Esas No: 2016/4761
Karar No: 2021/11912
Karar Tarihi: 01.11.2021
Danıştay 6. Daire 2016/4761 Esas 2021/11912 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2016/4761
Karar No : 2021/11912
DAVACI : ... Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. ...
DAVALI : ... Bakanlığı
VEKİLİ : ...
DAVANIN KONUSU : Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 16/11/2015 tarihli işlemiyle onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının aşağıda ayrıntısı yazılı nedenlerle iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI : Dava konusu İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının, aşağıda ayrıntısı yazılı itirazlar ile şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına aykırı olduğundan iptali gerektiği iddia edilmektedir.
DAVALININ SAVUNMASI : Hukuki dayanaktan yoksun olduğu ileri sürülen davanın aşağıda ayrıntısı yazılı nedenlerle reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ ...'ÜN DÜŞÜNCESİ: 2872 sayılı Çevre Kanununun 9. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, "Ülke fizikî mekânında, sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda, koruma-kullanma dengesi gözetilerek kentsel ve kırsal nüfusun barınma, çalışma, dinlenme, ulaşım gibi ihtiyaçların karşılanması sonucu oluşabilecek çevre kirliliğini önlemek amacıyla nazım ve uygulama imar plânlarına esas teşkil etmek üzere bölge ve havza bazında 1/50.000-1/100.000 ölçekli çevre düzeni plânları Bakanlıkça yapılır, yaptırılır ve onaylanır. Bölge ve havza bazında çevre düzeni plânlarının yapılmasına ilişkin usûl ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir." hükmüne yer verilmiştir.
Sözü edilen kanun maddesine dayanılarak çıkarılan Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik 14.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 38. maddesinin 2. fıkrası ile yürürlükten kaldırılmış, ancak Geçici 1. maddesinde, bu yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden önce onay makamına sunulan veya idare meclisinde gündeme alınan plan tekliflerinin bu yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önceki mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırılacağı hüküm altına alınmıştır.
Diğer taraftan 4/7/2011 tarihli 27984 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 7. maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde, yerleşme, yapılaşma ve arazi kullanımına yön veren, her tür ve ölçekte fiziki planlara ve uygulamalara esas teşkil eden üst ölçekli mekânsal strateji planlarını ve çevre düzeni planlarını ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak hazırlamak, hazırlatmak, onaylamak ve uygulamanın bu stratejilere göre yürütülmesini sağlamak, (c) bendinde ise, havza ve bölge bazındaki çevre düzeni planları da dâhil her tür ve ölçekteki çevre düzeni planlarının ve imar planlarının yapılmasına ilişkin usul ve esasları belirlemek, havza veya bölge bazında çevre düzeni planlarını yapmak, yaptırmak, onaylamak ve bu planların uygulanmasını ve denetlenmesini sağlamak, Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayılmıştı. Ancak söz konusu Kanun Hükmünde Kararname 09/07/2018 tarihli 30473 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yürürlükten kaldırılmış ve yerine 10/7/2018 tarihli 30474 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 102.maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde ve (c) bendinde aynı hükümlere yer verilmiştir.
Yürürlükte bulunan ve daha önceki mevzuatta çevre düzeni planı tanımı yapılmış, planlama ilke ve esasları belirlenmiş, planların hazırlanması, revizyon ve değişikliğe gidilmesi sürecinde uyulması gereken kurallar detaylıca düzenlenmiştir.
Söz konusu hükümler ve buna dayalı olarak çıkarılan düzenleyici işlemlerde çevre düzeni planının, mekânsal strateji planlarının hedef ve strateji kararlarına uygun olarak, ilgili kurum ve kuruluşlardan elde edilen veriler ve bu veriler kapsamında yapılan analiz, etüt ve araştırmalar sonucunda, bölgesel dinamiklerin ve gelişmelerin dikkate alındığı, sürdürülebilir kalkınma amacına uygun olarak ekolojik ve ekonomik kararların birlikte çalışan kararlar olarak değerlendirildiği, tarihi, doğal ve kültürel yapının korunması ve geliştirilmesinin yanı sıra kontrollü kentleşmenin ve gelişmenin hedeflendiği imar planlarını yönlendirecek strateji ve politikaların ve bunun yansıması mekansal kararların üretildiği şematik dili olan bölge, havza veya il düzeyinde hazırlanabilen, plan notları ve raporuyla bir bütün olan planlar olduğu açıklanmıştır.
Çevre düzeni planlarının hazırlanması sürecinde, planlama alanı sınırları kapsamında ilgili kurum ve kuruluşlardan veriler elde edilmesi ve bu veriler kapsamında analiz, etüt ve araştırmalar yapılması gerekmektedir.
19.07.2007 tarihinde onaylanan Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının, Dairemizin 27.05.2009 tarihli, E:2007/10369, K:2009/6176 sayılı kararıyla, 14.08.2009 tarihinde onaylanan Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının Dairemizin 26.12.2012 tarihli, E:2010/786, K:2012/8225 sayılı kararıyla iptaline karar verilmiştir.
Dava konusu İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı 23/06/2014 tarihli, 9948 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı oluru ile onaylanmış, askı sürecindeki itirazların değerlendirilmesi sonrasında 30.12.2014 tarihli, 21137 sayılı Bakanlık oluru ile yeniden onaylanmış, anılan plana yönelik askı süreci içerisindeki itirazların değerlendirilmesi sonrasında da yeniden düzenleme yapılan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı (..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... sayılı paftaları ve plan hükümleri) 16.11.2015 tarihinde yeniden onaylanmış, bu planda 27.01.2017 tarihinde ... sayılı plan paftasında, 10.04.2018 tarihinde de ... sayılı plan paftası, ... sayılı plan paftası ve bazı plan hükümlerinde değişiklik yapılmış, 25.07.2018 tarihinde ... plan paftasına ilişkin yeniden değişiklik yapılmış ve 10.10.2018 tarihinde yeniden kapsamlı (...,..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...,..., ...,...,..., ..., ... sayılı plan paftaları) değişikliğe uğramış ve son olarak ... plan paftasında 07.11.2018 tarihinde değişikliğe gidilmiştir.
Görüldüğü üzere iptal kararı sonrasında onaylanan dava konusu İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı sonrasında birçok defa değişikliğe uğramıştır. Dava konusu planın hazırlanması çalışmaları sırasında ise yeni bir araştırma raporu düzenlenmediği görülmüştür. Bu duruma davalı idarece dava konusu planın yargı kararının ifası niteliğinde olduğu bu nedenle yeni bir araştırma raporu hazırlanmadığı şeklinde gerekçe gösterilmiştir.
Dava dosyasında yer alan bilirkişi raporunda konuya ilişkin olarak "2009 yılında onaylanan İzmir-Manisa- Kütahya Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planına altlık teşkil eden veriler 2009 yılından önce toplanmış verilerdir. Dolayısıyla İzmir-Manisa Planlama Bölgesine ait davaya konu 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı 2009 yılı öncesi verilere dayandırılmaktadır ve bunun sağlıklı bir planlamaya altlık teşkil etmesi beklenemez. Davaya konu plan 2014 yılında onaylanmıştır. İlk onama tarihi olan 2014 yılı temel alınırsa, 2009 yılı öncesi verilere dayandığı için en az 5 yıl "eskimiş" veriler üzerinden plan kararlarının üretildiği sonucu çıkmaktadır. Nitekim davalı idare Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından dava dosyasına sunulan yanıtlar kapsamında davaya konu çevre düzeni planının iptal edilen Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının yerine onaylanmış bir plan olduğu; dolayısıyla yeni bir plan olarak değerlendirilmesinin doğru bir yaklaşım olmadığı; bununla birlikte ilgili kurumlardan varsa güncel olmayan verilerin yenilenmesine yönelik taleplerinin çevre düzeni planı kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olduğu belirtilmiştir. Planın stratejilerinin dayandığı verilerin "eskimiş" olması ve güncel olmaması önemli bir eksikliktir ve bunların plan onamasından sonra plana kurumlarca yapılan itirazlar sırasında düzeltilip güncellenecek olması doğru bir planlama yaklaşımı olamaz." tespit ve değerlendirmelerinde bulunulmuştur.
Çevre düzeni planlarının mevzuatta öngörülen tarihi, doğal ve kültürel yapının korunması ve geliştirilmesinin yanı sıra kontrollü kentleşmenin ve gelişmenin hedeflendiği imar planlarını yönlendirecek kararlar üretebilmesi için ilgili kurum ve kuruluşlardan elde edilen güncel veriler ve bu veriler kapsamında yapılan analiz, etüt ve araştırmalar sonucunda, hazırlanması gerekmektedir. Bu anlamda yeni bir araştırma raporunun bulunmaması veya verilerin güncellendiğine ilişkin bilgi ve belge sunulmaması dava konusu planın hazırlanmasına ilişkin yöntem bakımından önemli bir eksikliktir. Nitekim dava konusu planın onaylanmasından sonra çok defa değişikliğe gidilmesi ve söz konusu değişikliklerin birçoğunun ise verilerin güncellenmesine ilişkin olması veya çok küçük alanları kapsaması bu eksikliğin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Örneğin 10.10.2018 tarihli değişiklikle çok fazla alanın tarım arazisi niteliğinde olması nedeniyle kentsel gelişme alanından tarım arazisi alanına dönüştürüldüğü görülmüş olup bu durum planın hazırlanması aşamasında tarım arazilerine ilişkin güncel verilerin araştırılıp elde edilmediğini net biçimde göstermektedir.
Çevre düzeni planları uzun döneme yönelik bir projeksiyonun ürünü olarak planlama alanına ilişkin genel arazi kullanım kararları ve ilkeler belirleyen planlar olup hangi koşullarda değiştirileceği mevzuatta gösterilmiştir, dava konusu çevre düzeni planı ise çok sık aralıklarla mevzuatta öngörülen gerekçeler oluşmaksızın bazen neredeyse noktasal değişikliklere uğramıştır. Bu durum çevre düzeni planı yapılmasına ilişkin yöntem, ilke ve esasları ile hukuki güvenlik ilkesine aykırıdır.
Bununla birlikte davalı idarece, varsa güncel olmayan verilerin ilgili kurumlardan alınarak yenilenmesine yönelik taleplerin çevre düzeni planı notları kapsamında güncellenmesinin mümkün olduğu belirtilmektedir. Dava konusu plan notları incelendiğinde gerçekten birçok konuda plan değişikliğine bile gerek olmadan alt ölçekli planlarda düzenleme yapılabileceği kabul edilmiştir. Çevre düzeni planlarında bazı konuların alt ölçekli imar planları ile netleştirileceğine ilişkin kurallar getirilmesi örneğin kentsel gelişme alanlarının sınırlarının alt ölçekli planlarda netleştirileceği vb. gibi, ölçeğinin gereği olduğu kadar plan esnekliği ve dinamizmi açısından olumlu değerlendirilse de, kentin gelişme yönünün mevcut araştırma ve analizler (nüfus ve dağılımı, yerleşme deseni ve eğilimi, sekteröl gelişmeler, korunması gereken alanlar v.b konulara ilişkin) dikkate alınarak doğru biçimde belirlenmesi çevre düzeni planının temel konularından birisidir. Zira kentsel gelişme alanlarının tamamının alt ölçekli planlarda yerleşime açılmamasını beklemek yerine dava konusu planda gelişmenin yönünün stratejik olarak belirlenmesi sağlıklı bir planlama yaklaşımını yansıtacaktır. Aksi takdirde birbirinden habersiz ve bağımsız gelişme alanları, alt ölçekli imar planları ile önerilebilecek bu durum da çevre düzeni planıyla amaçlanan fiziksel çevreyi sağlıklı bir yapıya kavuşturmanın ve kontrollü kentleşmenin gerçekleşmesini engelleyecektir.
Bütün bu değerlendirmeler kapsamında dava konusu çevre düzeni planının uyuşmazlığa konu edilen yer seçimi kararları incelendiğinde,
Uyuşmazlığa konu Gaziemir ilçesinde önerilen "kentsel gelişme alanı" kararlarının; potansiyellerin değerlendirilmediği ve etüd edilmeden plan kararlarının getirildiği, mevcut yerleşik alan büyüklüğü de dikkate alınarak, buna oranla daha gerçekçi, daha sınırlı büyüklükte ve tarımsal alanların da korunmasını ve sürdürülmesini sağlayacak biçimde kentsel gelişme alanı kararlarının üretilmemiş olması nedenleriyle şehircilik ilkelerine planlama esaslarına ve kamu yararına aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Bu durumda dava konusu planın iptali gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI ...'IN DÜŞÜNCESİ:
Dava , Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 16/11/2015 tarihli işlemiyle onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının iptali istemiyle açılmıştır.
644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 7. maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde, yerleşme, yapılaşma ve arazi kullanımına yön veren, her tür ve ölçekte fiziki planlara ve uygulamalara esas teşkil eden üst ölçekli mekânsal strateji planlarını ve çevre düzeni planlarını ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak hazırlamak, hazırlatmak, onaylamak ve uygulamanın bu stratejilere göre yürütülmesini sağlamak, (c) bendinde ise, havza ve bölge bazındaki çevre düzeni planları da dâhil her tür ve ölçekteki çevre düzeni planlarının ve imar planlarının yapılmasına ilişkin usul ve esasları belirlemek, havza veya bölge bazında çevre düzeni planlarını yapmak, yaptırmak, onaylamak ve bu planların uygulanmasını ve denetlenmesini sağlamak, Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayılmıştır.
Sözü edilen Çevre Kanunun 9.maddesine dayanılarak çıkarılan Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelikte "Havza" ; bir akarsu kaynağını besleyen yüzey ve yer altı su kaynaklarının tabii su toplama alanını kapsayacak biçimde, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce belirlenmiş alanlar, "Bölge" coğrafi, sosyal, ekonomik, fiziksel nitelikleri açısından benzerlik gösteren alan ve/veya Devlet Planlama Teşkilatınca belirlenmiş olan istatistiki bölge (düzey 2) birimleri olarak tanımlanmıştır.
Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmeliğin 4. maddesinin 1.fıkrasının (ç) bendinde, Çevre düzeni planı açıklama raporu: Çevre düzeni planının vizyonunun, amacının, hedeflerinin, stratejilerinin, ilkelerinin ve politikalarının açıklandığı ve bunlar doğrultusunda belirlenen projeksiyon nüfusuna, sektörel yapıya, alan büyüklüklerine, plan kararlarına, plan uygulama araçlarına, kurumsal yapıya ve denetime ilişkin gerekçeli açıklamaların yapıldığı ve çevre düzeni planı ile bütün olan rapor;
(d) bendinde; çevre düzeni planı araştırma raporu; Planlama alanına ilişkin geleceğe yönelik projeksiyonların yapılabilmesi, plan kararlarının, koruma ve gelişme politika ve stratejilerinin ve plan hükümlerinin belirlenebilmesi için 7'nci madde kapsamında toplanan verilerin planlama çalışmasında kullanılacak biçimde analiz ve sentezinin yapıldığı, alana yönelik fırsatların, tehditlerin, güçlü yönler ve zayıflıkların belirlenerek ilgilisine göre farklı disiplinlerden uzmanlarca hazırlanan rapor, olarak tanımlanmış; çevre düzeni planının niteliklerinin belirlendiği 5. maddesinin 1.fıkrasının (e) bendinde, "planlamaya temel oluşturan verilerin farklılığından dolayı farklı mesleklerden uzmanların fiili katılımı ile hazırlanan üst ölçekli bir plan olduğu" plan nitelikleri arasında yer almıştır.
Yönetmeliğin Planlama Alanının tespiti Başlıklı 6. maddesinin 1.fıkrasının a bendinde Planlama alanı; Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Çevre Kanunu kapsamında; Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından belirlenen büyük akarsu havzaları veya Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı tarafından belirlenmiş istatistiki bölge birimleri (düzey 2) ile birlikte idari sınırları da dikkate alınarak, en az iki il sınırını içerecek şekilde belirlenir hükmü yer almıştır.
Diğer taraftan 14.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 38. maddesinin 2. fıkrası ile Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik yürürlükten kaldırılmış, Geçici 1. maddesinde, bu yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden önce onay makamına sunulan veya idare meclisinde gündeme alınan plan tekliflerinin bu yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önceki mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırılacağı hüküm altına alınmıştır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca çıkarılan 14.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 4.maddesinin 1.fıkrasının (c) bendinde, "Çevre düzeni planı: Varsa mekânsal strateji planlarının hedef ve strateji kararlarına uygun olarak orman, akarsu, göl ve tarım arazileri gibi temel coğrafi verilerin gösterildiği, kentsel ve kırsal yerleşim, gelişme alanları, sanayi, tarım, turizm, ulaşım, enerji gibi sektörlere ilişkin genel arazi kullanım kararlarını belirleyen, yerleşme ve sektörler arasında ilişkiler ile koruma-kullanma dengesini sağlayan 1/50.000 veya 1/100.000 ölçekteki haritalar üzerinde ölçeğine uygun gösterim kullanılarak bölge, havza veya il düzeyinde hazırlanabilen, plan notları ve raporuyla bir bütün olarak yapılan planı ifade eder." kuralı yer almaktadır.
Yönetmeliğin 9.maddesinde plan raporu kavramına yer verilerek madde içeriğinde plan raporu, içeriği ve nasıl hazırlanacağı düzenlenmiştir;
"Planlama alanı" başlıklı 18.maddesinde, "Çevre düzeni planı; coğrafi, sosyal, ekonomik, idari, mekânsal ve fonksiyonel nitelikleri açısından benzerlik gösteren bölge, havza veya en az bir il düzeyinde yapılır." kuralına, "Plan ilke ve esasları" başlıklı 19. maddesinin 1.fıkrasında ise, "Çevre düzeni planları hazırlanırken; a) Varsa mekânsal strateji planlarına uygunluğun sağlanması, b) Yeni gelişmeler ve bölgesel dinamiklerin dikkate alınması, c) İlgili kamu kurum ve kuruluşlarının mekânsal kararları etkileyecek nitelikteki bölge planı, strateji planı ve belgesi, sektörel yatırım kararlarının dikkate alınarak değerlendirilmesi, ç) Sürdürülebilir kalkınma amacına uygun olarak ekolojik ve ekonomik kararların bir arada değerlendirilmesi, d) Tarihi, kültürel yapı ile orman alanları, tarım arazileri, su kaynakları ve kıyı gibi doğal yapı ve peyzajın korunması ve geliştirilmesi, e) Doğal yapının, ekolojik dengenin ve ekosistemin sürekliliğinin korunması amacıyla arazi kullanım bütünlüğünün sağlanması, f) Ulaşım ağının arazi kullanım kararlarıyla birlikte ele alınması suretiyle imar planlarında güzergahı netleştirilecek yolların güzergah ve yönünün genel olarak belirlenmesi, g) Çevre sorunlarına neden olan kaynaklara yönelik önleyici strateji ve politikaların belirlenerek arazi kullanım kararlarının oluşturulması, ğ) İmar planlarına esas olacak şematik ve grafik dil kullanılarak arazi kullanım kararları ile koruma ve gelişmenin sağlanması, h) Afet tehlikelerine ilişkin mevcut raporlar ve jeolojik etütler dikkate alınarak afet risklerini azaltıcı önerilerin dikkate alınması esastır." kuralına yer verilmiştir.
Anılan 19.maddenin 2.fıkrasında, "Çevre düzeni planlarının hazırlanması sürecinde, planlama alanı sınırları kapsamında aşağıda genel başlıklar halinde belirtilen konular ile diğer konularda ilgili kurum ve kuruluşlardan veriler elde edilir; bu veriler kapsamında analiz, etüt ve araştırmalar yapılır: a) Sınırlar. b) İdari ve bölgesel yapı. c) Fiziksel ve doğal yapı. ç) Sit ve diğer koruma alanları, hassas alanlar, doğal karakteri korunacak alanlar. d) Ekonomik yapı. e) Sektörel gelişmeler ve istihdam. f) Demografik ve toplumsal yapı. g) Kentsel ve kırsal yerleşme alanları ve arazi kullanımı. ğ) Altyapı sistemleri. h) Yeşil ve açık alan kullanımları. ı) Ulaşım sistemleri. i) Afete maruz ve riskli alanlar. j) Askeri alanlar, askeri yasak bölgeler ve güvenlik bölgeleri. k) Planlama alanına yönelik bölgesel ölçekli kamu projeleri ve yatırım kararları. l) Her tür ve ölçekteki plan, program ve stratejiler. m) Göller, barajlar, akarsular, taşkın alanları, yeraltı ve yüzeysel su kaynakları ve benzeri hidrolojik, hidrojeolojik alanlar. n) Çevre sorunları ve etkilenen alanlar." düzenlemesine yer verilmiştir.
Aynı maddenin 3.fıkrasında, " Çevre Düzeni Planlarının hazırlanması sürecinde planlama alanı sınırları kapsamındaki tüm veriler 1/25.000 ölçekli harita hassasiyetinde hazırlanır." kuralı, 4.fıkrasında, "Plan hazırlık sürecinde ihtiyaç duyulan veri, bilgi ve belgeler; ilgili veriyi hazırlamakla sorumlu kurum ve kuruluşlardan, bilimsel çalışmalardan ve uzmanlarca arazide yapılacak çalışmalardan elde edilir." kuralı, 5.fıkrasında, "Planlama sürecinde coğrafi bilgi sistemleri ve uzaktan algılama yöntemleri kullanılarak güncellenebilir ve sorgulanabilir sayısal veri tabanı oluşturulur." kuralı bulunmaktadır.
Genel ilke olarak, plan kararları ile fiziksel çevreyi sağlıklı bir yapıya kavuşturmak, yatırımların yer seçimlerini ve gelişme eğilimlerini yönlendirmek ve toprağın korunma, kullanma dengesini en rasyonel biçimde belirlemek amaçlanır.
Çevre düzeni planı (ÇDP) kararlarının kurumlardan ve arazi çalışmalarından elde edilen veriler, nüfus projeksiyonları ve yerel idarelerin imar planları, bölgesel yatırım kararları, koruma statülü alanlar ulaşım ağları gibi plana girdi sağlayan verilerin değerlendirilmesi sonucunda oluşturulması gerektiği, dolayısıyla nüfus projeksiyonlarına göre, yerleşim alanlarının belirlenmesi, bu doğrultuda, tarım alanları, orman alanları, meralar, jeolojik açıdan sakıncalı alanları gibi korunması gereği bu tür alanlarda, münferit kentsel gelişme taleplerinin ise plan bütünlüğü gözönünde bulundurularak değerlendirilmesi gerekmektedir.
1/100.000 öçekli planlar yapılırken her türlü yatırım kararının ya da değişik bakanlıklar veya kurumların yetkisinde olan planlama süreci sonucunda oluşan kararların ve görüşlerin temin edilmesi ve planlama süreci de gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Böyle bir çalışma sonunda hazırlanmayan bir plan baştan mevzuata aykırı hale gelecektir. Böyle bir çalışma sonucunda elde edilen ve ÇDP'ye veri/girdi olarak kabul edilen hususların plan aynen aktarılması ya da plan genelinde değerlendirmeden ve alt ölçekli planlara yön verecek kararlar üretilmeden plana işlenmesinin kabulü halinde üst ölçekli çevre düzeni planı yapmanın bir anlamı olmayacak ÇDP'nin sadece verilerin toplandığı bir belge ve neredeyse imar planlarının bütünleştirildiği bir imar planı niteliğine bürünmesi sonucu doğacaktır.
19.07.2007 tarihinde onaylanan Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının Danıştay Altıncı Dairesinin 09/12/2009 tarih ve E:2007/10509, K:2009/11751 sayılı kararıyla "2872 sayılı Yasanın 9.maddesinde bölge ve havza bazında hazırlanacak planların yapılmasına ilişkin usul ve esasların Bakanlıkça çıkarılacak bir Yönetmelikle belirleneceğinin kurala bağlanmasına karşın, işlem tarihinde böyle bir Yönetmelik çıkarılıp, planın hazırlanmasına ilişkin usul ve esaslar belirlenmeden tesis edilen işlemde mevzuata uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle" tümünün iptaline, bu iptal kararı üzerine hazırlanan 14/08/2009 tarihli, 1/100.000 ölçekli İzmir-Manisa-Kütahya çevre düzeni planının da Danıştay Altıncı Dairesinin 26.12.2012 tarihli, E:2010/786, K:2012/8225 sayılı kararıyla planın tümünün iptaline karar verilmiştir. Söz konusu karar üzerine İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı (ÇDP) 23/06/2014 tarihli, 9948 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı oluru ile onaylanmış, bu plana askı sürecinde yapılan itirazların değerlendirilmesi sonrasında ÇDP 30.12.2014 tarihli, 21137 sayılı Bakanlık oluru ile yeniden onaylanmıştır. Anılan plana yönelik askı süreci içerisindeki itirazların değerlendirilmesi sonrasında da İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı (..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... paftaları ve plan hükümleri) 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 7. maddesi uyarınca 16.11.2015 tarihinde onaylanmış, bu planda 27.01.2017 tarihinde ... plan paftasında, 10.04.2018 tarihinde ... plan paftası, ... plan paftası ve bazı plan hükümlerinde değişiklik yapılmış, ...plan paftasına ilişkin yapılan değişiklik 25.07.2018 tarihinde onaylanmış ve İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği (..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...,...,..., ..., ..., ..., ..., ..., ... plan paftaları, lejant paftası, plan hükümleri, plan açıklama raporu, plan değişikliği gerekçe raporu ve eki) 1. No’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 102. maddesi uyarınca 10.10.2018 tarihinde onaylanmıştır.
Uyuşmazlık konusu planın şehircilik ilkeleri ,planlama esasları ve kamu yararına uygun olup olmadığının anlaşılması amacıyla yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda özetle; "Davaya konu Çevre Düzeni Planı ilgili mevzuatta belirtilen tanımlara ve amaca uygun olarak geliştirilmiş olup, Çevre Düzeni Planının Plan Açıklama Raporunda ekolojik değerlerin korunması konusuna vurgu yapıldığı koruma-kullanma dengesinin kurulması yönünde plan hedeflerinin net biçimde konulduğu; ve bu durumun planın mevzuattaki tariflere uyumu açısından olumlu olduğu, bununla beraber planın ayrıntılı önerileri incelendiğinde ekolojik değerlerin korunması ilkesiyle (dolayısıyla hem mevzuattaki tanımlarla hem planın kendi ana hedefleriyle) çelişen plan kararları tespit edilmiş olup bunların rapor boyunca ayrıntılarıyla anlatıldığı ve bu kısımlarda düzeltmeler yapılması gereğinin bulunduğu, • Dava konusu Çevre Düzeni Planında yer yer aşırı ayrıntıda tariflenen gelişme alanları gibi gösterimler olmasına rağmen, Bilirkişi Kurulunun bu durumun genellikle stratejik önemi daha düşük konular açısından olduğu, planın genel bir şematik dili bulunduğu görüşünde olup, bu yöndeki eksikliklerin planın gösterim dili nedeniyle iptalini gerektiren bir konu olarak değerlendirmediği, • Planda mekansal bütünlük kurulduğu ve birlikte “çalışan”, yani ekonomik ve sosyal bütünleşme göstererek kent ekonomisinin birlikte işlediği, bu açıdan bütünlük gösteren ve “kent-bölge” oluşumu izlenen kentler olarak İzmir ve Manisa illeri beraber planlandığı, bu iki kentin coğrafi öğeler, akarsular, vadiler açısından da idari sınırların ötesine geçen bir coğrafi bölgeyi içerdiği, bu nedenlerle iki kentin beraber planlanmasının ve bu doğrultuda planın kapsamı ve plan sınırları şehircilik ilkeleri ve planlama esasları açısından doğru olduğu, • Davaya konu planın kapsamının İzmir ve Manisa illeri olmasının daha önceki mahkeme kararları ve bu kararlar kapsamında yapılmış olan bilirkişi incelemesinin sonuçlarıyla da uyumlu bulunduğu, • İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı için yeni bir Plan Araştırma Raporunun hazırlanmadığı; daha önce Mahkeme kararıyla iptaline karar verilen İzmir-Manisa-Kütahya Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının Plan Araştırma raporunun kullanıldığı; yani Kütahya ili kapsam dışına alınarak İzmir ve Manisa illeri için toplanan verilerin temel alındığı, bu yöntemdeki temel sorunun verilerin güncelliğine ilişkin olup ilk onama tarihi olan 2014 yılı temel alınırsa, 2009 yılı öncesi verilere dayandığı için en az 5 yıl “eskimiş” veriler üzerinden plan kararlarının üretildiği sonucunun çıktığı, nitekim davalı idare Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından dava dosyasına sunulan yanıtlar kapsamında da ilgili kurumlardan varsa güncel olmayan verilerin yenilenmesine yönelik taleplerinin çevre düzeni planı kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olduğunun belirtildiği planın stratejilerinin dayandığı verilerin “eskimiş” olması ve güncel olmamasının önemli bir eksiklik olduğu ve bunların plan onamasından sonra plana kurumlarca yapılan itirazlar sırasında düzeltilip güncellenecek olmasının doğru bir planlama olmadığı, dolayısıyla davaya konu İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının onama tarihi olan 23.06.2014 tarihinde yeterli, doğru ve güncel veriye dayandırılmadan yapılmış olması ve güncellenmiş bir Plan Araştırma Raporunun olmamasının önemli bir eksiklik olduğu, • Verilerin güncelliğine ilişkin bir diğer sorun nüfus projeksiyonlarıyla ilgili olup raporun ilgili kısmında açıklandığı, ayrıca nüfus projeksiyonlarındaki kestirim yaklaşımı da sorunlu bulunmuş olup, alt ölçek planları yönlendirmesi beklenen çevre düzeni planlarının, kentsel gelişme alanı büyüklüklerini belirlerken planın amaç ve hedefleri ile bağdaşlaştırılmayan, her yerleşim yerinin kentleşme dinamiklerini bir görüp aynı nüfus projeksiyon modeli ile nüfus tahminlerini yapan ve bu tahminler üzerinden bilimsel/matematiksel yöntemleri kullanmadan nüfus kabullerini yapan bir yaklaşımla hazırlandığının anlaşıldığı bu durumun hazırlanan planda doğal ve/veya tarımsal niteliği nedeniyle korunması gereken alanlarda planın koruma ve ekolojik denge hedefinden uzaklaşılarak gereksinimden fazla alanın kentsel gelişim alanı olarak planlanmasına yol açtığı, • Davaya konu 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı alt ölçekli planlarla ilişkisi ve plan hiyerarşisi olarak değerlendirildiğinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından onanmış olan 1/25000 ölçekli plan ile benzeşen ve farklılaşan yönleri olup, bu durumun planlama hiyerarşisi açısından doğal olduğu; 1/100.000 ölçekli davaya konu çevre düzeni planının 1/25000 ölçekli plan ile tamamıyla örtüşmesi ve her kararında bu plana uygun olması gibi bir zorunluluğun bulunmadığı; üst ölçekte bölge için yeni ve farklı stratejiler getirilmesinin mümkün olduğunun değerlendirildiği,• Dava konusu planın hazırlanması aşamasında Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğinde öngörülen, kamu kurum ve kuruluşları veya plan müelliflerince planın türüne ve kademesine göre bu Yönetmelikte genel başlıklar halinde belirtilen konularda ilgili kurum ve kuruluşlardan veri, görüş ve öneriler elde edilerek yer almasının gerektiği, • Güncel olmayan veriler üzerinde çevre düzeni planlarının üretilmemesinin gerektiği, bu durumun yerleşimlerin kentsel gelişim alanlarının yanlış, gerçekten uzak, gereksinimden fazla/az hesaplanması riskini doğuracağı, • Sonuç kısmında vurgulanması gereken temel konunun, iptali istenen çevre düzeni planının bazı hassas bölgelerde aşırı büyüklükte gelişme odakları yaratmakta olduğu, bu nedenle sürdürülebilirlik amacına, koruma-kullanma dengesini sağlama hedefine ulaşamadığı, bu durumun hem ilgili mevzuatta tanımlanan çevre düzeni planlarının temel amaçlarına uyumsuzluk olarak değerlendirildiği, hem de planın kendi açıklama raporuna aykırı düştüğü, planın iç tutarlılığını olumsuz etkilediği, bu nedenle bu tür alanlar, maddeler halindeki ayrıntılı incelemeler sırasında gösterildiği ve planda değişiklik yapılması gereken alanların rapor boyunca belirtildiği, plan hükümlerine ilişkin itirazlar da aynı kapsamda tek tek incelenerek düzeltilmesi gereken veya herhangi bir problem görülmeyen hükümlerin belirtildiği, bunun yanısıra davalı idare tarafından davacı itirazları doğrultusunda yapılan değişiklikler varsa bunlar da incelenerek itiraz konularının ortadan kalktığı durumların gösterildiği; itiraz konusunun ve tarafımızca saptanan aykırılıkların ve hatalı planlama yaklaşımlarının devam ettiği durumların da vurgulandığı,Tüm bu değerlendirmeler kapsamında davaya konu 23.06.2014 onay tarihli Çevre Düzeni Planının planın ana amacı, kapsamı, plan sınırları ve kapsadığı iller, plan dili ve gösterimleri açısından mevzuata ve şehircilik ilkeleri ile planlama esaslarına uygun yaklaşımlar barındırdığı; ancak plan araştırma raporunun eksikliği, plana altlık teşkil eden verilerin eksikliği, nüfus projeksiyon verilerinin güncel olmaması, nüfus kestirimlerinde plan stratejileriyle çelişen yaklaşımlar sonucu yer yer aşırı büyüklükte gelişme alanlarının açılmış olması, bu tür alanlardaki plan kararları nedeniyle çevre düzeni planının temel hedefi ve ana stratejisi olan ekolojik dengenin kurulması, koruma-kullanma dengesinin sağlanması, tarımsal ve doğal değeri olan alanların korunması ilkeleriyle çelişen, dolayısıyla ilgili mevzuata, şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına aykırılıklar taşıyan plan kararları içerdiğinin saptandığı" tespit ve değerlendirmelerine yer verilmiştir.
Davacının plana yönelik iddiaları kapsamında değerlendirildiğinde;
Dava konusu 1/100.000 ölçekli İzmir-Manisa Planlama Bölgesi Çevre Düzeni Planında, Gaziemir ilçesi sınırları dahilinde bulunan devlet ormanı sınırlarının hatalı işlendiği, orman sınırlarının hatalı işlenmiş olmasının, orman çevresinde bulunan tüm plan kararlarını etkileyeceği, Gaziemir ilçe sınırları içinde bulunan devlet ormanı sınırlarının 1/25.000 ölçekli planla uyumlu hale getirilmesi gerektiği iddiası yönünden, dava konusu planın 4.49 sayılı plan notunda, orman alanlarının, 6831 sayılı Orman Kanunu uyarınca saptandığı ve saptanacak alanlar olarak tanımlandığı , 5.1.2 sayılı maddesinde orman alanlarının korunmasının koruma ilkeleri arasında sayıldığı , 7.43 sayılı maddesinde, bu plan sınırları içindeki tüm orman sayılan yerlere ve orman alanlarına ilişkin konularda 6831 sayılı Orman Kanunu uyarınca uygulama yapılacağının belirtildiği 8.11.1 sayılı maddesinde, bu planda orman alanı olarak gösterilen alanların, devlet ormanları, hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ormanlar, özel ormanlar ve muhafaza ormanları olduğu ve 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine tabi alanlar olduğu, 8.11.2 sayılı maddesinde, planlama bölgesi içindeki orman alanlarının, orman amenajman planları esas alınarak bu plana işlendiği, 8.11.3 sayılı maddesinde, orman sınırları konusunda tereddüt oluşması durumunda veya imar planlarının yapımı sırasında orman kadastro sınırlarının esas alınacağı ve ilgili kurum görüşünün alınmasının şart olduğunun kurala bağlandığı ,plan notlarında belirtildiği üzere davaya konu çevre düzeni planından ölçü alınarak uygulamaya geçilemeyeceği gibi planda orman olarak gösterilmekle beraber statüsü orman olmayan alanların orman olarak kullanılamayacağı, imar planlarının yapımı sırasında orman alanı sınırlarının orman kadastro sınırları esas alınarak belirleneceği ve ilgili kurum görüşünün alınmasının şart olduğu davacının itirazı alt ölçekli imar planlarının konusuna girdiği sonucuna varıldığından davacının belirtilen iddiası yönünden dava konusu planda imar mevzuatına ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Dava konusu 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında Gaziemir ilçesinin idari (mülki) sınırlarının hatalı olduğu, Sarnıç İlk kademe belediyesinin tüzel kişiliğinin 5747 sayılı Kanunla sona erdirildiği ve Gaziemir Belediyesine devredildiği, dava konusu 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında eski Sarnıç Belediyesini oluşturan alanın Gaziemir ilçe sınırları dışında bırakıldığı, dava konusu planın Gaziemir ilçe sınırları konusunda da yürürlükteki mevzuat ve plan hükümlerine uygun hale getirilmesi gerektiği iddiası yönünden , dava konusu planın plan notlarının 7.9 sayılı maddesinde, "Bu planda gösterilen sınırlarda farklılıklar olsa dahi, yürürlükteki idari sınırlar geçerlidir. Bu sınırlarda değişiklik olması durumunda, kabul edilen yeni sınırlar plan değişikliğine gerek olmaksızın geçerli olacaktır." düzenlemesinin yer aldığı ,dava konusu 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı ile idari sınırların belirlenmediği , idari sınırların plana aktarılan ilgili kurum ve kuruluşlardan elde edilen veriler arasında yer aldığı ,plan notu ile de, yerleşim birimlerinin gerçek sınırlarının planla farklı olması durumunda plan değişikliğine gerek olmaksızın yürürlükteki gerçek sınırların geçerli olduğu kurala bağlandığından davacının Sarnıç yerleşimine ilişkin sınırların hatalı gösterildiği itirazının dava konusu planı kusurlandırmadığı sonucuna varıldığından davacının belirtilen iddiası yönünden dava konusu planda imar mevzuatına ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Davacı tarafından ileri sürülen, Gaziemir ilçesinin batısında, dağların eteğinde yer alan ve tarım yapmaya ve yerleşime açmaya elverişli olmayan arazilerin dava konusu 1/100.000 ölçekli İzmir-Manisa Planlama Bölgesi Çevre Düzeni Planında "kentsel gelişme alanı" olarak belirlendiği, yaklaşık 174 ha'lık alanın 08.07.2014-06.08.2014 tarihleri arasında askıya çıkarılan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında "tarım alanı" ve 1/25.000 ölçekli Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planı ve Gaziemir 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planında "doğal karakteri korunacak alan" olarak ayrıldığı, dava konusu İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Plan Hükümlerinin 7.2 sayılı maddesinde "Bu plandan ölçü alınarak uygulamaya geçilemez. Bu plan ile belirlenen kentsel gelişme alanları, bu alanların tamamının yerleşime açılacağını göstermez. Bu alanların sınırları alt ölçekli planlama çalışmalarında ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri ile doğal, yapay ve yasal eşikler doğrultusunda bu planda ve plan hükümleri ekinde yer alan tabloda belirlenen hedef nüfus dikkate alınarak kesinleştlrilir." hükmünün yer aldığı, söz konusu maddeyle çevre düzeni planıyla belirlenen ilave kentsel gelişme alanının sınırlarının alt ölçekli planlama çalışmalarında kesinleştirileceği belirtilmiş olsa da söz konusu ilave yerleşme alanının yer seçimi kriterleri ile ilgili bilimsel bir veriye; planda, plan açıklama raporunda ve plan hükümlerinde rastlanılamadığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 23.06.2014 tarihli, 9948 sayılı oluru ile onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının askı süresi içerisinde iletilen itirazların değerlendirilmesi sonucunda; "...parsel bazında olan şahıslara ait taleplerin münferiden uygun değerlendirilmemesi ancak bu taleplerin bulunduğu bölgelerdeki çevre düzeni planının ölçeği ve kapsamı çerçevesinde yapılan değerlendirmeler sonrasında gerekli düzenlemelerin yapılması amacıyla plan paftalarında, plan hükümlerinde ve plan açıklama raporunda düzenlemelerin yapıldığı..." belirtildiği, kentsel gelişme alanlarının arttırılmasına dair Gaziemir Belediyesinin herhangi bir itirazı veya talebi bulunmadığı, bu durumda bu alanın hangi gerekçeye ve ölçüye dayanılarak "kentsel gelişme alanı" olarak ayrıldığının anlaşılamadığı, olayların gelişiminin parsel sahibi şahısların talebi üzerine planda bu yönde bir değişikliğe gidildiği izlenimi uyandırdığı,Kentsel gelişme alanı olarak belirlenen alanın, Gaziemir yerleşiminin batısında orman alanının doğusunda kaldığı, İlgili Etüt Proje Müdürlüğünün konuya ilişkin inceleme ve değerlendirmelerinde, arazi yapısının dağlık ve engebeli olduğu, tabii zemin kotunun 165m.den başlayıp 315m'ye kadar ulaştığı, topoğrafik eğimin yer yer %70'leri bulduğu, alana ilişkin davacı idarede ve söz konusu planın açıklama raporunda yerleşime uygunluk haritası ve bu konuda yerleşime uygunluk raporu bulunmadığı, gözlemsel olarak yerleşime uygunluk durumunun özellikle eğimden dolayı zayıf olduğunun görülebileceği, ancak bu konuda bilimsel bir verinin bulunmadığı, alanda yoğun zeytin ve çam ağaçlarının bulunduğu, yoğun ormanlık ağaç karakterine sahip olduğu, alanın konumu itibariyle Gaziemir kentsel yerleşik alanı ile orman alanı arasında ağaçlık ve engebeli yapısıyla korunması gereken doğal bir çevre karakterinde olduğu, yerleşimi çevreleyen ve sınırlayan yeşil kuşak özelliğine sahip bir tampon bölge niteliğinde olduğu, alanın engebeli yapısı sebebiyle çevre düzeni planında kentsel gelişme alanı yer seçimi oluşturulurken alanın jeolojik etüt raporunun hazırlanarak yerleşime uygunluğunun belgelenmesi gerektiği, Bakanlık sitesinde yayınlanan söz konusu plan ve plan açıklama raporunda analiz çalışmalarının yer almadığı, ayrıca Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğünün ... tarihli, ... sayılı Plana Esas Jeolojik-Jeoteknik ve Mikrobölgeleme Etüt Genelgesi Ek-1 tabloda üst ölçekli planlarda arazi kullanımına esas Jeolojik Etüt Raporu hazırlanması gerektiğinin görüldüğü, öz konusu alana getirilen kentsel gelişme alanı plan kararının; yerleşimin doğal eşiklerini aştığı, mevcut zeytinlik ve ormanlık ağaç karakterinin korunmasını imkânsız kılındığı, yerleşime uygunluğu konusunda bilimsel bir veriye rastlanmadığı, Gaziemir ilçesinin, sınırları dahilinde uluslararası bir havaalanı bulunduran bir yerleşim olduğu, 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanununun 47. maddesi gereğince uçuş, can ve mal emniyetinin korunması için Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünce belirlenmiş mania kriterlerinin, gerek ilgili kurum gerekse belediyelerince titizlikle uygulanan bir yerleşim olduğu, Havaalanı Mania Planının 1985 yılından bu yana Gaziemir yerleşiminin yapılaşma yüksekliklerinin belirlenmesinde önemli bir etkiye sahip olduğu, yürürlükteki 1/5000 ölçekli nazım imar planı plan notlarının 1.7. maddesinde havaalanı mania kriterlerinin belirlendiği, havaalanı mania kriterlerinin, Gaziemir imar planlarını, dolayısıyla yapılacak yapıların bina yüksekliklerinin belirlenmesinde 1. derecede önemli sınırlayıcı bir kriter olduğu, söz konusu planda kentsel gelişme alanı olarak ayrılan yaklaşık 174 ha'lık alanın, 19.03.2010 tarihinde Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünce hazırlanarak onaylanan Adnan Menderes Havaalanı Mania Planında doğal mania alanında kaldığı, söz konusu mania planına ait notların 2. maddesinde doğal mania alanlarındaki yapılaşma kurallarının Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan ... tarihli, ... sayılı Havacılık Talimatında belirleneceğinin belirtildiği, söz konusu Talimatnamede doğal manianın tanımının "mania planında belirtilen mania tahdit yüzeyini delen arazi parçalarının mania müsaade limitlerini aşan kısımları" olarak tarif edildiği, söz konusu talimatnamenin 6. maddesinde "iç yatay ve konik düzlemleri ihlal eden doğal manialar üzerinde binanın tepe noktası kotunun doğal manianın tepe noktası kotunu aşmamak üzere iki katlı (max.H-6.50 metre) yapılaşmaya müsaade edilebilir" denildiği, mania kriterlerinin Gaziemir yerleşiminin imar planlarının oluşturulmasında bugüne kadar dikkate alındığı, havaalanı bulunduğu sürece bundan sonraki planlamalarda ve özellikle yeni yerleşme alanı yer seçimi kararlarında da dikkate alınması gereken önemli bir bilimsel veri ve kriter olduğu, 174 ha'lık ilave kentsel gelişme alanının tamamının yapılaşmasının Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün Mania Planı ve genelgeleri ile sınırlandırılmış doğal mania alanında kaldığı, dava konusu planın, plan hükümlerinin 1. maddesinin "Amaç", 3. maddesinin "Planlama Hedefleri", 5. maddesinin "Koruma İlkeleri" ve "Geliştirme İlkeleri" başlığını taşıdığı, anılan maddeler ile, kültürel ve doğal değerlerin korunmasının sağlanmasının, ekolojik dengeyi bozacak müdahalelerin engellenmesinin, doğal, kültürel, tarihsel, sosyal ve ekonomik değerlerin korunarak geliştirilmesinin sağlanmasının, çevresel değerlerin koruma kullanma dengesi gözetecek şekilde korunmasının sağlanmasının hedeflendiği, ancak kentsel gelişme alanının arttırılması kararının, planın ilke ve stratejileriyle çelişen doğal ve çevresel değerleri korumayan bir plan kararı olduğu, 14 haziran 2014 tarihli, 29030 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca hazırlanan Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 7. maddesinde, her tür ve ölçekteki planların genel planlama esaslarının belirlendiği, aynı Yönetmeliğin 20/2 maddesinde çevre düzeni planlarının revizyonu ve değişikliklerinde uyulması gereken hususların belirlendiği, 23.06.2014 tarihlinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında tarım alanı olarak ayrılmış söz konusu bölgenin kentsel yerleşme alanına dönüştürülmesinin çevre düzeni planında değişiklik yapılması kapsamında olduğu ve yukarıda belirtilen Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 20.maddesinde belirtilen hususlar kapsamında yapılmadığı, aynı zamanda Yönetmeliğin 7. maddesinde belirlenmiş genel planlama esaslarına da aykırı olduğu, söz konusu kentsel yerleşme alanı plan değişikliğinin kamu yararı amacı taşımadığı, doğal çevrenin korunması ve kalitesinin arttırılması ilkesine aykırı olduğu, jeolojik ve doğal verilerin esas alınmadığı, alanda analiz ve sentez çalışması yapılarak plan kararı oluşturulmadığı ve dava konusu plan kararının oluşturulmasında belediyenin görüşlerine başvurulmadığı, dava konusu planın, plan hükümleri ve plan açıklama raporu incelendiğinde İzmir için merkez kent ve merkez kent dışındaki diğer yerleşimler olarak iki ayrı kentsel gruplama yapıldığı, merkez kent dışındaki diğer yerleşimler için nüfusa yönelik mevcut veriler ve projeksiyon nüfuslarının mahalle ölçeğine kadar irdelendiği ancak merkez kent için bu verilerin yer almadığı, dava konusu planın açıklama raporunda merkez kent için mevcut veri olarak 2000 yılı için nüfusunun 2.375.387 kişi, 2005 yılı için nüfusunun 2.647.700 kişi olarak alındığı, bu kapsamda 2025 projeksiyon nüfusun 3.737.000 kişi olarak hesaplandığının belirtildiği, yine aynı şekilde plan hükümlerinde yer alan tabloda İzmir merkez kentin 2025 nüfus kabulünün 3.737.000 olduğunun tekrarlandığı, İzmir Gaziemir ilçesinin söz konusu planda İzmir merkez kent içerisinde yer aldığı, Gaziemir'in mevcut 1/5000 ve 1/25.000 ölçekli imar planlarıyla getirilmiş kentsel yerleşme ve gelişme alanları dışında ilave kentsel gelişme alanı planlanması ve bunun uygulanmasının alt ölçekli planlama çalışmalarına bırakılarak merkez kent için önerilen 3.737.000 kişilik nüfus dikkate alınarak kesinleştirileceğinin plan notunda belirtilmesinin imar planı yapım tekniğine, mevcut yasal mevzuat hükümlerine, şehircilik ilke ve esaslarına, kamu yararına aykırı olduğu, planın hazırlanma ve onay safhasında analiz ve sentez çalışmalarının yetersiz olduğu, Gaziemir ilçesinin uygulama imar planlarını yapmak ve uygulamakla yükümlü belediyenin her hangi bir teknik görüşünün alınmamasının bir gösterge olarak kabul edilebileceği, söz konusu plan notunun kentsel gelişme alanının tamamının yerleşime açılacağını göstermese de söz konusu alandaki parsel sahiplerinin, kentteki yap-satçılar tarafından konu alanın "imara açıldığı" olarak nitelendirilmekte olduğu bu nedenle alt ölçekteki planları yapmakla yükümlü olan belediyelerde baskı unsuru oluştuğu, arazinin eğimli ve engebeli olması nedeniyle kentsel altyapı hizmetlerinin etkin ve rantabl sağlanamayacağı, oldukça yüksek maliyetlerle karşı karşıya kalınacağı, yapılaşması halinde trafik yoğunluğu yüksek olan Gaziemir yerleşiminin trafik yükünün daha da artacağı yaklaşık 174 ha'lık ilave kentsel gelişme alanının öngörülmesinin hukuka aykırı olduğu, dava konusu planın, mevcut İzmir Büyükşehir Bütünü 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı ve 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı kararlarından daha yüksek yapılaşma hakkı getirdiği, Gaziemir yerleşimi ile orman alanı arasında kalan yaklaşık 370 ha'lık alanın dava konusu Çevre Düzeni Planında tarım alanı ve kentsel gelişme alanı olarak belirlendiği, mevcut İzmir Büyükşehir Bütünü 