19. Hukuk Dairesi 2018/2476 E. , 2020/37 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın bir kısmı yönünden karar verilmesine yer olmadığına kalan kısım ile ilgili talebin reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili Av. Sabri Tengiç gelmiş olup diğer taraftan kimse gelmemiş olmakla, onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, davalının davacı hakkında ... 3. İcra Dairesi’nin 2007/3630 ve 2007/3631 sayılı dosyaları ile icra takibi yaptığını, ancak asıl borçluların dava dışı ... Makine İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. ile ... Kapı ve Pencere Sistemleri olduğunu, davalı ile davacı arasında ticari ilişki bulunmadığını, 17.08.2007 tarihinde borcun ödenmesi için karşılıklı protokol yapıldığını ve borca karşılık bir adet 100.000,00-TL bedelli ve iki adet 20.000,00-TL bedelli olmak üzere üç adet çekin teslim edildiğini, icra takibine konu faturalarda borçlunun adı geçen şirket olduğunu, davacının ise şirket yetkilisi olup şirketin borcundan dolayı şahsen sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek, borçlu olmadığının tespitine ve % 40 oranındaki kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, ... Makine İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. ile davacı hakkında ... 3. İcra Dairesi"nin 2007/3630 ve 2007/3631 sayılı dosyalarında icra takibi yapıldığını, borçlunun çek ile ödeme teklif etmesi üzerine bir adet 100.000,00-TL bedelli ve iki adet 20.000,00-TL bedelli olmak üzere üç adet çekin müvekkiline teslim edildiğini, ancak bu çek bedellerinin ödenmediğini, sonrasında 02.10.2007 tarihinde 100.000,00-TL bedelli çeke mahsuben 100.000,00-TL ödendiğini, davacının icra takiplerine konu borçtan sorumlu olduğunu belirterek, davanın reddine ve % 40 kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen kararın davacı vekilince temyizi üzerine Dairemizce, kısa karar ile gerekçe arasında çelişki bulunduğu belirtilerek karar usulden bozulmuştur.
Mahkemece; usul bozmasına uyularak verilen kararda, davacının 17.08.2007 tarihli “makbuzdur” başlıklı belgede borcu kabul ettiği ancak dava tarihi itibariyle belgeye konu çeklerin ödenmediği, davadan sonra yapılan ödemelerle icra takiplerine konu borcun 140.000,00-TL’lik kısmının konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, kalan kısım ile ilgili talebin reddine, 02.10.2007 tarihinde yapılan 100.000,00-TL ve 31.01.2008 tarihinde yapılan 40.000,00-TL ödemenin ise 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 84. maddesi gereğince icra müdürlüğünce mahsubuna karar verilmiş, hükmün davacı vekilince temyizi üzerine Dairemizin 2012/13197 esas ve 2012/18206 karar sayılı ve 03.12.2012 tarihli bozma ilamı ile “Davacı, alacaklısı davalı şirket olan ve borçlu olarak kendisi ve ... ... (...) gösterilen ... 3. İcra Müdürlüğü"nün 2007/3630 esas sayılı, keza borçlusu ... Mak. San. ve Tic. Ltd. Şti. ... ve ... ... olarak gösterilen aynı icra müdürlüğünün 2007/3631 esas sayılı dosyaları nedeniyle, davalı şirket ile kendisi arasında bir ticari ilişki bulunmadığını bu dosyalar yönünden yapılan 17.08.2007 tarihli makbuz başlıklı belgenin ise kendisi tarafından ... Mak. San. ve Tic. Ltd. Şti. temsilcisi olarak imzalandığından anılan takipler nedeniyle şahsi sorumluluğunun bulunmadığını bildirerek işbu menfi tespit davasını açmıştır. Dosya içerisinde bulunan ve taraflarca imzası inkar edilmeyen 17.08.2007 tarihli “makbuzdur” başlıklı belgenin sağ alt kısmında “Borçlu/Temsilen ... imza ve ... Mak. San. ve Tic. Ltd. Şti. kaşesi” olduğu görülmektedir. Anılan bu yazı ve kaşe değerlendirildiğinde, bu belgeyi davacının, ... 3. İcra Müdürlüğü"nün 2007/3630 esas sayılı dosyası için, ... Mak. San. ve Tic. Ltd. Şti. bu dosyada taraf olmadığından kendi adına asaleten/şahsen borçlu olarak imzalamış olduğu; “borçlu/temsilen” sözcüklerinde “temsilen” kelimesinin yer alması karşısında aynı icra müdürlüğünün 2007/3631 esas sayılı dosyasının borçlusu ... Mak. San. ve Tic. Ltd. Şti. temsilcisi olarak imzalamış olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece yukarıda yapılan bu ayrım gözetilerek davacının hangi dosyadan şahsen sorumlu tutulması gerektiği belirlenip sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, 2007/3631 esas sayılı icra dosyasındaki alacak için bu belgeyi şirket temsilcisi olarak imzalamış olduğunun gözardı edilmesi yanlıştır. Öte yandan, davacı yanca teklif edilen yeminin de açıklanan bu ayrım gözetilerek eda ettirilmesi gerekirken, bu yönün de düşünülmemesi hatalıdır.”gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya direnilerek yapılan yargılama neticesinde; 17.08.2007 tarihli makbuzdur başlıklı belgenin Yargıtay bozma kararında belirtildiği gibi iki ayrı sorumluluk doğurduğunun kabul edilmesinin mümkün olmadığı, davacının bu belgeyi hem asaleten hem de ... Makine San. ve Tic. Ltd. Şti."ni temsilen imzalayarak borcu kabul ettiği, davacının her iki icra dosyasında da borçlu sıfatıyla yer aldığı, daha önce bahsedilmeyen ancak davacının 15.01.2008 tarihli dilekçesine ekli olarak sunduğu ve ikrar niteliği taşıyan "sulh ve ödeme makbuzudur" başlıklı imzasız belgede açıkça ... 3. İcra Dairesi"nin takip dosyaları ve 17.08.2007 tarihinde yapılan protokol belirtilip ödeme konusunda yeni şartlar getirildiği ve belgenin 4. maddesinde davacının borçlu taraf olarak borcun şahsına ait olduğunu kabul ettiği, belgede davacı tarafından kendi adına asaleten, şirket adına temsilen imza yeri açıldığı, bu belge imzasız ise de bizzat davacı tarafından sunulduğu ve davaya konu borcu kabul beyanı içerdiğinden itibar edilmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme kararının davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"na gönderilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2017/19-811 esas ve 2018/1264 karar sayılı ve 27.06.2018 tarihli ilamı ile “mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda tartışılıp değerlendirilmemiş yeni bir delile dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğunun kabul edilmesi gerektiği, yeni hükmün temyizen incelenmesi görevinin Hukuk Genel Kurulu"na değil Özel Daireye ait olduğu” gerekçesiyle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Dairemize gönderilmiş olup, davacı vekilinin temyiz itirazlarına yönelik yapılan inceleme neticesinde;
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 23.01.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.