9. Hukuk Dairesi 2009/43288 E. , 2012/4443 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA :Davacı, kıdem ve ihbar tazminatı, fazla çalışma, izin ücreti, hafta ve genel tatil ücretinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, davalıya ait otobüs işletmesi işyerinde 1998 mayısından 2007 mayıs ayına kadar şoför olarak çalıştığını, şoför ihtiyacına göre işverence çalışmasına 2002 yılında 1 ay , 2004 yılında 5 ay, 2006 yılında ise 1 ay ara verildiğini, bunun dışında kalan sürelerde aralıksız bir şekilde çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından tek taraflı ve haksız olarak fesih edilmesine rağmen tazminatlarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem ,ihbar tazminatları ile fazla çalışma,hafta tatili,genel tatil ve yıllık izin ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davacının yanlarında her hangi bir çalışmasının olmadığını, şirkette her hangi bir çalışmasının olması halinde Otogar polis kontrol noktasındaki kayıtlarda bulunacağını, davalı şirketin yolcu bileti satış hizmeti verdiğini, otobüslerin düzenli çalışmasını planlayarak yolcu temin ettiğini, otobüslerden ve otobüslerde çalışan şoför, hostes, muavin gibi personelden otobüs sahiplerinin sorumlu olduğunu ve maaş ücret ve benzeri haklarının otobüs sahiplerince ödendiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davacının sunduğu takometrelerin çözümüne göre 2006-2007 yıllarında davalı şirkete ait ...ve ... plaka sayılı otobüslerde şoförlük yaptığı, yine Trafik Denetleme Şube Müdürlüğünün 16.09.2008 gün ve 2298 sayılı yazısı ekindeki sefer listesinde 2006 yılı Mayıs ayından, Mart 2008 tarihine kadar davalı şirketin ...ve ... plaka sayılı otobüslerinde şoförlük yaptığının anlaşıldığı kabul edilmiştir.
Anılan belgeler ve tanık beyanlarına göre davacının, 31.05.1998-24.01.2002, 01.03.2002-21.06.2004, 23.11.2004-17.04.2006, 19.05.2006-31.05.2007 dönemlerinde toplam 8 yıl 4 ay 19 gün çalıştığı sonucuna varılarak haklı fesih nedeni işverence kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının işyerinde çalışıp çalışmadığı ve çalışma süresinin ne kadar olduğu ile alabileceği ücretin ne kadar olduğu noktalarında toplanmaktadır.
Somut olayda, davacı 1998 mayıs ayında davalı yanında işe girdiğini ileri sürmesine rağmen ... 4. İş Mahkemesinin 2008/331 E s dosyasında tanık olarak alınan ifadesinde davalı işyerinde 2000-2008 yılları arasında çalıştığını belirtmiştir.
Mahkemedeki bu beyanı davacıyı bağlayacağı gibi, Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü ve takograf kayıtları da davacının işe başladığını iddia ettiği tarihi desteklememektedir.
Mahkemece davacının çalıştığı araçların trafik ceza kayıtları da getirtilerek, takograf kayıtları, karakol kayıtları ve davacının uyuşmazlığa konu dönemde çalışması bildirilen işyerlerindeki süreleri de ayrıca değerlendirilerek çalışma süresi kesin olarak belirlenip hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
3. 4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir.
Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler.
İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemesi, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit edilmelidir. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur.
Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. (Yargıtay 9.HD. 23.9.2008 gün 2007/27217 E, 2008/24515 K.).
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur.
Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir.
Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmemesi ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemesi, işçinin ücret, sigorta primi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır.
Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenip, düzenlenmediğinin de araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir.
Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır.
İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda davacının alabileceği ücret de tartışmalı olup yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda alabileceği ücret ilgili kuruluşlardan sorularak gelen cevap tüm dosya içeriği ile bir değerlendirmeye tabi tutularak karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 16.2.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.