Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2011/9-110
Karar No: 2011/123

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/9-110 Esas 2011/123 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2011/9-110 E.  ,  2011/123 K.

    "İçtihat Metni"

    Tebliğname 2010/80235
    Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : SAKARYA 1. Ağır Ceza
    Günü : 15.10.2009
    Sayısı : 349-294

    Taksirle ölüme ve yaralamaya neden olma suçundan sanık M.U..’nün, 5237 sayılı TCY"nın 85/2, 62/1, 53/6 ve 63. maddeleri uyarınca 9 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, sürücü belgesinin iki yıl süreyle geçici olarak geri alınmasına, mahsuba ve tutukluluk halinin devamına ilişkin, Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 12.07.2007 gün ve 130-225 sayılı hüküm, sanık müdafii ile katılanlar vekili tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 01.07.2009 gün ve 7538-7680 sayı ile;
    “…1- Olay öncesi aşırı hızla hareket ederek, kırmızı ışığı fark ettiğinde, hızı nedeniyle tatbik ettiği frende etkisiz kalıp, sürüklenerek karşı şeritte bekleyen önce ölenlerin bulunduğu araca, daha sonra ise diğer araçlara çarparak yaralama ve ölüme neden olan sanığın eyleminde bilinçli taksir koşullarının oluştuğu gözetilmeden değerlendirmede yanılgıya düşülerek ceza tayini,
    2- Kabule göre de; iki sınır arasında temel ceza belirlenmesinde, suçun işleniş biçimi, failin taksire dayalı kusurunun yoğunlu, olayda iki kişinin ölmüş, iki kişinin de yaralanmış olması ve maddede öngörülen cezanın alt sınırı da nazara alınmak suretiyle, adalet, hakkaniyet ve nasafet kurallarına uygun bir cezaya hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, asgari haddin çok üzerinde temel ceza tayini” isabetsizliklerinden bozulmuştur.
    Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesince 15.10.2010 gün ve 349-294 sayı ile;
    “…5237 sayılı TCK’nın 22/3. maddesinde; kişinin öngördüğü neticeyi istememesine rağmen neticenin meydana gelmesi bilinçli taksir hali olarak düzenlenmiş ve cezada artırım nedeni olarak kabul edilmiştir. Maddede düzenlenen bu şartlar irdelendiğinde; olaya neden olan sanığın, öncelikle neticeyi öngörmesi, yani eylemine devam etmesi halinde bir kazaya neden olabileceğini fark etmesi ve neticeyi öngörmesine rağmen, gerek kendi yeteneğine, gerekse aracının manevra veya hız kabiliyetine güvenerek, mevcut eyleminde bir kısıntıya gitmeden hareketine devam etmesi, buna rağmen, öngördüğü ancak belirtilen güvene dayanan nedenlerle olmaz dediği, yani istemediği kazanın meydana gelmiş olması gerekir. Gerek madde gerekçesinde, gerekse Yargıtay kararlarındaki yaygın kanaat bu şekilde olup, aksi yorum ve uygulama, taksir ile bilinçli taksiri birbirinden ayrılmaz hale getirip, bilinçli taksirin konuluş amacını ve istisnai niteliğini kaybetmesine neden olur.
