Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2011/10-91
Karar No: 2011/132

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/10-91 Esas 2011/132 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2011/10-91 E.  ,  2011/132 K.

    "İçtihat Metni"

    Tebliğname : 2009/282762
    Yargıtay Dairesi : 10. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : ÜSKÜDAR Çocuk Ağır Ceza
    Günü : 30.06.2009
    Sayısı : 97-107

    Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanık M.Z. V..’ın, 5237 sayılı TCY’nın 188/3, 31/3, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca 2 yıl 9 ay 10 gün hapis ve 1400 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Üsküdar Çocuk Ağır Ceza Mahkemesince verilen 08.05.2008 gün ve 209-85 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 24.02.2009 gün ve 15710-2717 sayı ile;
    “Dosya içeriğine göre; sanığın uyuşturucu madde ticareti yapmak suçunu işlediğine ilişkin aşamalarda birbiriyle çelişen soyut beyanları dışında kuşku sınırlarını aşan, yeterli ve kesin delil bulunmadığı anlaşıldığı halde, beraati yerine, mahkûmiyet hükmü kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel mahkeme ise 30.06.2009 gün ve 97-107 sayı ile;
    “ … 09.08.2007 tarihli olay yakalama arama geçici muhafaza altına alma tutanağında açıklandığı üzere Y. B.’nın uyuşturucu madde ile yakalandığı ve uyuşturucu maddeyi nereden aldığı sorulduğunda M. isimli şahıstan aldığını bildirdiği ve 0546 261 43 25 nolu telefonunu da açıkladığı, bunun üzerine Y. B.’nın 0546 261 43 25 nolu telefonu ile M.’la irtibata geçildiği, bir paketi 20 TL olmak üzere toplam üç paket 60 TL’lik esrar maddesinin istendiği ve Y.’in polisle birlikte hareket ettiği ve Haydarpaşa Köprüsü üzerinde narkotik maddeyi teslim edeceğinin bildirdiği ve görevli polislerin, randevu mahalli çevresinde tertibat aldıkları ve polis memuru C. Y.’ın da narkotik alıcısı olarak görevlendirildiği, Haydarpaşa Köprüsüne gittiği ve köprü üzerinde M.D., H.B., M.Z. V.’ın birlikte oldukları ve M. D.’un pantolonunun sağ cebinden gazete kağıdına sarılı vaziyette olan esrar maddesini çıkarıp polis memuru C.Y.’a verdiği, polis memuru C.Y.’ın da önceden seri numarası tespit edilmiş, bir adet 50, bir adette 10 TL olmak üzere toplam 60 TL’yi M. D.’a teslim ettiği ve alışveriş tamamlanınca polislerin kimliklerini göstererek olaya müdahale ettikleri, H. B.’ın kaçtığı diğerlerinin yakalandığı ve H. B.’ın Harem Otagar çevresinde yakalandığı, yapılan üst aramalarında M. D.’da bir adet, H. B.’da bir adet ve M. Z. V.’da ise iki adet cep telefonlarının elde edildiği, dolayısı ile sanık M.Z. V.’ın uyuşturucu madde ticareti operasyonunda yakalandığı, Y. B.’nın 10.08.2007 tarihli savunmasında M. D. ile M. Z. V.’ın daha önceden de birlikte gezerken gördüğünü beyan ettiği, M. Z.V.’ın 10.08.2007 tarihli avukat huzurunda C.Savcısı tarafından alınan savunmasında esrar ticaretini açıkça yaptığını beyan ettiği, yine 03.09.2007 tarihli yine avukat huzurunda alınan C.savcılığındaki savunmasında da uyuşturucu madde ticareti suçunu işlediğini açıkça belirttiği, 10.08.2007 tarihli Kadıköy Çocuk Mahkemesince alınan savunmasında da yine esrarı Y.’e bedelsiz olarak verdiğini savunduğu, tutanak tanıkları M. Y., M. B. ve A.P.’ın, sanık M.Z.V.ile uyuşturucu madde satışını gerçekleştiren M.ile aynı anda yakalandıklarını belirten beyanları, Kadıköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/164 esas ve 2007/387 karar sayılı 29.11.2007 tarihli kararında sanık M. D.’un TCK’nun 188/3, 53, 63 ve 54. