14. Hukuk Dairesi 2016/4471 E. , 2019/297 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı 02.04.2014 aleyhine gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı kurulması talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 26.11.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin maliki olduğu 2037 parsel sayılı taşınmaz lehine, davalıya ait 5200 parsel sayılı taşınmazdan geçit hakkı kurulmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, geçit bedelinin dosyaya depo edilmesi için davacı tarafa iki kez süre verilmiş olmasına rağmen davacı tarafın bedeli yatırmamakta ısrar etmiş sayıldığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
6100 sayılı HMK’nin 90. maddesi gereğince; süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.
Aynı Kanunun 94. maddesi gereğince; kanunun belirlediği süreler kesindir. Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.
Kanun ya da hakim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal imkan bulunmamaktadır. Kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlem bazen davanın kaybedilmesi sonuçlarını da doğurmaktadır. Davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.
Bu nedenle de hakim tarafından kesin süre verilirken;
1)Kesin süreye konu işlemin gerekli ve tarafların yerine getirebileceği bir işlem olması,
2)Verilen sürenin işlemin yapılması için yeterli ve makul bir süre olması, duruşma gününe kadar kesin süre nedeniyle yapılacak işlem sonrası başka bir işleme gerek yok ise bu sürenin takip eden duruşma gününe kadar verilmesi,
3)Yapılması gereken iş veya işlemler birer birer, varsa masraflarının da miktarıyla birlikte açıkça gösterilmesi,
4)Sürenin kesin olduğu ve sonuçlarının tarafa açıklanması zorunludur.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece 17.09.2015 tarihli 10. celsede geçit bedelinin duruşma gününden bir hafta öncesine kadar dosyaya depo edilmesi için davacı tarafa süre verilmiş; 05.11.2015 tarihli 11. celsede ise geçit bedelinin davacı tarafça dosyaya iki haftalık kesin süre içerisinde depo edilmesine, verilen süre içerisinde bedelin yatırılmaması halinde yatırmamakta ısrar edilmiş sayılacağı ihtar edilmiştir. Ancak, mahkemece verilen kesin süre usulüne uygun değildir. Zira, kesin sürenin sonuçları ihtar edilmemiş, kesin sürenin gereğinin yerine getirilmemesi halinde mevcut delillere göre karar verileceği hususu bildirilmemiştir.
Bu nedenle mahkemece yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.01.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.