    Bu yasal düzenleme ve yorum ışığında somut olaya baktığımızda; sanığın kaza öncesinde aşırı hızlı seyrettiği sabittir. Bu şekilde seyreden ve belki kırmızı ışık yanmadan geçebileceğini düşünen sanık, kırmızı ışığı fark ettiği ve geçemeyeceğini anladığı anda kırmızı ışığa rağmen geçme eylemine tevessül etmeden, kırmızı ışıkta geçmeme yönünde iradesini açıkça ortaya koyarak, kendisine yanan ışıklı lambalara birkaç metre kala fren yaparak, durma iradesini açıkça ortaya koymuştur. Ancak, araç hızı nedeniyle 35 metrelik fren mesafesinden sonra orta refüje çarparak, ardından diğer taraftaki araçlara çarpmıştır. Sanığın buradaki eylemi, her araç kullananın birçok kez yaptığı gibi kırmızı ışık yanmadan geçeyim telaşından başka bir şey değildir. Yine sanığın tek kusuru, birçok araç sürücüsünün yaptığı gibi, aracını hız limitinin üzerinde bir hızla kullanmasıdır. Sanık, kendisine yanan kırmızı ışığı görmesi halinde, kavşak içinde veya çevresinde kazaya neden olabilecek araç veya yaya görmüş olsaydı ve kaza olmasını istememesine rağmen, gerek kendi şoförlük kabiliyetine ya da aracının manevra kabiliyetine veya hızına güvenerek, kaza yapmam inancı ile hareket edip, hızını azaltmayarak yanan kırmızı ışıkta geçmesi sonucunda bu kazaya neden olsaydı, sanığın eylemi yasadaki soyut durum ile bire bir örtüşürdü. Ancak, sanık böyle yapmamış, tam tersine kırmızı ışıkta geçmek yerine, kırmızı ışığı görünce geçmeme yönünde iradesini ortaya koymuştur. Tam tersine, sanık kırmızı ışığa rağmen aynı hızla seyredip, yoluna devam etseydi, bu hareketi nedeniyle de bilinçli taksir halinde bulunsa idi, kendi yol güzergâhında çarpacağı bir araç bulunmadığından böyle bir kazaya da neden olmayacaktı. Bu koşullarda bulunan sanığın, fren yapması halinde aracının gidip bölünmüş yolun diğer tarafındaki araçlara çarpacağını öngörecek durumda olsaydı, biraz önce belirtilen bilinçli taksir halinde hareket ederek, hiç kazaya neden olmazdı.
    Yukarıda ayrıntılı olarak belirtildiği gibi sanık kırmızı ışıkta geçmediği gibi kazayı da öngörebilecek durumda değildir. Açıklanan bu nedenlerle sanığın eylemi bilinçli taksir boyutuna ulaşmamış, normal taksir boyutunda kalmıştır. Mahkeme heyetinin kanaat ve kabulü bu yönde olduğundan, bozma ilamındaki düşünceye bu yönden uyulmamış, eylemin taksirle işlendiği yönündeki eski kararda direnilmiştir.
    Sanığın sabit olan eyleminde, olayda tam ve tek kusurlu olması nedeniyle, taksire dayalı kusurunun yoğunluğu, olayda iki kişinin ölümü ve diğer iki kişinin yukarıda belirtildiği şekilde yaralanmış olmaları nedeniyle, ortaya çıkan zararın ağırlığı, ayrıca olayın oluşum şekli itibariyle işleniş şekli nazara alınarak, sanığa teşdiden ceza tayini yoluna gidilmiş, cezada hak ve nasafet ilkeleri ve cezanın eylemle orantılı olmasını temin açısından, ayrıca usul ve yasaya uygun görülerek uyulan bozma ilamı da nazara alınarak, önceki karardaki 10 yıl hapis cezasından dönülerek, asgari hadden uzaklaşılmak suretiyle sanığa 8 yıl hapis cezası takdir edilmiş, sanığın duruşmadaki hal ve tavırları nedeniyle hükümde belirtilen oranda takdiren cezada indirime gidilmiş, suçun işlenme özellikleri dikkate alınarak cezası paraya çevrilmemiş, iki yıl süreyle ehliyetinin geri alınmasına karar verilmiştir” biçimindeki gerekçe ile, asgari haddin üzerinde ceza tayin edildiği yönündeki bozmaya uyulmuş, sanığın eylemini bilinçli taksirle ölüme neden olma olarak kabul eden bozmaya karşı ise direnilmiştir.
    Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı ile katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” istemli, 26.04.2011 gün ve 80235 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanığın taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olmak suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın, eylemini taksirle mi, yoksa bilinçli taksir ile mi gerçekleştirdiğinin belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya içeriğine göre;
    Sanığın, 24.04.2007 günü, saat 19.40 sıralarında, sevk ve idaresindeki ....EK 3785 plakalı ......tipi aracı ile, ondört metre genişliğinde, asfalt kaplama, yol şerit çizgileri çizilmiş, orta refüjle bölünmüş, zemini kuru, eğimsiz, düz, havanın açık, olay gün ve saati itibariyle gündüz sayılan bir zaman dilimi içerisinde, trafik ışıklarının faal ve işaret levhalarının tamam olduğu D-100 Devlet Karayolu üzerinde, Hendek istikametinden Sakarya istikametine doğru seyir halinde iken, kaza mahalli olan ışıklı kavşağa geldiğinde, aşırı sürati, dikkatsiz ve tedbirsiz davranışı nedeniyle, kavşakta kendi yönündeki araçlara yanmakta olan kırmızı ışığı geç fark ettiği ve kullanmakta olduğu aracın fren tertibatına başvurduğu, ancak aşırı hızla seyretmesi nedeniyle otuzbeş metrelik fren izine rağmen duramayarak aracın direksiyon hâkimiyetini kaybettiği, orta refüje kadar fren tertibatıyla giden aracın, orta refüje çarpıp orta refüjü aşarak karşı yönde, Sakarya istikametinden Hendek istikametine seyir halinde bulunan ve o sırada, kavşakta kendilerine yanan kırmızı ışıkta beklemekte olan araçlardan, ilk olarak S.. Ç...’nın kullanmakta olduğu araca çarptığı, çarpmanın etkisi ile sürüklenen bu aracın, kendisine göre sağ tarafta ve yine kırmızı ışıkta beklemekte olan A.. A..’un sevk ve idaresindeki kamyonun sol yan kısmına çarptığı, aşırı sürati nedeniyle duramayan sanığın aracının, yine kırmızı ışıkta beklemekte olan iki araca daha çarptığı ve ancak ondan sonra durabildiği,
    Kazada, sanığın ilk olarak çarptığı aracın içerisinde bulunan araç sürücüsü S. Ç.. ile aynı araçta bulunan babası A. Ç..’nın öldüğü, A.İ. Ç..’nın basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek, Ş. Ç..’nın ise basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte yaralandığı,
    Sanığın B sınıfı sürücü belgesi bulunduğu ve olay esnasında alkolsüz olduğu,
    20.04.2007 tarihli trafik kazası tespit tutanağında; “…Kazanın oluşumunda sürücü M. U..’nün; asli kusurlardan, kırmızı ışıklı trafik işaretlerine uymama ve ikiden fazla şeritli yollarda, karşı yoldan gelen trafiğin kullandığı şeride girmeme kurallarını ihlal ettiğinden kusurlu olduğu, diğer araç sürücülerinin kusurlarının bulunmadığının” belirtildiği,
    20.04.2007 tarihli olay yeri keşif tutanağında; “Kaza mahalli D-100 Karayolu Adapazarı-Hendek bölümü olduğu, yolun bölünmüş, iki gidiş ve iki geliş olmak üzere dört şeritli, kaza noktasının Adapazarı-Hendek gidiş yönüne göre sağ yol üzerindeki Pekşenler Işıklı Kavşağına elli metre mesafede yol üzeri olduğu, Adapazarı istikametine giden yoldaki ışıkların bulunduğu noktadan başlayıp kaza noktasına doğru yaklaşık 30 metre devam edip orta refüjde biten fren izi bulunduğu, bu noktadan yaklaşık yirmi metre geride hasarlı araçların bulunduğu” tespitlerine yer verildiği,
    Trafik Komiseri bilirkişi İ.A.’ın; “…Sanık sürücü M.U..; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 84. maddesinde asli kusurlardan sayılan; kırmızı ışıklı trafik işaretinde veya yetkili memurun dur işaretinde geçme; yönetmeliğin, trafik işaretlerine uyma başlıklı kısmında yer alan "araç ve hayvan sürücüleri ile yayalar, yolu kullanırken" başlıklı yazısının b maddesi; "ışıklı ve sesli trafik işaretine uymak zorundadırlar" kuralını ihlal ederek kırmızı ışıkta geçtiği, aynı Kanunun 3. maddesindeki; "ikiden fazla şeritli taşıt yollarında, karşı yönden gelen trafiğin kullandığı şerit veya yol bölümüne girdiği," kazanın bu şekilde meydana geldiği, diğer sürücüler, kendilerine kırmızı ışık yandığı için zorunlu olarak kendi şeritlerinde trafik kurallarına uygun bir şekilde bekledikleri, dosya içerisinde bulunan ifade tutanakları, kaza yeri basit krokisi, sinyalizasyon ışık sisteminin çalışma düzeninin incelemesi sonucu;
    Sanık sürücü M. U..’nün bu kazanın meydana gelmesinde ‘asli’ kusurlu olduğu, diğer sürücülerin bu kazanın oluşunda kusur ve kabahatlerinin bulunmadığı” şeklinde rapor düzenlediği,
    Anlaşılmaktadır.