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına, sanık Y.’in de TCK’nun 191/2. maddesi uyarınca denetimli serbestlik hükümlerinin uygulanmasına karar verildiği, mahkememizce alınan kovuşturma aşamasındaki 15.11.2007 tarihli savunmasında ise uyuşturucu madde ticareti suçunun cezasından kurtulmak amacıyla esrar kullandığını savunduğu, olaydan geriye doğru bir ay öncesinde M.D. ve H.B.ile Harem’de tanıştığını, kendisine iki sefer yemek yetirdiklerini, gel işe başla dedikleri şeklindeki kaçamak yollu savunması, yine mahkememizdeki savunmasında Yaser’e esrar verdiğini ve karşılığında para almadığını belirten açık savunması ve yargılama aşamasında sanık M.Z. V.’ın 08.05.2009 günü Üsküdar .....Caddesi üzerinde uyuşturucu maddelerinden kokain ticareti suçunundan 08.05.2009 günü Üsküdar 2. Sulh Ceza Mahkemesince tutuklandığı ve Üsküdar C.Başsavcılığınca 30.06.2009 tarih, 2009/102 sayılı iddianame ile sanığın 5237 sayılı TCK 188/3-4, 31/3, 54. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemi ile kamu davasının açıldığı Cumhuriyet savcılığının dosyamıza gönderdiği iddianame ve sanığın savunma tutanağından da anlaşılmış olmakla, sanığın soruşturma aşamasında iki kez Cumhuriyet savcılığında, Sulh Ceza Mahkemesinde ve mahkememizde uyuşturucu ticareti suçunu işlediğine dair açık ikrarı, yargılama aşamasında uyuşturucu maddelerden kokain ticareti suçunu işlediği iddiası ile tutuklanıp hakkında kamu davası açılmış olması ve sanığın uyuşturucu madde ticareti suçundan hakkında ceza verilen M. D.ile birlikte operasyon sonucu yakalanmış olması ve bu olay öncesinde uyuşturucu madde kullanmak suçundan sanık Y.’in savunmasında açıkladığı üzere M. Z. V. ile M. D.’u birlikte gördüğüne dair beyanları bir bütün halinde değerlendirildiğinde, sanığın serbest idaresi ile tüm aşamalarda uyuşturucu madde ticareti suçunu işlediğini savunmuş olup dosyada toplanan delillerde bunu destekler mahiyette olduğundan, sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti suçundan mahkememizce verilen mahkumiyet kararının yerinde olmayıp beraat kararı verilmesi gerektiği nedeniyle bozulan Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 24.02.2009 tarih, 2008/15710 esas ve 2009/2717 karar sayılı bozma ilamının birinci bendine direnme kararı verilmiştir.
    Sanık uyuşturucu madde ticareti operasyonu ile yakalanmış olduğundan, hakkında 5237 sayılı TCK’nun 192. maddesinin uygulama olanakları yoktur. Bu nedenle TCK’nun 192. maddesi uygulanmamıştır.
    … Sanığın gözlenen vücut gelişim yapısı kayden engel hali olmadığı anlaşılan nüfus aile kayıt tablosu, sağlık kurumu yardımı ile doğumunun olmadığına dair mernis doğum tutanağı, sanık hakkında İstanbul ATK Başkanlığı 6. İhtisas Kurulunca düzenlenen 14 Mart 2008 tarih 1153 karar sayılı yaş tahmin raporuna göre CMK’nın 218 ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesi uyarınca sanık Mehmet Zeki Varğın"ın 27.12.1192 olarak yazılan doğum tarihinin iptali ile 17.12.1991 doğumlu olarak tashihen tesciline karar verilmiştir” gerekçesiyle önceki hükümde oyçokluğu ile direnilmiş, mahkemenin bir üyesi bozmaya uyularak sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
    Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C. Başsavcılığının 05.04.2011 gün ve 282762 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık M.Z. V. hakkında kullanma amacıyla uyuşturucu madde bulundurma ve suç üstlenme suçlarından kurulan beraat hükümleri temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olduğundan, direnme hükmü ve temyizin kapsamına göre inceleme, sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Sanığın uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan cezalan¬dırılmasına karar verilen somut olayda, Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanığın atılı suçu işleyip işlemediğinin belirlenmesine ilişkindir.
