan alıntılanan ifadelerde görüldüğü üzere davaya konu olan plan, sağlıklaştırmaya yönelik çeşitli kararları almış bulunmaktadır. Bu kararların yetersiz veya planın getirmiş olduğu bazı kararların sağlıklı çevreler yaratmaya engel olduğu iddiası noktasal itirazlar üzerinden değerlendirilmiştir. Aliağa bölgesindeki plan kararlarının sağlıksız çevreler yarattığına ilişkin getirilen itiraza yönelik ayrıntılı görüşlerimiz ilgili noktasal itirazlar altında sunduğumuz açıklamalarda görülebilir.
ğ) Planlarda afet, jeolojik ve doğal veriler esas alınır.
Dava dosyasında planlarda afet, jeolojik ve doğal verilerin esas alındığına veya alınmadığına ilişkin her hangi bir delil bulunmamaktadır. Plan Açıklama Raporu’nun 32. Sayfasında “yasal, doğal ve yapay eşikler” in tespiti çalışmalarında afet, jeolojik ve doğal verilerin esas alındığına ilişkin açıklamalara yer verildiği görülmektedir. Örneğin, Plan Açıklama Raporu’nun 32. Sayfasında “yasal, doğal ve yapay eşikler” başlığı altında şu ifadeler yer almaktadır:
Planlama Bölgesi içinde planlama kararlarını yönlendirecek doğal eşikler planlama kararlarını etkileme düzeylerine göre üç grup halinde ele alınmıştır. Bu kapsamda, birinci derece doğal eşik olarak; yalnızca yapılaşma olanağı bulunmayan, % 40’ın üzerinde eğimli alanlar kabul edilmiştir.
İkinci derece doğal eşikler olarak; yapılaşma maliyetinin diğer alanlara göre daha yüksek olduğu, altyapının zor gerçekleştiği % 25-40 arasında eğime sahip alanlar ve deprem anında etkilenme oranı yüksek olacak, özel inşaat önlemleri gerektiren aktif fay hatlarının bulunduğu alanlar ve yine özel önlemler gerektiren taşkın alanları ile sazlık bataklık alanlar kabul edilmiştir.
Üçüncü derece doğal eşik olarak ise; yerleşme aşamasında, ikinci derece eşiklere oranla daha yerleşilebilir olsa da özel önlem ve düzenleme gerektiren alanlar olarak nitelendirebileceğimiz % 10-25 arası eğimli alanlar ve alüvyon zeminli alanlar belirlenmiştir.
Noktasal plan kararlarına ilişkin, Bilirkişi Kurulumuz, başka bir itiraz maddesini bu konu ile alakalı görmekte ve gerekli açıklamaları bu madde altında yapmaktadır.
*** Bu planın onayından sonra onaylanan planlar için yukarıdaki görüşlerimiz geçerlidir. 10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği Plan Açıklama Raporu’ nda 24 ve 25. Sayfalarda planda “yasal, doğal ve yapay eşikler” başlığı altında afet, jeolojik ve doğal verilerin esas alındığına ilişkin bilgilere yer verilmiştir.
h) Planlarda, varsa mevcut geleneksel dokunun korunması esastır.
Bu dava dosyasında geleneksel dokunun korunmadığına yönelik noktasal bir itiraz bulunmamaktadır. Plan Hükümleri alt-ölçekli planlarda mevcut geleneksel dokunun korunmasını hükmetmiştir:
8. Uygulama Hükümleri
8.1. Yerleşme Alanları
8.1.1. Kentsel Yerleşme Alanları
8.1.1.2. (…) Alt-ölçekli planlarda, yerleşmenin sahip olduğu geleneksel doku ve yapılaşma özellikleri ile çevresindeki alanın doğal alanın özelliklerinin planlama aşamasında dikkate alınması ve koruma kararlarına dönüştürülmesi zorunludur.
*** 10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği Plan Hükümleri Raporu’ nda yukarıda alıntıladığımız hüküm maddesi yer almaya devam etmektedir.
ı) Ülke ve bölge düzeyinde karar gerektiren büyük projelerin mekânsal strateji planı veya çevre düzeni planında değerlendirilmesi esastır.
Davacı konuya ilişkin davaya konu olan planın doğrudan Manisa ve İzmir illerine yönelik kestirimlere dayalı bir yerleşme anlayışı ile oluşturulmuş olduğunu iddia etmiş, davalı ise bu itiraza yönelik şu savunmayı yapmıştır:
“İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı, sadece bu iki il için oluşturulan strateji ve ulaşım sistemini kapsamamaktadır. Planlama çalışması yapılmaya başlanmadan önce elde edilen kurum/kuruluş verileri kapsamında analizler yapılmış ve plana yansıtılmıştır. İzmir-İstanbul ulaşım bağlantısı ya da İzmir-Aydın Demiryolu güzergahındaki değişiklik, tarım ve sanayi ürünlerinin hızlı ve zamanında sevkiyatının yapılması ve İzmir Limanının güçlendirilmesine yönelik Lojistik Merkezler oluşturulmuş olup, söz konusu bu tür kararlar sadece İzmir ve Manisa illerini değil, Türkiye ekonomisini olumlu etkileyecek kararlardır.”
Davalının savunmasında da belirtildiği üzere davaya konu olan çevre düzeni planı, ülke ve bölge düzeyinde karar gerektiren büyük projeleri değerlendirmiştir (Plan Açıklama Raporu’nda bu tür projelerin ilgili Bakanlıklar’dan alınarak, kurumsal üst veri olarak kabul edildiğine ve planlara işlendiğine ilişkin bilgiler yer almaktadır. Örneğin Plan Açıklama Raporu, sayfa 74, İzmir-İstanbul otoyolu için açıklamalar). Dava dosyasında bu savunmayı geçersiz kılacak bir iddia, delil bulunmamaktadır. Ayrıca dava dosyasında ülke ve bölge düzeyinde alınmış olan proje kararlarının eksik değerlendirildiği üzerine bir iddia ve bu konuyla alakalı bir delil de bulunmamaktadır.
*** 10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği Plan Açıklama Raporunda yukarıda sunduğumuz açıklamaların tersi bir durum görülmemektedir.
i) Planlama süreci; araştırmaların yapılması, sorunların ortaya konulması, veri ve bilgi toplama ile ilgili analiz aşaması; bilgilerin biraraya getirilmesi, birleştirilmesi ve sonuçların değerlendirilmesi ile ilgili sentez aşaması ve plan kararlarının oluşturulması aşamalarından oluşur.
Davaya konu Plan Açıklama Raporu’nun 3. Sayfasında planın nasıl bir süreçle hazırlandığı belirtilmiştir. Plan Açıklama Raporu’nda belirtilen süreç mevzuat ile örtüşmektedir:
“Çevre Düzeni Planı kararlarının üretilmesi sürecinde, araştırma çalışmalarının, analiz ve sentezlerin tamamlanması, sonuçların elde edilmesi, Planlama Bölgesi genelinde var olan sorunlar ve olanakların saptanması sonrasında;
• Dayanakların farklı kurumsal yatırım kararlarından ve bu kararların olası etkilerinden alan, bu kararların sonucunda ortaya çıkması olası gereksinimleri değerlendiren farklı gelişme senaryolarına sahip iki seçenek üretilmiş,
• Üretilen seçenekler üzerinde yürütülen tartışmalar sonrasında, çalışmanın belirlenen amacına en uygun ve doğrular üzerinde en geniş uzmanlaşmanın sağlandığı taslak plan üretilmiş,
• Taslak plan üzerinde, uygulamaya yönelik tartışmaların yanısıra, yerel istek ve önerilerin değerlendirilmesinden hareketle kesin plan kararları oluşturulmuştur.”
Açıklama Raporu’nda kısıtlı da olsa veri ve bilgi toplama aşamalarının gerçekleştirildiğinden bahsedilmektedir. Ancak, davaya konu planın bir Araştırma Raporu yoktur. 8 numaralı itiraz maddesinde bu konuyu ayrıntılı ele alacağımız üzere, davalı, plan araştırma raporunun davaya konu bu plan hazırlanmadan önce iptal edilen Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçek Çevre Düzeni Planı hazırlanırken yapıldığını, davaya konu çevre düzeni planının ise Manisa-Kütahya-İzmir çevre düzeni planı verilerinden yararlanıldığından yeni bir araştırma raporunun hazırlanmadığını dile getirmektedir. Bilirkişi Kurulumuzca güncel araştırma verileri olmadan hazırlanan bir çevre düzeni planı kamu yararı adına, mevcut doğal değerlerin, tarım arazilerinin korunması adına uygun plan kararlarının alınamamasının önünü açan bir durum oluşturmakta, planlama açısından kabul edilemez bir durum yaratmaktadır. Güncel olamayan verilerle hazırlanmış bir planın veri tabanını doğru yansıtması gibi bir durum söz konusu değildir. Özetle, davaya konu plana özel, güncel verilerden beslenen bir araştırma raporunun olmaması Kurulumuzca hem Mekansal Planlar Yönetmeliği’nin 9. Maddesine aykırıdır hem de planlama açısından çevre düzeni planlarının amaçlarıyla uyuşmayan plan kararlarının üretilmesi açısından sakıncalıdır ve bu doğrultuda planın revize edilmesi gerektiği görüşündeyiz.
*** 10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği’nin Plan Açıklama Raporu’nun 1. Sayfası giriş bölümü, anılan planın güncel araştırmalardan değil de 2007 yılında onaylanmış Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’nın araştırma verilerinden yararlandığını şu şekilde ifade etmiştir:
19.07.2007 tarihinde onaylanan Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’na muhtelif tarihlerde açılan davalar sonucunda Danıştay 6. Daire Başkanlığı’nın 2010/786 esasına kayden Bakanlığımız aleyhine açılan davada; 26.12.2012 tarih ve K:2012/8225 ile planın tümünün iptaline karar verilmiştir. Söz konusu iptal kararındaki gerekçeler dikkate alınarak ve mülga Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı için yapılan araştırmalar esas alınarak İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı hazırlanmıştır.
Ancak, Plan Açıklama Raporu’ndan alıntıladığımız ifadelere rağmen 10/10/2018 tarihinde onaylanan planda, bu dava dosyasında getirilen nüfus verilerinin güncelliğine ilişkin itirazlar doğrultusunda nüfus verilerinin 2017 yılı nüfus verileri baz alınarak güncellendiğini görmekteyiz. “Araştırmaların yapılması, veri ve bilgi toplanması” gibi aşamaların gelen itirazlar doğrultusunda eksiksiz düzeltildiğini ise söyleyememekteyiz. Bilirkişi Kurulumuz bu konuyu dava dosyalarında gelen noktasal itirazlar altında açmıştır.
j) Planların hazırlanmasında plan türüne göre katılım sağlanmak üzere anket, kamuoyu yoklaması ve araştırması, toplantı, çalıştay, internet ortamında duyuru ve bilgilendirme gibi yöntemler kullanılarak kurum ve kuruluşlar ile ilgili tarafların görüşlerinin alınması esastır.
Dava dosyasında konuya ilişkin her hangi bir delil bulunmamaktadır. Bu yüzden Birlikişi Kurulumuz bu konuya ilişkin bir görüş sunamamaktadır.
k) Planların iptal edilmesi halinde, daha önce alınan kurum ve kuruluş görüşleri ile birlikte yapılan analiz ve sentez çalışmaları yeni plan hazırlanmasında bu Yönetmelik kapsamında yeniden değerlendirilir.
-
l) Planlar, çevresinde veya bitişiğinde yer alan mevcut planlar ile uyumlu hazırlanır. Korunacak alanların çevresinde yapılan planlar ise bu alanların hassasiyeti dikkate alınarak hazırlanır.
Dava dosyasında konuya ilişkin her hangi bir delil bulunmamaktadır. Bu yüzden Birlikişi Kurulumuz bu konuya ilişkin bir görüş sunamamaktadır." görüş ve değerlendirmelerine yer verilmiştir.
A.8 Dava dilekçesinde;
Dava konusu plan değişikliğinin Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin araştırma ve analiz başlıklı 8. maddesinin (9) numaralı bendine aykırı olduğu, buna göre," Çevre Düzeni Planı Araştırma Raporu: Planlama alanı ve yakın çevresi ile alanın bölge veya kent bütünü içindeki konumunu belirlemek üzere; eşik analizi, yerinde yapılan incelemeler gibi fiziksel çalışmalarla birlikte, bilimsel tekniklere dayalı, ekonomik, sosyal, kültürel, politik, tarihi, sektörel ve teknolojik araştırmalar ile sorunlar ve potansiyel analizi yapılır. Ayrıca yürürlükteki planla ilgili gerekli çalışma ve değerlendirmeler de yapılır. Gerektiğinde güçlü, zayıf yönler ile fırsatları ve tehditleri içeren analiz yöntemi kullanılır. Bu çalışmalar araştırma raporunda yer alır.", ancak iş bu plan değişikliğinde bu maddede yer alan unsurların hiçbirine yer verilmediği ileri sürülmüştür.
Savunmada;
3194 sayılı İmar Kanunu, 644 sayılı KHK ve Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin dava konusu planın temel dayanağı olduğu, dava konusu Çevre Düzeni Planında mevzuata aykırı bir işlem yapılmasının düşünülemeyeceği belirtilmiştir.
Bilirkişi raporunda;
"Davalı, bu dava dosyasında dava konusu Çevre Düzeni Planı’nın araştırma raporuna getirilen itiraza yönelik bir açıklama yapmamıştır. 2016/3931 Esas Numaralı dava dosyasında ise davalı getirilen aynı itiraza yönelik şu savunmada bulunmuştur:
İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı; 19.07.2007 tarihinde onaylanan Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı'nın Danıştay 6. Daire Başkanlığı'mn 26.12.2012 tarih ve K:2012/8225 numaralı kararı ile iptal edilmesinin ardından mahkeme kararının ifası gereği hazırlanmış olması nedeniyle ara kararda istenen bilgi ve belgelerden olan plan araştırma raporu bulunmamakta olup istenilen diğer bilgi ve belgeler ekte CD ortamında gönderilmektedir.
Bilirkişi Kurulumuzun, davalının yukarıdaki savunmasından çıkarttığı sonuç: dava konusu İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nın bir araştırma raporu yoktur. Dava konusu olan planın hazırlığı sürecinde, Danıştay kararı doğrultusunda iptal edilen 2007 tarihinde onaylanan Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’nın Araştırma Raporu altlık olarak kullanılmıştır. Nitekim bu durum 10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Plan Değişikliği’nin Plan Açıklama Raporu’nun 1. Sayfası giriş bölümünde açıkça şu şekilde vurgulanmıştır:
19.07.2007 tarihinde onaylanan Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’na muhtelif tarihlerde açılan davalar sonucunda Danıştay 6. Daire Başkanlığı’nın 2010/786 esasına kayden Bakanlığımız aleyhine açılan davada; 26.12.2012 tarih ve K:2012/8225 ile planın tümünün iptaline karar verilmiştir. Söz konusu iptal kararındaki gerekçeler dikkate alınarak ve mülga Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı için yapılan araştırmalar esas alınarak İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı hazırlanmıştır.
Değerlendirmemizde 2 nokta öne çıkmaktadır. Birincisi, 2007 tarihinde onaylanıp 2012 tarihinde iptal edilen Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı, o planın hazırlandığı tarihte yürürlükte olan 11.11.2008 tarihli 27051 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik uyarınca hazırlanmıştır. Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik, plan araştırma raporunun içeriği hakkında şu bilgileri verir:
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Tanımlar
MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;
d) Çevre düzeni planı araştırma raporu: Planlama alanına ilişkin geleceğe yönelik projeksiyonların yapılabilmesi, plan kararlarının, koruma ve gelişme politika ve stratejilerinin ve plan hükümlerinin belirlenebilmesi için 7 nci madde kapsamında toplanan verilerin planlama çalışmasında kullanılacak biçimde analiz ve sentezinin yapıldığı, alana yönelik fırsatların, tehditlerin, güçlü yönler ve zayıflıkların belirlenerek ilgisine göre farklı disiplinlerden uzmanlarca hazırlanan raporu,ifade eder.
Davaya konu olan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı ise 14.06.2014 tarih ve 29030 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği uyarınca yapılmıştır. Bu yönetmelik plan araştırma raporunun içeriği hakkında şu bilgileri vermektedir:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Mekânsal Planların Yapımına Dair Esaslar
Araştırma ve analiz
(9) Planlama alanı ve yakın çevresi ile alanın bölge veya kent bütünü içindeki konumunu belirlemek üzere; eşik analizi, yerinde yapılan incelemeler gibi fiziksel çalışmalarla birlikte, bilimsel tekniklere dayalı, ekonomik, sosyal, kültürel, politik, tarihi, sektörel ve teknolojik araştırmalar ile sorunlar ve potansiyel analizi yapılır. Ayrıca yürürlükteki planla ilgili gerekli çalışma ve değerlendirmeler de yapılır. Gerektiğinde güçlü, zayıf yönler ile fırsatları ve tehditleri içeren analiz yöntemi kullanılır. Bu çalışmalar araştırma raporunda yer alır.
Görüldüğü üzere, bu iki yönetmelik plan araştırma raporlarının içeriğini tamamen aynı tanımlamamıştır. Örneğin Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği “planlama alanı ve yakın çevresi ile alanın bölge veya kent bütünü içindeki konumunu belirlemek üzere eşik alanalizi, yerinde yapılan incelemeler gibi fiziksel çalışmalar ile birlikte bilimsel tekniklere dayalı, ekonomik, sosyal, kültürel, politik, tarihi, sektörel ve teknolojik araştırmalar yapılır ve araştırma raporları bu bilgileri içerir” derken, Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik, plan araştırma raporlarında bu bilgilerin aranması gerektiğini söylemez. Davaya konu plandan önce iptal edilen bir plan olması, daha önceki plan için hazırlanan Bilirkişi Raporları’nda yer seçimine ilişkin bilgilerin bulunması, Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçek Çevre Düzeni Planı için bir iptal karar gerekçesinin bulunması gibi nedenlerle bir araştırma raporunda niçin İzmir ve Manisa illerinin birlikte seçildiğine ilişkin çok ayrıntılı analizlerin bulunması gerekmeyebilir.
İkinci nokta, 2007 tarihinde onaylanan Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı ile söz konusu İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni’nin hazırlanmaya başladığı tarih arasında en az 5 yıl fark vardır. Bu 5 yıl süre zarfında her sektöre ilişkin bölgenin sunduğu sorunlar ve potansiyeller ne kadar değişmiştir? önemli bir sorudur. Her sektöre ilişkin yaşanan sorunlarda ve potansiyellerde bir değişimin olup olmadığını anlamak için ele alınan planlama bölgesinde güçlü ve zayı yönler, fırsatları ve tehditler için analiz çalışmasını tekrar yapmak, bu bağlamda en güncel durumun ortaya konması gereklidir. Her şeyden önce Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi çalışması yapılırken gündemde olmayan fakat İzmir-Manisa Planlama Bölgesi çevre düzeni planı yapılırken davaya konu planda yer alan büyük projelerin varlığı söz konusudur (örneğin İzmir-İstanbul ulaşım bağlantısı, İzmir Limanını güçlendirmeye yönelik Lojistik Merkez kararları). Bu tür projelerin planlanan bölgede fırsat ve/veya tehdit yaratacağı aşikardır ve saptanacak bu fırsatların/tehditlerin plan kararlarını etkileyeceği de bir gerçektir. Bu tür projelerin çevrelerine yaratacağı olanaklar ve sorunların bir araştırma raporunda irdelenmesi gerekmektedir. Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği, mekânsal planlar yapılmadan önce bu tür fırsat ve tehditlerin saptanması gerektiğini hükmektmiştir. Bu tür analizler aynı zamanda doğru planlama kararlarının alınması için de şarttır. Bir başka hususta, Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’nın hazırlandığı tarih ile dava konusu İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı arasında geçen süre zarfında davaya konu planın altlık olarak kullandığı verilerin (tarım arazileri, orman alanları, kentsel yerleşik alan sınırları gibi) güncellenip güncellenmediği konusudur. Plan araştırma raporları güncel bilgilerin toplanmasına yönelik bilgileri de içerdiklerinden bu tür verilerin güncel olup olmadığını da plan araştırma raporu olmadan bilememekteyiz.
Sonuç olarak, yeni çevre düzeni planları yapılmadan önce ne gerekçe ile olursa olsun, Plan Araştırma Raporu’nun güncellenmesi ve plan kararlarının da bu araştırma raporunda belirlenen fırsat ve tehdirlere referansla alınması gerekmektedir. İzmir-İstanbul ulaşım bağlantısı ve İzmir Limanının güçlendirilmesine yönelik yeni Lojistik Merkezlerin oluşumu gibi güncel projelerden plan kararlarında bahsedilmesi ve planlara işlenmesi yeterli değildir. Bu tür projeler yerleşim düzeninden, sanayiye, ekolojiden turizme pek çok sektörü olumlu/olumsuz etkilerler; plan araştırma raporlarının sektörler arası bu tür etkileri ortaya konması beklenmektedir.
