Esas No: 2018/4220
Karar No: 2021/4349
Karar Tarihi: 01.11.2021
Danıştay 7. Daire 2018/4220 Esas 2021/4349 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2018/4220
Karar No : 2021/4349
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı adına … Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi… Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: … Gıda Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adına tescilli … tarih ve … sayılı serbest dolaşıma giriş beyannamesinden kaynaklanan gümrük ve katma değer vergileri, kaynak kullanımını destekleme fonu payı ve para cezasının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararıyla, asıl amme borçlusu şirket adına düzenlenen ödeme emrinin, şirketin bilinen adresinde tebliğ edilemediğinden bahisle ilanen tebliğ yapılmışsa da; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 102. maddesinde muhatabın zarf üzerinde yazılı adresten ayrılması ve yeni adresinin bilinmediğinden dolayı bulunamamış olması nedeniyle posta memurunca durumun zarf üzerine yazılarak, mektubun posta idaresince derhal tebliği yaptıran idareye geri gönderileceği ve bu işlemin komşulardan bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden biri veyahut bir zabıta memuru huzurunda icra ve keyfiyet taahhüt ilmuhaberine yazılarak tarih ve imza vaz'edilmek ve hazır bulunanlara da imzalatılmak suretiyle tespit olunacağı kurala bağlandığı halde, söz konusu tebliğ zarfının, tebliğ yapılamama sebebinin anılan maddede sayılı kişiler nezdinde yazılıp imzalanmak suretiyle tutanak haline getirilmediği görüldüğünden, yasal şartları oluşmadan yapılan ilanen tebligatın usulüne uygun olmadığı sonucuna varıldığı, şirkete ait borçlardan dolayı kanuni temsilci adına takibat yapılabilmesi için ilk olarak asıl borçlu şirket hakkında bütün takip yollarının tüketilmiş olması, bunun için de ilk olarak şirket adına ödeme emri düzenlenerek usulüne uygun şekilde tebliğ edilmesinin gerektiği, olayda, dava konusu asıl amme borçlusu şirket adına düzenlenen ödeme emri usulüne uygun şekilde tebliğ edilerek kesinleşmediğinden, davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen ödeme emrinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Olayda, şirketin 15/10/2014 tarih ve 8673 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesine göre ticaret sicilden terkin edildiği ve tüzel kişiliğinin kalmadığı, … tarih ve … sayılı beyanname muhteviyatı eşyaya ilişkin vergiler, KKDF ve para cezasının davacıdan istenmesine dair yazının tebliğ edilememesi sebebiyle 01/04/2015 tarihinde ilanen tebliğ yoluna gidildiği, şirket adına düzenlenen 15/03/2016 tarihli ödeme emrinin 12/05/2016 tarihinde ilanen tebliğ edildiği, borcun şirketten tahsil edilemediğinden bahisle kanuni temsilcisi sıfatıyla davacı adına dava konusu ödeme emrinin tanzim ve tebliğ edildiği anlaşılmış olup, asıl borçlu şirketin 2014 yılında ticaret sicilinden silindiği ve tüzel kişiliğinin sona erdiği, dolayısıyla bu tarihten sonra şirket adına yapılan işlemlerin hukuki sonuç doğurmasının mümkün olmadığı, bu durumda, dava konusu ödeme emri içeriği borcun dayanağı tahakkukun asıl borçlu şirkete bildirilip usulüne uygun şekilde kesinleştirildiğinden söz edilemeyeceğinden, davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen ödeme emrinde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'NİN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Temyiz isteminin reddine,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının ONANMASINA,
3. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca, bu kararın taraflara tebliği ve bir örneğinin de Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesini teminen dosyanın ilk derece Mahkemesine gönderilmesine, 01/11/2021 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.
(X)- KARŞI OY :
Temyiz başvurusu, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un mükerrer 35. maddesi uyarınca şirketin kanuni temsilcisi olan davacı adına düzenlenen ödeme emrini iptal eden vergi mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunu reddeden bölge idare mahkemesi kararının bozulması istemine ilişkindir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un "Kanundaki terimler" başlıklı 3. maddesinde, tahsil edilemeyen amme alacağı teriminin, amme borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacaklarını; tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı teriminin, amme borçlusunun haczedilen mal varlığına bu Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan amme alacaklarını ifade ettiği belirtilmiştir.
6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği; 55. maddesinde ise, kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre, asıl borçlu şirketin 2014 yılında sicilden terkin edildiği, dosyada tasfiye süreci ile bilgi bulunmadığı anlaşılmakla idarece şirket hakkında mal varlığı araştırması yapılıp yapılmadığı hususu açıklığa kavuşturulmak suretiyle karar verilmesi gerektiği düşüncesi ile bölge idare mahkemesi kararının bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.