3. Hukuk Dairesi 2019/647 E. , 2019/3670 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı şirketten 2007 yılında araba almak için anlaştıklarını ve anlaşmaya binaen davalı şirkete 28.3.2007 tarihinde 9.800 TL ve 05.04.2007 tarihinde 13.618.00TL toplamda 23.418TL gönderdiğini, buna rağmen davalı şirketin arabayı devretmediği gibi gönderilen parayı da ödemediğini iddia ederek; gönderilen 23.418TL" nin 28.3.2007 tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.
Davalı, davanın zamanaşına uğradığını, davacının araç bedeli olduğunu iddia ettiği dava konusu ödemelerin dava dışı ..."nın borçlarına mahsuben yapıldığını ve aralarında bir alım satım ilişkisinin söz konusu olmadığını, davanın usul ve esastan reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne, 23.418,00TL"nin dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Yargıtay 3. HD. 22.11.2016 T. 2015/12224 E. 2016/21374 K. sayılı bozma ilamında; davalının Renault firmasının satış bayisi olduğu ve 4077 sayılı yasa kapsamında satıcı sıfatını taşıdığı, davacınında tüketici kapsamında olduğu ve bu itibarla davaya bakmanın Tüketici Mahkemesinin görev alanı içinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca davaya bakmaya Genel Mahkeme değil Tüketici Mahkemesi görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. O halde mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, davanın esasına girilerek hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir." gerekçesi ile bozmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde davacının davaya konu 23.418,00TL" yi araç satın almak amacı ile davalı şirkete banka havalesi yolu ile gönderdiği, ancak kendisine teslim edilen herhangi bir aracın bulunmadığı, her ne kadar davalı tarafça gönderilen paranın dava dışı.... Otomotiv firmasının borcunun ödenmesi amacı ile gönderildiği iddia olunmuşsa da bu hususun hayatın olacağın akışına aykırı olduğu ve ödemenin davacının satın almayı düşündüğü ikinci el araç için yapıldığı gerekçesi ile davanın kabulüne, 23.418,00TL" nin dava tarihi olan 18/07/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; davalının sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun “İspat Yükü” başlıklı 6.maddesinde; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” ifadesine yer verilmiştir.
Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.
6100 sayılı HMK m.189/3 maddesi (1086 sayılı HUMK mad. 287) "Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususla, başka delillerle ispat olunamaz." hükmünü amirdir. Aynı Kanunun m. 200/I maddesine göre (1086 sayılı HUMK mad. 288) senetle ispat kuralına göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrar ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin yapıldıkları zamanki miktar veya değeri kanunda öngörülen sınırı geçtiği takdirde senetle ispatlanması gerekir. 200/II (1086 sayılı HUMK mad. 289) maddesinde de “senetle ispat gereken hallerde karşı tarafın açık muvafakati ile tanık dinlenebileceği” hususları düzenlenmektedir. Yine Aynı Kanunun m. 201. maddesinde de (1086 sayılı HUMK mad. 290); "Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler …(2012 yılı için 2.500TL) liradan az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz." denilmekte; 203.maddesinde de (1086 sayılı HUMK mad. 293); "senetle ispat zorunluluğunun istisnaları" düzenlenmiş ve hangi hallerde tanık dinlenebileceği belirtilmiştir.
Somut olayımızda, dava değerinin 23.418TL olduğu gözetildiğinde davanın açıldığı tarih itibari ile tanıkla ispat sınırının üzerinde (2012 yılı için 2.500TL) olduğu ve HMK m. 201 gereğince tanık dinlenmesi mümkün değildir. Tanık dinleme yönünden HMK m. 203"teki istisnalar bulunmadığı gibi, HMK m. 200/II"de belirtildiği üzere davalı tarafın açık muvafakati de bulunmamaktadır. Mahkeme ise karar verirken bu düzenlemeleri dikkate almadan tanık dinleyerek davanın esası hakkında karar vermiştir.
Davacı taraf delil olarak davalı tarafça tutulmuş olan ticari defterlere dayanmıştır. 6100 Sayılı HMK"nun 222. maddesinde; "Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının
birbirini doğrulamış olması şarttır." düzenlemesi bulunmaktadır. Bu durumda mahkemece davalıya ait ticari defterleri yönünden inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/04/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildiBaşkan