3. Hukuk Dairesi 2018/8012 E. , 2019/3633 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; 2009 yılından önce babasına ait kuaför dükkanında çalıştığını, davalı ..."in kendisine gelerek birlikte çalışmak istediklerine dair teklifte bulunduğunu, babasının dükkanında iyi para kazandığı için önce bu teklife sıcak bakmadığını, davalının bir miktar nakit para karşılığında ortaklık teklifinde bulunması ve ayrıca bedenen de çalışır ise bu iş için ayrı para alacağını ve SGK primlerinin ödeneceğini beyan etmesi üzerine bu işe girdiğini, ortaklık sözleşmesi imzaladıklarını, ortaklık şartı ile davalıya 20.000TL ödediğini ve dükkanda ortak olarak çalışmaya başladığını, bir süre sonra davalıyla aralarında anlaşmazlıklar çıktığını, 03/01/2011 tarihinde de dükkanda bulunan hiç bir eşyasını almadan davalı tarafından kovulduğunu iddia ederek davalıya vermiş olduğu 20.000 TL’nin 03/01/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini ve kendisine karşı uygulanan haksız eylemler ve hakaretler için 20.000TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı; davacının işyerinin çalışanı olmadığını, kar-zarar ortağı olduğunu, bu konuda taraflar arasında sözleşme yapıldığını, sözleşmeye göre davacının davalıya 20.000TL ortaklık katılım bedelini ödemesi gerekirken sadece 1.000 TL kapora ve 7.500 TL"lik bir ödemede bulunduğunu, bu bedeller düşüldüğünde davacının 11.500 TL daha ortaklık katılım bedeli olarak borçlu olduğunu, davacının hiç bir gidere de katılmadığını, işi bilmemesi nedeniyle de iş yerini zarara uğrattığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; davacının manevi tazminat istemli davasının reddine, davacı tarafından kapora ve ortaklık katılım parası olarak davalıya ödenen toplam 8.500 TL"nin dava tarihinden
itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hükmün; davacı ve davalı taraflarca temyizi üzerine; Dairemizin 22.01.2014 tarih 2013/16385 E. - 2014/735 K. sayılı ilamı ile; davalı tarafın tüm temyiz itirazlarının reddine, davacı yönünden; taraflar arasında geçerli bir adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu kabul edilerek mahkemece; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınarak Türk Borçlar Kanununun 642. madde ve devamı hükümlerine göre tasfiye işleminin gerçekleştirilmesi gerektiğinden bahisle bozma kararı verilmişti.
Mahkemece bozmaya uyma kararı verilerek yapılan yargılama neticesinde; davacının maddi tazminat davasının reddine; taraflar arasında düzenlenen 27/06/2009 tarihli iş ortaklığı sözleşmesine göre taraflar arasında geçerli bir adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu anlaşılmakla; ortaklığın zararının 16.798,00TL olduğundan ortaklara yani davacı ve davalının hisselerine düşen zarar bedelinin ayrı ayrı 8.399,00’ar TL olduğunun tespitine, bu şekilde zararın ortaklara paylaştırılmasına, son bilançonun bu şekilde düzenlenmesine, tasfiye işleminin HMK.nun 297.maddesine göre sonlandırılmasına karar verilmiş, hüküm; davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Her ne kadar mahkemece; bozma ilamına uyma kararı verilerek yargılama yapılmış ise de bozmaya uygun karar verilmemiştir. Şöyle ki;
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının aşağıda belirtilenler dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Kural olarak bozma kararına uyan mahkeme, artık bozma kararı gereğince işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep(kazanılmış) hak doğmuştur. Bu kazanılmış hak yeni bir hükümle ortadan kaldırılamaz.
Bozulan bir hükmün, bozma sebepleri dışında kalan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olması nedeniyle; kesinleşen kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Zira, kesinleşmiş olan kısımlar, lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep hak teşkil eder.
Somut olayda, mahkemece verilen ilk kararda; davacı lehine 8.500,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiş hüküm davacı ve davalı tarafça temyiz edilmiş, Dairemizin 22.01.2014 tarih 2013/16385 E. - 2014/735 K. sayılı ilamı ile; davalı tarafın tüm temyiz itirazlarının reddine karar verilerek hüküm; davacı lehine bozulmuştur. Ne var ki mahkemece bozma ilamından sonra yeniden yapılan yargılama neticesinde kurulan hükümde; davacı lehine oluşan usuli müktesep hakka aykırı olarak ilk kararda davacı lehine hükmedilen 8.500,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiği gözden kaçırılmıştır.
O halde mahkemece yukarıda açıklanan hususlar göz ardı edilerek davacılar lehine oluşan usuli müktesep hakka aykırı hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ; Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine; ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.04.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.