    Tanık G. M.., mahkemede tekrarladığı 21.04.2007 günlü kolluk beyanında; “20.04.2007 günü saat 19.30 sıralarında iş yerinden arkadaşım B. A. O..yönetimindeki ... BA 4600 plakalı araç ile Pekşenler Yol Kavşağında bulunan kırmızı ışıkta durduk. Gidiş istikametimiz Adapazarı istikametiydi. Yeşil ışığın yanmasını beklerken sağ yanımızdan kaza yapan araç çok yüksek bir hızla geçti. O hızla aracımız dahi sallandı. Kırmızı ışığı geçtikten otuz metre sonra ani frene bastı ve araç yalpa yapmaya başladı. Orta refüje çarpıp yaklaşık iki metre havaya uçtu. Daha sonra Adapazarı istikametinden Hendek istikametine giderek kırmızı ışıkta bekleyen araçların üstüne düştü” şeklinde,
    Tanık B. A.O.., mahkemede tekrarladığı 21.04.2007 günlü kolluk beyanında; “20.04.2007 günü saat 19.30 sıralarında kendi yönetimimde olan ....BA 4600 plakalı aracımla Pekşenler Yol Kavşağında bulunan kırmızı ışıkta durdum. Benim gidiş istikametim Adapazarı istikametiydi. Yeşil ışığın yanmasını beklerken sağ yanımızdan kaza yapan araç çok yüksek bir hızla geçti. O hızla aracım dahi sallandı. Kırmızı ışığı geçtikten 30 metre sonra ani frene bastı ve araç yalpa yapmaya başladı. Orta refüje çarpıp yaklaşık iki metre havaya uçtuktan sonra Adapazarı istikametinden Hendek istikametine giderek kırmızı ışıkta bekleyen araçların üstüne düştü”,
    Tanık H.. U.., mahkemede tekrarladığı 20.04.2007 günlü kolluk beyanında; “20.04.2007 günü saat 19.30 sıralarında .... BC 716 plaka sayılı aracımla Sakarya Köprüsü üzerinden Hendek istikametine seyrederken Pekşenler Kavşağında bulunan trafik ışıklarına geldiğimde lambalar bizim istikametimize kırmızı yanıyordu. Önümde plakasını bilmediğim bir kaç araç daha olduğu halde çift şeritli yolun sol şeridinde durdum. Sağ şeritte de yine araçlar vardı. Biz durur vaziyette iken bir küt sesi duydum. Karşı şeritten yani Ankara istikametinden geldiğini zannettiğim bir aracın, önümde bulunan araçlara takla atıp çarptığını, daha sonra aracımın önünde bulunan plakasını bilmediğim Broadway marka araca çarparak durduğunu gördüm. Broadway marka araç, diğer araca çarpması sonucu aracımın ön kısmına yaslandı”,
    Tanık A. A.., 01.06.2007 günlü talimat duruşmasında; “Pekşenler"de kırmızı ışıkta durduk. Yeşil yanmasını beklerken karşı şeritten araba uçarak benim yanımdaki aracın üstüne çıktı. Takla attı. Vurduğu bu aracın benim aracımın altına geçmesine neden oldu. Takla attığı sırada arkasındaki aracın kaputuna çıktı. Ondan sonra tekerleğin üzerine geldi. Araç onbeş metre yüksekten geldi. Ancak hızının tam olarak ne olduğunu ve o araca yeşil ya da kırmızı ışık yanıp yanmadığını bilmiyorum”,
    Tanık İ.Y.; “....FS 120 plakalı aracımla; kardeşim, eşim ve iki çocuğumla Adapazarı yönünden Orman Köy istikametine gitmekteydik. Pekşenler’de bulunan kırmızı ışıklarda durduk. Bu esnada havadan gri renkli kangonun üzerime uçarak geldiğini gördüm. Daha sonra benim kullanmış olduğum aracın ön kaputuna düştü ve yere indi” ,
    Tanık İ.Y..; “Adapazarı istikametinden Orman Köy yönüne gitmekteydik. Pekşenler’de bulunan kırmızı ışıklarda durduk. Karşı şeritte bariyerlere vurarak havalanan araç, önümüzde bulunan plakasını göremediğim araca uçarak çarptı. Daha sonra yere inmeden bizim arabanın ön kaputuna düştü ve yere indi”,
    Mağdur Ş. Ç..; “Olay günü kızım S. Ç..’nın sevk ve idaresinde bulunan, içerisinde eşim A.Ç..’nın da olduğu araçla Arifiye Beldesinden Akyazı istikametine doğru seyir halinde idik. Ben olay esnasında taksinin sağ arka tarafında oturuyordum. Pekşenler kavşağına geldiğimizde trafik ışıkları kırmızı yandığından doğal olarak kızım, yönetimindeki aracı durdurdu. Biz kırmızı ışıkta duran üçüncü araçtık. Yani önümüzde bizden başka iki araç daha vardı. Hiçbir şeyin farkında değilim. Aracın içerisinde kendime geldiğimde baktım ki kaza olmuş. Olayda hayatını kaybeden S. Ç..öz kızım, A.Ç.. da resmi nikâhlı eşimdir. Sanıktan davacı ve şikâyetçiyim” şeklinde anlatımda bulunmuşlardır.