    Dosya içeriğinden;
    09.08.2007 günlü olay yakalama ve el koyma tutanağına göre, devriye görevi ifa edilirken Ford Focus marka aracı kullanmakta olan bir şahıstan şüphelenildiği, “dur” ikazına rağmen kaçtığı farkedilince ısrarla durması söylenip aracın durdurulduğu ve sürücü Y. B.’nın yakalandığı, üst aramasında iç çamaşırına sıkıştırılmış halde paket halinde 1 gram esrarın ele geçtiği, nereden aldığı sorulunca Y.’in “M.adlı bir şahıstan satın aldım” diyerek telefon numarasını verdiği, M.’a ait olduğu bildirilen “0 546 261 43 25” numaralı telefon alıcı rolündeki görevli tarafından aranarak telefondaki kişi ile 60 TL karşılığında üç paket esrar satışı hususunda anlaşma yapıldığı ve buluşma yeri kararlaştırıl¬dığı, buluşma yeri olan Haydarpaşa Köprüsü üzerinde tertibat alındığı, belirtilen yere telefon görüşmesinin yapıldığı düşünülen M. D.’un, yanında sanık M. Z.V.ve H.B. ile geldiği, alıcı rolündeki C. adlı görevliye M.’ın cebinden çıkardığı esrar paketlerini verdiği ve karşılığında seri numarası tespit edilmiş 60 Lirayı aldığı, bunun üzerine polis tanıtma kartları gösterilince H.’in harem istikametine doğru kaçtığı, M.ve sanık Z.’nin ise olay yerinde yakalandıkları, kaçan H.’in de kovalamaca sonucunda yakalandığı, yapılan üst aramasında bir adet ruhsatsız tabanca, şarjör ve 6 adet merminin ele geçtiği, M.’ın alışveriş sırasında görevliye verdiği üç pakette de beş gram esrar olduğunun belirlendiği,
    Olay sonrasında yakalanan sanık M.D. hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma, sanık Y. B..hakkında kullanma amacıyla uyuşturucu madde bulundurma, sanık H. B.hakkında ise 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan kamu davalarının açıldığı ve yapılan yargılamaları sonucunda haklarında mahkûmiyet kararları verildiği, bu hükümlerin kesinleşip kesinleşmediğinin dosya kapsamından anlaşılamadığı,
    Yaşı küçük olduğu için soruşturması ayrı yürütülen sanık M.Z. hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma, kullanma amacıyla uyuşturucu madde bulundurma ve suç üstlenme suçlarından kamu davasının açıldığı,
    Adli Tıp Kurumu Kadıköy Şube Müdürlüğünün 10.08.2007 gün ve 3007 sayılı raporu ile, sanığın atılı suçların hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğini etkileyecek derecede bir psikopatolojik araz ve zeka geriliği rahatsızlığı bulunmadığının tespit edildiği,
    Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunun 14 Mart 2008 gün ve 1153 sayılı raporu ile de, sanığın suç tarihinde 16 yaşının içinde olduğunun bildirildiği, yerel mahkemece bu rapora dayanılarak CYY’nın 218. ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunun 36. maddeleri uyarınca sanık M.Z. V.’ın nüfusa 27.12.1992 olarak yazılan doğum tarihinin iptali ile 27.12.1991 doğumlu olarak tashihen tesciline karar verildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Sanık Cumhuriyet Savcılığınca alınan 10.08.2007 tarihli ilk ifadesinde, “Ben esrar kullanırım, kendi kullanımım için gerekli olan esrarı Bingöl’de tarla başındaki kişilerden kilosunu 700- 1300 Lira arasında bir fiyattan satın alırım. Halen İstanbul’da parklarda yatıp kalkarım. -Arama yapılır- diye otel gibi yerlerde kalmıyorum. Kullanıcı Y.’i de tanırım, ona da zaman zaman esrar veririm, ama karşılığında para almam. Olay günü Yaser beni 0 546 261 43 25 numaralı cep telefonumdan aradı ve esrar istedi. Üsküdar sahilinde ona 8 gram kadar esrar verdim. Yakalanınca benim telefonumu polislere vermiş. Bir müddet sonra birisi beni aynı (…4325) numaralı telefondan aradı. 60 Liralık esrar istediğini söyledi. Üsküdar sahilde buluştuk, sivil giyimli birisi geldi ve bana 60 Lira verdi, ben de 3 paket esrarı ona verdim, polismiş, beni yakaladı. Ayaklarımın dibinde de ruhsatsız olarak bulundurduğum tabancayı ve içindeki 2 adet mermiyi buldular. Ben yakalandıktan sonra olay yerine M.ve H. geldi. Polis M.’ı da yakaladı, H.’e de –dur- deyince H. kaçtı. Daha sonra onu da yakalamışlar. Satışı ben gerçekleştirdim, Y.’e de para karşılığı olmadan esrarı ben vermiştim, tabanca da benimdir. Bir yıl kadar önce bir arkadaşım hediye etmişti, markasını ve içindeki mermi sayısını bilmememin nedeni ruhsatı yoktur çapına da dikkat etmemiştim’’ demiş, bu ifadeyi Sulh Ceza Mahkemesince yapılan sorgusunda da tekrar ederek benzer anlatımda bulunmuştur.
