13. Hukuk Dairesi 2018/1630 E. , 2018/5545 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacılar, davalı tarafından ... 6.İcra Müdürlüğü"nün 2009/4824 Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, takibin dayanağı herhangi bir belge veya senet bulunmadığını, kalemle “nakden” ifadesinin yazıldığını, davalıya herhangi bir borçlarının bulunmadığını ileri sürerek takibin iptali ile davalıya borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini istemiş, kötüniyetli takip başlatan davalı aleyhine % 20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucu davanın kabulüne, başlatılan icra takibi nedeniyle davacıların davalıya borçlu olmadığının tespitine, haksız ve kötüniyetli takip başlatan davalı aleyhine takip konusu alacağın % 20 oranında hesaplanan kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bent kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekir.
2-Dava, İcra ve İflas Kanununun İİK’nın 72. maddesine dayalı menfi tespit davasıdır. İcra ve İflas Kanununun 67 maddesinin 2.fıkrasına göre; “Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırşa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz. ”Kötüniyet tazminatı, takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Anılan yasa hükmüne göre, alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi, açıkça, takibin kötüniyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. Öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötüniyetli kabul edilir. Açıklanan bu yasal durum ve ilke çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde davacılar, davalının icra takibinde kötüniyetli olduğunu yasal delillerle kanıtlayamamış olup, dosya içeriğinde de kötüniyetin varlığını açıkça ortaya koyacak bir yöne rastlanmamıştır. Hal böyle olunca, mahkemece, davacıların bu istemi hakkında red kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, usulün 438/7.maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının ikinci bent kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bent gereğince temyiz olunan kararın hüküm başlıklı bölümünün 3. bendinde yer alan “Haksız ve kötü niyetli olarak başlatıldığı anlaşılan icra takip alacağının %20si oranında kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,” ibaresinin çıkartılmasına, yerine aynen “Koşulları oluşmadığından davacıların kötüniyet tazminatı talebinin reddine,” ibaresinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/05/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.