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı ve 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı kararlarında söz konusu alanın doğal ve ağaçlık karakteri korunacak alan olarak belirlendiği, alanın konumu itibariyle Gaziemir kentsel yerleşik alanı ile orman alanı arasında ağaçlık ve engebeli yapısıyla korunması gereken doğal bir çevre karakterinde olduğu, yerleşimi çevreleyen ve sınırlayan yeşil kuşak özelliğine sahip bir tampon bölge niteliğinde olduğu, söz konusu alanda tarım yapıldığı, mevcut planlarda yer alan doğal ve ağaçlık karakteri korunacak alanın yapılaşma koşullarına göre yola cepheli parselin toplumun yararlanabileceği günübirlik tesis kullanımı, söz konusu alanının pasif yeşil kullanımından aktif kamu kullanımı alanına yöneltildiği, 1/100.000 ölçekli İzmir Manisa Planlama Bölgesi Çevre Düzeni Planında tarım arazilerinin 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa göre arazi sınıflarına ayrılmamış olduğunun belirtildiği, ilgili kurum görüşlerinin inisiyatifine bırakıldığı, ayrıca plan hükümlerinde bulunan tarım arazisi sınıflandırmalarında marjinal tarım arazilerinde "...tarımsal amaçlı yapı yapılacak parsellerin 5.000 m2 lik kısmı için maks. emsal: 0,30'dur. 5.000 m2 den büyük parsellerde ise geri kalan parsel alanı için maks. emsal: 0,10'dur. parselin tamamı için toplam inşaat alanı 10.000 m2'yi geçemez" denilerek tarım alanları için yüksek bir yapılaşma kararı getirildiği, oysaki mevcut 1/25.000 ölçekli İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planına ve 1/5000 ölçekli Gaziemir 1. Etap Nazım İmar Planı Revizyonuna göre bu alanların doğal ve ağaçlık karakteri korunacak alan Emax=0.05 maksimum inşaat alanı 150 m2 olarak belirlendiği, bu alanlarda günübirlik tesisler (lokanta, kafeterya, çay bahçesi gibi toplumun yararlanabileceği tesisler), yapılmasının mümkün olduğu, detaylı yapılaşma koşullarının plan hükümlerinde belirlendiği, bu durumda doğal ve ağaçlık karakteri korunacak alan plan kararının daha düşük inşaat yoğunluğu, doğal arazilerin korunması ve sosyal donatıları arttırıcı etkisi sayesinde kentin planlı gelişmesine, çevrenin korunarak kamu tarafından kullanımına daha fazla katkı sağlayacağı, Gaziemir yerleşimi ile orman alanı arasında kalan yaklaşık 370 ha'lık alanın tarım arazisi plan kararlarının ve yapılaşma koşullarının iptal edilmesi ve doğal ve ağaçlık karakteri korunacak alan plan kararının ve yapılaşma koşullarının mevcut planlardaki haliyle dava konusu plana aktarılmasının gerektiği, 1/100.000 ölçekli İzmir-Manisa Planlama Bölgesi Çevre Düzeni Planı hükümlerinin 8.12.2 sayılı maddesinde ağaçlandırılacak alanlara ilişkin yapılaşma koşullarında özel mülkiyete ait arazilerin dikili tarım arazisi yapılaşma koşullarındaki şekliyle değerlendirildiği, ancak yürürlükte olan 1/25.000 ölçekli İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planında ve 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planında ağaçlandırılacak alan yapılaşma koşullarının özel mülkiyetteki yola cepheli parsellerin toplumun yararlanabileceği günübirlik tesis kullanımı hakkı ile birlikte ağaçlandırılmasını sağlandığı, yapılan analizlerde Gaziemir'e ait ağaçlandırılacak alan plan kararına sahip arazilerin çok büyük bir oranda özel mülkiyete ait olduğu, bu alanların ağaçlandırılmasının sağlanmasının ancak mevcut planlardaki yapılaşma koşullarıyla olabileceği, bu sebeple ağaçlandırılacak alanlara ilişkin yapılaşma koşullarının iptali ile yapılaşma koşullarının mevcut planlardaki haliyle plana aktarılmasının gerektiği iddiaları yönünden, çevre düzeni planında belirlenen arazi kullanım kararları, niteliği itibariyle çevre kirliliğinin oluşmadan önce önlenebilmesi ve sağlıklı çevrenin oluşturulmasına yönelik hedef, ilke, strateji ve politikaları sağlayacak plan kararları olup, bu yönüyle söz konusu plana dayanılarak yapılacak 1/5000 ve 1/1000 ölçekli planlarda öngörülen ve parsel bazında fiziki kullanım durumunu belirleyen arazi kullanım kararlarından farklılık arz ettiği , çevre düzeni planı ölçeğinde hangi usül ve esaslara göre planlama yapılacağının ayrıntıları ile ilgili Kanun ve Yönetmeliklerde düzenlendiği , dava konusu planda genel olarak şematik bir dil kullanıldığı, korunacak alanlar ile sektörel açıdan stratejik öneme sahip alanlara yönelik genel arazi kararlarının üretildiği, plan notları ile alt ölçekli imar planlarına yön verecek koruma ve geliştirme strateji ve ilkelerinin belirlendiği görüldüğünden, planın bölge ve havza bazında mevzuata uygun olarak hazırlandığı ,davaya konu çevre düzeni planının plan notlarının 7.1 sayılı maddesi, 7.2 sayılı maddesi,; 7.3 sayılı maddesi,, 7.4 sayılı maddesi, 7.13 sayılı maddesi, 7.14 sayılı maddesi, 4.6 sayılı maddesi, 4.7 sayılı maddesi, 4.8 sayılı maddesi, 8.1.1.1 sayılı maddesi ; 8.1.1.2 sayılı maddesi , 8.1.1.3 sayılı maddesi hükümleri incelendiğinde, plan notları ve çevre düzeni planının niteliği gereği çevre düzeni planı ile belirlenen kentsel kullanım alanlarının, bu alanların tamamının yapılaşmaya açılacağını göstermeyeceği, bu sınırların ölçeğin gerektirdiği üzere gelişmenin yönünü gösterecek şekilde şematik olduğu ve alt ölçekli planlama çalışmalarında ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri doğrultusunda doğal, yapay ve yasal eşikler çerçevesinde bu planın nüfus kabullerine göre belirlenen alansal büyüklüğü aşmayacak şekilde kesinleştirileceğinin açık olduğu ,dava konusu planın plan pafta ve gösterimleri ile plan notları incelendiğinde, koruma alanlarına ilişkin temel stratejilerin gösterildiği ve koruma kararlarının oluşturulduğu, sektörel gelişim açısından da sanayi bölgeleri, teknoloji bölgeleri, lojistik merkezleri, üniversiteler gibi bu ölçekte stratejik öneme sahip konuların da planda gösterildiği ,uyuşmazlık konusu 174 hektar büyüklüğündeki alanın bulunduğu bölgede 1/25.000 ölçekli çevre düzeni planında da kentsel gelişme alanı gösterildiği , dava konusu planın ölçeği, bölgenin özelliği, nüfus baskısı, yerleşim alanı gibi ihtiyaçlar ile mekansal gelişme eğilimleri dikkate alınarak sınırları alt ölçekli planlarda kesinleştirilecek kentsel gelişme alanının şematik olarak belirlenmesinde çevre düzeni planı yapım yöntem ve tekniklerine ve şehircilik esaslarına aykırı bir yön bulunmadığı , dava konusu planla gösterilen kentsel gelişme alanlarının tamamının yerleşime açılması gerekmediği gibi bu alanların sınırlarının alt ölçekli planlama çalışmalarında ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri ile doğal, yapay ve yasal eşikler doğrultusunda kesinleştirileceği plan notlarıyla açıklandığı , alt ölçekli planlama çalışmalarında tarım arazileri için 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu uyarınca ilgili kurumlardan alınan görüşler doğrultusunda uygulama yapılabileceği ve tarım arazisi niteliğinde olan bir alanın yapılaşmaya açılamayacağının açık olduğu ,öte yandan 10.10.2018 tarihli plan değişikliği ile 174 hektar kentsel gelişme alanının daraltıldığı ,ölçeğinin de gereği olarak dava konusu çevre düzeni planında davacının iddia ettiği yapılaşma koşullarının yer almadığı ,esasen yapılaşma koşulları alt ölçekli planlama çalışmalarına konu olabilecek diğer bir ifade ile imar planlarında belirlenebilecek kararlar niteliğinde olduğundan, davacının dava konusu planda alt ölçekli planlara kıyasla daha fazla yapılaşma hakkı getirildiği yönündeki iddiasının dayanağı bulunmadığı , Mania alanı ile ilgili itirazların ise aynı gerekçelerle dava konusu planın konusuna girmediğinden yerinde görülmediği , 7.4 sayılı plan notunda, kentsel yerleşme alanları için plan hükümlerinin 9. bölümünde belirlenmiş olan nüfusun kent içi dağılımının, ilgili idarelerce alt ölçekli planlarda belirleneceğinin de düzenlendiği , davacının nüfus belirlemesine ilişkin itirazlarının yerinde görülmediği , tarım arazilerinin sınıflandırılmasının, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda öngörülen usullere göre yapılması kanun gereği olduğu , söz konusu sınıflandırmayı içeren arazi kullanım planları dava konusu plana altlık oluşturacak veriler kapsamında olduğu , veri olarak değerlendirilebilmesi için öncelikle dava konusu planlama alanının tamamının sınıflandırılmış olması gerektiği , dava konusu planda tarım arazilerinin sınıflandırılmamasında mevzuata ve çevre düzeni planı yapım yöntem ve tekniklerine aykırılık görülmediği , dava konusu planda öngörülen yapılaşma koşullarının mevzuatta düzenlenen inşaat oranlarının altında olduğu görüldüğünden davacının yapılaşma oranlarına ilişkin itirazı ile dava konusu planda marjinal tarım arazisi gösterimi bulunmadığından (tarım arazileri sınıflandırılmadığından) davacının bu yöndeki itirazının yerinde görülmediği ,dava konusu planda doğal karakteri korunacak alan gösterimi bulunmadığı gibi tarım arazilerine ilişkin uygulamalar, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu uyarınca ilgili kurumlardan alınan görüşler doğrultusunda yürütüleceğinden dava konusu planda gösterilen tarım alanının kaldırılmasına imkan bulunmadığı , 8.12.1 sayılı plan notunda, ağaçlandırılacak alanlarda davacının iddia ettiği günübirlik kullanım alanlarının yer alabileceğinin ve yapılaşma koşullarının alt ölçekli planlarda belirlenebileceğinin düzenlendiği, bu planda, ağaçlandırılacak alan olarak belirlenmiş alanların ilgili idarelerce alt ölçekli planlarda ağaçlandırılacak alan olarak belirlenmemesi durumunda ise özel mülkiyete tabi olup mülkiyeti kesinleşmiş ve tapuya tescil edilmiş parsellerde yapılaşmanın sınırlı tutulduğu (dikili tarım arazileri yapılaşma koşulları) görüldüğünden davacının itirazlarında isabet bulunmadığı sonucuna varıldığından davacının belirtilen iddiaları yönünden dava konusu planda şehircilik iddiaları ,planlama esasları ve kamu yararına aykırılık görülmemiştir.
Tahtalı havzası uzak koruma alan sınırının, Gaziemir yerleşiminin güneyinden geçtiği, yerleşimin bir bölümünün havza içerisinde kaldığı, mevcut 1/25.000 ölçekli İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planı Plan Uygulama Hükümlerinin 7.38.9 sayılı maddesinde de, Tahtalı havzası yapılanma koşullarının genel hükümler ve özel hükümler olarak belirlendiği, dava konusu planda Tahtalı barajı havzasından ve havzanın yapılaşma koşullarından bahsedilmediği, mevcut durumda Tahtalı barajı havzasını koruma amaçlı yönergeler bulunduğu, bu yönergeler doğrultusunda Gaziemir ilçesindeki uygulamalarda bulunduğu, plan kararlarının havza koruma kuşakları hassasiyetinde değerlendirilmesi ve uygulamada sıkıntıya düşülmemesi açısından mevcut İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planı Plan Uygulama Hükümlerinin 7.38.9 sayılı maddesinde Tahtalı Havzası Yapılanma Koşullarının geçerliliğinin 1/100.000 ölçekli İzmir Manisa Planlama Bölgesi Çevre Düzeni Planı Plan notlarında da kesinleştirilmesi gerektiği iddiası yönünden ,tahtalı havzasına ilişkin, havza alanlarına ilişkin yürürlükteki mevzuat ve ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri doğrultusunda uygulama yapılabileceği açık olup plan açıklama raporunda da havza içinde kalan alanlarda, onaylı 1/25.000 ölçekli çevre düzeni planında öngörülen yapılaşma kararlarının önerildiği belirtildiğinden davacının belirtilen iddiası yönünden dava konusu planda şehircilik iddiaları ,planlama esasları ve kamu yararına aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddi gerektiği, düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü :
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
14.08.2009 tarihinde onaylanan Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının iptali istemiyle açılan davada Danıştay Altıncı Dairesinin 26.12.2012 tarihli, E:2010/786, K:2012/8225 sayılı kararıyla planın tümünün iptaline karar verilmiştir. Söz konusu karar üzerine İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı 23/06/2014 tarihli, 9948 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı oluru ile onaylanmıştır. Söz konusu plana yapılan askı sürecindeki itirazların değerlendirilmesi sonrasında 30.12.2014 tarihli, 21137 sayılı Bakanlık oluru ile yeniden onaylanmıştır. Anılan plana yönelik askı süreci içerisindeki itirazların değerlendirilmesi sonrasında da yeniden düzenleme yapılan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı (..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... sayılı paftaları ve plan hükümleri) 16.11.2015 tarihinde onaylanmış, bu planda 27.01.2017 tarihinde ... sayılı plan paftasında, 10.04.2018 tarihinde ... sayılı plan paftasında, ... sayılı plan paftası ve bazı plan hükümlerinde değişiklik yapılmış, 25.07.2018 tarihinde L18 plan paftasına yönelik bir değişiklik yapılmış ve 10.10.2018 tarihinde İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği (..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...sayılı plan paftaları) 1. No’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 102. maddesi uyarınca onaylanmıştır.
Bakılan davada, 16.11.2015 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının aşağıda ileri sürülen sebeplerle iptali istenilmektedir.
İLGİLİ MEVZUAT:
2872 sayılı Çevre Kanununun 9. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, "Ülke fizikî mekânında, sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda, koruma-kullanma dengesi gözetilerek kentsel ve kırsal nüfusun barınma, çalışma, dinlenme, ulaşım gibi ihtiyaçların karşılanması sonucu oluşabilecek çevre kirliliğini önlemek amacıyla nazım ve uygulama imar plânlarına esas teşkil etmek üzere bölge ve havza bazında 1/50.000-1/100.000 ölçekli çevre düzeni plânları Bakanlıkça yapılır, yaptırılır ve onaylanır. Bölge ve havza bazında çevre düzeni plânlarının yapılmasına ilişkin usûl ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir." hükmüne yer verilmiştir.
Sözü edilen kanun maddesine dayanılarak çıkarılan Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelikte "Havza" ; bir akarsu kaynağını besleyen yüzey ve yer altı su kaynaklarının tabii su toplama alanını kapsayacak biçimde, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce belirlenmiş alanlar, "Bölge" coğrafi, sosyal, ekonomik, fiziksel nitelikleri açısından benzerlik gösteren alan ve/veya Devlet Planlama Teşkilatınca belirlenmiş olan istatistiki bölge (düzey 2) birimleri olarak tanımlanmıştır.
Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmeliğin 4. maddesinin (ç) bendinde, Çevre düzeni planı açıklama raporu: Çevre düzeni planının vizyonunun, amacının, hedeflerinin, stratejilerinin, ilkelerinin ve politikalarının açıklandığı ve bunlar doğrultusunda belirlenen projeksiyon nüfusuna, sektörel yapıya, alan büyüklüklerine, plan kararlarına, plan uygulama araçlarına, kurumsal yapıya ve denetime ilişkin gerekçeli açıklamaların yapıldığı ve çevre düzeni planı ile bütün olan rapor; (d) bendinde; çevre düzeni planı araştırma raporu; Planlama alanına ilişkin geleceğe yönelik projeksiyonların yapılabilmesi, plan kararlarının, koruma ve gelişme politika ve stratejilerinin ve plan hükümlerinin belirlenebilmesi için 7. madde kapsamında toplanan verilerin planlama çalışmasında kullanılacak biçimde analiz ve sentezinin yapıldığı, alana yönelik fırsatların, tehditlerin, güçlü yönler ve zayıflıkların belirlenerek ilgilisine göre farklı disiplinlerden uzmanlarca hazırlanan rapor, olarak tanımlanmış; çevre düzeni planının niteliklerinin belirlendiği 5. maddesi (e) bendinde, "planlamaya temel oluşturan verilerin farklılığından dolayı farklı mesleklerden uzmanların fiili katılımı ile hazırlanan üst ölçekli bir plan olduğu" plan nitelikleri arasında yer almıştır.
Yönetmeliğin Planlama Alanının Tespiti Başlıklı 6. maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde, Planlama alanı; "Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Çevre Kanunu kapsamında; Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından belirlenen büyük akarsu havzaları veya Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı tarafından belirlemiş istatistiki bölge birimleri (düzey 2) ile birlikte idari sınırları da dikkate alınarak, en az iki il sınırını içerecek şekilde, b) İl özel idareleri ve belediye sınırı il sınırı olan büyükşehir belediyeleri, 22/2/2005 tarihli ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu kapsamında yetki alanlarını aşmayacak şekilde belirlenir." kuralı yer almıştır.
7.maddesinde, "Çevre düzeni planlarının hazırlanması sürecinde, planlama alan sınırları kapsamında veriler 1/25.000 ölçekli harita hassasiyetinde asgari; a) Türkiye ve bölgesindeki yeri, b) Ülke ulaşım ağındaki yeri, c) İdari bölünüş ve sınırlar, ç) Doğal yapı; 1) Jeolojik yapı (depremsellik ve fay hatları vb), 2) Jeomorfolojik yapı (topografya, eğim durumu vb), 3) Hidrolojik- hidrojeolojik yapı (Göller, barajlar, akarsular, taşkın alanları, yeraltı ve yüzeysel su kaynakları, havza sınırları), 4) İklimsel özellikler, 5) Toprak niteliği ve tarımsal arazi kullanımı, 6) Ekolojik yapı (ekosistem tipleri, flora ve fauna varlığı), d) Koruma statüsü verilmiş alanlar (sit alanları, uluslararası sözleşmelerle korunan alanlar, sulak alanlar, RAMSAR alanları, özel çevre koruma alanları, milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı, tabiatı koruma alanı, mesire yerleri, yaban hayatı geliştirme alanı, yaban hayatı koruma alanı, tür koruma alanı, yüzeysel içme suyu kaynakları koruma alan ve diğerleri) e) Orman alanları, mera, yaylak, kışlak alanları, f) Kültür ve turizm gelişim ve koruma bölgeleri, turizm merkezleri, g) Genel peyzaj öğeleri, ğ) Demografik yapı, h) Sosyal yapı, ı) Ekonomik yapı, i) Teknik altyapı; 1) Ulaşım, 2) Enerji, 3) Atık geri kazanım ve bertaraf tesisleri, 4) İçme suyu ve atık su arıtma tesisleri, 5) Atık su deşarj yerleri, 6) Tarımsal sulama alanları, j) Kamu mülkiyetindeki alanlar, k) Ruhsatlı maden sahaları, l) Askeri alanlar, askeri yasak bölgeler ve güvenlik bölgeleri,m) Mania planları, n) Mevcut arazi kullanımı,o) Yerleşme alanlarının karakteristik özellikleri ve mekânsal gelişme eğilimleri ve potansiyelleri, ö) Planlama alanına yönelik bölgesel ölçekli kamu projeleri ve yatırım kararları, p) Onanlı imar planları, r) Çevre sorunları konularına ilişkin ilgili kurum ve kuruluşlardan, uydu görüntülerinden ve/veya hava fotoğraflarından ve arazi çalışmalarından veriler elde edilerek sayısal veri tabanı oluşturulur. Kurum ve kuruluşlar planlama çalışmasında kullanılacak bilgi ve belgeleri sağlamakla sorumludur. Milli güvenlik ve savunma faaliyetlerine konu alanlar için Milli Savunma Bakanlığı ile koordinasyon sağlanır." kuralına yer verilmekteydi.
Diğer taraftan 14.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 38. maddesinin 2. fıkrası ile Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik yürürlükten kaldırılmış, Geçici 1. maddesinde, bu yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden önce onay makamına sunulan veya idare meclisinde gündeme alınan plan tekliflerinin bu yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önceki mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırılacağı hüküm altına alınmıştır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca çıkarılan 14.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 4.maddesinin 1.fıkrasının (c) bendinde, "Çevre düzeni planı: Varsa mekânsal strateji planlarının hedef ve strateji kararlarına uygun olarak orman, akarsu, göl ve tarım arazileri gibi temel coğrafi verilerin gösterildiği, kentsel ve kırsal yerleşim, gelişme alanları, sanayi, tarım, turizm, ulaşım, enerji gibi sektörlere ilişkin genel arazi kullanım kararlarını belirleyen, yerleşme ve sektörler arasında ilişkiler ile koruma-kullanma dengesini sağlayan 1/50.000 veya 1/100.000 ölçekteki haritalar üzerinde ölçeğine uygun gösterim kullanılarak bölge, havza veya il düzeyinde hazırlanabilen, plan notları ve raporuyla bir bütün olarak yapılan planı ifade eder." kuralı yer almaktadır.
Yönetmeliğin "Planlama alanı" başlıklı 18.maddesinde, "Çevre düzeni planı; coğrafi, sosyal, ekonomik, idari, mekânsal ve fonksiyonel nitelikleri açısından benzerlik gösteren bölge, havza veya en az bir il düzeyinde yapılır." kuralına, "Plan ilke ve esasları" başlıklı 19. maddesinin 1.fıkrasında ise, "Çevre düzeni planları hazırlanırken; a) Varsa mekânsal strateji planlarına uygunluğun sağlanması, b) Yeni gelişmeler ve bölgesel dinamiklerin dikkate alınması, c) İlgili kamu kurum ve kuruluşlarının mekânsal kararları etkileyecek nitelikteki bölge planı, strateji planı ve belgesi, sektörel yatırım kararlarının dikkate alınarak değerlendirilmesi, ç) Sürdürülebilir kalkınma amacına uygun olarak ekolojik ve ekonomik kararların bir arada değerlendirilmesi, d) Tarihi, kültürel yapı ile orman alanları, tarım arazileri, su kaynakları ve kıyı gibi doğal yapı ve peyzajın korunması ve geliştirilmesi, e) Doğal yapının, ekolojik dengenin ve ekosistemin sürekliliğinin korunması amacıyla arazi kullanım bütünlüğünün sağlanması, f) Ulaşım ağının arazi kullanım kararlarıyla birlikte ele alınması suretiyle imar planlarında güzergahı netleştirilecek yolların güzergah ve yönünün genel olarak belirlenmesi, g) Çevre sorunlarına neden olan kaynaklara yönelik önleyici strateji ve politikaların belirlenerek arazi kullanım kararlarının oluşturulması, ğ) İmar planlarına esas olacak şematik ve grafik dil kullanılarak arazi kullanım kararları ile koruma ve gelişmenin sağlanması, h) Afet tehlikelerine ilişkin mevcut raporlar ve jeolojik etütler dikkate alınarak afet risklerini azaltıcı önerilerin dikkate alınması esastır." kuralına yer verilmiştir.
Anılan 19.maddenin 2.fıkrasında, "Çevre düzeni planlarının hazırlanması sürecinde, planlama alanı sınırları kapsamında aşağıda genel başlıklar halinde belirtilen konular ile diğer konularda ilgili kurum ve kuruluşlardan veriler elde edilir; bu veriler kapsamında analiz, etüt ve araştırmalar yapılır: a) Sınırlar. b) İdari ve bölgesel yapı. c) Fiziksel ve doğal yapı. ç) Sit ve diğer koruma alanları, hassas alanlar, doğal karakteri korunacak alanlar. d) Ekonomik yapı. e) Sektörel gelişmeler ve istihdam. f) Demografik ve toplumsal yapı. g) Kentsel ve kırsal yerleşme alanları ve arazi kullanımı. ğ) Altyapı sistemleri. h) Yeşil ve açık alan kullanımları. ı) Ulaşım sistemleri. i) Afete maruz ve riskli alanlar. j) Askeri alanlar, askeri yasak bölgeler ve güvenlik bölgeleri. k) Planlama alanına yönelik bölgesel ölçekli kamu projeleri ve yatırım kararları. l) Her tür ve ölçekteki plan, program ve stratejiler. m) Göller, barajlar, akarsular, taşkın alanları, yeraltı ve yüzeysel su kaynakları ve benzeri hidrolojik, hidrojeolojik alanlar. n) Çevre sorunları ve etkilenen alanlar." düzenlemesine yer verilmiştir.