    Cumhuriyet savcısına verdiği 03.09.2007 tarihli ikinci ifadesinde, “… yaşım küçük olduğu için daha az ceza alırım düşüncesiyle tabancanın bana ait olduğunu söylemiştim ama bu kısım doğru değildir, tabanca H.’e aittir, kaçarken polisler tarafından yakalanınca üzerinde ele geçmiş, daha önceki anlatımımın uyuşturucuya ilişkin kısmı doğrudur’’ demiş,
    Yargılama aşamasında ise, “Pişmanım, bir yıldan beri esrar kullanıyorum, bir yıl içinde 4-5 defa kullandım, canım istediği zaman kullanıyorum yoksa esrar kullanma alışkanlığım yoktur, esrarı İstanbul’da kullandım, olay tarihinden geriye doğru bir ay öncesinde M.D.ve H.B.ile Harem’de tanıştım, olaydan bir ay önce ailemden habersiz olarak Bingöl’den İstanbul’a kaçtım. Sahilde Harem Ormanlığında M. D.ve H. B.ile tanıştım. ‘Sen nerelisin’ diye sordular, Bingöllü olduğumu söyledim, ‘biz de Bingölüyüz’ dediler, çalışıp çalışmadığımı sordular, çalışmadığımı söyledim, ‘Çavuşdere’de otoparkta çalışmak istersen gel’ dediler, bir iki sefer Çavuşdere’ye gittim, orada M.’la H.’i gördüm bana yemek yedirdiler ve ‘sen bundan sonra gel işe başla’ dediler, ben ertesi gün Üsküdar sahilindeydim, H.cep telefonuyla aradı, ben Bingöl’den geldiğimde üzerimde cep telefonu vardı, telefonda ‘Harem’e gel’ dedi, ben de Harem Ormanına gittim, saat 15.00-.16.00 sıralarıydı, gittiğimde Harem Ormanlarında M. ve H.vardı, ayrıca yanlarında üç dört kişi daha vardı, bana H. ‘burada otur şimdi gideceğiz’ dedi, ben oturduğumda sivil giyimli poliser beni yakaladılar, M.ile H. kaçtı, ben esrar alışverişi de yapmadım, benim telefon numaram 0539 ........tir, bu açık hattır, telefoncudan açık olarak aldım, benim üzerime kayıtlı değildir, kimin üzerine kayıtlı olduğunu da bilmiyorum, ben bilseydim onların yanına gitmezdim, uyuşturucu madde ticareti ile benim bir ilgim yoktur. Benim oturduğum taşın dibinde H.’e ait tabanca vardı, bu nedenle tabanca ile benim bir ilgim yoktur” şeklinde anlatımda bulunmuş,
    Cumhuriyet Savcılığınca alınan ve bu beyanıyla çelişki içeren ifadesi sorulunca; “ben orada korktuğum için o şekilde savunma yaptım, o savunmayı kabul etmiyorum” demiş,
    Kadıköy Çocuk Mahkemesince alınan ifadesi okunup sorulduğunda; “elde edilen tabanca bana ait değildir, ben Y.’e esrar verdim ama karşılığında para almadım, bu olaydan bir iki gün önce vermiştim” şeklinde açıklamalarda bulunmuştur.
    Olay yerinde yakalanan M.D.kolluk görevlilerince alınan ifadesinde; “Ben kimseye esrar satmadım, Harem’de memlekete gitmek için bilet alıyorken polisler tarafından yakalandım bir ilgim yoktur” demiş, Cumhuriyet Savcılığında benzer anlatımda bulunarak, Y. ve Z.’yi tanımadığını ve Z.’nin Bingöllü olmasının tesadüf olduğunu belirtmiştir.
    Kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçundan mahkum olan Y. B. kolluk görevlilerince alınan ifadesinde, “Ben olay günü M.’tan esrar almıştım, kendime ait otomobille gidiyordum, birden arkamda polis otosunu farkettim ama bana dur ikazında bulunduklarını anlayamadım, ‘devam et’ dediklerini zannediyordum, sonra megafonla sağa çekmemi söylediler, durunca yapılan üst aramamda sigaralık esrarı ele geçirdiler. Nereden aldığımı sorunca da ben M.D.’dan aldığımı söyleyip telefon numarasını verdim” şeklinde beyanda bulunmuş, Cumhuriyet savcılığında da benzer şekilde anlatımda bulunarak, ayrıca; “Ben adliye koridorunda bulunan M. D. ve Z. V. adlı kişileri daha önceden birlikte gezerken gördüm” demiştir.