    Sanık, sorguda tekrarladığı 24.04.2007 günlü savcılık ifadesinde; “Olay günü saat 19.00 sıralarında yönetimimdeki ......EK 3785 plaka sayılı kamyonetle Akyazı ..... Köyü"nden Adapazarı merkezine gelmek üzere hareket ettim. Yaklaşık 80-90 kilometre hızla giderken Pekşenler mevkiinde ışıklara geldiğimde birden kırmızı ışığın yandığını fark ettim. Önümdeki araç da birden durunca önümdeki araca çarpmamak için frene bastım ve direksiyonu sağa kırdım. Bu esnada yolun sağ tarafında idim. Ancak sağ tarafın uçurum olduğunu görünce tekrar sola kırdım. Bu arada direksiyon hâkimiyetini kaybettim. Belli bir mesafeden sonra orta refüje çarptığımı hatırlıyorum. Gerisini hatırlamıyorum. Gözümü hastanede açtım. Meydana gelen olay nedeniyle oldukça üzgünüm. Olayda kusurum olup olmadığını bilemiyorum”,
    12.06.2007 günlü duruşmada ise; “Olay günü saat 18.00 sıralarında Akyazı İlçesinden Adapazarı istikametine doğru kendi yönetimimdeki aracımla seyir halinde idim. Düğün hazırlıkları yapıyordum. Acilen Adapazarı’na gitmem lazımdı. Önümdeki aracı takip ediyordum. Önümde gitmekte olan araç kırmızı ışık yanınca aniden durdu. Ben de kırmızı ışığı sonradan fark ettim. Aracı sağ şeride attım. Işıkta geçmemek için dururum amacı ile frene bastım. Arabamı sağ şeride alınca sağ tarafa doğru kaymaya başladım. Refüjlere vurduğumu hatırlıyorum. Olay böyle oldu. Aracımın olay sırasında sürati 80-90 kilometre civarında idi” şeklinde savunmada bulunmuştur.
    Uyuşmazlığın sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi bakımından, taksir ve bilinçli taksir kavramları üzerinde durulması gerekmektedir.
    Kural olarak suç; ancak kastla işlenebilir. Ancak yasada açıkça gösterilen hallerde taksirle de işlenebilir. İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksirde, failin cezalandırılabilmesi için mutlaka yasada açık bir düzenleme bulunması gerekmektedir.
    5237 sayılı TCY’nın 22/2. maddesinde taksir; “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın, suçun yasal tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir” şeklinde tanımlanmıştır.
    Taksirli suçlarda da, gerek icrai hareketin, gerekse ihmali hareketin iradi olması ve meydana gelen neticenin öngörülebilir olması gerekmektedir. İradi bir davranış bulunmadığı takdirde taksirden bahsedilemeyeceği gibi, öngörülemeyecek bir sonucun gerçekleşmesi halinde de failin taksirli suçtan sorumluluğuna gidilemeyecektir.
    Buna göre taksirli sorumluluktan bahsedilebilmesi için; “taksirle işlenen bir suçun olması, hareketin iradi olması, sonucun istenmemesi ancak öngörülebilir olması, hareket ile sonuç arasında nedensellik bağının bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
    Sonucun gerçekleşmesinde, mağdurun taksirli davranışının da etkisinin bulunması halinde, diğer taksirli davranış nedensellik bağını kesmediği sürece bu durum failin taksirli sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi, taksirin niteliğini de değiştirmez. Bu hal, ancak 5237 sayılı TCY’nda kusurun derecelendirilmesi nedeniyle herhangi bir ceza indirimi söz konusu olmadığından temel cezanın tayininde dikkate alınabilir.