Bu açılardan davaya konu planın ve bu planın onayından sonra onaylanmış planların Plan Araştırma raporunun olmaması bölgeye ve kente ilişkin sağlıklı, güvenli kararlar üretilmesi, doğal, kültürel, tarihi alanların korunması, yaşanabilir kentler oluşturulması ve bu bağlamda plan kararlarının oluşturulması için büyük bir sorun arz etmektedir görüşündeyiz." görüş ve değerlendirmelerine yer verilmiştir.
A.9. Dava dilekçesinde;
Dava konusu plan değişikliğinin, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin plan raporu başlıklı 9. maddesinin (2) numaralı bendine aykırı olduğu, maddede yer alan unsurların hiçbirine yer verilmediği ileri sürülmüştür.
Savunmada;
Dava dilekçesinde bahsedilen mevzuat hükümlerinini planın temel dayanakları olduğu, dava dilekçesindeki iddia edilen hususların hiçbir dayanağı olmadığı belirtilmiştir.
Bilirkişi raporunda;
"Aşağıdaki tablo, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 9. maddesinin 2 nolu bendinde yer alan her bir unsurun Plan Açıklama Raporu’nda yerine getirilip getirlmediğine ilişkin görüşlerimizi sunmaktadır:
Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği
Dördüncü Bölüm
Mekansal Planların Yapımına Dair Esaslar
Plan Raporu
MADDE 9
Plan raporunda planın türü, ölçeği, kapsamı ve özelliğine göre; vizyon, amaç, hedefler ve stratejiler belirlenerek … açıklamalara yer verilir
Plan açıklama raporunda bir vizyon cümlesi ve her hedefin nasıl gerçekleştirilebileceğine ilişkin stratejiler yer almamıştır. Amaçlar ve hedeflere ise raporda yer verilmiştir (bknz. Plan Açıklama Raporu sayfa 2).
Vizyon, ulaşılması arzu edilen ideal durumu, en uç noktayı ifade eder. Bunu 2035 yılı İzmir ve Manisa bölgesi için bir uç resimin ifadesi olarak düşünebiliriz. Amaçlar belirlenen ideal duruma yani vizyona ulaşmak için yapılması gerekenleri ifade eder ve hedeflerden farklı olarak daha genel yazılır. Hedefler amaçları gerçekleştirmek adına “ölçülebilir” adımları belirlerler. Plan vizyonu, amaçların belirlenmesinde bir üst çatı görevi görür. Plancılara hangi amaçları belirleyecekleri konusunda yön gösterici olurlar. Vizyonsuz bir plan elbetteki amaçların kesinlikle yanlış tanımlandığı anlamına gelmez ancak plancıları, planın amaçlarını keyfi ve eksik tanımlamalarına iter.
Davaya konu planda amaçlar şu şekilde tanımlanmıştır (sayfa 2):
İzmir-Manisa illerinden oluşan planlama bölgesini kapsayan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda temel amaç; yaşanan hızlı ve kontrolsüz kentleşmenin, parçacı ve sektörel planlamanın yarattığı sorunların ortadan kaldırılması, kentleşme ve sanayileşmenin kontrollü gelişiminin sağlanması, gelişmelerin sürdürülebilir kılınması, ekolojik dengeyi bozacak olası etkilerin engellenmesi, 2025 yılına kadar kültürel ve doğal değerlerin korunmasını sağlayacak biçimde gelişmenin yönlendirilmesidir.
Davaya konu planın bir vizyon cümlesi olsa idi, örneğin kentleşme ve sanayinin kontrollü gelişiminin sağlanması ile veya ekolojik dengeyi bozacak olası etkilerin engellenmesi ile ne tür bir bölgenin yaratılma düşüncesinde olunduğu, niçin bu ifadeler yerine başka tür amaç ifadelerine raporda yer verilmediği (örneğin “tarım sektörünün canlandırılması) anlaşılabilir olacaktı. Davaya konu planın bir vizyon cümlesi olmadığından planda belirlenen amaçların doğru amaçlar mı, eksiklik/fazlalık var mı sorularının cevabı verilememektedir.
Anılan raporun 2.2. Kapsam kısmında şu ifade yer almaktadır:
Bu çevre düzeni planı; İzmir-Manisa illeri bütününden oluşan Planlama Bölgesi içinde, planın amacına yönelik mekânsal kararlar, politikalar ve stratejileri kapsamaktadır.
Strateji, belirlenen hedeflere ulaşmak için izlenecek yol anlamına gelir. Bu yüzden genellikle her hedefin altında açıkça tanımlanırlar. Belirlenen stratejiler daha sonra plan kararlarına dönüşürler. Bir hedefin altında bir çok strateji yer alabileceği gibi tek bir strateji de yer alabilir. Farklı aternatif stratejiler arasından en önemli stratejiler de seçilip plan kararına dönüşebilir.
Yukarıdaki itiraz maddelerine sunduğumuz cevaplarda da açıkladığımız üzere stratejilerin düşünülmediği bir planlama süreci keyfi plan kararlarının önünü açan bir sürece plancıyı iter. Plan Açıklama Raporu “2.2. Kapsam” bölümünde davaya konu plan stratejiler içermektedir demektedir. Ancak bu stratejilerin ne olduğu, aynı hedefi gerçekleştirmeye yönelik hangi stratejilerin belirlendiği Plan Açıklama Raporu’nda açıkça belirtilmemiştir. Ancak plan kararlarına baktığımızda, plan tarafından bazı stratejilerin düşünüldüğünü çok açık görmekteyiz: Örneğin Aliağa ve Kemalpaşa gibi odakların sanayi alanı bağlamında güçlendirilmesi stratejisi.
Plan Açıklama Raporu’nda farklı tür arazi kullanımlarına ilişkin kararların üretilme sürecinde stratejiler her arazi kullanım türü için açıkça belirtilmediğinden, plan paftalarında görülen farklı arazi kullanımlarının yer seçimine, gelişim yönlerine ve büyüklüklerine ilişkin stratejileri anlayamamaktayız. Örneğin, etrafı tarım arazileri ve korunması gerekli doğal alanlarla çevrili yerleşim alanları çeperinde önerilen kentsel gelişme alanlarının büyüme yönleri ve lekelerin büyüklükleri için bir strateji açıkça ortaya konmamıştır. Plan paftalarında sanayi alanı olarak gösterilen tüm alanların noktasal yer seçimine, büyüklüklerine ilişkin ne tür stratejiler saptandığı raporda belirtilmemektedir.
*** 10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Plan Değişikliği’nin Plan Açıklama Raporu’nda aynı sorunlar devam etmektedir.
Plan raporunda planın türü, ölçeği, kapsamı ve özelliğine göre; …, koruma-kullanma esasları ... gibi hususlarda açıklamalara yer verilir
Davaya konu plan açıklama raporunda koruma-kullanma dengesi esasları gibi hususlarda açıklamalara yer verdiği görülmektedir: (Bilirlişi Kurulumuz noktasal ölçekte bu esasların yerine getirilip getirilmediği konusunu davaya konu plan üzerine getirilen noktasal itirazlar üzerinden değerlendirecektir)
• Sayfa 1: “Planlama Bölgesi içindeki alanların bir bölümünde yaşanan gelişmeler, aynı havza içindeki bir başka alan için sorun kaynağına dönüşebilmekte, koruma-kullanma dengesini gözeten bütüncül planlama kararlarının eksikliği tüm bölge sınırları için hissedilmektedir”
• Sayfa 2: “2.3. Hedefler: Belilenen amaç doğrultusunda: Planlama Bölgesini oluşturan alan bütününde koruma-kullanma dengesini gözetmek; ...; Koruma-kullanma dengesi gözetilerek, sektörel olanakların değerlendirilmesini ve geliştirilmesini sağlamak”
• Sayfa 3: “Çevre düzeni planı çalışmasında, yerel araştırma ve belirlemelerin yanı sıra, ... koruma-kullanma dengesini gözeten, ... uygulanabilir bir üst ölçekli planın üretilmesine çalışılmıştır”
• Sayfa 6: “Koruma-kullanma dengesini gözeterek gelişmenin hefedlendiği çalışmada...”
• Sayfa 14: “Selçuk: ...Ancak, yerleşmenin tüm çevresinin verimli tarım alanlarından oluşması, son yıllarda verimli tarım alanlarını tahrip edecek nitelikte gelişmelerin göze çarpması nedeniyle, planlama aşamasında koruma-kullanma dengesini gözetecek biçimde nüfusun yerleştirilmesi zorunludur.”
Örnekler devam etmektedir.
Bu itiraz maddesi bağlamında davacı planda niçin bu hükmün yerine getirilmediği konusunda bir açıklama yapmamıştır ancak dava dosyasında getirilen bazı noktasal plan kararları için koruma-kullanma dengesinin gözetilmediğine yönelik iddialar yer almaktadır. Söz konusu iddialara yönelik Bilirkişi Kurulumuz görüşlerini ilgili noktasal itirazlar altında yapmıştır.
Plan raporunda planın türü, ölçeği, kapsamı ve özelliğine göre; …, alan kullanım kararları ... gibi hususlarda açıklamalara yer verilir
Davaya konu plan açıklama raporunda sayfa 37’den başlayarak farklı arazi kullanımlarına ilişkin genel kararlar üretilmiştir.
Plan raporunda planın türü, ölçeği, kapsamı ve özelliğine göre; …, yoğunluk ve yapılaşmaya ilişkin konularda planlama esasları ve uygulama ilkeleri... gibi hususlarda açıklamalara yer verilir
Davaya konu plan açıklama raporu, İzmir Merkez Kent içinde yer alan öneri kentsel gelişim alanlarında yoğunluğa ilişkin kararlar üretmiştir:
• Sayfa 9: “...her ne kadar onaylı imar planı kararları ile daha fazla nüfus yerleşebilecek gibi görünse de İzmir Merkez Kenti oluşturan “kentsel terleşik alan” lekesinin brüt nüfus yoğunluğunun 125 kişi/ha olan oranı aşmaması yerinde olacaktır.”
• Sayfa 37-38: “Kentsel yerleşik alanlarının, onaylı imar planı bulunan bölümlerinin nazım ve uygulama imar planı kararlarına uygun olarak gelişmesi önerilirken, onaylı imar planlarına aykırı olarak gelişmiş alanların ise mevcut planlarda verilmiş olan yoğunluklara uygun olarak yenilenmesi, yapılaşması önerilmiştir. Ancak, kentsel yerleşik alanlar içinde var olan mevcut imar planlarında öngörülmüş toplam nüfusun, alan içindek toplam yoğunluğun arttırılmasına yönelik değişiklik ve revizyonların yapılamayacağı, plan kararına dönüştürülmüştür.”
• Sayfa 38: “Onaylı imar planı bulunmayan ve plan dışı olarak yapılaştığı anlaşılan kentsel yerleşik alanların ise, aynı yerleşme için verilmiş olan kentsel gelişme alanı yoğunluklarına uygun olarak alt ölçeklerde planlanması öngörülmüştür. Kentsel yerleşmelerde, bu planın kararları doğrultusunda hazırlanacak alt ölçekli planların uygulanmasına ilişkin detaylı açıklamalara, değerlendirmelere ve önermelere aşağıda kentsel gelişme alanlarına ilişkin bölümde yer verilmiştir.”
• Sayfa 39: “İzmir Merkez Kenti oluşturan bütünleşik alan içinde yer alan yerleşmelerin yerleşik alanlarının toplam büyüklüğü 21.200 hektar olarak hesaplanmıştır. 2005 yılı nüfusu olarak hesaplanan 2.647.700 kişi dikkate alındığında kentsel yerleşik alanın brüt yoğunluğu 125 kişi/ha olarak belirlenmiştir.”
Davaya konu plan açıklama raporu, İzmir Merkez Kent içinde kalan kentsel gelişim alanları için yukarıda yazıldığı üzere bir maksimum yoğunlukdan bahsetmiş, bu tür bir yoğunluk hesabı İzmir Merkez Kent dışında kalan kentsel gelişim alanları için belirtilmemiştir. Davaya konu Plan Açıklama Raporu 41. Sayfasında İzmir Merkez Kent dışında kalan yerleşimlerin gelişim alanlarının nasıl hesaplandığı konusunda şöyle demektedir:
İzmir Merkez Kent dışında kalan kentsel yerleşmelerde, güncel nüfus, kentsel yerleşik alan büyüklüğü ve yerleşik alan yoğunluğu belirlenmesi sonrasında, 2025 yılı nüfus kabullerinden yola çıkarak, artan nüfus için gerekli olacak ilave gelişme alanlarının belirlenmesi yapılmıştır.
Bu amaçla, artan nüfus miktarı ve belirlenmiş olan öneri yoğunlukları kullanılarak 2025 yılı için gerekli olan minimum gelişme alanları belirlenmiş, bu alanlar planda önerilen alanlar ve yerleşmeye ilişkin var olan onaylı imar planları ile karşılaştırılmıştır.
Plan Açıklama Raporu’nda İzmir Merkez Kent dışında kalan yerleşmeler için “öneri yoğunlukların” (kişi/ha cinsinden) ne olduğu açıkça söylenmemiştir. Plan Açıklama Raporu’nda Manisa ilinde yer alan kentsel gelişme alanlarına da ilişkin bir yoğunluk önerisinden bahsedilmemiştir. Plan Hükümleri Raporu’nda, plan paftalarında gösterilen kentsel gelişme alanı lekelerindeki yoğunlukların alt-ölçek planlarda gereksinim kadar ve çevredeki geleneksel doku, yapılaşma ve eşikler dikkate alınarak alt-ölçek planlarda karara bağlanacağı belirtilmektedir (bknz. Plan Hükümleri Raporu, 8.1.1.2. numaralı hüküm maddesi). Bu yüzden olası bir karışıklığı engellemek için plan açıklama raporunda bir yoğunluk hesabının açıkça dile getirilmemiş olması anlaşılabilir bir durumdur; diğer taraftan bu durum plan paftalarında belirlenen kentsel gelişme alanı büyüklüklerinin yeterliliğini/fazlalığını sorgulatmaktadır.
Kurulumuz, Plan Açıklama Raporu’nda kentsel gelişme alanı büyüklüklerinin hesaplanmasında (diğer bir ifadeyle, plan paftalarında öneri kentsel gelişme alanı leke büyüklüklerinin belirlenmesinde) kullanılan yerleşik alan yoğunluklarının mevzuat gereği açıkça yazılması gerektiği, fakat bu noktada ilaveten Plan Hükümleri Raporu’ndaki ilgili hüküm maddesine de referans verecek şekilde, her kentsel gelişim alanı yoğunluğunun, alt-ölçek planlarda gereksinim kadar ve çevredeki geleneksel doku, yapılaşma ve eşikler dikkate alınarak belirleneceğini not düşerek belirtmesi gerektiği kanısındadır.
Plan raporunda planın türü, ölçeği, kapsamı ve özelliğine göre; …, açık ve yeşil alan sistemi, ulaşım, ... gerektiğinde koruma, sağlıklaştırma... gibi hususlarda açıklamalara yer verilir
Davaya konu plan açıklama raporunda sayfa 37’den başlayarak farklı arazi kullanımlarına ilişkin genel kararlara yer verilmiştir. Buna ulaşım (bknz. Sayfa 73-77), yeşil kuşak oluşturma kararları (bknz., örneğin, Sayfa 40) ve sağlıklaştırma kararları (bknz, örneğin, sayfa 73 “maden çıkarım alanları”, sayfa 22-23 “bireysel konut gelişmeleri”) dahildir." görüş ve değerlendirmelerine yer verilmiştir.
A.10. Dava dilekçesinde;
Dava konusu plan değişikliğinin, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin plan raporu başlıklı 19. maddesinin (4) numaralı bendine aykırı olduğu, maddede yer alan unsurların hiçbirine yer verilmediği ileri sürülmüştür.
Savunmada;
Dava dilekçesinde bahsedilen mevzuat hükümlerinini planın temel dayanakları olduğu, dava dilekçesindeki iddia edilen hususların hiçbir dayanağı olmadığı belirtilmiştir.
Bilirkişi raporunda;
"İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Plan Açıklama Raporu’nda analizlerin, fiziksel çalışmaların ve araştırmaların yapılıp ilgili kurum ve kuruluşların görüş ve önerilerinin alındığına ilişkin şu ifadeler yer almaktadır:
Plan Açıklama Raporu’ndan Alıntılar
Sayfa no 1
'Taslak plan çalışmaları sonrasında çalışmanın üçüncü aşamasını oluşturan bu bölümde; Planlama Bölgesi sınırları içindeki alanların farklı nitelikteki sorunlarının ve olanaklarının saptandığı, doğal ve yasal eşiklere yönelik analiz ve sentez çalışmalarının gerçekleştiği ilk bölüm çalışmaları ile taslak plan üzerinden yürütülen tartışmaların sonuçları değerlendirilmiş, elde edilen sosyal, ekonomik ve fiziksel veriler kullanılarak koruma ve gelişmeye yönelik politikaların, stratejik hedeflerin ve arazi kullanım kararlarının belirlendiği Çevre Düzeni Planı elde edilmiştir.'
Sayfa no 3
'Çevre düzeni planı çalışmasında, yerel araştırma ve belirlemelerin yanısıra, kurumsal verilerin ve literatür bilgilerinin derlenmesi, analiz çalışmalarının sonuçlandırlılması, sentezlerin üretilmesi, doğal, yasal ve yapay eşiklerin saptanması ve planlama bölgesi içindeki yerleşmelerde ve yerleşmelerin çevresinde yaşanan sorunların, sahip olunan yerel olanakların saptanması sonrasında, elde edilen bilgilerin planlama kararlarına dönüştürülmesiyle, koruma-kullanma dengesini gözeten, alt ölçekteki planları yönlendirecek, uygulanabilir bir üst ölçekli planın üretilmesine çalışılmıştır.
Çevre düzeni planı kararlarına farklı düzeylerden kurumların, meslek odalarının ve sivil toplum örgütlerinin katılımının sağlanması, planın uygulanabilirliği ve kamusal sahiplenme açısından önemsenmiştir. Bu çerçevede; planlama bölgesi içinde yaşanan sorunlara çözüm önerilerinin geliştirilmesinin öncelikli yolunun katılımdan, katılımın üretilen kararlarda etkin olmasının yolunun ise çalışma sürecinde farklı seçeneklerin yerel unsurlarla tartışılabilmesinden ve yerel verilerin çalışmaya yansıtılabilmesinden geçtiği kabulünden hareket edilmiştir.'
Davacı, plan hazırlık sürecinde ihtiyaç duyulan veri, bilgi ve belegelerin, ilgili veriyi hazırlamakla sorumlu kurum ve kuruluşlardan, bilimsel çalışmalardan ve uzmanlarca arazide yapılan çalışmalardan elde edilmediğini iddia etmekte fakat bu iddiasına her hangi bir delil sunmamaktadır. Davaya konu Plan Açıklama Raporunda gerekli verilerin, bilgi ve belgelerin toplandığı söylenmektedir. Burada altı çizilmesi gereken bir husus, toplanan verilerin ne kadar güncel olduğudur. Daha önce belirttiğimiz üzere bu dava dosyasında davalı şöyle bir açıklamada bulunmuştur:
'İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı; 19.07.2007 tarihinde onaylanan Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı'nın Danıştay 6. Daire Başkanlığı'mn 26.12.2012 tarih ve K:2012/8225 numaralı kararı ile iptal edilmesinin ardından mahkeme kararının ifası gereği hazırlanmış olması nedeniyle ara kararda istenen bilgi ve belgelerden olan plan araştırma raporu bulunmamakta olup istenilen diğer bilgi ve belgeler ekte CD ortamında gönderilmektedir.'
Ayrıca 10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Plan Değişikliği’nin Plan Açıklama Raporu’nun 1. Sayfası giriş bölümünde bu durum açıkça şu şekilde vurgulanmıştır:
'19.07.2007 tarihinde onaylanan Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’na muhtelif tarihlerde açılan davalar sonucunda Danıştay 6. Daire Başkanlığı’nın 2010/786 esasına kayden Bakanlığımız aleyhine açılan davada; 26.12.2012 tarih ve K:2012/8225 ile planın tümünün iptaline karar verilmiştir. Söz konusu iptal kararındaki gerekçeler dikkate alınarak ve mülga Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı için yapılan araştırmalar esas alınarak İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı hazırlanmıştır.'