Aynı maddenin 3.fıkrasında, " Çevre Düzeni Planlarının hazırlanması sürecinde planlama alanı sınırları kapsamındaki tüm veriler 1/25.000 ölçekli harita hassasiyetinde hazırlanır." kuralı, 4.fıkrasında, "Plan hazırlık sürecinde ihtiyaç duyulan veri, bilgi ve belgeler; ilgili veriyi hazırlamakla sorumlu kurum ve kuruluşlardan, bilimsel çalışmalardan ve uzmanlarca arazide yapılacak çalışmalardan elde edilir." kuralı, 5.fıkrasında, "Planlama sürecinde coğrafi bilgi sistemleri ve uzaktan algılama yöntemleri kullanılarak güncellenebilir ve sorgulanabilir sayısal veri tabanı oluşturulur." kuralı bulunmaktadır.
Yönetmeliğin "Revizyon ve değişiklikler" başlıklı 20. maddesinin 1.fıkrasında, "Çevre düzeni planının ihtiyaca cevap vermediği hallerde veya planın vizyonu, amacı, hedefleri, stratejileri, ilke ve politikaları açısından plan ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğünü etkilemesi halinde çevre düzeni planı bütününde revizyon yapılır. Çevre düzeni planı revizyonu; a) Nüfusun yerleşim ihtiyaçlarının karşılanamaması, b) Planın temel strateji ve politikalarını değiştirecek bölgesel ölçekli yatırımların ortaya çıkması, c) Yeni verilere bağlı olarak, sonradan ortaya çıkabilecek ve bölgesel etkiye yol açabilecek arazi kullanım taleplerinin oluşması, ç) Yeni gelişmeler ve bölgesel dinamiklerde değişiklik olması, durumunda yapılır." düzenlemesine, 2.fıkrasında da, "Çevre düzeni planı ana kararlarını, sürekliliğini, bütünlüğü bozmayacak nitelikte, plan değişikliği yapılabilir. Çevre düzeni planı değişikliklerinde; a) Kamu yatırımlarına, b) Çevrenin korunmasına, c) Çevre kirliliğinin önlenmesine, ç) Planın uygulanmasında karşılaşılan güçlükler ve maddi hataların giderilmesine, d) Değişen verilere bağlı olarak planın güncellenmesine, dair yeterli, geçerli ve gerekçeleri açık olan, altyapı etkilerini değerlendiren raporu içeren teklif ve talepler; idarece planın temel hedef, ilke, strateji ve politikaları kapsamında teknik ve yasal çerçevede değerlendirmeye alınarak sonuçlandırılır." düzenlemesine yer verilmiştir.
Diğer taraftan 4/7/2011 tarihli 27984 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 7. maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde, yerleşme, yapılaşma ve arazi kullanımına yön veren, her tür ve ölçekte fiziki planlara ve uygulamalara esas teşkil eden üst ölçekli mekânsal strateji planlarını ve çevre düzeni planlarını ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak hazırlamak, hazırlatmak, onaylamak ve uygulamanın bu stratejilere göre yürütülmesini sağlamak, (c) bendinde ise, havza ve bölge bazındaki çevre düzeni planları da dâhil her tür ve ölçekteki çevre düzeni planlarının ve imar planlarının yapılmasına ilişkin usul ve esasları belirlemek, havza veya bölge bazında çevre düzeni planlarını yapmak, yaptırmak, onaylamak ve bu planların uygulanmasını ve denetlenmesini sağlamak, Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayılmıştı
Ancak söz konusu Kanun Hükmünde Kararname 9/7/2018 tarihli 30473 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yürürlükten kaldırılmış ve yerine 10/7/2018 tarihli 30474 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 102.maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde, yerleşme, yapılaşma ve arazi kullanımına yön veren, her tür ve ölçekte fiziki planlara ve uygulamalara esas teşkil eden üst ölçekli mekânsal strateji planlarını ve çevre düzeni planlarını ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak hazırlamak, hazırlatmak, onaylamak ve uygulamanın bu stratejilere göre yürütülmesini sağlamak, (c) bendinde ise, havza ve bölge bazındaki çevre düzeni planları da dâhil her tür ve ölçekteki çevre düzeni planlarının ve imar planlarının yapılmasına ilişkin usul ve esasları belirlemek, havza veya bölge bazında çevre düzeni planlarını yapmak, yaptırmak, onaylamak ve bu planların uygulanmasını ve denetlenmesini sağlamak Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayılmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Davacı tarafından, planın tümüne yönelik olarak genel iddialar ve bazı mekansal kullanım kararlara yönelik itirazlar sunularak dava konusu planın iptali istenilmiştir.
Çevre düzeni planına (ÇDP) karşı açılan bu davada davacının iddiaları buna karşılık davalının savunması kapsamında dava konusu planın ilgili mevzuatta belirlenen kurallara, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olup olmadığının belirlenmesi amacıyla Naip üye ... tarafından resen seçilen Prof. Dr. ... ve Prof.Dr. ... ve Yrd.Doç.Dr. ...'ın katılımıyla mahalinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonunda düzenlenen bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş ve tebliğ üzerine itirazlar sunulmuştur.
Davacının dava konusu plana yönelik ileri sürdüğü iddialarına karşılık, davalı tarafından sunulan savunmalar ve bilirkişi raporundaki değerlendirmeler ve rapora yapılan itirazlar çerçevesinde uyuşmazlık konular itibariyle tek tek değerlendirilmiştir.
- Bilirkişi raporunun sonuç kısmında planın geneline yönelik olarak
- "Davaya konu Çevre Düzeni Planı ilgili mevzuatta belirtilen tanımlara ve amaca uygun olarak geliştirilmiş olup, Çevre Düzeni Planının Plan Açıklama Raporunda ekolojik değerlerin korunması konusuna vurgu yapıldığı ve koruma-kullanma dengesinin kurulması yönünde plan hedeflerinin net biçimde konulduğu; bu durumun planın mevzuattaki tariflere uyumu açısından olumlu olduğu, bununla beraber planın ayrıntılı önerileri incelendiğinde ekolojik değerlerin korunması ilkesiyle (dolayısıyla hem mevzuattaki tanımlarla hem planın kendi ana hedefleriyle) çelişen plan kararları tespit edilmiş olup bunların rapor boyunca ayrıntılarıyla anlatıldığı ve bu kısımlarda düzeltmeler yapılması gereğinin bulunduğu,
• Dava konusu Çevre Düzeni Planında yer yer aşırı ayrıntıda tariflenen gelişme alanları gibi gösterimler olmasına rağmen, Bilirkişi Kurulunun bu durumun genellikle stratejik önemi daha düşük konular açısından olduğu, planın genel bir şematik dili bulunduğu görüşünde olup, bu yöndeki eksikliklerin planın gösterim dili nedeniyle iptalini gerektiren bir konu olarak değerlendirmediği,
• Planda mekansal bütünlük kurulduğu ve birlikte “çalışan”, yani ekonomik ve sosyal bütünleşme göstererek kent ekonomisinin birlikte işlediği, bu açıdan bütünlük gösteren ve “kent-bölge” oluşumu izlenen kentler olarak İzmir ve Manisa illeri beraber planlandığı, bu iki kentin coğrafi öğeler, akarsular, vadiler açısından da idari sınırların ötesine geçen bir coğrafi bölgeyi içerdiği, bu nedenlerle iki kentin beraber planlanmasının ve bu doğrultuda planın kapsamı ve plan sınırları şehircilik ilkeleri ve planlama esasları açısından doğru olduğu,
• Davaya konu planın kapsamının İzmir ve Manisa illerinin olmasının daha önceki mahkeme kararları ve bu kararlar kapsamında yapılmış olan bilirkişi incelemesinin sonuçlarıyla da uyumlu bulunduğu,
• İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı için yeni bir Plan Araştırma Raporunun hazırlanmadığı; daha önce Mahkeme kararıyla iptaline karar verilen İzmir-Manisa-Kütahya Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının Plan Araştırma raporunun kullanıldığı; yani Kütahya ili kapsam dışına alınarak İzmir ve Manisa illeri için toplanan verilerin temel alındığı, bu yöntemdeki temel sorunun verilerin güncelliğine ilişkin olup ilk onama tarihi olan 2014 yılı temel alınırsa, 2009 yılı öncesi verilere dayandığı için en az 5 yıl “eskimiş” veriler üzerinden plan kararlarının üretildiği sonucunun çıktığı, nitekim davalı idare Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından dava dosyasına sunulan yanıtlar kapsamında da ilgili kurumlardan varsa güncel olmayan verilerin yenilenmesine yönelik taleplerinin çevre düzeni planı kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olduğunun belirtildiği planın stratejilerinin dayandığı verilerin “eskimiş” olması ve güncel olmamasının önemli bir eksiklik olduğu ve bunların plan onamasından sonra plana kurumlarca yapılan itirazlar sırasında düzeltilip güncellenecek olmasının doğru bir planlama olmadığı, dolayısıyla davaya konu İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının onama tarihi olan 23.06.2014 tarihinde yeterli, doğru ve güncel veriye dayandırılmadan yapılmış olması ve güncellenmiş bir Plan Araştırma Raporunun olmamasının önemli bir eksiklik olduğu,
• Verilerin güncelliğine ilişkin bir diğer sorun nüfus projeksiyonlarıyla ilgili olup raporun ilgili kısmında açıklandığı, ayrıca nüfus projeksiyonlarındaki kestirim yaklaşımı da sorunlu bulunmuş olup, alt ölçek planları yönlendirmesi beklenen çevre düzeni planlarının, kentsel gelişme alanı büyüklüklerini belirlerken planın amaç ve hedefleri ile bağdaşlaştırılmayan, her yerleşim yerinin kentleşme dinamiklerini bir görüp aynı nüfus projeksiyon modeli ile nüfus tahminlerini yapan ve bu tahminler üzerinden bilimsel/matematiksel yöntemleri kullanmadan nüfus kabullerini yapan bir yaklaşımla hazırlandığının anlaşıldığı, bu durumun hazırlanan planda doğal ve/veya tarımsal niteliği nedeniyle korunması gereken alanlarda planın koruma ve ekolojik denge hedefinden uzaklaşılarak gereksinimden fazla alanın kentsel gelişim alanı olarak planlanmasına yol açtığı,
• Davaya konu 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı alt ölçekli planlarla ilişkisi ve plan hiyerarşisi olarak değerlendirildiğinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından onanmış olan 1/25000 ölçekli plan ile benzeşen ve farklılaşan yönleri olup, bu durumun planlama hiyerarşisi açısından doğal olduğu; 1/100.000 ölçekli davaya konu çevre düzeni planının 1/25000 ölçekli plan ile tamamıyla örtüşmesi ve her kararında bu plana uygun olması gibi bir zorunluluğun bulunmadığı; üst ölçekte bölge için yeni ve farklı stratejiler getirilmesinin mümkün olduğunun değerlendirildiği,
• Dava konusu planın hazırlanması aşamasında Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğinde öngörülen, kamu kurum ve kuruluşları veya plan müelliflerince planın türüne ve kademesine göre bu Yönetmelikte genel başlıklar halinde belirtilen konularda gerekli veri toplanmadığı, Gaziemir ilçesinin sınırlarının orman alanı sınırlarının plana hatalı işlenerek yasal düzenlemeler aykırı bir uygulama yapıldığı,
• Gaziemir yerleşiminin doğusunda yer alan doğal karakteri korunacak alanda kentsel gelişme alanının öngörülmesinin şehircilik ilkeleri ve planlama esasları açısından sakıncalı bulunduğu,
• Sonuç kısmında vurgulanması gereken temel konunun, iptali istenen çevre düzeni planının bazı hassas bölgelerde aşırı büyüklükte gelişme odakları yaratmakta olduğu, bu nedenle sürdürülebilirlik amacına, koruma-kullanma dengesini sağlama hedefine ulaşamadığı, bu durumun hem ilgili mevzuatta tanımlanan çevre düzeni planlarının temel amaçlarına uyumsuzluk olarak değerlendirildiği, hem de planın kendi açıklama raporuna aykırı düştüğü, planın iç tutarlılığını olumsuz etkilediği, bu nedenle bu tür alanların, maddeler halindeki ayrıntılı incelemeler sırasında gösterildiği ve planda değişiklik yapılması gereken alanların olarak rapor boyunca belirtildiği, plan hükümlerine ilişkin itirazların da aynı kapsamda tek tek incelenerek düzeltilmesi gereken veya herhangi bir problem görülmeyen hükümlerin belirtildiği, bunun yanısıra davalı idare tarafından davacı itirazları doğrultusunda yapılan değişiklikler varsa bunlar da incelenerek itiraz konularının ortadan kalktığı durumların gösterildiği; itiraz konusunun ve saptanan aykırılıkların ve hatalı planlama yaklaşımlarının devam ettiği durumların da vurgulandığı,
Tüm bu değerlendirmeler kapsamında davaya konu 31.12.2014 onay tarihli Çevre Düzeni Planının planın ana amacı, kapsamı, plan sınırları ve kapsadığı iller, plan dili ve gösterimleri açısından mevzuata ve şehircilik ilkeleri ile planlama esaslarına uygun yaklaşımlar barındırdığı; ancak plan araştırma raporunun eksikliği, plana altlık teşkil eden verilerin eksikliği, nüfus projeksiyon verilerinin güncel olmaması, nüfus kestirimlerinde plan stratejileriyle çelişen yaklaşımlar sonucu yer yer aşırı büyüklükte gelişme alanlarının açılmış olması, bu tür alanlardaki plan kararları nedeniyle çevre düzeni planının temel hedefi ve ana stratejisi olan ekolojik dengenin kurulması, koruma-kullanma dengesinin sağlanması, tarımsal ve doğal değeri olan alanların korunması ilkeleriyle çelişen, dolayısıyla ilgili mevzuata, şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına aykırılıklar taşıyan plan kararları içerdiğinin saptandığı" görüş ve değerlendirmelerine yer verilmiştir.
Tüm bu değerlendirmeler kapsamında davaya konu Çevre Düzeni Planının planın ana amacı, kapsamı, plan sınırları ve kapsadığı iller, plan dili ve gösterimleri açısından mevzuata ve şehircilik ilkeleri ile planlama esaslarına uygun yaklaşımlar barındırdığı; ancak plan araştırma raporunun eksikliği, plana altlık teşkil eden verilerin eksikliği, nüfus projeksiyon verilerinin güncel olmaması, nüfus kestirimlerinde plan stratejileriyle çelişen yaklaşımlar sonucu yer yer aşırı büyüklükte gelişme alanlarının açılmış olması, bu tür alanlardaki plan kararları nedeniyle çevre düzeni planının temel hedefi ve ana stratejisi olan ekolojik dengenin kurulması, koruma-kullanma dengesinin sağlanması, tarımsal ve doğal değeri olan alanların korunması ilkeleriyle çelişen, dolayısıyla ilgili mevzuata, şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına aykırılıklar taşıyan plan kararları içerdiği saptanmıştır.
Dairemizce planın geneline yönelik olarak yapılan değerlendirmede;
Planın bütününe yönelik olarak ileri sürülen hususlar Dairemizin E:2016/1577 sayılı dosyasında hukuka ayrılık nedeni olarak görülmemiştir. Esasen bu dava dosyasında davacının planın geneline yönelik olarak itirazları da bulunmamaktadır. Bilirkişilerin genele yönelik tespitleri bu dava dosyasında ilgili görülen kısımlarda aşağıda madde başlıkları altında değerlendirilecektir.
İtiraz 1
Dava dilekçesinde;
Dava konusu 1/100.000 ölçekli İzmir-Manisa Planlama Bölgesi Çevre Düzeni Planında, Gaziemir ilçesi sınırları dahilinde bulunan devlet ormanı sınırlarının hatalı işlendiği, orman sınırlarının hatalı işlenmiş olmasının, orman çevresinde bulunan tüm plan kararlarını etkileyeceği, Gaziemir ilçe sınırları içinde bulunan devlet ormanı sınırlarının 1/25.000 ölçekli planla uyumlu hale getirilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.
Savunmada;
Çevre Düzeni Planında orman alanı, tarım arazisi vb. sınırların, ilgili kurumlardan alınan veriler doğrultusunda düzenlendiği, bununla birlikte 1/100.000 ölçekli planlar oldukça geniş alanları kapsadığından görüşlerin parsel bazında alınmayıp alansal olarak alındığı, planda orman alanı olarak tanımlı büyük alansal kullanımlar içerisinde 6831 sayılı Orman Kanunu ya da tarım arazisi olarak tanımlı büyük alansal kullanımlar içerisinde 5403 sayılı Toprak koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu kapsamı dışında bulunan tarım arazilerinin bulunabileceği, Çevre Düzeni Planının 8.11.3 sayılı plan hükmü uyarınca imar planları yapılırken orman kadastrosu sınırlarının esas alınacağı, aynı şekilde tarım arazilerine ilişkin sınırların alt ölçekli planlarda ilgili kurum/kuruluş görüşleri doğrultusunda belirlendiği, çevre düzeni planlarının, kanunlar üzerinde bir belge olmadığı 6831 sayılı Orman Kanununa tabi bir alanı orman vasfından çıkarmaya ya da 6831 sayılı Kanun kapsamı dışında olan bir alana orman vasfı kazandırmaya haiz bir belge olmadığı belirtilmiştir.
Bilirkişi raporunda;
"Dava konusu plan ile ilgili olarak davalı idare 26.12.2012 tarihli ve E. 2010/786-K. 2012/8225 sayılı Danıştay kararında İzmir- Manisa illerinin birlikte ele alınmasının gerektiğinin vurgulandığı ve Bakanlık tarafından onanan planın Danıştay 6. Daire Başkanlığının kararının ifası niteliğinde olduğundan yeni görüşlerin alınmadığını, dava konusu Plan Değişiklik Planı olsaydı ilgili kurum/kuruluş görüşlerinin temin edilecek olduğunu ifade etmektedir. Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğinin Tanımlar başlıklı 4. Maddesinin h bendinde Mekansal planın “ 3194 sayılı İmar Kanunu uyarınca hazırlanan, kapsadıkları alan ve amaçları açısından üst kademeden alt kademeye doğru sırasıyla; mekânsal strateji planı, çevre düzeni planı ve imar planını” ifade ettiği belirtilmektedir. Bunun yanı sıra aynı yönetmeliğin Mekânsal Planların Yapımına Dair Esaslar, Araştırma ve analiz başlıklı bölümünde yer alan Madde 8’in 1. Fıkrasında “Mekânsal planların, plan değişiklilerinin, revizyon ve ilavelerin hazırlanması sürecinde, kamu kurum ve kuruluşları veya plan müelliflerince planın türüne ve kademesine göre bu Yönetmelikte genel başlıklar halinde belirtilen konularda ilgili kurum ve kuruluşlardan veri, görüş ve öneriler elde edilerek gerekli analiz, etüt, araştırma ve çalışmalar yapılır.” denmektedir. Davalı idarenin dava konusu planın plan değişikliği olmadığı ifadesi dava konusu planın yeni bir plan olduğu anlamına gelmektedir. Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği hükümleri dava konusu planın yapımı aşamasında kamu kurum ve kuruluşları veya plan müelliflerince planın türüne ve kademesine göre bu Yönetmelikte genel başlıklar halinde belirtilen konularda ilgili kurum ve kuruluşlardan veri, görüş ve önerilerin elde edilmesini öngörmektedir.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından onaylanan 1/25.000 ölçekli İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planında orman alanı sınırları içerisinde yer alan iki noktada dava konusu planda, farklılık olduğu ve dava konusu planda Sarnıç Kentsel Yerleşik alanının güneydoğusundaki Orman sınırları içerisinde küçük bir bölgenin Ağaçlandırılacak Alan olarak planlandığı, Serbest Bölge Alanının batısında yer alan Orman Alanının da Serbest Bölge Alanına doğru genişlediği ve ağaçlandırılacak alanın Orman alanı olarak gösterildiği görülmektedir. Bu plan kararları değerlendirildiğinde, davalı idarenin “Çevre Düzeni Planlarının kanunlar üzerinde bir belge olmayıp 6831 sayılı Orman Kanunu'na tabi bir alanı orman vasfından çıkarmaya ya da 6831 sayılı Kanun kapsamı dışında olan bir alana orman vasfı kazandırmaya haiz bir belge olmadığı” iddiasının aksine bir plan üretildiği ve plan yapım aşamasından önce planlama alanına ait gerekli verinin toplanmadığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu 1/100 000 ölçekli İzmir-Manisa Planlama Bölgesi Çevre Düzeni Planında orman alanı sınırlarının doğru işlenmesi gerekmektedir. 10.10.2018 onay tarihli İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında bu sınırlara ait bir değişiklik yapılmamıştır." görüş ve değerlendirmelerine yer verilmiştir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede;
Dava konusu planın 4.49 sayılı plan notunda, orman alanları, 6831 sayılı Orman Kanunu uyarınca saptanmış ve saptanacak alanlar olarak tanımlanmış, 5.1.2 sayılı maddesinde orman alanlarının korunması koruma ilkeleri arasında sayılmış, 7.43 sayılı maddesinde, bu plan sınırları içindeki tüm orman sayılan yerlere ve orman alanlarına ilişkin konularda 6831 sayılı Orman Kanunu uyarınca uygulama yapılacağı belirtilmiş, 8.11.1 sayılı maddesinde, bu planda orman alanı olarak gösterilen alanların, devlet ormanları, hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ormanlar, özel ormanlar ve muhafaza ormanları olduğu ve 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine tabi alanlar olduğu, 8.11.2 sayılı maddesinde, planlama bölgesi içindeki orman alanlarının, orman amenajman planları esas alınarak bu plana işlendiği, 8.11.3 sayılı maddesinde, orman sınırları konusunda tereddüt oluşması durumunda veya imar planlarının yapımı sırasında orman kadastro sınırlarının esas alınacağı ve ilgili kurum görüşünün alınmasının şart olduğu kurala bağlanmıştır.
Plan notlarında belirtildiği üzere davaya konu çevre düzeni planından ölçü alınarak uygulamaya geçilemeyeceği gibi planda orman olarak gösterilmekle beraber statüsü orman olmayan alanların orman olarak kullanılamayacağı, imar planlarının yapımı sırasında orman alanı sınırlarının orman kadastro sınırları esas alınarak belirleneceği ve ilgili kurum görüşünün alınmasının şart olduğu açıktır. Bu bakımdan davacının itirazı alt ölçekli imar planlarının konusuna girmektedir.
Bu durumda itiraz konusu gösterimde plan kararına, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve mevzuata hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
İtiraz 2
Dava dilekçesinde;
Dava konusu 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında Gaziemir ilçesinin idari (mülki) sınırlarının hatalı olduğu, Sarnıç İlk kademe belediyesinin tüzel kişiliğinin 5747 sayılı Kanunla sona erdirildiği ve Gaziemir Belediyesine devredildiği, dava konusu 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında eski Sarnıç Belediyesini oluşturan alanın Gaziemir ilçe sınırları dışında bırakıldığı, dava konusu planın Gaziemir ilçe sınırları konusunda da yürürlükteki mevzuat ve plan hükümlerine uygun hale getirilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.
Savunmada;
Çevre Düzeni Planının, plan hükümleri ve plan açıklama raporu ile birlikte bir bütün olduğu, Çevre Düzeni Planının plan hükümlerinin 7.1 sayılı maddesinde, "Bu çevre düzeni planı, plan açıklama raporu ve plan hükümleriyle bir bütündür. Alt ölçekli planlar yapılırken bu belgelerin bütünü göz önünde bulundurulacaktır." düzenlenmiş olup alt ölçekli planlar yapılırken tüm bu belgelerin birlikte göz önünde bulundurulması gerektiği, bu bağlamda, 7.5 sayılı maddesinde, "Bu planda gösterilen sınırlarda farklılıklar olsa dahi, yürürlükteki idari sınırlar geçerlidir. Bu sınırlarda değişiklik olması durumunda, kabul edilen yeni sınırlar plan değişikliğine gerek olmaksızın geçerli olacaktır." düzenlemesi uyarınca Gaziemir ilçesine ilişkin yasal sınırların geçerli olduğu hususunun açık olduğu, bununla birlikte çevre düzeni planı kararları değerlendirilirken çevre düzeni planı plan kararlarının plan hükümleri ve plan açıklama raporu ile birlikte değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Bilirkişi raporunda;
"Dava dosyası incelendiğinde, Gaziemir Belediye Meclisinin ... tarih ve ... sayılı kararında 5216 sayılı Büyükşehir Yasası doğrultusunda Gaziemir ilçesinin sınırının belirlendiği görülmektedir. Meclis karar ekinde yer alan haritada Sarnıç yerleşiminin de Gaziemir ilçesi sınırları içerisinde yer aldığı anlaşılmaktadır. Dava konusu plan incelendiğinde ise Sarnıç Yerleşiminin Menderes ilçesi sınırları içerisinde yer aldığı anlaşılmaktadır. Dava konusu planda Gaziemir İlçesinin sınırları hatalı işlenmiştir.