    5237 sayılı TCY’da taksir; basit taksir ve bilinçli taksir şeklinde ayrıma tabi tutulmuş, Yasanın 22/3. fıkrasında bilinçli taksir; “kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi” şeklinde tanımlanmış, bu halde taksirli suça ilişkin cezanın üçte birden yarıya kadar arttırılacağı öngörülmüştür.
    Basit taksir ile bilinçli taksir arasındaki ayırıcı ölçüt; taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörememesi, bilinçli taksir halinde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır.
    Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü halde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü halde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlike hali, bunu öngörmemiş olan kimsenin tehlike hali ile bir tutulamaz. Neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun, bu neticeyi meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Aşırı süratli bir biçimde araç kullanan sanığın, trafik ışıklarının kırmızı yandığını fark etmesi üzerine frene bastığı, ancak otuzbeş metre fren izine rağmen duramadığı, direksiyon hâkimiyetini kaybederek orta refüjü aşıp, bölünmüş yolun karşı şeridinde, kendilerine yanan kırmızı ışıkta duran araçlara çarparak, iki kişinin ölümüne, iki kişinin de yaralanmasına neden olduğu, sanığın, en temel trafik kurallarından olan kavşaklara yaklaşırken hızını azaltma ve kırmızı ışıkta durma kurallarını ihlal etmesi sonucu ölüm ve yaralamalarının meydana geldiği hususu sabittir.
    Yerel mahkemece de hükme esas alınan tanık beyanları doğrultusunda, sanık kavşağa yaklaşmadan çok önce kırmızı ışık yanmış, her iki yöndeki tüm araçlar durmuş, sanık buna rağmen hızını azaltmadan kavşağa yaklaşmış, kavşak alanına girmeden hemen önce, kırmızı ışığı önce geçebileceğini düşünüp daha sonra geçemeyeceğinin farkına vardığı için mevcut hızıyla frene basmış ve direksiyon hâkimiyeti kaybetmiştir. Sanığın son anda frene basmış olması, bilinçli taksirin özünü oluşturan ve bilinçli taksiri olası kasttan ayıran en önemli ilke olan öngörülen ve gerçekleşen neticenin istenmemesi ve engelleme çabasını göstermektedir. Sanık neticeyi öngörmüş, ancak öngördüğü bu neticeyi istememiş, hatta neticenin meydana gelmemesi için çaba sarf etmiştir
    Sanık yasal hız sınırlarına uymamakla birlikte; öncesinde trafik uyarı levhalarının bulunduğu ışıklı işaret cihazları ile donatılmış kavşağa yaklaşırken hızını azaltmamış, kırmızı ışığı fark ettiğinde frene basmış, ancak otuzbeş metre fren izine rağmen aşırı sürati nedeniyle duramamış, bu sırada direksiyon hâkimiyetini sağlayamayarak karşı şeride geçip kavşakta kendilerine yanan kırmızı ışıkta duran araçlara çarpmak suretiyle kazaya neden olmuştur. Yasal hız sınırlarına uygun seyretmeyen ve ışıklı işaret cihazlarıyla donatılmış kavşağa yaklaşırken hızını azaltmayan sanığın, kavşaktaki ışıkların kırmızı olabileceğini, aşırı hızı nedeniyle duramayacağını ve direksiyon hâkimiyetini kaybederek kazaya ve ölüme neden olabileceğini öngörmesi gerekmektedir.
    Somut olayda, hızını yol şartlarına uydurmaması ve ışıklı işaret cihazlarıyla donatılan kavşağa gelirken yavaşlamaması nedeniyle direksiyon hâkimiyetini kaybederek karşı şeride geçen sanığın, neticeyi öngörmesinin gerekmesi nedeniyle, tam kusurlu olduğu ve bilinçli taksirle hareket ettiğinde kuşku bulunmamaktadır.
    Bu itibarla, Özel Daire bozma kararı isabetli bulunduğundan, yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan sekiz Genel Kurul Üyesi ise; “sanığın eyleminin taksirle ölüme ve yaralamaya neden olma suçunu oluşturacağı, bu nedenle yerel mahkeme direnme hükmünün onanması gerektiği” görüşüyle karşıoy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.10.2009 gün ve 349-294 sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,
    2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.06.2011 günü yapılan müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.

     

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi