10. Hukuk Dairesi 2014/9277 E. , 2014/14729 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Ankara 10. İş Mahkemesi
Tarihi :06.03.2014
No :2012/96-2014/235
Davacı, sigortalılık başlangıç tarihinin, 03.04.1991 olduğunun tespitini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın, yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 108. maddesinde sigortalılık süresi düzenlenmiş olup, sigortalı statüsünde bulunmayan bir kimsenin sigortalılık süresinden söz edilemez. Olağan olarak sigortalılık niteliği, 506 sayılı Kanunun 2. maddesine göre hizmet akdinin kurulması ve 6. madde gereğince çalışmaya başlanması ile edinilir. Sigortalılığın zorunlu, kişiye bağlı, devredilemez niteliği gereğince bu tür davaların kamu düzenine ilişkin olduğu açık ve özel bir duyarlılıkla çözümlenmesi zorunludur. Yöntemince düzenlenip süresinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alındığını gösteren yazılı delil niteliğinde ise de, fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. 506 sayılı Kanunun 2, 6. ve 108. maddelerindeki düzenlemelerde de belirtildiği gibi, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur ve fiili çalışma saptanmadıkça, sadece hizmet akdine dayanılması halinde dahi sigortalılık söz konusu olamaz. Bu kapsamda fiili çalışmanın varlığının hangi kanıt ve olgularla belirleneceği üzerinde durulmalıdır. İşe giriş bildirgesi Kuruma verilmesine karşın yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun; 09.06.2005 gün ve 2005/21-409 E. - 413 K. sayılı, 22.03.2006 gün ve 2006/21-43 E. - 2006/98 K sayılı, 12.03.2008 gün ve 2008/21-242 E. - 2008/251 K. sayılı, 23.12.2009 gün ve 2009/10-581 E. - 619 K. sayılı, 10.02.2010 gün ve 2010/10-72 E. - 2010/72 K. sayılı, 21.09.2011 gün ve 2011/10-527 E. – 2011/552 K. sayılı kararlarında da açıkça belirtildiği gibi, bildirgenin hangi tarihte Kuruma intikal ettiği, intikal ediş tarihine göre 506 sayılı
Kanunun 79/10. maddesinde öngörülen beş yıllık hak düşürücü sürenin geçirilip
geçirilmediği, bildirgedeki kimlik bilgilerinin, yaptırılacak grofolojik inceleme sonucuna göre imza ve varsa fotoğrafın davacıya ait olup olmadığı, bildirge Kuruma teslim edildiğinde davacıya verilen sigorta sicil numarasının hangi yılın serilerinden olduğu ve bu numaranın sigortalının daha sonraki yıllarda gerçekleşen hizmetlerinde kullanılıp kullanılmadığı belirlenmeli, bulunabildiği takdirde, sigortalı ile birlikte çalışan kişiler ile, aynı çevrede iş yeri olan işveren veya bu işverenlerin çalıştırdığı kişiler yöntemince saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı, çalışma olgusu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı biçimde yöntemince araştırılarak, elde edilen bilgi ve belgelerin tanık anlatımlarında belirtilen olgularla örtüşüp örtüşmediği de irdelenip sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Somut olayda; davacının 23.04.1991 tarihinde işe başladığına ilişkin 22.05.1991 tarihinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesinin varlığına rağmen davacının talebinin 03.04.1991 olması dikkate alınarak talep ve kayıtlardaki işe giriş tarihi olan rakamları arasındaki farklılığın davacıya açıklattırılmadığı, davalı işyerinden bildirilen garson olarak başka çalışan bulunup bulunmadığının araştırılmadığı, davacının sigorta sicil numarasının hangi yılın serilerinden olduğunun sorulmadığı, işyerinin mesul müdürü olduğu belirtilen A.. D.." un adres kayıt sisteminden adresinin çıkartılarak tanık sıfatıyla dinlenilmesine yönelik gerekli araştırmanın yapılmadığı anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular ışığında; mahkemece, davacının gösterdiği tanık anlatımlarıyla yetinilmemeli, resen araştırma ilkesi ışığında; işyeri dosyası istenmeli ve işe giriş bildirgesindeki tarih ile davacının talebi arasındaki farklılığın açıklığa kavuşturulması, bu işyerinden verilmiş bodrolarda başkaca çalışan kişiler var ise bu kişilerin beyanına başvurulmalı, bodro yok ise, aynı çevrede çalışan komşu işyerleri tespit edilip bilgi ve görgülerine başvurulmalı, çalışma olgusu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı biçimde yöntemince araştırılarak, elde edilen bilgi ve belgelerin tanık anlatımlarında belirtilen olgularla örtüşüp örtüşmediği de irdelenip sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine 16.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.