Davalı, yukarıda alıntıladığımız savunma yazısında ve 10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Plan Değişikliği’nin Plan Açıklama Raporu’nda belirttiği üzere Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı iptal olduktan sonra yeni bir Araştırma Raporu hazırlamadığını söylemektedir. (Diğer taraftan davalının yeni planda İstanbul-İzmir ulaşım bağlantısı gibi güncel büyük proje kararlarının dava konusu plana işlendiğinin altını çizmeliyiz). Davaya konu planın güncel verilerle hazırlanan bir araştırma raporunun olmaması, en az 5 yıl önce hazırlanmış ve daha sonra iptal edilmiş bir planın araştırma raporunu revize etmeden kullanması Mekansal Planlar Yönetmeliği’nin “Araştırma ve Analiz” başlıklı 8. Maddesinin araştırma raporları ile ilişkili 9. Bendine aykırıdır görüşündeyiz (bu bend kısaca mekânsal planların araştırma raporları bulunur demektedir)." görüş ve değerlendirmelerine yer verilmiştir.
A.11. Dava dilekçesinde;
• Niteliği ve yönetmelik hükümleri bağlamında dava konusu Çevre Düzeni Planı Değişikliğinin Plan Açıklama Raporunun, değişiklik öncesi plan açıklama raporu ile aynı olduğu, bu değişiklikte de planın, vizyonunun, amacının, hedeflerinin, stratejilerinin, ilkelerinin ve politikalarının ne olduğunun açıklanmadığı ve bunlar doğrultusunda belirlenen projeksiyon nüfusuna, sektörel yapıya, alan büyüklüklerine, plan kararlarına, plan uygulama araçlarına, kurumsal yapıya ve denetime ilişkin gerekçeli açıklamaların yapılmadığı, bu nedenle dava konusu işlemin mevzuata aykırılığının devam ettiği,
• Çevre düzeni planının vizyonunun, amacının, hedeflerinin, stratejilerinin, ilkelerinin ve politikalarının açıklandığı ve bunlar doğrultusunda belirlenen projeksiyon nüfusuna, sektörel yapıya, alan büyüklüklerine, plan kararlarına, plan uygulama araçlarına, kurumsal yapıya ve denetime ilişkin gerekçeli açıklamaların yapıldığı, bir plan raporu ve açıklama raporunun bulunmadığı anlaşıldığından, dava konusu planın bu açıdan mevzuata uygun olmadığı ileri sürülmüştür.
Savunmada;
Danıştay Altıncı Dairesinin 26.12.2012 tarihli kararı ile planın tümünün iptaline karar verilmiş olmasının, yeni plan onamak için yeterince sağlam bir gerekçe olduğu, ayrıca, söz konusu planın "kararlarında, esaslarında, felsefesinde değişikliğe" gidilmeden güncel veriler ve kamu yararı yatırımların önünü açacak mahiyette, mahkeme kararının ifası olarak onaylandığı, dava dilekçesindeki iddia edilen hususların hiçbir dayanağı olmadığı belirtilmiştir.
Bilirkişi raporunda;
"Bilirkişi Kurulumuz, dava konusu planın Plan Açıklama Raporu’da belirtilen vizyon, amaç, hedef ve stratejiler hakkındaki görüşlerini 9. İtiraz maddesine getirdiği açıklamalarda sunmuştur. Belirlenen amaçlar ve hedefler doğrultusunda, plan açıklama raporunda projeksiyon nüfusunun gerekçeli bir şekilde belirlenip belirlenmediği ve bu itiraz maddesinde gelen diğer hususlar hakkındaki görüşlerimiz aşağıda maddeler halinde sunulmaktadır.
Plan raporunda, belirlenen amaç ve hedefler doğrultusunda:
a) Projeksiyon nüfusuna ilişkin gerekçelerin sunulup sunulmadığı konusu
Plan Açıklama Raporu’nun 4. sayfasında nüfus yapısı ve gelişimine ilişkin 1980 ve 2000 yılı değerleri ve 2025 yılı tahminleri yer almaktadır. Sayfa 4’de yer alan açıklamarda genel olarak nüfusun göçlerle arttığı söylenmiştir. Projeksiyon nüfusun hangi eğri modeli kullanılarak hesaplandığı ve bu modelin niçin seçildiğinin gerekçesi ise raporda açıkça belirtilmemiştir.
Geleceğe ilişkin nüfus tahminleri yapılırken geçmiş eğilimlere bakılarak nüfusun nasıl bir artış gösterdiği (örneğin doğrusal, geometrik/logaritmik, ters logaritmik doğrultuda olup olmaması gibi) incelenir. Geçmiş eğilimlerin incelenmesi sonrasında plancı, geleceğe ilişkin nüfus tahminlerini oluştururken temel varsayımlarda bulunmaya başlar. Örneğin yaygın kullanılan bir varsayım geçmişteki eğilimlerin aynen devam edeceği, sistemde beklenmedik kuraklık ve deprem gibi süprizlerle karşılaşılmayacağıdır. Bu durumda mevcut eğilimler nüfusun hangi eğri doğrultusunda arttığını söylüyorsa aynı eğri kullanılarak (eğri uzatma/extrapole etme yöntemi ile) bundan 5, 10, 15, 20 sene sonra nüfusun ne olacağı tespit edilebilir. Bir başka varsayım örneğin nüfus projeksiyonu yapılan alana yatırımların yapılacağını ve bu yatırımlar doğrultusunda alana geçmişteki eğilimlerden çok daha fazla nüfus geleceği olabilir. Bu varsayım doğrultusunda mevcut eğilimlerin gösterdiği nüfus eğrisini kullanmak doğru olmaz çünkü geçmişteki nüfus artış hızından daha fazla bür bir nüfus akışını tetikleyen plan kararları verilmiştir. Bir varsayım da nüfus projeksiyonu yapılan alanda ekolojik değerler korunma altına alınmaya başlanmış ise gelecekte bu alanda nüfusun geçmişe oranla daha az bir büyüme ile gerçekleşebileceği olabilir. Yine bu varsayım doğrultusunda mevcut eğilimlerin gösterdiği nüfus eğrisini kullanmak doğal değerlerin korunması için doğru bir yaklaşım olmayacaktır.
Çevre düzeni planlarında hangi nüfus projeksiyonu modelinin seçildiğinin gerekçesi planın amaç ve hedeflerini karşılar şekilde ortaya konulmalıdır. Dahası, farklı yerleşimlerin kendi içlerindeki nüfus dinamikleri ve çevresindeki olanaklar/tehditler doğrultusunda tahminler üretilmelidir. Sanayi ve ulaşım yatırımlarının yapıldığı yerleşimler ile her hangi bir yatırımın yapılmadığı ve git gide nüfus kaybetmekte olan yerleşimlere aynı büyüme (nüfus projeksiyonu) modelini önerip nüfus tahminlerini yapmak açıklanabilir, doğru bir yaklaşım değildir. Elbette geleceği net olarak görmek mümkün değildir. Seçilen eğri modelleri gelecekte beklenmedik durumlar yüzünden geçerliliklerini yitirebilirler. Plancı, bu noktada bütün gelecek alternatiflerini düşünmek ve akla, mantığa, geçmişten çıkartılan derslere, planın amaç ve hedeflerine, bölgesel stratejik kararlara, en uyumlu alternatifi seçmekle yükümlüdür. Plan Açıklama Raporu’nun, birçok alternatif arasından seçilen nüfus projeksiyon modelinin niçin seçildiğini açıklaması beklenmektedir.
Söz konusu plan açıklama raporunda 4. sayfada, 1980 ve 2000 yılları için İzmir ve Manisa illerinin toplam, kentsel ve kırsal nüfuslarını vermektedir. Bunu, raporda “bölgenin nüfusu artmaktadır” açıklamasını takiben 2025 yılı nüfus tahminleri izlemektedir. Bölgenin nüfusunun artıyor oluşunu belirtmek sunulan nüfus projeksiyonunun nedensilliği için yeterli bir açıklama değildir çünkü büyümesi öngörülen kentsel alanlara ilişkin seçilebicek birden fazla nüfus projeksiyon modeli vardır. Amaç ve hedeflerle uyuşmayan bir nüfus projeksiyon modelinin seçilmesi ile yapılan nüfus tahminleri ve bu doğrultuda belirlenen yerleşim gelişim alanı büyüklükleri, İzmir ve Manisa gibi tarihi, kültüre ve ekolojik değerlere sahip bir bölge için geri dönülemez sonuçlara neden olabilir.
Plan Açıklama Raporu, “3.2.1.1. İzmir Merkez Kent” başlıklı bölümde, 9. Sayfada 2025 yılı için İzmir kentsel yerleşik alanının tahmini nüfusu doğrusal bir eğilim modeline bağlı kalınarak verildiği söylenmiştir: “Güncel yerleşik alan yoğunluğu ve benzer gelişme eğiliminin gelecekte de sürmesi durumuda, 2025 yılında İzmir Merkez Kentin erişeceği nüfus 3.737.000 olarak belirlenmiştir.” Plan açıklama raporu niçin gelecekte bugünküne benzer gelişme eğilimlerinin ve yoğunluklarının aynen sürmesinin beklendiği konusunda bir açıklamaya yer vermemiştir. Böyle bir varsayım için örneğin İzmir kentsel yerleşiminin ormanlarla ve tarım arazileri ile çevrili olmadığı, şayet bu tür alanlar var ise bu alanların korunması için adımların atılmadığı veya bu tür alanlar yok ise ve nüfus yoğunluğunun kontrol altına alınmak istenmediği koşullarda yerinde bir varsayım olduğu düşünülebilir. Davaya konu planın öne sürdüğü 2 farklı planlama seçeneğinde koruma odaklı seçeneğin değil de gelişme odaklı seçeneğin tercih edilmesi bağlamında doğrusal bir projeksiyon nüfus eğrisinin tercih edilmiş olması ele alınan plan bölgesi de gelişime izin veriyorsa (her kentsel yerleşim çevresinde eşiklerin, verimli tarım arazilerinin olmaması durumunda) tatemen tutarsız bir yaklaşım değildir görüşündeyiz – ancak yine de bu durum niçin doğrusal bir eğri modelinin seçildiğini açıklamamaktadır.
Plan Açıklama Raporu’nun “3.2.1.3. Kentsel Nüfus Projeksiyonları ve Nüfus Kabulleri” başlıklı bölümünde, 10. Sayfada İzmir kentsel yerleşik alan dışında kalan alanlarda nüfus projeksiyonlarından nasıl faydalanıldığına ilişkin bir açıklama sunulmuştur: “Nüfus kabulleri yapılırken, İzmir Merkez Kent kaynaklı saçaklanmalar, bu saçaklanmalardan kaynaklanan nüfus artışı olasılıkları, yerleşmelerin bulundukları bölge içinde sahip olduğu olanaklar ve gelişme eğilimleri dikkate alınmış, yapılmış olan nüfus projeksiyonu değerleri bu eğilimler doğrultusunda ve 2008 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi verileri dikkate alınarak planlama kararlarının üretilmesinde esneklik sağlayacak bir kabule dönüştürülmüştür.” Ayrıca, anılan raporun 11. sayfasında İzmir il sınırlarında kalan kent dışındaki yerleşimlerin 2025 yılı nüfus projeksiyonları ve 2025 yılı için nüfus kabullerine yer verilmiştir. Açıklama Raporu, İzmir il sınırlarında kalan kent dışındaki yerleşim yerlerinin 2025 yılı nüfus projeksiyonlarının hangi eğri modeline uyularak hesaplandığı açıklamasını vermemiştir, dolayısıyla seçilen eğri modeli hakkında bir gerekçelendirme de raporda sunulmamıştır. Bilirkişi Kurulumuz, davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bu hesaplamaları yaparken doğrusal bir eğim modeli kullandığını ve geçmişteki kentleşme hızı eğilimlerin aynen gelecektede süreceğini varsaydığını gözlemlemiştir (bknz. altta yer alan tablo).
Aliağa, Çeşme, Dikili, Foça ve İzmir Merkez Kent İçin Nüfus Hesaplamaları. Gri ile taralı ilk 5 sütun davaya konu Plan Açıklama Raporu’ndan alınmıştır (bknz. Plan Açıklama Raporu, sayfa 11, Tablo 2). Son sütün Bilirkişi Kurulu tarafından, Excel programı kullanılarak Plan Açıklama Raporu’nda sunulan 2000 ve 2005 yılı nüfus değerleri üzerinden doğrusal eğri modeli kullanılarak 2025 yılı nüfus hesaplamasını göstermektedir. Bu tablo, İzmir ilinde yer alan her yerleşim yerinin standart bir eğri modeli kullanılarak (doğrusal eğri modeli) nüfus projeksiyonunun yapıldığının açık göstergesidir.
Burada altı çizilmesi gereken bir nokta, İzmir ili içinde kalan bütün kentsel yerleşmeler için aynı nüfus projeksiyon modeli gerekçelendirilmeden kullanılmıştır (Foça, Aliağa, Dikili, Urla, Kemalpaşa, Çandarlı vb.). Bu durum, farklı yerleşim alanlarının, bulundukları bölge içinde sahip oldukları olanakların (örneğin sanayi gelişimleri) veya eşiklerin (örneğin zeytinlik alanlar, ormanlık alanlar) her yerleşim yeri için aynı olduğu ve her yerleşimin geçmişteki kentleşme dinamiklerinin benzer olduğu varsayımına dayanır (bütün yerleşimlerin nüfusu doğrusal artmaktadır veya azalmaktadır) – ki bu gerçekçi değildir. Sanayi yatırımları öngörülen bir bölgedeki yerleşmeler ile ekolojik veya tarımsal alanların korunması ilkesinin öncelikli olduğu bölgedeki yerleşmeler için aynı projeksiyon modeli (doğrusal eğri modeli) kullanılmış olması plan stratejilerinin ve kararlarının nüfus projeksiyonunu şekillendirmediği sonucunu ortaya çıkartmaktadır. Bu da planda kullanılan projeksion modelinin ve kabullerin doğruluğunu sorgulatmaktadır.
Plan Açıklama Raporu’nda açıkça yazıldığı üzere kentsel gelişme alanları hesapları yapılırken hesaplanan nüfus projeksiyonu değerleri sorgusuz sualsiz kabul edilmemiştir. Yapılan Nüfus projeskiyonları sonrasında elde edilen değerlerlerden yola çıkarak nüfus kabulleri yapılmış, kentsel gelişme alanı büyüklüğü hesaplarında bu nüfus kabulü değerleri kullanılmıştır. Burada bir sorun ile karşılaşmaktayız. Plan Açıklama Raporu’nda nüfus projeksiyonları üzerinden nüfus kabulleri yapılırken niçin bazı yerleşimlerin projeksiyon nüfuslarına 5-10 kişi ilave edilirken bazı yerleşimlere 20.000-30.000 kişi ilave edilmiştir bilimsel olarak açıklanmamıştır. Plan Açıklama Raporu her yerleşim yerinin ayrı ayrı ele alındığını söylemektedir. Bu olumlu, olması gereken bir yaklaşımdır. Ancak nüfus projeksiyonunu hesaplarken, gerekçelendirilmeden her yerleşim yerine aynı nüfus projeksiyon modeli ile bir hesaplama yapılıp, sonrasında elde edilen değerler üzerinde her yerleşim yerinin iç dinamiklerine ve bölgesel bazda üretilen projelere bakıp her hangi bir matematekisel modele dayandırılmadan kimi yere 5-10 kişi, kimi yere 500-1000 kişi kimi yere de 20.000-30.000 kişi ilave etmek bilimsel bir yaklaşım değildir. Bu yaklaşım biçimi niçin örneğin projeksiyon nüfusundan elde edilen nüfus değerinin üzerine bir yerleşim yeri için 3000 kişi ilave edildi de 1000 kişi ilave edilmedi türü soruları sordurtmaktadır. Bu tür bir yaklaşımla elde edilen kentsel gelişme alanı büyüklükleri de tartışma konusu yaratmaktadır.
Plan Açıklama Raporu, Manisa nüfus projeksiyonu verilerinin bir araştırma raporundan alındığını söylemektedir: “Manisa il sınırları içindeki, Manisa merkez belediyesinin yanı sıra ilçe ve belde belediyelerinin 2000 yılı Genel Nüfus sayımına göre nüfusları, 2005 yılı için belirlenen yaklaşık nüfus büyüklüğü ve 2025 yılı nüfus tahminleri araştırma raporundan alınmış, ...” Bu rapora atıfta bulunularak nüfus projeksiyonlarının nasıl yapıldığı açıklanmamıştır. Sunulan verilere göre Bilirkişi Kurulumuz, İzmir’den farklı olarak, örneğin Manisa Belediyesi’nin 2025 nüfus tahminleri yapılırken doğrusal bir eğim modeli kullanılmadığını gözlemlemiştir. Plan Açıklama Raporu’nda hangi modelin niçin seçildiği açık değildir. Dahası bu raporda sunulan nüfus projeksiyonlarının dava konusu planın öne attığı amaç ve hedeflerle uyuşup uyuşmadığı da belirsizdir çünkü davaya konu planın bir araştırma raporunun olmadığı bilinmektedir. 2000 yılı nüfus verilerinin esas alındığı kaynağı açıklanmamış başka bir rapordan (bu rapor, iptal edilmiş Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçek Çevre Düzeni Planı’nın Araştırma Raporu’da olabilir başka bir araştırma raporuda) elde edilen 2025 yılı nüfus tahminleri üzerinden artış/azalışlar yapılarak Manisa ilinde yer alan her bir bir yerleşim yeri için nüfus kabullerine ulaşılmıştır. Bu aşamada artışın/azalışın gerekçeleri sunulmuş ancak artış/azalış oranları bilimsel/matematiksel yöntemlere dayandırılarak gerekçelendirilmemiştir.
Benzer gerekçelendirmeme sorunları İzmir ve Manisa illeri sınırlarında bulunan kırsal yerleşimlerin projeksiyon nüfusu hesaplamalarında da görülmektedir.
Özetle, alt ölçek planları yönlendirmesi beklenen çevre düzeni planlarının, kentsel gelişme alanı büyüklüklerini belirlerken planın amaç ve hedefleri ile bağdaşlaştırılmayan, her yerleşim yerinin kentleşme dinamiklerini bir görüp aynı nüfus projeksiyon modeli ile nüfus tahminlerini yapan ve bu tahminler üzerinden bilimsel/matematiksel yöntemleri kullanmadan nüfus kabullerini yapan bir yaklaşımıyla çevre düzeni planlarını hazırlamaması gerektiği kanısındayız. Bu tür bir yaklaşımla hazırlanan planlar gereksinimden fazla (veya az) alanın kentsel gelişim alanı olarak planlandığı iddiasını beraberinde getirmektedir. Çevre düzeni planları gibi üst ölçek planların bilimsel yöntemlere dayanmayan süreçlerle elde edilmesi başta planın koruma ile ilgili amaç ve hedefleri ile uyuşmayan, kamu yararı adına doğru kararların alınmasının önünü tıkayan bir durum yaratmaktadır. Davaya konu planda izlenen ve bilimsel temeller üzerine oturmayan bu sürecin, İzmir ve Manisa gibi tarım arazileri ve doğal sit alanları eşsiz ancak kentleşme baskıları ile bu değerlerini giderek kaybeden bir bölgede gereksinimden fazla alanın kentsel gelişime açılması gibi bir sorunu tetiklediği kanısındayız.
*** Bu itiraz maddesine yönelik olarak, Bilirkişi Kurulumuz dava konusu plandan sonra 16/11/2015 tarihinde onaylanan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında davacının itirazları ve iddiaları doğrultusunda değişiklik yapıldığına ilişkin bir bulguya rastlayamamıştır. 10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği’nin Plan Açıklama Raporu’nda ise bir takım değişiklikler görmekteyiz, ancak sorunlar devam etmektedir. Örneğin raporda niçin hala hangi nüfus projeksiyon modelinin seçildiği açıklanmamaktadır. Nüfus kabullerinde kullanılan yöntemdeki sorun devam etmektedir. Değişen en temel nokta ise: 10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği’nin Plan Açıklama Raporu’nda güncel olan 2017 nüfus verileri kullanılmıştır.
b) Sektörel yapıya ilişkin gerekçelerin sunulup sunulmadığı konusu
Dava dosyasında davacı hangi sektörlerel yapıya ilişkin gerekçelerin sunulmadığını açıkça belirtmediğinden, Bilirkişi Kurulumuz bu dava dosyasında konut, turizm ve sanayi sektörü yapılanmasına ilişkin genel gerekçelerin sunulup sunulmadığını değerlendirecektir. Spesifik alanlar bazında gerekçelendirme davaya konu olan noktasal itirazlar üzerinden ele alınacaktır.
Konut gelişimlerinin nerelerde baskılanması/arttırılması, kırsal alanlarda bulunan eski köy statüsündeki yerleşimlerin niçin sürdürülmesi gerektiğine ilişkin genel gerekçeler raporda sunulmuştur. Her ne kadar konuyla alakalı açıklamalar net bir şekilde planın amaç ve hedeflerine atıfta bulunarak ifade edilmeseler de, Bilirkişi Kurulumuz özellikle yerleşim merkezlerinden kopuk, denetimsiz yapılaşmalar için getirilen ilkesel yaklaşımların plan amaç ve hedefleri ile örtüştüğünü düşünmektedir. Örneğin, sayfa 23’de plan sınırlarında bulunan ekolojik ve tarımsal değerlerin korunmasına yönelik temel yaklaşımlara şu şekilde yer verilmiştir:
“Planlama aşamasında ilkesel olarak, yerleşim merkezlerinden kopuk, denetimsiz, altyapı sorunların yoğunlaştığı bu oluşumların engellenmesi benimsenmiştir. Planlama öncesinde oluşmuş bu tür konut alanlarından, belirli büyüklüğe erişmiş ve ortak altyapı çözümünün geliştirilebileceği alanlar, çevresel özellikleri dikkate alınarak korunacaktır. Bu tür alanların kentin sürekli kullanılan bir parçası durumuna dönüştürülmesine yönelik plan kararları geliştirilecektir.
Bunun yanında, gelecekte bu türden parçacı konut yapılaşmalarının doğal alanlar içinde yaygınlaşmasının önlenmesi amacıyla, yerleşim merkezleri çevresinde her kesime hizmet verecek nitelikte rekreasyon alanlarının, bölge parklarının, büyük kentsel yeşil alanların düzenlenmesi Çevre Düzeni Planı’nın temel yaklaşımlarından biri olarak benimsenmiştir.”
Turizm sektörüne ilişkin alınan genel tutum raporda gerekçelendirilmiştir. Bölgede, mevcut turizm tesislerinin bölgenin potansiyelin çok altında kalmış olması gerekçelendirilerek anlatılmış, daha sonra planda izlenen yaklaşım belirtilmiştir. Her ne kadar bu açıklamalar net bir şekilde planın amaç ve hedeflerine atıfta bulunarak ifade edilmeseler de, Bilirkişi Kurulumuz turizm sektörüne ilişkin alınan tutumun planın amaç ve hedeflerine aykırılık teşkil etmediğini, belirlenen amaç ve hedefleri desteklediğini düşünmektedir. Sayfa 24: “İzmir’in sahil kesimlerinde geçmişte hazırlanmış ve onaylanmış olan çevre düzeni planlarında turizm gelişmesi olanaklı bölgelerin seçenekli olarak planlanmış olması, ikinci konut ve turizm tercihinin yapımcıya, arazi sahibine bırakılmış olması nedeniyle turizm tesislerinin kurulabileceği önemli alanlar konut yapılaşması ile yitirilmiştir. Bu nedenle, turizm gelişmesine uygun alanların doğrudan turizm alanı olarak planlanması, planda yeni ikinci konutönerilerinin geliştirilmemesi benimsenmiştir. Planlama Bölgesi içindeki, Manisa il sınırları içinde, yerleşim merkezlerinden bağımsız olarak gelişmiş önemli turizm gelişmelerinden söz etmek olanaklı değildir. Turizm amaçlı tesisler, genel olarak jeotermal kaynakların bulunduğu bölgelerde, kaplıca niteliğinde ve düşük niteliklidir. Planlama kararları üretilirken, jeotermal kaynakların turizm açısından kullanımı olanaklı olanların bulunduğu bölgelerde, daha genş kapsamlı termal turizm alanlarının oluşturulması, tesis niteliğinin arttıtılması amaçlanmıştır.”
Sanayi sektörüne ilişkin alınan genel tutum/ilkeler raporda gerekçelendirilmiştir. Örneğin tekil endüstriyel yapılaşmanın engellenmesinin benimsendiği, bunun gerekçesinin bu tekil yapılaşmanın bir bölümünün yasal dayanaklarının tartışmalı olduğu, verimli tarım topraklarının ortadan kalkmasına neden oldukları ve alt-yapı sorunları oluşturmaları olarak belirtilmiştir (bknz. Plan Açıklama Raporu Sayfa 24). Sayfa 25: “Planlama Bölgesi genelinde, tekil yapılaşma isteklerinin altında tarımsal üretimden kaynaklanan “tarımsal sanayi” alanı gereksinimi yatmaktadır. Bu nedenle, planlama çalışmasında tarımsal ürünlerin değerlendirilmesine yönelik alan gereksinimi giderilmesine ilişkin kararlar geliştirilmesi benimsenmiştir. Diğer endüstriyel gelişmelerin tekil yapılaşmasının engellenmesi, organize nitelikte olmayan sanayi alanlarının organize duruma getirilmesi, yeni sanayi gelişiminin ihtisaslaşmış ve organize nitelikte gerçekleşmesi için gerekli kararların üretilmesi planlama aşamasında benimsenen ilkelerdendir.” Her ne kadar bu açıklamalar net bir şekilde planın amaç ve hedeflerine atıfta bulunarak ifade edilmeseler de, Bilirkişi Kurulumuz planda verilen bazı kararların (örneğin yukarıda alıntıladığımız tutum) tarımsal ve doğal niteliği olan arazileri korumaya yönelik kaygılar taşıdıkları gerekçeleriyle plan amaç ve hedeflerine uygun olduklarını düşünmektedir.
Farklı sektörlere ilişkin getirilen plan kararlarının planın amaç ve hedeflerle uyuşup uyuşmadığına konu hakkında getirilen noktasal itirazlar üzerinden değerlendirilecektir.
c) Alan büyüklüklerine ilişkin gerekçelerin sunulup sunulmadığı konusu
Plan Açıklama Raporu’nda Kentsel gelişme alanı büyüklüklerine ilişkin gerekçeler sunulmuştur. Diğer önerilen tüm arazi kullanım büyüklüklerine ilişkin (örneğin sanayi alanları, turizm tesis alanları) büyüklüklerine ilişkin gerekçeler Plan Açıklama Raporu’nda yer almamaktadır.
Her ne kadar yerleşim alanı büyüklüklerine ilişkin gerekçelendirmeler raporda yapılsa da, belirlenen büyüklükler Kurulumuzca ciddi derecede tartışmalıdır. Yerleşim alan büyüklüklerinin sorgulanmasının önünü açan önemli bir husus daha önceki itiraz maddeleri altında sunduğumuz açıklamalarda da görülebileceği üzere gerekçelendirilmeden önerilen nüfus projeksiyonlarıdır. Geçmişteki eğilimlerin gerekçelendirilmeden aynen devam edeceğini varsayan, kendi geçmiş nüfus hareketlerinden bağımsız bütün yerleşimlere tek bir nüfus projeksiyon modeli uygulanarak hesaplanan nüfus tahminleri doğrultusunda önerilen alan büyüklükleri planın önerdiği kentsel gelişme alanı büyüklüklerinin gerekçesini sorgulatmaktadır. Aynı şekilde başka kaynaklardan alınıp planın amaç ve hedefleri ile uygunluğu sorgulanmayan nüfus tahminleri doğrultusunda alan büyüklüklerine karar verilmesi, davaya konu planda önerilen kentsel gelişme alanı büyüklüklerini tartışmaya açmaktadır. Bu sorunlar 10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği’nin Plan Açıklama Raporu’nda devam etmektedir.
Davaya konu planın Plan Açıklama Raporu’nun 6. Sayfasında yerleşim alan büyüklükleri hesaplanırken izlenen yol “genel olarak” açıklanmıştır. Buna göre:
“Araştırma aşamasında tüm kentsel yerleşmeler içinde elde edilmiş olan nüfus tahminlerinden ve yerleşmenin sahip olduğu mevcut yoğunluktan yola çıkarak, hedef yıl 2025 yılında gereksinim duyulacak alanların hesaplaması yapılmış, sonrasında elde edilen değerler var olan onaylı imar planı büyüklükleri ile karşılaştırılmış ve onaylı imar planlarının 2025 yılında ortaya çıkması olası gelişmleri karşılama düzeyleri değerlendirilmiştir.
Elde edilen değerlendirme sonuçları, pek çok kentsel yerleşim merkezinin hedef yıla kadar gereksinim duyacağı gelişme alanı büyüklüğünü aşan planlı alana sahip olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya koymuştur. Koruma-kullanma dengesini gözeterek gelişmenin hedeflendiği çalışmada, kentsel yerleşmelerde hedef yıl için gereksinim duyulan alanlardan daha fazla alanın planlanarak yapılaşmaya açılmasının engellenmesi, yerleşmelerin sahip oldukları özgün yerleşim karakteri ve yoğunluğunda, yerleşmede eksikliği hissedilen kentsel sosyal ve teknik donatı alanlarının tamamlanarak gelişmlesini sürdürmesi, temel yaklaşım olarak benimsenmiştir."
(Yukarıda alıntıladığımız cümleler 10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği’nin Plan Açıklama Raporu’nun 5. Sayfasında yer almaya devam etmektedir).
Raporda nüfus projeksiyonları ve kabulleri yapılırken “planlamada esneklik yaratılması” gerekçesiyle pek çok yerleşim yerinin 2025 yılında projekte edilen nüfustan daha fazla nüfusa sahip olacak kabulü yapılığı söylenmiştir. Kimi yerleşim yerleri içinse (örneğin Çeşme ve Mordoğan), projekte edilen nüfustan daha az bir nüfus önerilmiştir. Plan açıklama raporunda, alan büyüklükleri hesaplanırken bu nüfus kabullerine dayanıldığı görülmektedir.
Plan açıklama raporunun 32. sayfasında yasal ve doğaş eşiklerin plana işlendiği söylenmiştir. Raporun 33. Sayfasında yerleşme alanlarına bitişik karayolu, demiryolu, sanayi bölgeleri gibi yerleşmeler açısından yapay eşik oluşturan etmenlerin, yerel olarak her yerleşme özelinde ayrı ayrı değerlendirildiği de ifade edilmiştir. Bu etmenlerin (şayet veriler plana doğru işlenmiş iseler) alan büyüklüklerinin belirlenmesinde başat rol oynadığı görülmektedir.
Plan açıklama raporunda, nüfus hesaplamaları, nüfus kabulleri, doğal, yasal ve yapay eşikler haricinde mevcut kentsel yerleşik alan yoğunluklarının da alan büyüklüklerinin hesaplanmasında rol oyandığı söylenmiştir (Sayfa 38):
'2025 yılı için gereksinim duyulan kentsel gelişme alanı büyüklüklerinin belirlenmesinde, analiz çalışmalarında ve bu raporda yer verilen kentsel yerleşik alan yoğunlukları temel alınarak belirlenen ve yerleşmenin genel karakterini yansıtan gelişme alanı yoğunlukları kullanılmıştır. Çevre Düzeni Planı’nun hedef yılı olarak kabul edilen 2025 yılı için kabul edilen nüfus büyüklüğü ve gelişme alanı yoğunluğu kullanılarak, her yerleşme için 2025 yılına kadar gerekli olan kentsel gelişme alanı büyüklükleri saptanmıştır.'
Plan Açıklama Raporu’nda İzmir Merkez Kent içinde kalan tüm yerleşimlerde kentsel yerleşik alan yoğunluğunun 125 kişi/ha olarak belirlendiği söylenmiştir. İzmir Merkez Kent dışında kalan alanlar için ise (Foça, Çeşme, Manisa, vb.) hangi yoğunluk hesabı doğrultusunda alan büyüklüklerine karar verildiği açıkça yazılmamıştır.
*** Bu itiraz maddesine yönelik olarak, Bilirkişi Kurulumuz dava konusu plandan sonra 16/11/2015 tarihinde onaylanan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında davacının itirazları ve iddiaları doğrultusunda değişiklik yapıldığına ilişkin bir bulguya rastlayamamıştır. Alan büyüklüğü hesaplamalarında izlenen süreç 10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği’nin Plan Açıklama Raporu’nda da aynı kalmıştır.
ç) Plan kararlarına ilişkin gerekçelerin sunulup sunulmadığı konusu
Dava dosyasında hangi plan kararlarının gerekçelendirilmediği belirtilmemiştir. Bilirkişi Kurulumuz bu konudaki değerlendirmelerini plan kararlarına getirilen noktasal itirazlar üzerinden yapacaktır.
d) Plan uygulama araçlarına ilişkin gerekçelerin sunulup sunulmadığı konusu
Dava dosyasında bu konuya ilişkin bir gerekçe/delil sunulmadığından Bilirkişi Kurulumuz bu konu hakkında bir yorum yapmamaktadır.
e) Kurumsal yapıya ve denetime ilişkin gerekçelerin sunulup sunulmadığı konusu
Dava dosyasında bu konuya ilişkin bir gerekçe/delil Bilirkişi Kurulumuz bu konu hakkında bir yorum yapmamaktadır." görüş ve değerlendirmelerine yer verilmiştir.
A.12. Dava dilekçesinde;
• Çevre düzeni planı yapılacak alan ve yakın çevresinin bir bütünlük içinde ele alınması ve değerlendirilmesi için eşik analizi, yerinde yapılan incelemeler gibi fiziksel çalışmalarla birlikte, bilimsel tekniklere ve yöntemlere dayalı, yeterli nitelikte ve kapsamda ekonomik, sosyal, kültürel, politik, tarihi, sektörel ve teknolojik araştırmalar yapıldığı, ilgili kurum ve kuruluşların görüş ve önerilerinin alınıp ve değerlendirildiği,
• Çevre düzeni plan çalışmaları sırasında, planlanan alanda yapılacak yatırımların, kamusal yatırımlar başta olmak üzere, uyum içerisinde gerçekleştirilmesine yönelik gerekli tedbirlerin düşünülmesinin gerektiği, ancak yapılacak yatırımların birbirlerinden bağımsız düşünülmesinin kaynak israfına yol açacağı ve yatırımların işlevinin azalması sonucu doğuracağı dikkate alınarak çevre düzeni planlarının hazırlanmaması gerektiği,
• Çevre düzeni planlarının, adı üstünde çevreyi bir düzen içine oturtmak gayesiyle oluşturulması gerektiği, çevre düzeni planlarının bozucu, ortadan kaldırıcı yap-boz gibi etkilere sahip olmaması gerektiği, doğru bir planlama ile yaratılması ve vatandaş odaklı düşünülerek oluşturulması gerektiği, ancak dava konusu plan değişikliğinin bu ilkelerden yoksun olarak düzenlendiği ileri sürülmüştür.
Savunmada;
Dava konusu planın, yargı kararının ifası niteliğinde olmakla birlikte, plan üzerinde yer alan kullanım kararlarının ilgili kurum/kuruluş verileri, ilgili yerel idarelerin talepleri ve üst ölçek plan yapım tekniği kapsamında değerlendirilerek, oluşan çıkarımlar sonrasında fiziki plana dönüştürüldüğü, üst ölçekli planın iptal edilmesinden sonra geçen plansız dönemde, yerel idareler tarafından onaylanan alt ölçekli planların da yok hükmünde sayılmasının, yöre halkının ve bölgeye yatırım yapanların mağdur olmalarına yol açacağı belirtilmiştir.
Bilirkişi raporunda;
"İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Plan Açıklama Raporu’nda analizlerin, fiziksel çalışmaların ve araştırmaların yapılıp ilgili kurum ve kuruluşların görüş ve önerilerinin alındığına ilişkin şu ifadeler yer alır:
Plan Açıklama Raporu’ndan Alıntılar
Sayfa no 1
'İzmir-Manisa illeri için hazırlanmış olan Çevre Düzeni Planı için yürütülen çalışmalar üç ana aşamada gerçekleştirilmiş, ilk bölümde gerçekleştirilen araştırma çalışmalarında; analiz ve sentez çalışmaları yapılmış (...)'
Sayfa no 1
'Taslak plan çalışmaları sonrasında çalışmanın üçüncü aşamasını oluşturan bu bölümde; Planlama Bölgesi sınırları içindeki alanların farklı nitelikteki sorunlarının ve olanaklarının saptandığı, doğal ve yasal eşiklere yönelik analiz ve sentez çalışmalarının gerçekleştiği ilk bölüm çalışmaları ile taslak plan üzerinden yürütülen tartışmaların sonuçları değerlendirilmiş, elde edilen sosyal, ekonomik ve fiziksel veriler kullanılarak koruma ve gelişmeye yönelik politikaların, stratejik hedeflerin ve arazi kullanım kararlarının belirlendiği Çevre Düzeni Planı elde edilmiştir.'
Sayfa no 3
'Çevre düzeni planı çalışmasında, yerel araştırma ve belirlemelerin yanısıra, kurumsal verilerin ve literatür bilgilerinin derlenmesi, analiz çalışmalarının sonuçlandırlılması, sentezlerin üretilmesi, doğal, yasal ve yapay eşiklerin saptanması ve planlama bölgesi içindeki yerleşmelerde ve yerleşmelerin çevresinde yaşanan sorunların, sahip olunan yerel olanakların saptanması sonrasında, elde edilen bilgilerin planlama kararlarına dönüştürülmesiyle, koruma-kullanma dengesini gözeten, alt ölçekteki planları yönlendirecek, uygulanabilir bir üst ölçekli planın üretilmesine çalışılmıştır.'
Çevre düzeni planı kararlarına farklı düzeylerden kurumların, meslek odalarının ve sivil toplum örgütlerinin katılımının sağlanması, planın uygulanabilirliği ve kamusal sahiplenme açısından önemsenmiştir. Bu çerçevede; planlama bölgesi içinde yaşanan sorunlara çözüm önerilerinin geliştirilmesinin öncelikli yolunun katılımdan, katılımın üretilen kararlarda etkin olmasının yolunun ise çalışma sürecinde farklı seçeneklerin yerel unsurlarla tartışılabilmesinden ve yerel verilerin çalışmaya yansıtılabilmesinden geçtiği kabulünden hareket edilmiştir.
Davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, davaya konu Plan Açıklama Raporunda gerekli analizlerin ve verilerin toplandığını ve planlama sürecinde farklı düzeylerde kurumların, meslek odalarının ve sivil toplum örgütlerinin katılımının sağlandığını vurgulamaktadır. Davacı, katılımın sağlanmadığını, bilimsel çalışmalardan ve uzmanlarca arazide yapılacak çalışmalardan verilerin elde edilmediğini iddia etmektedir fakat bu iddiasına yönelik dava dosyasında delil bulunmamaktadır. Davalı, itiraza karşılık savunma yazısında planlama sürecinde hangi kurum ve kuruluşların görüşlerinin alındığını, hangi bilimsel çalışmalardan yararlanıldığını destekler belgeleri sunmamıştır. Ancak savunma yazısında davaya konu plan hazırlanırken genel olarak kurumlardan görüş alındığını şu şekilde ifade etmektedir:
'Planlama çalışması yapılmaya başlanmadan önce elde edilen kurum/kuruluş verileri kapsamında analizler yapılmış ve plana yansıtılmıştır. İzmir-İstanbul ulaşım bağlantısı ya da İzmir-Aydın Demiryolu güzergahındaki değişiklik, tarım ve sanayi ürünlerinin hızlı ve zamanında sevkiyatının yapılması ve İzmir Limanının güçlendirilmesine yönelik Lojistik Merkezler oluşturulmuş olup, ...'
Bilirkişi Kurulumuz, dava dosyasındaki yetersiz deliller doğrultusunda gerçekten planlama sürecinde analizlerin yapılıp yapılmadığını ve farklı kurumların, meslek odalarının ve sivil toplum örgütlerinin görüşlerine başvurulup vurulmadığı hakkında bir görüş belirtememektedir. Ancak davaya konu planın bir Araştırma Raporu’nun olmadığı da bir başka gerçektir. Davaya konu planın, eşik analizi, yerinde yapılan incelemeler gibi fiziksel çalışmalarla birlikte, bilimsel tekniklere ve yöntemlere dayalı, güncel ve yeterli nitelikte ve kapsamda ekonomik, sosyal, kültürel, politik, tarihi, sektörel ve teknolojik araştırmaları içeren bir Araştırma Raporu’nun bulunmaması Mekansal Planlar Yönetmeliği’nin “Araştırma ve Analiz” başlıklı 8. Maddesi’nin 9. Bendine aykırıdır görüşündeyiz.
Davacı, davalının dava konusu planı kaynak israfı kaygıları ile yaptığını, bu kaygıyı planda birbirlerinden bağımsız duran yapıların/tesislerin bir araya toplanması kararında görebileceğimizi, ancak bu tür kaygılarla planların hazırlanmaması gerektiğini belirtmektedir. Plan Açıklama Raporu’nda birbirinden bağımsız duran alanlar hakkında yazılanlar aşağıdaki tabloda alıntılanmaktadır:
Plan Açıklama Raporu’ndan Alıntılar
Sayfa no 8
'İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde birbirinden yönetsel olarak ayrışan, ancak İzmir Merkez Kenti oluşturan bütün iöinde konumlanan yerleşmeler arasındaki ilişkilere bakıldığında, bu yerleşmeler ve çevresindeki gelişmelerin birbirinden bağımsız değerlendirilmesinin olanaklı olmadığı, değerlendirilmelerin ve geleceğe ilişkin tahminlerin bir bütün olarak yapılması gerektiği görülmektedir.'