Davaya konu 30.12.2014 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının yeterli, doğru ve güncel veriye dayandırılmadan yapıldığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu planın hazırlanması aşamasında Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğinde öngörülen, kamu kurum ve kuruluşları veya plan müelliflerince planın türüne ve kademesine göre bu Yönetmelikte genel başlıklar halinde belirtilen konularda ilgili kurum ve kuruluşlardan veri toplanmamış, Gaziemir ilçesinin sınırları ve orman alanı sınırları plana hatalı işlenerek yasal düzenlemelere aykırı bir uygulama yapılmıştır. 10.10.2018 onay tarihli İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında da güncellenmiş bir Plan araştırma raporundan bahsetmek mümkün değildir. Bu planda yukarıda değinilen sınırlara ilişkin bir değişiklik de yapılmamıştır." görüş ve değerlendirmelerine yer verilmiştir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede;
Dava konusu planın plan notlarının 7.9 sayılı maddesinde, "Bu planda gösterilen sınırlarda farklılıklar olsa dahi, yürürlükteki idari sınırlar geçerlidir. Bu sınırlarda değişiklik olması durumunda, kabul edilen yeni sınırlar plan değişikliğine gerek olmaksızın geçerli olacaktır." düzenlemesi yer almaktadır.
Dava konusu 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı ile idari sınırları belirlenmemekte olup idari sınırlar plana aktarılan ilgili kurum ve kuruluşlardan elde edilen veriler arasında yer almaktadır.
Yukarıda plan notu ile de, yerleşim birimlerinin gerçek sınırlarının planla farklı olması durumunda plan değişikliğine gerek olmaksızın yürürlükteki gerçek sınırların geçerli olduğu kurala bağlandığından davacının Sarnıç yerleşimine ilişkin sınırların hatalı gösterildiği itirazının dava konusu planı kusurlandırmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Bu durumda itiraz konusu gösterimde plan kararına, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve mevzuata hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
İtiraz 3
Dava dilekçesinde;
• Gaziemir ilçesinin batısında, dağların eteğinde yer alan ve tarım yapmaya ve yerleşime açmaya elverişli olmayan arazilerin dava konusu 1/100.000 ölçekli İzmir-Manisa Planlama Bölgesi Çevre Düzeni Planında "kentsel gelişme alanı" olarak belirlendiği, yaklaşık 174 ha'lık alanın 08.07.2014-06.08.2014 tarihleri arasında askıya çıkarılan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında "tarım alanı" ve 1/25.000 ölçekli Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planı ve Gaziemir 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planında "doğal karakteri korunacak alan" olarak ayrıldığı,
• Dava konusu İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Plan Hükümlerinin 7.2 sayılı maddesinde "Bu plandan ölçü alınarak uygulamaya geçilemez. Bu plan ile belirlenen kentsel gelişme alanları, bu alanların tamamının yerleşime açılacağını göstermez. Bu alanların sınırları alt ölçekli planlama çalışmalarında ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri ile doğal, yapay ve yasal eşikler doğrultusunda bu planda ve plan hükümleri ekinde yer alan tabloda belirlenen hedef nüfus dikkate alınarak kesinleştlrilir." hükmünün yer aldığı, söz konusu maddeyle çevre düzeni planıyla belirlenen ilave kentsel gelişme alanının sınırlarının alt ölçekli planlama çalışmalarında kesinleştirileceği belirtilmiş olsa da söz konusu ilave yerleşme alanının yer seçimi kriterleri ile ilgili bilimsel bir veriye; planda, plan açıklama raporunda ve plan hükümlerinde rastlanılamadığı,
• Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 23.06.2014 tarihli, 9948 sayılı oluru ile onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının askı süresi içerisinde iletilen itirazların değerlendirilmesi sonucunda; "...parsel bazında olan şahıslara ait taleplerin münferiden uygun değerlendirilmemesi ancak bu taleplerin bulunduğu bölgelerdeki çevre düzeni planının ölçeği ve kapsamı çerçevesinde yapılan değerlendirmeler sonrasında gerekli düzenlemelerin yapılması amacıyla plan paftalarında, plan hükümlerinde ve plan açıklama raporunda düzenlemelerin yapıldığı..." belirtildiği, kentsel gelişme alanlarının arttırılmasına dair Gaziemir Belediyesinin herhangi bir itirazı veya talebi bulunmadığı, bu durumda bu alanın hangi gerekçeye ve ölçüye dayanılarak "kentsel gelişme alanı" olarak ayrıldığının anlaşılamadığı, olayların gelişiminin parsel sahibi şahısların talebi üzerine planda bu yönde bir değişikliğe gidildiği izlenimi uyandırdığı,
• Kentsel gelişme alanı olarak belirlenen alanın, Gaziemir yerleşiminin batısında orman alanının doğusunda kaldığı, İlgili Etüt Proje Müdürlüğünün konuya ilişkin inceleme ve değerlendirmelerinde, arazi yapısının dağlık ve engebeli olduğu, tabii zemin kotunun 165m.den başlayıp 315m'ye kadar ulaştığı, topoğrafik eğimin yer yer %70'leri bulduğu, alana ilişkin davacı idarede ve söz konusu planın açıklama raporunda yerleşime uygunluk haritası ve bu konuda yerleşime uygunluk raporu bulunmadığı, gözlemsel olarak yerleşime uygunluk durumunun özellikle eğimden dolayı zayıf olduğunun görülebileceği, ancak bu konuda bilimsel bir verinin bulunmadığı, alanda yoğun zeytin ve çam ağaçlarının bulunduğu, yoğun ormanlık ağaç karakterine sahip olduğu, alanın konumu itibariyle Gaziemir kentsel yerleşik alanı ile orman alanı arasında ağaçlık ve engebeli yapısıyla korunması gereken doğal bir çevre karakterinde olduğu, yerleşimi çevreleyen ve sınırlayan yeşil kuşak özelliğine sahip bir tampon bölge niteliğinde olduğu, alanın engebeli yapısı sebebiyle çevre düzeni planında kentsel gelişme alanı yer seçimi oluşturulurken alanın jeolojik etüt raporunun hazırlanarak yerleşime uygunluğunun belgelenmesi gerektiği, Bakanlık sitesinde yayınlanan söz konusu plan ve plan açıklama raporunda analiz çalışmalarının yer almadığı, ayrıca Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğünün ... tarihli, ... sayılı Plana Esas Jeolojik-Jeoteknik ve Mikrobölgeleme Etüt Genelgesi Ek-1 tabloda üst ölçekli planlarda arazi kullanımına esas Jeolojik Etüt Raporu hazırlanması gerektiğinin görüldüğü, öz konusu alana getirilen kentsel gelişme alanı plan kararının; yerleşimin doğal eşiklerini aştığı, mevcut zeytinlik ve ormanlık ağaç karakterinin korunmasını imkânsız kılındığı, yerleşime uygunluğu konusunda bilimsel bir veriye rastlanmadığı,
• Gaziemir ilçesinin, sınırları dahilinde uluslararası bir havaalanı bulunduran bir yerleşim olduğu, 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanununun 47. maddesi gereğince uçuş, can ve mal emniyetinin korunması için Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünce belirlenmiş mania kriterlerinin, gerek ilgili kurum gerekse belediyelerince titizlikle uygulanan bir yerleşim olduğu, Havaalanı Mania Planının 1985 yılından bu yana Gaziemir yerleşiminin yapılaşma yüksekliklerinin belirlenmesinde önemli bir etkiye sahip olduğu, yürürlükteki 1/5000 ölçekli nazım imar planı plan notlarının 1.7. maddesinde havaalanı mania kriterlerinin belirlendiği, havaalanı mania kriterlerinin, Gaziemir imar planlarını, dolayısıyla yapılacak yapıların bina yüksekliklerinin belirlenmesinde 1. derecede önemli sınırlayıcı bir kriter olduğu, söz konusu planda kentsel gelişme alanı olarak ayrılan yaklaşık 174 ha'lık alanın, 19.03.2010 tarihinde Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünce hazırlanarak onaylanan Adnan Menderes Havaalanı Mania Planında doğal mania alanında kaldığı, söz konusu mania planına ait notların 2. maddesinde doğal mania alanlarındaki yapılaşma kurallarının Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan 23.09.1993 tarihli, SHT-150/5300 sayılı Havacılık Talimatında belirleneceğinin belirtildiği, söz konusu Talimatnamede doğal manianın tanımının "mania planında belirtilen mania tahdit yüzeyini delen arazi parçalarının mania müsaade limitlerini aşan kısımları" olarak tarif edildiği, söz konusu talimatnamenin 6. maddesinde "iç yatay ve konik düzlemleri ihlal eden doğal manialar üzerinde binanın tepe noktası kotunun doğal manianın tepe noktası kotunu aşmamak üzere iki katlı (max.H-6.50 metre) yapılaşmaya müsaade edilebilir" denildiği, mania kriterlerinin Gaziemir yerleşiminin imar planlarının oluşturulmasında bugüne kadar dikkate alındığı, havaalanı bulunduğu sürece bundan sonraki planlamalarda ve özellikle yeni yerleşme alanı yer seçimi kararlarında da dikkate alınması gereken önemli bir bilimsel veri ve kriter olduğu, 174 ha'lık ilave kentsel gelişme alanının tamamının yapılaşmasının Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün Mania Planı ve genelgeleri ile sınırlandırılmış doğal mania alanında kaldığı,
• Dava konusu planın, plan hükümlerinin 1. maddesinin "Amaç", 3. maddesinin "Planlama Hedefleri", 5. maddesinin "Koruma İlkeleri" ve "Geliştirme İlkeleri" başlığını taşıdığı, anılan maddeler ile, kültürel ve doğal değerlerin korunmasının sağlanmasının, ekolojik dengeyi bozacak müdahalelerin engellenmesinin, doğal, kültürel, tarihsel, sosyal ve ekonomik değerlerin korunarak geliştirilmesinin sağlanmasının, çevresel değerlerin koruma kullanma dengesi gözetecek şekilde korunmasının sağlanmasının hedeflendiği, ancak kentsel gelişme alanının arttırılması kararının, planın ilke ve stratejileriyle çelişen doğal ve çevresel değerleri korumayan bir plan kararı olduğu,
• 14 haziran 2014 tarihli, 29030 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca hazırlanan Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 7. maddesinde, her tür ve ölçekteki planların genel planlama esaslarının belirlendiği, aynı Yönetmeliğin 20/2 maddesinde çevre düzeni planlarının revizyonu ve değişikliklerinde uyulması gereken hususların belirlendiği, 23.06.2014 tarihlinde onaylanan İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında tarım alanı olarak ayrılmış söz konusu bölgenin kentsel yerleşme alanına dönüştürülmesinin çevre düzeni planında değişiklik yapılması kapsamında olduğu ve yukarıda belirtilen Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 20.maddesinde belirtilen hususlar kapsamında yapılmadığı, aynı zamanda Yönetmeliğin 7. maddesinde belirlenmiş genel planlama esaslarına da aykırı olduğu, söz konusu kentsel yerleşme alanı plan değişikliğinin kamu yararı amacı taşımadığı, doğal çevrenin korunması ve kalitesinin arttırılması ilkesine aykırı olduğu, jeolojik ve doğal verilerin esas alınmadığı, alanda analiz ve sentez çalışması yapılarak plan kararı oluşturulmadığı ve dava konusu plan kararının oluşturulmasında belediyenin görüşlerine başvurulmadığı,
• Dava konusu planın, plan hükümleri ve plan açıklama raporu incelendiğinde İzmir için merkez kent ve merkez kent dışındaki diğer yerleşimler olarak iki ayrı kentsel gruplama yapıldığı, merkez kent dışındaki diğer yerleşimler için nüfusa yönelik mevcut veriler ve projeksiyon nüfuslarının mahalle ölçeğine kadar irdelendiği ancak merkez kent için bu verilerin yer almadığı, dava konusu planın açıklama raporunda merkez kent için mevcut veri olarak 2000 yılı için nüfusunun 2.375.387 kişi, 2005 yılı için nüfusunun 2.647.700 kişi olarak alındığı, bu kapsamda 2025 projeksiyon nüfusun 3.737.000 kişi olarak hesaplandığının belirtildiği, yine aynı şekilde plan hükümlerinde yer alan tabloda İzmir merkez kentin 2025 nüfus kabulünün 3.737.000 olduğunun tekrarlandığı, İzmir Gaziemir ilçesinin söz konusu planda İzmir merkez kent içerisinde yer aldığı, Gaziemir'in mevcut 1/5000 ve 1/25.000 ölçekli imar planlarıyla getirilmiş kentsel yerleşme ve gelişme alanları dışında ilave kentsel gelişme alanı planlanması ve bunun uygulanmasının alt ölçekli planlama çalışmalarına bırakılarak merkez kent için önerilen 3.737.000 kişilik nüfus dikkate alınarak kesinleştirileceğinin plan notunda belirtilmesinin imar planı yapım tekniğine, mevcut yasal mevzuat hükümlerine, şehircilik ilke ve esaslarına, kamu yararına aykırı olduğu, planın hazırlanma ve onay safhasında analiz ve sentez çalışmalarının yetersiz olduğu, Gaziemir ilçesinin uygulama imar planlarını yapmak ve uygulamakla yükümlü belediyenin her hangi bir teknik görüşünün alınmamasının bir gösterge olarak kabul edilebileceği, söz konusu plan notunun kentsel gelişme alanının tamamının yerleşime açılacağını göstermese de söz konusu alandaki parsel sahiplerinin, kentteki yap-satçılar tarafından konu alanın "imara açıldığı" olarak nitelendirilmekte olduğu bu nedenle alt ölçekteki planları yapmakla yükümlü olan belediyelerde baskı unsuru oluştuğu,
• Arazinin eğimli ve engebeli olması nedeniyle kentsel altyapı hizmetlerinin etkin ve rantabl sağlanamayacağı, oldukça yüksek maliyetlerle karşı karşıya kalınacağı, yapılaşması halinde trafik yoğunluğu yüksek olan Gaziemir yerleşiminin trafik yükünün daha da artacağı yaklaşık 174 ha'lık ilave kentsel gelişme alanının öngörülmesinin hukuka aykırı olduğu,
• Dava konusu planın, mevcut İzmir Büyükşehir Bütünü 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı ve 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı kararlarından daha yüksek yapılaşma hakkı getirdiği,
◦ Gaziemir yerleşimi ile orman alanı arasında kalan yaklaşık 370 ha'lık alanın dava konusu Çevre Düzeni Planında tarım alanı ve kentsel gelişme alanı olarak belirlendiği, mevcut İzmir Büyükşehir Bütünü 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı ve 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı kararlarında söz konusu alanın doğal ve ağaçlık karakteri korunacak alan olarak belirlendiği, alanın konumu itibariyle Gaziemir kentsel yerleşik alanı ile orman alanı arasında ağaçlık ve engebeli yapısıyla korunması gereken doğal bir çevre karakterinde olduğu, yerleşimi çevreleyen ve sınırlayan yeşil kuşak özelliğine sahip bir tampon bölge niteliğinde olduğu, söz konusu alanda tarım yapıldığı, mevcut planlarda yer alan doğal ve ağaçlık karakteri korunacak alanın yapılaşma koşullarına göre yola cepheli parselin toplumun yararlanabileceği günübirlik tesis kullanımı, söz konusu alanının pasif yeşil kullanımından aktif kamu kullanımı alanına yöneltildiği,
◦ 1/100.000 ölçekli İzmir Manisa Planlama Bölgesi Çevre Düzeni Planında tarım arazilerinin 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa göre arazi sınıflarına ayrılmamış olduğunun belirtildiği, ilgili kurum görüşlerinin inisiyatifine bırakıldığı, ayrıca plan hükümlerinde bulunan tarım arazisi sınıflandırmalarında marjinal tarım arazilerinde "...tarımsal amaçlı yapı yapılacak parsellerin 5.000 m2 lik kısmı için maks. emsal: 0,30'dur. 5.000 m2 den büyük parsellerde ise geri kalan parsel alanı için maks. emsal: 0,10'dur. parselin tamamı için toplam inşaat alanı 10.000 m2'yi geçemez" denilerek tarım alanları için yüksek bir yapılaşma kararı getirildiği, oysaki mevcut 1/25.000 ölçekli İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planına ve 1/5000 ölçekli Gaziemir 1. Etap Nazım İmar Planı Revizyonuna göre bu alanların doğal ve ağaçlık karakteri korunacak alan Emax=0.05 maksimum inşaat alanı 150 m2 olarak belirlendiği, bu alanlarda günübirlik tesisler (lokanta, kafeterya, çay bahçesi gibi toplumun yararlanabileceği tesisler), yapılmasının mümkün olduğu, detaylı yapılaşma koşullarının plan hükümlerinde belirlendiği, bu durumda doğal ve ağaçlık karakteri korunacak alan plan kararının daha düşük inşaat yoğunluğu, doğal arazilerin korunması ve sosyal donatıları arttırıcı etkisi sayesinde kentin planlı gelişmesine, çevrenin korunarak kamu tarafından kullanımına daha fazla katkı sağlayacağı
◦ Gaziemir yerleşimi ile orman alanı arasında kalan yaklaşık 370 ha'lık alanın tarım arazisi plan kararlarının ve yapılaşma koşullarının iptal edilmesi ve doğal ve ağaçlık karakteri korunacak alan plan kararının ve yapılaşma koşullarının mevcut planlardaki haliyle dava konusu plana aktarılmasının gerektiği,
• 1/100.000 ölçekli İzmir-Manisa Planlama Bölgesi Çevre Düzeni Planı hükümlerinin 8.12.2 sayılı maddesinde ağaçlandırılacak alanlara ilişkin yapılaşma koşullarında özel mülkiyete ait arazilerin dikili tarım arazisi yapılaşma koşullarındaki şekliyle değerlendirildiği, ancak yürürlükte olan 1/25.000 ölçekli İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planında ve 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planında ağaçlandırılacak alan yapılaşma koşullarının özel mülkiyetteki yola cepheli parsellerin toplumun yararlanabileceği günübirlik tesis kullanımı hakkı ile birlikte ağaçlandırılmasını sağlandığı, yapılan analizlerde Gaziemir'e ait ağaçlandırılacak alan plan kararına sahip arazilerin çok büyük bir oranda özel mülkiyete ait olduğu, bu alanların ağaçlandırılmasının sağlanmasının ancak mevcut planlardaki yapılaşma koşullarıyla olabileceği, bu sebeple ağaçlandırılacak alanlara ilişkin yapılaşma koşullarının iptali ile yapılaşma koşullarının mevcut planlardaki haliyle plana aktarılmasının gerektiği ileri sürülmüştür.
Savunmada;
• Kentsel gelişme alanı olarak düzenlenen alana yönelik iddialar kapsamında, 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili yönetmelikleri uyarınca çevre düzeni planlarının genel arazi kullanım kararlarını gösteren uygulamaya esas olmayan planlar olduğu, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin "Tanımlar" başlıklı 4. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde "Çevre düzeni planı: Varsa mekânsal strateji planlarının hedef ve strateji kararlarına uygun olarak orman, akarsu, göl ve tarım arazileri gibi temel coğrafi verilerin gösterildiği, kentsel ve kırsal yerleşim, gelişme alanları, sanayi, tarım, turizm, ulaşım, enerji gibi sektörlere ilişkin genel arazi kullanım kararlarını belirleyen, yerleşme ve sektörler arasında ilişkiler ile koruma-kullanma dengesini sağlayan 1/50.000 veya 1/100.000 ölçekteki haritalar üzerinde ölçeğine uygun gösterim kullanılarak bölge, havza veya il düzeyinde hazırlanabilen, plan notları ve raporuyla bir bütün olarak yapılan plan" tanımının yer aldığı, aynı Yönetmeliğin genel planlama esaslarına ilişkin 7. maddesinin (d) bendinde, "Mekânsal strateji planları, çevre düzeni planları ile nazım imar planları üzerinden ölçü alınarak uygulama yapılamaz." ifadesinin bulunduğu, bu nedenle çevre düzeni planlarının uygulama imar planları gibi değerlendirilmemesi gerektiği, çevre düzeni planlarında gösterimlerin şematik olduğu, ölçeğin ve mevzuatın gereği olarak plan kararlarının kesin sınırlarının ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri ile doğal, yapay ve yasal eşikler doğrultusunda hazırlanacak alt ölçekli planlara bağlandığı, bu doğrultuda düzenlenen Çevre Düzeni Planının 7.2 sayılı "Bu plandan ölçü alınarak uygulamaya geçilemez. Bu plan ile belirlenen kentsel gelişme alanları, bu alanların tamamının yerleşime açılacağını göstermez. Bu alanların sınırları, alt ölçekli planlama çalışmalarında ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri ile doğal, yapay ve yasal eşikler doğrultusunda, bu planda ve plan hükümleri ekinde yer alan tabloda belirlenen hedef nüfus dikkate alınarak kesinleştirilir." bçiminde hükmü uyarınca çevre düzeni planı ile belirlenen kentsel gelişme alanlarının, bu alanların tamamının yerleşime açılacağını göstermediği, diğer yandan Gaziemir’in, doğu ve batısında orman alanları ile çevrelenen bir yerleşim olduğu, bu bağlamda kentsel gelişmeyi önemli eşiklerin kısıtladığı, davacı tarafından yerleşmenin batısı için öne sürülen kısıtların yerleşimin doğu kesimi için de geçerli olduğu, davacı idarenin iddialarının maksatlı ve yanlış yönlendirici olduğu,
• Dava dilekçesinde dile getirilen hususların çevre düzeni planı ölçeğinin konusu olmayıp alt ölçekli planların konusu olduğu, çevre düzeni planlarının 1/50.000 veya 1/100.000 ölçekteki harita ölçeği hassasiyetinde hazırlanan planlar olduğu, "Planlamaya Esas Jeolojik, Jeolojik-Jeoteknik ve Mikrobölgeleme Genelgesinin "Plan Kademeleri-Yerbilimsel Etütler" başlıklı ekinde 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı için uygulanacak etüt türü ve formatın Arazi Kullanımına Esas Jeolojik Etüt ve Format-1 olarak belirlendiği, belirlenen bu etüt türü ve formatın, imar planlan için hazırlanan jeolojik-jeoteknik etütler ve mikrobölgeleme etütleri ayrıntısında olmadığı, Genelge ekindeki Format-1 içeriği incelendiğinde Arazi Kullanımına Esas Jeolojik Etüt Raporunun jeomorfoloji, hidrojeoloji, genel jeoloji, stratigrafi, yapısal jeoloji, doğal afet durumu gibi temel kavramları ve bu başlıklar altındaki genel araştırmaları kapsadığı, jeolojik- jeoteknik etütler, 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planlarının konusu olmayıp nazım imar planı ve uygulama imar planları çalışmalarına konu olabileceği, söz konusu bu araştırmaların da İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının dayanağı Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının araştırma ve analiz çalışmaları kapsamında yer alan çalışmalardan olduğu, planlama kararlarını yönlendiren veriler arasında olduğu, diğer yandan bahse konu plan kararının zeytinlik ve ormanlık ağaç karakterinin korunmasını imkansız kılmasının söz konusu olmadığı, çevre düzeni planlarının kanunlar üzerinde bir belge olmadığı, Çevre Düzeni Planının orman alanlarına ilişkin; 8.11.1 sayılı "Bu planda orman alam olarak gösterilen alanlar, devlet ormanları, hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ormanlar, özel ormanlar ve muhafaza ormanları olup 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine tabi alanlardır. " yönünde plan hükmü ve 8.7.6 sayılı "Zeytinlik alanlarda, 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun hükümleri geçerlidir." şeklindeki plan hükmü ile de bu alanların ilgili mevzuatı uyarınca korunacağının düzenlendiği,
• Mania Planı ile ilgili davacı İdarenin iddialarının maksatlı ve yanlış yönlendirici olduğu, Gaziemir yerleşiminin bir bütün olarak mania sınırı içerisinde kaldığı, bu bakış açısı ile Gaziemir yerleşmesi için yeni bir gelişme alanı ilkesi önerilmesinin mümkün olamadığı, diğer yandan dava konusu Çevre Düzeni Planında "kentsel gelişme alanı" olarak düzenlenen alanın, Adnan Menderes Havalimanı'na 5,5 km mesafede ve uçuş konisinin dışında olduğu, Ulaştırma Bakanlığı, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün 23/09/1993 tarihli, 3706 sayılı Genelgesi uyarınca yaklaşma mesafesinin 3000 metre ile sınırlandırıldığı,
• Çevre Düzeni Planı ile maddi varlıkların koruma ve kullanma dengesi gözetecek şekilde korunmasının hedeflendiği, bununla birlikte koruma-kullanma dengesi salt koruma anlamına gelmediği, koruma-kullanma dengesinin mekânsal gelişmenin gereksinimlerinin çevrenin ve yeryüzündeki tüm insanların yaşam kalitesinin korunarak gerçekleştirilmesi anlamına geldiği, bu bağlamda, çevre düzeni planlarının amacının hiçbir yeni gelişme önerisi getirmemek değil, bu ihtiyaçların doğal, tarihi ve kültürel değerler gözetilerek en akılcı bir biçimde karşılanması olduğu, dava dilekçesinde dile getirilen koruma-geliştirme ve planlama ilkelerine bakıldığında çevre düzeni planı ile hiçbir gelişme ilkesi getirilmeyeceğinin değil aksine gelişme gereksinimlerinin çevresel değerler gözetilerek düzenleneceğinin hüküm altına alındığı,
• İlk askıya çıkarılan Çevre Düzeni Planı ile tarım arazisi olarak ayrılmış alanın 31/12/2014 tarihinde onaylanan Çevre düzeni Planı ile kentsel gelişme alanına dönüştürüldüğü iddiası kapsamında, çevre düzeni planlarının uygulama imar planları gibi değerlendirilmemesi gerektiği, 3194 sayılı İmar Kanununun 8. maddesinin (f) bendinde, "Kentsel asgari standartlar, Bakanlıkça belirlenen esaslar doğrultusunda çevre düzeni planı ile belirlenebilir. Uygulamaya ilişkin kararlar, yörenin koşulları, parselin bulunduğu bölgenin genel özellikleri, yapının niteliği ve ihtiyacı, erişilebilirlik, sürdürülebilirlik, çevreye etkisi dikkate alınarak ve ölçüleri verilerek Bakanlıkça belirlenen esaslara göre uygulama imar planında belirlenir." ifade edildiği, bu çerçevede çevre düzeni planı kararları doğrultusunda uygulama yapılamadığı, mevzuat gereği çevre düzeni planı ile tarım alanlarının imara açılmasının söz konusu olmadığı, çevre düzeni planının kanunlar üstünde bir belge olmadığı, bu bağlamda 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu kapsamında kalan tarım arazisinin vasfını değiştirmeye ya da 5403 sayılı Kanun kapsamında bulunmayan bir alanın vasfını tarım arazisi olarak düzenlemeye de yetkili olmadığı,
• Nüfus tablolarında Gaziemir ilçesinin ayrılmadığı ve İzmir merkez kent içerisinde yer aldığı, bu durumun planlama ilkeleri ile bağdaşmadığı, plan hazırlık safhasında Gaziemir Belediye Başkanlığının görüşü alınmadığı, her ne kadar Çevre Düzeni Planı ile düzenlenen alanların tamamının gelişmeye açılmayacağının dava konusu Çevre Düzeni Planı ile düzenlenmiş olsa da bu durumun alt ölçekli planları yapmakla yükümlü belediyeler için baskı unsuru oluşturduğu iddiaları kapsamında, Çevre Düzeni Planında, İzmir için nüfusların merkez kent ve merkez kent dışı olarak ikiye ayrıldığı, merkez kent olarak adlandırılan kentsel bütünün kurgusal olarak kendi içinde bütünlük gösterdiği, kentsel karakter olarak bakıldığında bu alanın bütünleşmiş bir kentsel alanı, bu alan dışı olarak tanımlanan alanların ise bu alandan kopuk bir mekânsal örgüyü meydana getirdiğinin açıkça görüldüğü, bu bağlamda bütünleşmiş bir kentsel yapıya sahip olan merkez kentin bir arada değerlendirilerek mekânsal kurgunun bu yönde oluşturulmasının planlama ilkelerinin bir gereği olduğu, gerçekleştirilen analizler ve sonrasında oluşturulan sentezlerde bütünleşik bir karakter gösteren alanların bir arada planlanmasının üst ölçek planlama yaklaşımlarından olan bölgeleme ve kademelenme ile de bağdaştığı, dava dilekçesinde, bu ele alınış biçiminin planlama ilkelerinin hangi yönü ile bağdaşmadığına yönelik somut bir delilin de sunulmadığı, çevre düzeni planının bölgesel bir plan olduğu, dava dilekçesinde yapılan değerlendirmelerin aksine 1/100.000 ölçekli ve ölçeğinin tekniğine uygun olarak hazırlanmış bir plandan nazım imar planı ve uygulama imar planı hassasiyeti beklenmesinin ne mevzuatla ne de planlama ilkeleri ile bağdaşmadığı, Çevre Düzeni Planının 4.2 sayılı sayılı, "Uygulamadan sorumlu idareler: T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, valilikler, İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Manisa Büyükşehir Belediyesi, planlama bölgesi içinde yer alan ilçe belediyeleri ile konusuna göre yetkili kurum ve kuruluşlardır." biçimindeki plan hükmünde uygulamadan sorumlu idarelerin açıkça tanımlandığı, nüfusların dağılımına ilişkin 7.4 sayılı plan hükmünde, "Kentsel yerleşme alanları için plan hükümlerinin 9. bölümünde belirlenmiş olan nüfusun kent içi dağılımı, ilgili idarelerce alt ölçekli planlarda belirlenir." şeklinde plan hükmünün bulunduğu, dava dilekçesindeki iddiaların ancak yetkili idarenin sorumluluktan kaçması olarak algılanabileceği, aynı şekilde imar baskısına da karşı koymanın alt ölçekli planlar konusunda yetkili idarelerin sorumluluğunda bir husus olduğu, çevre düzeni planlarının bu kaygıyı taşımasını beklemenin gerçekçi bir yaklaşım olmadığı,
• Dava konusu plan ile mevcut İzmir Büyükşehir Bütünü 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı kararlarından daha yüksek bir yapılaşma hakkı getirdiği iddiası kapsamında, Çevre düzeni planı ile kentsel gelişme alanlarına ilişkin herhangi bir yapılanma koşulu düzenlenmediği, tarım arazilerindeki emsallerin ilgili kurum olan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı görüşü çerçevesinde düzenlendiği, uygulamaya ilişkin hususların yine 5403 sayılı Kanun ve ilgili mevzuatına bırakıldığı, 5403 sayılı Kanunun 3. maddesinin (k) bendinde, "Tarımsal amaçlı yapılar, toprak koruma ve sulamaya yönelik altyapı tesisleri, entegre nitelikte olmayan hayvancılık ve su ürünleri üretim ve muhafaza tesisleri ile zorunlu olarak tesis edilmesi gerekli olan müştemilatı, mandıra, üreticinin bitkisel üretime bağlı olarak elde ettiği ürünü için ihtiyaç duyacağı yeterli boyut ve hacimde depolar, un değirmeni, tarım alet ve makinelerinin muhafazasında kullanılan sundurma ve çiftlik atölyeleri, seralar, tarımsal işletmede üretilen ürünün özelliği itibarıyla hasattan sonra iki saat içinde işlenmediği takdirde ürünün kalite ve besin değeri kaybolması söz konusu ise bu ürünlerin işlenmesi için kurulan tesisler ile Bakanlık tarafından tarımsal amaçlı olduğu kabul edilen entegre nitelikte olmayan diğer tesisler" olarak tanımlandığı, anılan Kanun uyarınca hazırlanan 10/10/2013 tarihli ve 3638 sayılı Uygulama Talimatının "2. Tarımsal Amaçlı Yapılar" Bölümünde "Tarımsal Amaçlı Yapılar" başlığı altında "2.l.a. 5403 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin (k) bendinde yer alan Bakanlık tarafından tarımsal amaçlı olduğu kabul edilen entegre nitelikte olmayan diğer tesisleri; fındık ve çay dikili alanlar hariç, yüzölçümü 2 hektar ve üzerinde olan mutlak, marjinal ve özel ürün arazilerinde, 0,5 hektar ve üzerinde olan dikili tarım arazilerinde ve 0,3 hektar ve üzerinde olan örtü altı tarım arazilerinde yapılan tarımsal üretim için zorunluluk arz eden ve inşaat alanı (müştemilat dahil) 75 m2'yi geçmeyecek şekilde yapılacak bağ evi tarımsal amaçlı yapı olarak kabul edilecektir" düzenlemesi ve "2.1.c- ... Burada yer almayan diğer tarımsal amaçlı yapıların, plan ve projeleri incelenerek, nitelik ve niceliğine göre tarımsal yapı olarak kabul edilip edilmeyeceğine İl Müdürlüklerimiz tarafından karar verilecektir." düzenlemesinin yer aldığı, Danıştay Altıncı Dairesinin E:2011/7413 sayılı dosyasında, Nevşehir-Niğde-Aksaray Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planının iptali ve yürütmesinin durdurulması amacıyla idareleri aleyhine açılan dava ile ilgili olarak hazırlanan bilirkişi raporunda; plan hükümlerinde mutlak tarım arazileri için düzenlenen 0,20 emsalin ve özel ürün arazileri için getirilen 0,10 emsalin Yönetmelik ile düzenlenen 0,40 emsalin altında olduğu ve davacının sözünün ettiği 0,05 emsalin ise maddenin 1. fıkrasında belirtilen bir ailenin oturmasına elverişli bağ ve sayfiye evine ilişkin olduğu bu bağlamda ÇDP ile bu yapılar için düzenlenen çiftçinin barınabileceği yapılar için düzenlenen 75 m2'nin yaklaşık olarak bu değere karşılık geldiği bu bağlamda bu yapılaşma koşullarının mevzuata aykırı olmadığı diğer yandan çiftçinin barınabileceği yapının emsale dahil olup toplam inşaat alanı ifadesinin de tüm katların toplam alanını ifade ettiği, dolayısıyla yeniden düzenlenmesine gerek olmadığı, diğer taraftan marjinal tarım arazileri ile ilgili olarak belirlenen 0,30 emsalin büyük ölçekli hayvancılık tesislerinde %50 oranında arttırılmasının arazi sınıfı, niteliği itibari ile uygun olduğu ve bu tür faaliyetlerin bu alanlara yönelmesini teşvik edeceği sonucuna varıldığı, Çevre Düzeni Planında, "doğal ve ağaçlık karakteri korunacak alan" gibi bir kullanım kararı bulunmadığı, kayalık-taşlık alan, sazlık-bataklık alan, plaj-kumsal ve jeolojik özellikleri nedeniyle korunacak alanların Çevre Düzeni Planında doğal karakterlerinin korunması esas olan alanlar olarak düzenlendiği, bu alanlara ilişkin herhangi bir yapılaşma kararı getirilmediği, Çevre Düzeni Planının "7.52. Bu plan sınırları içinde kayalık ve taşlık alan olarak gösterilmiş olan alanların doğal karakterlerinin korunması esastır. Bu alanlarda yapı yapılamaz." hükmü uyarınca kayalık ve taşlık alanların her türlü yapılaşmaya kapatıldığı,
• Ağaçlandırılacak alanların herhangi bir yasal statüsü olmayan alanlar olduğu, Çevre Düzeni Planı'nda "ağaçlandırılacak alanların, bulundukları yörenin doğal bitki örtüsüne uygun olarak ağaçlandırılması önerilen alanlar ile yerleşmeler ve sanayi tesisleri çevresinde oluşturulan yeşil kuşak alanları olarak tanımlandığı, çevre düzeni planı ile mülkiyet hakkının tamamen kısıtlanmasının söz konusu olmadığı, bununla birlikte yapılanma koşullarının minimum düzeyde tutularak koruma-kullanma dengesinin sağlanmasının amaçlandığı, alt ölçekli planları uygulamadan sorumlu idarelerin kamulaştırma, düzenleme ortaklık payı uygulaması gibi çeşitli uygulama araçları bulunduğu, bu bağlamda bu alanlara ilişkin hususların alt ölçekli planlarda değerlendirilebileceği belirtilmiştir.
Bilirkişi raporunda;
"1/25.000 ölçekli İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planında Gaziemir yerleşiminin batısında kentsel gelişme alanı tanımlanmıştır. Bu alanın da batısında doğal karakteri korunacak alan yer almaktadır. Dava konusu 1/100.000 ölçekli İzmir-Manisa Planlama Bölgesi Çevre Düzeni Planında ise aynı bölgede 1/25.000 ölçekli planda yer alan doğal karakteri korunacak alan kentsel gelişme alanı ve tarım alanı olarak planlanmıştır.
Dava konusu planda kentsel gelişme alanı olarak öngörülen alan davacının onadığı planda ayrılan alana göre daha büyüktür. Üst ölçekli ve daha güncel olan bir planlama çalışmasında burada daha fazla bir alan ayrılması söz konusu olabilir; Bilirkişi Kurulumuz iki plan arasında birebir uyum olması gerekmediği ve üst ölçekli planın alt ölçekli daha önce onaylanmış bir planın tüm öngörülerini birebir kabul etmek zorunda olmadığı görüşündedir. Ancak söz konusu kentsel gelişme alanının Gaziemir yerleşiminin mevcut yerleşik alanı ile kıyaslandığında bile aşırı bir büyüklük olduğunu belirtmek gerekir. Buraya keşif esnasında da gidildiğinde doğal yapının niteliği gözlenmiştir. Alanın doğal niteliğinin korunması, koruma-kullanma dengesi iyi kurularak sınırlı bir gelişme alanı öngörülüp doğal ve yeşil alanın sürdürülmesi burada doğru bir planlama yaklaşımı olacaktır. Dolayısıyla, davaya konu planda öngörülen kentsel gelişme alanı mevcut yerleşik alanın büyüklüğüyle kıyaslandığında ve buradaki doğal yapı dikkate alındığında aşırı bir büyüklük olarak değerlendirilmektedir; davacı iddiası doğrultusunda burada kentsel gelişme alanının küçültülmesi ve 1/25.000 ölçekli İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planına göre belirlenmesi doğru bir planlama yaklaşımı olacaktır.
1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni planlarında kentsel gelişme alanları için yapılaşma koşulları ölçek gereği belirlenmemektedir. Bir alandaki yapılaşma koşulları alt ölçekli ve daha çok 1/5000 ve 1/1000 ölçekli planlarda tanımlanmaktadır. Dolayısıyla Gaziemir yerleşimin batısında öngörülen kentsel gelişme alanı büyüklüğünün uygun olduğu kabul edilse bile dava konusu plan ile yapılaşma koşulları belirlenemez dolayısıyla dava konusu planda, önerilen kentsel gelişme alanına yönelik alt ölçekli planlarda yer alan, Mania alanında yapılaşma kriterleri ile ilgili bir hükmün yer alması beklenemez. Dava konusu planda önerilen kentsel gelişme alanı için yer seçimi kararı, alansal büyüklüğü ile ilgili problemler saklı kalmak kaydıyla, 1/25.000 ölçekli İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planı ile tutarlıdır.
Davacı idare tarafından dava konusu planda marjinal tarım alanında öngörülen yapılaşma koşullarının doğal karakteri korunacak alan için öngörülen yapılaşma koşullarından daha fazla olduğu belirtilmektedir. Ancak dava konusu planda Gaziemir yerleşimin doğusunda, kentsel gelişme alanının güneyinde önerilen alan tarım arazisi gösteriminde yer almaktadır. Dolayısıyla davaya konu planda bu alanın marjinal tarım arazisi olarak önerilmesi söz konusu değildir. Dava konusu planın plan hükümlerinde tarım arazileri ve marjinal tarım arazileri farklı hükümler altında tanımlanmaktadır.
Dava konusu planla Gaziemir yerleşiminin doğusunda yer alan doğal karakteri korunacak alanda kentsel gelişme alanının öngörülmesi şehircilik ilkeleri ve planlama esasları açısından sakıncalı bulunmuştur. Mania alanında yapılaşma kriterleri ve marjinal tarım arazisi ile ilgili bir problem bulunmamaktadır. 10.10.2018 onay tarihli İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında itiraza konu olan alanda önerilen kentsel gelişme alanı büyüklüğü daraltılmış, sorun giderilmiştir.
Davaya konu planın çevre düzeni planı olma niteliği ve gösterim dili konusu ile ilgili değerlendirme:
Bilindiği gibi çevre düzeni planı uygulama ve nazım imar planlarından farklı olarak üst ölçekte bir bölgenin veya kentin genel ve başlıca mekansal stratejilerinin belirlendiği planlardır. Mekansal stratejiler ise en temelde gelişme stratejileri ve koruma stratejileri olup, planlama yazınında “koruma-kullanma” dengesi terimiyle de ifade edilir. Bir strateji planında çevresel ve doğal değerler, tarihi ve kültürel miras değerleri, veya tarımsal üretim değeri nedeniyle korunacak alanlar kesin biçimde belirlenerek bunların korunmasına ilişkin plan önerileri geliştirilirken, yerel ve/veya ülkesel ekonomik kalkınma açısından önemli gelişme odakları belirlenerek buralarda da mekansal gelişme ve büyüme stratejileri, yatırım kararları planda ifade edilir. Böylece koruma – kullanma dengesi aslında ekonomik kalkınmanın çevresel değerleri koruyarak gerçekleşmesini öngörür, ve çevre koruma ile ekonomik büyümeye olan bu bütünleşik yaklaşım dünya yazınında sürdürülebilir kalkınma paradigması olarak bilinmektedir.
Şu anda yürürlükte olmamakla beraber, 11 Kasım 2008 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik, imar mevzuatımızda çevre düzeni planına ilişkin tanımlamaları tarihsel süreç içinde anlamak açısından burada kısaca ele alınacaktır. Yönetmelik kapsamında yukarıda belirtilen çevre koruma ve ekonomik kalkınma konularına vurgu yapılmış, yönetmeliğin amacı “ülkemizin sahip olduğu doğal, tarihi ve kültürel zenginliğin korunarak kalkınma planları ve varsa bölge planları temel alınarak, ekonomik kararlarla ekolojik kararların bir arada düşünülmesine imkan veren, genel arazi kullanım kararları ile bunlara ilişkin strateji ve politikaları oluşturmak ve çevre kirliliğini önlemek amacıyla nazım ve uygulama imar planlarına esas teşkil etmek üzere bölge ve havza bazında 1/50.000-1/100.000 ölçekteki çevre düzeni planlarının hazırlanmasına, hazırlattırılmasına, onaylanmasına, izlenmesine, denetlenmesine ve bu planlar üzerinde yapılacak değişikliklere ilişkin usul ve esasları düzenlemek” olarak tarif edilmiştir. Bu yönetmelikte planın niteliği; kalkınma planları ve varsa bölge planlarını temel alarak rasyonel doğal kaynak kullanımını sağlayan, kirliliğin oluşmadan önce önlenebilmesi, sağlıklı çevrenin oluşturulmasına yönelik hedef, ilke, strateji ve politikaları ve bunu sağlayacak arazi kullanım kararlarını belirleyen, tarihi, kültürel ve doğal çevrenin korunması ve geliştirilmesine yönelik genel hedefleri, ilkeleri, stratejiyi ve politikaları belirleyen; karar ve hükümleriyle alt ölçekli planları yönlendiren, plan kararları açısından ekosistem bütünlüğü, arazi kullanım sürekliliğini sağlayan, … sürdürülebilir kalkınma amacına uygun olarak ekolojik ve ekonomik kararların bir arada düşünülmesini sağlamak üzere, korunması gereken alanlara ilişkin politika ve stratejileri belirleyen üst ölçekli plan olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlar da koruma-kullanma dengesine ve sürdürülebilirlik yaklaşımı içinde ekolojik alanlara yönelik koruma politikalarına vurgu yapmaktadır.
Anılan yönetmelik 14.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği ile yürürlükten kalkmıştır. Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği Çevre Düzeni Planını şu şekilde tanımlamaktadır: “Varsa mekânsal strateji planlarının hedef ve strateji kararlarına uygun olarak orman, akarsu, göl ve tarım arazileri gibi temel coğrafi verilerin gösterildiği, kentsel ve kırsal yerleşim, gelişme alanları, sanayi, tarım, turizm, ulaşım, enerji gibi sektörlere ilişkin genel arazi kullanım kararlarını belirleyen, yerleşme ve sektörler arasında ilişkiler ile koruma-kullanma dengesini sağlayan 1/50.000 veya 1/100.000 ölçekteki haritalar üzerinde ölçeğine uygun gösterim kullanılarak bölge, havza veya il düzeyinde hazırlanabilen, plan notları ve raporuyla bir bütün olarak yapılan plan”.
Ayrıca Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinde çevre düzeni planları hazırlanırken dikkat edilecek konular şu şekilde sıralanmıştır:
a) Varsa mekânsal strateji planlarına uygunluğun sağlanması,
b) Yeni gelişmeler ve bölgesel dinamiklerin dikkate alınması,
c) İlgili kamu kurum ve kuruluşlarının mekânsal kararları etkileyecek nitelikteki bölge planı, strateji planı ve belgesi, sektörel yatırım kararlarının dikkate alınarak değerlendirilmesi,
ç) Sürdürülebilir kalkınma amacına uygun olarak ekolojik ve ekonomik kararların bir arada değerlendirilmesi,
d) Tarihi, kültürel yapı ile orman alanları, tarım arazileri, su kaynakları ve kıyı gibi doğal yapı ve peyzajın korunması ve geliştirilmesi,
e) Doğal yapının, ekolojik dengenin ve ekosistemin sürekliliğinin korunması amacıyla arazi kullanım bütünlüğünün sağlanması,
f) Ulaşım ağının arazi kullanım kararlarıyla birlikte ele alınması suretiyle imar planlarında güzergahı netleştirilecek yolların güzergah ve yönünün genel olarak belirlenmesi,
g) Çevre sorunlarına neden olan kaynaklara yönelik önleyici strateji ve politikaların belirlenerek arazi kullanım kararlarının oluşturulması,
ğ) İmar planlarına esas olacak şematik ve grafik dil kullanılarak arazi kullanım kararları ile koruma ve gelişmenin sağlanması,
h) Afet tehlikelerine ilişkin mevcut raporlar ve jeolojik etütler dikkate alınarak afet risklerini azaltıcı önerilerin dikkate alınması.
Bu tanımlarda dikkatle değerlendirilmesi gereken çeşitli vurgular bulunmaktadır. Yine sürdürülebilir kalkınma amacı doğrultusunda ekolojik ve ekonomik kararların uyumu ve bütünleşmesi gereğine vurgu yapılmış; tarihi, kültürel yapı ile orman alanları, tarım arazileri, su kaynakları ve kıyı gibi doğal yapı ve peyzajın korunması ve geliştirilmesi amacının önemli olduğu vurgulanmış; doğal yapının, ekolojik dengenin ve ekosistemin sürekliliğinin korunması amacıyla arazi kullanım bütünlüğünün sağlanması gereği, ayrıca çevre sorunlarına neden olan kaynaklara yönelik önleyici strateji ve politikaların belirlenerek arazi kullanım kararlarının oluşturulması gereği belirtilmiştir. Korumacı yaklaşımın yanısıra elbette gelişmeye yönelik strateji ve politikalar da çevre düzeni planlarında belirlenecektir. Bunun için yeni gelişmeler ve bölgesel dinamiklerin dikkate alınması gerektiği belirtilmiş; ayrıca ulaşım ağlarına ilişkin olarak güzergahların genel olarak belirlenmesi gereği üzerinde durulmuştur. Gerek ulaşım kararlarıyla bütünleşik olarak, gerekse çevre koruma konularıyla ilişkili biçimde ele alınarak arazi kullanım kararlarının verilmesi de çevre düzeni planının konusu olarak belirtilmiş; ancak arazi kullanım kararlarının bu planlarda imar planlarındaki gösterimden farklı olarak, şematik ve grafik dil kullanılarak belirtileceği de yönetmelikte tarif edilmiştir.
Mevzuattaki tanımlamalar da dikkate alındığında, çevre düzeni planı koruma ve kullanma dengesini gözeterek ekolojik duyarlılık içinde ekonomik ve kentsel gelişmeyi yönlendiren, gerektiğinde denetleyen ve kısıtlayan, bu doğrultuda koruma konusu ile gelişme/büyüme konusundaki temel plan stratejilerini belirleyen, bunlara yönelik politikalar üreten bir plandır. Arazi kullanım kararları ile ulaşım kararları da çevre düzeni planında koruma ve gelişme/büyümeye ilişkin stratejiler doğrultusunda şekillendirilmeli, ancak uygulamaya esas olacak ayrıntıda değil, şematik ve grafik dil ile ifade edilmelidir. Dolayısıyla arazi kullanım kararlarına ilişkin olarak bir büyüme yani yeni gelişme olup olmayacağı, büyümenin yönünün ne olacağı gibi genel stratejiler belirtilmeli, ulaşım kararlarında da yeni bir yatırım olup olmayacağı, güzergahın (uygulamaya esas değil) yaklaşık konumu, yol kademelenmesine ilişkin genel stratejiler gösterilmelidir.
Davaya konu Çevre Düzeni Planı bu çerçevede 3 başlık altında incelenmelidir:
•Planın stratejik plan belgesi niteliğinde olup olmadığı;
•Plan dilinin biçim olarak bu ölçekte çevre düzeni planının sunması gereken genelliğe ve ifade biçimine sahip olup olmadığı;
•Plan kararları incelendiğinde ekolojik duyarlılık ile ekonomik kalkınma stratejilerini dengeleyen, koruma-kullanma dengesini sağlayan bir plan olup olmadığı.