    6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan hakkında kamu davası açılan H.B. kolluk görevlilerince alınan ifadesinde; “Olay günü Üsküdar ile Harem arasında sahil yolunda bulunan ...Cafe’nin yakınında arkadaşım O.’la konuştuk. O.gideceğini söyledi ve yolun karşı istikametine geçti. Minübüse binip eve gidecekti. Ben de eve gidecektim. Bir sivil beni çağırdı ve yüzüme sprey sıktı. Ben de korktuğumdan kaçtım. Harem’e geldim, bir şişe kırıp kendime zarar vermeye başladım, sonra da görevlilerce yakalandım. Üzerimde bir şey ele geçmedi. Üzerimde çıktığını beyan ettikleri silah bana ait değildir. Benim bir ilgim yoktur” demiş, Cumhuriyet savcılığında bu ifadesini tekrar ederek; “Ben M. D. ve M. Z. adlı kişilerle birlikte polislerin yanına gitmedim, bu kişileri tanımıyorum, aynı il nüfusuna kayıtlı olmam tamamen tesadüftür” şeklinde anlatımda bulunmuştur.
    Tutanak düzenleyicisi Muttaliğ Bağdatlı tanık olarak ifadesinde; “Olay günü Kadıköy .... Caddesinde ...Oteli önünde uygulama yapıyorduk bir oto dur ihtarına uymadı, trafik de yoğun olduğu için kısa mesafede araçta bulunan Y. isimli kişiyi aldık ve şahsın üst aramasında üzerinde bir miktar esrar maddesi bulduk, şahsa bunu nereden temin ettiğini sorduğumuzda bize telefon numarası ile birlikte M. ismini verdi, muhtemelen de M. ismini kod isim olarak verdi, başka açıklamada bulunmadı, tutanakta polis memuru olan C. arkadaşımız da bahse konu telefonla irtibata geçip Haydarpaşa Köprüsü üzerinde randevu verdi, biz de çevrede güvenlik tedbiri aldık C. buluşmaya geçti, biz aşağı yukarı 30-40 metre uzaklıkta bulunuyorduk, C.’ın yanına buluşmaya 3 kişi geldi, bu üç şahıstan birisi huzurda bulunan sanıktı, ben konuşmaları duymadım, sanığın yanındaki diğer kişi, zannedersem adı M.olan şahıs ile görevli polis memuru C.Y.esrar alışverişinde bulundu, kokartını gösterip polis olmasını beyan etmesi üzerine bir karışıklık oldu, o esnada huzurda bulunan sanık ile birlikte M. isimli kişiyi yakaladık, diğeri Numune Hastanesinden yukarı doğru ters istikamete yaya olarak kaçtı. Sanık ve yanındaki M. isimli kişiyi araca alarak üçüncü şahsın peşine araçla düştük, Harem’e geldiğimizde H.. isimli şahsı gördük, yanında O.isimli şahıs vardı ve kovalamaca sonucunda H. isimli şahsı arkadaşım C. yakaladı, H. isimli şahsın üzerinde yapılan aramada bir adet ruhsatsız tabanca çıktı, başka bir şey ele geçmedi” şeklinde beyanda bulunmuştur.
    Tutanak düzenleyicilerinden tanık M.Y., “Olay günü uygulama yaparken Y.isimli kişinin üzerinden uyuşturucu madde aldık, Y. isimli kişi üniversite öğrencisi olduğunu ve içici olduğunu ve uyuşturucu maddeyi devamlı aynı yerden aldığını bildirdi ve telefon numarası verdi, aldığı şahsın adını M.olarak bildirdi ve üzerinde elde edilen maddeyi 20 YTL ye aldığını bildirdi. Bunun üzerine kurumumuzda sivil olarak çalışan C.Y. verilen telefon numarasını kullanarak irtibata geçti, 60 TL karşılığında esrar maddesi istedi, şahıs da ‘tamam Haydarpaşa Köprüsünün oraya getireyim’ dedi, C.sivil kıyafetliydi, randevu mahalline gitti, biz de çevrede emniyet aldık, huzurda bulunan sanık da dahil olmak üzere olay nedeni ile adlarını öğrendiğim M.ve H. isimli kişiler polis memuru C.Y.’ın yanına gelip görüştüler, ben ise 20-30 metre mesafeden izliyordum ne konuştuklarını duymadım, C.Y. polis kokartını gösterip müdahale edince iki şahıstan birisi olay yerinden kaçtı, huzurda bulunan sanık ile yanında bulunan M.’ı aldık, diğer H. ise firar etti, Hüseyin’i ise daha sonra yanında bir kişi ile Harem bölgesinde yakaladık, H.cam parçası ile kendisini yaralamaya başladı, kendisini yakaladık, belinde silahı vardı, aldık kelepçe takıp getirdik, ancak C. ile sanık ve yanında iki kişi arasında geçen konuşmayı duymadım, alışverişte kullanılacak paraların daha önce seri numaralı tespit edilmiş ve fotokopileri alınmıştı” şeklinde anlatımda bulunmuştur.
    Tutanak düzenleyicisi A. P. tanık olarak ifadesinde, “Ben olayı tam net olarak hatırlayamıyorum” demiş, imzasını içeren 09.08.2007 tarihli olay yakalama ve muhafaza altına alma tutanağı okununca, “Tutanak muhteviyatı doğrudur, tutanağa ekleyeceğim bir husus yoktur, ben çevre güvenliğinde olduğum için alıcı kılığındaki görevli ile sanık ve yanındaki kişilerin konuşmaları duymadım” şeklinde beyanda bulunmuştur.
    Alıcı rolündeki görevli olarak alışverişi gerçekleştiren tutanak düzenleyicisi tanık C. Y.; “Kadıköy ... Caddesi üzerinde normal ring görevini ifa ederken rutin uygulama olarak şüphelendiğimiz aracı durdururuz o gün de şüphelendiğimiz bir araç gördük, dur ikazında bulunduk, ikazımıza uymadı, kaçmaya başladı, sonra da peşinden giderek aracı durdurduk, araçta bulunan şahısları GBT sorgulaması ve üst araması yapmak üzere araçtan indirdik, araç sürücüsünün üzerini aradığımızda külotunda bedeni ile kasık arasına gizlediği bir miktar uyuşturucu madde bulduk, şahsa bunu nereden temin ettin diye sorduk, o da ismini M. olarak bildiği bir şahıstan 20 YTL veya bu miktarını kesin olarak bilmediğim para ile satın aldığını söyledi, bana M.’ın telefon numarasını verdi, ben de bu numaradan aradım, esrar yani uyuşturucu madde istedim, tam olarak hatırlayamıyorum ama her biri 20 YTL den olmak üzere üç paket uyuşturucu madde istedim, kendisi ile nerede buluşacağımı sordum, Haydarpaşa Köprüsü üzerinde buluşabileceğimizi söyledi, sonra ben oraya gittim, buluşma noktasına üç şahıs geldi, üç şahıstan birisi huzurda bulunan sanıktır, birisi M. olarak adını bildiğimiz şahıstı diğeri de H.’di, soyadını hatırlayamıyorum, üç şahıstan birisi olan M. bana ‘istediğiniz uyuşturucu maddeyi getirdik’ dedi, ben de ‘tamam’ dedim ben önceden seri nosu alınmış paraları M.’a verdim, o da pantolonun cebinden uyuşturucu maddeleri çıkarıp bana verdi, huzurda bulunan sanık ile diğer H. olarak bildiğim kişi M.’ın yanındaydı, daha sonra da ben o kişilere polis tanıtma kartımı gösterdim ve ‘polis’ dedim, diğer önleyici hizmetlerde görevli emniyet birimleri çevrede tertibat almışlardı, o anda kaçmaya kalkıştılar; ben üç kişiden bir tanesini tuttum ancak hangisi olduğunu hatırlamıyorum, ya bunu tuttum ya da M.’ı tuttum, çünkü H.kaçmıştı daha sonra resmi ekip arkadaşlarımız da geldi, sanıkla birlikte M.’ı aldık, diğeri kaçtı, benim telefonla görüştüğüm kişi bana adını M. olarak bildirmişti, M.olarak bildiğim kişi ile de görüştüm, uyuşturucu alışverişine geldiğimde de ‘ben M.’ım uyuşturucu maddeyi getirdim’ dedi, ben parayı M.’a verdim, karşılığında uyuşturucu maddeyi de aldım, huzurda bulunan sanık da yanında bekliyordu” şeklinde beyanda bulunarak tutanak içeriğini tekrar etmiştir.
    Uyuşmazlık konusunun sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi bakımından, sanığın savunmalarının diğer sanık ifadeleri, tanık anlatımları ve olay yakalama el koyma tutanağı ile birlikte değerlendirilmesi, dosyadaki diğer maddi kanıtlarla karşılaştırılması gereklidir.
