3. Hukuk Dairesi 2019/412 E. , 2019/3676 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki kaçak elektrik tüketimine dayalı alacağa ilişkin olarak açılan menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davacının 67600 numaralı tarımsal sulama abonesi olduğunu, davacıya ait sayacın yıldırım çarpması sonucu yandığını, ...Ticaret ve Sanayi İl Müdürlüğü Ölçüler ve Ayar Şube Müdürlüğünce sayacın kontrolü sonucunda ana kartının yanmış olduğu, klemensteki uzaktan okuma bağlantılarının yapıldığı kablo ile üst kapak anahtarı arasına röle bağlandığının anlaşıldığı ve bu müdahalenin sayacın kayıt yapmasına etkisinin tespiti için sayacın imalatçı firmaya gönderilmesi gerektiğinin rapor edildiğini; bu rapor üzerinde davalı kurum tarafından aleyhine kaçak elektrik kullanımı nedeniyle 57.998,30 TL tahakkuk ettirildiğini belirterek davalıya borçlu olmadığının tespiti ile davalının belirtilen bedelin %40 oranında tazminata hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın zamanaşımına uğradığını, dava konusu kaçak tespit tutanağının davacının tesisine ve sayacına müdahalesinin tespiti nedeniyle yasal düzenlemelere uygun olarak gerçekleştirildiğini, sayacın sağlam olmadığını ve düzgün kayıt yapmadığının tespit edildiğini, yangın iddiasının genelde kaçak kullanımları gizlemek için ilgililerce başvurulan bir yol olduğunu belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kabulü ile; davacının, davalıya 29.09.2010 tarih ve 68532 numaralı kaçak tespit tutanağına istinaden 57.998,30 TL borçlu olmadığının tespitine, davacı lehine tazminata hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hükmün davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemiz 02.11.2015 Tarih 2014/20739 E. 2015/17057 K. sayılı ilamı ile hükme esas alınan bilirkişi heyet raporu yeterli bulunmayarak yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulundan yeni bir rapor alınmak sureti ile karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece; bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada davanının kısmen kabulü ile, davacının davalıya 68532 seri numaralı kaçak tespit tutanağına istinaden 3.042,17TL borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Yargıtay"ın bozma kararına gerek iradi, gerekse kanuni şekilde uymuş olan yerel mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Mahkeme, uyma kararını kaldırarak, direnme kararı veremeyeceği gibi; hükmün bozma kararı kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bozmaya uyulmakla, bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak doğar.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda ve Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Bu ilke, kamu düzeni ile ilgili olup; Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz. (Aynı yönde HGK.nun 26.2.1986 gün ve 1986/1-50 E.-174 K.; 11.5.1994 gün ve 1994/8-252 E.-314 K.; 1.12.1999 gün ve 1999/18-1041 E.-1006 K.; 11.5.2005 gün ve 2005/2-315 E.-333 K.; 27.09.2006 gün ve 2006/19-635 E.-573 K. sayılı ilamları).
Somut olayda; mahkeme bozma kararına uymakla birlikte bozma gereğini yerine getirmemiştir. Zira; bozma ilamında aboneliğin başlangıcından itibaren geçmiş dönem tüketim ekstrelerinin celbedilmesi, sayacın doğru çalışır duruma getirildikten sonraki tüketim ekstreleri ile karşılaştırma yapılması, sayaç doğru çalışır hale getirildikten sonraki tüketim ekstrelerinde (önceki tüketim ekstrelerine göre) belirgin bir artış olduğu takdirde bu hususun Yönetmelik, EPDK Kurul kararları ve tebliğlerine göre; kaçak tüketime karine teşkil edeceği ve Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği hükümlerine göre kaçak elektrik bedeli hesabı yapılması gerektiği, aksi takdirde kaçak tüketim olmadığının kabulü ile davacının normal tüketim bedelinden sorumlu olacağının kabulü gerektiği bu sebeple dosyanın önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna verilmesi ve taraf ve Yargıtay denetimine elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Mahkemece dosya iki kez farklı bilirkişi heyetine gönderilmesine rağmen, bozma sonrası alınan her iki raporda da sayaç değişiminden önceki ve değişimden sonraki tüketim endeksleri karşılaştırması yapılmadan, ilk raporda sadece sayaç değişimi öncesi dönem dikkate alınarak aradaki farkın kaçak tüketim olmadığı gerekçesi ile sayacın kayıt yapmadığı dönemlere ilişkin normal fatura tahakkuku yönünden hesaplama yapıldığı, hükme esas alınan ikinci bilirkişi raporunda ise doğrudan ilgili dönemlere ilişkin olarak kaçak ek tahakkuk ve kaçak tahakkuk hesaplaması yapıldığı, ancak raporların bozmaya uygun olmadığı ve ayrıca aralarındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
O halde mahkemece yapılması gereken; Dairemizin bozma ilamında açıklanan maddî ve hukukî tespitler gözetilerek, dosyanın önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna verilerek taraf ve Yargıtay denetimine elverişli bir rapor alınarak sonucu dairesinde karar vermektir.
2- Bozma nedenine göre, tarafların sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.04.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.