Sayfa no 13
'Kemalpaşa: Endüstriyel gelişmelerin nüfus artışını desteklediği bir diğer ilçe merkezi olan Kemalpaşa’da bireysel olarak yapılaşmış sanayi tesislerinin bulunduğu geniş alanların, sanayi tesilerinden kaynaklanan kirliliğin kontrol edilebilmesi, altyapı yatırımlarının bütüncül olarak yapılabilmesi ve sanayinin düzenli gelişmesinin sağlanması gibi nedenlerle bu ilçede organize sanayi bölgesi yer seçimi yapılmış olması, bu alanda sanayi tesislerinin sayıca artışıı desteklemektedir.'
Sayfa no 23
'Bireysel konut gelişmeleri: (...) Planlama aşamasında ilkesel olarak, yerleşim merkezlerinden kopuk, denetimsiz, altyapı sorunlarının yoğunlaştığı bu oluşumların engellenmesi benimsenmiştir. Planlama öncesinde oluşmuş bu tür konut alanlarından, belirli büyüklüğe erişmiş ve ortak altyapı çözümünün geliştirilebileceği alanlar, çevresel özellikleri dikkate alınarak korunacaktır. Bu tür alanların kentin sürekli kullanılan bir parçası durumuna dönüştürülmesine yönelik plan kararları geliştirilecektir.'
Sayfa no 62
'Planlama kararları üretilirken, geniş alan kaplayan ve yerleşim alanları ile ilişkilenmeyen sanayi alanlarının genel olarak organize sanayi bölgesi niteliğinde düzenlenmesi, var olan sanayi tesislerinin ve yapılaşmış sanayi alanlarının da zaman içinde organize sanayi bölgesne dönüştürülmesi temel ilke olarak benimsenim ve mevcut sanayilerin kirliliğin önlenmesi amacıyla çevresel yatırım yapmaları önerilmiştir. Bu ilke doğrultusunda, sanayi tesislerinin tekil yapılaşmaları yerine, altyapı ve arıtma olanakları yaratılmış alanlarda, ihtisaslaşmış biçimde toplu biçimde yapılaşmalarının sağlanmasına yönelik düzenlemelere gidilmiştir.'
Bu tablo ile açıkça görüldüğü üzere davalının planı hazırlarken bazı kullanımları bir araya getirme nedeni çevresel sorunları en aza indirgemek ve gelişimi sağlıklı, pratik ve ekonomik kılmaktır. Bu yüzden sanayi tesisleri gibi konut alanları da altyapı, arıtma olanakları ve diğer hizmetlerin düzenlendiği alanlarda toplanmak istenmektedir ki bu da anlaşılabilir, sağlıklı gelişimi teşvik eden bir plan kararıdır. Bilirkişi Kurulumuz, Plan Açıklama Raporu’nu incelediğinde, raporun hiç bir yerinde kaynak israfı gerekçesi ile yatırımların yapıldığı gibi bir açıklamaya rastlayamamıştır.
*** Bu itiraz maddesine yönelik olarak, Bilirkişi Kurulumuz 10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği’nde davacının itirazları ve iddiaları doğrultusunda değişiklik yapıldığına ilişkin bir bulguya rastlayamamıştır." görüş ve değerlendirmelerine yer verilmiştir.
A.13. Dava dilekçesinde;
1/100.000 gibi bir ölçeğin, çevreye, yerleşme sistemlerine, iktisadi faaliyetlere, ulaşım ağına, bölgesel altyapıya ilişkin stratejileri ve yapıları belirlemek için kullanıldığı, itiraz konusu 1/100.000 ölçekli planın ise herhangi bir strateji belirlemeden, doğrudan Manisa ve İzmir illerine yönelik kestirimlere dayalı bir yerleşme anlayışı ile oluşturulduğu, arazi kullanımı ağırlıklı bir plan olmasının hukuka aykırı mahiyette olduğu ileri sürülmüştür.
Savunmada;
İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının sadece bu iki il için oluşturulan strateji ve ulaşım sistemini kapsamadığı, planlama çalışması yapılmaya başlanmadan önce kurum kuruluş verileri kapsamında analizlerin yapılıp planda aktarıldığı, İzmir-İstanbul ulaşım bağlantısı ya da İzmir-Aydın demiryolu güzergahındaki değişikliğin, tarım ve sanayi ürünlerinin hızlı ve zamanında sevkiyatı yapılması ve İzmir Limanın güçlendirilmesine yönelik lojistik merkezler oluşturulduğu, söz konusu kararların sadece İzmir ve Manisa illerini değil, Türkiye ekonomisini olumlu etkileyecek kararlar olduğu belirtilmiştir.
Bilirkişi raporunda;
"1. İtiraz maddesine sunduğumuz ayrıntılı açıklamada da belirttiğimiz üzere, 14.06.2014 tarih ve 29030 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin “Tanımlar ve Mekansal Kullanım Esasları” başlıklı 2. Bölümü çevreye, yerleşme sistemlerine, iktisadi faaliyetlere, ulaşım ağına ve bölgesel altyapıya ilişkin stratejilerin belirlenmesini sağlayan plan türünün mekânsal strateji planları olduğunu hükmetmekte ise de bu tür temel stratejiler belirlenmeden çevre düzeni planlarının hazırlanmasını keyfi planlama kararlarının önünü açması bakımından sakıncalı bulmaktayız. Daha önce vurguladığımız üzere Mekansal Planlar Yönetmeliği’nin 19. ve 20. Maddeleri, çevre düzeni planında temel stratejilerin, çevre sorunlarına neden olan kaynaklara yönelik önleyici stratejilerin bulunması gerektiğini söylemektedir.
9. İtiraz maddesine sunduğumuz açıklamalarda da belirttiğimiz üzere davaya konu planın Plan Açıklama Raporu, çok belirgin olmasa da kısıtlı oranda strateji içermekte, ancak bu stratejiler açıkça yazılmadığı (hangi hedeflere ulaşmak için oldukları belirtilmediği) ve hangi alternatif stratejiler arasından seçildiği belirtilmediği için plan kararlarını doğru yönde yönlendirip yönlendirilmedikleri anlaşılamamakta; önemli olabilecek pek çok stratejilnin raporda yer almadığı görülmektedir. Örneğin sanayi alanlarının büyüklüklerine ve yer seçimlerine ilişkin stratejileri görememekteyiz. Kentsel gelişme alanlarının büyüme yönlerine ilişkin stratejilerde raporda yer almamaktadır. (Planda, konut ve sanayinin büyüme yönüne ilişkin bir stratejinin belirlenmeyişi her ne kadar önerinin getirildiği alanlar orman alanı, verimli tarım arazisi olmasa da, önerilen arazi kullanımlarının büyüme yönleri bu tür korunması gerekli alanlara doğru uzandığı için gelecekte korunması gerekli alanlar için bir yapılaşma baskısı yaratma durumu ortya çıkacağından sorun yaratmaktadır – bu yüzden büyüme yönüne ilişkin stratejilerin belirlenmesi çevre düzeni planlarının belirlediği sağlıklı çevrelerin yaratılması, ekolojik dengenin korunması gibi amaçların gerçekleşmesi için hayati öneme sahiptir). Bu sorunlar 10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği’nin Plan Açıklama Raporu’nda devam etmektedir.
Davaya konu planın doğrudan İzmir ve Manisa illerine yönelik kestirimlere dayalı bir plan olması konusunda ise davalının savunma yazısı gerekli açıklamayı yapmaktadır. Davalının savunmasında da belirtildiği üzere davaya konu olan çevre düzeni planı, ülke ve bölge düzeyinde etkili olabilecek büyük proje kararlarını da plana eklemiştir. Dava dosyasında bu savunmayı geçersiz kılacak bir iddia, delil bulunmamaktadır.." görüş ve değerlendirmelerine yer verilmiştir.
A.14. Dava dilekçesinde;
Ülke ölçüsünde ve sektörler bazda kalkınma hedef ve politikalarını belirleyen bir ülke kalkınma planına uygun olarak sosyo-ekonomik bölge planı olmaksızın, üst düzey fiziki planlarla mekana indirmeye çalışmasının çok yanlış bir tutum olduğu, bu yanlış tutumun sektör bazında büyük arazi kullanım yanlışlarına neden olabileceği ve alt ölçekli planların da bu yanlış kararlar doğrultusunda hazırlanmasının, büyük sorunlara neden olabileceği, bu durumun planlamanın ruhuna ve planlama ilkelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Savunmada;
Dava konusu planın, kararlarında, esaslarında, felsefesinde değişikliğe gidilmeden güncel veriler ve kamu yararı yatırımların önünü açacak mahiyette, mahkeme kararının ifası amacıyla onaylandığı belirtilmiştir.
Bilirkişi raporunda;
"Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’ne göre çevre düzeni planlarının amacı bölgeye, havzaya ve ele aldıkları ile/illere yönelik plan kararlarını oluşturmaktır. Tüm yerleşim yerlerinin ayrı ayrı iredelenmesi, içinde bulundukları durumun ortaya konması ve planın amaçları/hedefleri gereği her yerleşim yerine ilişkin plan kararlarının getirilmiş olması beklenen, anlaşılabilir ve olması gereken bir durumdur.
Bilirkişi Kurlumuz söz konusu itiraz maddesinde bir ifade sorunu olduğunu, dava dosyasında yer alan diğer itirazlardan yola çıkarak bu maddede getirilen itirazın “ortada bölge düzeyinde getirilen mekânsal stratejik kararlar olmadan noktasal müdahalelerle yapılan planlama yaklaşımı” yönünde olduğu düşüncesindedir. Daha önce de vurguladığımız üzere yönetmeliklere göre çevre düzeni planlarının hazırlanması için mekânsal strateji planlarının varlığı şart koşulmamıştır ancak çevre düzeni planlarında keyfi, noktasal plan kararlarının verilmemesi için planların bölgesel ölçekte getirilen stratejilerden, politikalardan, kararlardan beslenmesi gerekmektedir. Bölgesel gelişime yönelik stratejiler/kararlar olmadan çevre düzeni planının getirmiş olduğu her noktasal plan kararı, kamu yararı adına en doğru kararların verilememesi, doğal/ekolojik değerlerin, verimli tarım arazilerinin korunamaması, ve sağlıklı çevrelerin yaratılamamasının önünü açan bir durum oluşturmaktadır. Davaya konu planın Plan Açıklama Raporu incelendiğinde, raporun ele alınan planlama bölgesi bütününe ve farklı sektörlere yönelik gelişme stratejilerini içermediği görülmemektedir. Bu sorun, dava konusu plandan sonra onaylanan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı değişikliğinde devam etmektedir." görüş ve değerlendirmelerine yer verilmiştir.
A.15. Dava dilekçesinde;
• Danıştay Altıncı Dairesinin 26.12.2012 günlü, E:2010/786, K:2012/8225 sayılı kararında "...planlama ilkeleri açısından 14.08.2009 ve 20.09.2010 tarihlerinde onaylanan 1/100.000 ölçekli İzmir-Manisa-Kütahya Çevre Düzeni Planının doğru bir rotaya oturtamadığını düşünmektedir. Genel çerçevede değerlendirilmesi istenen Kütahya İlinin planlama bölgesine dâhil edilmesi ile havza ve bölge sınırlarının belirlenmesinin doğru olup olmadığı konusuna ilişkin olarak da Kurulumuz, Kütahya ilinin, tarihsel olarak, ulaşım ilişkileri, havza özellikler ve etki alanı olarak Eskişehir, ya da Bilecik ile birlikte ele alınması gerektiği düşünülmektedir. Buna karşılık yalnızca Gediz Irmağı'nın ana kolu Kütahya sınırları içinde doğduğu için İzmir-Manisa bölgesine bağlanmıştır. Bunun temel nedeni planlamanın ekonomik ve sosyal ilişkiler ile üretim faaliyetleri açısından bir çözümlemeye oturtulmamasıdır. Kütahya il merkezinde bulunan ve 350 hektar gibi oldukça mütevazı ölçüdeki sanayi üretimi ile Gediz, Simav ve Tavşanlı'da yer alan 100 hektar civarındaki küçük OSB lerin üretimi ağırlıklı olarak yurtiçi tüketimine yönelik olarak yapılmaktadır. Yurtdışına yapılan sınırlı ihracat için İzmir Limanı yanı sıra diğer limanlar ve karayolunun kullanımı da göz önüne alındığında, üretim açısından da Kütahya ilinin itiraz konusu planlama bölgesinin kaçınılmaz, ağırlıklı ve yoğun ilişki içinde olduğunu ileri sürmek eldeki verilerle olanaklı değildir. Kentsel kademelenmeye, etki alanlarına ilişkin hiçbir çözümleme yapılmadan, amaçsız ve hedefsiz bir arazi kullanım planı düzenlendiği için de planlama ilkelerinden söz etmek olanaksızlaşmaktadır. Özetle, ülkemizde genel olarak kabul gören ve mevzuatımızdaki plan kavram, anlayış ve uygulamalarının temelini oluşturan geleneksel kapsamlı planlama anlayışı ile yapısal ya da stratejik mekânsal planlama anlayışı birbirinden oldukça farklı olduğu görülmektedir." ifadelerinin yer aldığı,
•Çevre ve Orman Bakanlığınca 20.09.2010 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa-Kütahya Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının iptali istemiyle açılan davanın Danıştay Altıncı Dairesinin E:2012/150 sayılı dosyasında "...İzmir- Manisa-Kütahya 1/100000 ölçekli çevre düzeni planı da mevzuata, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uyarlık görülmediği gerekçesiyle planın tümünün iptaline karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde belirtildiği gibi; bölgesel anlamda çevresel etki değerlendirmesi yapılmadan ve bu konuda bir rapor alınmadan yapılmış olan dava konusu nazım imar planı değişikliğinin, kamu yararı ilkesi de dikkate alınarak iptal edilmesi gerekmektedir." ifadesinin bulunduğu,
• Dava konusu 1/100.000 İzmir-Manisa Çevre Düzeni Planının, yüksek mahkeme içtihatları dikkate alınmaksızın hazırlanmasının hukuka aykırı olduğu;
• Bütün bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; yukarıda ayrıntılı olarak ifade edildiği üzere dava konusu Çevre Düzeni Planının iptali gerektiği ileri sürülmüştür.
Savunmada;
Dava konusu planın, yargı kararının ifası niteliğinde olmakla birlikte, plan üzerinde yer alan kullanım kararlarının ilgili kurum/kuruluş verileri, ilgili yerel idarelerin talepleri ve üst ölçek plan yapım tekniği kapsamında değerlendirilerek, oluşan çıkarımlar sonrasında fiziki plana dönüştürüldüğü, üst ölçekli planın iptal edilmesinden sonra geçen plansız dönemde, yerel idareler tarafından onaylanan alt ölçekli planların da yok hükmünde sayılmasının, yöre halkının ve bölgeye yatırım yapanların mağdur olmalarına yol açacağı belirtilmiştir.
Bilirkişi raporunda;
"İptal edilen Manisa-İzmir-Kütahya 1/100.000 ölçek çevre düzeni planının Danıştay iptal gerekçelerinden sadece Kütahya’nın Manisa ve İzmir planlama sınırlarına dahil edilmesinden olmadığını anlamaktayız. Bu dava dosyasındaki itirazlardan/savunma yazılarından, Manisa-İzmir-Kütahya çevre düzeni planına ilişkin etki alanlarına dair çözümlemelerin yapılmadığı, amaçsız ve hedefsiz bir arazi kullanım planı düzenlendiği için planlama ilkelerinden söz edilemeyeceği, bölgesel anlamda çevresel etki değerlendirmesi yapılmadan planlamaya ilişkin kararlar alındığı gibi gerekçelerle iptal edildiğini anlamaktayız. Bilirkişi Kurulumuz, bu değerlendirmelerin davalı tarafından yapılıp yapılmadığına ilişkin görüşlerini davaya konu plan için getirilen spesifik itirazlar doğrultusunda sunmuştur." görüş ve değerlendirmelerine yer verilmiştir.
A- Dairemizce yapılan değerlendirmede;
Davaya konu çevre düzeni planının kapsamı incelendiğinde, planın yargı kararı uyarınca İzmir ve Manisa illerini kapsayacak biçimde düzenlendiği, anılan illerin coğrafi, ekonomik, toprak, iklim ve bitki özelliklerinin benzerlik gösterdiği, plan açıklama raporunda da ifade edildiği üzere aralarındaki ekonomik ilişki ağı, Gediz ve Bakırçay gibi akarsu havzalarının etrafında konumlanmaları, benzeyen doğal ve kültürel değerleri nedeniyle ortak sorunların varlığı ve çözümlerin de bu kapsamda bir arada ele alınması gerekliliği dikkate alındığında, iki il sınırlarının aynı bölge ve havza olarak tanımlanması diğer bir ifade ile iki ilin bir arada çevre düzeni planı ölçeğinde planlanmasının yerinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Davaya konu planın yargı kararının ifası gereği ve yargı kararında belirtilen gerekçelerle tesis edildiği, dava konusu planın kapsadığı İllerin coğrafi, ekonomik, toprak, İklim ve bitki özelliklerinin benzerliği göz önüne alındığında, türdeş bir bölge ve havza olarak tanımlanmasının yerinde olduğu, ülkemizde tüm alanlara ilişkin istatiksel bilgilerin istatistiki bölge (İBB) düzeylerine göre toplandığı göz önüne alındığında, idari sınırların esas alınmasında yönetsel açıdan bir sorun bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Çevre düzeni planları varsa mekânsal strateji planlarının hedef ve strateji kararlarına uygun olarak, ilgili kurum ve kuruluşlardan elde edilen veriler ve bu veriler kapsamında yapılan analiz, etüt ve araştırmalar sonucunda, bölgesel dinamiklerin ve gelişmelerin dikkate alındığı, sürdürülebilir kalkınma amacına uygun olarak ekolojik ve ekonomik kararların birlikte çalışan kararlar olarak değerlendirildiği, tarihi, doğal ve kültürel yapının korunması ve geliştirilmesinin yanı sıra kontrollü kentleşmenin ve gelişmenin hedeflendiği imar planlarını yönlendirecek strateji ve politikaların ve bunun yansıması mekansal kararların üretildiği şematik dili olan bölge, havza veya il düzeyinde hazırlanabilen, plan notları ve raporuyla bir bütün olan planlardır.
Bu doğrultuda çevre düzeni planında plan kararları oluşturulurken, nüfus projeksiyonlarına göre, yerleşim ve sanayi alanlarının gelişme yönünün belirlenmesi sırasında, tarım alanları, orman alanları, meralar, su kaynakları ve kıyı gibi doğal yapının korunmasına ilişkin kararların dikkate alınması diğer bir ifade ile fiziksel çevreyi sağlıklı bir yapıya kavuşturmak, yatırımların yer seçimlerini ve gelişme eğilimlerini yönlendirmek ve toprağın korunma, kullanma dengesini en rasyonel biçimde belirlemek amaçlanır.
Stratejik mekânsal planlama, kentsel gelişimi yalnızca fiziksel gelişim kapsamında ele alan bir yaklaşım değildir. Fiziksel gelişmenin yanı sıra, kentteki sosyal, kültürel, ekonomik, yerel örgütsel gelişime ilişkin stratejileri de içerir. Çevre düzeni planları, bölgesel nitelikte genel arazi kullanım kararları getirmekte olup, stratejik bir plan olması sebebiyle sadece fiziki kullanım kararları içermemektedir.
Dolayısıyla, çevre düzeni planında belirlenen arazi kullanım kararları, niteliği itibariyle çevre kirliliğinin oluşmadan önce önlenebilmesi ve sağlıklı çevrenin oluşturulmasına yönelik hedef, ilke, strateji ve politikaları sağlayacak plan kararları olup, bu yönüyle söz konusu plana dayanılarak yapılacak 1/5000 ve 1/1000 ölçekli planlarda öngörülen ve parsel bazında fiziki kullanım durumunu belirleyen arazi kullanım kararlarından farklılık arz ettiği kuşkusuzdur.
Nitekim çevre düzeni planı ölçeğinde hangi usül ve esaslara göre planlama yapılacağı ayrıntıları ile ilgili Kanun ve Yönetmeliklerde düzenlenmiştir.
Bu aşamada, davacı tarafından, planın geneline yönelik plan dili ve içeriğinin çevre düzeni planı niteliği taşımadığı, gösterimlerin uygulama ölçeğinde olduğu yönündeki iddiaları yukarıda aktarılan planlama ilkeleri ve mevzuat kapsamında irdelendiğinde dava konusu planda genel olarak şematik bir dil kullanıldığı, korunacak alanlar ile sektörel açıdan stratejik öneme sahip alanlara yönelik genel arazi kararlarının üretildiği, plan notları ile alt ölçekli imar planlarına yön verecek koruma ve geliştirme strateji ve ilkelerinin belirlendiği görüldüğünden, planın bölge ve havza bazında mevzuata uygun olarak hazırlandığı anlaşılmıştır.
Dava konusu planın nüfus öngörüsüne ilişkin bilirkişi kurulunca eleştirilerde bulunulmuş ise de, 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planlarına karşı açılan davalarda nüfus tahminlerinin hatalı yapılmış olmasına ilişkin iddialar somut ve bilimsel gerekçelerle ortaya konulamadığından planın tümünü kusurlandırmamakta, ancak nüfus projeksiyonunun plana yansıyan olumsuz yönlerinin örneğin nüfusun hatalı ve yüksek belirlenmesi nedeniyle aşırı büyük belirlendiği iddia edilen kullanım kararları var ise somut olarak ortaya konularak (örneğin kentsel gelişme alanları) değerlendirilebilecek olduğundan sadece bu genel iddia ile planın hukuka aykırı olduğundan söz edilememektedir.
Öte yandan davaya konu çevre düzeni planının plan notlarının 7.1 sayılı maddesinde, bu çevre düzeni planının, plan hükümleri ve plan açıklama raporuyla bir bütün olduğu, alt ölçekli planlar yapılırken bu belgelerin bütününün göz önünde bulundurulacağı; 7.2 sayılı maddesinde, bu plandan ölçü alınarak uygulamaya geçilemeyeceği, bu plan ile belirlenen kentsel gelişme alanlarının, bu alanların tamamının yerleşime açılacağını göstermeyeceği, bu alanların sınırlarının, alt ölçekli planlama çalışmalarında ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri ile doğal, yapay ve yasal eşikler doğrultusunda, bu planda ve plan hükümleri ekinde yer alan tabloda belirlenen hedef nüfus dikkate alınarak kesinleştirileceği; 7.3 sayılı maddesinde, yerleşmeler için bu planının onama tarihinden önce onaylanmış olan imar planlarının bu planla belirlenen arazi kullanım kararları ve nüfus projeksiyonları esas alınarak belirlenecek kısmında imar ve ruhsat uygulamalarının devam ettirileceği, imar planlarının nüfus ve arazi kullanım kararları açısından bu plana uygun olmayan bölümlerinde ise yerleşmelerin adrese dayalı nüfus kayıt sistemine göre gerçekleşen nüfusunun bu planla belirlenen nüfus kabullerinin %70 ine ulaşması sonrasında imar uygulamaları ve/veya ruhsat işlemlerinin gerçekleştirileceği, 7.4 sayılı maddesinde, kentsel yerleşme alanları için plan hükümlerinin 9. Bölümünde belirlenmiş olan nüfusun kent içi dağılımının, ilgili idarelerce alt ölçekli planlarda belirleneceği, 7.12 sayılı maddesinde, bu planın onama tarihinden önce mevzuata uygun olarak onaylanmış imar planlarının, 7.13 sayılı maddesinde de bu planın onama tarihinden önce mevzuata uygun olarak onaylanmış mevzi imar planlarının geçerli olduğu kuralına yer verilmiştir.
Bunun yanı sıra dava konusu planın sürdürülebilirlik konusuna vurgu yaptığı, ekolojik dengeyi korumanın önemli bir amaç olarak belirlendiği, koruma-kullanma dengesi vurgusunun plan açıklama raporunda yer aldığı görülmektedir.
Plan Açıklama Raporunda "Hedefler" başlığı altında ise aşağıdaki maddeler sıralanmıştır:
• Planlama Bölgesini oluşturan alan bütününde koruma-kullanma dengesini gözetmek,
• Doğal, kültürel, tarihsel, sosyal ve ekonomik değerlerini korumak ve geliştirmek,
• Bölge bütününde gelişme olanakları ve iç dinamikler doğrultusunda, yerleşme düzeni ve kademelenmesini oluşturmak,
• Koruma-kullanma dengesi gözetilerek, sektörel olanakların değerlendirilmesini ve geliştirilmesini sağlamak,
• Alıcı ortamlarda (su, toprak ve hava) var olan kirlenmenin giderilmesi ve yeni kirlenmelerin oluşmasını önleyecek kararları geliştirmek.
Bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere dava konusu planın plan pafta ve gösterimleri ile plan notları incelendiğinde, koruma alanlarına ilişkin temel stratejilerin gösterildiği ve koruma kararlarının oluşturulduğu görülmektedir. Sektörel gelişim açısından da sanayi bölgeleri, teknoloji bölgeleri, lojistik merkezleri, üniversiteler gibi bu ölçekte stratejik öneme sahip konuların da planda gösterildiği görülmüştür.
Dava konusu planın 7.9 sayılı plan notunda, "Bu planda gösterilen sınırlarda farklılıklar olsa dahi, özel kanunlara tabi alanlarla ilgili olarak, yetkili kurumlarca belirlenmiş olan sınırlar geçerlidir. Bu sınırlarda değişiklik olması durumunda, kabul edilen yeni sınırlar plan değişikliğine gerek olmaksızın geçerli olacaktır." düzenlemesi yer almaktadır.
Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 21. maddesinin altıncı fıkrasında onaylı jeolojik jeoteknik veya mikro bölgeleme etüt raporu bulunmayan alanlarda imar planları hazırlanamaz." hükmü, 22. maddesinin ikinci fıkrasında eşik analizinde; topografik, jeolojik jeoteknik, hidrojeolojik yapı özellikleri ile arazı kullanımı, tarım ve orman alanları, içme suyu havzaları, sit ve diğer koruma alanları, hassas alanlar, kıyı, altyapı, doğal ve fiziki veriler ile afet tehlikeleri analiz edilerek bir arada değerlendirilir." hükmü ile üçüncü fıkrasında ise imar planlarının hazırlanması sürecinde eşik analizinin yapılması zorunlu olup, plan kararlarının oluşturulmasında temel plan altlığı olarak kullanılır." hükümleri yer almaktadır.
Davaya konu 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planının plan notları ve plan araştırma raporu değerlendirildiğinde, bu plandan ölçü alınarak uygulama yapılamayacağı, çevre düzeni planı ile belirlenen kentsel kullanım alanlarının, bu alanların tamamının yapılaşmaya açılacağını göstermeyeceği, bu sınırların ölçeğin gerektirdiği üzere gelişmenin yönünü gösterecek şekilde şematik olduğu ve alt ölçekli planlama çalışmalarında ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri doğrultusunda doğal, yapay ve yasal eşikler çerçevesinde bu planın nüfus kabullerine göre belirlenen alansal büyüklüğü aşmayacak şekilde kesinleştirileceği, planlama bölgesindeki tarımsal toprakların niteliği ve kullanım kabiliyeti ile değerli tarım topraklarının mekânsal dağılımını tespit etmeye ve değerlendirmeye yönelik veri ve bilgilerin toplanmış olduğu, bunların analiz edildiği ve eşik çalışmaları bağlamında dikkate alındığı ve sonuç olarak planlama bölgesi içinde yerleşilebilir ve yerleşilemez alanların eşikler doğrultusunda belirlendiği, bölgenin özelliği, nüfus baskısı, yerleşim alanı gibi ihtiyaçlar kentlerin gelişme yönü, mekansal gelişme eğilimleri ile doğal ve yasal eşikler doğrultusunda, şematik olarak yerleşme alanlarının gösterildiği sonucuna ulaşılmıştır.
Bu bakımdan, bölgenin özelliği, nüfus baskısı, yerleşim alanı gibi ihtiyaçlar ile mekansal gelişme eğilimleri dikkate alınarak sınırları alt ölçekli planlarda kesinleştirilecek alanlarının şematik olarak belirlenmesinde tarım arazileri gibi korunması gerekli alanların ise ilgili oldukları mevzuat uyarınca alt ölçekli planların onaylanması aşamasında ilgili kurum görüşlerine göre yapılaşmaya açılabileceği dikkate alındığında çevre düzeni planı yapım yöntem ve tekniklerine ve şehircilik esaslarına aykırı bir yön bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Dava konusu planın hazırlanma yönteminde; temel ilke ve hedeflerin tanımlanması, gerekli verilerin toplanması, kamu kurumları ve yerel yönetimlerle yapılan görüşmeler, toplanan verilerin değerlendirilmesi, analiz ve sentezinin yapılmasında yasal açıdan uyulması gereken idari ve teknik usullere herhangi bir aykırılık ve izlenen yöntemde bir şekil yanlışlığını ortaya koyan bir bilgi ya da verinin olmaması nedeniyle bu hususa ilişkin hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
B- Planda belirlenen çeşitli alanlara ilişkin itirazlar:
B.1. Dava dilekçesinde;
• Dava konusu plan değişikliğinde yer alan ... ve ... adlı paftalardaki alan kullanım kararlarının açık bir çevre tehdidi oluşturduğu;
◦Paftalarda Foça ilçesi Liman bölgesi Horozgediği, Kozbeyli, Yeniköy, Çakmaklı, Yaylayurt, Deliktaş, Maltepe, Çoraklar, Zeytindağ gibi bölgelerde katı atık bertaraf ve geri kazanım tesisleri, tehlikeli atık bertaraf tesisleri, cüruf depolama ve geri kazanım alanı, sanayi alanı, organize sanayi bölgesi alanı gibi kullanım kararlarının gösterildiği, bu kullanım kararları planlanırken hali hazırdaki tarımsal, ormanlık, zirai alanların varlığına dikkat edilememiş gelişi güzel biçimde burası termik santral alanı, burası katı atık bertaraf tesisi alanı olsun gibi bir düzenleme yapıldığı,
◦Bir örnek vermek gerekirse, Yeniköy ile Kozbeyli arasının cüruf depolama alanı olarak kararlaştırıldığı ancak planlanan bölgenin çevresinin tarım arazileri ve ormanlık alan ile dolu olduğu, böyle bir yere ağır metal içeren maddelerin açığa çıkardığı küllerin-cürufun depolanmasının çevre, orman ve insan sağlığı için çok büyük bir tehdit oluşturduğu,
◦Bir başka örnekte ise, Zeytindağ ile Örlemiş arasında yer alan ormanlık ve tarımsal arazi lejantının içinde sanayi alanı lejantı da gösterildiği, ormanlık alanın içine sanayi tesisi kurmanın kabul edilemeyeceği, bu sanayi alanında kurulacak yapılaşmanın ormanları yok etmesi tehlikesini yaratacağı,
• Nitekim bu kül-cüruf alanı, katı atık bertaraf tesisleri, termik santraller, vb. konularda kurulması ve oluşturulmasına izni veren Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ve ilgili diğer kamu kurum ve kuruluşlarına karşı bu izinlerin iptali amaçlı birçok dava açtığı, Aliağa, Foça, Karşıyaka, Menemen vd. kuzey aksını oluşturan bölgelerde kurulan termik santrallerin yarattığı olumsuz çevre koşullarının önlenmesi ve çevresel etki değerlendirme raporlarının geçerliliği hakkında açılan iptal davalarına rağmen plan açıklama raporunda ve hükümlerinde yeni enerji santralleri, atık depolama alanları vb. ağır sanayi içeren yapıların, tarımsal alanlar yakınlarında ve yörede yapılan zeytincilik faaliyetini etkileyecek şekilde yeni faaliyetlerin yapılacağının anlaşıldığı, mevcut olumsuzluklara rağmen çevre kirliliği oluşturacak yeni faaliyetlerin yapılmasına olanak veren bu planın varlığının anlaşılamadığı,
• Halihazırda Aliağa' nın güneyindeki bölgede, şu an itibariyle sanayi havzalarının yarattığı kirlilik nedeniyle bölge halkının ve tabiat varlıklarının sağlıklarının tehdit altında olduğu, bölgede aktif olarak çalışan demir çelik tesislerinin aynen korunması ve bugünkü mevcut alanın neredeyse iki katı kadar yeni gelişme alanının eklenmesinin Menemen Ovası ve çevresindeki yerleşimlere ve canlılara daha da büyük zararlar vereceği,
• Bu havzanın ağır metal zehirlenmeleriyle toplumun ve ekosistemlerin maruz kaldığı tecavüzün had safhada olduğu, bu durumda planda varit liman gerisi hizmetleri, cüruf depolama alanları, geri dönüşüm faaliyetlerini özendirmeden büyük orman katliamını yapacak şekilde üst ölçekli planın bu esnek olmayan yaklaşımın gelecekte çok daha vahim sonuçlar doğuracağı ve faunada meydana gelen katliamın yanı sıra insanlarda da çok yoğun akciğer kanseri ve KOAH gibi hastalıkların artış göstereceği,
• Kömür madeninin, ısıl işlem bazında en çok enerji veren maddelerin başında gelmesine rağmen çevresel sorunlar yaratmakta da ilk sıralarda yer aldığı, maddenin yarattığı atık ve hava kirliliğinin canlılarda kalıcı hastalıklara yol açabileceği, ülkenin en önemli sanayi bölgelerinden birisi olan Aliağa ve çevresinin mevcut sanayi kuruluşlarının yarattığı olumsuz çevre sonuçlarına zor da olsa katlanırken yeni tesislerin kurulmasının ekolojik bir felaketi beraberinde getirerek bölgeyi savunmasız hale getirebileceği, kömürle çalışan termik santrallerin eski bir teknolojinin ürünü olmakla birlikte hem maliyet açısından hem de sağlık açısından çevreye büyük külfetler getirdiği,
• Anılan alandaki kirliliğin bugün dahi ciddi bir sorun olduğunun 2009 yılında onaylanan 1/25.000 ölçekli kentsel bölge nazım imar plan revizyonu plan açıklama raporunun 6.2.3.1. sorunlar başlıklı bölümlerinde de belirtildiği, burada, "Foça-Aliağa arasında kurulu bulunan demir çelik fabrikası ile ... ve ... bacalarından çıkan gazlar çevreyi olumsuz yönde etkilemektedir. Atıklar ve bazı petrol sızıntıları nedeniyle çevre ve hava kirliliği oluşmaktadır. Çevre kirliliğinin tarım ve hayvancılık üzerindeki olumsuz etkileri giderek artmaktadır. Aliağa merkezli sanayi yoğunlaşmasının yarattığı çevresel etkiler haritada net bir biçimde görülmektedir. Bu bölgedeki sanayi türlerinin yarattığı çevresel kirlilik kent merkezi ve Kemalpaşa sanayi odaklarından oldukça fazladır. " denildiği,
• Bu planın uygulanması halinde başta Aliağa olmak üzere İzmir'in kuzey aksında yer alan Foça, Menemen, Karşıyaka ve Bornova ilçelerinde yoğun hava kirliliği ve çevre kirliliğinin zaten mevcut olan sanayi yerleşimlerinin yarattığı çevre kirliliğinin yanında daha da fazla bir kirlilik oluşacağının aşikar olduğu, bu nedenle planın iptalini isteme zorunluluğu doğduğu ileri sürülmüştür.
Savunmada,
• Dava dilekçesindeki iddia edilen hususların kendi içinde çelişkiler barındırdığı, örneğin dava dilekçesinde Aliağa bölgesindeki sanayi yoğunluğuna itiraz edilerek; devamında bölgedeki sanayi yoğunluğu İzmir ve Manisa illerini aşan, Türkiye ve Avrupa ölçeğindeki bir yatırımın bölgeden çıkarılması gerektiği gibi dayanaksız bir iddia ortaya atıldığı,
• İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından onanan 1/25.000 ölçekli İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planı incelendiğinde, Aliağa Bölgesindeki sanayi kuruluşlarına ilave olarak Türkiye'nin enerji açığını kapatmak adına kurulması planlanan termik santral yatırımları dışında sanayi alanı önerilmediği, sanayinin kirletici unsur olarak algılanmasının, işletme aşamasındaki arıtma sistemlerinin çalışır durumda olmamaları ve yerel yönetimlerin bu arıtma sistemlerinin aktif olarak kullanılmasının sağlanması hususundaki sorumluluğunun bulunduğu, bu nedenle İdarelerinin bu iddiaların muhatabı olmadığı belirtilmiştir.
Bilirkişi raporunda;
"Dava konusu Çevre Düzeni Planının Plan Açıklama Raporunda ekolojik değerlerin korunması konusuna vurgu yapılmakta ve koruma-kullanma dengesinin kurulması ve sağlıklı çevrelerin yaratılması yönünde plan hedefleri net biçimde konmaktadır. Bu durum, önceki itiraz maddeleri altında sunduğumuz görüşlerde açıklanmış, söz konusu durumu mevzuattaki tariflere uyumu açısından olumludu olduğu belirtilmiştir. Ancak, planın mekansal kararları plan paftası üzerinde incelendiğinde koruma-kullanma dengesi ve sağlıklı çevrelerin yaratılması açısından plan açıklama raporundaki bu ana amaç ve hedefler ile tutarsız yaklaşımlar olduğu saptanmıştır. Bunun bir örneği itiraza konu Aliağa bölgesinde önerilen ilave sanayi ve sanayi ile ilişkili depolama alanlarıdır. Bu ve bundan sonraki itiraz maddelerinde Bilirkişi Kurulumuz bu soruna ilişkin yorumlarını sunmaktadır.
26.03.2010 tarihinde 27533 sayılı Resmi Gazete’de onaylanan Atıkların Düzenli Depolanmasına Dair Yönetmelik şöyle demektedir:
Madde 5 – (1) Düzenli depolama tesisleri aşağıdaki şekilde sınıflandırılır:
a) I. sınıf düzenli depolama tesisi: Tehlikeli atıkların depolanması için gereken altyapıya sahip tesis.
b) II. sınıf düzenli depolama tesisi: Belediye atıkları ile tehlikesiz atıkların depolanması için gereken altyapıya sahip tesis.
c) III. sınıf düzenli depolama tesisi: İnert atıkların depolanması için gereken altyapıya sahip tesis.
Yer seçimi
Madde 15 – (1) Düzenli depolama tesis sınırlarının yerleşim birimlerine uzaklığı I. Sınıf düzenli depolama tesisleri için en az bir kilometre, II. sınıf ve III. sınıf düzenli depolama tesisleri için ise en az iki yüz elli metre olmak zorundadır.
(2) Ayrıca, düzenli depolama tesisinin yer seçiminde;
a) Düzenli depolama tesisinin hava ulaşım güvenliğini etkileyip etkilemediği,
b) Orman alanları, ağaçlandırma alanları, yaban hayatı ve bitki örtüsünün korunması gibi özel amaçlarla koruma altına alınmış alanlara uzaklığı,
c) Bölgede bulunan yeraltı ve yüzeysel su kaynakları ve koruma havzalarının durumu, yeraltı su seviyesi ve yeraltı suyu akış yönleri,
ç) Sahanın topografik, jeolojik, jeomorfolojik, jeoteknik ve hidrojeolojik durumu,
d) Taşkın, heyelan, çığ, erozyon ve yüksek deprem riski,
e) Hâkim rüzgâr yönü ve yağış durumu,
f) Doğal veya kültürel miras durumu dikkate alınır.
(3) Sahada akaryakıt, gaz ve içme-kullanma suyu naklinde kullanılan boru hatları, yüksek gerilim hatları bulunmaz.
(4) Çevresel etki değerlendirmesi sürecinin tamamlanmasını müteakip seçilen alan, ilgili planlara işlenir.
26.03.2010 tarihli 27533 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Atıkların Düzenli Depolanmasına Dair Yönetmelik, her tür depo alanının ormanlık alanlara uzaklığının dikkate alınması gerektiğini vurgular. Bu açıdan bakıldığında örneğin Kozbeyli’de açıkça görüldüğü üzere depolama alanları ve özellikle tehlikeli atık depolama alanlarının ormanlık alanlara bitişik tutulmaları, “Atıkların Düzenli Depolanmasına Dair Yönetmelik” de belirtilen 15. ’sinin 2. Bendinin “b” fıkrasına referansla bölgedeki ormanlık alanlar üzerindeki tehdidi ortaya çıkarmaktadır. Aynı yönetmeliğin 15. Maddesinin 4. Bendine göre bu tür alanların çevresel etki değerlendirmelerinin de yapılması, bu tür depolama alanlarının yer seçimin bu çevresel etki değerlendirmeleri sonucunda belirlenmesi gerektiği belirtilmektedir. Davaya konu Plan Açıklama Raporu’nda depolama alanlarının ve Tehlikeli Atık Bertaraf Tesislerinin yer seçimlerinde çevresel etki değerlendirme raporları doğrultusunda belirlendiğine ilişkin bir bilgiye rastlanamamıştır.
İtiraz konusu sağlıklı çevrelerin oluşumunu teşvik edip etmediği bağlamında irdelenirse:
14.06.2014 tarih ve 29030 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği sağlıklı çevrelerin yaratılması konusunu şu şekilde ele almıştır:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Mekânsal Planların Yapımına Dair Esaslar
Araştırma ve analiz
MADDE 8 –(11) Planlı ve sağlıklı gelişimin sağlanması için, alışveriş merkezleri, sanayi, depolama, lojistik bölgeler gibi büyük alan kullanımına sahip alanların yer seçiminde, yerleşmelerin gelişme yönü, nüfus ve yapı yoğunlukları, ulaşım sistemi gibi özellikleri dikkate alınarak gerekli analiz çalışmaları yapılır; bu çalışmalar değerlendirilerek planlar hazırlanır.
Aynı yönetmelik, çevre düzeni planları hazırlanırken nelerin dikkate alınması gerektiğini belirtmektedir:
ALTINCI BÖLÜM
Çevre Düzeni Planlarına Dair Esaslar
Plan ilke ve esasları
MADDE 19 – (1) Çevre düzeni planları hazırlanırken;
b) Yeni gelişmeler ve bölgesel dinamiklerin dikkate alınması,
c) İlgili kamu kurum ve kuruluşlarının mekânsal kararları etkileyecek nitelikteki bölge planı, strateji planı ve belgesi, sektörel yatırım kararlarının dikkate alınarak değerlendirilmesi,
ç) Sürdürülebilir kalkınma amacına uygun olarak ekolojik ve ekonomik kararların bir arada değerlendirilmesi,
d) Tarihi, kültürel yapı ile orman alanları, tarım arazileri, su kaynakları ve kıyı gibi doğal yapı ve peyzajın korunması ve geliştirilmesi,
e) Doğal yapının, ekolojik dengenin ve ekosistemin sürekliliğinin korunması amacıyla arazi kullanım bütünlüğünün sağlanması,
g) Çevre sorunlarına neden olan kaynaklara yönelik önleyici strateji ve politikaların belirlenerek arazi kullanım kararlarının oluşturulması,
esastır.
(2) Çevre düzeni planlarının hazırlanması sürecinde, planlama alanı sınırları kapsamında aşağıda genel başlıklar halinde belirtilen konular ile diğer konularda ilgili kurum ve kuruluşlardan veriler elde edilir; bu veriler kapsamında analiz, etüt ve araştırmalar yapılır:
n) Çevre sorunları ve etkilenen alanlar.
Anılan alandaki kirliliğin önemli bir sorun olduğu 2009 yılında İzmir Büyük Şehir Belediyesi tarafından hazırlanan 2009 onay tarihli 1/25.000 Ölçekli Kentsel Bölge Nazım İmar planı Revizyonu Plan Açıklama Raporu’nun 6.2.3.1 Sorunlar başlıklı bölümünde yazılmaktadır:
•Foça-Aliağa arasında kurulu bulunan demir çelik fabrikası ile ... ve ... Bacalarından çıkan gazlar çevreyi olumsuz yönde etkilemektedir.
• Atıklar ve bazı petrol sızıntıları nedeniyle çevre ve hava kirliliği oluşmaktadır.
•Çevre kirliliğinin tarım ve hayvancılık üzerindeki olumsuz etkileri giderek artmaktadır.
Anılan Plan Raporunda da belirtildiği gibi;
Aliağa merkezli sanayi yoğunlaşmasının yarattığı çevresel etkiler aşağıdaki haritada net bir biçimde görülmektedir. Bu bölgedeki sanayi türlerinin yarattığı çevresel kirlilik Kent Merkezi ve Kemalpaşa sanayi odaklarından oldukça fazladır.
Özellikle Aliağa bölgesindeki termik santrallerin ve petrokimya fabrikalarının emisyonlarının insan sağlığı ve doğal canlılar üzerindeki olumsuz sağlık etkilerini ortaya koyan ülkemizde yapılmış bir çok bilimsel çalışma mevcuttur. Davaya konu plan ile yeni termik santral alanı kararlarının getirildiğini ve mevcut sanayi alanlarının ve bunlarla ilişkili depolama alanlarının büyütüldüğü/çoğaltıldığı görülmektedir. Bu bölgede termik santral alanına gereksinim olduğu yönünde veya bu kararın bu bölgenin ekonomisi için üst ölçekli bir strateji olması gerektiği yönünde bilimsel bir araştırma ve stratejik karar bulunmamaktadır. Bu noktada özellikle Termik Santral kararının gelişigüzel biçimde, bu bölgede bu tür kullanımların bulunması nedeniyle verildiği izlenimi doğmaktadır. Oysa bu alanın doğal özellikleri nedeniyle korunması gereken bir alan olduğu keşif esnasında gözlenmiştir.
Birinci görevi çevreyi ve doğal hayatı korumak, her türlü çevre kirliliğini önlemek ve böylelikle sağlıklı gelişimlerin oluşumuna katkı sağlamak olan üst ölçekli Çevre Düzeni Planları, doğal yaşamın korunması konusunda yerel yönetimleri uyarıcı, yönlendirici ve onlara rehberlik edecek çevre politikalarını oluşturmakla yükümlüdür. Sürdürülebilir kalkınma için ekonomik yatırımların yapılması elbette önemlidir ancak hiç bir ekonomik yatırımın sonucu, insan ve canlı sağlığından önemli olmamalıdır.
Davaya konu planın Plan Açıklama Raporu’nda belirtilen amaçlardan ikisi ekolojik dengeyi bozacak olası etkilerin engellenmesi ve doğal değerlerin korunmasını sağlayacak biçimde gelişmenin yönlendirilmesidir (sayfa 2). Hava kirliliğini arttıracak plan politikalarının oluşturulması bu amaçlar ile çelişmektedir.
Bilindiği üzere orman alanları, hava kirliliğinin belirli oranları aşmadığı durumlarda atmosferdeki kirli havayı temizleyen bir araca dönüşmektedir. Ancak hava kirliliğinin belirli oranları aşması durumunda ormanları oluşturan ağaçların varlıklıları hava kirliliğinden zarar görmektedir. Atmosferdeki kirli gazların bir oranı aşması ile önce ağaçlar hastalanmakta, metabolizmalarının çalışması olumsuz etkilenmektedir. Bilimsel çalışmalar çok yoğun hava kirliliğinin oluşması durumunda ise ağaçların doğrudan öldüğünü tespit etmiştir (örneğin bknz. Smith, W.H. 1981. Air Pollution and Forests: Interactions Between Air Contaminants and Forest Ecosystems. New York: Springer-Verlag.). Dincer, F., Muessinoglu, A., ve Elbir, T. (2003) İzmir’de yer alan ormanların Aliağa’dan yükselen Sülfür Dioksit gazlarının rüzgarlar ile taşınarak olumsuz etkilendiklerini, bölgedeki orman alanlarının azalmasına neden olduğunu bulgulayan bir çalışma gerçekleştirmiştir. Özetle, özellikle sanayi yatırımlarına ilişkin getirilen noktasal plan kararlarının çevreye verdiği kümülatif (katlanmış) etkiler hesaplanmadan sanayiye ilişkin plan kararlarının getirilmemesi gerekmektedir.
Kuşkusuz, İzmir gibi bir metropoliten kentin sanayiden tümüyle vazgeçmesi beklenemez. Ancak, kentsel bölgenin bir bütün olarak sanayi türlerinin – ağır ve kirletici özellikleri olan klasik sanayi yatırımları, kirletici etkileri büyük ölçüde giderilebilen, ancak büyük ölçekli yatırım gerektiren sanayi kompleksleri, yüksek teknoloji girdili çevre kirliliğini asgari düzeylerde tutulduğu yatırımlar v.b- hangi kentsel alt bölgelerde, hangi yoğunlukta ve nasıl bir kompozisyonla dağıtılacağına ilişkin bir master plan çalışması yapılmadan, sadece belirli kurum ve kuruluşların günlük birbirinden kopuk gerekçeler ve saiklerle aldığı kararları plana işlemekle yetinilmemelidir.
Aliağa bölgesi için ayrıntılı bir sanayi çalışması olmadan, bölgede önerilecek yeni sanayi türlerinin İzmir kenti üzerinde yaratacağı tüm çevresel kirlilik tahminleri ve bunların giderilmesine yönelik ayrıntılı incelemeler yapılmadan üst ölçek çevre düzeni planlarını hazırlamak ileride giderilmesi olanaksız sorunlara yok açacaktır.
Daha önce belirtildiği gibi koruma-kullanma dengesi kent planlamada önemli bir kavramdır ve stratejik plan kararlarının verildiği davaya konu ölçekteki bir planda da bu dengenin gözetilmesi gerekir. Bu bölgede sanayi ve termik santral alanları açısından bir yoğunlaşma olduğu doğrudur. Bu durumun bu bölgede artık bir doygunluk olduğu ve doğal yapıyı da koruyacak dengelerin gözetilmesi gerektiği biçiminde yorumlanması gerektiği kanısındayız. Keşif esnasında gözlenen doğal yapı da bu konuda bir hassasiyetin gösterilmesi gerektiği, koruma-kullanma dengesi açısından burada doğal yapının korunması gerektiği, bu noktada termik santral kullanımının alanın doğal yapısı nedeniyle de uygun olmadığına işaret etmektedir.
Bu nedenlerle bu alanda termik santral geliştirilmesine olanak veren davaya konu plan kararının planlamada koruma-kullanma dengesini sağlama yaklaşımına aykırı olduğu görülmüş, planın bu kısmı şehircilik ilkeleri ve planlama esasları açısından sakıncalı bulunmuştur.
*** Bu itiraz maddesine yönelik olarak, dava konusu plandan sonra 16/11/2015 tarihinde onaylanan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında davaya konu planda Cüruf Depolama ve Geri Kazanım Alanı olarak gözüken yerlerin Tehlikeli Atık Alanı’na dönüştürüldüğü gözlenmiştir. 16/11/2015 tarihinde onaylanan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında davaya konu planda önerilen 3 Termik Santral Alanından ikisi önerilmiştir. Bu planda Çakmaklı’nın kuzeyinde önerilen, demiryolu ile kıyı arasında önerilen Kentsel Gelişme Alanı, depolama alanına dönüştürülmüştür.
*** 10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği’nin ... numaralı plan paftasında söz konusu bölgede (Kozbeyli ve Yeniköy çevresi) önemli değişiklikler olmuş, bölgedeki cüruf depolama ve geri kazanım alanlarından davaya konu planda Tehlikeli Atık Alanına dönüştürülen alanlar tekrar cüruf depolama ve geri kazanım alanına dönüştürülmüş, cüruf depolama alanlarının sayısı arttırılmış, plan paftasında yer alan yeni Cüruf Depolama ve Geri Kazanım Alanları, Plan Açıklama Raporu’nda yazıldığı gibi sanayi alanlarına bitişik konumlanacak şekilde yeni düzenlemelere gidilmiştir. Davaya konu bu planın plan paftalarında söz konusu alanların çevresinde yer alan depolama alanı olarak gözüken bölümlerin bir kısmı, 10/10/2018 tarihinde onaylanan çevre düzeni planının ... numaralı plan paftasında orman alanı olarak gözükmektedir. Bu durum davaya konu planda yer alan orman alanı lekelerini ayrıca sorgulatmaktadır. 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2. Maddesine göre orman alanlarının sınırlarında hiçbir şekilde daraltma yapılamaz.
Ayrıca, 10.10.2018 onay tarihli son çevre düzeni plan değişikliğinde davaya konu bu planda Çakmalı’da önerilen Termik Santral Alanı kararlarının ikisi plandan kaldırılmış (toplam üç termik santral kararından), sadece 2014 yılındaki uydu görüntülerinde de gözüken Horozgediği’ndeki yapılaşmaların bulunduğu alanda bir Termik Santral kararı planda gösterilmektedir. Bölgedeki termik santraller bağlamında sorunun giderildiği görülse de Aliağa’da büyütülen sanayi alanlarının varlığı devam etmekte, Horozgediği-Kozbeyli arasında son çevre düzeni planında ilave cüruf depolama alanı kararları getirildiği görülmektedir.
Davaya konu planın Plan Açıklama Raporu’nun Genel Arazi Kullanım Kararları bölümünde 66. Sayfada Aliağa için şu ifadeler yer almaktadır:
'Aliağa: ... Ayrıca mevcut sanayi bölgesinin yakınlarında cürufların depolanması ve geri kazanılmasına ilişkin alanlar planlanmıştır. Sanayi alanları ve konut alanlarının bitişik olduğu bölümlerde, topoğrafya ve eşikler dikkate alınarak düzenlemelere gidilmiştir.'
26.03.2010 tarihinde 27533 sayılı Resmi Gazete’de onaylanan Atıkların Düzenli Depolanmasına Dair Yönetmelik’dir. Bu yönetmeliğe göre:
Yer seçimi
Madde 15 – (1) Düzenli depolama tesis sınırlarının yerleşim birimlerine uzaklığı I. Sınıf düzenli depolama tesisleri için en az bir kilometre, II. sınıf ve III. sınıf düzenli depolama tesisleri için ise en az iki yüz elli metre olmak zorundadır.
(2) Ayrıca, düzenli depolama tesisinin yer seçiminde;
...
b) Orman alanları, ağaçlandırma alanları, yaban hayatı ve bitki örtüsünün korunması gibi özel amaçlarla koruma altına alınmış alanlara uzaklığı,
c) Bölgede bulunanan yeraltı ve yüzeysel su kaynakları ve koruma havzalarının durumu, yeraltı su seviyesi ve yeraltı suyu akış yönleri,
ç) Sahanın topografik, jeolojik, jeomorfolojik, jeoteknik ve hidrojeolojik durumu,
d) Taşkın, heyelan, çığ, erozyon ve yüksek deprem riski,
e) Hakim rüzgar yönü ve yağış durumu,
... dikkate alınır.
Davaya konu olan planda “Cüruf Depolama ve Geri Kazanım Alanları” olarak geçen alanlar ile yerleşim yerleri arasındaki mesafe yeterli olduğu gözüktüğünden kullanıcılarının toza, dumana ve kimyasallara sürekli olarak maruz kalmayacağı, belirtilen alanın halk sağlığı açısından bu bağlamda bir tehdit oluşturmayacağı düşüncesindeyiz. Mevzuatta orman alanına her hangi bir geri çekme şartı konmadığından dolayı tehlikeli atık alanlarına ilişkin mevcut gösterimin (şematik, grafik dilin) yeterli olduğunu düşünmekteyiz.
Bir başka nokta, söz konusu bölge deprem bölgesidir. İzmir’in yakınlarında yer alan aktif fay hatlarına ilişkin veriye göre İzmir İli, Aliağa İlçesi, Çakmaklı ve Horozgediği mahallerinin yanında yer alan mevcut sanayi bölgesinin yakınlarında cürufların depolanması ve geri kazanılmasına ilişkin alanlar (ve/veya tehlikeli atık alanları) Bergama-Foça fay hattının yanı başında yer almaktadır.
İzmir’in 1. Derece Deprem bölgesi olması gerçeğinden hareketle olası bir depremde, bu bölgede depolanacak tehlikeli atıklardan çıkan kimyasalların yer altı sularına karışma ve çevre sağlığını etkileme riski vardır. Bu bölgede önerilern Tehlikeli Atık Alanları, Mekansal Planlar Yönetmeliği’nin 1. Maddesi’nde belirtilen çevre düzeni planlarının “sağlıklı ve güvenli çevreler oluşturulmak üzere hazırlanan” planlardır ifadesi ile çelişip çelişmediğinin ilgili uzmanlarca incelenmesi gerekmektedir. 26.03.2010 tarihinde 27533 sayılı Resmi Gazete’de onaylanan Atıkların Düzenli Depolanmasına Dair Yönetmelik, düzenli depolama alanlarının yer seçiminde yüksek deprem riski olan alanların dikkate alınması gerektiğini ve “Çevresel etki değerlendirmesi sürecinin tamamlanmasını müteakip seçilen alan, ilgili planlara işlenir” demektedir. Bu yüzden bu bölgede cüruf depolama alanlarının olup olamayacağı, şayet bu tür alanlar bölgede yer alabilirse çevre ve insan sağlığı açısından nasıl bir kompozisyonda olabileceği ve en uygun nerelerde yer seçebileceğine ilişkin kararlarda bilimsel raporlardan elde edilecek bilgilere ihtiyaç vardır. İlgili uzmanların görüşleri alınmadan önerilen alanların İzmir ili bütününde çevresel etkilerinin değerlendirildiği çalışmalar 1. Derece deprem bölgesinde çevreye toz, duman ve kimyasal yayan depolama alanlarını önermek büyük çevre ve sağlık sorunlarını beraberinde getirebilir düşüncesindeyiz.
*** Bu itiraz maddesine yönelik olarak, dava konusu plandan sonra 16/11/2015 tarihinde onaylanan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında planda Cüruf Depolama ve Geri Kazanım Alanı olarak gözüken yerlerin Tehlikeli Atık Alanı’na dönüştürüldüğü gözlenmiştir. 2 planın bu bağlamda karşılaştırması 2016/3931 Esas nolu dosyada sunulan açıklamada görülebilir. Yukarıda belirttiğimiz üzere 10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği’nin ... numaralı plan paftasında söz konusu bölgede önemli değişiklikler olmuş,
16/11/2015 tarihinde onaylanan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında Tehlikeli Atık Alanı’na dönüştürülen alanlar tekrar cüruf depolama alanı olarak gösterilmiş, ilaveten bölgedeki cüruf depolama ve geri kazanım alanlarının sayısı arttırılmış, plan paftasında yer alan yeni Cüruf Depolama ve Geri Kazanım Alanları, Plan Açıklama Raporu’nda yazıldığı gibi sanayi alanlarına bitişik konumlanacak şekilde yeni düzenlemelere gidilmiştir. 10/10/2018 tarihinde onaylanan çevre düzeni planının ...numaralı plan paftasında itiraza konu bölgede orman alanı olarak gözüken alanların davaya konu bu planda depolama alanı olarak gözükmesi, davaya konu planda yer alan orman alanı lekelerini ayrıca sorgulatmaktadır. 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2. Maddesine göre orman alanlarının sınırlarında hiçbir şekilde daraltma yapılamaz." görüş ve değerlendirmelerine yer verilmiştir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede;
Davaya konu planın plan notlarının 4.11 sayılı maddesinde, sanayi alanları: orta ve büyük ölçekli sanayi işletmelerinin 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu ve ilgili yönetmeliklerine uygun olarak, çevre ve sağlık koşulları gözetilerek, toplu olarak yer almaları öngörülen her türlü sanayi tesislerinin yer alabileceği alanlar olarak tanımlanmış, 4.44 sayılı maddesinde, "Tarım arazileri: toprak, topografya ve iklimsel özellikleri tarımsal üretim için uygun olup halihazırda tarımsal üretim yapılan veya yapılmaya uygun olan veya imar, ihya, ıslah edilerek tarımsal üretim yapılmaya uygun hale dönüştürülebilen arazilerdir." şeklinde tanımlanmış, 5.3.5 sayılı maddesinde, verimli tarım arazilerine baskı yapan plansız sanayileşmenin önlenmesi ve mevcut sanayilerin çevresel etkilerinin kontrol altına alınması planlama ilkeleri arasında sayılmıştır.
8.2.2.1 sayılı maddesinde; "Onaylı alt ölçekli planlarda sanayi olarak belirlenmiş alanlarında, mevcut plan koşulları geçerli olup bu alanlarda yoğunluk artışı ve sanayi türü değişikliği getirecek plan değişikliği/revizyonu ve tevsi yapılamaz." kuralına, 8.2.2.2 sayılı maddesinde, "Kentsel ve kırsal yerleşme alanları içerisinde yeni sanayi tesislerinin yer seçimine izin verilemez."kuralı, 8.2.2.3 sayılı maddesinde, "Bu planla belirlenmiş olan sanayi alanlarındaki yapılanmalarda Organize Sanayi Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği hükümlerindeki yapılanma koşullarına uyulacaktır." kuralına, 8.2.2.5 sayılı maddesinde, "Bu planla belirlenmiş sanayi alanlarının, organize sanayi bölgeleri olarak geliştirilmesi için, ilgili idarelerce, T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı nezdinde girişimde bulunulması sağlanacaktır." kuralına yer verilmiştir.
8.18.7.3 sayılı plan notunda "Bu planda termik santral olarak gösterilen alanlarda; katı, sıvı ve gaz halindeki yakıtlar (kömür, doğalgaz, jeotermal, LNG) ile elektrik enerjisi üreten tesisler yer alabilir. Bu planın onayından önce onaylanmış olan alt ölçekli imar planları geçerlidir. Bu alanlarda ilave yapılaşma ve yenilemelerde bu planın ilke ve kararlarına aykırı olmayacak biçimde yapılaşma kararlarının üretilmesi zorunludur."kuralı yer almıştır.