Dava konusu İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planının Plan Açıklama Raporunda “Amaç” başlığı altında şu açıklamalara yer verilmiştir:
“İzmir-Manisa illerinden oluşan planlama bölgesini kapsayan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda temel amaç; yaşanan hızlı ve kontrolsüz kentleşmenin, parçacı ve sektörel planlamanın yarattığı sorunların ortadan kaldırılması, kentleşme ve sanayileşmenin kontrollü gelişiminin sağlanması, gelişmelerin sürdürülebilir kılınması, ekolojik dengeyi bozacak olası etkilerin engellenmesi, 2025 yılına kadar kültürel ve doğal değerlerin korunmasını sağlayacak biçimde gelişmenin yönlendirilmesidir. Planlama Bölgesi içindeki alanlarda saptanan, günümüzde var olan arazi kullanım desenine, geliştirilmiş olan parçalı ve sektörel planlama kararlarına bir bütün olarak bakıldığında, belirlenen temel amaca uygun olarak gerçekleştirilecek bir üst ölçekli planlama çalışmasının önemi ve gecikmişliği daha net olarak algılanmaktadır. Bu nedenle, geçmişte gerçekleşmiş/engellenememiş uygulamaların, olumsuz sonuçlarının ortadan kaldırılması, olumsuz sonuçlara yol açma olasılığı belirlenen planlama ve yer seçim kararlarına yönelik önlemlerin geliştirilmesi de Çevre Düzeni Planı çalışmasının amaçları arasında yer almaktadır.”
Planın sürdürülebilirlik konusuna vurgu yaptığı, ekolojik dengeyi korumanın önemli bir amaç olarak belirlendiği, koruma-kullanma dengesi vurgusunun plan açıklama raporunda yer aldığı görülmektedir.
Plan Açıklama Raporunda “Hedefler” başlığı altında ise aşağıdaki maddeler sıralanmıştır:
•Planlama Bölgesini oluşturan alan bütününde koruma-kullanma dengesini gözetmek,
•Doğal, kültürel, tarihsel, sosyal ve ekonomik değerlerini korumak ve geliştirmek,
•Bölge bütününde gelişme olanakları ve iç dinamikler doğrultusunda, yerleşme düzeni ve kademelenmesini oluşturmak,
•Koruma-kullanma dengesi gözetilerek, sektörel olanakların değerlendirilmesini ve geliştirilmesini sağlamak,
•Alıcı ortamlarda (su, toprak ve hava) var olan kirlenmenin giderilmesi ve yeni kirlenmelerin oluşmasını önleyecek kararları geliştirmek.
Davaya konu planın plan paftası ve gösterimleri incelendiğinde, koruma alanlarına ilişkin temel stratejilerin gösterildiği ve koruma kararlarının oluşturulduğu gözlenmektedir. Sektörel gelişim açısından da sanayi bölgeleri, teknoloji bölgeleri, lojistik merkezleri, üniversiteler gibi bu ölçekte stratejik öneme sahip konular planda gösterilmektedir. Bununla beraber, bu planın temel stratejisinin veya stratejilerinin ne olduğu konusunun Plan Açıklama Raporundan da Plan paftalarından da net biçimde algılanamadığını belirtmek gerekir. Çok genel ifadelerle, daha önemlisi mekânsal tanımlar ile sektörel tanımlamalar olmaksızın hedefler konmuştur. Ekolojik dengenin korunması, koruma-kullanma dengesinin gözetilerek sektörel olanakların değerlendirilmesi ve geliştirilmesi, kirlenmenin önlenmesi oldukça genel hedeflerdir. Bunları stratejiye dönüştürmek için, plan alanının hangi bölgesinde hangi mekânlarda korumanın başlıca strateji olduğu; hangi mekânlarda gelişme (kullanma) stratejisinin destekleneceği, bunun hangi sektörlerin büyümesiyle olacağı biçiminde net strateji açıklamaları yapılmamıştır.
Plan raporunda belirtilen hedeflere hangi stratejilerle ulaşılacağının belli olmaması bir eksikliktir ve planın bir stratejik plan belgesi olarak okunmasını zorlaştırmaktadır. Bununla beraber, genel koruma-kullanma dengesi vurguları, sürdürülebilir gelişme hedefi, ekolojik koruma gibi genel vurgular nedeniyle çevre düzeni planı niteliği taşıdığı söylenebilir.
Gösterim dili olarak ise genel stratejilerin ve politikaların ifade edildiği şematik bir gösterim ve notasyonların bulunduğu bir plan olduğu gözlenmekle beraber, yer yer bu ölçeğin ayrıntı düzeyini aşan ve stratejik bir anlamı olmayan, bu ölçekte bir stratejik kararın konusu olmaması gerektiği halde yeni bir plan kararı olarak bu plan ile getirilmiş olduğu vurgusu yapılan yerler de vardır. Bunlar genellikle kentsel gelişme alanlarına ilişkin kararlar olup, aslında taraflar arasındaki uyuşmazlık konularının temelinde büyük oranda bu gösterim sorunu yatmaktadır.
Bu tür gösterim sorunları örneğin bir kırsal yerleşim alanında aşırı ayrıntılı bir gelişme alanı “biçimi” tarif edilmesi gibi durumlarda mevcuttur. Genel bir gelişme yönü ve büyüklüğü tarif etmek yerine, çok ayrıntılı olarak gelişmenin “formu” tarif edilince, parsel bazında bir karar getirildiği algısı oluşmaktadır. Oysa 1/100.000 ölçekli plan bilindiği gibi üzerinden ölçü alınıp parsel bazında tartışmalara konu edilmemesi gereken planlardır. Bu davada bu tür konuların sıkça ortaya çıkmış olması, plan gösteriminde yer yer çevre düzeni planında olması gereken genelliğin aşılarak ayrıntı düzeyinin çok yüksek biçimde verilmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Bir kırsal yerleşimin kentsel dokuyla bütünleşeceği, önemli bir mekansal büyüme göstereceği gibi bir karar stratejik karar olabilir ve çevre düzeni planının konusu edilebilir; ancak bu gelişmenin biçiminin ayrıntılı biçimde neredeyse parseller baz alınarak tarif edilmesi yer yer çevre düzeni planının genellik düzeyini ve şematik dilini olumsuz etkilemekte, imar planı ölçeğinde uygulamanın nasıl yapılacağını tarif eden bir plan niteliği kazandırmaktadır.
Bu noktada belirtmek gerekir ki, bu yaklaşım ülkemizdeki pek çok çevre düzeni planında görülmektedir. Bu planlarda hem şematik biçimde notasyonlarla, taramalarla, sınırlar bölgesel ölçekte kesinlik kazandıysa net sınırlar gösterilerek koruma kararları verilmekte, gelişmeye dair olarak da büyük alan kullanımları, gelişme yönleri belirtilmekte; ancak bunun yanı sıra kimi stratejik önemi olmayan konularda da aşırı ayrıntı düzeyine girilebilmektedir.
Bu genel saptama kapsamında, Bilirkişi Kurulumuz yer yer aşırı ayrıntıda tariflenen gelişme alanı gibi gösterimler olmasına rağmen, bu durumun genellikle stratejik önemi daha düşük konular açısından olduğu, planın genel bir şematik dili bulunduğu görüşünde olup, bu yöndeki eksiklikler planın gösterim dili nedeniyle iptalini gerektiren bir konu olarak değerlendirilmemiştir.
Davaya konu planın çevre düzeni planı niteliğini değerlendirirken incelenmesi gereken son konu, mevzuat gereği koruma-kullanma dengesinin sağlanıp sağlanamadığı, ekolojik alanların korunması ve sürdürülebilirliği yönünde planın yeterli olup olmadığı konusudur. Planın ana kararlarının irdelenmesini gerektiren bu konu A.4 başlığı altında ele alınmaktadır.
Dava konusu Çevre Düzeni Planının nüfus öngörüleri ile ilgili değerlendirme:
Davaya konu planın Plan Açıklama Raporunun 10. Sayfasında nüfus kabullerinin nasıl hesaplandığı hakkında “Nüfus kabulleri yapılırken, İzmir Merkez Kent kaynaklı saçaklanmalar, bu saçaklanmalardan kaynaklanan nüfus artışı olasılıkları, yerleşmelerin bulundukları bölge içinde sahip olduğu olanaklar ve gelişme eğilimleri dikkate alınmış, yapılmış olan nüfus projeksiyonu değerleri bu eğilimler doğrultusunda ve 2008 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi verileri dikkate alınarak planlama kararlarının üretilmesinde esneklik sağlayacak bir kabule dönüştürülmüştür.” bilgisi verilmektedir. Ayrıca, raporun 52. sayfasında “Manisa il sınırları içindeki kentsel yerleşmelerde de, 2025 yılı nüfus tahminleri, güncel kentsel yerleşik alan büyüklüğü, hedef yıl için gereksinim duyulan gelişme alanı büyüklüğü ve planlanan gelişme alanı büyüklükleri ile kentsel yerleşik ve kentsel gelişme alanının toplam büyüklüğü ve bu alanın onaylı imar planları ile karşılaştırması yapılmış ve ortaya çıkan sonuçlar aşağıda Tablo-8'de bir araya getirilmiş ve izleyen bölümde değerlendirilmiştir.” denilmektedir.
Davaya konu plan, 2025 yılında İzmir ve Manisa illerinin ne kadar nüfus çekeceğini nüfus projeksiyonlarını yaparak hesaplamış ve gerekli alanları bu hesaplamalardan yola çıkarak önermiştir. Burada vurgulanması gereken ilk konu, 2025 yılı nüfus tahminleri yapılırken hangi projeksiyon nüfus modelinin kullanıldığıdır. Hangi nüfus projeksiyon modelinin kullanıldığı gereksinimden fazla alanın kentsel gelişime açıldığını anlamak için önemlidir. Ayrıca hangi yılların verileri ile nüfus projeksiyonun hesaplandığı önemlidir (çünkü veriler ne kadar güncel olursa ve geçmiş eğilimler ne kadar ayrıntılı analiz edilirse geleceği de o kadar gerçekçi tahmin edebiliriz; eski nüfus verileri üzerinden geleceği tahmin etmek veya sadece geçmişe ait 2 yılın nüfus verisi kullanılarak nüfus projeksiyonunu yapmak hatalı gelecek tahminlerinin yapılmasının önünü açar).
Bu bağlamda dava konusu planı incelersek:
• Plan Açıklama Raporunda 2025 yılı için İzmir kentsel yerleşik alanının tahmini nüfusunun doğrusal bir eğilim modeline bağlı kalınarak verildiği söylenmiştir: “Güncel yerleşik alan yoğunluğu ve benzer gelişme eğiliminin gelecekte de sürmesi durumunda” ifadesi kullanılarak 2025 yılında kentin erişeceği nüfus belirlenmiştir. Plan açıklama raporu niçin gelecekte bugünküne benzer gelişme eğilimlerinin ve yoğunluklarının aynen sürmesinin beklendiği konusunda bir açıklamaya yer vermemiştir. Böyle bir varsayımın örneğin İzmir kentsel yerleşiminin ormanlarla ve tarım arazileri ile çevrili olmadığı, şayet bu tür alanlar var ise bu alanların korunması için adımların atılmadığı veya bu tür alanlar yok ise ve nüfus yoğunluğunun kontrol altına alınmak istenmediği koşullarda yerinde bir varsayım olduğu düşünülebilir. Nüfus artışını ön görüp doğrusal eğri modellerine oranla daha az bir nüfus artışını ön gören projeksiyon modelleri de vardır (örneğin pozitif azalan eğri grafiği).
• Plan Açıklama Raporu’nda İzmir Merkez Kent alanı dışında kalan yerleşimlerin hangi nüfus projeksiyon modeli ile 2025 nüfusu tahminlerinin yapıldığı belirtilmemiştir. Halbuki plan açıklama raporunun bu tür gerekçeleri açıkça sunması gerekmektedir. Bilirkişi Kurulumuz, davalı idare Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın İzmir ili sınırlarındaki Merkez Kent alanı dışındaki yerleşim yerlerinin 2025 nüfusunu hesaplarken doğrusal bir eğim modeli kullandığını ve geçmişteki kentleşme hızı eğilimlerin aynen gelecekte de süreceğini varsaydığını gözlemlemiştir.
Dolayısıyla İzmir ili içinde kalan bütün kentsel yerleşmeler için aynı nüfus projeksiyon modeli gerekçelendirilmeden kullanılmıştır (Foça, Aliağa, Dikili, Urla, Kemalpaşa, Çandarlı vb.). Bu, farklı yerleşim alanlarının, bulundukları bölge içinde sahip oldukları olanakların (örneğin sanayi gelişimleri) veya eşiklerin (örneğin zeytinlik alanlar, ormanlık alanlar) her yerleşim yeri için aynı olduğu ve her yerleşimin geçmişteki kentleşme dinamiklerinin benzer olduğu varsayımına dayanır (hepsi doğrusal artmakta veya azalmaktadır) – ki bu gerçekçi değildir. Sanayi yatırımları öngörülen bir bölgedeki yerleşmeler ile ekolojik veya tarımsal alanların korunması ilkesinin öncelikli olduğu bölgedeki yerleşmeler için aynı projeksiyon modeli (doğrusal eğri modeli) kullanılmış olması plan stratejilerinin ve kararlarının nüfus projeksiyonunu şekillendirmediği sonucunu ortaya çıkartmaktadır. Bu da planda kullanılan projeksion modelinin ve kabullerin doğruluğunu sorgulatmaktadır.
Davalı idare, Bilirkişi Kurulumuz tarafından değerlendirmesi yapılan başka dosyalara sunduğu savunma yazısında projeksiyon nüfus değerlerinin farklı yöntemlerin ortalamaları alınarak yapıldığını ileri sürmüştür; ancak ilgili dosyalardaki değerlendirmelerimiz bunun geçerli olmadığını göstermiştir. Bir an için bu ortalama alma yönteminin gerçekten kullanıldığı kabulünü yaparsak ise böyle bir ortalama alma yönteminin gerekçesi yine kabul edilemez. Bunun nedenini tekrarlarsak: her yerleşim yerinin nüfus dinamiği, çevresindeki değer dağılımları (her hangi bir eşik bulundurmayan alanlar, ormanlar, 1. Derece doğal sit alanları, vb.), ülke ve bölge ölçeğinde alınan kararların yerleşim yerlerine etkisi (örneğin planın bazı bölümlerinde yeni ulaşım projeleri ve bu tür projelerin çevreye çekeceği nüfus) farklıdır. Her yerleşim yeri için farklı yöntemlerden elde edilen nüfus değerlerinin ortalamasını almak ile her yerleşim yeri için aynı nüfus projeksiyon modelinin kullanılması arasında hiç bir fark yoktur – her iki yöntem de sorunludur. Bilirkişi Kurulumuzca en doğru yöntem, her yerleşim yerinin birbirlerinden farklı olduğunu kabul etmek, her yerleşimin bu bağlamda ayrı ayrı ele alınması ve her yerleşim yerinin geçmiş dinamiklerine, bölgesel planlama kararlarına, çevresel değerlere, planın hedeflerine bakarak her yerleşim yeri için en uygun nüfus projeksiyon modelinin seçilmesidir. Böyle bir çalışma yapılırsa davaya konu planda yapıldığı gibi her yerleşim yeri için nüfus projeksiyonu hesaplamaları sonrasında ilave bir de nüfus kabulü hesapları yapmak gerekmez düşüncesindeyiz.
Plan Açıklama Raporu’nda açıkça yazıldığı üzere kentsel gelişme alanları hesapları yapılırken hesaplanan nüfus projeksiyonu değerleri sorgusuz sualsiz kabul edilmemiştir. Yapılan Nüfus projeskiyonları sonrasında elde edilen değerlerlerden yola çıkarak nüfus kabulleri yapılmış, kentsel gelişma alanı büyüklüğü hesaplarında bu nüfus kabulü değerleri kullanılmıştır. Burada bir sorun ile karşılaşmaktayız. Plan Açıklama Raporu’nda nüfus projeksiyonları üzerinden nüfus kabulleri yapılırken niçin bazı yerleşimlerin projeksiyon nüfuslarına 5-10 kişi ilave edilirken bazı yerleşimlere 20.000-30.000 kişi ilave edilmiştir bilimsel olarak açıklanmamıştır. Plan Açıklama Raporu her yerleşim yerinin ayrı ayrı ele alındığını söylemektedir. Bu olumlu, olması gereken bir yaklaşımdır. Ancak nüfus projeksiyonunu hesaplarken, gerekçelendirilmeden her yerleşim yerine aynı nüfus projeksiyon modeli ile bir hesaplama yapılıp, sonrasında elde edilen değerler üzerinde her yerleşim yerinin iç dinamiklerine ve bölgesel bazda üretilen projelere bakıp her hangi bir matematiksel modele dayandırılmadan kimi yere 5-10 kişi, kimi yere 500-1000 kişi kimi yere de 20.000-30.000 kişi ilave etmek bilimsel bir yaklaşım değildir. Bu yaklaşım biçimi niçin örneğin projeksiyon nüfusundan elde edilen nüfus değerinin üzerine bir yerleşim yeri için 3000 kişi ilave edildi de 1000 kişi ilave edilmedi türü soruları sordurtmaktadır. Bu tür bir yaklaşımla elde edilen kentsel gelişme alanı büyüklükleri de tartışma konusu yaratmaktadır.
Plan Açıklama Raporu, Manisa nüfus projeksiyonu verilerinin bir araştırma raporundan alındığını söylemektedir: “Manisa il sınırları içindeki, Manisa merkez belediyesinin yanı sıra ilçe ve belde belediyelerinin 2000 yılı Genel Nüfus sayımına göre nüfusları, 2005 yılı için belirlenen yaklaşık nüfus büyüklüğü ve 2025 yılı nüfus tahminleri araştırma raporundan alınmış, ...” Bu rapora atıfta bulunularak nüfus projeksiyonlarının nasıl yapıldığı açıklanmamıştır. Açıklama Raporunda sunulan bilgilere göre Bilirkişi Kurulumuz, İzmir’den farklı olarak, örneğin Manisa Belediyesi’nin 2025 nüfus tahminleri yapılırken doğrusal bir eğim modeli kullanılmadığını gözlemlemiştir. Plan Açıklama Raporu’nda hangi modelin niçin seçildiği açık değildir. Dahası bu raporda sunulan nüfus projeksiyonlarının dava konusu planın öne attığı amaç ve hedeflerle uyuşup uyuşmadığı da belirsizdir. Kaynağı açıklanmamış başka bir rapordan (bu rapor, iptal edilmiş Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçek Çevre Düzeni Planı’nın Araştırma Raporu da olabilir başka bir araştırma raporu da) elde edilen 2025 yılı nüfus tahminleri üzerinden artış/azalışlar yapılarak Manisa ilinde yer alan her bir bir yerleşim yeri için nüfus kabullerine ulaşılmıştır. Bu aşamada artışın/azalışın gerekçeleri sunulmuş ancak artış/azalış oranları bilimsel/matematiksel yöntemlere dayandırılarak gerekçelendirilmemiştir.
Alt ölçek planları yönlendirmesi beklenen çevre düzeni planlarının, kentsel gelişme alanı büyüklüklerini belirlerken planın amaç ve hedefleri ile bağdaştırılmayan, her yerleşim yerinin kentleşme dinamiklerini bir görüp aynı nüfus projeksiyon modeli ile nüfus tahminlerini yapan ve bu tahminler üzerinden bilimsel/matematiksel yöntemleri kullanmadan nüfus kabullerini yapan bir yaklaşımla çevre düzeni planlarını hazırlamaması gerekmektedir. Benzer problemler 10.10.2018 onay tarihli İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında da devam etmektedir.
10.10.2018 onay tarihli çevre düzeni planı değişikliğinde plan açıklama raporundaki nüfus projeksiyonu ve nüfus kabullerinin ayrı ayrı gösterildiği tabloların rapordan çıkartılmış, böylelikle çelişkili ifadeler ortadan kaldırılmıştır. Ancak bu yeni durum, daha önce açıkça sorun olarak gözüken noktaları deyim yerindeyse artık görünmez yapmış ve yukarıda değinilen problemlerin giderilmesi yönünde bir müdahale olmamıştır. 10.10.2018 onay tarihli Plan Açıklama Raporu’nda artık hangi yerleşim yerine ne kadar ekleme/çıkarma yapıldı bilgisi paylaşılmadığı için ortada bir sorun var mı değerlendirmesi, eski raporlardakinin aksine, yapılamamaktadır. Davaya konu planın Plan Açıklama Raporu’nda daha şeffaf olan bir yaklaşımın, son plan değişikliği ile birlikte şeffaflığı ortadan kaldırılmış, bu da çeşitli soruları beraberinde getirmiştir. Bilirkişi Kurulumuz, ele alınan planlama bölgesinde yer alan yerleşimlere ilişkin nüfus projeksiyonlarının ve nüfus kabullerinin bir arada açıkça ortaya konmadığı Plan Açıklama Raporu’nun getirildiği bu son durumu oldukça problemli, şeffaflıktan uzak bulmaktadır.
Bu tür bir yaklaşımla hazırlanan planlar gereksinimden fazla (veya az) alanın kentsel gelişim alanı olarak planlandığı iddiasını beraberinde getirmektedir. Çevre düzeni planları gibi üst ölçek planların bilimsel yöntemlere dayanmayan süreçlerle elde edilmesi başta planın koruma ile ilgili amaç ve hedefleri ile uyuşmayan, kamu yararı adına doğru kararların alınmasının önünü tıkayan bir durum yaratmaktadır. Davaya konu planda izlenen ve bilimsel temeller üzerine oturmayan bu sürecin, İzmir ve Manisa gibi tarım arazileri ve doğal sit alanları eşsiz ancak kentleşme baskıları ile bu değerlerini giderek kaybeden bir bölgede gereksinimden fazla alanın kentsel gelişime açılması gibi bir sorunu tetiklediği kanısındayız.
Nüfus projeksiyonlarına ilişkin bir diğer konu projeksiyonda kullanılan nüfus verilerinin güncel olup olmadığıdır. Dava konusu planın Plan Açıklama Raporunda nüfus projeksiyonu hesaplamaları yapılırken 2000 ve 2008 yılları verilerinin kullanıldığını söylenmektedir. Davalı idare, Plan Açıklama Raporu'nun hazırlandığı 2014 yılı içinde TÜİK'den elde edilebilen en güncel veri olan 2013 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarının kullanıldığını; ancak Plan Açıklama Raporu'nda sehven 2008 yılı ifadesinin yer aldığını belirtmiştir. Elbette bu açıklama doğruysa sadece İzmir ilindeki yerleşim yerlerinin nüfus hesapları yapılırken geçerli olabilir. Ne var ki, dava konusu planın onaylanmasının ardından yapılan kapsamlı değişiklikler doğrultusunda onaylanan 30.12.2014, 16.11.2015 tarihli planların plan açıklama raporlarında bu hatanın düzeltilmediği görülmektedir. 10.10.2018 tarihinde onaylanan Çevre Düzeni Planının Plan Açıklama Raporunda 2017 yılının Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi verileri dikkate alınarak 2025 yılı nüfüs projeksiyonlarının yapıldığı ifade edilse de kullanılan yöntem ile ilgili yukarıda değinilen problemlerin devam ettiği anlaşılmaktadır. Yukarıda açıkça alıntıladığımız üzere Plan Açıklama Raporu'nda Manisa Merkez Belediyesi'nin yanı sıra ilçe ve belde belediyelerinin 2025 nüfus tahminlerinin bir araştırma raporundan alındığı ve bu raporun en son 2000 yılı Genel Nüfus Sayımı verilerini kullandığı açıkça söylenmiştir. 23/06/2014 tarih ve 9948 sayılı Bakanlık Olur'u ile ilk defa onaylanan dava konusu planın 2000 yılı Genel Nüfus Sayımı verilerini kullanarak 2025 yılı nüfus tahminlerinin yapıldığı bir raporu kullanması kabul edilebilir bir durum değildir. 10.10.2018 onay tarihli çevre düzeni planı değişikliğinde Manisa ili için de 2017 nüfus verilerinin kullanıldığı belirtilse de daha önceki planlarda atıfta bulunulan rapora yeniden atıfta bulunulmuş ve kullanılan yöntem ile ilgili yukarıda değinilen problemlerin çözümü yönünde herhangi bir değişiklik yapılmamıştır.
Güncel olmayan veriler üzerinde çevre düzeni planlarının üretilmemesi gerekir. Bu durum Manisa il sınırlarındaki yerleşimlerin kentsel gelişim alanlarının yanlış, gerçekten uzak, gereksinimden fazla/az hesaplanması riskini doğuracaktır. 10.10.2018 onay tarihli İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında 2017 nüfus verileri göz önünde bulundurulmuş olsa da nüfus projeksiyonu yöntemi ile ilgili problemler devam etmektedir." görüş ve değerlendirmelerine yer verilmiştir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede;
Stratejik mekânsal planlama, kentsel gelişimi yalnızca fiziksel gelişim kapsamında ele alan bir yaklaşım değildir. Fiziksel gelişmenin yanı sıra, kentteki sosyal, kültürel, ekonomik, yerel örgütsel gelişime ilişkin stratejileri de içerir. Çevre düzeni planları, bölgesel nitelikte genel arazi kullanım kararları getirmekte olup, stratejik bir plan olması sebebiyle sadece fiziki kullanım kararları içermemektedir.
Dolayısıyla, çevre düzeni planında belirlenen arazi kullanım kararları, niteliği itibariyle çevre kirliliğinin oluşmadan önce önlenebilmesi ve sağlıklı çevrenin oluşturulmasına yönelik hedef, ilke, strateji ve politikaları sağlayacak plan kararları olup, bu yönüyle söz konusu plana dayanılarak yapılacak 1/5000 ve 1/1000 ölçekli planlarda öngörülen ve parsel bazında fiziki kullanım durumunu belirleyen arazi kullanım kararlarından farklılık arz ettiği kuşkusuzdur.
Nitekim çevre düzeni planı ölçeğinde hangi usül ve esaslara göre planlama yapılacağı ayrıntıları ile ilgili Kanun ve Yönetmeliklerde düzenlenmiştir.
Bu noktada, dava konusu planda genel olarak şematik bir dil kullanıldığı, korunacak alanlar ile sektörel açıdan stratejik öneme sahip alanlara yönelik genel arazi kararlarının üretildiği, plan notları ile alt ölçekli imar planlarına yön verecek koruma ve geliştirme strateji ve ilkelerinin belirlendiği görüldüğünden, planın bölge ve havza bazında mevzuata uygun olarak hazırlandığı anlaşılmıştır.
Davaya konu çevre düzeni planının plan notlarının 7.1 sayılı maddesinde, bu çevre düzeni planının, plan hükümleri ve plan açıklama raporuyla bir bütün olduğu, alt ölçekli planlar yapılırken bu belgelerin bütününün göz önünde bulundurulacağı; 7.2 sayılı maddesinde, bu plandan ölçü alınarak uygulamaya geçilemeyeceği, bu plan ile belirlenen kentsel gelişme alanlarının, bu alanların tamamının yerleşime açılacağını göstermeyeceği, bu alanların sınırlarının, alt ölçekli planlama çalışmalarında ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri ile doğal, yapay ve yasal eşikler doğrultusunda, bu planda ve plan hükümleri ekinde yer alan tabloda belirlenen hedef nüfus dikkate alınarak kesinleştirileceği; 7.3 sayılı maddesinde, yerleşmeler için bu planının onama tarihinden önce onaylanmış olan imar planlarının bu planla belirlenen arazi kullanım kararları ve nüfus projeksiyonları esas alınarak belirlenecek kısmında imar ve ruhsat uygulamalarının devam ettirileceği, imar planlarının nüfus ve arazi kullanım kararları açısından bu plana uygun olmayan bölümlerinde ise yerleşmelerin adrese dayalı nüfus kayıt sistemine göre gerçekleşen nüfusunun bu planla belirlenen nüfus kabullerinin %70 ine ulaşması sonrasında imar uygulamaları ve/veya ruhsat işlemlerinin gerçekleştirileceği, 7.4 sayılı maddesinde, kentsel yerleşme alanları için plan hükümlerinin 9. Bölümünde belirlenmiş olan nüfusun kent içi dağılımının, ilgili idarelerce alt ölçekli planlarda belirleneceği, 7.13 sayılı maddesinde, bu planın onama tarihinden önce mevzuata uygun olarak onaylanmış imar planlarının, 7.14 sayılı maddesinde de bu planın onama tarihinden önce mevzuata uygun olarak onaylanmış mevzi imar planlarının geçerli olduğu kuralına yer verilmiştir.
Yine plan notlarının 4.6 sayılı maddesinde, kentsel yerleşme alanları: bu planla belirlenmiş kentsel yerleşik alanlar ve kentsel gelişme alanları ile bu alanlarla bütünleşen kentsel kullanım alanları olarak, 4.7 sayılı maddesinde kentsel yerleşik alanlar ise: büyükşehir ve/veya ilçe belediye sınırları içinde var olan, içinde boş alanları barındırsa da büyük oranda yapılaşmış olan alanlar şeklinde tanımlanmış; 4.8 sayılı maddesinde, kentsel gelişme alanları, bu planın hedef yıla ilişkin nüfus kabulleri ile ilke ve stratejilerine göre bu planla kentsel yerleşime uygun bulunan kentsel kullanımların gerçekleşeceği alanlar olarak tanımlanımş, 8.1.1.1 sayılı maddesinde, kentsel yerleşme alanlarının, kentsel yerleşik alanlar ve kentsel gelişme alanları olarak gösterilmiş alanların bütünü olduğu belirtilmiş; 8.1.1.2 sayılı maddesinde, bu planda kentsel yerleşme alanı olarak gösterilmiş olsun ya da olmasın, bağlı bulundukları kentsel yerleşme merkezlerinden kopuk biçimde konumlanan, belediye sınırları içine alınarak mahalleye dönüşmüş/dönüşecek kırsal yerleşme alanlarında yapılacak alt ölçekli planlarda; çevre düzeni planında önerilmiş gelişme alanı varsa bu alan sınırları da dikkate alınarak, gelişme alanı belirlenmemiş yerleşim birimlerinde ise varsa geçmişte belirlenmiş köy yerleşik alanı ve civarına ilişkin sınırlar da dikkate alınarak, yerleşmenin kendi gereksinimi kadar alanın alt ölçekli planları hazırlanacağı, alt ölçekli planlarda, yerleşmenin sahip olduğu geleneksel doku ve yapılaşma özellikleri ile çevresindeki alanın doğal özelliklerinin planlama aşamasında dikkate alınması ve koruma kararlarına dönüştürülmesinin zorunlu olduğu belirtilmiş 8.1.1.3 sayılı maddesinde, kentsel yerleşme alanlarında, konut alanları ile eğitim tesisleri, sağlık tesisleri, açık ve kapalı spor alanları, yeşil alanlar, kamu kurum alanları, trafo vb. gibi sosyal ve teknik alt yapı alanları ile ticaret alanları, küçük sanayi sitesi alanları, turistik tesis alanları, konut dışı kentsel çalışma alanları v.b. alanların yer alabileceği, kentsel yerleşme alanlarında organize sanayi bölgeleri, endüstri bölgeleri, serbest bölgeler, sanayi tesisleri ile endüstriyel hammadde ve mamul ürünlerinin açık ya da kapalı olarak depolanacağı tesislerin yer alamayacağı, kentsel yerleşik alanlarda var olan sanayi tesislerinin, ekonomik ömrü dolduğunda sanayi alanlarına taşınacağı, bu planda kentsel yerleşme alanları için belirlenmiş olan nüfus kabulü esas olmak üzere, kentsel yerleşmeler içindeki yoğunluk dağılımının imar planlarında yapılacağı, imar planında yer alacak nüfusun, o yerleşme için bu planla getirilen toplam nüfus kabulünü aşamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir.
Yukarıda aktarılan plan notları ve çevre düzeni planının niteliği gereği çevre düzeni planı ile belirlenen kentsel kullanım alanlarının, bu alanların tamamının yapılaşmaya açılacağını göstermeyeceği, bu sınırların ölçeğin gerektirdiği üzere gelişmenin yönünü gösterecek şekilde şematik olduğu ve alt ölçekli planlama çalışmalarında ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri doğrultusunda doğal, yapay ve yasal eşikler çerçevesinde bu planın nüfus kabullerine göre belirlenen alansal büyüklüğü aşmayacak şekilde kesinleştirileceği kuşkusuzdur.
Diğer taraftan, dava konusu planın sürdürülebilirlik konusuna vurgu yaptığı, ekolojik dengeyi korumanın önemli bir amaç olarak belirlendiği, koruma-kullanma dengesi vurgusunun plan açıklama raporunda yer aldığı görülmektedir.
Plan Açıklama Raporunda "Hedefler" başlığı altında ise aşağıdaki maddeler sıralanmıştır:
"• Planlama Bölgesini oluşturan alan bütününde koruma-kullanma dengesini gözetmek,
• Doğal, kültürel, tarihsel, sosyal ve ekonomik değerlerini korumak ve geliştirmek,
• Bölge bütününde gelişme olanakları ve iç dinamikler doğrultusunda, yerleşme düzeni ve kademelenmesini oluşturmak,
• Koruma-kullanma dengesi gözetilerek, sektörel olanakların değerlendirilmesini ve geliştirilmesini sağlamak,
• Alıcı ortamlarda (su, toprak ve hava) var olan kirlenmenin giderilmesi ve yeni kirlenmelerin oluşmasını önleyecek kararları geliştirmek."
Dava konusu planın plan pafta ve gösterimleri ile plan notları incelendiğinde, koruma alanlarına ilişkin temel stratejilerin gösterildiği ve koruma kararlarının oluşturulduğu, sektörel gelişim açısından da sanayi bölgeleri, teknoloji bölgeleri, lojistik merkezleri, üniversiteler gibi bu ölçekte stratejik öneme sahip konuların da planda gösterildiği görülmüştür.
Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 21. maddesinin altıncı fıkrasında onaylı jeolojik jeoteknik veya mikro bölgeleme etüt raporu bulunmayan alanlarda imar planları hazırlanamaz." hükmü, 22. maddesinin ikinci fıkrasında eşik analizinde; topografik, jeolojik jeoteknik, hidrojeolojik yapı özellikleri ile arazı kullanımı, tarım ve orman alanları, içme suyu havzaları, sit ve diğer koruma alanları, hassas alanlar, kıyı, altyapı, doğal ve fiziki veriler ile afet tehlikeleri analiz edilerek bir arada değerlendirilir." hükmü ile üçüncü fıkrasında ise imar planlarının hazırlanması sürecinde eşik analizinin yapılması zorunlu olup, plan kararlarının oluşturulmasında temel plan altlığı olarak kullanılır." hükümleri yer almaktadır.
Uyuşmazlık konusu 174 hektar büyüklüğündeki alanın bulunduğu bölgede 1/25.000 ölçekli çevre düzeni planında da kentsel gelişme alanı gösterilmiştir. Yukarıda aktarılan hususlar göz önünde bulundurulduğunda, dava konusu planın ölçeği, bölgenin özelliği, nüfus baskısı, yerleşim alanı gibi ihtiyaçlar ile mekansal gelişme eğilimleri dikkate alınarak sınırları alt ölçekli planlarda kesinleştirilecek kentsel gelişme alanının şematik olarak belirlenmesinde çevre düzeni planı yapım yöntem ve tekniklerine ve şehircilik esaslarına aykırı bir yön bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Öte yandan, dava konusu planla gösterilen kentsel gelişme alanlarının tamamının yerleşime açılması gerekmediği gibi bu alanların sınırlarının alt ölçekli planlama çalışmalarında ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri ile doğal, yapay ve yasal eşikler doğrultusunda kesinleştirileceği plan notlarıyla açıklanmıştır. Alt ölçekli planlama çalışmalarında tarım arazileri için 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu uyarınca ilgili kurumlardan alınan görüşler doğrultusunda uygulama yapılabileceği ve tarım arazisi niteliğinde olan bir alanın yapılaşmaya açılamayacağı açıktır. Bunun yanı sıra, 10.10.2018 tarihli plan değişikliği ile 174 hektar kentsel gelişme alanının daraltıldığı sorunun giderildiği görülmüştür.
Ölçeğinin de gereği olarak dava konusu çevre düzeni planında davacının iddia ettiği yapılaşma koşulları yer almamakta olup, esasen yapılaşma koşulları alt ölçekli planlama çalışmalarına konu olabilecek diğer bir ifade ile imar planlarında belirlenebilecek kararlar niteliğinde olduğundan, davacının dava konusu planda alt ölçekli planlara kıyasla daha fazla yapılaşma hakkı getirildiği yönündeki iddiasının dayanağı bulunmamaktadır. Mania alanı ile ilgili itirazlar ise aynı gerekçelerle dava konusu planın konusuna girmediğinden yerinde görülmemiştir.
Bütünsel bir bakış açısıyla alt ölçekli planları yönlendirecek olan çevre düzeni planında plan kararları oluşturulurken, fiziksel çevreyi sağlıklı bir yapıya kavuşturmak, yatırımların yer seçimlerini ve gelişme eğilimlerini doğal çevreye zarar vermeden yönlendirmek ve toprağın koruma, kullanma dengesini en rasyonel biçimde belirlemek amaçlandığından, bu amacın gerçekleşmesi için öncelikle söz konusu çevrede yaşayacak azami nüfusun objektif kriterlere göre tahmin edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle dava konusu planda nüfus projeksiyonun gösterilmesi gerekmektedir. Kentsel yerleşme alanlarının sınırları ise yerleşmenin durumu ve ihtiyaçları dikkate alınarak alt ölçekli planlarda bu nüfus tahminini aşmayacak şekilde belirlenecek olup öngörülen nüfusun tamamı için alt ölçekli planlarda kentsel yerleşme alanı belirlenmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Nitekim 7.4 sayılı plan notunda, kentsel yerleşme alanları için plan hükümlerinin 9. bölümünde belirlenmiş olan nüfusun kent içi dağılımının, ilgili idarelerce alt ölçekli planlarda belirleneceği de düzenlenmiştir. Bu bakımdan davacının nüfus belirlemesine ilişkin itirazları yerinde görülmemiştir.
Tarım arazilerinin sınıflandırılmasının, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda öngörülen usullere göre yapılması kanun gereği olup, söz konusu sınıflandırmayı içeren arazi kullanım planları dava konusu plana altlık oluşturacak veriler kapsamındadır. Ancak veri olarak değerlendirilebilmesi için öncelikle dava konusu planlama alanının tamamının sınıflandırılmış olması gerekmekte, bunun yanı sıra söz konusu arazinin çevre düzeni planına işlenebilecek ölçülerde bölgesel kararlar niteliğinde olması gerekmektedir. Zira sınıflandırma parsel ölçeğinde dahi yapılabilmektedir. Bu bağlamda, dava konusu planda tarım arazilerinin sınıflandırılmamasında mevzuata ve çevre düzeni planı yapım yöntem ve tekniklerine aykırılık görülmemiştir.
Öte yandan, Plansız Alanlar İmar Yönetmeliğinin 63. maddesinde "Üst ölçek planı bulunmayan iskan dışı alanlarda bulunan parsellerde; inşaat alanı katsayısı %5 den fazla olmamak, yapı inşaat alanları toplamı hiçbir koşulda (250) m2 yi geçmemek, saçak seviyelerinin tabii zeminden yüksekliği (6.50) m.yi ve 2 katı aşmamak, yola ve parsel sınırlarına (5.00) m.den fazla yaklaşmamak şartı ile bir ailenin oturmasına mahsus bağ ve sayfiye evleri, kır kahvesi, lokanta ve bu tesislerin müştemilat binaları yapılabilir. Bu alanlarda tarımsal üretimi korumak amacı ile üretimden pazarlamaya kadar tüm faaliyetleri içeren entegre tesis niteliğinde olmamak kaydıyla, konutla birlikte veya ayrı yapılan mandıra, kümes, ahır, ağıl, su ve yem depoları, hububat depoları, gübre ve silaj çukurları, arıhaneler, balık üretim tesisleri ve un değirmenleri gibi konut dışı yapılar, mahreç aldığı yola (10.00) m.den, parsel hudutlarına (5.00) m.den fazla yaklaşmamak, parselde bulunan bütün yapılara ait inşaat alanı katsayısı %40' ı ve yapı yüksekliği (6.50) m.yi ve 2 katı aşmamak şartı ile yapılabilir. Bu yapıların birinci fıkra koşullarına uyulmak üzere yapılacak konutla birlikte yapımı halinde de inşaat alanı katsayısı (0.40)' ı geçemez." kuralı yer almaktadır.
Dava konusu planın 8.7.19.1 sayılı plan notunda mutlak tarım arazilerinde yapılabilecek tarımsal amaçlı yapılar için maks. Emsal=0,05'i, parselin tamamı için toplam inşaat alanı maks. 2.000 m2 ’yi geçemeyeceği, çiftçinin barınabileceği yapının emsale dahil ollduğu ve toplam inşaat alanının 75 m2’yi geçemeyeceği, 8.7.21 sayılı plan notunda, dikili tarım arazilerinde yapılabilecek tarımsal amaçlı yapılar için maks. Emsal=0,05 olduğu, parselin tamamı için toplam inşaat alanının maks. 2.000 m2’yi geçemeyeceği, çiftçinin barınabileceği yapının emsale dahil olduğu ve toplam inşaat alanının 100 m2’yi geçemeyeceği, 8.7.22 sayılı plan notunda, marjinal tarım arazilerinde tarımsal amaçlı yapı yapılacak parsellerin 5.000 m2’lik kısmı için maks. emsal: 0,30 olduğu, 5.000 m2’den büyük parsellerde ise geri kalan parsel alanı için maks. emsal: 0,10 olduğu, parselin tamamı için toplam inşaat alanının 10.000 m2’yi geçemeyeceği, çiftçinin barınabileceği yapının emsale dahil olduğu ve toplam inşaat alanının 150 m2’yi geçemeyeceği düzenlenmiştir.
Dolayısıyla planda söz konusu alanlar için öngörülen yapılaşma koşullarının mevzuatta düzenlenen inşaat oranlarının altında olduğu görüldüğünden davacının yapılaşma oranlarına ilişkin itirazı ile dava konusu planda marjinal tarım arazisi gösterimi bulunmadığından (tarım arazileri sınıflandırılmadığından) davacının bu yöndeki itirazı yerinde görülmemiştir.
Öte yandan, dava konusu planda doğal karakteri korunacak alan gösterimi bulunmadığı gibi tarım arazilerine ilişkin uygulamalar, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu uyarınca ilgili kurumlardan alınan görüşler doğrultusunda yürütüleceğinden dava konusu planda gösterilen tarım alanının kaldırılmasına imkan bulunmamaktadır.
Dava konusu planın 8.12.1 sayılı plan notunda, ağaçlandırılacak alanlarda günübirlik kullanım alanlarının yer alabileceği, bu kullanımlara ilişkin yapılaşma koşullarının alt ölçekli planlarda belirleneceği, 8.12.2 sayılı plan notunda, bu planda, ağaçlandırılacak alan olarak belirlenmiş alanların ilgili idarelerce alt ölçekli planlarda ağaçlandırılacak alan olarak belirlenmemesi durumunda bu alanlar içinde yer alan özel mülkiyete tabi olup mülkiyeti kesinleşmiş ve tapuya tescil edilmiş parsellerde, kadastral bir yola cephesi olmak şartıyla, 8.7.21 sayılı dikili tarım arazileri plan hükümlerinin geçerli olduğu, dört tarafı orman alanı ile çevrili olan parsellerde bu planın 8.11.5 hükmünün uygulanacağı belirtilmiştir.
8.12.1 sayılı plan notunda, ağaçlandırılacak alanlarda davacının iddia ettiği günübirlik kullanım alanlarının yer alabileceğinin ve yapılaşma koşullarının alt ölçekli planlarda belirlenebileceğinin düzenlendiği, bu planda, ağaçlandırılacak alan olarak belirlenmiş alanların ilgili idarelerce alt ölçekli planlarda ağaçlandırılacak alan olarak belirlenmemesi durumunda ise özel mülkiyete tabi olup mülkiyeti kesinleşmiş ve tapuya tescil edilmiş parsellerde yapılaşmanın sınırlı tutulduğu (dikili tarım arazileri yapılaşma koşulları) görüldüğünden davacının itirazlarında isabet bulunmamaktadır.
Bu durumda itiraz konusu gösterimde plan kararına, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve mevzuata hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
İtiraz 4
Dava dilekçesinde;
Tahtalı havzası uzak koruma alan sınırının, Gaziemir yerleşiminin güneyinden geçtiği, yerleşimin bir bölümünün havza içerisinde kaldığı, mevcut 1/25.000 ölçekli İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planı Plan Uygulama Hükümlerinin 7.38.9 sayılı maddesinde de, Tahtalı havzası yapılanma koşullarının genel hükümler ve özel hükümler olarak belirlendiği, dava konusu planda Tahtalı barajı havzasından ve havzanın yapılaşma koşullarından bahsedilmediği, mevcut durumda Tahtalı barajı havzasını koruma amaçlı yönergeler bulunduğu, bu yönergeler doğrultusunda Gaziemir ilçesindeki uygulamalarda bulunduğu, plan kararlarının havza koruma kuşakları hassasiyetinde değerlendirilmesi ve uygulamada sıkıntıya düşülmemesi açısından mevcut İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planı Plan Uygulama Hükümlerinin 7.38.9 sayılı maddesinde Tahtalı Havzası Yapılanma Koşullarının geçerliliğinin 1/100.000 ölçekli İzmir Manisa Planlama Bölgesi Çevre Düzeni Planı Plan notlarında da kesinleştirilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.
Savunmada;
Davalının cevap dilekçesinde Tahtalı Havzası Uzak Koruma Alan Sınırı ile ilgili iddiaların yanıtlamaya yönelik bir açıklama bulunmamaktadır.
Bilirkişi raporunda;
"Davalı idare, 1/25000 ölçekli İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planı Plan Uygulama Hükümleri 7.38.9. da belirtilen Tahtalı Havzası Yapılanma Koşulları Genel Hükümler ve Özel Hükümlerde yer alan hükümlerin geçerliliğinin dava konusu 1/100 000 ölçekli İzmir Manisa Planlama Bölgesi Çevre Düzeni Planı Plan notlarında da kesinleştirilmesi gerektiğini iddia etmektedir.
1/100.000 ölçekli Çevre düzeni planları, 1/25.000 ölçekli Çevre düzeni, uygulama ve nazım imar planlarından farklı olarak üst ölçekte bir bölgenin veya kentin genel ve başlıca mekânsal stratejilerinin belirlendiği planlardır. Mekânsal stratejiler ise en temelde gelişme stratejileri ve koruma stratejileridir. Bu planlarda çevresel ve doğal değerler, tarihi ve kültürel miras değerleri veya tarımsal üretim değeri nedeniyle korunacak alanlar kesin biçimde belirlenerek bunların korunmasına ilişkin plan önerileri geliştirilirken, yerel ve/veya ülkesel ekonomik kalkınma açısından önemli gelişme odakları belirlenerek buralarda da mekânsal gelişme ve büyüme stratejileri, yatırım kararları planda ifade edilir. Dolayısıyla dava konusu plan üst ölçekli bir plan olup Tahtalı havzası gibi havzalarla ilgili genel kararları kapsamaktadır. Nitekim dava konusu planın plan açıklama raporunun 31. Sayfasında “Tahtalı Havzası ve diğer su koruma havzalarında, kirlenmenin önlenmesi zorunludur. Bu kapsamda; mevzuata uygun olarak gerçekleşmiş olan yapılaşma ve plan kararları dışında yeni yapılaşmalar engellenecektir.” hükmü yer alırken, 67. Sayfasında “Tahtalı Havzasının bulunduğu Menderes ilçesi ile ilgili olan bölümde Havza içinde kalan alanlarda, onaylı 1/25.000 ölçekli çevre düzeni planında depolama alanları olarak gösterilmiş olan alanlar, bu planda da korunmuş ve depolama alanları olarak gösterilmiştir. Depolama alanlarında, yapılaşma kararlarının mevcut plan kararları da dikkate alınarak alt ölçekte belirlenmesi önerilmiştir.” ifadesi yer almaktadır. Bu ifade doğrudan Tahtalı Havzası Yapılanma Koşulları Genel Hükümler ve Özel Hükümlerini içermese de bu hükümlerdeki koşullarının geçerliliğinin dava konusu 1/100 000 ölçekli İzmir Manisa Planlama Bölgesi Çevre Düzeni Planı ile kesinleştirilmesini sağlamaktadır." görüş ve değerlendirmelerine yer verilmiştir.
Dairemizce yapılan değerlendirmede;
Davaya konu çevre düzeni planının plan notlarının 8.18.5.1 sayılı maddesinde, "Su kaynaklarının dengeli kullanımı esastır. Su kullanımında suyun verimli kullanılması sağlanacaktır. Havzada su kaynaklarının korunmasına ilişkin yapılacak çalışmalar Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği, İçme-kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmelik ve İzsu Su Havzaları Koruma Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde yürütülecektir. " kuralına yer verilmiştir.
Plan açıklama raporunun 4.1.2 sayılı maddesinde, Tahtalı Havzası ve diğer su koruma havzalarında, kirlenmenin önlenmesinin zorunlu olduğu, bu kapsamda; mevzuata uygun olarak gerçekleşmiş olan yapılaşma ve plan kararları dışında yeni yapılaşmaların engelleneceği, Tahtalı Havzasının bulunduğu Menderes ilçesi ile ilgili olan bölümde, havza içinde kalan alanlarda, onaylı 1/25.000 ölçekli çevre düzeni planında depolama alanları olarak gösterilmiş olan alanların, bu planda da korunduğu ve depolama alanları olarak gösterildiği, depolama alanlarında, yapılaşma kararlarının mevcut plan kararları da dikkate alınarak alt ölçekte belirlenmesinin önerildiği (s.53) belirtilmiştir.
Tahtalı havzasına ilişkin, havza alanlarına ilişkin yürürlükteki mevzuat ve ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri doğrultusunda uygulama yapılabileceği açık olup plan açıklama raporunda da havza içinde kalan alanlarda, onaylı 1/25.000 ölçekli çevre düzeni planında öngörülen yapılaşma kararlarının önerildiği belirtilmiştir.
Bu durumda itiraz konusu gösterimde plan kararına, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve mevzuata hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVANIN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam ... TL
yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen ...-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
4. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacının göstereceği hesap numarasına iadesine,
5. Keşif avansından artan ... tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacının göstereceği hesap numarasına iadesine,
6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 01/11/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.