    İnceleme konusu olayda, sanık M.Z. V., Cumhuriyet savcısınca alınan ilk ifadesinde, Y. adlı bir kişiye esrar verdiğini, Y.’den telefon numarasını alan görevli tarafından aranması üzerine bu kişi ile de esrar alışverişi hususunda anlaştıklarını ve buluşma yerinde alıcı rolündeki görevliye esrar paketlerini teslim edip 60 TL parayı aldığını, olay sonrası ele geçen tabancanın da kendisine ait olduğunu belirtmesine karşın, ikinci ifadesinde bu anlatımından kısmen ayrık olarak tabancanın H.B.’a ait olduğunu, önceki savunmasının yalnızca uyuşturucu satışına ilişkin kısmının doğru olduğunu bildirmiş, yargılama aşamasında ise yaşı küçük olduğu için suçu üstlendiğini, esrar satışı ile de bir ilgisinin bulunmadığını, ancak olaydan birkaç gün önce Y.’e para karşılığı olmaksızın esrar verdiğini beyan etmiştir. Olay ve yakalama tutanağı içeriği ile tutanak düzenleyicilerin tanık olarak anlatımları da, sanığın birbirleriyle çelişki içeren ifadelerini doğrulamamaktadır. Kullanıcı Y., bir paket halindeki esrarı M.D.’dan almış, alıcı rolündeki C.adlı görevli de üç paket halindeki beş gram esrarı yine adı geçen M. D.’dan alarak karşılığında 60 TL parayı M.’a vermiştir. Olay yerinden kaçan ve yakalanan H.’in üst aramasında da 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçuna konu tabanca ele geçmiştir. Kamu görevlisi tanıkların anlatımları ve aksi ispat olunamamış olay tutanağı içeriğine göre olayın bu şekilde gerçekleştiği hususunda kuşku bulunmamaktadır. Bu kabul, sanığın başkasına uyuşturucu madde temin ettiği ya da sattığına ilişkin ikrar niteliğindeki anlatımları ile örtüşmemektedir. Yaşı küçük olan sanık uyuşturucu madde satışını gerçekleştiren M.D.’un eylemini bir sebeple kabullenmektedir. Aynı şekilde soruşturma aşamasında H. B..’ın 6136 sayılı Yasaya aykırılık eylemini de kabullenerek tabancanın kendisine ait olduğunu söylemiş ise de, bu ifadesinden sonraki aşamada dönmüştür.
    Amacı maddi gerçeği ortaya çıkarmak olan ceza yargılamasında, somut olaya münhasır delillerden biri de “beyan” delilidir. Beyan, tanığa, sanığa veya sanığın dışındaki taraflardan birine ait olabilir. Sanığın isnat bakımından önemli görülen olayları beyanıyla kabul etmesi şeklinde tanımlanabilecek olan ikrar; eylem hakkında en çok bilgisi bulunanın beyanı olması, soruşturmayı esaslı surette kolaylaştırması, özgür iradeyle verilip gerçeğe de uygun olduğunun saptanması halinde yargıcın vicdani kanaatinin oluşumunda olumlu katkısının bulunması itibariyle önemli bir sübut vasıtasıdır.
    5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasasının 213. maddesinde; sanığın hakim veya mahkeme huzurunda yaptığı açıklamalar ile Cumhuriyet savcıları tarafından alınan ifadeler ve müdafiinin hazır bulunduğu kolluk ifadelerinin duruşmada okunabilmesi kabul edilerek, bu anlatımlara delil olma değeri tanınmıştır.
    Aynı Yasanın “Delilleri Takdir Yetkisi” başlıklı 217. maddesinde; “(1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.
    (2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir” hükmü yer almaktadır.
    Buna göre, vicdani kanıt sisteminin geçerli bulunduğu ceza yargılaması hukukumuzda, özgür iradeye dayalı olan ikrarın da, dosyada varlığını koruyan diğer tüm kanıtlar gibi yargıç tarafından serbestçe takdir edilip değerlendirilmesi gerekecektir.
    Gerçekten de, bir kimsenin suçlu olmadığı halde kendisini suçlu sayması veya bir başkasının suçunu kabullenmesi mümkündür. O halde, ikrarın hangi aşamada gerçekleştiği ve özgür iradeye dayalı olup olmadığı, ikrarda bulunanın beyanın ciddiyetini ve bundan doğacak sonuçları bilip bilmediği, ikrarın başkaca delillerle desteklenip desteklenmediği, hayatın olağan akışına uygun düşüp düşmediği, kuşkudan arınmışlığını ve belirliliğini zayıflatacak biçimde ikrardan dönülüp dönülmediği gibi hususlar da gözönünde bulundurulmak suretiyle, somut olaydaki ikrarın delil değeri ortaya konulmalı ve ispat sorunu bu şekilde çözümlenmelidir.