Plan Açıklama Raporunda İzmir-Manisa illerinden oluşan planlama bölgesini kapsayan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında temel amacın, yaşanan hızlı ve kontrolsüz kentleşmenin, parçacı ve sektörel planlamanın yarattığı sorunların ortadan kaldırılması, kentleşme ve sanayileşmenin kontrollü gelişiminin sağlanması, gelişmelerin sürdürülebilir kılınması, ekolojik dengeyi bozacak olası etkilerin engellenmesi, 2025 yılına kadar kültürel ve doğal değerlerin korunmasını sağlayacak biçimde gelişmenin yönlendirilmesi olduğu belirtilmiştir.
Plan notlarına bakıldığında bu plandan ölçü alınarak uygulama yapılamayacağı, alt ölçekli imar planlarının yapım aşamasında ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerinin alınacağı, tarımsal niteliği korunacak alanlarda ise mutlaka ilgili kurumlardan alınan görüşler doğrultusunda yapılaşma olabileceği, çevre düzeni planı ölçeğinde getirilen kullanım kararlarının o bölgenin mutlaka yapılaşacağı anlamına gelmeyeceği açıktır. Nitekim Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğinin Araştırma ve Analiz başlıklı 8. maddesi uyarınca planların yapım aşamasında kurum ve kuruluş görüşlerinin alınması gerekmektedir.
Sanayi tesislerinin yaratacağı kirlilik konusunda çevre ve sağlık koşulları gözetilerek çevre mevzuatı kapsamında ilgili idarelerce gerekli izin ve denetimlerin yapılması yasal bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmakta bu durum ise uygulama aşamasında söz konusu olabilmekte olup dava konusu çevre düzeni planının ise bu konuya dikkat çektiği ve planda verimli tarım arazilerine baskı yapan plansız sanayileşmenin önlenmesi ve mevcut sanayilerin çevresel etkilerinin kontrol altına alınmasının ilkesel olarak benimsendiği, sanayileşmenin ekolojik dengeyi bozacak olası etkilerin engellenerek kontrollü gelişiminin sağlanmasının amaçlandığı görülmektedir.
Öte yandan, Aliağa İlçesi Çakmalı Mahallesi'nde önerilen termik santral kararı, 16.11.2015 onay tarihli planda kaldırılarak tarım arazisi olarak düzenlenmiştir. Termik santral gibi yatırım kararlarının plana veri/girdi olarak ele alınmasının zorunlu olduğu açık olup Horozgediğinde yer alan santralin ise mevcutta var olduğu görülmektedir.
Zeytindağ ile Örlemiş arasında yer alan alanda öngörülen sanayi alanına gelince, alanın konum olarak ağaçlandırılacak alan ve tarım arazilerinin içinde kaldığı, yerinde yapılan keşif incelemesi sırasında da bölgedeki doğal çevre ve tarımsal alanın gözlendiği, İzmir Valiliği Tarım İl Müdürlüğünce 07.07.2008 tarihinde yaklaşık 49 hektar büyüklüğündeki mutlak ve dikili tarım arazisi niteliğindeki bu alanın tarım dışı amaçla kullanımının uygun görülmediği dikkate alındığında dava konusu planın ölçeğine göre neredeyse noktasal bazda getirilen sanayi alanı kullanım kararında dava konusu planın ilkeleri ve yapılış yöntemine, 5403 sayılı Kanuna, şehircilik ilkelerine planlama esaslarına ve kamu yararına uyarlık görülmemiştir.
Bu itibarla Zeytindağ ile Örlemiş arasında getirilen sanayi alanı dışında itiraz konusu alanlara ilişkin mevcut durumda sanayi yapılaşmalarının bulunduğu alanda sanayinin gelişme yönünün belirlenmesinde çevre düzeni planı amaç yöntem ve teknikleri ile şehircilik ilkelerine aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Dava konusu planın plan notlarının 4.77 sayılı maddesinde, cüruf depolama ve cüruf geri kazanım alanı, ağır sanayi (demir, çelik vb.) sektöründe oluşan cürufların depolandığı ve/veya geri kazanımının yapıldığı alanlar olarak tanımlanmış, 8.20 sayılı plan notunda, bu alanlarda yapılaşma koşullarının kurum görüşleri, Çevre Kanunu, Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmelik ve diğer ilgili mevzuat doğrultusunda alt ölçekli planlarda belirleneceği, bu alanlarda depolama ve geri kazanıma ilişkin uygulamaların ilgili idaresince etaplanarak yapılabileceği, 7.34 sayılı maddesinde, "Katı atıkların düzenli toplanması ve depolanması esas olup bu alanlarda katı atıkların Kontrolü Yönetmeliği hükümlerinde belirlenen kriterler çerçevesinde uygulama yapılacaktır." kuralı, 8.18.9.1 sayılı maddesinde "Bu plan kapsamındaki alanlarda, her türlü atıkların kaynağında ayrı toplanması, transfer istasyonlarının kurulması, geri kazanım ile ilgili işlemlerin yürütülmesi, depolama alanlarına taşınması ve bertaraf edilmesi gibi iş ve işlemleri kapsayan atık yönetimi sisteminin kurulması ile ilgili çalışmalar, T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Valilikler ve Belediyeler tarafından yapılacaktır." kuralı yer almaktadır.
Diğer taraftan, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği'nin 21. maddesinin altıncı fıkrasında "onaylı jeolojik jeoteknik veya mikro bölgeleme etüt raporu bulunmayan alanlarda imar planları hazırlanamaz. "hükmü, 22. maddesinin ikinci fıkrasında eşik analizinde; topografik, jeolojikjeoteknik, hidrojeolojik yapı özellikleri ile arazı kullanımı, tarım ve orman alanları, içme suyu havzaları, sit ve diğer koruma alanları, hassas alanlar, kıyı, altyapı, doğal ve fiziki veriler ile afet tehlikeleri analiz edilerek bir arada değerlendirilir." hükmü ile üçüncü fıkrasında ise imar planlarının hazırlanması sürecinde eşik analizinin yapılması zorunlu olup, plan kararlarının oluşturulmasında temel plan altlığı olarak kullanılır." hükümleri yer almaktadır.
Plan notlarının 7.30 sayılı maddesinde de, "Bu plan kapsamında kalan alanlarda, nazım imar planı çalışmalarında afet riskinin (deprem, sel, heyelan v.b.) değerlendirilmesi, afet bölgelerinde yapılacak yapılar hakkında yönetmelik hükümleri uyarınca yerleşime esas jeolojik/jeoteknik etütlerin yaptırılması zorunludur. Aktif fay hatlarının bulunduğu alanlarda, taşkın riski bulunan alanlarda ve sıvılaşma riski yüksek alanlarda, yapılacak etütler doğrultusunda gerekli önlemlerin plan kararına dönüştürülmesi zorunludur." kuralına, 8.19.1. maddesinde, " 8.19.1.1. Jeolojik, jeomorfolojik, hidrolojik ve depremsellik yönünden sakıncalı olan bu alanlarda; imar planlarının yapımı sırasında, ilgili mevzuat doğrultusunda hazırlanan yerleşime uygunluk amaçlı jeolojik ve jeoteknik etütlerin sonuçlarına uygun düzenleme yapılması zorunludur. Yerleşime uygun olmayan alanlar alt ölçekli planlarda açık alan ve/veya rekreasyon alanı olarak düzenlenecektir. 8.19.1.2. Bu alanlardan, afet bölgesi olarak ilan edilen/edilecek olan bölgeler için 7269 sayılı Umumi Hayatta Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun ve ilgili diğer mevzuat hükümleri geçerlidir. 8.19.1.3. Kesinlikle yapılaşmaya izin verilmeyecek alanlar dışında kalan, önlemli alanlar ve diğer alanlarda da yapılaşma türü ve koşulları alt ölçekli planlarda, ayrıntılı jeolojik ve jeoteknik etüt sonuçları dikkate alınarak belirlenecektir." kuralına yer verilmiştir.
Bu itibarla, yukarıda yer alan mevzuat ve plan notları uyarınca cüruf depolama alanlarına ilişkin uygulamaların imar planlarının yapımı sırasında, Çevre Kanunu, Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmelik ve diğer ilgili mevzuat doğrultusunda ve ilgili mevzuat doğrultusunda hazırlanan yerleşime uygunluk amaçlı jeolojik ve jeoteknik etütlerin sonuçlarına uygun yapılması zorunludur. Söz konusu bölgede (Aliağa) yoğun olarak bulunan sanayi tesislerinden çıkan atıkların varlığı ve hali hazırda kısmen bu amaçla kullanılıyor olması, kirlilik konusunda alınacak tedbirlere ilişkin ilgili mevzuat uyarınca gerekli izinlerin alınmasının zorunlu olması ve proje alanlarında yapılaşma yasağı söz konusu olduğunda ilgili mevzuat uyarınca uygulamanın yapılabileceği göz önünde bulundurulduğunda davacının itirazlarının ve bilirkişi kurulunun görüşlerininin planı kusurlandırmadığı dolayısıyla
cüruf depolama ve geri kazanım alanlarının planlanmasında bölgenin ihtiyaçları, şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
B.2. Dava dilekçesinde;
• İzmirin kuzey aksında yer alan Foça, Karşıyaka, Aliağa, Menemen, vb. yerleşim yerlerinde yetiştirilen zeytinlerin hem İzmir ekonomisine hem de ülke ekonomisine katkıda bulunmakla birlikte yaşanılan yerin daha temiz, daha sağlıklı daha huzurlu bir yer olmasını sağlamakta olduğu,
• Devletin kamu yararı gerektiren bir uygulama için karar alırken mevcut sosyo-ekonomik ve çevresel durumu da dikkate alması gerektiği, alınan kararların mevcut yapıyı bozabilecek tehlikeyi de beraberin de getirebileceği,
• 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Kanunun 17. maddesinin 1. fıkrasında; "Devlet, zeytinciliğin ıslahı, yeni zeytin dikim alanlarının tespiti, zeytin dikim ve yetiştirilmesinin teşviki ile verimin artırılması, hastalık ve zararlılarla mücadele ile ürün elde etmekte masrafları azaltıcı araç ve gereçlerin imal ve ithalinde gerekli kolaylıkları sağlar." hükmü, 20. maddesinde ise; "Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegetatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri yapımı ve işletilmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın iznine bağlıdır." hükmünün bulunduğu,
• Bilindiği üzere Taş Ocaklarını en büyük doğal kirleticisi ve zeytin düşmanı olduklarının Danıştay Altıncı Dairesinin birçok kararı ile de saptandığı, bu konuya ilişkin Aliağa Foça aksında yer alan Şakran Mevkiindeki Taş Ocaklarının çevreye verdiği zarar ve sonuçları ile ilgili bilimsel raporun dosyaya sunulduğu,
• Öte yandan; Zeytinciliğin Islahı Yabanilerinin Aşılattırılmasına Dair Yönetmeliğin Amaç başlıklı 1. maddesinde; "Bu Yönetmelik; ekolojik yönden uygun bölgelerde ve zeytin yetiştiriciliğine elverişli sahalarda zeytinlik kurulmasını sağlamak, mevcut zeytinliklerde ürünün miktar ve kalitesini yükseltmek ve maliyeti düşürmek, birim alandaki verimi artırmak, zeytinyağı ve sofralık zeytin işletmelerindeki teknolojik yapıyı günün koşullarına uygun hale getirmek üzere gerekli teknik, ekonomik, ticari ve sosyal tedbir ve organizasyonları sağlamak amacı ile hazırlanmıştır." kuralı yer alırken, 03.04.2012 tarihli ve 28253 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Zeytinciliğin Islahı, Yabanilerin Aşılattırılmasına Dair Yönetmeliğin 1. maddesi ile "Tanımlar" başlıklı 4. maddeye; "Zeytinlik Saha: Orman sınırları dışında bulunan ve Devletin hüküm ve tasarrufunda olan yabani zeytinlik, antepfıstığı ve harnupluklar ve her nevi sakız çeşitleri veya şahıs arazisi olan tapuda bu şekilde kayıtlı sahalar ile orman sınırları dışında olup da 17/10/1983 tarihli ve 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında bulunmayan zeytin yetiştirmeye elverişli makilik ve fundalıklardan oluşan en az 25 dekarlık alan," ibaresinin eklendiği, 2. maddesi ile 23. madde; "Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az üç kilometre mesafede zeytin ağaçlarının bitkisel gelişimini ve çoğalmalarını engelleyecek kimyevi atık. toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez." kuralının getirildiği,
• Kıyı Ege Belediyeler Birliğine üye olan belediyelerin sınırları dâhilinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na karşı, Aliağa, Foça, Karşıyaka, Menemen vd. kuzey aksını oluşturan bölgelerde kurulan termik santrallerin yarattığı olumsuz çevre koşullarının önlenmesi ve çevresel etki değerlendirme raporlarının geçerliliği hakkında iptal davaları açıldığı, bu gelişmelere rağmen plan açıklama raporunda ve hükümlerinde yeni enerji santralleri, atık depolama alanları vb. ağır sanayi içeren yapıların tarımsal alanlar yakınlarında ve yörede yapılan zeytincilik faaliyetini etkileyecek şekilde kurulacağının öngörüldüğü ileri sürülmüştür.
Savunmada,
•İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından onanan 1/25000 ölçekli İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planı incelendiğinde, Aliağa Bölgesindeki sanayi kuruluşlarına ilave olarak EPDK tarafından lisans verilen ve Türkiye'nin enerji açığını kapatmak adına kurulması planlanan termik santral yatırımları dışında sanayi alanı önerilmediği, sanayinin kirletici unsur olarak algılanmasının, işletme aşamasındaki arıtma sistemlerinin çalışır durumda olmamaları ve bu arıtma sistemlerinin aktif olarak kullanılmasının sağlanması görevinin yerel yönetimlerin sorumluluğunda olduğu,
• A3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Kanunun da Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının çalışma konuları kapsamında kaldığı, alt ölçekli planların yapımı aşamasında anılan Bakanlıktan alınacak görüşler doğrultusunda plan kararı oluşturulmasınıb zorunlu olduğu, bu durumun plan hükümlerinin 7.16.maddesinde, "Alt ölçekli planların hazırlanması aşamasında, ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerinin alınması ve plan ölçeğinin gerektirdiği detayda mevzuata uygun jeolojik etütlerinin yapılması zorunludur." maddesi ile düzenlendiği belirtilmiştir.
Bilirkişi raporunda;
"Dava konusu planın Plan Açıklama Raporunda yeni maden ocakları önerilmediği, tersine planlarda maden ocaklarının büyük bölümüne yer verilmediği, bu alanların bir bölümünün ağaçlandırılacak alan olarak belirtildiği, Soma’da kömür çıkarımı yapılan geniş alanlara ise planda yer verildiği söylenmektedir (Plan Açıklama Raporu sayfa 73). (10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği’nin Plan Açıklama Raporu’nda rapordan “bu alanların bir bölümünün ağaçlandırılacak alan olarak düzenlendiğine” ilişkin cümle paragraftan çıkartılmıştır – bknz. Sayfa 60). Davalının, çevresel sorunlara neden olmaktadır diye belirttiği Foça Aliağa aksında yer alan Şakran Mevkiindeki taş ocakları planda gözükmemektedir.
Diğer taraftan davalı, Foça, Karşıyaka, Aliağa, Menemen, vb. yerleşim yerlerinde yetiştirilen zeytinlerden ve buradaki her türlü ağır sanayi alanlarının zeytinlikler üzerindeki etkilerinden bahsetmektedir. Bilimsel çalışmaların da açıkça ortaya koyduğu üzere, hava kirliliğinin belirli oranları aşması ağaçların hastalanmasına, metabolizmalarının bozulmalarına ve hatta ölmelerine neden olmaktadır (örneğin bknz. Smith, W.H. 1981. Air Pollution and Forests: Interactions Between Air Contaminants and Forest Ecosystems. New York: Springer-Verlag.)
3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Kanun'un 17. Maddesinin 1. Fıkrasında; "Devlet, zeytinciliğin ıslahı, yeni zeytin dikim alanlarının tespiti, zeytin dikim ve yetiştirilmesinin teşviki ile verimin artırılması, hastalık ve zararlılarla mücadele ile ürün elde etmekte masrafları azaltıcı araç ve gereçlerin imal ve ithalinde gerekli kolaylıkları sağlar." Hükmü, 20. Maddesinde ise; "Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegetatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez” demektedir.
Dokuz Eylül Üniversitesi’nin 2001 yılında İzmir İli Temiz Hava Planı Proje Raporunda da belirtildiği üzere Aliağa bölgesi hava kirliliğinin yoğun boyutlarda yaşandığı bir bölgedir. Bu durum bir çok bilimsel raporda da kanıtlanmıştır. Bu bilimsel raporlar bölgedeki hava kirliliğinin birincil kaynağını çevredeki ağır sanayi tesisleri olarak bulgulamışlardır (lütfen bknz. İtiraz 16’da listeledeğimiz ve özetlediğimiz bilimsel araştırmalar). Şüphesiz ki bu alana daha fazla termik santral ve temiz enerji kaynaklarını kullanmayan sanayi tesislerinin önerilmesi çevredeki hava kirliliğinin artma riskini taşımaktadır. Bununla birlikte bölgede zeytilik alanlar sanayi tesislerinin yakın çevresinde bulunmaktadır (mevzuat, yukarıda açıkça yazıldığı üzere atık yayan sanayi tesislere yakın olan zeytinlik alanların verim, ürün kalitesi ve tüketilen ürünlerin insan sağlığına olumsuz etkileri bağlamında zeytinlik alanlar ile havaya atık veren sanayi alanları arasında en az 3 kilometre mesafe bırakılması kuralını getirmiştir). İlaveten, Kozbeyli ve Yeniköy çevresindeki depolama alanları ve tehlikeli atık bertaraf ve geri kazanım tesisinin tarım arazilerinin ve orman alanlarının bitişiğinde bulunduğu açıkça görülmektedir. (10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği’nde bölgedeki cüruf depolama alanlarının sayısının arttığı görülmektedir). Kimyasallar, tozlar ve dumanlar yukarıda özetlediğimiz Aliağa özelindeki bir bilimsel çalışma örneğinde de ifade edildiği üzere (Kaynak: Dincer, F., Muessinoglu, A., Elbir T. 2003. SO2 levels at forested mountains around Izmir, Turkey and their possible sources. Water, Air, and Soil Pollution 147, sayfa: 331-341.) rüzgar yoluyla da çok uzak mesafelere taşınabilmekte ve doğal yaşamı (ve kuşkusuz insan sağlığını) etkileyebilmektedir.
Bu yüzden, Aliağa bölgesi için ayrıntılı bir sanayi çalışması olmadan, önerilecek yeni sanayi türlerinin İzmir kenti üzerinde yaratacağı tüm çevresel kirlilik tahminleri ve bunların giderilmesine yönelik ayrıntılı incelemeler yapılmadan alt ölçekli planları yönlendirmesi beklenen üst ölçek çevre düzeni planlarını hazırlamak ileride giderilmesi olanaksız sorunlara yol açacaktır. Buna yasal mevzuatlarla korunmaya çalışılan zeytinlik alanlar üzerindeki etkiler de dahildir.
*** Bu itiraz maddesine yönelik olarak, Bilirkişi Kurulumuz dava konusu plandan sonra 16/11/2015 tarihinde onaylanan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında davacının itirazları ve iddiaları doğrultusunda değişiklik yapıldığına ilişkin bir bulguya rastlayamamıştır. 10/10/2018 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği’nde burada belirttiğimiz sorunlar devam etmektedir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede;
Dava konusu planın plan notlarının 8.7.6 sayılı maddesinde, zeytinlik alanlarda 3573 Sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun hükümlerinin geçerli olduğunun belirtildiği görülmüş olup bu alanlarda anılan Kanun ve ilgili Yönetmelik hükümlerinin uygulanması zorunlu olup, planlama alanında somut olarak aykırılıklar bulunduğunu ileri sürdüğü bir alansal yer seçimi kararı olmaksızın genel olarak tüm alanlara yönelik itirazının değerlendirilmesine imkan bulunmamaktadır.
İtiraz konusu bakımından hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Dava konusu planda Zeytindağ'da önerilen sanayi alanı kullanım kararının İPTALİNE,
2. Diğer kısımlar yönünden DAVANIN REDDİNE,
3. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam ... TL
yargılama giderinin yarısı olan ...-TL yargılama giderinin davacı üzerine bırakılmasına, ...-TL yargılama giderinin ise davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,
4 . Dava kısmen iptal kısmen ret ile sonuçlandığından, iptal edilen kısım yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ...-TL vekâlet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, reddedilen kısım yönünden ...-TL'nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5. Keşif avansından artan ...-TL tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacının göstereceği hesap numarasına iadesine,
6. Posta gideri avansından artan tutarın davacının ve davalı İdarenin göstereceği hesap numarasına iadesine,
7. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 gün içerisinde Danıştay Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 01/11/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.