10. Hukuk Dairesi 2014/19407 E. , 2014/24274 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Gebze 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 30.05.2013
No : 2010/599-2013/434
Dava, rucüan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraflar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi.. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1) 5510 sayılı Yasanın 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 21. maddesindeki, “iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir.” düzenlemesi getirilmiş ise de, söz konusu düzenlemenin anılan kanunda, yürürlüğü öncesinde gerçekleşen olaylardan kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı gereğince, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26. maddesidir.
Somut olayda, hükme esas üçlü bilirkişi raporunda; işverenin % 10, sigortalının ise % 90 kusurlu bulunduğu, dosyaya ibraz edilen derdest tazminat dosyasında alınan kusur raporunda ise işverenin % 40, sigortalının % 40, diğer işçilerin ise % 20 oranında kusurlu bulunduğu, kusura ilişkin tüm bu tespitler incelendiğinde açık çelişki bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bu nedenle, tazminat dosyası da celbedilerek, kusur tespitine yönelik tüm bu tespitlerde irdelenerek, olay tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Yasanın 26. maddesine de uygun, soyut ifadelere dayanmayan, iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerekeceği, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığı ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığı ve dayanağı mevzuat hükümleri ayrıntılarıyla irdelenerek, mevcut çelişkiyi giderecek şekilde, iş kazasının olduğu meslek kolu ile iş ve işçi güvenliği konusunda uzman bilirkişi kurulundan alınacak kusur raporu ile sonuca gidilerek karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yanlış değerlendirme ile, çelişkiyi gidermeyen kusur raporunun esas alınarak hüküm kurulması isabetsizdir.
2) Davalının sürekli iş göremezlik oranına itiraz ettiği anlaşılmakta olup, 506 sayılı Kanunun “Raporlar” başlığını taşıyan 109’uncu maddesinde, bu Kanunun uygulanmasında; sigortalıların sürekli iş göremezlik durumlarının saptanmasında, Kurum sağlık tesisleri sağlık kurullarınca verilecek raporlarda belirtilen hastalık ve arızaların esas tutulacağı, raporları yeter görülmeyen ilgililerin Kurumca yeniden muayene ettirilebilecekleri, ilgililerin durumlarının tespitinde son muayene raporunun esas tutulacağı, yukarıda belirtilen raporlar üzerine, Kurumca verilen karara ilgililer tarafından itiraz edilirse, durumun Sosyal Sigortalar Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanacağı belirtilmiştir.
Yukarıdaki yasal düzenleme karşısında; davalı vekilinin, sürekli iş göremezlik oranına yönelik itirazı çerçevesinde, yargılaması Gebze 1. iş Mahkemesi’nin 2010/506 Esas numaralı dosyası üzerinden süregelen tazminat davasında yapılan araştırma sonucu araştırılmalı, bu kapsamda 506 sayılı Kanunun 109’uncu maddesinde öngörülen prosedür ile, 28.06.1976 gün ve 6-4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı da gözetilerek, davacı Kurum yönünden bağlayıcı niteliği bulunan Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu raporuna davalı tarafından itiraz edildiği takdirde, sigortalının meslekte kazanma gücünü hangi oranda yitirdiği, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı veya Tıp Fakültelerinin konuda uzman kürsü başkanlıkları tarafından belirlenmeli, sonrasında, anılan iptal kararı ve sigortalının kesinleşen sürekli iş göremezlik derecesi dikkate alınıp, bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile sosyal yardım zammı tutarı açıklıkla saptanarak elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Kabule göre de, işveren % 10 oranında kusurlu kabul edildiği halde, ilk peşin değerli gelirin % 20"sine hükmedilmesi de ayrıca isabetsizdir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece, eksik inceleme ve araştırma sonucu, hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraflar vekilinin yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 19.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.