    Yerel mahkemece, sanık M. Z.V.’ın irtibatlı olduğu kabul edilen uyuşturucu madde, kullanma amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçundan mahkum olan sanık Y.’e satılan paket halindeki bir gram esrar ile alıcı rolündeki C. adlı görevliye verilen üç paket halindeki beş gram esrardır. Kullanıcı Y. uyuşturucu maddeyi M.D.’dan aldığını belirtmiştir. Olay ve yakalama tutanağı içeriği ve tanık anlatımlarına göre de, alıcı rolündeki görevli, kullanıcı Y.’in numarasını verdiği telefonu arayarak M.ile görüştükten sonra buluşma yerine gelen M.D.’dan üç paket esrar alarak seri numarası tespit edilmiş haldeki 60 Lirayı M.’a vermiştir.
    Sanık soruşturma aşamasında müdafii huzurundaki anlatımında, isnat bakımından önemli görülen olayları beyanıyla kabullenmiş, ancak bu anlatımlarından sonraki aşamalarda dönerek yaşı küçük olduğu ve korktuğu için gerçek dışı beyanda bulunduğunu bildirmiştir. Buna karşın yerel mahkemece direnme hükmünde “sanığın serbest idaresi ile tüm aşamalarda uyuşturucu madde ticareti suçunu işlediğini savunması” şeklindeki gerekçeyle, ikrar sübut vasıtası olarak kabul edilmiştir. Sanığın, müdafii huzurundaki ikrarı dosya içinde yer alan maddi bulgularla desteklenmemekte ve olayın oluş şekline ilişkin ortaya çıkan gerçekle örtüşmemektedir. Bu itibarla sanığın kabul niteliğindeki bu anlatımlarına itibar edilmemelidir.
    Diğer taraftan, sanığın Özel Daire bozma ilamı ile tahliye edilmesinden sonra 08.05.2009 tarihinde Üsküdar’da kokain satarken yakalanması ve hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan bir başka kamu davası açılması hususu da, yerel mahkemece direnme gerekçesinde sübut aracı olarak gösterilen kanıtlar arasında yer almıştır. Yargılama devam ederken, suç konusu eylemden bağımsız olarak gerçekleşen bir başka eylem, sanığın suçu işleyip işlemediğinin değerlendirilmesinde esas alınmamalıdır. Kaldı ki bahse konu yargılama dosyası derdest olup ortada kesinleşmiş bir hüküm dahi bulunmamakta ve ele geçen maddenin uyuşturucu ya da uyarıcı madde olup olmadığı da belirlenememektedir. Her suç kendi maddi bulguları ile birlikte değerlendirilmelidir. Sanığın başka bir eylem nedeniyle tutuklanması ve hakkında kamu davası açılması suçluluğunun ispatı için maddi bir bulgu olarak kabul edilmemelidir.
    Sanık M.Z. V.’ın, esrar satarken suçüstü yakalanan ve seri numarası tespitli parayı görevliden alan M. D. ile birlikte buluşma yerine gelmiş ve alışveriş sonrasında olay mahallinde yakalanmış olması sanığın atılı suçu işlediği yolunda bir kanaat doğmasına neden olmakta ise de; üzerinde herhangi bir uyuşturucu madde ele geçmemesi, uyuşturucu madde paketlerinde parmak izine rastlanmaması, kullanıcı Y.’in uyuşturucu maddeyi satın aldığı şahıs olarak sanığın değil M.D.’un adını söylemesi ve suç konusu üç paket halindeki esrarı M.D.’un görevliye vermiş olması karşısında; sanığın atılı uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu işlediği iddiası kuşku boyutunda kalmakta ve sübuta ermemektedir.
    Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” yani “kuşkudan sanık yararlanır” kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan olası kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.
    Bu nedenlerle, yerel mahkemece kanıtların değerlendirilmesinde takdir hatasına düşüldüğü, dosya kapsamındaki kanıtlara ve oluşa aykırı bir şekilde maddi bulgularla desteklenmeyen ikrarın kanıt olarak kabul edildiği ve varsayımlara dayalı olarak hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
    Bu itibarla, sanığın atılı uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi isabetsiz olup, direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
    Bir Genel Kurul Üyesi yerel mahkeme direnme hükmünün bozulması yönünde oy kullanmakla birlikte; “sanığın eyleminin sabit olduğu ve 5237 sayılı TCY’nın 39. maddesi uyarınca diğer sanık M. D.’un suçuna yardım eden sıfatıyla sorumlu kabul edilmesi gerektiği” düşüncesiyle farklı görüş belirtmiş ve bu şekilde çoğunluk görüşünden ayrılmış,
    Çoğunluk görüşüne katılmayan onbir Genel Kurul Üyesi ise, “sanığın atılı suçu işlediği yönünde yeterli delil bulunduğu” ve yerel mahkeme direnme hükmünün onanması gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Üsküdar Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinin 30.06.2009 gün ve 97-107 sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,
    2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.06.2011 günlü ilk müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 21.06.2011 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.

     

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi